Yasin (33.Sohbet-SON-)79-83.ayetler “yeşil ağaç/kün feyekün”

(BU SEZONUN SON SOHBETİNİ ,YASİN SURESİNİ TAMAMLAYARAK YAPMIŞ BULUNUYORUZ , ELHAMDÜLİLLAH. YAZ SONUNDA OKULLARIN AÇILMASIYLA BERABER SOHBETLER DEVAM EDECEKTİR, ALLAH NASİB EDERSE.)

ALLAH KURAN DAN AYIRMASIN


SOHBETİ DİNLE:

(Dinlemek ve indirmek için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/Uqlsq7GV3JP8od


YASİN 79:

قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ 

Kul yuhyîhâllezî enşeehâ evvele merratin, ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun).

1. kul : de ki, söyle
2. yuhyî-hâ : ona hayat verir, onu canlandırır
3. ellezî : ki o
4. enşee-hâ : onu inşa etti, yaptı, yarattı
5. evvele : evvel, önce, ilk
6. merratin : kere, defa
7. ve huve : ve o
8. bi kulli : hepsi, bütün
9. halkın : halketme, yaratma, yaratış
10 alîmun : en iyi bilen

” De ki: “Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, bütün yaratışları En İyi Bilen’dir.”


YASİN 80:

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ 

Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne).

1. ellezî : ki o, o …dır
2. ceale : kıldı, yaptı
3. lekum : size, sizin için
4. min eş şeceri : ağaçtan
5. el ahdari : yeşil
6. nâren : ateş
7. fe : artık, böylece
8. izâ : o zaman, olduğu zaman
9. entum : siz
10 min-hu : ondan
11 tûkıdûne : yakıyorsunuz, yakarsınız

“Yeşil ağaçtan sizin için ateş  kılan (çıkaran), O’dur. Böylece siz, ondan yakarsınız.”

 


YASİN 81:

أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ 

E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu).

1. e : mi?
2. ve leyse : ve değil
3. ellezî : ki o, … o dur
4. halaka : halketti, yarattı
5. es semâvâti : semalar, gökler
6. ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer, yerler
7. bi kâdirin alâ : …’e kaadir olan
8. en yahluka : yaratmak, yaratmaya
9. misle-hum : onların benzeri, aynısı, eşi
10 belâ : evet
11 ve huve : ve o
12 el hallâku : yaratan, yaratıcı
13 el alîmu : en iyi bilen

“Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini de yaratmaya kadir değil midir? Evet (kadirdir)! Çünki O, Hallâk (herşeyi çokça yaratan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir.”


YASİN 82:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).

1. innemâ : sadece
2. emru-hu : onun emri
3. izâ erâde : irade ettiği, dilediği zaman
4. şey’en : bir şey
5. en yekûle : söylemek, demek
6. lehu : ona
7. kun : ol!
8. fe : artık, böylece, hemen
9. yekûnu : olur

“O, bir “ŞEY”i (var kılmayı) MURAD EDİNCE, O’nun emri sadece «ol!» demesidir, hemen oluverir.”


YASİN 83:

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 

Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn(turceûne).

1. fe : işte
2. subhâne : (o) sübhandır, herşeyden münezzehtir
3. ellezî : ki o, … o dur
4. bi yedi-hî : onun elinde (onun kudretinde)
5. melekûtu : melekût, mülk ve hükümranlık
6. kulli şey’in : herşey
7. ve ileyhi : ve ona
8. turceûne : döndürüleceksiniz

“İşte O, Sübhan’dır. Herşeyin melekûtu (mülkü ve hükümdarlığı) O’nun elindedir. Ve O’na döndürüleceksiniz (RÜCU ETTİRİLECEKSİNİZ)

SEBE (33. SOHBET)51-54.Ayetler

NOT:SES KAYDINDAKİ GÜRÜLTÜLÜ ARKA FON SESLERİ İÇİN ÖZÜR DİLERİZ.
ANA KAYITTAKİ BAZI PROBLEMLER NEDENİYLE YEDEK SES KAYDI YAYINLANMIŞTIR.

KONUNUN DAHA İYİ ANLAŞILABİLMESİ İÇİN BİR SONRAKİ HAFTA AYNI SOHBET TEKRAR YAPILMIŞTIR .

SEBE 34. SOHBETİ DİNLEMENİZ TAVSİYE OLUNUR


 


SOHBETİ MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN :

https://yadi.sk/d/lscWwOu3mFkCC


51-)وَلَوْ تَرٰى اِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَاُخِذُوا مِنْ مَكَانٍ قَرٖيبٍ

Bir görsen onları korku ve telaşa düştüklerinde! Artık kaçış, kurtuluş yok! Çok yakın bir yerden yakalanmışlardır.

52-)وَقَالُوا اٰمَنَّا بِهٖ وَاَنّٰى لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَعٖيدٍ

“Ona inandık!” dediler. Ama nasıl mümkün olur onlar için imana ulaşmak o uzak yerden!

53-)وَقَدْ كَفَرُوا بِهٖ مِنْ قَبْلُ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِنْ مَكَانٍ بَعٖيدٍ

Halbuki daha önce onu (hakkı) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

54-)وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِم مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا فِي شَكٍّ مُّرِيبٍ

Artık kendileriyle, iştahla arzuladıkları şey arasına engel konmuştur. Tıpkı daha önce yoldaşlarına yapıldığı gibi. Gerçek şu ki onlar, tutarsızlığa iten bir kuşku içindeydiler.

1. ve hîle : ve ayrıldı, set çekildi
2. beyne-hum : onların arasına
3. ve beyne : ve arasına
4. mâ yeştehûne : istek duydukları şeyler
5. kemâ : gibi
6. fuile : yapıldı
7. bi eşyâı-him : onların şeyleri
8. min kablu : önceden
9. inne-hum : muhakkak ki onlar
10. kânû : oldular, idiler
11. : içinde
12. şekkin : şüphe
13. murîbin : kuşku veren, endişe veren