“FATİHA 2014 (1)” / YAZILI METİN

 

Fatiha (1) 2014

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym
Bismillâhir rahmânir rahîm

Evet ,2014 yılın ilk sohbetini yapıyoruz.

ALLAH-U TEALA Kuran-ı Kerîm e Fatiha ile başlamış….

Bizde adet üzerine ilk dersi Fatiha’ya ayırıyoruz….

Evvelki sene 6 ya da 7 haftada işlemişiz… geçen sene 4 hafta işlemişiz…..

Bu sene tek bu dersi yapacağım İnşaallah….Belki çok ihtiyaç olursa 2 hafta olacak….

Geçen seneki sohbetleri dinledim, teferruata girmişiz, sanki yayılmışız, şimdi sadece öz de kalmak kaydıyla yapmaya çalışacağım. Ama o kadar geniş bir Sûre ki, o kadar yayılıyor ki, bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyor insan..

Kuran-ı Kerîm’in 2 tane tertibi var.…Birincisi nüzul sırasına göre, ikincisi tertip sırasına göre…Yani sırayla inme/nüzul sırası deniliyor, öyle bir tertip de var…. Biz, şu an elimizdeki mushafın  tertip sırasını takip ediyoruz….

İniş sırasına göre Alak Sûresi ,Kalem Sûresi, Muzzemmil Sûresi, Muddesir Sûresi sonra Fatiha Sûresi geliyor.

Yani ilk Hira dağındaki mağarada vahiy inişinden itibaren bir sıralamayla devam ediyor….

Şimdi bazı tefsirler bu sıralamaya göre yapılıyor… biz önümüzde bu mushafın sıralaması tertib sırası olduğu için ve Rahmetli Hasan Hoca da, Fatiha dan başlayıp devam ettiği için, biz bu sıraya göre takip ediyoruz… hani Hz. Cebrail (AS) son yıllarında Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) ile beraber mukabele yapıyor ya… orada bir tertip/sıralama oluşuyor… Bu tertibe göre bu Mushaflar dizilmiş..biz de bunu takip ediyoruz…Belki bu şekilde bu Kuran-ı Kerîm i hatim edersek -İnşaallah ne zaman olur bilmiyorum- Bundan sonraki dersleri belki nüzul sırasına göre Alak Sûresinden başlayarak Kalem Sûresi ,Muzzemmil Sûresi, Muddesir Sûresi…. devam ederiz.. Ama şu an  tertibe göre okuyoruz…

Şimdi Fatiha Sûresi açılış/açan  demek; Fe-te-ha  açmak, fethetmek anlamına geliyor…

Bunun zıddı/ters anlamlısı Ha-te-me  Hatmetmek… Hatim ediliyor ya Kuran-ı Kerîm başından sonuna… bir dizinin başından başlayıp sona erdirilmesi anlamına geliyor…

Geçen dersler de hatırlıyorsunuz Peygamber Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) ne deniyor, Hâtemen Nebi deniyordu..

Hâtem, bir sıralamanın sonu, en sonu anlamına geliyor (ya da sonlandırıcısı).. Fatiha da açılış/açıcısı… bu dizinin açılışı Fatihayla oluyor… Bir süreç devam ediyor… Fatiha süresi neden çok önemli ?.. çünkü biz bir  günde namazlarımızda en azından 40 kez Fatiha yı okuyoruz…

Ve Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) Fatihasız namaz olmaz ..diyor….(04:07)

Çok önemli… Şimdi bu önemine istinaden bir ayet var;  


(Bknz. İlgili Âyet)


Hicr Sûresi 87.Ayet:

وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَانٖى وَالْقُرْاٰنَ الْعَظٖيمَ

Ve legad âteynâke seb’am minel mesânî vel gur’ânel azîm.

Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yediyi ve yüce Kur’ân’ı verdik.


Buradaki tekrarlanan 7, bir çok anlama gelebiliyor.. muhtelif yorumlar yapılmış ama Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) asıl vurgusuyla Fatiha Sûresi… Neden çünkü Fatiha Sûresi 7 ayet …

Bu 7 ayet Kuran-ı Kerîm içerisinde hep tekrarlanıyor..


Fasil : KÜTÜBÜ SİTTE/TEFSİR BÖLÜMÜ – ESBAB-I NÜZULE DAİR
Konu : Fatiha Suresi
Ravi : Ebu Said İbnu`l-Mualla
Hadis : Ben Mescid-i Nebevi`de namaz kılıyordum. Resulullah (sav) beni çağırdı. Fakat (namazda olduğum için) icabet edemedim. Sonra yanına gelerek: “Ey Allah`ın Resulü namaz kılıyordum (bu sebeple cevap veremedim diye özür beyan ettim). Bana: “Allah-u Teala Kitabında: “Ey iman edenler, Allah ve Resulü sizi çağırdıkları zaman hemen icabet edin” buyurmuyor mu?” (Enfal, 24) dedi ve arkasından ilave etti: “Sen mescidden çıkmazdan önce, sana Kur`an-ı Kerim`in (sevabca) en büyük süresini öğreteyim mi?” dedi ve elimden tuttu. Mescidden çıkacağı sırada ben: “Sana en büyük sureyi öğreteceğim” dememiş miydiniz? dedim. Bana: “O sure Elhamdü lillahi Rabbi`l Alemin`dir (ki namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb`u`l-mesani) ve bana verilen yüce Kur`an`dır” buyurdu.
HadisNo : 437

Hatırlarsanız geçen sene biz bunu bir Prizmaya benzetmiştik…(Fatiha Sûresini)… Işık geliyor… tek bir ışık ve 7 ışığa ayrılıyor değil mi prizmada ….Yukarıda gökyüzünde bir Fatiha olduğunu düşünün (Fatiha prizması) oradan ışıklar yayılıyor ve yer yüzünde neşr oluyor,yayılıyor….Değişik ışık demetleri halinde… İşte Fatihanın Kuran-ı Kerîm’e  göre de durumu bu… yani Kuran-ı Kerimin içerisinde ; Herhangi bir ayet muhakkak Fatiha dan herhangi bir ayete tekabül ediyor.(05:43)

Ve  şöyle iddialı bir sözüm vardı… Diyordum ki; Kuran-ı Kerîm bir bütün… Fatiha sanki Kuran-ı Kerimden bir Sûre değil.. Kuran-ı Kerîm den elbette ama Rabbım onu müstakilen Kuran-ı Kerimin başına koymuş…istisna gibi…(.not:istisna ile mesani kelimeleri arapçada aynı kökten geliyor…

(se-ne -ye) (ثَ – نَ-  يَ)

İşte bu; Hicr Sûresi 87 (265.sayfa) de de ‘’biz tekrarlanan yediyi verdik(Fatiha) ve orda ilginç bir ifade var,çok önemli bir kavram …


Bismillâhir rahmânir rahîm.

Hicr Sûresi 87.Âyet:

وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَانٖى وَالْقُرْاٰنَ الْعَظٖيمَ

Ve legad âteynâke seb’am minel mesânî vel gur’ânel azîm.

Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti  ve büyük Kur’an’ı verdik


Süphesiz biz verdik sana verdik, seb’am 7 demek minel mesânî yani mesani olan 7 yı verdik.

İşte buna Fatiha dersek işte orada ne diyor ‘ve’  (burada “ve” ile ayrılmış) gur’ânel azîm. Azim olan Kuran-ı verdik.

Yani burada Fatiha Sûresi istisna tutularak önemi vurgulanmış..ve  Kuran-ı Kerimi verdik diyor….

Hadislerde çok net seb’am minel mesânî çok anlama geliyor ama Hz.Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem),Sahabelerde(r.a) bunu ‘’Fatiha’’ olarak kabul etmiş…

Sûrelerde de Ha Mim ler var mesela 7 tane tekrarlanan…. Maun Sûresi yedi ayet var…uzun sureler var (yedi uzunlar (Seb`u`t-Tıval) yani Bakara,Al-i imran, Nisa ,Maide,En’am,A’raf,Enfal sureleri )…

ALLAH-U TEALA nın Sünnetullahında yaratma sisteminde tekrarlanan 7 ler var..()7 kat sema ,7 gök,7 nota,7 renk ,nefsin 7 kademesi gibi 7 lı ıfadele )var…Ama buna Fatiha dersek, işte tekrarlanan ,dürülen ,bükülen, ikili anlamalarına gelebiliyor, (seban minel mesani) de bu var…

Fatiha + Kuran-ı Kerîm gibi..!! Yanlış anlaşılmasın.. Fatiha Kuran-ı Kerîm’e dahil değil gibi anlaşılmasın..

Şunun gibi; Hz.Alinin bir sözü var…

‘’Kuran-ı Kerîm ,Fatiha da gizli… Fatiha besmelede gizli,…Besmele B harfinde gizli,…B harfi de noktasında gizli,…ilim bir noktadır;onu büyüten cahillerdir.’’ 08:55

Burada özetliyor,…prizma gibi, yukarı gittikçe daha konsantre olan bir durum var...

Fatiha da bu anlamda önemli…!!!

Besmele ye gelirsek;

Dedik ya, Kuran-ı Kerîm Fatiha’da gizli, Fatiha da Besmele de gizli … Dolayısıyla Fatihanın birinci Âyeti olan Besmele , Fatiha Sûresi’nin özeti gibidir. Yani mukaddimesi gibidir.(09:35)

Nasıl ki Fatiha Sûresi Kuran-ı Kerîm’in bir mukaddemesi… Besmele de onun bir mukaddimesi gibi…

(Fatiha’nın başındaki Besmele’nin sonunda, ayet numarası olan (1)rakamı var… yani tüm Sûrelerin başında bir Besmele var ama o Besmele o diğer sürelerin bir Âyeti değil…

Başlangıçta okunan bir şey ama Fatiha Sûresi nin başındaki, müstakil bir ayet olan Besmele…

Bunun dışında Kuran-ı Kerîm’de Besmele, başka ayetlerin içerisinde de geçiyor… Hani” bu Süleyman’dan dır..


Bknz İlgili Âyet


Neml Sûresi 30. Âyet

اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

İnnehû min suleymâne ve innehû bismillâhirrahmânirrahîm.

Mektup Süleyman’dandır, Rahmân ve Rahîm ALLAH’ın adıyla (başlamakta)dır.


Fatiha’da müstakil olarak Besmele geçmiş. Şimdi bunu açıklayalım biraz hızlı ilerleyelim..

Bi- ismi-  Bi demek ‘’ile’’ demek  arapçada …Bi ismi ALLAH-(ALLAH’ın ismi ile)…

Şimdi tercümelerde söylenirken ‘başlarım’ gibi ifade var. Burada herhangi bir başlarım ifadesi yok. Takdir ediliyor o..

ALLAH’ın ismi ile (başlarım ,yürürüm,kapıyı açarım, Kuran’ı okurum) gibi, siz onu hangi amel üzerine söylüyorsanız onu oraya takdir ediyorsunuz.. Anahtar gibi.. ALLAH’ın ismi ile… burada önemli bir vurgu var. ALLAH’ın ismi ne demek?!

ALLAH’ın biliyorsunuz, Esma-ül Hüsna’ları var…

ALLAH’ın Zât’ını anlamak mümkün değil..

ALLAH’ ı biz nasıl anlıyoruz?! Esmalarıyla anlıyoruz..

Çünkü Kainatta bu isimleriyle tecelli etmiş.. 11:11

İşte  biz aslında ,ALLAH’ın isimleriyle amel ediyoruz.

“La Havle Vela Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Azim” in de açılımı aslında budur.

Yani sen kendinden iş görmüyorsun, ALLAH-U TEALA nın sana yükledikleriyle sen aslında iş görüyorsun öbür türlü enaniyet(Kişinin kendisine müstakil bir benlik vermesi, hem kendi varlığını hem de etrafındakilerin varlığını ALLAH’tan bağımsız görmesi, davranışlarını, bakış açısını bu zihniyete göre düzenlemesi anlamına gelir ) oluyor..

Güç ve kuvveti kendinde görüyorsun… Hayır ,ALLAH-U TEALA , Sunnetullah ile bir sistemi yaratmış sen de bunun içerisinde iş görüyorsun… En fazla iradeni kullanıyorsun

Başka bir anlamıyla ‘Bismillah’ takı anlam ; Ben ALLAH adına iş görüyorum… ALLAH namına… bu Arapça’da çok kullanılan bir anlammış..Mesela ben Bakan adına bunu söylüyorum.. Yada müdüriyet  adına bunu yapıyorum…Kanun namına deniyor ya … ALLAH namına demek..

Bu da çok ciddi bir ifade.. Yani siz bir işe başlarken bunu söylediğiniz de ‘biraz hareketlerimize’ dikkat etmemiz gerekiyor… Kimin adına iş görüyorsunuz?!?

Kimin Esma’larıyla ?!

Kimin güç ve kudretleriyle iş görüyorsunuz?!

İşte Kuran-ı Kerîm’de böyle bir başlangıç yaparken dikkat ediyorsunuz…

Er Rahman er Rahim; Buradaki Rahman da, Rahim de, yine ALLAH’ın isimlerinden… ALLAH’ı burada tanımlıyor… yani sıfatı oluyor… yani Nasıl bir “ALLAH” ın isimleriyle başlıyorsun.. Rahman ve Rahim olan…

Biliyorsunuz 99 la ifade edilen bir Esma-ul Hüsna var…

Onların en  konsantresi,  en baştaki en kutsileri, Rahman ve Rahimdir.

Diğer Esmalar onların bir anlamda alt açılımları gibidir.

Çünkü İsra Sûresinde bir ayet var diyor ki Bana ister ALLAH deyin ister Rahman deyin …


Bknz. İlgili Âyet


İsrâ Sûresi 110. Âyet

قُلِ ادْعُوا اللّٰهَ اَوِ ادْعُوا الرَّحْمٰنَ اَيًّا مَا تَدْعُوا فَلَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذٰلِكَ سَبٖيلًا

Gulid’ullâhe evid’ur rahmân, eyyem mâ ted’û felehul esmâul husnâ, ve lâ techer bisalâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebteğı beyne zâlike sebîlâ.

(Sen onlara) de ki: İster «ALLAH» deyin, ister «Rahmân» deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O’nundur.» Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.


Şimdi (ALLAH≈ Rahman )değildir… Yani ALLAH’ın Zât’ı vardır … bir de esmaları vardır.. ama Rahman esması zatına o kadar yakın bir esmadır ki… -bizler ALLAH’ın zatını anlayamıyoruz ya- Esmalardan gidebileceğimiz en son nokta…Er-Rahman… Sanki ALLAH… o kadar kıymetli… yani Rahman…


“Huvallahullezî” okuyoruz ya Akşam namazından sonra


59-Haşr Sûresi 22.23.24. Âyetler

هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحٖيمُ

Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeti, huver rahmânur rahîm.

O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.

هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزٖيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Huvallahullezî lâ ilâhe illâ hû, elmelikul guddûsus selâmul mué’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir, subhânallâhi ammâ yuşrikûn

O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.

هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ

Huvallâhul hâligul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehû mâ fis semâvâti vel ard, ve huvel azîzul hakîm.

O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.


Burada ilkin ‘rahmânur rahîm’ deniliyor..

Rahman ve Rahim’i önce söylüyor ondan sonra açılıma geçiyor.. el-Melik el-Guddûs es-Selâm el-Mu’min el-Muheymin el-Azîz el-Cebbâr el-Mütekebbir… diye esmalar sıralanıyor… dolayısıyla Rahman ve Rahim en konsantre olanları…

şimdi Besmele de neyi alıyor…

Hani dedik ya Besmele Fatiha’nın Fatiha’da Kuran-ı Kerîm’in özeti ya …

Rahman ve Rahim belirtilerek tüm esmaların toplu haldesi veriliyor.. işte, öyle ALLAH’ın ismi ile.. (14:28)

Rahman ve Rahim…

Rahman ve Rahime değinecek olursak ise kısaca; Rahman ‘merhamet eden’ olarak ifade ediliyor.. rahmetin en konsantre en yaygın hali

Rahim de biraz daha özel hali… rahmetin özellikle  müminlere olan hali olarak tanımlanıyor

Özel bir Rahmetin özel bir şekli ama.. şunu da söylemiştik hatırlarsanız.. Rahman ‘merhamet, acımak ‘ ama aynı zamanda sistemi oluşturan bir Esma… bunun içerisinde sertlikte var.. Hak ta var… Rahman daha kapsayıcı bir rahmet ama aynı zamanda sistemin sertliği de var bunun üzerine.. Rahmet (aa) ne kadar yumuşak falan diyor(sun)uz ama Kuran-ı Kerimde baktığınız da görüyorsunuz ki bir çok ‘’azap’’ ayetinin içerisinde Rahman var..

Hani Peygamber Efendimiz(s.a.v.) duası var ya ;‘Senin azabından rahmetine; gadabından rızana ; senden sana sığınırım’ diye…

İşte Rahman’ın içerisinde aynı zamanda o sistemin gereği olarak ta bazı unsurlar var.. Şöyle söyleniyor.…

Rahman eğer teşbihte hata olmaz eğer benzetmek gerekirse ‘’babanın rahmeti’’ gibi.. Şimdi Baba çocuklarını çok seviyor.. ama aynı zamanda otorite.. Yani Celâl de var… Anneyi çocuklar  otorite olarak pek kabul etmiyorlar..hissediyor musunuz?! o da Rahim.. Zaten anne de ne var fıtratı olarak bebeğin oluştuğu rahmi var.. Rahim annede daha çok..özel bir merhamet yani.. Mesela  kendi çocuklarını daha çok önemser .. ahiretteki mü’minlere muamelede bunları yakalayabilirsiniz…

Biraz hızlı geçmek istiyorum.. (Geçen sene 4 haftada işlemişiz.. 1 haftaya sıkıştırmaya çalışıyorum..)

Şimdi Fatiha Sûresi sanki 2.ayetten başlıyor gibi…” El hamdu lillâhi rabbil âlemin” den… şimdi bu, yukardaki Besmelenin açılımı oluyor.. Şimdi diyor ki 2.ayette : ‘’Hamd’’ ALLAH’ a mahsustur.. bazı ifadelerde “ALLAH ’a hamd olsun” gibi söyleniyor… çok doğru bir ifade değil.. Buradaki ‘’ lillâh’’ ifadesindeki ‘’li’’… Arapçada mahsusiyet/tahsis anlamına geliyor.. özellikle ALLAH içindir …ALLAH’a aittir.. ALLAH’a mahsustur.. özellikle ona yapılmalıdır anlamına gelir..

‘’Hamd” ,  -parantez içinde- sadece ve sadece ALLAH içindir.. Ve özellikle ona yapılmalıdır anlamına gelir…

Hamdı anlamak çok kolay bir şey değildir… Çünkü melekler ta ‘MELEKÛT ÂLEMİ’ nde diyorlar ki ; ‘’Biz seni hamd ile tesbih ederken’’ diyorlar.. E biz şimdi edna(Çok aşağı, en alt düzeyde, çok alçak ) olan dünyada sınırlı aklımızda ‘’hamd’’ ederken yine bir hamd yapıyoruz ama Hamd,bütün kainatı kapsayan sistemin içinde çok geniş bir kavram…

Bizim anlayabileceğimiz idrak düzeyinde eğer ‘’hamd’’ ne dersek ‘’övmek’’ diyebiliriz en yakınıyla…

övmek –methetmek “anlamında…

Yüceltmek anlamına da geliyor.. ama en yakın, yani bir yerden tutturmak , anlamak için ‘’övmek’’… Şükretmek değil bakın …

Şükretmek de hamd a çok yakın kavram ama aralarında fark var… Bu uzağı doğru gittikçe çok ciddi ara açılıyor…

Hatırlıyor musunuz? sizlerle bir antrenman yapmıştık… Hadi küçük bir şey yapalım hamdı anlamak için … bir senaryo…Evdesiniz… Hanım size yemek getirdi… Şu soruyu soruyorum… “Hadi Hanımınızı övün“…Hangi cümleyi kullanırsınız…teşekkür ederim ! burada övmediniz…teşekkür ettiniz…başka ne denebilir..

Eline sağlık!..Hamd etmiş olmadınız burada…teşekkür bile etmediniz aslında….dua ettiniz orada…ikinci olarak şu deniliyor… Yemek ne kadar güzel olmuş!.. Yine Hanımı övmediniz… Yemeği övdünüz… Konu Fatiha Sûresi olunca, nüanslara dikkat etmek zorundayız…

Örnekte, Yemeği övüyoruz; Hanımı övmüyoruz…Ancak Hanımını şu cümlelerle övebilirsin…

Yemeği çok güzel yapmışsın!..Bak ilk basamaktan ona bir övgü geldi…artık şahsına yöneldik…Biraz daha arttırılabilir…

Sen çok güzel yemek yapan birisin!…Bak biraz daha övdün… biraz daha övebiliriz…

Sen çok becerikli birisin!.... artık onun zatına giden övgülerle devam edebilir..

Ama biz normal yaşantımızda bile övmeği beceremiyoruz…ALLAH’ı hiç övemiyoruz …

Amelinden başlıyorsunuz…bir de Zat’ını övmek var..Ama bir yerden başlamak durumundasınız… İlk önce eserlerde sonra amellerde/ fiiliyatlarda övgüye başlıyorsunuz…sonra zatını,şahsını övüyorsunuz..

Peki bu ALLAH-U TEALA ya giderse ne olur..?!

ALLAH-U TEALA eserlerini öyle bir müşahade (gözlem,görme) ediyorsunuz ki ve ondaki muhteşemliği görüyorsunuz ki övmeye başlıyorsunuz…

Bu teşekkürden başka bir kavram… Teşekkür verilen nimetlere karşı bir minnettarlık duygusu ve onun arttırılması talebidir… Bu da “Hamd’’ın içerisinde güzel bir yerdedir… Ama zatı övmek faili övmek daha farklı bir kavramdır.

O yüzden yaşantımız da ALLAH’ı övmeye dikkat edin..!!!!

Nimetini değil.. Nimetini de övebilirsiniz.. Fiiliyatını.. Ama ALLAH’ı övmek biraz daha farklıdır..Bunu antrenmanlarını yaparsanız görürsünüz… Mesela bir doğa belgeseli bakıyorsunuz …muhteşem bir sistem var..Yarabbi sen ne güzel yaratmışsın!.. Kozmozu izliyorsunuz kainatı izliyorsunuz, Aman Yarabbi bu nasıl bir sistem!… ,

sen ne güzel yaratıcısın! dediğin de bakın, biraz daha zatında övgüye giriyorsunuz…

ne güzel Halk edicisin dediğinde..

Halik esmasıyla beraber ALLAH’ı övmeye başlıyorsun..

Bütün esmaları tanıyıp övdüğünde artık ALLAH’ın zatına giden bir ‘’hamd sürecine’’ giriyorsun…

Onda da sınır nokta ne ?! ALLAH-U EKBER !…

İflas ettiğiniz yerde… Secdeye giderken biz ne diyoruz…?! ALLAH-U EKBER diyoruz…

İşte “hamd’’ burada ,bizim anlayabileceğimiz haliyle ‘’övmek’’ ..Bakın bunun başında bir ’EL’ var.. Arapçada ‘’El hamd’’ bunu İngilizceyle tabir etmiştik ‘’The pen’’ diyoruz mesela ,belirli bir kalem .”Give me a pen’’ dediğimizde “bir kalem ver’’ ama ‘’Give me The Pen ‘’ dediğimizde özellikle işaret ettiğimiz, belirli bir kalemi istiyorsunuz.. İşte Arapçada da bu ‘’The’’nın karşılığı ‘’El’’ dir… El Hamd .. herhangi bir hamd değil yani.. El hamd demek belirli bir hamd … yani bilinçli bir hamd… rastgele övmek değil…

‘’ALLAH’ım sen ne büyüksün’’ vs falan … övüyorsun ama bilinçli olmuyor.. Mesela buna bir cerrah örneği verirsek… Ya sen ‘’ne büyük doktorsun’’ deniyor.. Tamam da bir müşahade ettiğinde onun sanatını, bir ameliyatına girdiğinde o titizliğine dikkat ettiğinde ,hastanın öncesini sonrasını gördüğünde, hangi okullar okuyup ta o ilme sahip olduğunu gördüğünde daha bilinçli onu övüyorsun…Öbür türlü ‘Ne kadar büyük doktorsun sen doktor bey’ ama bilinçli’’ hamd’’ çok daha farklı… İşte ALLAH-U TEALA bu yüzden bizim tefekkür etmemizi istiyor… Müşahade etmemizi istiyor.. Ama neyi??!! Bakın..    “rabbil âlemîn’’ diyor.. (23:23) 

Alemlerin RABBi, yani bir düşün diyor hangi alemler var.. Bitki alemi var.. böcek alemi var..hayvanlar alemi…cennet alemi var… cehennem alemi var… melekler alemi var…cinler alemi var….say sayabildiğin kadar… bunların hepsinde aslında ‘’hamd’’ istiyor.. O yüzden boş yaşamayın deniyor tefekkür edin diyor..bakın edin diyor …neden, bilinçli bir hamd yapabilmek için ..ne kadar anlayabiliriz..tabii ki mümkün değil..ama anlayabildiğin yerde “ALLAH’ın büyüklüğüne’’ karşı bir teslimiyet duygusu oluyor zaten.. bu da ALLAH-U TEALA’ ya seni daha fazla yönelten bir kavram oluyor… İşte bu yüzden ‘El hamdu lillâhi rabbil âlemîn..(24:13)

“Rabbil Alemin’’ de bir de şu var..

Biz ‘’bencilliğimizden ötürü’’ kendimize mahsus bir RAB anlayışımız var..

Kişiye özel RAB!..

Yani ‘’BENİM RABBIM !’’… birisine kızıyoruz.. ALLAH’ım şunu cezalandır !…

Ya Onun da RABB’ı !!!  Ya da çiçeklere çok güzel eziyet ediyoruz.. hayvanlara eziyet ediyoruz…sanki sadece bizim RABB’imiz diğerlerin RABB’ı değil..

ALLAH-U TEALA ne diyor bak ‘’Alemelerin RABBiyim’’ diyor… Onunda RABBiyim..onunda RABBiyim..onunda RABBiyim…(24:47)

Aynı zamanda ‘RAB’ kelimesi Türkçe de mürebbiye; terbiye edici,eğitici anlamına geliyor.. RAB hem yaratıcıdır.. hem düzen koyucudur… hem de terbiye edicidir.. Sizin başınıza gelen Hâyırlar Şer olabilir.. Şer zannettikleriniz Hayır olabilir…Burada ne var… işte RAB giriyor devreye …eğiticilik var…

Sana yaşadığın olaylarda ‘’hâyır’’ ve ‘’ şer ‘’zannettiğin olaylardan dolayı bir eğitime tabi tutuyor…

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) ne diyor;‘’Beni RABBım terbiye etti, ne güzel terbiye etti…’’

İşte RAB sürekli ikram eden anlamında değildir.. Sen çocuğuna bazen kızarsın edersin, karnı ağrıyordur şeker vermezsin.. Çocuğa göre sen zalimsindir.. Ama terbiye edici olarak sen aslında ‘’İkram’’ ediyorsundur ona…

Ve ALLAH-U TEALA bütün ‘’Alem’’leri böyle ‘’Terbiye’’ ediyor…Terbiye etmekten murad ‘’kemaliyete erdirmek’’tir. (25:47)

ALLAH her şeyi ’’Kâmil’’ olarakta yaratabilirdi. Ama Cüz-i irade koymuş … irade koymuş ve bunu bütün mahlukata koymuş.. Akıl verdiği bütün mahlukata irade koymuş… kendisinin bulup bir şeyleri bulmasını istiyor… Anahtar ne burada Hadis-i Kutsi..‘’Ben gizli bir hazineydim.. Bilinmek istedim…’’ İşte Alemleri öyle yaratıyor.. Kendisi kendisini zaten biliyor..İrade veriyor.. Bilebilirlik veriyor… Bunu istiyor… Aslında bizim yaşam sürecimiz bu Kainattaki bizim o…

Biz buraya kendi mesleğimizi icra etmek için gelmedik… yemek yemek için gelmedik…hangi işler yapıyorsanız onun için  gelmedik…


************Biz,ALLAH’ı bilmek için geldik!!!*************


Burası ilginç bir nokta meraklısına söylüyorum…”İleyhi Turceun“a kadar devam eden bir bilme süreci devam ediyor… Yani bu dünya bitti… bilme süreci bitti değil… Bu gelişme ilerleme Cennete de devam ediyor… İş bitmedi… Sen ‘’Rabbına kavuşana kadar çalışırsın,çabalarsın’’ diyor …


Bknz. İlgili Âyet


İnşikak Sûresi 6. Âyet

يَا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ اِنَّكَ كَادِحٌ اِلٰى رَبِّكَ كَدْحًا فَمُلَاقٖيهِ

Yâ eyyuhel insânu inneke kâdihun ilâ rabbike kedhan fe mulâkîhı.

Ey insan, şüphe yok ki sen, Rabbine ulaşmak için meşakkatler içinde didinir durursun da sonunda ona kavuşursun.


Yani bu Alemlerin Rabbı bakın… ilginç ,Cennetin Rabbı, demiyormuyuz…

Rablığın terbiye edeciliğin,eğiticiliğin orada da devam etmesi lazım…!!!

Orada da tekamül(gelişme, olgunlaşma) var… tersi olsa, 

Cennetin Rabbı olmuş olmuyor…

Cennetin Hâlik’i oluyor o zaman

Yaratıcısı oluyor ama Rabbı denilince, orada da bir terbiye , eğitim süreci var…!!!

Cehennemde de var… Böyle bir sistem ..Hatta Cennet üstü sistemde de var…

İleyhi Turceun’a kadar…!!!

ALLAH’a dönünce kadar.. rücu edene kadar…

Herşey ALLAH’tan başladı… ALLAH ‘a rücu edecek…

İşte bu daire:  Dehrdir…

Meraklısına söylüyorum..!!!

Yaratma süreci, yaradılış süreci dehr (Zaman, çok uzun zaman, ebedi )zaman olarak söylenir ama zamanla  ifade çok doğru olmuyor… böyle bir süreçtir…ALLAH murad etmiştir.. bilinmeyi…’’kun fe yakun’’ dedikten sonra başlayan bir şüreç var…

ALLAH-U TEALA ya göre bu ‘An’dır..Anında olmuştur..

Biz o süreci yaşıyoruz…Yaşanılan süreci biz  ‘’zaman’’ olarak algılıyoruz….

Ayrıntılara girmiycem dedim ama o kadar kaynak ki…

Kuran-ı Kerîm bunun içinde.. neler var neler … 

Öldüğün zaman ALLAH’ın kim denmeyecek Rabbın kim denecek… diyor..

Rabbı bilmek sürecinde Fatiha Sûresi işte burada açıklayıcı…

“Er rahmânir rahîm” tekrar geçiyor 3. Ayette..!!!

Bakın; ALLAH-U TEALA bir şeyi gereksiz yere tekrarlamaktan münezzehtir…

İşte ben dedik ya, bakın “Besmele Fatihayı açıklayan, kapsayan” dedik ya ,… Fatiha , Besmelede gizli

Besmelede geçmiş “Er Rahmanir Rahim” neden burada  da “Er Rahmanir Rahim geçiyor”..anladınız mı?!..

Yukarıda, konsantrede “erRahmanir Rahim” var..

Aşağıda da “erRahmanirrahim “var…öyle olmasaydı (besmele fatiha’nın kapsayıcısı özeti) Haşa!! gereksiz tekrarlar olurdu.. biraz Haşa!!! boşa boşa gibi olurdu….

Kuran-ı Kerîmin ilerleyen Sûrelerinde belki olması tekrar pekiştirici olabilir.. ama bütün Kuran-ı Kerîmin özeti olan, konsantresi olan bir yerde, bir harfin bir noktanın bile çok büyük bir ifadesi, anlamı vardır…

O yüzden Rahman ve Rahim 3. Ayet de ayrı olarak geçmiştir…

Yani Alemlerin Rabbi ama Rahman ve Rahim…

Burada Rahman ve Rahim olarak şunu söyleyeyim.. ilk ayet var ya ilk inen ayet..


Bknz. İlgili Âyet


Alak Sûresi 1. Âyet:

اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖى خَلَقَ

Ikra’bismi rabbikellezî halak

Yaratan Rabbinin İsmi ile oku


‘’Bi ismi’’ diyor..

‘’Bismillâhir rahmânir rahîm’’ işareti var…

Rabbi diyor.. RAB var – ‘’ellezî halak’’

Buradaki eksik nokta ne ‘rahmânir rahîm’.. aynı matematikteki değişme kuralı gibi Rahman ve Rahim burada ‘’rabbikellezî halak’’ o ki halk etti(Yaratmak) Rahminin ismiyle ‘’oku ‘’o ki halk etti…

Burada karşılığı ne bunun ‘’Rahman ve Rahim’’…

Yani Peygamber Efendimizi(s.a.v.) o an da düşünün…

Kuran-ı Kerîm daha inmemiş ilk defa vahiyle ilk defa muhattab oluyor..

Yaratıcısıyla iletişimde ilk defa muhattab oluyor…Diyor ki ilk şey şu ‘’ ellezî halak’’ Yaratan Rabbin… orada yaratma vurgusu vuruluyor..

Halak ne demek yoktan var etmek demek

Yani yoktuk biz arkadaşlar… hiç yoktuk…

ALLAH-U TEALA öyle bir Rahman ki öyle merhamet sahibi ki biz yok olanlara kendini tanıma fırsatı veriyor…bilme fırsatı veriyor…

En büyük rahman en büyük nimet bu… (31:00)

Üstüne üstlük insan yaratıyor… yani taş toprak bitki kuş ağaç bilmem ne değiliz…cin de değiliz.. insan olarak yaratma şerefine eşrefi mahlukat veriyor…üstüne üstlük bir de El hamdu lillâh ‘’Müslüman ‘’ olarak yaratıyor.. 31:20

Yani insan olabilirdik ama Afrikada ki bir kabile de bilmem ne ye tapan ve de onu en doğru olduğunu zannedenlerden de olurduk ya da dinini savunan bir papaz da olabilirdik… 3 le meyi savunan…

İşte Hz. Âişe (ra) uyandığında Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) gece yarısı uyandığında yanında bir bakıyor ayakları şişmiş namaz kılıyor..Ya Rasûlullah’a gelmiş geçmiş bütün günahların af olunduğu halde neden bunu yapıyorsun? Diyor.. Peygamaber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) de..

Ya Hz. Âişe (ra) ‘’Rabbime şükredici bir kul olmayayım mı? diyor….

Yani bu başlı başına yeter…(31:57)

Yoktuk ya yok bilinç falan yok hiçbirşey yok.. hiçbiri yok.. Rabbim bilinmekliğini murad ediyor..İnsanı yaratıyor… Rabbimizi tanıyoruz.. Süreci bir düşünsenize.. Doğru işler yaparsak Cemâliyle müşerref olacağız.. Ve Giderek artan bir devinimle İleyhi Turceun olacağını düşün… İşte Rahman ve Rahim de bu var… Yarattığı herşey merhamet üzere…

Mâliki yevmid dîn

4. Sıfatta bunların hepsi sıfat Rabbil Alemin olması Rahman ve Rahim olması hepsi ALLAH’ın sıfatı ..

4. Ayette geçen de Mâliki yevmid dîn..Bu bize çok işimize yarayacak bir Âyet…

Malik sahip demek yevm ; gün demek din de din sanki Türkçe… sondan gelirsek ‘din günün Maliki’..

Din gününden ne anlaşılıyor hesap günü, ahiret günü, mahşer günü, toplanma günü gibi ifade var ama Rabbim özellikle burada ‘din’ demiş..

Din günü şu 2 anlamı var bunun.. din günü şuan da din yok mu bir sistematiğimiz var ya her günümüzde din değil mi onunda ‘maliki’ yöneticisi sahibi ama öldükten sonra şuan imtihan süreci bittikten sonra bir gün yaşanacak 1000 yıl olduğu 1 günü …1000 yıl olarak ifade edilen Alimler tarafından 1000 yıl arkadaşlar… 1 gün 1000 yıl öyle 1gün gibi gelmesin size… ahiretin rakamlarıyla bunu destekleyen bir hadis şerif var… ‘’ Ümmetimin fakirleri yarım gün evvel girecek ‘’ yani 500 yıl evvel yani bakın 500 yıl ne demek biliyor musunuz…?!!! İstanbul fethi civarlarında girmeye başladılar…Biz hala hesap meydanındayız… Her gün yaşandı…İşte gün derken onu basite almayın.. süreci basite almamız adına söylüyorum… ALLAH… Din günü derken şu var…


Hucurat Sûresi 16.Âyete bir bakar mısınız..!


Hucurat Sûresi 16.Âyet

قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِدٖينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌ

Kul etualli mûnallâhe bi dînikum vallâhu ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)

De ki: “Siz ALLAH’a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa ALLAH, göklerde ve yerde olanları bilir. ALLAH, her şeyi bilendir.


De ki: “Siz ALLAH’a dininizi mi öğretiyorsunuz…

Bak ALLAH diyor ki ‘’siz ALLAH’a dininizi mi öğretiyorsunuz…bakın ALLAH’a dinimi öğretiyorsunuz değil..

Siz dininizi ALLAH’a mı öğretiyorsunuz..demek ki herkesin bir dini var… Yani Din anlayışı var…

Bir de ALLAH’ın dini var…İşte ahirette sen dünya da yaşarken kendi dinin ile yani ALLAH’ın dinini anlamak…

Yani ALLAH’ın dinini ne kadar örtüştürdün ona göre yaşadın…

Ahirette ortaya çıkacak.. İşte ‘’Din Günü’’dediği o…

Bu dünyada haşa haşa ALLAH yokmuş gibi yaşanıyor.. herkes kendi kayde kaydasını koyuyor.. benim borum öter diyor… kendi anlayışını mutlak doğruymuş gibi.. görüyor yaşıyor empoze ediyor…

ALLAH mühlet veriyor…Ama ahirette öyle değil… ahirette ne biliyor musunuz??

Malik Malik …

Bu dünyada malik var melik var kral var yönetici var herkes bir şekilde bundan nasipleniyor… ama ahirette tek malik o…


Nebe Sûresinde diyor ki:


Nebe Sûresi 37.Âyet

رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا

Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumer rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan ALLAH ; O’na hitap etmeye güç yetiremezler.


Nebe Sûresi 38.Âyet

يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰئِكَةُ صَفًّا لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَابًا

Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffân, lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbân

O gün ki Rûh ve melekler saf saf ayakta duracaklardır. Kendisine Rahmân’ın izin verdiğinden başkaları konuşamıyacaklar ve (o da) doğruyu söylemiş olur.


Düşünebilebiliyormusunuz???!!!

Milyonlarca milyarlarca trilyonlarca mahlukat orada çıt yok.

3-5 insan bir araya geliyorda ne gürültü oluşuyor..O kadar mahlukat orada çıt yok…

Nasıl bir ALLAH’ın Malikin tecellisi var o yüksek Celâlin otoritenin büyüklüğü var…!!!!!!!

Ve onun ciddiyetini anlamak için şunu söyleyeyim..

Bu biraz evvel Huvallahullezî den bahsettik ya Er Rahman ve Rahimden sonra gelen ilk esma hangisi biliyormusunuz…

El Melik..

elmelikul guddûsus diye sıralanıyor.

Eğer Er rahman ve Rahimi yok sayarsak en yüksek idrak edebilecek yukarıdaki Esma ‘’Melik’’…

Anlaman için şunu söyleyeyim…

Cebrail Aleyhisselam bile Kudduste…Ruhul kudus denmiyor mu…

Biz seni hamd ile takdis ederken diyor…


Bknz. İlgili Âyet


Bakara Sûresi 30. Âyet

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰئِكَةِ اِنّٖى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلٖيفَةً قَالُوا اَتَجْعَلُ فٖيهَا مَنْ يُفْسِدُ فٖيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّٖى اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُو نَ

Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).

Hani Rabbin meleklere: «Muhakkak ben yer yüzünde (benim emirlerimi tebliğ ve infaza me’mur) bir halîfe (bir insan, âdem) yaratacağım» demişdi. (Melekler) de: «Biz seni hamdinle tesbîh ve seni takdis (ayıblardan, eş koşmakdan, eksikliklerden tenzîh) edib dururken (yerde) orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?» demişlerdi. ALLAH (da) : «Sizin bilemeyeceğinizi her halde ben bilirim» demişdi.


Kuddüslük var orada… Melik onunda üstü…

Dolayısıyla o en yüksek Esmasıyla orada tecelli var… 

Yani ortamın bir dehşetini düşünün…ALLAH-U TEALA işte diyor.. yaptıklarınızı ona göre düşünün… tartın öyle bir günde karşılaşacaksınız… Din gününde…

Yunus Emre diyor ya;Gaflet ile Hakk ı buldum diyenler, Er yarın Hakk’ın divanında belli olur..

Melikle ilgili bir şey söyleyeyim size… sizin dediğinize göre… insanoğlunu hatta bütün mahlukatının tekerliğinin en patlak olduğu yer neresi mülkiyet…

Herkes bir şeye mala mülke sahip olmak istiyor.. aynı zamanda meleke yanı hükümdarlık anlamında da hükmetmek te istiyor..

Şeytanda Ademi zaten ben size ALLAH şu ağaca niye yaklaşmanızı yasak etti… derken..

Tükenmez mülk ve ebedi hayat ile kandırıyorTükenmez mülk Ademi ayağını cennetten kaydıran şey… Hepimiz Ademiz.. Ve cehennemin bekçisi olan meleğin ismi ne ?!

Malik.. ALLAH diyor ki..

Bütün mülk talebinde bulunanlar yani ALLAH-U TEALA nın asıl Malik olduğunun asil malın sahibi olduğunu unuttupta hayatlarını mülk peşinde koşupta o şekilde geçinenler varya diyo işte onun hakkından Malik gelir diyor..

Ters tarafında ne var …Cennetin kapısındaki meleğin ismi ne RIDVAN…Rıdvan da rıza kökünden geliyor..

Sende ALLAH-U TEALA dan razı olarak yaşarsan… mülkiyetin ona ait olupta verilen razı olarak yaşasanda bu sefer seni Rıdvan meleği karşılıyor… Razılıkla ilgili rızayla ilgili melek karşılıyor

Sabaha kadar konuşulur..

Fatiha bitmeye bilir… Mâliki yevmid dîn müthiş ahiret sahnelerin bize hatırlatılacak..

Biz o zaman namazda Fatihanın bu 4. Ayetini okuduğumuzda ne gelecek gözümüzün önüne o mahşer anı gelecek ..Yani Mâliki yevmid dîn derken ALLAH’ı bir hatırlıycaz…

Bu dünyanın gelip geçici olduğunu ..imtihan olduğunu belli bir süre içinde burada olduğumuzu yaptıklarımızın her birinin bir gün hesaba çekip neyle yaptıklarımızın ,anlayışımızın örtüşmediğini bir gün Melik olan ALLAH tarafından hesaba çekileceğini bilinciyle yaşa diyor …ALLAH-U TEALA …

Namaz en büyük zikirdir deniyor ya.. Zikir hatırlatma demek aynı zamanda O nu hatırlatıyor..

Peygamber Efendimiz(s.a.v.), O yüzden Fatihasız “Namaz olmaz” diyor…

İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn; Buarada güzel bir nokta açıklıycam..

Biraz Arapçaya gireceğim..Arapça da 2 temel cümle yapısı vardır..birisi isim cümlesi…birisi fiil cümlesi…

Eğer bir cümle isimle başlarsa isim cümlesidir.. çok basit kayda aslında fiil ile başlarasa fiil cümlesidir..

İsim cümlesi Arapçada fiil cümlesinden daha kuvvetli bir yapıdır… Bakın ilk 4 ayette hep isimle başlamış…şu 4 ayetin yapısı farklı …ama birazdan göreceksiniz ki.. bu alttaki ifadeler ise fiil cümleleri.. İyyâke na’buduyla başlıyor bize hidayet et diyor… açıklıyor ..ikinci bir gruba geçiyor..

Yukardaki 4 Âyet ALLAH-U TEALAnın kendisi tarafından zatını anlattığı ayetler…diğerleri de ALLAH’ın ayetleri …ama sanki bakın bu 5. Ayetten itibaren bir ‘’kul’’ konuşuyormuş gibi ifadeler var…diğer Kuran-ı Kerîmde görüyoruz… Kul diyor de ki.. şöyle de diyor iki nokta üst üste açıklıyor ama burada kul yok..de ki yok.. Valla sanki ALLAH-U TEALA nın ifadesi gibi ama kulun ifadesi.. İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn yalnızca sana kulluk ederiz ve yalnızca senden yardım dileriz.. Bir yandan da ALLAH-U TEALA bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor..

Yani işte diyor ki beni tanıdın mı diyor..tanımak mümkün değil de en azında gösteriyor…öyleyse ne yapman lazım…bari şunu ‘’de’’ diyor… hani Rahman ve Rahim de RAB ya yol gösterecek bunu de diyor…O zaman sen diyeceksin ki namaz da ‘’Ya Rabbi yalnızca sana kulluk ederiz ve yalnızca senden yardım dileriz’’…

Tekniğine girersek iyyakenin başta olması mahsusluk veriyor…Aslında cümlenin aslı şu ‘’sana kulluk ederiz ve senden yardım dileriz’’…ama Arapçanın özelliği iyyake başta olduğunda yalnızca senden anlamı verir… Neden bu vurgulanmış…hani Şöylede denilenebilirdi… na’budu iyyake de diyebilirdi…bu arapça kurallarına göre uygun olurdu…ama bunun böyle denmesinin sebebi LA İLAHE İLLALLAH’ın açılımına göre… 44:00

Yani kulluk edilecek yönelinecek güç ve kudret ıslah edilecek tek merci ALLAH. O yüzden sen kulluk mu edeceksin…sadece ALLAH’a et.Yardım mı isteyeceksin..

Yalnızca ALLAH’tan iste… Bu LA İLAHE İLLALLAH ın özüdür… 44:22

ALLAH-U TEALA bunu bizim böyle dememizi istiyor…

Ve sanki bizim ağzımızdan Fatihaya koyuyor bunu…burada 1-2 ayrıntı daha var…

Burada na’budu de abd kokunden geliyor..kulluk demek..ibadet etmek bunu özel anlamı…

Yani bazı yerlerde yalnız sana ibadet ederiz derken doğru ama eksik… kapsamıyor kulluk ederim deyince kapsıyor..daha kapsamlı ama kulluk ederim siz sadece ibadet zamanlarında pencerelerinde alırsanız bu koskoca Fatihanın anlamını daraltmış olursunuz…

Eğer Alemlerin Rabbi olan ALLAH ı Rahman ve Rahim olan ALLAH ı almadınız Maliki yevmud dini almadınız o zaman yaşamın her tarafında kulluk etmeniz gerekmez mi?! Bu bilinçle yaşadığınız taktirde ‘’kul’’ oluyorsunuz..

Yaptığınız her fiiliyat bunun içerisine giriyor… bunu idrak etmeden ibadetlere yönelirseniz..sadece ibadet ettiğiniz alanda ibadet ettiiğiniz oluyor…diğer alanlar yaşadı oluyor..

Onun bilinciyle yaşarsan yediğin içtiğin kalktığın oturduğun baktığın herşey ibadet oluyor… 45:45

Hadislerin başında hep şu alınır…

Bütün ameller niyetlere göredir…

Niyetinizi kulluk bilinciyle yaparsanız…bütün amelleriniz aklınıza gelecek yemek içmek oturmak kalkmak bir yerlere gitmek… hepsi ibadet hükmünde gelir çalışmakta ibadetdir deniyor ya…

İşte olması gereken aslı bu. ALLAH’a ben iyilik edeyim esmalarıyla üretiyim ben insanlara faydalı olayım, ben Esmaları anayım, zikrediyim dersen çalışmak ibadet olur…yoksa bugün insanların söylediği gibi insanları ibadet uzaklaştırmak için çalışırsan o ibadet değil o kazıklamadır… ‘’iyyake na’budu’’yalnızca sana kulluk ederiz bak burada ifade de ‘’na’’ var…


(Ezan Okunuyor.)

Öyleyse Fatihaya öbür haftada devam edelim…Bütün Kuran-ı Kerîm i okumuş gibi oluyoruz…

Haftaya da yapalım İnşaallah…


Lütfen namazlarda ben dahil bu bilinçle bir Fatiha’yı okuyalım…

Aklımıza gelsin bu şekilde…

İnşaallah..

SADAKALLAHULAZÎM

2 comments on ““FATİHA 2014 (1)” / YAZILI METİN

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.