AHZAB (27.sohbet) 67-71. AYETLER (ktpçk-8)#



SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/cCafUyiccnyzJ


ÂYET METİNLERİ:


33-Ahzab Suresi 67. Ayet 

وَقَالُوا رَبَّنَا اِنَّا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبٖيلَا

Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnâs sebîla

Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.


33-Ahzab Suresi 68. Ayet 

رَبَّنَا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبٖيرًا

Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrân

Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.


33-Ahzab suresi 69. Ayet 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُوا وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَجٖيهًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berreehullâhu mimmâ kâlû, ve kâne indallâhi vecîhân

Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi


33-Ahzab Suresi 70. Ayet 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدٖيدًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdân

Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.


33-Ahzab Suresi 71. Ayet

يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظٖيمًا

Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâN

(Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.


SES KAYDININ YAZILI METNİ:


Ahzab Suresi 67.Ayetten itibaren;


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym

Bismillâhir rahmânir rahîm.


67.Ayeti bir okuyalım..


33-Ahzab suresi 67. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfabetik: 76)

وَقَالُوا رَبَّنَا اِنَّا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبٖيلَا

Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnâs sebîla

Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.

  1. ve kâlû : ve dediler,derler
  2. rabbe-nâ: Rabbimiz
  3. innâ: muhakkak biz
  4. eta’nâ: itaat ettik
  5. sâdete-nâ: sâdatlarımız, dînde ileri gelenlerimiz,efendilerimiz
  6. ve kuberâe-nâ : ve büyüklerimiz
  7. fe: artık, böylece, bu sebeple
  8. edallûne: saptırdılar
  9. es sebîlen: yol

Devam edelim 68.Ayetten


33-Ahzab Suresi 68. Ayet 

رَبَّنَا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبٖيرًا

Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrân

Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.

  1. rabbe-nâ : Rabbimiz
  2. âti-him : onlara ver
  3. dı’feyni : iki, misli, iki kat
  4. min el azâbi : azaptan
  5. ve el’an-hum : ve onlara lânet et
  6. la’nen : lânet ederek
  7. kebîren : büyük

 


Önceki Ayetlerde Kıyametten soru soran kimseler vardı…


Bknz.


33-Ahzab Suresi 63. Ayet

یَسْپَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِ وَمَا يُدْرٖيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرٖيبًا

Yes’eluken nâsu anis sâah(sâati), kul innemâ ilmuhâ indallâh (indallâhi), ve mâ yudrîke lealles sâate tekûnu karîbân

İnsanlar sana o saati (kıyâmeti) soruyorlar. De ki: “Onun ilmi sadece Allah’ın indindedir.” Ve sana bildirilmedi. Belki de o saat yaklaşmış olabilir.


Ondan sonra da,


33-Ahzab Suresi 64. Ayet 

اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِرٖينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَعٖيرًا

İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrân

Muhakkak ki Allah, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli ateşi  hazırladı.


Kıyametten soru soranlar, o işin tam olarak ciddiyetinde değil.. Hani göster bize ne zaman ? Ne zaman gelecek bu?.. Sürekli kıyametin saatini çabuklaştırmak istemelerinden bahsediliyordu.. Başka ayetlerden hatırlarsanız.. Onların niyetlerine özgü olarak, onlara kafir diyordu.. Onlara lanetlenmiş diyordu, onlara çılgın ateş hazırlanmış diyordu..

Çünkü gerçekten kıyametle ilgilenen ona ilgi alaka duyan insan, ona hazırlık yapar..


Hani Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) e soruyorlardı ;

“-Kıyamet günü ne zaman?” diye.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de cevap olarak;

“-Sen ne hazırladın onun için?” diyordu.

İşte bu ciddiyette olmayanlar da sonuç itibariyle, bir az evvel ki ayetteki  gruplara girebiliyorlar..

Onlara da “saîr (سَعٖيرً)-alevli ateşten” bir azap hazırlanıyordu. Orada da ebedi olarak kalacaklardır deniyordu..


Bknz..


33-Ahzab Suresi 65. Ayet 

خَالِدٖينَ فٖيهَا اَبَدًا لَا يَجِدُونَ وَلِیًّا وَلَا نَصٖيرًا

Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne veliyyen ve lâ nasîrân

(Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.


Biliyorsunuz burada ebedi, bir mübalağa..

“ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır. ” diyordu.


66.Ayette de diyordu ki;


33-Ahzab Suresi 66. Ayet

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِى النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا

Yevme tukallebu vucûhuhum fîn nâri yekûlûne yâ leytenâ eta’nâllâhe ve eta’ner resûlân

Onların yüzlerinin, ateşin içinde (bir taraftan bir tarafa) çevrileceği gün: Keşke biz Allah’a ve Resûl’e itaat etseydik.diyecekler.


İlgili Ayette itaat 2 şekilde geçiyor.

  • ALLAH’ a itaat
  • Resûl’ e itaat

İşte 67.Ayet onunla ilgili;


33-Ahzab Suresi 67. Ayet 

وَقَالُوا رَبَّنَا اِنَّا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبٖيلَا

Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnâs sebîla

Ve cehennemde olanlar dediler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan saptık.


Ve dediler diyor… Yukarıda derler diyor.. Burada dediler diyor..

Ey Rab’bimiz biz itaat ettik ama kime???? Efendilerimize “sâdetenâ” burada seyit kelimesi var. Biliyorsunuz seyyid; Efendi demek..

Salavat getirirken; “Allahümme Salli âlâ Seyyidina Muhammedin ve âlâ Âli Seyyidina Muhammed” diyoruz.

Yani “Efendimiz olan Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem).”

Burada da onun çoğulu var.. “Seyyidlerimize” yani efendilerimize itaat ettik.

Bir ifade daha var ..!!!!

Kuberâenâ- buda “kebir” yani büyük kelimesinden.. Büyüklerimize itaat ettik diyor.

(Kebir; ~ Ar kabīr كبير  [#kbr faˁīl sf.] büyük)

66.Ayette ne diyordu, yani “Keşke“ derken, ateşin içinde ne diyorlardı..

“-Keşke biz Allah’a ve Resûl’e itaat etseydik.”

Anlaşılıyor ki gerçek anlamda itaat edilmemiş.. Kimlere itaat etmişler? Kendi itiraflarıyla;

  • Seyitlerine, efendilerine ve
  • Büyüklerine

Tabi bunu ne ile söylüyorlar.. Nedametle söylüyorlar.. Pişmanlıkla söylüyorlar.

Ve onun arkasından ne diyorlar !!?? Onlar bizi dalalet yoluna götürdüler.. Yada ne yaptırdılar? Fe edallûnâ-s sebîl(sebîlâ)- Saptırdılar..

Şimdi ‘’dalla’’ 

 (Ar .Dalâle  ͭ ضلالة [#ḍll faˁālaͭ msd.] yoldan çıkma, azma, sapma, sapkınlık Ar ḍalla ضلّ saptı, yanlış yola gitti)

Fatiha Suresinde geçiyor (7. Ayet);

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn

Dâllîn- sapanlar anlamına geliyor.. “Dâllalet”in  zıttı “hidayet

Hidayet; olması gereken, adrese giden doğru yol üzerinde bulunmak.. Bunun zıttı ise dalalet..

Bu eskiden beri kullanıldığı için tam manalarına girilemiyor… Kulak alışkanlığı olduğu için… Şöyle bir ifade var Fatiha Suresinde, hatırlıyor musunuz?? Ya sırât-i mustakîm (الصِّرَاطَ المُستَقِيم); ya da diğeri..

Kendilerine nimet verilenlerin yoluna hidayet et.

Bir de gayrisi vardı (gayril) o neydi?

  1. magdûbi aleyhim: Kendilerine gadab edilmişlerin,
  2. lâd dâllîn(dâllîne): Delalette olanların.

01-Fatiha Suresi 7. Ayet

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn

Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.


2’sini 1 sayarsak gayril ..

Ya sırâtel mustakîm de olacağız yada diğerinde. Gri yok.. Ya siyah var ya da beyaz…

Gri şöyle var ki buna 3.yol denirse, VÂKIA Suresinde şöyle geçiyor.. 3 gruptan şöyle söz ediliyor..

“Ve (o zaman) siz üç sınıfa ayrılmış olursunuz. Ki sağda «Ashab-ı Meymene»: Ne «Ashab-ı Meymene!». Solda «Ashab-ı Meş’eme»: Ne «Ashab-ı Meş’eme!». İlerde sabikun, işte o sabikun. İşte onlar (sabikunlar). Mukarrip (Allah’a yaklaştırılmış) olanlardır.”


Bknz.


  • 56-Vakıa Suresi 7. Ayet 

كُنْتُمْ اَزْوَاجًا ثَلٰثَةً

Ve kuntum ezvâcen selâsehen

Ve (o zaman) siz üç sınıfa ayrılmış olursunuz.

  • 56-Vakıa Suresi 8. Ayet 

فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ

Fe ashâbul meymeneti mâ ashâbul meymeneti.

Ki sağda «Ashab-ı Meymene»: Ne «Ashab-ı Meymene!»

  • 56-Vakıa suresi 9. Ayet 

وَاَصْحَابُ الْمَشْپَمَةِ مَا اَصْحَابُ الْمَشْپَمَةِ

Ve ashâbul meş’emeti mâ ashâbul meş’emeti.

Solda «Ashab-ı Meş’eme»: Ne «Ashab-ı Meş’eme!»

  • 56-Vakıa suresi 10. Ayet 

وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ

Ves sâbikûnes sâbikûne

İlerde sabikun, işte o sabikun

  • 56-Vakıa suresi 11. Ayet 

اُولٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ

Ulâikel mukarrebûne

İşte onlar (sabikunlar). Mukarrip olanlardır.


2 yol var…

  • Sağcılar
  • Solcular

Birde ileri gidenlerin ekstra bir yolu var (sağcıların ekstra yolu).. O anlamda 3 yol var..

Ama Fatiha Suresindeki manasıyla 2 yol var.. Ya sırâtel mustakîm üzerinde olacaksan yada diğerleri..

(…..)

Mukarrebûn’u şöyle izah edeyim..

Bakın kıyamet sahnesinden izah edecek olursak; Yani sonuç olan, ödül olan kısmıyla söylüyorum… Bu gün bir ayette denk geldi ilginç bir şekilde.


Bknz İlgili Ayet;


27-Neml Suresi 87. Ayet 

وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِى الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِى الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَاءَ اللّٰهُ وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِرٖينَ

Ve yevme yunfehu fîs sûri fe fezia men fis semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâhu, ve kullun etevhu dâhırîne

Ve sur’a üfürüldüğü gün, Allah’ın dilediği kimseler hariç, semalarda ve yeryüzünde olanlar dehşete kapıldı (kapılırlar). Ve herkes boyunları bükük olarak O’na geldiler (gelirler).


Konuyla ilgili Hadis;

  1. Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde ALLAH U TEALA, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

  1. Adil devlet başkanı,
  2. Rabbına kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
  3. Kalbi mescidlere bağlı müslüman,
  4. Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
  5. Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
  6. Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
  7. Tenhada Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”

Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2


Kıyamet sahnelerini hatırlayın, kişinin annesinden, babasından, akrabasından kaçacağı.

Bknz. İlgili Ayetler


80-Abese Suresi 33-37. Ayetler

 فَإِذَا جَاءتِ الصَّاخَّةُ *33* يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ *34* وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ *35*  وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ *36

*37* لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ

Fe izâ câetis sahhâh(sahhâtu). (33) Yevme yefirrul mer’u min ehîh(ehîhi). (34) Ve ummihî ve ebîh(ebîhi). (35) Ve sâhıbetihî ve benîh(benîhi). (36) Li kullimriin minhum yevmeizin şe’nun yugnîh(yugnîhi). (37)

Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde, (33) O gün kişi kaçar, kardeşinden… (34) Anasından, babasından..(35) Eşinden ve oğullarından. (36) Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır. (37)


Çırıl çıplak olduğu halde, kimsenin birbirine bakmayacağı, saçların biranda beyazlayacağı..


Bknz.


73-Muzzemmil suresi 17. ayet (Genel: 73 – İniş: 3 – Alfabetik: 76)

فَكَيْفَ تَتَّقُونَ اِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شٖيبًا

Fe keyfe tettekûne in kefertum yevmen yec’alul vildâne şîbâ(şîben).

Eğer inkâr ederseniz, o taktirde çocukların saçlarını (korkudan) ağartan o günden kendinizi nasıl koruyacaksınız?


O sahneleri bir düşünün, herkes sorgu- sual, telaşe içerisinde..

Bir de arşın gölgesinde gölgelenenler var..

Bir ayette onlar karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar..diyor..


Bknz.


56-Vakıa Suresi 15-19. Ayetler 

*17*عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍ *15* مُتَّكِئٖينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلٖينَ*16* يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ

*19*بِاَكْوَابٍ وَاَبَارٖيقَ وَكَاْسٍ مِنْ مَعٖينٍ*18* لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَ

Alâ sururin mevdûnetin. (15) Muttekiîne aleyhâ mutekâbilîn(mutekâbilîne). (16) Yetûfu aleyhim vildânun muhalledûn(muhalledûne). (17) Bi ekvâbin ve ebârîka ve ke’sin min maîn(maînin). (18) Lâ yusaddeûne anhâ ve lâ yunzifûn(yunzifûne). (19)

Altın ile örülmüş, mücevherlerle (inci ve yakutla) süslenmiş tahtlar üzerinde. (15) Onların üzerinde, karşılıklı olarak yaslananlar onlardır (mukarrebun olanlardır). (16) Onların etrafında halidun olan (ölümsüz) gençler dolaşır. (17) Akan pınarlardan doldurulmuş kâseler, ibrikler ve billur kadehler ile. (18) Ondan (o şaraptan) başları ağrımaz ve sarhoş olmazlar. (19)


Karşılıklı tahtlarda oturma sahneleri, cennetle ilgili ayetlerde de geçiyor.. Ama kıyamet sahneleriyle ilgili olan yerleri de var onun.. Hadisle örtüştüğü kısım bu.. İşte o mukarrebunlar var ya.. Onların ikramı o..

O sağcılar, solcular var, (Kur’an-ı Kerim ifadesiyle) Ashab-ı Meymene (Ashab-ı Yemin), Ashab-ı Meş’eme (Ashab-ı Şimal) grupları var. Bunlara sorgu ve sual  var..

Ama bir grup, mukarrebun denilenler, onlar öne geçenler (sabikun).. Bunların ikramı çok daha farklı..

Şimdi baştaki kısma dönecek olursak, yani dâllîn/dalalet dediğimiz kısma. Onu anlatmaya çalışıyorum..

Dâllîn’in şöyle bir izahı var. (Birisinin ifadesi)

Sırât-ı mustakîmde olmaya niyet ettiniz.. ALLAH U TEALA da nimetiyle, desteğiyle size bunu nasip etti.. Sizi o istikamet üzerinde olmaktan alıkoyacak her türlü şey, düşünce ve amel; (dalalet) oluyor. Siz de o anda “dâllin” yani dalalette olanlardan oluyorsunuz.

Şimdi genel kapsamıyla;

  • Sırât-ı mustakîmde hiç olmama durumu var..
  • Birde özel olarak, mü’minler için (sırâtel mustakîmde ilerleyenler için), sırâtel mustakîmde olmaya muhalif olabilecek her türlü düşünce, hareket, amel, niyet dahi  “dalalet/sapma” oluyor.. 

Çünkü direksiyon hafif sağa-sola kayıyor.. Düzeltemezse ne olacak ? İstediğin kadar yolda ol.. Bir an gelir ki, çizgiyi geçer, takla atar gidersin.. O yüzden dalalet mü’min için farklı bir ifade. Mü’min olmayan herhangi bir insan için ise daha farklı bir ifade.. Yani ana yoldan sapma anlamına geliyor, buradaki ifadesiyle..

Ayette ne diyordu? Orda ateşte yüzleri çevirilenler ne diyordu?..


Bknz..


33-Ahzab Suresi 66. Ayet 

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِى النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا

Yevme tukallebu vucûhuhum fîn nâri yekûlûne yâ leytenâ eta’nâllâhe ve eta’ner resûlâ(resûlen).

Onların yüzlerinin, ateşin içinde (bir taraftan bir tarafa) çevrileceği gün: “Keşke biz Allah’a ve Resûl’e itaat etseydik.” diyecekler.


Onlar bizi dalalet yoluna götürdüler, bizi saptırdılar diyor.. “edallû” diyorlar..

Ve gâlû rabbenâ innâ etağnâ sâdetenâ ve kuberâ enâ feedallûnes sebîlâ.

Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize/efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.”

Çünkü sen ALLAH’a (cc) ve Resul’üne itaat etmezsen; itaat edeceğin başka her şey, seni saptıracaktır..

Kendi hayatımıza bakalım; İtaat ettiğimiz her türlü unsur, eğer gerçekten ALLAH’a (cc) ve Resûlü’ne (s.a.v.) götürmeyecek ise, hangi unsurlar olursa olsun, hangi türde felsefe olursa olsun, hangi türde görüş olursa olsun, (buna siyasal bir görüş diyebilirsiniz, kültürel bir görüş diyebilirsiniz) saptırma ihtimali var..

O yüzden bir Mü’minin, Kur ‘ân-ı Kerîm’le ilgilenen her Mü’minin, tabii olduğu, itaat ettiği, her türlü görüşe, bu anlamda, her zaman dikkat etmesi lazım..

Çünkü bir ayette; “Onlar bir konuda tereddüt ettiği zaman onu ALLAH’a (cc)ve Resûl’üne götürürler” diyor.


Bknz.


4-Nisa Suresi 59. Ayet 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى الْاَمْرِ مِنْكُمْ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ فٖى شَیْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَاْوٖيلًا

Yâ eyyuhellezîne âmenû etîullâhe ve etîur rasûle ve ulil emri minkum, fein tenâzağtum fî şey’in feruddûhu ilallâhi ver rasûli in kuntum tué’minûne billâhi vel yevmil âhır, zâlike hayruv ve ahsenu teé’vîlâ.

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz –Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız– onu Allah’a ve Resûl’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.


4-Nisa Suresi 65. Ayet

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ فٖيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا فٖى اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

Felâ ve rabbike lâ yué’minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecera beynehum summe lâ yecidû fî enfusihim haracem mimmâ gadayte ve yusellimû teslîmân

Yok, yok rabbına kasem ederim ki, onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde, seni hakem yapıb sonra da verdiğin hukümden nefislerinde hiç bir darlık duymaksızın, tam bir teslimiyyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.


Uyulmadığı takdirde de tehlikeden söz ediliyor..

Şimdi burada, şu 2 kavramdan bahsedeceğim;

  1. Seyyid
  2. Büyükler

Toplum hayatında bazı kurallar var.. Toplum hayatındaki bu bazı kurallar, insanı bazı sosyallikler içerisinde alıp götürüyor…

Bu sosyal yaşantı içerisinde önder olan, lider olanlar var, efendi olanlar var.. Efendi deyince akla ne geliyor? Bir emir komuta zinciri geliyor.. Yani o bir şeyler söylüyor, şunları şunları yapın diyor.. Kişi de konumu gereğince ona tabi oluyor.. İtiraf edenler de işte; “Biz onlara tabi olduk, itaat ettik” derken bu efendileri kast ediyor.. Sanırım bu kavram anlaşılıyor…

2.kavram ise “büyüklerimiz“. Yani büyüklerimiz-kuberâe-na ifadesi… Kuberâe ( كُبَرَاءَ ) kelimesi kibirler anlamına geliyor…

Bir ayette, o şehrin ekâbirleri diyor, bir başkasında da ileri gelenlerinin sayıları 9 (dokuz)..


Bknz.


  • 27 – Neml Suresi 48. Ayet

وَكَانَ فِى الْمَدٖينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ

Ve kâne fîl medîneti tis’atu rahtın yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûne

Ve şehirde dokuz kişilik bir grup vardı ki; yeryüzünde fesat çıkarıyorlar ve ıslâh etmiyorlardı.

  • 6-Enam Suresi 123. Ayet 

وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا فٖى كُلِّ قَرْيَةٍ اَكَابِرَ مُجْرِمٖيهَا لِيَمْكُرُوا فٖيهَا وَمَا يَمْكُرُونَ اِلَّا بِاَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ

Ve kezâlike cealnâ fî kulli garyetin ekâbira mucrimîhâ liyemkurû fîhâ, ve mâ yemkurûne illâ bienfusihim ve mâ yeş’urûn.

İşte böyle, her memlekette günahkârları, oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar.


ekabir:  Kökeni Arapça. kbr (büyük-büyük olmak) kökünden gelen akābir (أكابر)  “en büyükler, önde gelenler” sözcüğünden alıntıdır. Arapça, akbar (أكبر )“daha büyük, en büyük” sözcüğünün afˁāl vezninde çoğuludur.


İsm-i Tafdil var.. En büyükleri anlamına geliyor…

Orada 9 sayısıyla ifade edilmiş ne hikmetse.. Geçen dönemlerde bizde dikkat ettik  ve birilerine sorduk, en önde olan ve dalaletteki fikir önderlerini say dedik.. Hep 9 civarında sayıldı.. Yani güncelliğini koruyor bu ayet.. Aklınıza gelen,  ALLAH’i konularla  mücadele eden ekabirleri sayıyorsunuz.. Aklınıza gelen 9 kişi oluyor… 9 sayısında bir şey var.. Hikmetine binaen RABB’im 9 (dokuz) ifadesini kullanmış..

Şimdi ne deniyor günümüzde; toplumun önde gelenleri, ileri gidenleri deniyor.. Yani ne büyük sanatçı deniyor… Ne büyük fikir adamı deniyor.. Toplumda, insanlardan birilerini hep putlaştırmak, idolleştirmek eğilimi var.. Bu gençler ve çocuklarda çok daha fazla.. Çocuklara bakın, onlara idol denen bir şey yükleniyor.. Ona hayran kalıyorlar..

Mesela benim kızım. O da izliyor… Prensesler var biliyorsunuz, barbiler var… Bazı karakterler ithal ediliyor, sonra o kültüre yapıştırılıyor.. Çocuklar hep onun gibi giyiniyorlar… Onun gibi olmak istiyorlar.. Çocuk biraz daha büyüyor, buluğ çağında  pop şarkıcılarına ilgi duyuyor.. O şahısların posterleri alınıyor, asılıyor. Sonra, çocuklar için idol oluyor..

Put anlamında “ilah anlamında’’ hayranı oluyor onun.. Saç şeklini, giyim şeklini, hatta diş  şeklini bile ona benzetiyor..

Mesleğimle ilgili olduğu için söylüyorum, yanında fotoğraf getiriyor “bunun gibi olmak istiyorum” diyor.. Nesi diyorum? Dişleri diyor..  Dişlerine kadar benzemek istiyor.. Biri geldi, Tarkan’ın resmi ile, “benim dişlerimi bunun gibi yap” dedi.. Komik geliyor ama insanın “büyüklere” karşı böyle bir temayülü oluyor..

Ya da şuan ki futbolcular… Adamın üstün olduğu yanı, bizden topa daha iyi vuruyor olması sadece.. Başka hiçbir üstünlüğü yok… Ne kültür olarak.. Ne ahlak olarak.. Ne maruf şeyler olarak… Hiçbir şey yok üstün olduğu… Sadece topu biraz daha iyi tepiyor. Ama bakıyorsunuz o, “idol” denilen kahraman oluyor..

Ayete yaklaştıracak olursak;

Fikir önderleri var, gazeteciler var mesela. Kişi makaleyi okuyor “tamam ben de öyle düşünüyorum” diyor.. Ya senin hiç mi kimliğin, kişiliğin yok? Senin bir birikimin var.. Niye onu kes-kopyala-yapıştır yapıyorsun. Hele hele o büyük olan yazar, İslamla alakası olmayan biriyse!!! Onun yolundan gidiyorsun…

İşte bu kişiler, ahirette, nedamet içerisinde ve o kimselerin karşısında, ne diyorlarmış???  “Onlar bizi delalete götürdü” diyorlarmış. Ve orada onların bir de duaları var.. Bedduaları var, aslında…

İşte 68. Ayette bu var;


33-Ahzab suresi 68. Ayet 

رَبَّنَا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبٖيرًا

Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrân

Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.


Diyorlar ki; “Rabbenâ âtihim-Rabbimiz onlara ver, dı’feyni minel azâbi-azaptan 2 kat ver”…

Niçin 2 kat

  1. Kendileri saptıkları için,
  2. Başkalarını saptırdıkları için.

Daha önce işlediğimiz ayetlerde geçmişti hatırlarsınız. Birisi kendi yaptığı için, birisi de yaptırdığı için. Bu basit bir şey gibi geliyor ama, hiç te basit değil.!!!!

Bakın şunu bir deneyin. Bir mum alın ve mumun alevine bir kez elinizi dokundurun…

  • Sonra elinizi çekin, bakın bir daha dokunabiliyor musunuz?..
  • Bunu bir de başkası için, ikinci kez yaptığınızı düşünün…

Zaten yaptığıyla, ALLAH’a itaat etmediğiyle, isyan ettiğiyle, kafir olduğuyla bir azap var.. Hadi çekin… Hadi bir daha çekin saptırdıklarınız için..

Ya da bir başka ifade ile 2 kat şu;

  • Ocağın altını açıyoruz ama, hafif derece,
  • Bir de alevini sonuna kadar açıyoruz, ısıyı artırıyoruz,

Yani bir de ısı derecesi olarak 2 kat.. Vel hasılı, ikisi de birbirinden belâ..

Gençlik zamanlarımda gördüğüm bir şey geldi şimdi aklıma.. Ara sıra camilere gidip geliyorum. İzmir’deki camilerden birinin içine bir resim asmışlar.. Resimde de bir mum.. Mum alevi üzerinde ise bir el.. Altına da şunu yazmışlar;

Ateşe dayanabilecek kadar günah işle“…

Sadece bir mum alevi…

Bir Hikaye ;

Bir papaz Müslümanları sınamak için, yağmurlu bir havada, kızlarını 2 genç dervişin evine gönderiyor. Ve kızlarına, “kendinizi içeri aldırtın, sonra size yanaşacak olurlarsa bağırarak kaçın” diye tembihliyor.

2 genç bekar derviş, kapıyı açıyorlar, bakıyorlar, 2 tane genç kız… ALLAH ALLAH… Alsak mı almasak mı? Hava da yağmurlu… Bir Müslüman, böyle bir durumda, çaresiz bir kişiyi dışarıda da bırakamaz.. Buyurun diyorlar, alıyorlar içeri..

O zaman evler tek oda.. Araya perde çekiyorlar.. Kendi taraflarına geçiyorlar..

O zamanlarda mangalla ısınılırmış, şimdiki gibi kalorifer yok.. Genç  dervişler, mangalın üzerinde ellerini tutarak, sabaha kadar oturuyorlar.. Akıllarına kötü  bir şey geldiğinde ellerini  ateşe yaklaştırıyorlar, yanınca geri çekiyorlar..

Ertesi gün babaları çağırıyor kızları, “ne oldu kızım, gelmediniz?” diyor.. Baba diyorlar, sabaha kadar onları perdeye yansıyan gölgelerinden takip ettik; ateşin üzerine ellerini uzatıp, uzatıp çekiyorlardı ve bu halde sabaha kadar uyumadan durdular…

Bu olaydan sonra, papaz Müslüman oluyor…

Yani gerçek iman ehli, bu azap konusunu, ahireti düşünerek yaşar..

Bakara Suresinde NE DEMİŞTİK..


2-Bakara Suresi 4. Ayet 

وَالَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablikeve bil âhireti hum yûkınûne

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 


Hani demiştik ya “gayba” inanırlar orada sadece gayba “iman” var..

Ama yakîn, inanmanın çok üstünde bir olay..

  • Görür gibi
  • Yaşar gibi..
  • Yarın olacakmış gibi..

İşte gerçekten ahirete “yakînen”, ikna seviyesinde inanan insan, hata işleyemez..

Yani şu sözü söyler; “yarın bu benim ahirette karşıma gelecek”.. Düşünsenize bir mekanizma, iç mekanizmanız sizi sürekli takip ediyor.. Ya, şu an düşündüğüm, yarın karşıma gelecek.. Şu an şu kişiye kızıyor ve onun hakkında ileri geri konuşuyorum ama, bu bir gün benim karşıma gelecek.. Konuşamazsın ya…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ya; “Ya hayır konuş ya sus”.

İşte bu idrakla söylüyor. Bir gün karşıma gelecek idraki ile… Geçenlerde bir hadis okudum, çok güzel. Deniyor ki;

“Ahirette hesaba çekilecek olan yanmıştır”..


İlgili Hadis;

Fasil : KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ
Konu : Kıyamet Ahvali – Hesap Ve Kullar Arasında Hükmün Verilmesi
Ravi : Hz.Aişe
Hadis : Resulullah (sav) “Ahirette kimin hesabı münakaşa edilirse, azaba maruz kalacak demektir!” buyurmuşlardı. Ben: “Nasıl olur? Allah Teala hazretleri (mealen): “O vakit kimin kitabı sağ eline verilirse; kolay bir hesabla muhasebe edilecek ve ehline sevinçli olarak dönecek” (İnşikak 7-9) buyurmadı mı, (bu hesap münakaşası değil mi)?” dedim. “Hayır! buyurdular, bu (münakaşa değil) arzdır. Kıyamet günü hesaba çekilen herkes mutlaka helak olmuş demektir!”
HadisNo : 5065

Bazı ulemaya göre, hesaba gelmeyecek olanlar var…

(……..)

Onlar mukarrebûnlar mı bilmiyorum ama… “Onlara tartı bile kurulmayacaktır” deniyor… Azgınlar için bir ayet var onu biliyorum.. Ayette; “Tartıya gelmeyecekler” diyor..

Bknz.


18-Kehf Suresi 105. Ayet 

اُولٰئِكَ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهٖ فَحَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقٖيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَزْنًا

Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznân

İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.


Bir de bunun pozitif kısmından, “hesapsız olarak cennete girecekler” diye de bir ifade var… Bazıları reddediyor ama.. Böyle bir ifade var..

Bu görüş doğruysa eğer, ve bunlardan olmayacaksak (hesapsız cennete girenlerden), o hesap çetin arkadaşlar!

Hatta daha evvel anlattım;

Ömrünü bir adada, sürekli secdede geçiren birisi var. En ufak bir günaha girmiyor. Günaha girecek te bir durum olmuyor. Ahirette ona soruyorlar. “Amelinle mi cennete girmek istersin, ALLAH’ın (cc) adaletiyle mi, yoksa rahmetiyle mi?

O da düşünüyor, “En ufak bir günaha girmedim, tüm hayatım ibadetle geçti. Ben ALLAH’ın (cc) adaletiyle, ibadetlerimin  karşılığı olarak girmek istiyorum” diyor..

Terazinin bir kefesine amellerini koyuyorlar dağ gibi. Bir tarafa da bir “göz nimetini” koyuyorlar, gözü koyuyorlar. Vel hasılı göz nimeti ağır basıyor!..

“Aman ya Rabbi! tamam” diyor. “Affeyle.. Ben Sen’in rahmetinle girmek isterim. Bu şekilde gireyim.” diyor..

(…..)

Olaya özgü söyleniyor… Dolayısıyla kimse o hesap gününde iddialı olmaması lazım… Çünkü ALLAH U TEALA ortaya bir şey çıkarır.. Göz değil, nefesin bile hesabını veremeyiz …

Ya, ben çok iyi insandım… Şöyle insandım, böyle insandım kâr etmez… Orada iç sesler devreye girer… Niyetler devreye girer, altından kalkamayız…

Bakara  Suresi 284. Ayetlerde olduğu gibi kalır insan…Yani en basitinden halletmek lazım..


2-Bakara Suresi 284. Ayet 

لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâhu, fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrun

Göklerde bulunanlar ve yerde bulunanlar (herşey) Allah’a aittir. Ve eğer siz nefslerinizde (içinizde) olanı açıklasanız veya onu gizleseniz de Allah, sizi onunla hesaba çeker. Artık dilediği kimseyi mağfiret eder, dilediği kimseyi azaplandırır. Ve Allah herşeye kaadirdir.


ALLAH’ta  (cc) onu nasip etsin (hesapsız cennete girenlerden olmayı)… Hesap o bağlamda ağır…


69.Ayete gelelim..


33-Ahzab suresi 69. Ayet 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُوا وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَجٖيهًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berreehullâhu mimmâ kâlû, ve kâne indallâhi vecîhân

Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.


  1. yâ eyyuhâ eyellezîne :ey  o kimseler , onlar
  2. âmenû : âmenû oldular(iman edenler)
  3. lâ tekûnû : siz olmayın
  4. ke ellezîne : o kimseler gibi
  5. âzev : eziyet ettiler
  6. mûsâ : Musa
  7. fe : artık
  8. berree-hu: onu berî kıldı, temize çıkardı
  9. allâhu : Allah
  10. mim-mâ (min mâ) : şeylerden
  11. kâlû : onlar dediler
  12. ve kâne : ve oldu/idi
  13. indallâhi (inde allâhi) : Allah’ın katında
  14. vecîhen : vech, yüzü ak, şerefli, itibarlı

“Ey âmenû olanlar, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın!”

Hatırlarsanız bu ayeti “Ders 23’te” işlemiştik..

Eziyet konusunda işlemiştik. Demiştik ki;

  • ALLAH’a (cc) eziyet
  • Peygamber’e (s.a.v.) eziyet

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) eziyet edenlerin bir kısmı kafirler, münafıklardı… Ama bir kısmı da (o ayetlerde çıkarımda bulunmuştuk) direk olmasa bile, dolaylı olarak maalesef Müslümanlardı… Onlar da bir şekilde Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) eziyet ediyorlardı…

İşte tekrar gelmiş bu konu… Direk olarak değil ama Hz Musa’yı (a.s.) örnek vererek diyor ki;

“Ey âmenû olanlar, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın!”

Şimdi alimler bu konuda bir çok misaller vermişler… Hz .Musa’ya (a.s.) nasıl eza edildi diye, bir çok hikaye var, bir çok misal var.

Ama burada ben bir şeyden bahsedeceğim: Peygamber Efendimizden (sallallahu aleyhi ve sellem). Medine’de İslamiyet ilerliyor, ganimetler artıyor, biliyorsunuz. Bu ganimetlerin bir kısmı da Peygamber Efendimiz ‘in (sallallahu aleyhi ve sellem) tasarrufuna verilmiş (beşte bir)…


Bknz.


8-Enfal Suresi 41. Ayet 

وَاعْلَمُوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَیْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِى الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ وَابْنِ السَّبٖيلِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Vağlemû ennemâ ğanimtum min şey’in feenne lillâhi humusehû ve lirrasûli ve lizil gurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli in kuntum âmentum billâhi ve mâ enzelnâ alâ abdinâ yevmel furgâni yevmel tegal cem’ân, vallâhu alâ kulli şey’in gadîr.

Eğer Allah’a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah’a, Resûlüne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir.


Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onu dilediği gibi tasarruf ediyor.. Ertesi günün rızkından hiçbir şey “gecelememiş”… (Bizde derin dondurucular var biliyorsunuz..Aç kalma tehlikesi var…!!!!). Ama Peygamber Efendimizin (s.a.v.) evinde bayatlamamış…

(Bayatlamak: bāta بات geceledi, konakladı kelimesinden geliyormuş..)

Hani biz ekmeğe bayat diyoruz ya… Arapçadan gelmiş, gecelemiş ekmek demek.. Yani bir rızık, Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem)  evinde bayatlamamış, gecelememiş… 

Ve o ganimetler var ya, (İslamiyetin ilerlediği zaman da) bugünkü ifadelerle milyonlarca/ trilyonlarca lira… Ve bunun beşte biri Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem)  tasarrufunda ve bir gece bile kalmıyor…

(………..)

Beytul Mal gibi.. Ama tasarruf kendisinde… Beytul Mal, daha sonra, halifeler devrinde…

(…………)

Ama Ayette beşte birini sana verdik diyorsa, isterse kendine de kullanabilir; kimse de bir şey diyemez..

((((…))))

O dönemde bir kitapta okumuştum çok şaşırmıştım…

Mekke’de ve Medine’de Müslümanları bir şey rahatsız ediyor..Tabi hepsini değil… Biliyorsunuz, insanları kazanmak için  zekat mallarından bazısı, gayrimüslimlere verilebiliyor. “Kalpleri İslamiyete ısındırılacak” diye bir grup var.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) öyle kerim, öyle cömert ki.. Bazılarına “şu sürüyü beğendiysen al?” diyor ve tamamını veriyor… İşte böyle böyle dağıtıyor.. Ama kime dağıtıyor??? Kalbi İslamiyete ısındırılacak olanlara…

Bu işin hikmetini anlayamayan Sahabe Efendilerimiz’den (r.a.) bazıları rahatsız oluyor.. “ALLAH’ın (cc) rızasını gözetmedi” diye Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)  hakkında konuşuyorlar..

Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) bu söz o kadar ağır geliyor ki, kendi kendine şöyle diyor; “ALLAH (cc) Hz. Musa’ya rahmet eylesin. Ona bundan daha ağırı söylendi de O sabretti.”

Demek ki “Hazreti Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın” derken, aslında bu kastediliyor…

Hani Surenin başlarında (Ahzab Suresi 40.Ayette) demişti ya;


33-Ahzab Suresi 40.Ayet

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyine, ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmân

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.


Peygamberler’in Hatemi’dir, sonuncusudur, yüzük taşıdır. Aman ha herhangi birisi değildir.. Dikkat edin..

Elbette biz onların (ashabın) ayaklarının altına gelemeyiz… Eleştirmekte haddimiz değil.

Burada, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında yaşayan Sahabe efendilerimize (r.a.), Kuran-ı Kerim diliyle bir ikaz var…

“Ey iman edenler, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın!”

Yani tebliğ esnasında Onun (Peygamber efendimiz) yaptıklarına itaat edin…

Bakın yukarıda ne diyordu?!!!

“Keşke biz Allah’a ve Resûl’e itaat etseydik.” diyecekler. (Ahzab 66.Ayet)

Görüyorsunuz, itaat etmeyenlerin ne olacağı yukarıda söyleniyor.. Her idrak seviyesinde, iman seviyesinde insanların yaptıklarının bir karşılığı var… Benim gibi, bizim gibi düşük iman seviyesinde de ALLAH’a ve Resûlün’e (s.a.v.) itaatsizlik var… Sahabe (r.a.) seviyesinde de vardı.. Yani bu Ayet, her iman seviyesindeki kimselere bir ikaz niteliğinde…

Bakın hikmetini anlayamayabilirsiniz, ama bunu yapan ALLAH’ın Resûlu (s.a.v.)… Siz itaat edin.. “semi’nâ ve ata’nâ” deyin diyor.. İşittik ve itaat ettik… Hatta şöyle demeyin diyor “semi’nâ ve asaynâ” işittik ve isyan ettik… Yani mutlaka itaat edin, hikmetini anlamasanız da …


4-Nisa Suresi 46. Ayet

مِنَ الَّذٖينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهٖ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِاَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِى الدّٖينِ وَلَوْ اَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاَقْوَمَ وَلٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَلٖيلًا

Minellezîne hâdû yuharrifûnel kelime am mevâdııhî ve yegûlûne semiğnâ ve asaynâ vesmağ ğayra musmeıv ve râınâ leyyem bielsinetihim ve tağnen fid dîn, ve lev ennehum gâlû semiğnâ ve etağnâ vesmağ venzurnâ lekâne hayral lehum ve agveme ve lâkil leanehumullâhu bikufrihim felâ yué’minûne illâ galîlâ.

Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) «İşittik ve karşı geldik», «dinle, dinlemez olası», «râinâ» derler. Eğer onlar «İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet» deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.


Hz Ebubekir (r.a.) sıddık ne diyor? “Es Sıddık” ne diyor?… O diyorsa doğrudur.. Olaydan haberi yok… Ona anlatılıp, olaydan haberi olunca , tefekkür edip bunun üzerine söylemiyor.. Haberi yok.. İsra ve Miraç Olayı olmuş, ertesi gün başkalarından duyuyor.. Ya  senin arkadaşın, “bunları bunları yaptım diyor”. dediklerinde. Soruyor, “kim diyor?”. Senin arkadaşın Muhammed (sav)… Cevap net, “O diyorsa doğrudur”.. Bakın; “Ya söyleyin, bir anlatın, tahlil edeyim, analiz edeyim” demiyor.. Kim diyor? Muhammed (onların ifadesiyle Yani Hz.Muhammed s.a.v.). “O diyorsa doğrudur”…

Bu Sıddıklık..

Hatırlarsanız “sıddıklığı” şöyle açıklamıştık.. Bir tümevarım iman var.. Eşyalara  bakarak, nesnelere bakarak, olaylara bakarak, tamam buna inandım, buna da inandım, buna da inandım diyorsunuz.. Birde  kestirme yolu var tümdengelim… Tamam, yerleri gökleri yaratan ALLAH’sa, ki bunda şüphe yok. Bu böyledir, herşeye kadirdir, sübhandır.. Ben de iman ettim.. Bitti. Artık her küçük olayda, aşağı kademedeki  tüm olaylarda ayrı ayrı düşünmezsin. Artık sıddıkiyet vardır..

Bakın şunu da açıklayım… Hz Ebubekir’in (ra) sıddıklığı  ALLAH’a (cc) dır; O’da O’nun Resûlü… Yani ALLAH’a imanı çok kuvvetli olduğu için Resûle de Sıddık… Nerden anlıyoruz bunu?  Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) vefat ettiği , dünyasını değiştirdiği zaman ki hadiseden… Ne olmuştu hatırlayın… Hz.Ömer (r.a.) kılıcını çekmiş, diyor ki.. “Kim ki Muhammed (s.a.v.) öldü derse onun boynunu uçuracağım”… Dolaşıyor öyle.. Onu sakinleştiren Hz.Ebubekir (r.a.)… “Sen ALLAH’a (cc) mı tapıyorsun, yoksa Muhammed (s.a.v.) e mi? Kim ki ALLAH’a (cc) tapıyorsa bilsin ki Allah (cc) Haydır. Muhammed (s.a.v.) ise bir kuldur ve ölmüştür” diyor…


Bknz.Hikaye


Hz. Ömer (r.a.) kılıcını çekmiş; Resûlullah ölmemiştir ve sağdır! Kim ‘Muhammed öldü’ derse, onu kılıcımla iki parça ederim!” diyordu.

Halkı Teskin Eden Sıddık-ı Ekber;

Hz. Ebû Bekir o sırada Sünh mahallesindeki evinde bulunuyordu. Yürekleri dağlayan haberi kendisine ulaştırdılar. Gönlünün bir parçasının adeta koptu­ğunu fark eden Hz. Ebû Bekir, süratle hâne-i saadete geldi.Dehşet ve hayret içinde, Fahr-i Kâinat’ın mübarek yüzlerini örten örtüyü kaldırdı. Yüzü, tecessüm etmiş bir nur idi. Eğildi, tâzim ve hürmetle pâk ve nurlu alınlarından üç kere öptü. Akan gözyaşları arasında dilinden dökülen kelimeler şunlar oldu:“Ölümün de hayatın gibi temiz ve lâtif, yâ Resûlullah!”

Sonra da Ehl-i Beyt’e teselli verdi.

Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer

Hz. Ebû Bekir, hâne-i saadetten çıktıktan sonra Mescid-i Şerif’e vardı.

Hz. Ömer’in “Resûlullah! vefat etmedi” söz­lerini duymuştu. Bunun üzerine şöyle konuştu:“Kim ki Muhammed’e (s.a.v.) tapıyorsa, bilsin ki  Muhammed (s.a.v.) ölmüştür. Kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah, Hayy’dır, ölümsüzdür.” Sonra da şu ayet-i kerimeyi okudu;

“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce birçok peygamber gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz ardınıza dönüverecek misiniz? (Dininizden dönecek veya savaştan kaçacak mısınız?) Kim ardına dönerse, elbette Allah’a hiçbir şeyle zarar verecek değil; fakat şükredip sabredenlere, Allah muhakkak mükâfat verecektir!” (Ali İmran 144.Ayet)


Ama  bunu diyen kim?… O diyorsa doğrudur diyen… Yani Olaylara ALLAH tan bakıyor.. Sıddıklıkla bakıyor.. Resûlü de ALLAH’tan görüyor…

Ayetlerde; Resûlihi, Resûluhu diyor.. O’nun Resûlu. Yani Resûllük bile ALLAH’a (cc) bağlı… “ALLAH’ın Resûlu

Bazı insanlar varmış.. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) müteveccih olurken, O’na yönelirken.. ALLAH’la (cc) bağını koparmadan yöneliyormuş ki sevgide ALLAH’ı (cc) geçmesin diye…

(…..)

Burası çok ilginç bir nokta!!! Resûlullah’a (s.a.v.) yönelinirken bile, “ALLAH’ın Resûlu” olarak yöneliniyor…

Bakın bugün Mekke ve Medine ayrı.. Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem)  kabri Mekke’de değil… Medine’de… Vecîh farklılığı var..

“Ey âmenû olanlar, Musaya eziyet edenler gibi olmayın!” deyince, ben ona tâbiilik konusunda ki itaat eksikliğini, ganimetin dağıtımındaki hassasiyetin anlaşılamaması neticesi, itaat eksikliğini anlıyorum..

Bunun dışında kitaplarda bir çok hikaye var.. Bir kaçından bahsedeyim, tefsir mantığıyla…

Hz .Musa (A.S.) öyle giyinirmiş ki kat kat.. Tabi ona iftira atacaklar, “vucüdunda bir noksanlık var” onun için böyle yapıyor diyorlar..

Hz. Musa (as) çok haya sahibiymiş. Vücudunu kimse görmemiş o güne kadar. Yıkanırken de ayrı yıkanırmış…

Bu söylenti tefsir kitaplarında var..Hatta Buhari’de de geçiyor… Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum ama bütün ciddi, sahih Hadis kitaplarında geçiyor bu.. Tefsirlerde de geçiyor..

Bir gün yıkanırken, taşın üzerine elbisesini koyuyor.. Taş hareket ediyor, gidiyor.. Hz.Musa (a.s.) telaşından arkasından gidiyor.. “Gitme elbiselerimi nereye götürüyorsun?” diyor.. Elbette edebinden ötürü.. O sırada bazı insanlar Hz.Musa’yı (a.s.) bu halde görüyorlar. Bakıyorlar vücudu kusursuz. “Aaa biz iftira etmişiz” diyorlar..

Hatta şöyle de rivayet ediliyor.. Asasıyla o taşa bir çok defa vuruyor.. Aynı bir insanın vücudunda çıkan izler gibi o taşın üzerinde de izler oluşuyor.. Buhari’de geçiyor bu kıssa… Hatta o taşın, Bakara suresinde geçen o taş olduğu söyleniliyor..


Bknz.


2-Bakara Suresi 60. Ayet 

وَاِذِ اسْتَسْقٰى مُوسٰى لِقَوْمِهٖ فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ اُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ كُلُوا وَاشْرَبُوا مِنْ رِزْقِ اللّٰهِ وَلَا تَعْثَوْا فِى الْاَرْضِ مُفْسِدٖينَ

Ve izistesgâ mûsâ ligavmihî fegulnadrib biasâkel hacer, fenfecerat minhusnetâ aşrate aynâ, gad alime kullu unâsim meşrabehum, kulû veşrabû mir rizgıllâhi ve lâ tağsev fil ardı mufsidîn.

Ve Musa, kavmi için su istemişti. Bunun üzerine: “Asânla taşa (kayaya) vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmişti. Allah’ın rızkından yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar olmayın.


Eğer bu hikaye doğru ise.. Ki doğru olma ihtimali çok yüksek.. Bu ALLAH-U TEALA nın Musa’yı (a.s.) temize çıkarması hadisesi. Birazdan ayette geçecek, “beree” etti diye.. O iftiralardan beri etmesinin tezahürü.. “Beri etmesi” ne demek? “Onlardan uzaklaştırması, temize çıkarması” anlamında olabilir…

Bunun gibi Hz. Musa’ya (a.s.) eziyet edilmiş…

Başka bir zaman; Hz. Harun’u (a.s.) öldürdüğü söylenmiş.. Beraber oldukları bir zaman, Hz. Harun (a.s.) ölmüş.. “O’nu çekemedin de sen öldürdün” demişler… Hatta ALLAH-U TEALA’da onu yine mucizevi bir olayla beri eylemiş… Şöyle ki; Hz.Musa (a.s.) dua etmiş ”Ya Rabbi beni bu iftiradan kurtar” diye.. Hz. Harun’un (a.s.) öldüğü, nefesini verdiği sedir yukarıdan inmiş ve O’nun o halini oradakiler görmüş…

İşte “berree /beraat etmek”… Onların iftiralarından temize çıkarmak.

Başka bir hadise ise şöyle;

Firavun, bir kadına, yüksek paralar vermiş… Hz.Musa’yla (a.s.) zina ettiğini, bir çocuğu olduğunu yaymış.. Ciddi paralar, bedeller karşılığında… Bu yayılmış. Fakat kadın daha sonra pişman olmuş.. Bunun böyle olmadığını kadın itiraf etmiş…

“Musaya eziyet edenler gibi olmayın! Ve Allah, onu onların söyledikleri şeylerden berî kıldı (temize çıkardı).”

Bunun gibi birçok rivayet var… Ama ben, Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) söylediğiyle de birleştirerek, kendi yanındakilerin iftirasına, ALLAH-U TEALA’nın bir ikazı olduğunu düşünüyorum..

Birde şu var… Biliyorsunuz bu surede geçti.. Hazreti Zeynep (R.A.) annemizin olayı var.. Hz.Zeyd (R.A.) ile… Bu hadise insanlara çok ağır gelmiş.. “Nasıl evlatlığının hanımı ile evlenir” diye… Bunun hikmetini anlayamamışlar.. Aslında imtihandı o dönemde yaşayanlar ve bütün insanlık için. Çeşitli iftiralar da bulunmuşlar ama ALLAH-U TEALA’da “nikahını biz kıydık” ayeti ile berî ediyor iftiralardan…


Bknz.İlgili Ayet


33-Ahzab Suresi 37. Ayet 

وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذٖى اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْفٖى فٖى نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْدٖيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰیهُ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَیْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ حَرَجٌ فٖى اَزْوَاجِ اَدْعِيَائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا

Ve iz tegûlu lillezî en’amallâhu aleyhi ve en’amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettegıllâhe ve tuhfî fî nefsike mallâhu mubdîhi ve tahşen nâs, vallâhu ehaggu en tahşâh, felemmâ gadâ zeydum minhâ ve taran zevvecnâ kehâ likey lâ yekûne alel mué’minîne haracun fî ezvâci ed’ıyâihim izâ gadav minhunne ve tarâ, ve kâne emrullâhi mef’ûlâ.

Ve Allah’ın, onu ni’metlendirdiği ve senin de kendisini ni’metlendirdiğin kişiye: “Zevceni (kendine) tut (boşama) ve Allah’a karşı takva sahibi ol.” demiştin. Allah’ın açıklayacağı şeyi nefsinde saklıyordun. Ve insanlardan korkuyordun (çekiniyordun). Allah, (Kendisinden) korkman (çekinmen) için daha çok hak sahibidir. Sonra Zeyd, ondan alâkasını kesince onu, seninle evlendirdik ki, evlâtlıklarının kendileriyle ilişkilerini kestikleri (boşadıkları) kadınların evlenmelerinde, mü’minlerin üzerinde bir zorluk olmasın diye. (Böylece) Allah’ın (cc) emri yerine getirilmiş oldu.


Hz. Aişe (R.A.) annemize yapılan iftiralar var.. Bunda da berî çıkarma/beraat ettirme var.. Hepsi bunların içinde aslında..

Ayetin o kısmını da söyleyeyim.. “fe berreehullâhu mimmâ kâlû”

fe berreehullâhu: Berî eyledi kim? ALLAH (cc).

mimmâ kâlû : onu  söylediklerinden temizledi..

Burada bakın temizleyen kim? ALLAH (cc). Bakın kendisi temizlendi değil… Temzileyen ALLAH (cc).. Berî eden, açığa çıkaran ALLAH (cc).

Berreeh; Bir arada bulunması doğru olmayan şeylerden, birinin uzak tutulması anlamına geliyormuş.. Dolayısıyla ALLAH’ın (cc) seçkin kullarının bu yapılan iftiralarla aynı yerde olması düşünülemez. ALLAH (cc) onu uzaklaştırıyor… Beraat etmek var ya bu anlamda işte…

(………..)

Peygamberler hataya düşebilir, zelleye düşebilir ama ALLAH’ın (cc) koruması altındalar. Elbette cüz-i irade de vardır.

Fakat burada ilginç bir ifade de var; “ve kâne indallâhi vecîhâ (vecîhen)”. Hz. Musa (a.s.) dan bahsediyor.. ALLAH indinde o vecîh idi..

Vecîh; Kitaplarda geçtiği şekliyle ;

  • “Mevki sahibi”
  • “İmtiyaz sahibi”
  • “Üstün konumda bulunan” demek.

Ama kelimenin köküne bakarsak.. vch; yüz demek.. Hani diyoruz ya; “Bir şey yapmaya yüzüm yok”… Bir kişinin yüzlü olması anlamına geliyor.. Biliyorsunuz, yüz insanın en şerefli yeri..

Hz . İbrahim aleyhisselam ne diyordu?

“İnnî veccehtu vechiye” – Yüzümü döndürdüm sana…

Vecîh ile; ALLAH’ın (cc) Cemâlullah’ından bahsediyor.. “EN KIYMETLİ YER” Hz.Musa aleyhissellam, yüzünü ALLAH’a (cc) yönelik yaşadığı için, ”Vecîh Sahibi” oluyor.. İmtiyaz sahibi oluyor..

Burada da bize mesaj var!!!! Yüzünüzü kime döndürerek yaşıyorsunuz??!! Eğer ALLAH’a (cc) döndürerek yaşıyorsanız, ALLAH (cc) indindeSizde Vecîh, makam sahibi olursunuz… Ve ALLAH (cc) size nasıl ikram eder??!! Sizi de bizzat kendisi temize çıkararak ikram eder. ALLAH (cc) burada özellikle fail..

Bazen sosyal hayatta öyle şeyler olur ki insan ne yaparsa yapsın, kendi gayretiyle temize çıkaramaz kendini. Ama bakmışsınız temize çıkmış. Temize çıkaran ancak ALLAH oluyor işte..


33-Ahzab Suresi 70. Ayet 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدٖيدًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve kûlû kavlen sedîdan

EEy iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.

  1. yâ eyyuhâ : ey
  2. ellezîne : o kimseler, onlar
  3. âmenû : âmenû oldular
  4. ittekû : takva sahibi olun
  5. allâhe : Allah
  6. ve kûlû: ve söyleyin
  7. kavlen : söz
  8. sedîden: yalan olmayan, doğru

Burada iman edenler diyor, “nas-insanlar” demiyor. “ALLAH’tan (cc) sakının.. ALLAH’tan (cc) korkun” diyor.

İttekû (اتَّقُوا)-ittika etmek; Bir tehlikeye karşı, bir şeyi vesile ederek ondan korunma anlamına geliyor..

Yukarıda da (64.Ayette); “İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrâ(saîren)” Muhakkak ki Allah, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli ateşi hazırladı…

66.Ayette; “Yevme tukallebu vucûhuhum fîn nâri yekûlûne yâ leytenâ eta’nâllâhe ve eta’ner resûlâ(resûlen)” Onların yüzlerinin, ateşin içinde (bir taraftan bir tarafa) çevrileceği gün: “Keşke biz Allah’a ve Resûl’e itaat etseydik.” diyecekler…

Yani bir tehlike var, azap tehlikesi var.

Siz de ALLAH’a (cc) karşı takvalı olun.. Düşüncelerinizle, sözlerinizle, davranışlarınızla… Alt seviyedeki iman seviyesinde değil, üst seviyedeki iman seviyesinde amel edin ve kendinizi ateşten koruyun.. İşte takvalı olmak bu…

Ve diyor ki; “ve kûlû kavlen sedîdâ (sedîden)-sedîd (doğru) söz söyleyin!”

Sedîd; Hani tüfeği bir şeye doğrultuyorsunuz ya, gez göz arpacık yapıyorsunuz… Oku yöneltiyorsunuz ya… Arapça’da buna seddede (oku hedefe yöneltmek) deniliyor.. Hedefe doğrutmak, yani hedefe giden doğru söz söyleyin..

Aynı zamanda “set” var ya “birşeyin engeli”. Yani sağa sola gitmesini engelleyecek, lafın bir yerlere çekilmesini engeleyecek “doğru söz söyleyin” diyor..

Yukarıda, Hz. Musa (a.s.) ve Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) eziyet edenler, doğru söz söylemiyorlardı.

Doğru söz söyleyin derken, “isabetli, sağa sola kaymayan, sözler söyleyin” deniyor.

Böyle olun ki.. 71 inci Ayet;


33-Ahzab Suresi 71. Ayet 

يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظٖيمًا

Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ(azîmen).

(Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.


 “ıslah etsin” diyor. Düzenlesin, yoluna koysun.. Yani böyle yaparsanız, ALLAH’ın (cc) yine kolaylaştırması geliyor. Sizin adınıza işlerinizi düzenliyor.. Bakın! Siz düzenlemiyorsunuz.. Burada da fail ALLAH (cc).. Yani yukarıda sizi nasıl temize çıkarıyordu ise, ALLAH (cc), sisteme burada da müdahale ediyor.. Hani genelde Allah (cc) cüz-i iradeye karışmıyor ama burada sizin işlerinizi düzenliyor.. Sizin lehinize müdahale ediyor… Yoksa belki sizin kendi amellerinizi, işlerinizi düzeltme şansınız olmayabilir… ALLAH U TEALA’ya karşı “takvalı olmanın, sözü doğru söylemenin, yüzünü ALLAH’a (cc) döndürerek yaşamanın” ikramı olarak, müdahale ediyor. İşlerinizi ıslah etme konusunda yardımcı oluyor…

Ve de ne yapıyor!!!!! “ve yagfir lekum zunûbekum-sizin günahlarınızı af ediyor, mağfiret ediyor”..

“Ve kim, Allah’a (cc) ve O’nun Resûl’üne itaat ederse, o taktirde fevzül azîm (en büyük mükâfat) ile kurtulmuş olur.”

“Fevzül azîm”in zıttı, yukarıdaki ayetlerdeki kafirlerin yaşadıkları hal.. Bunun zıttı kurtuluş… Kim mağfirete uğrarsa, kurtuluyor..

İşte bu 71.Ayetle beraber, Ahzab Suresinin genel teması; Peygamber Efendimiz’e ( sallallahu aleyhi ve sellem) nasıl davranılması gerekliliği… ALLAH’a (cc) ve O’nun Resul’üne itaat yaptığınızda ne olur, yapmadığınızda ne olur?


ALLAH (cc) doğruyu yapanlardan, onun Resûl’üne itaat edenlerden, yüzünü O’na döndürerek yaşayanlardan, takvalı olanlardan ve sözü de isabetli söyleyenlerden eylesin…

ALLAH’ın (cc) yardımı da bizim üzerimize olsun. İnşaAllah. (Amin)

SADAKALLAHULAZİM.

AHZAB (26.sohbet) 63-66. AYETLER (ktpçk-7)#


SES KAYDININ MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ :

https://yadi.sk/d/mB-_ajMNco2UQ


AYET METİNLERİ


33-Ahzab suresi 63. Ayet 

یَسْپَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِ وَمَا يُدْرٖيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرٖيبًا

Yes’eluken nâsu anis sâah, gul innemâ ılmuhâ ındallâh, ve mâ yudrîke lealles sâate tekûnu garîbâ.

İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.” Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir.


33-Ahzab Suresi 64. Ayet 

اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِرٖينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَعٖيرًا

İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum seîrâ.

Şüphesiz Allah, kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır.


33-Ahzab Suresi 65. Ayet

خَالِدٖينَ فٖيهَا اَبَدًا لَا يَجِدُونَ وَلِیًّا وَلَا نَصٖيرًا

Hâlidîne fîhâ ebedâ, lâ yecidûne veliyyev ve lâ nasîrâ.

Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır.


33-Ahzab suresi 66. Ayet

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِى النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا

Yevme tugallebu vucûhuhum fin nâri yegûlûne yâ leytenâ etağnallâhe ve etağner rasûlâ.

Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler.


SES KAYDININ METNİ :


Eûzubillâhimineşşeytânirracîm

Bismillâhir rahmânir rahîm.


33-Ahzab Suresi 63. Ayet 

یَسْپَلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِ وَمَا يُدْرٖيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَرٖيبًا

Yes’eluken nâsu anis sâah (sâati), kul innemâ ilmuhâ indallâhi, ve mâ yudrîke lealles sâate tekûnu karîbân

İnsanlar sana o saati (kıyâmeti) soruyorlar. De ki: “Onun ilmi sadece Allah’ın indindedir. Ve sana bildirilmedi. Belki de o saat yaklaşmış olabilir.”


Birbirleriyle alakasız gibi gözüken aslında birbirleriyle ilişkileri olan Ayetler bunlar… Ahzab Suresinde birçok konu anlatılmakta özellikle Medine döneminde olan konular anlatılmaktadır. Bir konu bütünlüğü içerisinde birbirinden alakasız gibi gözüken ama muhakkak birbiriyle ilişkisi olduğu gözüken konular var. Ayetler bu şekilde sıralanmış.

63.Ayettede Kıyametle, Kıyamet saatiyle ilgili bir konu var.. İnşaAllah bunu açıklamaya çalışacağız. Okumaya devam et

AHZAB (25.sohbet) 60-62. AYETLER (ktpçk-6)#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK  İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ :

https://yadi.sk/d/xOtQnc6Cco2Zq


https://archive.org/embed/Kuransohbeti2014.10.26.AHZAB2560-61-62&playlist=1


AYET METİNLERİ


33-Ahzab Suresi 60.Ayet(İniş Sırası: 90)

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِى الْمَدٖينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فٖيهَا اِلَّا قَلٖيلًا

Lein lem yentehil munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meraduv vel murcifûne fil medîneti lenuğriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ.

Andolsun, eğer münafıklar, vicdanlarında bir maraz bulunanlar, şehirde fena haberler yayanlar (bu hallerinden) vaz geçmezlerse mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat ederiz. Sonra  seninle orada az bir (zamandan fazla) komşu olamazlar.


33-Ahzab Suresi 61. Ayet  (İniş Sırası: 90)

٣٣-مَلْعُونٖينَ اَيْنَ مَا ثُقِفُوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتٖيلًا

Mel’ûnîn, eyne mâ sugıfû uhızû ve guttilû tagtîlâ.

Lanete uğramışlardır. Nerede bulunurlarsa yakalanıp öldürülürler de öldürülürler.


33-Ahzab Suresi 62. Ayet (İniş Sırası: 90)

سُنَّةَ اللّٰهِ فِى الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْدٖيلًا

Sunnetallâhi fillezîne halev min gabl, ve len tecide lisunnetillâhi tebdîlâ.

Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.


SES KAYDININ METNİ :


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym

Bismillâhir rahmânir rahîm.


Ahzab Suresi 60.Ayet

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِى الْمَدٖينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فٖيهَا اِلَّا قَلٖيلًا

Lein lem yentehil munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meraduv vel murcifûne fil medîneti lenuğriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ.

Andolsun, eğer münafıklar, vicdanlarında bir maraz bulunanlar, şehirde fena haberler yayanlar (bu hallerinden) vaz geçmezlerse mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat ederiz. Sonra  seninle orada az bir (zamandan fazla) komşu olamazlar.


Kimler vazgeçmezse;

  • 1-el munâfigûne: münafıklar
  • 2-vellezîne fî gulûbihim maraZun: Kalplerinde maraz olanlar(hastalık olanlar)
  • 3-vel murcifûne fil medîneti:Murciflik yapanlar Medinede..

Eğer vazgeçmezlerse… devam ediyor ayet;

lenuğriyenneke bihim-senin üzerine salarız, musallat ederiz..

summe lâ yucâvirûneke– sana komşuluk edemezler

fîhâ-orada

 illâ galîlâ– az bir zaman

Ahzab Suresi özellikle bir gruba yani münafıklar (kafirlere de var)ve yeterince iman etmemiş olanlara bir uyarı niteliğinde ayetler içermekte…


Hem Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hem de müminlere (o dönemde yaşayan müminlere Sahabe Efendilerimiz (r.a)) hem de işaret olarak bize dikkat edilmesi gerekliliği söylüyor…

(Bu arada başka ayetlerde olsa yine aynı tema, aynı içerik ,aynı bağlam devam ediyor.. )

Şimdi burada üç gruptan bahsediliyor;


 

  • 1 Münafıklar
  • 2 Kalplerinde maraz olanlar (hastalık olanlar)
  • 3 Murcifler

                    Münafık ne olduğunu biliyoruz..

  • Nifak la uğraşanlar..Nifak tohumu sokanlar..Ayrılık sokanlar
  • inanmadıkları halde inandık gibi gözükenler..
  • bir başka anlamıyla menfaatleri icabı hareket edenler.. yanar döner..

Tam kitaplarda anlatıldığı gibi değil…

mesela ölümden de korkmakda; bir münafıklık alameti

Ahzap suresinde geçmişti; savaşa katılmamaktaki gayretsizlik yine bir münafıklık alameti..

Yani bizim bildiğimizden( İmanı yok ta gizliyor)dan  daha farklı ,derin manaları içeriyor..

Daha derin manasıyla şunu da söylemiştik hatırlarsınız biz Elhamdülillah Müslümanız…Mümin olmaya gayret ediyoruz.. Ama Kurân-ı Kerîm de münafıklarla ilgili geçen uyarılar tehditler bizim için de geçerli…05:30

Biliyorsunuz bizim de tam olarak iman etmemiş taraftarımız var ..ve münafıklık alameti olarak olabilecek yanlarımız var..

Mesela o meşhur hadiste ne var… ;


Münafıkla ilgili hadisler;

  •  “Dört şey kimde bulunursa hâlis münafık olur. Kimde bunlardan bir kısmı bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde, söz verdiğinde sözünü tutmamak, husumet zamanında da haktan ayrılmaktır.” (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 32)
  • Münafığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va’d ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet eder.” (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 31; Tirmizî, İman 14))
  •  “Münafıklara sabah ile yatsı namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. Halbuki bu iki namazın cemaatinde olan sevabı bilselerdi, emekleye emekleye (sürtüne sürtüne) de olsa, onlara gelip hazır olurlardı.” (S. Buhâri, Tecrid, II, no: 283)
  • “Haya ve tutukluk imanın iki şubesidir. Bezâ (açık saçık konuşmak), beyan (lüzumundan fazla konuşmak) münafıklığın iki şubesidir.” (Tirmizî Terc. C. 3, no: 2096)
  • “Münafık, iki koyun sürüsü arasında görülen ve bir bu sürüye, bir öbür sürüye koşan; hiç birinden olmadığı için birinde duramayan koyuna benzer.”
    Bir kimse, gaza etmeyerek ve cihada gitmeyi gönlünden geçirmeyerek ölürse, bir nevi nifak üzere ölür.” (Riyâzü’s-Sâlihin, II. No: 1346)

Şimdi bizde yok mu bunlar?..Biz munafığız demiyorum yanlış anlamayın…

Sabah namazıyla Yatsı namazı münafıklara ağır gelir..diyor..

Şimdi bizde yok mu? Üşene üşene namaza kalkarlar diyor..

Bizde koşarak mı coşkuyla mı oluyor her zaman…

Peygamber Efendimize(s.a.v.) münafıkların olduğunu belirten bir liste verilmiş..

 Peygamberimiz, münafıkların listesini sadece Hz. Huzeyfe’ye vermişti.


(Zeyd b. Vehb el-Cühenî anlatıyor: “Münafıklardan biri öldü, Ebu Huzeyfe cenaze namazına katılmadı. Bunun üzerine Ömer, ‘Bu da onlardan mıdır?’ diye sorunca Ebu Huzayfe “Evet” diye cevap verdi. Bu defa  Ömer: ‘Allah aşkına ben de onlardan mıyım?’ diye sormaya başladı. O ‘hayır!’ dedi ve ekledi, ‘Yemin olsun senden sonra artık bunları hiç kimseye anlatmam’”( bk. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 8/637; Ebu Bekir el-Hallal, e’s-sünne, babu munakehati’l-Murhile; İbn Hacer a.g.y; Kenzu’l-ummal, a.g.y).)


Hz. Ebubekir (r.a.) olsun Hz. Ömer (r.a.) olsun birbirlerine yolda karşılaştıklarında acaba bizde bu listenin içerisinde miyiz..diye..Ciddi ciddi endişe etmişler..

Sadece bize anlatıldığı gibi olsa (bir grup var ,iman etmediği halde imanlı gibi davranıyor)..O zaman Sahabeler niye korktu?.. (06:54)

Yani biraz daha dikkat edilmesi gereken bir konu… ama bu (Ahzab Suresi 60.) ayette bahsedilenler özellikle net münafıklar.

Çünkü onlarla ilgili çok ciddi tehditler var.

  1. grup ise

Vellezîne fî gulûbihim maraZun;

O kimseler ki… ;içinde demek… gulûbihim ;kalplerinde maraZun-maraz vardır …

Türkçede de kullanılıyor maraz, biliyorsunuz gündelik hayatta da kullanıyoruz” marazım  var” diye ifade ediyoruz..bir hastalık olarak da ifade ediliyor..

Kalplerde hastalık olması ne demek ?!

  • Nefisler anlamına gelebilir..
  • akıl hastalığı anlamına gelebilir
  • niyet bozukluğu anlamına gelebilir

İçi kötü derler ya hani içinde mırık cırık olup uygun olmayan düşünceler olabilir ..

Buradan münafıklardan ayrı tutulması!!!!

Müslümanım deyipte tam iman etmemiş olanlar olabilir..Tam iman etmemiş ,içlerinde sapkınlık boyutlarına gelebilecek marazları var..

5 -6 yerde kalplerinde maraz olanlar geçiyor..


2-Bakara suresi 10. ayet  

فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّٰهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Fî gulûbihim meradun fezâdehumullâhu meradâ, ve lehum azâbun elîmum bimâ kânû yekzibûn.

Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.


3-Ali_İmran suresi 7. ayet (Genel: 3 – İniş: 89 – Alfbetik: 76)

هُوَ الَّذٖى اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَاَمَّا الَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَاْوٖيلِهٖ وَمَا يَعْلَمُ تَاْوٖيلَهُ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِهٖ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّا اُولُوا الْاَلْبَابِ

Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtum muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât, feemmellezîne fî gulûbihim zeyğun feyettebiûne mâ teşâbehe minhubtiğâel fitneti vebtiğâe teé’vîlih, ve mâ yağlemu teé’vîlehû illallâh, ver rasihûne fil ılmi yegûlûne âmennâ bihî kullum min ındi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulul elbâb.

O mabûd-i kadimdir ki, senin üzerine Kur’an’ı indirdi. Ondan bir kısmı muhkem âyetlerdir ki, onlar o kitabın aslıdır. Diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir. Artık kalblerinde eğrilik bulunan kimseler fitne aramak ve onu te’vil arzusunda bulunmak için o kitaptan müteşâbih olanına ittiba ederler. Halbuki, onun te’vilini Allah Teâlâ’dan başkası bilemez. İlimde rüsuh sahibi olanlar ise «Biz ona imân ettik, hepsi de Rabbimizin cânibindendir,» derler. (Bunları) Tam akıllı zâtlardan başkası tezekkür edemez.


Bir çok yerde geçiyor..Daha önceki derslerden hatırlarsak…

özellikle AHZAB Suresinde geçenler:

Bknz. İlgili Ayetler


33-Ahzab Suresi 9. Ayet 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رٖيحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرًا

Yâ eyyuhellezîne âmenuzkurû niğmetallâhi aleykum iz câetkum cunûdun feerselnâ aleyhim rîhav ve cunûdel lem teravhâ, ve kânallâhu bimâ tağmelûne basîrâ.

Ey imân edenler! Allah’ın üzerinize olan nîmetini yâd ediniz. O vakit ki, size (düşmanlarınız tarafından) ordular gelmişti. Biz de onların üzerlerine hemen bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Ve Allah ne yapar olduğunuzu görüyordu.


33-Ahzab Suresi 10. Ayet 

اِذْ جَاؤُكُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا

İz câûkum min fevgıkum ve min esfele minkum ve iz zâğatil ebsâru ve beleğatil gulûbul hanâcira ve tezunnûne billâhiz zunûnâ.

O vakit ki, size hem üstünüzden gelmişlerdi hem de aşağı tarafınızdan ve o vakit ki, gözler kaymış ve yürekler gırtlaklara kavuşmuştu ve Allah’a türlü türlü zanlar ile zanda bulunuyordunuz.


33-Ahzab suresi 11. Ayet 

هُنَالِكَ ابْتُلِىَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدٖيدًا

Hunâlikebtuliyel mué’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ.

İşte orada mü’minler imtihana tutulmuşlardı ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.


33-Ahzab Suresi 12. Ayet 

وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اِلَّا غُرُورًا

Ve iz yegûlul munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meradum mâ ve adenallâhu ve rasûluhû illâ ğurûrâ.
Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.


33-Ahzab suresi 13. Ayet 

وَاِذْ قَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ يَا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُوا وَيَسْتَاْذِنُ فَرٖيقٌ مِنْهُمُ النَّبِىَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِىَ بِعَوْرَةٍ اِنْ يُرٖيدُونَ اِلَّا فِرَارًا

Ve iz galet tâifetum minhum yâ ehle yesribe lâ mugâme lekum ferciû, ve yesteé’zinu ferîgum minhumun nebiyye yegûlûne inne buyûtenâ avratuv ve mâ hiye biavrah, iy yurîdûne illâ firârâ.

Ve o vakit onlardan bir tâife demişti ki: «Ey Yesrib ahalisi! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz». Ve onlardan bir zümre de Peygamberden izin isteyerek diyorlardı ki: «Muhakkak evlerimiz açıktır.» Halbuki, onlar açık değildi. Onlar firar etmekten başka bir şey dilemiş olmuyorlardı.


Bu ayetlerde  sadece münafıklardan bahsetmiyor!!!

İman etmiş ama kalplerinde biraz imanda eksiklik var…Maraz olanlar Şüphe olanlar var..Onlar münafıkların fitnelerine uyup kaçmaya çalışıyorlar…(Ahzab Suresi 13. Ayet)

Ve ne diyorlar; Allah ve Resûlü bize bir aldatıştan başka vaadetmiş olmadı». (Ahzab Suresi 12.Ayet)
Sahabiler deniyor ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.) görüşmüş herkesin iman seviyesi aynı değil..Çünkü sonradan dönenler de olmuş..

Münafıkların tarafına geçmiş olanlarda olmuş.. Bu ayetler bu sahneleri anlatıyor..

Ama gerçek Sahabi Efendilerimiz (r.a.) bizler ayak tabanlarına bile gelemeyiz..Onlar özel olanlar..

Bir de Ahzab Suresi 32. Ayete bakalım;


33-Ahzab Suresi 32. Ayet

يَا نِسَاءَ النَّبِىِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذٖى فٖى قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا

Yâ nisâen nebiyyi lestunne keehadim minen nisâi inittegaytunne felâ tahdağne bil gavli feyatmeallezî galbihî meraduv ve gulne gavlem mağrûfâ.

Ey Peygamberin zevceleri! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsinizdir, eğer muttakî bulunuyor iseniz. Lâkırdıyı yumuşakça yapmayınız, sonra kalbinde bir fesat(maraz) bulunan tamaha düşer. Ve maruf(bilinen bir üslup) söz söyleyin.


Bu ayette ‘’kalplerinde maraz olan’’lar farklı bir kategoride değerlendiriliyor..Daha önceki ayetlerdeki farklıyıdı..

Ne diyor; sözü edalı söylemeyin.. diyor..kalplerinde maraz olanlar bir şeye kapılmasın..

Geçen hafta tesettür konusunda;söylediğimiz şeyler vardı… orada bunlardan farklı olarak ileri gidip defa bazı temenni ve istekleri talepleri olabilecek olanlardan bahsediliyor..

Bunları da, ALLAH U TEALA  kalplerinde maraz olanlar olarak söylüyor..

Durup durupken bazı şeylere meyilli olan insanlarında kalplerinde bu anlamda maraz olduğunu ifade ediyor… yani şimdi buna sadece münafıklar diyemezsiniz..


40-Mumin Suresi 19. Ayet 

يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْاَعْيُنِ وَمَا تُخْفِى الصُّدُورُ

Yağlemu hâinetel ağyuni ve mâ tuhfis sudûr.

Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.


Sadece kalplerinde maraz olanlar sadece gayri meşru cinsellik  talebi olan anlamında değil ; bütün çerçevede ….özellikle burada bunu söylüyor zaten …işlediğimiz Ahzab Suresi 60.ayet ten önce olanlar da dikkatinizi çekerse..!!

Münafıklarla ilgili ALLAH-U TEALA ya ve Rasulüne (s.a.v.) eziyet edenler ilgili ayetler vardı..

Orada cilbapla ilgili bir ayet geçmişti.. Son 2 dersten hatırlarsanız..


Bknz.İlgili Ayetler


33-Ahzab Suresi 58.Ayet

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yué’zûnel mué’minîne vel mué’minâti biğayri mektesebû fegadıhtemelû buhtânev ve ismem mubînâ.

Ve o kimseler ki, mü’minlere ve mü’minelere yapmamış oldukları bir şey sebebiyle ezada bulunurlar, artık muhakkak ki, pek mühim bir iftirayı ve bir açık günahı yüklenmiş olurlar.

33-Ahzab suresi 59. Ayet 

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.

Ey Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına de ki, üzerlerine cilbablarını sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. Ve Allah en çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır.


Bunun arkasında kalplerinde maraz olanlar demekle de yukarda bir şey daha vardı (bir önceki ayet 58.ayet)

Burada kalplerinde maraz olanlarla cinsellikle kadınları yüklenenler ve hak etmedikleri halde onlara ‘’zan’’da bulunabilecek kast ediyor..(15:00)

  • Geçen hafta ;Nefs konusunu anlattık..

Bizim Nefsimiz var..

Nefsimize yüklenen bazı özellikler var ..Ama bunlar ‘’fıtrati”

Nefs haz alıcı ama bu onun fıtratı.

Yani ‘’cennet kaynaklı’’.Orada “Cemâlullah’’ tecellilerine alışmış..

Yeryüzüne indiğinde de gördüğü her şeyi tanıyor..

‘’Cemâlullah’’ kaynaklı güzellikleri tanıyor..ve ona meyl ediyor..

Şimdi bu onun fıtratı ama sorun ,sizin ona tabi olmanızda..

Çünkü ‘’şerr’i hükümler’’ aklımıza, bilincimize yönelik..(nefse değil!)

Yani Kuran-ı Kerim kime  hitap??

  • Aklımıza hitap

Sen nefsini terbiye ile yükümüsün; tezkiye ile yükümüsün….değiştirmek de mümkün üçüncü aşama da …değiştirmek..

Dolayısıyla içinden gelen o dürtüler var ..

ALLAH -U TEALA koymuş onu..

Ama Şeriatı da koymuş..bir ölçüde koymuş..

Sen buna dikkat etmelisin.. bunun dışında aşırıya gidenler kalplerinde maraz olanlar var..

Oturuyor kuruyor adam.. Oturuyor düşünüyor..

Müminun Suresi 6.Ayette onlara kınanmazlar diyor..


Bknz. İlgili Ayetelr


23-Muminun suresi 6. ayet (Genel: 23 – İniş: 74 – Alfbetik: 76)

 اِلَّا عَلٰى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَ

İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn.

Ancak zevceleri veya sağ ellerinin mâlik olduğu cariyeleri müstesna. Çünkü onlar,  kınanılmış değildirler.

23-Muminun Suresi 7. Ayet 

فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَاءَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Femenibteğâ verâe zâlike feulâike humul âdûn.

Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.


Dürtüler var.. Ama dürtüleri kontrol etmekle mükellefsin..


İşte bunun aşırılılığı “Kalplerinde maraz olanlar” olarak ifade ediliyor..


  • 3.Sınıf Murcifler;(17:10)

Vel Murcifûne…

Murcif Ne demek???

El Recif” kelimesi var—sarsıntı ,zelzele  anlamında

İfal babı’ndaki ifadesi; İrcef.

İrcef ;Sarsmak anlamında

Bilenler bilir.. ifal babı’na girince anlam karşıya geçer..

Sarsıntı ifal babı olunca karşındakine o etki geçer…Yani karşındakini sarsmak..anlamında

Murcif  ise ism-i faili.. Yapan kimse ‘’ircef ‘’fiilini yapan..Sarsmayı yapan kimse..

Yani “sarsan”..Bu 1. anlamı

Vel Murcifûne fiy Medine ..diyor

Mürciflik yapanlar;

  • Yaydığı haberlerle,insanlarla konuşmalarıyla,fitneleriyle toplumda bir sarsıntı geçirtenler..

Bugün ne deniyor ona? Algı mühendisliği deniyor..

***Yani gerçek öyle değil.. Ama olmayan bir şeyi yayarak  ya da olan bir şeyi farklı  göstererek..toplumda bir sarsıntı oluşturuyorlar..***


Bknz İlgili Ayet


49-Hucurat Suresi 6. Ayet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ فَتَبَيَّنُوا اَنْ تُصٖيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمٖينَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû in câekum fâsikum binebein fetebeyyenû en tusîbû gavmem bicehâletin fetusbihû alâ mâ fealtum nâdimîn.

Ey imân etmiş olanlar! size fâsık  bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.


Bakın biz haber olarak bir çok şey dinliyoruz..

Gazete olsun ,medya olsun v.b…

ALLAH-U TEALA :’’ Yâ eyyuhellezîne âmenû (Ey iman edenler)… mümin olanlar bize yani dikkat edin diyor..Çünkü her şehirde mürcif olanlar olabilir ,sakın o haberlere aldanmayın..

Ben de bir şey gelişti ben bir haberi izlediğimde hemen arka planını bakıyorum..

  • Haberin kaynağı kim?
  • Haberin realitesi ne?
  • Güncel olaylar ne? Algı mühendisliği mi yapılmak mı isteniyor..
  • Gerçekten böyle bir olay var ise niçin çıkarıldı?

Böyle yapınca olayları arka planını görebiliyorsunuz..

Mahir Kaynak var ..biliyorsunuz..

‘’Bir olay gördüğünüz zaman hemen ona kapılmayın derdi..Bir arka planına bakın.Bundan kim menfaatleniyor.’’

Bütün dünyada bu böyle.. özellikle de ‘’ey iman edenler’’ diyerekte bize bildiriliyor..

Bu münafıklarla, kalplerinde maraz olanlar gruplarıyla beraber anılıyor ‘’mürcif’’ olanlar..

Ve bunlara ne yapılması gerektiğini birazdan göreceksiniz.. burada ilginç bir ifade var..

Ahzab Suresi 60.Ayetin sonunda; fil medîneti ..Medine’de diyor..
Medine özellikle geçmiş…13 üncü ayette..


33-Ahzab Suresi 13. Ayet

وَاِذْ قَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ يَا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُوا وَيَسْتَاْذِنُ فَرٖيقٌ مِنْهُمُ النَّبِىَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِىَ بِعَوْرَةٍ اِنْ يُرٖيدُونَ اِلَّا فِرَارًا

Ve iz galet tâifetum minhum yâ ehle yesribe lâ mugâme lekum ferciû, ve yesteé’zinu ferîgum minhumun nebiyye yegûlûne inne buyûtenâ avratuv ve mâ hiye biavrah, iy yurîdûne illâ firârâ.

Ve o vakit onlardan bir tâife demişti ki: «Ey Yesrib ahalisi! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz». Ve onlardan bir zümre de Peygamberden izin isteyerek diyorlardı ki: «Muhakkak evlerimiz açıktır.» Halbuki, onlar açık değildi. Onlar firar etmekten başka bir şey dilemiş olmuyorlardı.


Ey Yesrib Halkı (Ahzab Suresi 13. Ayet)  meallerde Medine olarak geçmi. yanlış….

Yesrib’i(O ayeti işlerken açıklamıştık)..Peygamber Efendimiz (s.a.v.) değiştirdiği bir isimdi.

(Yesrib adı “fesat” anlamına gelen bir kökten geldiği için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicretten sonra buraya hoş ve güzel anlamına gelen Tâbe veya Taybe unvanlarını vermiştir. Daha sonra Medine diye isimlendirilmiştir.Medine şehir demektir, medeniyet buradan gelmektedir.)

‘’Kalplerinde maraz olan’’lar diyor ki ‘’ yâ ehle yesribe’’

Medine ifadesine Peygamber Efendimiz(s.a.v.) kullandığı isme muhalefet var burada..

Nasıl bir haleti ruhiye içinde olduklarını anlayabiliyoruz.. Bu 60. Ayette de ALLAH-U TEALA -tekzip olarak bir anlamda- diyor ki ‘”Medine” diyor sarsıntılı haber yayanlara… Mürciflere öyle diyor..’’Medine denmesini istiyor ve Mürciflerin, Yesrib ifadesini kullanmak meyilinde olduklarını söylüyor..

Burada da şu mesaj veriliyor.. İnsanların konuşmalarının kelimelerinin dikkat edin..

Hangi mantıkta neyi kullanıyorlar?

Mesela Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) denmiyor da Muhammed Peygamber deniyor..

Şimdi birisi din âlimi olarakta çıksa çok uygun bir dille konuşmadığı zaman.. duruyorum orada..neden kullanmıyor da bazı ifadeler özellikle onu(Muhammed peygamber, islam peygamberi v.b) kullanıyor.. bunun gibi bir sürü ifade var..İşte Yesrib diyor onlar..

ALLAH-U TEALA Medine dememizi istiyor..

Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem),Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Fahri Kainat Efendimiz (S.A.V.) kullanabileceğimiz en latif ifadelerle söylemeniz gerekiyor..

Ahzab 11 inci Ayette


33-Ahzab Suresi 11. Ayet 

هُنَالِكَ ابْتُلِىَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدٖيدًا

Hunâlikebtuliyel mué’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ.
İşte orada mü’minler imtihana tutulmuşlardı ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.

zilzâlen şedîdâ-recif (60.Ayet) sarsıntı anlamına geliyordu.

Bu ayetler birbirine ahengli,uyumlu görüyormusunuz?

Müminler münafıkların verdiği fitne ile bir sarsıntı geçiriyorlar..

ALLAH-U TEALA diyor ki;’’ mü’minler imtihana tutulmuşlardı’’ diyor. (24:16)

Yani imtihan , zor bir durumda karşısında bakalım kul ne yapacak?

İman ölçüsünde mi- iddaa ettiği iman ölçüsünde mi- davranacak; yoksa hemen dönüp topukları arkasına dönüp gidecek mi?

ALLAH-U TEALA  zaten bunu biliyor ’İLMİYLE’…  aslında bize gösteriyor..

Dikkat etmek lazım..

Bu algı operasyonu yapmak isteyen bir grup eğer fitne yapar ise, haber yayılırsa..sen bunu okuduğunda Hucurat Sûres 6.Ayetinde olduğu gibi.. arkasını dönüp araştırmazsan sen de onu imtihana tâbi olmuş olursun..

ALLAH korusun yanlış bir düşünceye konumuna gitme ihtimalin var ..O yüzden biz olayları her zaman ALLAH-i düşüneceğiz İmani esaslara göre ….güncel hayatın durumları ile değerlendirmeyeceğiz..

Ne diyorduk?”

İnsan bir televizyon haberi izlerken bile “İmani bir imtihan’’da..

Bir film izlerken, bir reklam izlerken, burada düşündükleri ,içinden geçenler… tasdik yada itirazlar

ALLAH bunların hepsini ,içimizden geçenleri biliyor.. böylece sizin  imanınız değerlendiriliyor… hem bu dünyadaki hem ahirette ki konumunuz değerlendiriliyor…sadece bir amel olarak yaptıklarımızdan değil aynı zamanda niyetlerimizden de sorumluyuz.. biliyorsunuz ki hadis kitapları -hemen hemen çoğunu başlangıcınd-a birinci hadisi” bütün ameller niyetlere göredir”


إنَّمَا الاعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ

inneme’l-a‘mâlu bi’nniyât

“Ameller niyetlere göredir’’


Bunu test edin..Bir haber izlediniz..İyi ki yapmış bu adam şöyle böyle..Cinayet sahnesi var..Daha fazlasını yapsaydı..Ya bu sensin ..imanın bu.. mümin bir, müslüman burada ne yapması gerekir…. doğru olan ne ….ayetler ve hadisler ne diyor?!! Bir düşüneyim… ben olsam bu durumda ne yapardım?!!! demiyorlar.. İşte bu içinden geçenler senin imanını..yada nefsin yada  şeytanın vesvesesi ise.. bir şekilde de onu uyuyorsun ,tâbi oluyorsun..

Dizilerde gayrı meşru ilişkiler var… bir Anadolu kadını başörtülü,namazında niyazında bir kadın “Ay yakalanacaklar ! “diyor .

Bir kendine gel ne yapıyorsun??!!!!

Neyi destekliyorsunuz aslında ..İçinde olan nelerin çıkıyor orada… bunun gibi bir sürü örnek var.. Futbol maçı izliyor.. Adam tekme atıyor ..’’Ha kırılası bacağı’’diyor adam…iyi ki yaptın diyor..

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) bir insanın tekme atılarak bacağının kırılmasına razı olabilir mi?

Senin imanın ölçüsü ne?!!,

Ya heyecanlandım ..bilmem ne..

Yine de akıl kontrolü gerekli…27:53

60.Ayet bugünümüzde örnekleri cok fazla..algı mühendisliği,kaos,fitne vs.

Zaten Kuranı Kerimin siz; bir indirildiği zamana göre algılarsınız, bir de günümüze getirirsiniz..

Tamam indirildiği dönemle ilgili nüzul sebepleri deniliyor değerlendirirseniz bir mânâya  ulaşabilirsiniz ..faydaları olur ama günümüze getirmeden, kendinize getirmeden çok çok eksik kalır..

Bize niye indi  bu âyet i kerîme ?hemen gününü algılayacaksın… tamam okuyacaksın da “Medine’de az bir zamandan fazla kalamazlar” diyor.. Tamam da Medine’ye kendi yaşadığı şehir olarak düşün..

Medine biliyorsunuz.. aynı zamanda şehir demek.. hani çok medeni insan derler ya..medeni insan demek aynı zamanda şehirli insan demek.. kendine almak gerek, yoksa manidar olmaz..

burada bir kelime daha var..

lâ yucâvirûneke-seninle daha fazla komşuluk yapamazlar..

Oradaki kelime câr-جار-Komşu demek..Civar olarak türkçede kullanılıyor.

Yucâvirûيُجَاوِر-Karşılıklı olarak komşuluk yapmak demek… yani burada kimle komşu kalıyorlar biliyormusun?

Peygamber Efendimiz’le(s.a.v.) şimdi siz çok önemli bir şahsiyetle bile komşuluk yaptığınızda övünüyorsunuz..hatta iftihar vesilesi oluyor ki başkalarını anlatıyorsunuz..

Şimdi kime komşuluk? Peygamber Efendimize(s.a.v.);

Şimdi ALLAH -U TEALA onlara tehditkâr olarak bahsediyor..

Ayetin biraz öncesinden bakalım.. bunlar yukardaki grup vazgeçmezlerse yani yaptıklarından..


Ahzab Suresi 60.Ayet

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِى الْمَدٖينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فٖيهَا اِلَّا قَلٖيلًا

Leil lem yentehil munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meraduv vel murcifûne fil medîneti lenuğriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ. 
Andolsun, eğer münafıklar, vicdanlarında bir maraz bulunanlar, şehirde fena haberler yayanlar (bu hallerinden) vaz geçmezler) se mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat ederiz. Sonra orada seninle az bir (zamandan fazla) komşu olamazlar.


ALLAH-U TEALA ne yaparmış? lenuğriyenneke bihim –Onların üzerine seni salarız… sümme-daha sonra da lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ-az bir zaman hariç orada komşu olarak seninle kalamazlar

Şimdi Peygamber Efendimize(s.a.v.)  komşulukla ilgili bir şey söyleyeceğim..

Hatırlıyormusunuz  Peygamber Efendimize(s.a.v.) Medine’ye hicret edince önce Kuba’ da kalıyor.. Talael’Bedrü Aleyna

Orada bir mescit inşa(Mescid-i Kuba) ediliyor hemen Medine’ye gitmiyor.. Talael’Bedrü Aleyna” karşılanma Kuba da oluyor..Gidenler bilir..Orada biraz kaldıktan sonra Medineye geliyor..

Medine şehrine  gelince Peygamber Efendimiz’i(s.a.v.) evinde misafir etmek istiyor yani onunla  komşuluk etmek istiyor aynı zamanda …herkes öne atılıyor..

ALLAH-U TEALA  nasıl bir zuhuratla  gösteriyor olayı..

Deveyi bırakıyor.. Deve ALLAH’ın izniyle uygun,münasip bir arsaya gidiyor.. arsada 2 yetimin.. en yakın olan bugün İstanbul’da komşu olarakla şereflendiğimiz  Eyüp Sultan Hazretleri evinde misafir ediyor..Komşuluk oluyor..Biz ne ile iftihar ediyoruz..

Eyüp Sultan Hazretleri evinde misafir etti..komşuluk etti ALLAH’ın tercih ettiği Sahabe(r.a.)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) düşünmeyin..

Ee devenin Rabbı kim? ALLAH

ALLAH-U TEALA nın tercihi o..

Bak biz onla komşuyuz ya şuradaki semt..İftihar ediyoruz..İstanbul’a dışardan gelenler hemen Eyüb’e gitmek istiyorlar..Ya da dini eğilimli birisi Eyüp Sultan’da namaz kılmaya gidiyor musun? Diyor..

İstanbul’la Eyüp Sultan birarada anılıyor..

lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ-az bir zaman hariç orada komşu olarak seninle kalamazlar derken..

İlk olarak tehdit bakın burada..çok ciddi  dünyevi tehditler var burada .ALLAH -U TEALA nın Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aracılıyla yönelttiği ilk tehdit komşuluktan men etmek.. komşuluk dan düşürmek… demek ki komşuluktan azil, onlar için en büyük ceza.. aşağıda ayette geçecek en büyük lanet .Aşağıda geleceğiz,” mel’unlar” diyor..

illâ galîlâ  diyor orada .. az bir zamandan başka bir komşu kalamazlar ..diyor..

Demek ki bir miktar komşuluk kalmalarına müsaade edilebiliyor… bu ne zaman olabilir..

Tövbe, kendine çeki düzen vermek, bir mühlet yani bir süre daha komşuluğa devam ediyor..

Böyle bir mevzu oldu.Tespit edildiler..Bu 3 grup..

ALLAH -U TEALA seni onların üzerine salarız.. ama bir süre hariç komşu kalamazlar diyor..

O da ALLAH -U TEALA Nın Rahmeti.. Bir tehdit ediliyorsun..belli bir zaman mühlet veriliyor

Kararını ver !…

Hatırlıyor musunuz? Birkaç sayfa önce ne vardı ..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hanımlarına ne diyor?

ALLAH-U TEALA emriyle; bakın ben sizi serbest bırakıyorum..

İster dünyayı seçersiniz ister benle evliliği seçersiniz..

Bir mühlet veriyor…

Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler)


33-Ahzab suresi 28. Ayet 

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَزٖينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمٖيلًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike in kuntunne turidnel hayâted dunyâ ve zînetehâ feteâleyne umettiğkunne ve userrıhkunne serâhan cemîlâ.

Ey Peygamber! Zevcelerine de ki: «Eğer siz dünya hayatını ve ziynetini diliyorsanız haydi geliniz, size müt’anızı vereyim ve sizi bir güzelce salıvermekle salıvereyim.»

33-Ahzab Suresi 29. Ayet 

وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنكُنَّ اَجْرًا عَظٖيمًا

Ve in kuntunne turidnallâhe ve rasûlehû ved dâral âhırate feinnellâhe eadde lilmuhsinâti minkunne ecran azîmâ.

«Ve eğer siz, Allah’ı ve Resülünü ve ahiret yurdunu diliyor iseniz, elbette ki Allah sizlerden güzel amellerde bulunanlar için büyük bir mükâfaat hazırlamıştır.»

33-Ahzab Suresi 30. Ayet

يَا نِسَاءَ النَّبِىِّ مَنْ يَاْتِ مِنكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا

Yâ nisâen nebiyyi mey yeé’ti minkunne bifâhışetim mubeyyinetiy yudâaf lehel azâbu dığfeyn, ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ.

Ey Peygamberin refikaları! Sizden hangi biri haddizatında zahir bir kötülüğü vücuda getirirse onun için azap, iki katlanır. Ve bu, Allah’a kolay olmuştur.

33-Ahzab Suresi 31. Ayet 

وَمَنْ يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرٖيمًا

Ve mey yagnut minkunne lillâhi ve rasûlihî ve tağmel sâlihan nué’tihâ ecrahâ merrateyni ve ağtednâ lehâ rizgan kerîmâ.

Ve kim ki, sizden Allah için ve Peygamberi için itaat ederse ve sâlih amelde bulunursa ona mükâfaatını iki defa veririz ve onun için bir kerîm rızk hazırlamışızdır.


Bir sonraki Ayete geçelim ..61. Ayet


33-Ahzab Suresi 61. Ayet 

مَلْعُونٖينَ اَيْنَ مَا ثُقِفُوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتٖيلًا

Mel’ûnîn, eyne mâ sugıfû uhızû ve guttilû tagtîlâ.

Nerede bulunurlarsa mel’unlar olarak tutulurlar ve öldürülmekle öldürülürler.


Mel’ûn kelimesi lanet kelimesinden ,lanet kelimesi ‘’Rahmet’’ ten uzaklaşma anlamına geliyor..

Rahmetten uzaklaştırma ..hem bu dünyada hem de ahirette.Bu Kuran’da da geçen bir kelime Meleklerde lanet ediyor..Ama bizim anladığımız anlamda değil..

Bknz.


3-Ali_İmran Suresi 87. Ayet 

اُولٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ

Ulâike cezâuhum enne aleyhim lağnetallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmeîn.

 İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır

2-Bakara Suresi 161. Ayet 

اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ اُولٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ

 İnnellezîne keferû ve mâ tû ve hum kuffârun ulâike aleyhim lağnetullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmeîn.

Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir.


Biz her aklımıza gelene lanet ediyoruz..

Bu ALLAH -i konularda,yüksek konularda ALLAH ‘ın rahmetinden uzaklaştırma olarak oluyor..

Komşuluktan uzaklaştırıl mıyor mu?Aynı zamanda ALLAH ‘ın rahmetinden de uzaklaştırlıyor..

Onlara o anlamda Mel’ûn deniliyor..Takip edin lanet üzerine, bu dünyada da işleri aksi gidecektir..

Muhakkak neden?

Lanet eden kim?

Müminler Melekler Resul(s.a.v.)

Bu dünyada hem ahirette akıbetleri pek hayr olmasa gerek..

Nerede bulunurlarsa mel’unlar olarak tutulurlar..deniliyor..

Burada bir kelime var..!!

mâ sugıfû.. bu kelimeye de baktım ..

Es-segf kelimesi …bir şeye idrak edip anlamakta yapmakta maharet sahibi olmak..35:43

Bir şeyin aslını, içini anlamakta maharet sahibi olmak…

Buraya gelirsek .. böyle bir durumda yakalanırlar diyor.. yani toplum içerisinde bu kimselerin idrak edilerek, keşfedilmesi söz konusu..

Tespit ediliyor..

ALLAH’ın verdiği bir maharetle..

Hangi gruptu;

  •  1-el munâfigûne: münafıklar
  • 2-vellezîne fî gulûbihim meraduv: Kalplerinde maraz olanlar(hastalık olanlar)
  • 3-vel murcifûne fil medîneti:Murciflik yapanlar Medine’de..

Bunlar demek ki yakalanma,anlaşılma durumu var..

Uhızû-Ehaze -Tutmak,yakalamak,enselemek

ve guttilû-tagtîlâ–öldürmek

Burada mefulü mutlak var… burada öyle bir öldürülüşle öldürülürler ki diyor..İbreti alem anlamında ..bir ibare ile..Bakın  komşulukta azl ediliyorlar..bir mühlet veriliyor..

Bu mühlete rağmen yine orada kalırlarsa gitmezlerse ve hala eski durumlarına gelirlerse..

Tespit edildikleri yakalandıklar halde o durumda cezaları ne ?

Öldürülmeleri..

Çünkü ALLAH-U TEALA  bir toplumun bozulması konusuna ifsat deniliyor.. 37:35

Çok hassas ALLAH-U TEALA

Çok önem veriyor buna

  • Zıttı ıslah…. düzenleme anlamına gelir..
  • Öbürü ifsat(Düzeni bozma, karışıklık çıkarma.Kargaşalık.)

Bu konuda ayetler çok sert.. müsamaha etmiyor..

Hatta fitne gatilden beterdir deniliyor..

Olur mu katledilir mi falan..ALLAH-U TEALA diyor ki; fitne gatilden beterdir..

Öldürmediğiniz taktirde öyle bir fitne çıkar ki, birçok kişiyi içeren  bir fitne olur, onların hem dünyalarını hem ahiretlerini mahveder..

Kainatı Yaratan ALLAH-U TEALA bu emri veriyorsa..

Bizden iyi biliyordur heralde..

had cezalarına itiraz ediyorlar ama…

Bir hocanın yaşadığı tecrübeyi anlatayım;

Daha evvel  bu kişi islam’da had cezaları çok şiddetli diyor..Hoca  da susuyor..

Bir gün adamın evine hırsız giriyor..

Hoca da geçmiş olsun ziyaretine gidiyor.. onun evine gidiyor.

Ya ne oldu diyor..

adam falan filan anlatıyor ..şerefsiz hırsız diyor ..paramı alsa önemli değil diyor…

Girmiş yatak odasına diyor..çamaşırları karıştırmış..mahremimi dağıtmış diyor..öyle de girip çıkmış diyor..

Hoca da diyor ki peki adamı şu an getirseler  ne yaparsın?

Valla kafasına alnına sıkarım ..diyor..

Diyor ki.. ALLAH  senden daha merhametli !

Niye, o sadece elini kesiyor !..

ALLAH ‘ın Ayetlerine iman etmek lazım..

Bir hikmeti olduğunu bilmek lazım..

Fitne katilden daha beterdir..

Rabbim diğer ayettede ikazlara devam ediyor..


33-Ahzab Suresi 62. Ayet 

سُنَّةَ اللّٰهِ فِى الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْدٖيلًا

Sunnetallâhi fillezîne halev min gabl, ve len tecide lisunnetillâhi tebdîlâ.
Bu Allah’ın daha evvel gelip geçenler hakkındaki kanunudur ve elbette ki, sen Allah’ın kanunu için bir tebdîl bulamazsın.
Sunnetallâhi ALLAH ‘ın sünneti


fillezîne halev min gabl-bundan öncekilerden gelenler için kuralı budur..

ve len tecide lisunnetillâhi tebdîlâ-Ve ALLAH ‘ın Sünnetlerinde hiçbir değişiklik bulamazsın..

ALLAH-U TEALA şunu diyor;

Ben Yarattığımdan itibaren diyor ,islaha çok önem veriyorum.. Geçmiş toplumlarda Resullere,Nebilere hangi şekilde davranmalarını emretiysem onda bir değişiklik yok..aynı şekilde bunları sana da emrediyorum..

Ama Tarih kitaplarına baktığımızda bu durum olmamış..

Bir mühlet verilmiş ya..Mühlette zaten çıkanlar çıkmışlar terk etmişler..Medine de böyle bir olay vuku bulmamış..

Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında olaylar anlatıldığı gibi değil..Gerek had cezaları olsun ..gerek bu türlü şeyler olsun çok fazla uygulanmamış..

Toplum öyle bir düzgün toplum ki had cezalarının uygulanabileceği birkaç vaka olabilmiş..

O kadar az olmuş ki..Alimler bu konular üzerinde tereddüt etmişler..

Zina’da uygulanan ceza  – recm cezası var mı yok mu, kuranda var mı yok mu uygulama nasıl olmuş diye.. çünkü bir iki tane örnek var …1-2 örnekten kişiler tam bir hüküm çıkaramışlar insanlar gruplara ayrılmıştır ..bunu niye anlatıyorum..

Toplum düzeni Medine de özellikle çok güzel oturmuş..

İnsanlar dükkanı kapatmadan çok rahatlıkla camiye gitmişler..

1-2 istisna dışında büyük olaylar olmamış… ama bugün ahlakın koptuğu ahir zamanda, islamiyetin tam yaşanmadığı şeylerde bir günde olan olaylara  bakın… o dönemle kıyaslayın neler olduğunu göreceksiniz..

Bunlar ALLAH ‘ın Ayetleri… ALLAH’ın Sunnetullahı… bunlara uyulursa doğru yaşanır..


ALLAH-U TEALA  bu ayetlerle bizleri, münafıklara, kalplerinde maraz olanlara, sarsıntılı bir şekilde toplumu bozmaya çalışanlara- algı mühendislerine karşı uyarıyor..

Ve  bunlara karşı kalbimizi açmamız gerekliliğini vurguluyor..

ALLAH-U TEALA bizim Kuran Ayetlerini iyi anlayıp onları düşünerek güzel amel etmeyi nasip etsin.

İnşaallah.

SADAKALLAHULAZİM

EL FATİHA

AHZAB (24.sohbet) 59.ayet “Tesettür 2″(ktpçk-5)#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNK’E TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/CBN2_Pqico2dT


AYET METİNLERİ


يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٥٩﴾

Yâ eyyuhân nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’rafne fe lâ yu’zeyne ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).

1. yâ eyyuhâ : ey
2. en nebiyyu : nebî, peygamber
3. kul : de, söyle
4. li ezvâci-ke : (senin) zevcelerine, eşlerine
5. ve benâti-ke : ve (senin) kızların
6. ve nisâi : ve kadınlar
7. el mu’minîne : mü’min
8. yudnîne : sarınsınlar, örtünsünler
9. aleyhinne : onların üzerine
10. min celâbîbi-hinne : cilbablarından, dış giysilerinden
11. zâlike : işte bu
12. ednâ : en yakın, daha uygun
13. en yu’refne : tanınmaları
14. fe : böylece
15. lâ yu’zeyne : eziyet görmezler, eziyet görmemeleri
16. ve kânallâhu (kâne allâhu) : ve Allah ….. oldu, olandır
17. gafûren : mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
18. rahîmen : rahmet eden, rahmet nuru gönderen, Rahîm esması ile tecelli eden
 Ey Nebî (Peygamber)! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (mü’min kadınlara) söyle, cilbablarını (bedenlerini örtecek elbiselerini) giysinler, sarınsınlar (örtünsünler). Bu, onların bilinmesi ve onlara eziyet edilmemesi ,incitilmemelerine daha uygundur. Ve Allah, Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).

SES KAYDININ METNİ:


Ahzâb Sûresi (24)59.Ayet

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym

Bismillâhir rahmânir rahîm


Geçen hafta biliyorsunuz.. Ahzâb Sûresi 59. Âyetin gereği olarak Tesettürle ilgili bir konuşmamız olmuştu..Bir giriş yapmıştık..

Tekrar dediğim gibi Kurân-ı Kerîmde asıl Tesettür Âyeti bu değil… özellikle Nur Sûresinde ard arda gelen Âyetler var..
Aynı zamanda Kadın ve Erkek münasebetlerini bildiren Âyetler Kurân-ı Kerîmın değişik yerlerinde geçmiş..
Burada arada bir Âyet olarak geçiyor ama çok önemli bir Âyet… burayı işlerken de biliyorsunuz..
Adetimiz şu üzere…
Âyetleri inceliyoruz ,orada geçen bir kavram var ise terminolojik bir şeyler varsa, orayı da mümkün olduğu kadar izah etmeye çalışıyoruz…
Çünkü Kurân-ı Kerîm’in terimleri anlaşılırsa Kurân-ı Kerîm daha iyi anlaşılır…
Kavramlar var ..bir de kelimeler var… kelimeler bir dilden başka dile bir kelimeyle izah edilebiliyor…misal : Masa, İngilizcede (Table); Arapça’da (Tavile) … Lakin kavramları bir kelimeyle izah  edemiyoruz..Onun üzerine biraz konuşmanız gerekebiliyor..
 ALLAH-U TEALA Kurân-ı Kerîm içerisindeki bu kavramları anlamamızı istiyor..
Bunları anlarsak , çok şeyi anlarız..
İşte Tesettür bu anlamda bir kavram…Buna sadece Başörtüsü diyemezsiniz..Bunun altında bir sürü fıtrati, hikmeti olay var..Bunu anladığınız taktirde, çok ayrıntı imiş gibi gözüken ya da toplumda ezbere bilinen bazı şeyler çok daha anlaşılır olacaktır..
Bir zaman sizin karşınızda da böyle bir sorun çıktığında, bilmeniz gereken, anlamanız gereken bir şey çıktığında da- ana felsefeler  anlaşıldığında- bunlara cevap çok daha kolay olacaktır..
O yüzden kavram olarak geçen hafta Tesettüre girmiştik…. hafif geri alacağım..Geçen haftaki konuşmaya bağlayacağım .geçen hafta zaman yetmemişti.. yoksa yarım kalır..
ALLAH-U TEALA  insanı yaratırken insanda üç önemli unsur yaratıyor..
 
Ruh, Nefs ve Beden..
Bunların koordinatörüde de ‘’Akıl’’…yani bilinç dediğimiz kuvvet ..
Nefs biliyorsunuz….
Cennette bulunan Adem ve Havva’nın hakim olduğu alan…
Burada Nefs yüklemesi yapılıyor… nereden anlıyoruz??? Biz Ademi nefsin  vâhıdetin‘den ve ondan da eşini yarattık..diyor

Araf Sûresi 189. Âyet

هُوَ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ اِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشّٰیهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفٖيفًا فَمَرَّتْ بِهٖ فَلَمَّا اَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرٖينَ

Huvellezî halegakum min nefsiv vâhıdetiv ve ceale minhâ zevcehâ liyeskune ileyhâ, felemmâ teğaşşâhâ hamelet hamlen hafîfen femerrat bih, felemmâ esgalet deavallâhe rabbehumâ lein âteytenâ sâlihal lenekûnenne mineş şâkirîn. 
O odur ki sizi bir tek nefisten(nefsin vahidetin) yarattı, eşini de ondan yaptı ki gönlü buna ısınsın, onun için vaktaki bunu derâğûş eyledi, bu hafifçe bir hamlin hâmili oldu, bir müddet bununla geçti, derken ağırlaştı, o vakıt ikisi bir kendilerini yetiştiren Allaha şöyle dua ettiler: bize yaraşıklı bir çocuk ihsan edersen yemin ederiz ki elbet şükreden kullarından oluruz

Demek ki Nefsin Hamulesi yaratılma özü/ kaynağı ‘’nefsin vâhıdetin’’..
‘’nefsin vâhıdetin’’ de önceki derslerden anlatıldığı gibi ..
ALLAH-U TEALA’nın Cemâl’ inden kaynaklanan bir nüve… (04:32)
Bunu Cennetle ilgili derslerde anlatmıştık. Yani basit bir kavram değil.. O derece yüksek..
Ve bu Nefsle beraber Adem ve Havva(insan) dünyaya indiriliyor..
Söylemeyi unuttum, en başta biliyorsunuz…Ruh var insanda ..Ruh yüklenilmiş..Nefste yükleniliyor..Bir şekilde de toprak bedenimiz..şuandaki yeryüzü bedenimiz olanla beraberde şuanda yaşamaktayız..
Herkeste şuan bir Nefs var..Nefsin kaynağını biraz evvel söylemiştik..
İşte bu Nefse ALLAH-U TEALA bazı özellikler yüklüyor ama bunu Kadına ve Erkeğe bazı Fıtrati farklılıklar oluşturacak şekilde de yüklüyor..
Geçen ders , Biyolojik bazı ipuçlarından gelirsek…
Kadında ne vardı XX geni var… Erkekte de XY geni var..
Bunu ilkokullarda bile öğretiliyor..Biz bunu Fen-Biyoloji derslerinde öğrendik..
Bir şeyde bir farklılık var ise ; Bunun muhakkak hikmetsel farklılığı vardır.. Bu biyolojik, bunun Nefisle ne ilgisi var diyemezsiniz..!!
ALLAH-U TEALA öyle bir sistem yaratmış ki..birşeyde küçük bir ayrıntı gibi gözüken bir şey,Büyük Alemde başka bir şeylere Tekabül ediyor..Kainatta,yani uzayda, biliyorsunuz..cisimler birbiri etrafına dönüyor…Atomik seviyede de birbiri etrafında dönüyor.. Sanki aynı sistem…
Çekirdeği etrafında dönen  elektronlar, bakıyorsunuz ..büyük Alemde de aynı şekilde…
Birisindeki ip uçları bir diğerinin  ipuçlarını veriyor..İşte buna ‘’Oku’’mak deniyor..Okuduğunuz takdirde bilmediğiniz alanlarda ilim sahibi olabiliyorsunuz…

Alak Sûresi 1. Âyet(İlk inen Âyet)

اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖى خَلَقَ

Ikra’bismi rabbikellezî halak.
Yaratan Rabbinin İsmi ile oku.
 

Ikra’bismi rabbikellezî halak var ya işte yansımalarından biri bu…
İşte siz Biyolojide X ve Y genlerinde bir şey yakalamışsanız…
Muhakkak ki o hiç tahmin etmediğiniz başka bir alanda bir şeyi açıklıyor..
Bu da ‘’’Tefekkursel  İlim’’ ..Tefekkür ettiğiniz de Rabbimin siteminde, ilim geliyor.. 06:58
Bu X ve Y genleri şunu ifade ediyor: X, cazibe unsuru… Nereden gelen bir cazibe… ALLAH’ ın Cemâl‘inden gelen bir cazibe unsuru…Bu kadında 2 katı verilmiş…XX  ! …Erkekte yok mu, var ..ama tek X olarak verilmiş ..Yani kadın daha endamlı,cazibeli yaratılmış..Bu bir fıtrat.. Bu ALLAH-U TEALA nın Muradı…Erkekte de  farklı olarak  ne var?.. Y geni var.. Y geni de kadın da yok…
Y geni “erk’”i , hakimiyeti temsil ediyor..
İşte biz bu şekilde dünyaya gönderiliyoruz..
X genlerine sahip ve karesiyle, fazlasıyla bulunan kadın da da cazibe olduğunu söylemiştik..
Kadında başka bir yansıma olarak ta şu var.. Kadın da daha duygusal bir yapı var….(nefsani yapının fazlalığı, duygusal tarafı kuvvetlendiriyor).. Bu duygusal yapının gereği kadın beğenilmek duygusunda yaratılıyor…Yani beğenilme arzusu var… Onay cümleleri talebi var..İşte bu olay,kadınlar değerlendirilirken yanlış değerlendirilen konu .. .Yani Tesettürsel konuda fazla gayretli olmayan kadınlara daha farklı ,hak etmedikleri cümleler sarf edilebiliyor.. Ama onların Fıtratlarında ‘’beğenilme duygusu’’var.. Bu tatmin edilmesi gereken bir duygu onlar için..
Bunun temelinde ne var?
En yukarılardan bakarsak..
Cemâlullahı unsur kendisinde tecelli ediyor ya …bunun bilinmesini istiyor.. 
Hak ettiğini düşünüyor o anlamda.. O yüzden dışarıya karşı, başkalarına karşı o duygusunun tatmin edilmesini istiyor..Özellikle Tessetüre zor giren bayanlarda bu mantığı görebilirsiniz.
Erkekte ne var?
Erkekte ise Y geni yani erk var sahiplenme duygusu var..Yönetme duygusu var.. Kontrol duygusu da diyebilirsiniz.. İşte bu 2 özellikleri  farklı  olanlar …aynı dünyada yaşıyorlar…
Ne oluyor peki.. Eğer İslami Şer-i kanunlar olmazsa ortalık karışır… Yani beğenilmek istenen bir yapı .. diğer yandan sahip olmak isteyen bir yapı.İşte ALLAH-U TEALA Şer-i Hükümlerle bunu mahdutluyor, sınırlıyor… Kadına Tessettür emri veriyor..Erkeğe de var.. Ama Erkek te X daha az tecellisi az olduğu için onun çok fazla değil..
Bunu Nasıl açıklamıştık…???
Kadının Tesettürü Elleri,Ayakları,Yüzleri hariç tüm vücudu…
Erkeğin göbeği ve dizi arası.. Bu neyin pratik göstergesi..
Kadınların erkekleri görmekle cinsel arzu duymaların çok az olduğunun göstergesi… Ama erkektede tam tersi.. Erkekte baktığı zaman kadının en ufak hariç olanları dışında olan o cinsel talebi olabiliyor…İşte o Y geninden ötürü.. Hani diyorlar ya..Kadın erkek eşit.. Değil işte ..
Bu eşitsizlik anlamında değil..Farklılık var..
Yani bu çok ciddi bir farklılık…
Erkekler zannediyor ki.. Kadınlar beni görünce cinsel şeyler uyanıyor…Hayır değil..Kadın, erkekteki  Y geninin tezahüründen ..(Tabi İnsanı değerlerde olması gerektiği gibi ) hoşlanıyor… İstisnalar var mı, var..Bir insanda Cemâli unsurlar çok yüksek tecelli ederse ,çok ciddi erkekte de cazibe olabiliyor… Kurân-ı Kerîm’de  bunun örneği var ..Kim? Hz Yusuf (aleyhisselam)…
Hz Yusuf (aleyhisselam) da Cemâlullah tecellisi, yüzünde o kadar fazla ki…
Züleyha, kadınları davet ediyor.. Birine meyve veriyor bıçak veriyor..Ellerini kesiyorlar..

İlgili Âyet Bknz..


Yusuf Sûresi 31. Âyet

فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ اَرْسَلَتْ اِلَيْهِنَّ وَاَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَاً وَاٰتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكّٖينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ فَلَمَّا رَاَيْنَهُ اَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا هٰذَا بَشَرًا اِنْ هٰذَا اِلَّا مَلَكٌ كَرٖيمٌ

Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinne, fe lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerân,in hâzâ illâ melekun kerîmun
(Kadınların) onu çekiştirdiklerini işittiği zaman, onlara (davetçi) gönderdi. Ve onlara karşılıklı oturacak yer hazırladı. Onlardan herbirine (meyve soymaları için) bir bıçak verdi. Ve (Yusuf’a): “Onlara (kadınlara), çık!” dedi. Böylece onu gördükleri zaman ona hayran kaldılar ve ellerini kestiler. Ve: “Hâşâ! Allah için, bu bir beşer değil, ancak kerim (bir) melektir.” dediler.

Kurân-ı Kerîmde gizli saklı herşey var…

Mü’minler ölürken acı çekmezler,büyük bir zevk içinde öleceklerdir..diye bir şey anlatılıyor birisine.. Diyor ki ben  burada karşılığını göremedim Kurân-ı Kerîmde diyor..

Uykuda,Rüyasında Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) görüyor..
Diyor ki Yusuf Sûresindeki o bıçak olayını görmedin mi?diyor
Yani Hz Yusuf’ta(as) tecelli eden ALLAH’ın Cemâlullah’ı… onların fiziksel acı duymalarını engelliyor..

İşte Erkekte de bu şekilde tecelli ediyor..Bir örnek daha vereceğim ayrıntı girmeyeceğim….Ahmed Bedevi Hazretleri var…Peçeyle dolaşıyor.. Niye oyle dolaşıyorsun diyorlar..Peçeyi kaldırısam kimse dayanamaz, ölür diyor… Ve hakikaten birine kaldırıyor ve ölüyor.. Biraz evvel anlattığım konunun sırrı var.

.İşte böyle bir ortamda yaşıyoruz..Erkekle olan mahdudlar ayrı..Kadına olan mahdudlar ayrı…

İşte bu Âyeti kerime de 59. Âyette


Ahzâb Sûresi 59. Âyet

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.
Ey  Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına hep söyle: cilbâblarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor

Ezvâcike (Zevcelerine)… sonra benâtike (kızlarına)… ve  3. olarak ta  nisâil mü’minîne (mü’minlerin kadınlarına) söyle…
Bu Peygamber Efendimize (s.a.v.) hitap.. İlk önce kendinden başla… Hanımlarına ,sonra kızlarına bunu tenbih et.. ama yetmiyor hem Resûlluğün gereği olarak ta ..kime söyleyecek… mü’minlerin kadınlarına… bakın mü’minlere demiyor..bizzat kadınlarına diyor..Yani kadınlara bizzat tebliği var..
Kurân-ı Kerîm sadece Peygamber Efendimize (s.a.v.) inmedi..
Buradan dolayısıyla bize de emir var.. önce ailemize,..daha sonra kızlarımıza- uygun yaşlara geldiklerinde…daha sonrada bu 3. Hüküm var…Nazımızın geçtiği ,otoritemizin olduğu, çevremizdeki  mü’min olan insanların hanımlarına da bunu, uygun, hikmetli bir dilde izah etme yükümlülüğünde  bulunmaktayız…Konuştuğunda Hikmetli konuş diye bir Âyette var…

Nahl Sûresi 125. Âyet

اُدْعُ اِلٰى سَبٖيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبٖيلِهٖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدٖينَ

Ud’u ilâ sebîli rabbike bil hıkmeti vel mev’ızatil haseneti ve câdilhum billetî hiye ahsen, inne rabbeke huve ağlemu bimen dalle an sebîlihî ve huve ağlemu bil muhtedîn.
(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.

Felsefesiyle anlamaya çalışıyoruz ya..Burada normal klasik yaklaşımlardan farklı anlayışla anlatınca; o hikmete yakın bir ifade olacağı düşüncesindeyim..
Peki ne  yapsınlar ?  neyi söyle  diyor : “yudnîne”  (sımsıkı örtsünler, aşağı indirsinler )  anlamında bir kelime…
aleyhinne”  (üzerlerine) ….min celâbîbihinne (cilbâb’larını)
“celâb”  cilbâb kelimesinin çoğulu.. cilbâb ile  üzerlerini örtsünler..Bu her toplumda cilbâb farklı anlamda kullanılıyor..Bazı toplumlarda Ferace, bazı toplumlarda Çarşaf…Bazı anlayışlarda pardüsü , bazılarında herhangi bir kıyafet olarak…Mesela Arap toplumunda anlaşıldığını söyleyeyim…Türk bayanları,Hacılar oraya gidiyor ya..(onlara demiyorlar da) bize diyor ki ; eşlerine söyle de cilbapları yok üzerlerinde !…Halbuki o giydikleri  burada bazen öcü olarak tabir edilen kıyafet… ama cilbap kelimesi ifadesi onlarda farklı anlamlar  taşıyor… her toplumda farklı …Mesela Hacca Umreye gitmiş olanlar… İranlıları  görmüşlerdir…daha farklı giyiniyorlar …İşte üst örtü denilen…ama burada mantık şu… biraz evvel bahsetmiştik :
Cemâlullah tecellisi var..endam var.. .normalde et- kemik…  ama bir cazibe unsuru var !… Emir , bu cazibe unsurunun görsel nüvelerine  …şimdilik  görsel… başka Âyetlerde sadece bunun görsel olmadığını da açıklayacağız …
Örtecek şekilde ,belli etmeyecek şekilde, görme ile tahrik olan erkek nefsini uyandırmayacak şekilde “giyinsinler  …diye bir ifade var burada..
Sadece dışarıdan bir örtü buna ifade etmiyor… yeterli olmuyor…  ima, imaj  ,dikkatini çeken olmayacak….
 
  • “zâlike ednâ” diyor burada …”uygundur” diye ifade edilmiş…
“ey yuğrafne felâ yué’zeyn” ...onların eziyet edilmemelerine. tanınıp eziyet edilmemelerine  en uygundur...
ednâ  burada en uygundur olarak geçiyor.. ama bu  kelimeyi arapça bilenler bilir.. D-N-Y  kökünden geliyor… dünya  da aynı kökden geliyor… en aşağı demek, en yakın demek, en uygun, en münasip  anlamında…
Ben şöyle bir yorum da geldi : en aşağı derecede uygun olanıdır
yani deniliyor ki ; bu  şer-i bir hüküm… bu ,işin en aşağıdaki kısmı… en şerri kısmı.. en asgarisi  anlamında …bu bile yeterli değil, deniliyor….

Önemli olan bu işin takvası, felsefesi ,niyeti.. bu şekilde ALLAH’ın emri olarak…

uzuvları belli etmiyecek bir şekilde kıyafetinizi giyin..bu en uygundur derken ,aslında bu, işin en aşağı mertebesidir…ifadesi burada.Niçin ?… diğer Âyetlere  geçelim…
Tesettürle ilgili Nur Sûresinde bir çok Âyet var…Oradan bazı şeyleri okuyacağım anlayacaksınız.. 

Nur Sûresi 30.Âyet

قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Gul lilmué’minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrum bimâ yasneûn.
Mümin erkeklere söyle, gözlerini çevirsinler, sakınsınlar ve mahrem yerlerini korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. Allah, yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır.

Nur Sûresi 31.Âyet

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ve gul lilmué’minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne ve lâ yubdîne zînetehunne illâ mâ zahera minhâ vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ libuûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne ğayri ulil irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâé’, ve lâ yadribne bierculihinne liyuğleme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilallâhi cemîan eyyuhel mué’minûne leallekum tuflihûn.
Mü’min kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yâhud kendi babalarına kocalarının babalarına yâhud kendi oğullarına, yâhud kendi biraderlerine, yâhud kendi biraderlerinin oğullarına, yâhud hemşirelerinin oğullarına yâhud kendi kadınlarına yâhud kendi ellerindeki memlûklerine, yâhud ihtiyacı olmıyan erkeklerden uyuntulara, yahud henüz kadınların avretlerine muttali’ olmıyan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü’minler ki felâh bulabilesiniz.

(…..)
ve lâ yadribne bierculihinne – ayaklarını vurmasınlar…diyor… ne için… ziynetlerinin bilinmemesi için
Birkaç yorum var ..bilezikleri var ..küpeleri var..biribirine vurarak yürüdüğünde bir ses çıkıyor…Bu seste ne imajı veriyor?? Kadın imajı veriyor..
Yani Siz bakmıyorsunuz etmiyorsunuz görmüyorsunuz ama şıngır şıngır sesler geliyor..
(Aa ! Kadın)  imajı…
Bakın ilginç ..görsellik yok  burada…  hani dedik ya endam var dedik ..
Ses bile ,onun bir Kadın imajı bile , erkekde bazı duyguların uyanmasını sağlayabiliyor .. Hani  genler  var ya…  dikkatli olun diyor …
aklıma bir örnek geldi… Apartmanda merdivenden biri çıkıyor o ayak seslerinden kimlik ve kişilik anlayabilirsiniz…yaşlı biri mi? çocuk mu çıkıyor ? hatta kaba saba birisi mi  çıkıyor, kültürünü bile oradan anlayabilirsiniz..
ALLAH , işitmek duyusuyla (es-Semî ) ,   ilmini vermiş (elAlîm )…işitme ile sanki görüyor gibi …sizin için gayb aslında … Ama gaybı anlıyorsunuz orada…. aynı şekilde  kadını da  anlıyorsunuz…. topuklu ayakkabı giymiş, tak tak tak tak yürüyor… ziynet yok….bilezik ,küpelerin sesi yok.. Yani sadece görsel kavram değil, imaj verebilecek birçok şey var… Ahzâb Sûresinde ne vardı : ey peygamber hanımları … sözlerinizi  yumuşak ,edalı söylemeyin…

Ahzâb Sûresi 32. Âyet

يَا نِسَاءَ النَّبِىِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذٖى فٖى قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا

Yâ nisâen nebiyyi lestunne keehadim minen nisâi inittegaytunne felâ tahdağne bil gavli feyatmeallezî fî galbihî meraduv ve gulne gavlem mağrûfâ.
Ey Peygamberin kadınları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz, eğer korunur takvalı olursanız, onun için sözlerinizi  yumuşak ,edalı söylemeyin de  kalbinde bir maraz bulunan tamaha düşmesin, güpgüzel, dosdoğru söz söyleyin.

Burada bakın 3 üncü bir konu giriyor : ses .. seste bile karşı tarafın o duygularını açığa çıkaracak durumda bile olmayın deniyor..
Amaç aynı erkeğin o tarafına- o dışa dönük tarafına- mesaj vermemek…
Bakın normal , sadece bugün toplumda anlaşıldığı Tesettür anlayışının ne kadar ötesinde…. ama bu hangi boyutta… takva boyutu…ne diyor burada ; eğer takvalı olursanız….Peki kime hitap…Peygamber Hanımlarına..
Yani Peygamber Hanımları konumunda davranmak isteyen takvalı mü’min kadınlara hitap var burada ..
(Biliyorsunuz seviyeler var..)
İşte dedik ya ednâ…en aşağı seviye.. Yani o kıyafetsel Tesettür.. Bunların en aşağıları…
Bir işin mantığını anlamak çok daha uygun… bunu anladığınız taktirde nice tesettürlü kimseler var ki..kadınım kadınım diye bağırıyor halinden … önemli olan kalplerdeki takva…
Şunuda baştan söyleyim arkadaşlar..bunlar Şer’i Hükümler…
ALLAH’ın Hükümleri bunlar…
İman çok daha önemli…
Bir kişinin asıl müslümanlığı teyit edilecek olan şey kalpteki imanı…(25:06)
Şer’i hükümleri yapmasa bile bu müslümanlıktan düşmüyor… anlatabildim mi ? Ama biz mükellef olduğumuz Kurân-ı Kerîm hükümlerini izahla ve yaşamakla hükümlüyüz…
Ha yaşayamıyorsun bu senin ALLAH la aranda olan bir mesele… Belki de yapmayan..   imansal şeyleri söylemiyorum- amelsel şeyleri söylüyorum… senden benden yapanlardan çok daha kıymetli olabilir …ama o işin batın kısmı…Biz bunu anlayamayız..Ama bir kişi yapmasa bile.. şunu düstur yapmalı :   ya, ben bu hükümlerin anladım ama… ben bunu yerine getiremiyorum … ALLAH affetsin, demeli…
Yoksa ” Ya, bir örtüde ne var ,  kapanmakta ne var…ne ola ki ? ” dememeli…
Bu şuna benzer… içkinin içilip içilmemesi konusunda… bira da haram mıdır ,şu da haram mıdır demek ayrı.. ya, ben bunun haramlığını biliyorum ama içki içiyorum; ALLAH affetsin, birgün tövbe ederim…demek ayrı !
Çok farklı …birisi küfür , birisi günah…
ALLAH günahları affedebilir ama inkar etmek, reddetmek, o tehlikeli bir boyut…
Çünkü bu sohbeti dinleyenlerden, burada bulunanların  tanıdıklarından…Bu Tessettürü layıkıyla yerine getiremeyenler olabilir..Onlar alınmasın ….ama ben işin felsefesini anlatıyorum..
Biz anladıklarımızı ne kadar hayata geçirirsek o kadar güzel … Ya da, yapıyoruz da, şer-i hükümler boyutunda yapıyoruz… ama bunun ne kadar felsefesine, derinlerde mantığına, hikmetini anlayarak yaparsak, farklı… ben sadece bunları dile getirmek istiyorum…
Gelmişken Nur Sûresinin 31. Âyetinde olan Tesettür örtüsü emri Başörtüsü burada geçiyor ..
Onuda burada açıklamak durumundayız..

Nur Sûresi 31.Âyet

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ve gul lilmué’minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne ve lâ yubdîne zînetehunne illâ mâ zahera minhâ vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ libuûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne ğayri ulil irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâé’, ve lâ yadribne bierculihinne liyuğleme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilallâhi cemîan eyyuhel mué’minûne leallekum tuflihûn.
Mü’min kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yâhud kendi babalarına kocalarının babalarına yâhud kendi oğullarına, yâhud kendi biraderlerine, yâhud kendi biraderlerinin oğullarına, yâhud hemşirelerinin oğullarına yâhud kendi kadınlarına yâhud kendi ellerindeki memlûklerine, yâhud ihtiyacı olmıyan erkeklerden uyuntulara, yahud henüz kadınların avretlerine muttali’ olmıyan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü’minler ki felâh bulabilesiniz.

vel yadribne—örtsünler.. bihumurihinne. .. burada humur kelimesi, çok ilginç ,bu Türkiye’de tartışma konusu…Dünya da çok tartışma konusu..Yaşar Nuri Öztürk te bu  gündeme geldi..Başörtüsünün tercümesinden hareketle…bu fular gibi anlaşılmış..Yani diyor ki fular  gibi birşey..Burada fular diye bir tercüme yapıldığında… yani  fular boyuna örtülüyor.. Burada  tercümesi inkar edilemeyecek bir şey var..Ne var.. Göğüs kelimesi geçiyor burada..
Cuyûbihinn- cuyûb :gerdan,göğüs denilen yer… burayı örtsünler… burası şimdi çok net olduğu için burası inkar edilemiyor…Ama diğer burayı örtsünler… başörtüsü denmiyor diyor… örtülerinizi örtün diyor…
Bunu bu Âyeti, Suriye’de eğitim görmüş olan…Ana dili hem Türkçe hem Arapça olan  bir bayan hastamdan dinledim..Diyor ki bu açıklamalar ,bu izahları görünce  çok şaşıyoruz…başörtüsünün birçok çeşidi var… bunun hepsinin  bir arapça karşılığı var… ama bu Âyette geçen  hımar (çoğulu- humur) ifadesi , bizde en katı, en yoğun örtülerden biridir..
Yani  doladıkça dolanan bir örtü diyor..Bununla elbette, zaten buralar örtülür diyor..Yani fular gibi çok hafif bir şey değil ki ,diyor …ama anadili arapça olmayan, bu konuya vakıf olmayanlar bunu izahlarını böyle  yapınca.. .biz diyor şaşırıyoruz ve üzülüyoruz diyor…Hani çok ince tülbent gibi birşey değil..sadece  boyunlarını örtsünler değil..Zaten boynu da örten ,basit bir başörtüsünden çok daha ciddi bir örtüymüş… elbette ki buralarını(gerdan-boyun gerdan) sıkıca örtsünler diyor..
Artı burada ne var?
Neden RABbim buranın örtünmesini istiyor…Burası çok önemli !!!!
Bakın bir insan belki başını örtmeye bilir…Hazır değildir..
Ama gerdanını,gögüsünü,dekoltesini bir düğme ile kapatmalı… Türk toplumunda bir adet var biliyorsunuz… misafir geldi ona ikram edilirken… kadınlar ellerini şu şekilde yaparlar…(elleriyle gerdanlarını kapatırlar)
Bu örfi… neden ?  burası her ne kadar örtülü olursa olsun… gevşek olduğu takdirde ikram içine eğildiklerinde bir cazibe alanı …
RABbim oranın özellikleri örtünmesini  istiyor…
Ama bugünde özellikle dekolte olarak ilk açılan yer orası maalesef..
sadece başörtüsü değil görüyor musunuz ?! Orası bile…hatta bir üstünü söyleyeyim..
İşte o et  kemik meselesi.. et kemik var bunda ne var bunda diyemezsiniz..
O cazibe o kadar yüklü ki kadında…
Kadının  yasak edilen en ufak bir yerinin bile açılması bile erkeğin dikkatini çekiyor…
Şimdiki fıtrat …
Bunu Yaratan ALLAH o yüzden ört diyor..
Biraz hareketlenmesi bile yetiyor.. çok fazla açılmasına gerek olmadan…
Fıtrat demek ki biz de o kadar yüksek ki …İşte o nefs yüklemesininden dolayı o şey..Bunun farklı bir alanda yansımasını söyleyeyim…
Bir Hadisde Diyor ki ;
Hüriler yani Cennetteki kadınların özelliklerini anlatırken,nerdeyse derileri şeffaf … diyor..
 
 

Bakara Sûresi 25. Âyet

وَبَشِّرِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذٖى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِهٖ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فٖيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Ve beşşirillezîne âmenû ve amilus sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr, kullemâ ruzigû minhâ min semeratir rizgan gâlû hâzellezî ruzignâ min gablu ve utû bihî muteşâbihâ, ve lehum fîhâ ezvâcum mutahheratuv ve hum fîhâ hâlidûn.
İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Geniş yelpazalerden bu kavramı açmaya çalışıyorum..
Umarım dağıtmıyorumdur..Anlaşılır şekilde olsun diye..
İşte bunun bir sosyal yansıması var…
İşte biraz sonra onların eziyet edilmemelerine  neden uygun olacağına götürecek burada…
Biraz daha sosyalleştirelim…
Kadın cazibe unsuru olarak dolaşıyor..Ona emir var..  Bir de  erkek var… herkes tesettürlü değil..
Sizde yolda gidiyorsunuz …

Nur Sûresi 30.Âyet

قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Gul lilmué’minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrum bimâ yasneûn.
Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

Yeğuddû ;Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar .. diyor.. Orada geçen kelime ne biliyormusunuz ?
Aşağı indirsinler…yani siz de dışarıda dolaşırken -tamam tesettür size emir  değil ama- siz de böyle gözleri açmış, radarlar gibi dolaşmayın diyor… Gözlerinizi aşağı indirerek dolaşın diyor…Yani radarları açmış ,antenleri açmış,kamera  gibi gezinen şekilde dolaşmayın ..diyor..
Burada bir şeyi açıklayacağım;
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Hz. Ali(r.a.) şöyle diyor; Ya Ali diyor.. Mükerrer (Tekrarlanmış, yinelenmiş)bakıştan sakın diyor.. Yani ikinci bakıştan sakın diyor…
Birincinin sorumluluğu yoktur..Ama ikincisinin sorumluluğu vardır..
Burada mükemmel bir fıtrat açıklıyor..Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
Şimdi bir nefsimiz var…Nefsimizle beraber dolaşıyoruz ama akıl kontrolü ile dolaşıyoruz…
Çocukluktan beri aldığımız örf ve terbiye , aynı zamanda islami ve tasavvufi manevi terbiye, bizim nefsin o bütün hevasına tabi olmamamızı ,  onu zapturapt altına alıp kontrol etmemizi , hatta eğitmemizi öğreten bir eğitim değil mi ?…
Biz bununla yaşıyoruz..Zaten İslam bunu gerektiriyor…Ama nefsin  de bir fıtratı var…
ALLAH ‘ın koyduğu fıtrat….buna yanlış diyemezsiniz…
ALLAH ‘ tan Cemalullah’tan   olan her her şeye  “haz”boyutuyla bakıyor..
Çiçeğe de bakıyor..Çiçekdeki güzellikler Cemâllullah’ın  bir tecellisi değil mi???
Manzaraya da  bakıyor,  elmadaki o cazibeye de  bakıyor..herşey deki cazibeye bakıyor… çünkü kaynağı O … cennette oydu ona mülaki(Buluşan, kavuşan, görüşen) … fıtratında ALLAH-i  güzellikden haz alma mekanizması var… siz buna yanlış diyemezsiniz…bu şekilde nefs dolaşıyor… ama ALLAH bize bilinci vermiş ,kontrolü vermiş..Sen onun herşeyini yapamazsın… her şeyine tabi olamazsın, her dediğini yapamazsın…
Şöyle düşünün… Elinde köpekle dolaşan birisini düşünün yolda..bir elinde köpek, ipi elinde dolaşıyor… köpek neyi temsil ediyor..??
Nefsi temsil ediyor..
Kendi aklı bilinci de sahibi… köpek bir sağa bakıyor bir sola bakıyor…sen köpeğin her baktığı yere bakarmısın?? her gittiği yere gider misin??
Köpek bir şey görür ;bir köpek görür, gider …sen de onun götürdüğü yere gitmek durumunda mısın ?…  köpeği çekeceksin…yani senin kontrolünde olacak…
şimdi yolda gidiyorsun… köpekle beraber gidiyorsun… karşıdan gelen bir kadın var… kadın elinde de bir dişi köpek var ..
Sizde de erkek köpek olduğunu düşünün…
Olayları daha anlaşılır, sosyal bir mesele haline getirmeye çalışıyorum.
.Sizin ilgi ve alakanız dahilinde değil.. Ama sizin köpeğiniz..karşıdan gelen kadının köpeğine meyil(Eğilim, temayül,ilgi,gönül verme)etti.. havlamaya başladı , gitmeye başladı…İlkin şöyle ne oluyor ya diye baktınız… bu birinci bakış… gayri ihtiyari …bunda mesuliyet yok… çünkü nefsinin sizi bir  yönlendirmesi var… Aslında biraz var da onu biraz sonra açıklayacağım … normal avam seviyesinde söylüyorum…Tamam ya köpekmiş dediniz..Bakmayım ben dediniz döndünüz…
İkinci kez tekrar bir dürtü geldi köpeğinizden…baktınız…. ondan sorumlusunuznefsinin hevasına tâbi oldun..
Nefsin dürtüğü yerden sana cazip geldi.. artık baktın..Hani bunu kadına endeksleyin..Hani köpek misali veriyorum..Yaşamsal örneği veriyorum..
Yolda gidiyorsunuz görüş alanınızda normal bir unsur yok bir kadın gördünüz… şöyle bir hafifçe baktınız çevirdiniz..ama içinizdeki mekanizma -nefs- bak bak bak  dediği anda , baktığınızda ne oluyor?? işte bu ikinci bakış oluyor…
Tabi buda sizin..iman ölçünüzde..takva seviyenizle alakalı….
Öyle yüksek bir takva seviyesi yaşama gayretindesiniz ki.. Ve nefsinizi mümkün olduğu kadar eğitme yolundasınız ki… en ufak bir imaja, o ilk  görüş alanında meyletmeniz bile sizin için yanlış konumuna gelebilir….
Bu da takvayla ilgili birsey…
 

  • İşte kadınlara  diyor ki;
O nefs bakışını cezb edecek şekilde hal ve hareketler içerisinde bulunma diyor..
  •  Erkeğe de  diyor ki;
Sen de gözlerini biraz aşağılar indir bakıyım diyor.. Öyle radarların açmış bir şekilde dolaşma diyor.
 

Böyle   yaparsan  hataya düşme şansın az olur …bir sürü şeytan fitinin gelme şansı az olur.
Bu arada ‘’gütmek’’ kelimesi ..Türkçedeki gütmek kelimesi acaba bu kelimenin (yaguddû)kökünden mi dedim ..çok araştırdım bulamadım… Gütmek  değilmiş ama çok yakın bir ses uyumu var orada..İfade de gözlerini ‘’güt’’ diyor sanki  RABBim.. Kontrol sende olsun… Koyunları bırakırsan oraya buraya giderler.. keçiler bilmemnenin bahçelere girerler.. Güt diyor biraz gözünü..
Burada açıklamak istedim..
Şer-i hükümler ,kitabı hükümler, bizim aslında aklımıza hitap..
Muhatabımız aklımız… birinci muhatabı nefis değil ;nefisten sen sorumlusun…
Nefsini terbiye etmekten , tezkiye etmekten biz sorumluyuz…Nasıl terbiye edeceğiz?.. işte o bağ varya  ;o köpeğin ipi …
Oraya gitmek istediğinde  buraya çekeceğiz; buraya gitmek istediğinde oraya çekeceksin…
Sirkteki o vahşi hayvanlar sizce nasıl eğitiliyor arkadaşlar?…
2 metod kullanılıyor..bir ödüllendirme kullanılıyor  bir de ceza kullanılıyor…
İstediğin  güzel bir davranış yaptı, al bakayım şu şekeri… yanlış bir şey yaptı… ona uygun da bağlayıcı hükümler getiriyorsun…Sonunda o hayvan , vahşi hayvan bile neler yapıyor görüyorsunuz… (40:11)
İçimizdeki nefsi de bir hayvan olarak düşünün…
RABBim bize işte misal  veriyor.. Terbiyede…
Nasıl davranman gerektiğini söylüyor..
Yani dizgin elinizde olacak… At olarak düşünün...Bazen sıkacaksın.. Bazen bırakacaksın..
Sürekli sıkamazsın aslında nefsini..biliyormusunuz?
Nefs terbiyesi biraz yanlış anlaşılıyor..
Sürekli muhalefet…sürekli yap,  isyan eder… fırsatını bulduğunda da kaçar gider, yanlış bir şey yapar … komşunun bahçesine gider …İyi yaptığında da ödüllendireceksim.. (40:43)
Ne güzel sabah namazına kalktın..gel sana güzel bir çay ikram edeyim …anlatabildim mi ..Ah ne kadar iyi ,bak zikir sohbetlerine  gittin.. iyi oldu bak ne güzel… biliyorsunuz bu bir eğitim metodudur..
Eskiden sadece dayakla yetinilirmiş Kurân-ı Kerîm  kurslarında …çoğu kimse ne anlatıyor : Ne güzel, anne babam beni  Kurân-ı Kerîm kursuna göndermişti… Caminin Kurân-ı Kerîm kursuna..Kızılcık sopası vardı.. kaçtım bir daha da gitmedim…
Eğitim metodu sadece sopa değil ki!!!
Biz burada ne yaptık?!  Kurân kursunun ilk açıldığı gün..Burayı balonlarla süsledik..Pamuk şekerci ve patlamış mısırcı getirdik buraya …
Yani negatif unsurlar her türlü cazibeyi başka alanda kullanmıyor mu?
Biz de bunu bu şekilde kullandık..Yani bu şekilde yapmaya dikkat etmek lazım..Peki bugünkü  Âyete gelelim..

Ahzâb Sûresi 59. Âyet

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.
Ey  Peygamber!  Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına hep söyle: cilbâblarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah, Ğafurdur Rahîmdir.

Yukarıda ne diyordu.. Bunlar mü’minlere ve müminelere , yapmadıkları şeyden dolayı eziyet ederler- yani aslında kadının içerisine aslında böyle bir tehşircilik, cinsel sapıklık anlamında bir şey yok ama fıtratları gereği beğenilme duygusu var …
bir de kıyafetlerini açtığında (sonraki ayetlerde  göreceğiz… kalplerinde maraz olanlar, ve nefsleri iyice salık olanlar)  o kadınlara eziyet ederler… kötü gözle görürler, laf atarlar, kazanmadıkları ,aslında öyle  olmadıkları pozisyona kendilerini  sokarlar -en azından zihinsel olarak-…
bir video:
 
Diyor ki,  böyle münasip  giyindiğinde  kendinin durumunu da korursun..aynı zamanda da erkeği de korursun..
herkes o kadar kontrol sahibi mi Nefsinde?.. değil…
Kadın kendini kontrol ederek, aslında da erkeğe de ikramda bulunmuş oluyor..
.Aslında  mümin ve mümineleri korumuş oluyor bu hükümler… ALLAH-U TEALA  diyor ki bu Âyetin sonunda:
‘’ve kânAllâhu Ğafûran  Rahîmâ’ ’   ALLAH buna rağmen(Ğafurdur) mağfiret edicidir,örtücüdür ;(Rahimdir) mü’min olanlara özellikle merhametlidir.
  • Diyor ki ; bu hükümler aslında sizin zararınıza değil.. ALLAH Rahim  ya… ALLAH sizi bu şekilde  koruyor..bunlar sizin iyiliğinize bunlar diyor..
  • Aynı zamanda da,  tamam sizde nefis de  var..buna rağmen hertürlü gayreti de gösteriyorsunuz. ..tamam işte…yapabildiklerinize siz gayret edin… yapamadığınız boyutta da ben size Gafur ve Rahim olacağım.. diyor..

ALLAH bize, Kurân-ı Kerîmi’nin hükümlerini  hikmetleriyle anlayıp, yaşantıya geçirmeyi nasip etsin.

İnşaallah 

SADAKALLAHULAZİM


 

AHZAB (23.sohbet) 57-59.AYETLER “Tesettür1″(ktpçk-4)#

 


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK  İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ :

https://yadi.sk/d/XM_vK3sQco2qR


AYET METİNLERİ


33-Ahzab Suresi 57. Ayet (İniş Sırası: 90)

اِنَّ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهٖينًا

İnnellezîne yué’zûnallâhe ve rasûlehû leanehumullâhu fid dunyâ vel âhırati ve eadde lehum azâbem muhînâ.

Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.

33-Ahzab Suresi 58. Ayet (İniş Sırası: 90)

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yué’zûnel mué’minîne vel mué’minâti biğayri mektesebû fegadıhtemelû buhtânev ve ismem mubînâ.

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. 


33-Ahzab Suresi 59. Ayet (İniş Sırası: 90)

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.

 Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.


SES KAYDININ METNİ


Ders 23:Ahzâb Sûresi 57.Ayetten itibaren

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm

Bismillâhir rahmânir rahîm


Geçen haftalarda, sene başı olduğu için için , Fatiha Suresini tekrar etmiştik…

İki hafta Fatihayı tekrar bir teberrüken işledik…

Şimdi Ahzâb Sûresine geçen sene kaldığımız yerden devam edeceğiz İnşaallah…

Ahzâb Sûresi ilginç bir Sûre…. ‘’Medeni’’ bir Sûre …Medine de inmiş /nazil olmuş bir Sûre ve çok fazla konu var içerisinde.. ama bugün ki  Âyetlere çalışırken baktım…başıyla sonu arasında kesinlikle konu bütünlüğü var…

Ayrı ayrı gözüken, birbirinden alakasız gözüken şeyler,  bize bir şey anlatıyor..

Bugünkü Âyetlerde -nasip olursa- öncesiyle sonrasıyla değerlendirdiğimizde daha iyi anlayacağız..


Zaten Kurân-ı Kerîmin özelliği… Kurân-ı Kerîm, hep birbirinden ayrıymış gibi olan Âyetler gibi gözükse de,

bir Âyetin tefsiri yine bir başka Âyeti oluyor…

Ve “siyak-sibak” denilen, bağlam denilen konu bütünlüğü içerisinde değerlendirdiğinde, her Sûrenin başka bir Sûreyle ;her Âyetin  kendi içerisinde hep böyle bir devinen tekrar eden anlam dizeleri olduğunu görüyorsunuz..

O anlamda da zaten ‘’i’caz’’  eden yani aciz bırakan yani mu’ciz  bir ALLAH’ın; yani Âlemlerin Rabbi Olan ALLAH’ın bir Kitabının olduğunun da göstergesi oluyor bu…

Tabi anlayabildiğimiz , erişebildiğimiz, ALLAH’ın nasip ettiği kadarıyla…

Son Âyetin (56 ) çok çok üstünde durduk… müthiş bir Âyet di..

(Bknz. İlgili Âyet)


Ahzâb Sûresi 56. Âyet:

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmân

Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.


Arkasında ise  bugün işleyeceğimiz 57. Âyet den itibaren;


Bismillâhir rahmânir rahîm.


Ahzâb Sûresi 57. Âyet:

اِنَّ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهٖينًا

İnnellezîne yué’zûnallâhe ve rasûlehû leanehumullâhu fid dunyâ vel âhırati ve eadde lehum azâbem muhînâ

Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.


Devamını da okuyorum .. Sonra İkisini beraber  değerlendiririz..


Ahzâb Sûresi 58. Âyet:

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yu’zûnel mu’minîne vel mu’minâti bi gayri mektesebû fe kadihtemelû buhtânen ve ismen mubînân

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.


Şimdi burada ‘’eziyet’’ kelimesi geçiyor..

Eziyet(yu’zûne) ; 4 şekilde açıklanmış:

  • Birincisi  ALLAH’ a eziyet
  • İkincisi onun Resûl’une (sallallâhu aleyhi ve sellem)
  • Üçüncüsü mü’min erkeklere 
  • Dördüncüsü mü’min kadınlara 

Eziyetin birkaç anlamı var ; Kurânı Kerîm de geçtiği haliyle .. bir kere Türkçe de kullanılıyor.. eza ,eziyet anlamında kullanılıyor zaten … ikinci anlamı incinmek anlamında kullanılıyor.. insanların yaptıklarından incinmek … duygusal bir travma anlamında ..incinmek eziyet.. diğeri  bir hastalık anlamında.. hani eza ,cefa deniyor ya bu anlamda kullanılmış.. bir de rahatsız edilme anlamında kullanılmış.. incinmeye yakın ama farklı var… Bu 4 şekilde gelmiş.. birisini açıklamayacağım..

Hastalık anlamında kadınların ay halleri var ya o kadınlara bir ezadır..rahatsızlıktır…

(ilgili Âyet bknz )


2-Bakara Suresi 222. Ayet

وَيَسْپَلُونَكَ عَنِ الْمَحٖيضِ قُلْ هُوَ اَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِى الْمَحٖيضِ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتّٰى يَطْهُرْنَ فَاِذَا تَطَهَّرْنَ فَاْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ اَمَرَكُمُ اللّٰهُ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّابٖينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرٖينَ

Ve yes’elûneke anil mahîd, gul huve ezen fağtezilun nisâe fil mahîdı ve lâ tagrabûhunne hattâ yathurn, feizâ tetahherne feé’tû hunne min haysu emerakumullâh, innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhıbbul mutetahhirîn.

Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.


Hacla ilgili geçiyor.. Hac da başı tıraş etme olayı var ya… Başlarında eza olanlar bunu yapmaya bilirler diyor .. Hani başında bir hastalık olanlar yani tıraş oldukları halde bunun artması  sözkonusu olduğunda .hastalık anlamında kullanılmış ‘eza’.

(ilgili Âyet bknz aşağıda)


Bakara Sûresi 196. Âyet

وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُسَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرٖيضًا اَوْ بِهٖ اَذًى مِنْ رَاْسِهٖ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍ فَاِذَا اَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْیِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِى الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِى الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعِقَابِ

Ve etimmul hacce vel umrate lillâh, fein uhsırtum femesteysera minel hedy, ve lâ tahligû ruûsekum hattâ yebluğal hedyu mehılleh, femen kâne minkum merîdan ev bihî ezen mir raé’sihî fefidyetum min sıyâmin ev sadegatin ev nusuk, feizâ emintum, femen temettea bil umrati ilel hacci femesteysera minel hedy, femel lem yecid fesıyâmu selâseti eyyâmin fil hacci ve seb’atin izâ racağtum, tilke aşeratun kâmileh, zâlike limel lem yekun ehluhû hâdıril mescidil harâm, vettegullâhe vağlemû ennallâhe şedidul ıkâb.
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun. Biliniz ki Allah’ın vereceği ceza ağırdır.

Bir de bir olayın zararlı etkileri gibi… Hani Savaşta olan bir namaz var ya ‘’korku namazı’’ deniliyor.. Savaşta bile namaz terkedilmiyor ya …orada silahlarını da yanlarına alsınlar diyor..orada bir istisna getiriyor. .eğer ağırlık(güçlük) gelirse ve  yağmurun eziyeti olursa diyor..Yağmur silahlarına ağırlık veriyor ya ağırlaştırıyor onları..onları bırakabilirler diyor.. Yani bu 3 anlamı istisna gibi kullanılmış..

(Bknz. İlgili Âyet (ler)


Nisâ Sûresi 102.Âyet

وَاِذَا كُنْتَ فٖيهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَاْخُذُوا اَسْلِحَتَهُمْ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَائِكُمْ وَلْتَاْتِ طَائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَاْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَمٖيلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰى اَنْ تَضَعُوا اَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِرٖينَ عَذَابًا مُهٖينًا

Ve izâ kunte fîhim fe ekamte lehumus salâte fel tekum tâifetun minhum meake vel ye’huzû eslihatehum fe izâ secedû fel yekûnû min varâikum, vel te’ti tâifetun uhrâ lem yusallû fel yusallû meake vel ye’huzû hızrahum ve eslihatehum, veddellezîne keferû lev tagfulûne an eslihatikum ve emtiatikum fe yemîlûne aleykum meyleten vâhıdeten. Ve lâ cunâha aleykum in kâne bikum ezen min matarin ev kuntum mardâ en tedaû eslihatekum, ve huzû hızrakum. İnnallâhe eadde lil kâfirîne azâben muhînân.

 Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. 


Bunun dışında ‘eza’Türkçe de kullanılan eziyet, incinmek ve rahatsız edilmek anlamlarına geliyor..

Fakat burada ilk eziyet kimin hakkında kullanılıyor…

ALLAH… şimdi ALLAH’a eziyet verenler gibi bir ifade..

‘’Vellezîne yu’zûnel ‘’  ‘’ yu’zûne’’  eziyet edenler

Peki ALLAH’a eziyet nasıl oluyor?!

Ya da ALLAH’a ‘’eza’’ nasıl oluyor?!

  • Birincisi; eğer  siz ALLAH’a şirk koşarsanız.. ALLAH’a haksızlık etmiş oluyorsunuz…En büyük burada eza bu..
  • İkincisi; ‘’yap’’ emirlerini ‘’yapmamak’’ Ya da ‘yapma’ emirlerini ‘’yapmak’ la olabilir..

Bir de ‘subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne)’’ diye bir ifade var..

ALLAH onların yaptıklarından söyleye geldiklerinden münezzehtir.

(Bknz. İlgili Âyet )


Haşr Sûresi 23 Âyet:

هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزٖيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, elmelikul kuddûsus selâmul mû’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbiru, subhânallâhi ammâ yuşrikûn

O, öyle Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üsündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.


Bir de ;

Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne). Ve selâmun alel murselîn(murselîne). diyoruz..

Ve onların sıfatlıya geldiklerinden münezzehtir …anlamındadır bir ifade var..

(Bknz. İlgili Âyet(ler))


Sâffât Sûresi 180.Âyet

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ

Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn.

Senin izzet sahibi Rabbin onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan’dır (münezzehtir).


Sâffât Sûresi 181.Âyet

وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلٖينَ

Ve selâmun alel murselîne

Ve gönderilen Resûllere selâm olsun.


Şimdi burada Mâide Sûresi 64.Âyet te eli sıkıdır, eli bağlıdır diyor Yahudiler ALLAH için yani cimridir Haşa!!!


Mâide Sûresi 64.Âyet

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ اَيْدٖيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ وَلَيَزٖيدَنَّ كَثٖيرًا مِنْهُمْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ كُلَّمَا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُ وَيَسْعَوْنَ فِى الْاَرْضِ فَسَادًا وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ

Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûletun gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâû  ve leyezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrân ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeti kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı fesâdan vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîne

Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.


Buda bir eziyet!!!!!

Bir de Tevbe Sûresi 30.Âyet var … ALLAH’a evlat isnatı (1. isim Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme ; 2. Karacılık, iftira) var.

ALLAH’a çocuk edindi diyorlar. İki kişi var Kurân-ı Kerîm da geçen ;

Birisi Hz. İsa (aleyhisselâm)  diğeride Hz. Üzeyir (aleyhisselâm)

Üzeyir ALLAH’ın oğludur.” Dediler diyor.Bu ifadeler çok ilginç, ‘’ yer ve gök neredeyse bu sözün ağırlığından çatlayacaktı’’ diyor.

(Bknz. Aşağıdaki Âyet )


Tevbe Sûresi 30.Âyet

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسٖيحُ ابْنُ اللّٰهِ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِؤُنَ قَوْلَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ

Ve kâletil yahûdu uzeyrunibnullâhi ve kâletin nasârâl mesîhubnullâhi .zâlike kavluhum bi efvâhihim yudâhiûne kavlellezîne keferû min kablu kâtelehumullâhu ennâ yu’fekûne

Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!


Meryem Sûresi 88.Âyet

وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا

Ve kâluttehazer rahmânu veledân

“Rahmân, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler.


Meryem Sûresi 89.Âyet

لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْپًا اِدًّا

Lekad ci’tum şey’en iddân
Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız .

Meryem Sûresi 90.Âyet

تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْاَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا

Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddân

Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!


Bu ifadeler çok ilginç, ‘’ yer ve gök neredeyse bu sözün ağırlığından çatlayacaktı’’ diyor.

Kafir oldular diyor.. Birde birçok insan Kafir oluyor ama ‘’Yerlerin ve göklerin çatlayacağı kadar bir şey… çok büyük bir eziyet olmalı..

Ama eksik olan insana göre kıyaslamayın

Bu eziyetin ALLAH indindeki ifadesi…

Yani insanı değerlerle kıyaslamamak lazım..

Bir eziyette kız çocuklarını ALLAH’a isnat etmek…

Meleklere ALLAH’ın kızlarıdır diyorlar…kız çocukları onundur diyorlar..

Ama erkek çocuklarını kendilerine ayırıyor ..diyorlar

(Bknz. Aşağıdaki Âyet )


Nahl  Sûresi 57.Âyet:

وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ

Ve yec’alûne lillâhil benâti subhânehû ve lehum mâ yeştehûn.Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor. 

Daha sonra tesettür Âyeti var ..orada geçecek..onlar süsleyip gezindirdikleri her hangi bir konuşmada derdini anlatamayan  yani parantez içinde ‘’acizliği’’ mi kızlara isnat ediyorlar..

Bu kurban keserken en zayıfını kesiyorlar ya ‘’Habil ile Kabil ‘’ meselesi onunla alakalı …İnsan sevdiğini en iyisini layık görür.. Bununla alakalı..

Dolayısıyla ALLAH’a eziyet birinci kanalı bu..

Peki bir şey daha var.. Tefsirlere baktım.. Bazı kitaplarda O‘nun Resûl’üne (sallallâhu aleyhi ve sellem)  diyor ya..

Orada “Resûl-u  hu” diyor.. .. Onun Resûl – ü…(hu zamiri kullanılmış)… Yani “Resûl’e “demiyor….”O‘nun Resûl’ üne” diyor.. Resûl ‘un (sallallâhu aleyhi ve sellem) ALLAH indinde değeri ile ona yapılan haksızlık….

bunun aynı zamanda ALLAH’a eziyet olduğunun da bir göstergesi

Yani zatına yapılan suçlamalar da var.. sıfatlandırmalar da var..

Bir de ALLAH ‘ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne..

Bakın ALLAH ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne eziyetten bahsetmiyorum..O ayrı bir konu..

  • ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne yapılmasıyla ALLAH’a yapılmış gibi olan eziyetin ifadesi var burada..

Bir insan ne kadar ALLAH’a  yakınsa, ALLAH’ın korumasına girer..!!!

  • ‘’Mevlâ’’ denilen ifade var ya… budur..
  • ‘’Nâsir’’ denilen ifade var ya… budur..

‘’Mevlâ’’ ve ‘’Nâsir’’ ifadelerini çok kullanıyoruz..

ALLAH’ın özel koruma alanına giriyor..

  • Esmalardan  ‘’El Gayyûr’’ esması  var..

ALLAH Resul ü bir hadisinde diyor ki:

’’Sa’d’ın söylediğine mi hayret? O kesinkez  kıskançtır (gayyurdur).Ben Sa’d’dan daha Gayyûrum,ALLAH da benden…


وَعَنْ اَبِى هريرة رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قَالَ: ]قَالَ سَعْدُ بْنُ عُبَادَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه: يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ وَجَدْتُ مَعَ أهْلِى رَجًُ أُمْهِلَهُ حَتّى آتِىَ بِأرْبَعَةِ شُهَدَاءِ. فقَالَ #: نَعَمْ. فقَالَ: كََّ. والَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ إنْ كُنْتُ ‘عَجِّلُهُ بِالسَّيْفِ قَبْلَ ذلِكَ. فقَالَ #: اسْمَعُوا إلى مَا يَقُولُ سَيِّدُكُمْ. إنَّهُ لَغَيُورٌ، وَأنَا أغْيَرُ مِنْهُ، واللَّهُ تَعالى أغَيْرُ مِنِّى[. أخرجه مسلم ومالك وأبو داود.»أُعَجِّلُهُ بِالسَّيْفِ« أىْ أضْرُبُهُ

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Sa’d İbnu Ubâde (radıyallahu anh) dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, ben zevcemle birlikte bir adam yakalasam, dört şahit getirinceye kadar ona mühlet mi tanıyacağım?”

“Evet!” buyurdu Aleyhissalâtu vesselâm. Sa’d:

“Asla dedi, seni hakla gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun, şahid aramazdan önce kılıncımı indiririm.”

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):

“Şu efendinizin söylediğine bakın! Evet (biliyoruz ki) o kıskanç bir adamdır. Ama ben ondan  da kıskancım, Allah da benden kıskanç.” [Müslim, Li’ân 16, (1498); Muvatta, Akdiye 17, (2, 737); Ebû Dâvud, Diyât 12, (4532).]


Gayyûr;  Kıskanmak olarak ifade edilmiş ama , İnsani  kıskanmada nefsani eksikler  var..

Ama Bu Gayyûr ALLAH’a isnat edildiğinde, koruma ,gözetme ,kayırma anlamına geliyor..

Harislik ,düşkünlük anlamına geliyor.

Hani Raûf un Rahîm  var ya Mü’minlere olan düşkünlük… bunun ALLAH’ taki ifadesi..

Eğer bir insan yaptıklarıyla düşünceleri ile ALLAH’ a yakınsa , ALLAH’ ın ona olan Gayyûrluğunu düşünün.

.bir de bu kişi;

Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem)  ise..!!!!!!

  •  Gayyûrluğu ,harisliği sebebiyle ona yapılan eziyet ALLAH ‘a yapılan eziyet gibi oluyor… aynı zamanda..

Ahzâb Sûresindeki önceki Âyetlerde de geçmişti..

Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) e eziyet nedir? Bahsederken o ayetlerden bahsedeceğiz İnşaallah

O yüzden insanlar biraz fazla cesaretliler.. Bazı Dini İlmi konuşmalarda, güya bir felsefeyi açıklarken Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem)  Efendimize eziyet derecesinde ileri şeyler söyleniyor..

İşte bu Âyetin ciddiyetine girilirse , buradan da bu kadar  kolay bir şeylerin söylenmemesi lazım..

Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) e eziyette ise; ilgili ise

Tevbe Sûresi 61.Âyet; söyle geçiyor;

(Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)


Tevbe Sûresi 61.Âyet

وَمِنْهُمُ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ النَّبِىَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنٖينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ

Ve minhumullezîne yué’zûnen nebiyye ve yegûlûne huve uzun, gul uzunu hayril lekum yué’minu billâhi ve yué’minu lilmué’minîne ve rahmetul lillezîne âmenû minkum, vellezîne yué’zûne rasûlallâhi lehum azâbun elîm.

(Yine o münafıklardan:) O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah’a inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah’ın Resûlüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır.


Ahzab Suresi 57. Âyetin sonunda ne diyordu;

Onlara aşağılıyıcı muhînen … muhîn: Aşağılıyıcı demek..bir azap hazırlanmıştır..Benzer ifadeler…

Buradan kast edilen münafıklar..

ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) nü demek ki incitiyorlarmış..

Yani nasıl ALLAH ‘a inanmamak ..ALLAH ‘a bir eziyet ise …

Resûlullahın(sallallâhu aleyhi ve sellem) risaletine inanmamak ta başlı başına bir eziyet oluyor…

Bunun dışında Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimizin hak etmediği ölçüde eleştiride bulunmak onun arkasından söz söylemek te bu Âyete göre Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) i incitmek oluyor…

Ama tehdit çok ilginç..Onlara elem dolu bir azap vardır..Diyor..

lehum azâbun elîm(elîmun).

Elîm ne demek biliyormusunuz;

Elem Arapçada acı demek.. Diş ağrısı ‘’elem’’ olarak geçiyor..

Acıklı derken bazı yerlerde acıklı diyor..

Yani acı veren ..can acıtan.. bir azap vardır diyor..

Demek ki Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)  incinirken de canı acıyor….Karşılığı da öyle oluyor..


Yine Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)i incitme konusunda;

  • ilk akla gelen kâfirler ,
  • ikinciler münafıklar(bu Tevbe Sûresi  61.Âyette işlediği gibi) ,
  • üçüncüsü çok ilginç...Mü’minler de incitiyor..

Çünkü değeri yeterince anlaşılamıyor… (17:05)

Bakın bir ikaz var .. Hatırlarmısınız…

Bu Ahzâb Sûresi 40. Âyette   …

Dedim ya konu bütünlüğ var diye.(Kuran’da).Başındaki sonundakiyle..

(Bknz.)


Ahzâb Sûresi 40. Âyet 

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey’in alîmâ.

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.


‘’Muhammed , sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.’’ Diyor ..

Şimdi bunu sadece münafıklar, Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘’Ebu Kasım’’ diye söylemiyor.. Sahabe Efendilerimiz (r.a) da öyle hitap ediyor..

ALLAH -U TEALA bu Âyetle tahdit (sınırlama) koyuyor…

Siz onla oturuyor kalkıyorsunuz .. Her insan gibi ama.. Herhangi bir insan değil o..

İçinizdeki birisinin babası değildir .. ha..

O kimmiş:?!

Âyetin devamı ; Lakin ALLAH’ın Resûl  ‘ü ve Nebîler’in  Hatemi’dir (Sonuncusu).!!!!

‘’Hatem’’ aynı zamanda; yüzüğün taşı demek miş..

Yüzük bütün Nebîlere benzetilirse.. O yüzüğün taşı..

Yani Nebî bile demiyor.       .( Nebî bile dese çok özel ..Yani İnsanlar bir kısım… Nebî özel bir statü.).

Nebîler var ya… onların hatemi diyor. Ve bak, sizin içinizde..

Burada dikkatli ol -un   ifadesi var…

Aynı ifadeler;  Hucurât Sûresinde Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)e ‘’nasıl seslenilmesi’’  ifade ediyor..

Hucurât;Hücreler demek

Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)in bizim gibi böyle dayalı döşeli evleri yok..

Medineye gitmiş olanlar görmüştür.. Sadece bir odası var…Sonra Hanımları için küçücük küçücük odaları var.. oluşturulmuş ..onlara hücreler anlamında Hucurât denilmiş..

(Bknz. İlgili Âyet)


Hucurât Sûresi 1.Âyet:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَیِ اللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tugaddimû beyne yedeyillâhi ve rasûlihî vettegullâh, innallâhe semîun alîm.

Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.


Hucurât Sûresi 2.Âyet:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevga savtin nebiyyi ve lâ techerû lehû bil gavli kecehri bağdıkum libağdın en tahbeta ağmâlukum ve entum lâ teş’urûn.Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.

Hucurât Sûresi 3.Âyet:

اِنَّ الَّذٖينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظٖيمٌ

İnnellezîne yeğuddûne asvâtehum ınde rasûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu gulûbehum littagvâ, lehum mağfiratuv ve ecrun azîm.

Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah’ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.


Hucurât Sûresi 4.Âyet:

اِنَّ الَّذٖينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ

İnnellezîne yunâdûneke min verâil hucurâti ekseruhum lâ ya’kılûne

Muhakkak ki sana odaların dışından seslenenlerin çoğu akıl etmezler.


Hucurât Sûresi 5.Âyet:

وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

Ve lev ennehum saberû hattâ tahruce ileyhim lekâne hayral lehum, vallâhu ğafûrur rahîm.

Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.


Burada da hem münafıklara hem de az da olsa Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) in yanında olan kimselere eğer böyle bir hataya düşmüşlerse nasıl hitap etmeleri konusunda biraz edep tahsis ediyor.

Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) in Ashabına (r.a).. Ashâb-ı Güzin deniliyor…

Bir söz söylemek istemiyorum ama Kurân-ı Kerîm ifadesi ile onlara bile..yaptıkları davranışları ile onların bile eziyet edebileceğinin vurgusunun işaretleri var…

Bize neler var onu düşünün?!!

Bizde bu dönem aslında bizde ‘’Ona’’ bazı şeyler isnat ederek..

Ona layıkıyla ona tahsis etmeyerek layıkıyla sünnetine uymayarak bir anlamda eziyet ediyoruz..

Birde de yine Ahzâb Sûresinde bir  Âyet-i Kerime var..

(Bknz.İlgili Âyet (ler))


Ahzâb Sûresi 53.Âyet;

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِىِّ اِلَّا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرٖينَ اِنٰیهُ وَلٰكِنْ اِذَا دُعٖيتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَاْنِسٖينَ لِحَدٖيثٍ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِى النَّبِىَّ فَيَسْتَحْيٖ مِنْكُمْ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْيٖ مِنَ الْحَقِّ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْپَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَا اَنْ تَنْكِحُوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِهٖ اَبَدًا اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظٖيمًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ en yu’zene lekum ilâ taâmin gayre nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû fe izâ taimtum fenteşirû ve lâ muste’nisîne li hadîsin, inne zâlikum kâne yu’zîn nebiyye fe yestahyî minkum vallâhu lâ yestahyî minel hakkı, ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne min verâi hıcâbin, zâlikum atharu li kulûbikum ve kulûbihinne, ve mâ kâne lekum en tu’zû Resûl  allâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihî ebedân, inne zâlikum kâne indallâhi azîmân

Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah’ın Resûlünü üzmeniz(eziyet) ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.


Şunu da açıklayacağım; (Ahzâb Sûresi 54.Âyet)’’Bir şeyi açıklasanız da veya onu gizleseniz de Şüphesiz ALLAH her şeyi Kemaliyle bilendir.’’

(Bknz. İlgili Âyet )


Ahzâb Sûresi 54.Âyet;

اِنْ تُبْدُوا شَيْپًا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

İn tubdû şey’en ev tuhfûhu fe innallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ.

Bir şeyi açıklasanız da veya gizleseniz de muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir.


Bakara Sûresi  284. Âyet

لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrun

Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah’ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir.


Demek ki Mü’minler de Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) eziyet edebiliyorlarmış..

Bu  eziyet.. hal ve harekteleriyle sıkıntıya düşürmekle olabiliyor..

O Âyet-i Kerimeyi işlerken izah etmiştik … Bir şeyi açıklasanız da  onu gizleseniz de Süphesiz ALLAH Kemaliyle bilendir.. derken..

Siz bir şey açıklamıyorsunuz..Kalbinizden bir şeyler geçebilir..aman ha dikkat!!! Bunu ALLAH biliyor… ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u de bunu sezebilir…Bundan bir şekilde haberdar olabilir… Buda eziyettir..Size açıklamıyor ama eziyettir..

Burada bir şey olduğunu söylemiştik..

Çünkü (Ahzâb Sûresi 53.Âyet )diyor ki: ‘’Bu, sizin ve onların kalpleri için daha hayırlıdır’’ diyor.. Sonrada diyor ki: ALLAH’ın Resûl  ‘üne eziyet etmeniz doğru olmaz diyor.. Aleni zahiren bir faaliyet yok burada… kalplerle ilgili,gizli bir faaliyet var.. Buna rağmen eziyet veriyor diyorsa Âyette ,demek ki:  Resûlullah , görüyor musunuz?!! hayatı ne kadar zor…Kalplerden geçenler meselesine..Bırakın ALLAH ın bilmesine  ALLAH ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u  bile sezinliyor…

Biliyorsunuz ALLAH’ın Evliyâullahından kalplerinden geçenleri hissedenler var..

Deniyor ya; Alimin yanında diline, Evliya(Veli)nin yanında kalbine dikkat et.. diye

Böyleyken Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)  için nasıldır?!!!ALLAH nasıldır?!!!

İçimizdekiler var ya Nefislerimizdekiler onlara çok çok dikkat etmeliyiz…

Bakara 284. Âyete girmek istemiyorum… Hassas bir konu… Ama buradan anlaşıldı..

Evet demek ki bu benim çok dikkatimi çekti…

  • ALLAH’a eziyet nasıl ?
  • ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u ne nasıl?

ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u eziyetle ilgili birkaç Âyet daha var…

Birincisi;  Ahzâb Sûresi nin 69. Âyeti var..

(Bknz. Aşağıdaki Âyet )


Ahzâb Sûresi  69. Âyet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُوا وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَجٖيهًا

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berraehullâhu mimmâ gâlû, ve kâne ındallâhi vecîhâ.

Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.


‘’Ey iman edenler ,sizde Musaya eziyet edenler eza edenler gibi olmayın!! Bakın çok ilginç yine iman edenler diyor…Musa ya eziyet edenler gibi olmayın diyor… Burada da Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) a eziyet edenlerin en başta kafirler , münafıklar olmak üzere .. eziyetle ilgili 67 tane ayet var.. okusam zaman yetmez ..bunların hemen hepsi kafir ve münafıkların eziyetleri..


Ama ilginç olan mü’minlerle ilgili eziyetler..Burada da diyor ki ALLAH-U TEALA mü’minlere… yani o zamandaki Sahabe Efendimizlere(r.a) lara ….şuan için bizlere diyor ki; Musa ya eziyet edenler gibi olmayın diyor sonra nasıl bir eziyet olduğunu anlıyoruz…!  Sonra  ALLAH, onu  söyledikleri şeylerden berî (temize çıkardı).. berraeh etti yani berraeh temizledi anlamında.. ALLAH katında mevki sahibiydi diyor..

Vecîh idi diyor.. vecîh konulan isim.. vecîh sahibiydi diyor..

Bir Âyet daha var;


Bknz İlgili Ayet;


Saff  Sûresi 5. Âyet

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهٖ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنٖى وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ فَلَمَّا زَاغُوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْفَاسِقٖينَ

Ve iz gâle mûsâ ligavmihî yâ gavmi lime tué’zûnenî ve gad tağlemûne ennî rasûlullâhi ileykum, felemmâ zâğû ezâğallâhu gulûbehum, vallâhu lâ yehdil gavmel fâsigîn.

Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.


Burada da mü’minlere ikaz var..

‘’Size gönderdiği Peygamberi olduğunu bildiğiniz halde niye bana eziyet ediyorsunuz’’ diyor.Çok ilginç bu ifadeler..(28:00)

Görüyormusunuz?

ALLAH U TEALA Ahzâb Sûresinde Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) unu nasıl koruyor ,muhafaza ediyor..

Zaten Ahzâb Sûresi 40. Âyetinin  devamında da ‘’ hâtemen nebiyyin’’ vardı orada

(Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler))


Ahzâb Sûresi  40. Âyet ;

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey’in alîmâ.Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Ahzâb Sûresi  41. Âyet ;

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا ا

Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrân.

Ey iman edenler! Allah’ı çok  zikredin.


Ahzâb Sûresi  42. Âyet ;

وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصٖيلًا

Ve sebbihûhu bukreten ve asîlân

Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.


Ahzâb Sûresi  43. Âyet ;

هُوَ الَّذٖى يُصَلّٖى عَلَيْكُمْ وَمَلٰئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيمًا

Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).

Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât  gönderen, O ve O’nun melekleridir ki O, mü’minlere Rahîm(dir).


Dedikten sonra geçen sene işlediğimiz 56. Âyetinde de..


Ahzâb Sûresi  56. Âyet ;

اِنَّ اللّٰهَ وَ مَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmân

Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.


ALLAH’ın ve meleklerin salat ettiğini söylüyor…

Yani Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e eziyet etmeyin diyor..

Burada da ben ‘’salat’’ ediyorum diyor…

ALLAH ’salat’’ ediyor Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e.. Hatta Melekleri de ‘’salat’’ ediyor…

‘’Siz ne duruyorsunuz!!!!! ‘’ diyor..

Yani ‘’salat’’ nedir …Hani açıklamıştım..

Salat 2 kısıma ayrılıyor..

Birinci kısım ‘’yöneliş’’ ALLAH a..

ALLAH’ım ona salat et diyorsunuz…

Allahumme (hitap ALLAH ‘a) salli ala (ala :üzerine demek) seyyidina Muhammed..Onun üzerine

Yukarıdan aşağı ‘’salat’’ talep ediyorsunuz..

sellimû teslîmâ(teslîmen); de şu.. sellim selam verin demek..

Selam muhatap aldığınız birine verilir..

Yani karşınızdaki gibi..

Karşınızdakini görüyormuşçesıine Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) görüp, yönelip…

Esselatu Vesselamu Aleyke Ya Rasul ALLAH,Habibullah gibi ifadelerle salat edin diyor..

Bu Âyette geçen sellim selam verin demek ..Nasıl? teslîmen

Burada da meful-u mutlak var.. Yani öyle bir teslimiyetle selam verin ki ; “karşınızda görüyor gibi” demek..


Salatın iki kısmı var tekrar ediyorum;

  • ALLAH’tan salat talebi…

ALLAHumme salli ala seyyidina Muhammeddin ala ali Muhammed gibi ..Hitap ALLAH ‘a

  • Bir de Hitap Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)

Esselatu Vesselamu Aleyke (Aley kesana demek) ona demek değil bakın.. demek ki karşında gibi..Tam bir teslimiyetle diyor.. Adrese teslim…


Bu da bizim ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u ne karşı bizim bir görevimiz..

Eziyet etme adına görev imiz 

ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘üyüm, (böyle) olduğumu bildiğiniz halde niye bana eziyet ediyorsunuz ? diyor ona göre ona yönelmek ona göre düşüncelerimizi tanzim etmek ona göre amellerimizi tanzim etmek.

Biraz ilerleyelim.. Bir de ne diyor?

Dünya ve Ahirette onlara lanet etmiştir..( Ahzâb Sûresi 57 .Âyet: leanehumullâhu fîd dunyâ vel âhıreti)

Leane-aslında rahmetinden uzaklaştırmak anlamına geliyor..

Yani o kimseleri kendinden uzaklaştırıyor..

Rahmetinden uzak ediyor.. Bu uzak ettiği zamanda …Bütün sistem zaten… Ona karşı oluyor..

Hani lanet edilmiş deniliyor ya bütün işleri ters gidiyor anlamında..

ALLAH onları kendinden uzaklaştırırsa sistemin bütün unsurları da uzak olur.. akıcı olmaz..31:47

Şeytana  ne diyoruz biz… melun diyoruz.. ..lanet edilmiş diyoruz.. 

’Recm’’ edilmiş şeytandan ALLAH’a sığınıyoruz demiyor muyuz?

‘’Recm’’ Kovmak demek ama bir şeyi taş atarak kovmak .. yani taşlıyarak kovmak..

Siz köpeği ne yapıyorsunuz? Taşla kovuyorsunuz..Bir yandan  da aşağılıyorsunuz..

Uzaklaştırılıyorsunuz ve melun olmuş oluyorsunuz..İşte onlara ALLAH dünya ve ahirette lanet etmiştir..Ahiretteki lanetin biraz anlayabiliyoruz..

Dünyada neler olabileceğini tahmin edebilirsiniz

Ahirette de lanetle ilgili bir ifade var ..

Ahzâb Sûresi 57. Ayet‘’Onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır… lehum azâben muhînân’’.bir nokta var Âyet ile ilgili Âyet ile ilgili bir nokta var.

Önceki Âyette de ne diyordu elim bir azap aşağılayıcı bir azap vardı ..diyordu..


Diğer Âyete geçiyoruz …


Ahzâb Sûresi 58. Ayet

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yué’zûnel mué’minîne vel mué’minâti biğayri mektesebû fegadıhtemelû buhtânev ve ismem mubînâ.

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.


Vellezîne yu’zûnel yine eziyet ederler onlar kime bu sefer ? mu’minîne-mü’minlere…  vel mu’minâti-mü’minelere.. neden dolayı ediyorlarmış… bi gayri mektesebû iktisap etmediklerinden dolayı yani bir çaba ile yapmadıklarından dolayı yukarıdaki

Hz.Musa (aleyhisselâm) ilgili (Ahzâb Sûresi  69. Âyet) Âyetindeki onu temize çıkaracaktır diyor demek ki iftira var….yapmadığı bir şey tahsis ediliyor

Aynı şey… demek ki eziyet edenler tarafından herkese yapılma meyili var.. mümin erkeklere ve mümin kadınlara da yapılıyor demek ki bu … erkeklere yapılan eziyet biraz daha anlayabiliyoruz…

Hatırlıyor musunuz ??

Ahzâb Sûresi diyordu dilleriyle aşağılarlardı diyordu…hakaret ederler diyordu münafıklar…

Bknz. Aşağıdaki Âyet


Ahzâb Sûresi 19. Âyet

اَشِحَّةً عَلَيْكُمْ فَاِذَا جَاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذٖى يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِ اُولٰئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا

Eşıhhaten aleykum, feizâ câel havfu raeytehum yenzurûne ileyke tedûru ağyunuhum kellezî yuğşâ aleyhi minel mevt, feizâ zehebel havfu selegûkum bielsinetin hıdâdin eşıhhaten alel hayr, ulâike lem yué’minû feahbetallâhu ağmâlehum, ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ.

(Gelseler de) size karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’a göre kolaydır.


Siz onların eziyetine katlanın diyor Kurân-ı Kerîmde bir çok yerde… bunu anlıyoruz …

Bize bir çok şey deniliyor… öküz dendi mesela çok sevdiğim bir sanatçıydı… ismini buradan zikretmeyeceğim

Öküz dedi ve tasavvufi yanında olan da biriydi halbuki… yani o bile eziyet etti… benim  en azından içim ezildi..

Neler denmiyor neler bugün bizlere ; deli deniyor ahmak deniliyor, geri kafalı deniliyor.

Yani ALLAH -U TEALA nın  müminlere layık  gördüğü sıfatlarından tam tersi söyleniyor…

Bu bizim için hak etmediğimiz iktibas etmediğimiz şeyler değil mi …haketmiyoruz …

Vallahi hak etmiyoruz… ALLAH diyor ki sabredin onların dediklerine ;

Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)


Muzzemil Sûresi 10. Âyet

وَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمٖيلًا

Vasbir alâ mâ yekûlûne vehcurhum hecren cemîlân
Ve onların söyledikleri şeylere sabret. Ve güzel bir ayrılış ile onlardan ayrıl.

Çünkü bu dünya geçici… ahirette ise çok farklı şeyler olacak..


مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ

Mâliki yevmid dîn (Fatiha Sûresi 4. Ayet)

Bu da Malik olanlar Melik olanlar Ahiret gününde Kimin Melik olduğunu kimin borusunun öttüğünü(tabiri caizse) kimin orada patron olduğunu anlayacaklar (35:05)

Burada herkes Melik…İçim yaralanmış, ezilmiş  bunları söylemeyecektim ama ki eziyet böyle bir şey..

Düşünün Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl eziyet yaşıyor siz bir düşünün….

Buradaki asıl vurgu ise mü’minelere !!!

Kesinlikle ‘’bunlar bir buhtân (iftira) ve apaçık günah yüklenmişlerdir’’…

Buhtânla ilgili bir şeyler söyleyeceğim

Buhtân; iftiraya çok yakın bir ifade Kurân-ı Kerîmde boşanmak için eşlere bir mehir veriliyor ya …mehri vermemek için geri almak için kadına  iftirada bulunuyor..Ona iftira atarak diyor ona verdiğinizi geri mi alacaksınız  diyor…

(Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)


Nisâ Sûresi 20. Âyet

وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰیهُنَّ قِنْطَارًا فَلَا تَاْخُذُوا مِنْهُ شَيْپًا اَتَاْخُذُونَهُ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Ve in eradtumustibdâle zevcin mekâne zevcin, ve âteytum ihdâhunne kıntâren fe lâ te’huzû minhu şey’â(şey’en). E te’huzûnehu buhtânen ve ismen mubînân

Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız?


Onu (verdiğinizi), iftira ederek ve apaçık günah işleyerek mi alacaksınız?

Bir Âyette ; kim bir hata işler bir günah kazanırsa onu bir  suçsuzun üstüne atarsa buhtân etmiş olur apaçık bir günah işlemiş olur… diyor…

Bknz. Aşağıdaki Âyet 


Nisâ Sûresi 112. Âyet

وَمَنْ يَكْسِبْ خَطٖيپَةً اَوْ اِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهٖ بَرٖیًٔا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Ve men yeksib hatîeten ev ismen summe yermi bihî berîen fe kadihtemele buhtânen ve ismen mubînân

Ve kim hata yaparak veya bir suç işleyerek günah kazanır sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, o taktirde o, iftirayı ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.


Kim bir kusur işler günah kazanırda onun suçsuz bir kişinin üzerine atarsa..diyor

Yani aslında şunu demek istiyor… iftira ettiği şey aslında kendisi …yani bu şu anlama geliyor..

Birde yansıtma deniyor Psikolloji de…Birisinde bir suçluluk  var.. Suçluluk isnat ediyor başkasına..

Şöyle şöyle diyor.. Aslında derinine baktığında…Kendisinin içlerinde olan birşey o…bu Âyet onu açıklıyor…

Kimde bir şey var ise o diyor onu diyor iftira olarak atar diyor..halbuki kendisi yani birisi bu ne iffetsiz diyorsa.. öyle olmadığı halde bilin ki  o kişide bir şeyler var yani…Ne kadar dedikoduyu sever diyordedikodu yapmaya meyilli bir insan..

Bu  Âyetin  derinliklerinde de o var..

Başka bir Âyette de ;

Yine küfürlere Meryem’e karşı buhtân söylemeleri dir..diyor..

(Bknz. )


Nisâ Sûresi 156. Âyet

وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظٖيمًا

Ve bi kufrihim ve kavlihim alâ meryeme buhtânen azîmân

Ve onların inkârları ve Meryem’e olan sözleri “çok büyük iftira”dır


Hazreti Meryem (r.a)  nasıl buhtân ettiklerini biliyorsunuz ..çok büyük  gibi iftira ettiler ona buhtân diyor

Birde burada geçiyor buhtân kelimesi…

Buhtân yapmadıkları halde bir iftira ve diyor ve ismen diyor açık bir günah…

Bakın günah ,  buhtân  yanında daha masum bir ifade (38:17)

Günah yapmıştır içki içmiştir bir şey yapmıştır tövbe eder kurtulur…

Ama buhtân ‘’Bela’’…

Çünkü buhtânla eziyet ediyorsun..

Eziyet kalbe giriyor…

O kişinin ondan hakkının helal etmesi, ondan razı olması çok zor…

Çünkü ALLAH diyor ki ben her türlü şeyi ‘’şirk’’ hariç affederim diyor …Ama kul hakkıyla gelmeyin diyor ya …Aslında bilerek yada bilmeyerek gıyabında hatta işte burada özellikle  gıyabında bir buhtân var

Bunun temizlenmesi çok zor

Bunun”‘ Telafisi”’ çok zor

Günahın ism denilen günah var …

  • Zenb
  • ism
  • günah denilen kelimeler var .. bunların telafisi olabilir

Ama ”buhtân”’ bela

Aman ha ‘’zan’’dan  kaçınalım..

Hucurât Sûresinde diyor ya ;

(Bknz Aşağıdaki Âyet)


Hucurât Sûresi 12.Âyet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثٖيرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَحٖيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenuctenibû kesîram minez zann, inne bağdaz zanni ismuv ve lâ tecessesû ve lâ yağteb bağdukum bağdâ, eyuhıbbu ehadukum ey yeé’kule lahme ehîhi meyten fekerihtumûh, vettegullâh, innallâhe tevvâbur rahîm.

Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.


Buhtâna götüren aslında ‘’zan’’..

Kasıtlı olarak yapmıyorsan yine bir  nebze…ama bir de kasıtlı yapıyorsan o işte  ‘’bela’’..  Belanın karesi… ‘’Zan’’ üstüne yaparsan o buhtâna giderse yine ‘’bela’’.

O yüzden Çok dikkatli olunması lazım

Diğer ayette geçiyoruz..


Ahzâb Sûresi 59. Âyet

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.


  • Yâ eyyuhen nebîyyu ;Ey Peygamber diyor burada Peygamber(sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimize bir hitap var ..

Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (mü’min kadınlara) söyle(Arapçasını okumuyorum zaman kısıtlı)

Önce zevcelere sonra kızları sonra mü’min kadınlara söyle (Burasını Arapça okuyorum)

  • yudnîne ; örtsünler , aşağı indirsinler, sıkı sıkı sarsınlar anlamında bir kelime
  • aleyhinne; üzerlerine
  • min celâbîbihinne…. cilbab(Islâmî kadın elbisesi )larına bu.. Cilbablarını üzerlerine sıkı sıkı örtsünler..

Zâlike; işte bu durum…Ednâ ;daha uygunudur ,daha münasiptir..

en yu’refne; bilinmelerine… fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne);eziyet edilmeyip te öyle bilinmelerine daha uygunudur…

Yani onların tanınıp eziyet edilmemelerine en uygundur..ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

Bu ,başlı başına bir tesettür Âyeti değildir..

ALLAH -U TEALA  Tesettür ilgili Âyetleri özellikle Nûr Sûresi 31 -32- 33 bahsetmişti…

(Bknz Aşağıdaki Ayet (ler))


Nûr Sûresi 31. Âyet

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinne, ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûne
 
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. 

Nûr Sûresi 32. Âyet

وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِحٖينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَائِكُمْ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ

Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ve sizden eşi olmayan erkekleri ve kölelerinizden salih olanları ve eşi olmayan kadınlarınızı nikâhlayınız (evlendiriniz). Eğer onlar fakir iseler Allah onları fazlından gani (zengin) kılar. Ve Allah, Vâsi’dir (ihsanı, ni’meti çok olandır), Alîm’dir (en iyi bilendir).


Nûr Sûresi 33. Âyet

وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذٖينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَالَّذٖينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ فٖيهِمْ خَيْرًا وَاٰتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللّٰهِ الَّذٖى اٰتٰیكُمْ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

Ve lâ tetemennev mâ faddalallâhu bihî bağdakum alâ bağd, lirricâli nasîbum mimmektesebû ve linnisâi nasîbum mimmektesebn, ves’elullâhe min fadlih, innallâhe kâne bikulli şey’in alîmâ.

Allah’ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.


Burada (Ahzâb Sûresinde )tek Âyette geçmiş..

Neden diye düşündüm!!!!

Eziyet bahsi geçiyor ya…

Kadınların en fazla eziyete dûçâr(Uğramış, yakalanmış, tutulmuş,müptela) olabilecekleri konu bu ‘’Tesettür’’ konusu…

O yüzden parantez gibi bir Âyetle bu burada ifade edilmiş..(41:03)

Yoksa Nûr Sûresi baktığınızda 30lu Âyetlerine bir baktığınızda peşine sıra çok bir çok Âyet var..

Yani konu bütünlüğü olarak orada açıklanmış.. Ama burada bir Âyetle açıklanmış..

Daha sonra Nûr Sûresi Âyetleri açıklarız ama….

Bir şey açıklamak istiyorum…

5-6 dakika sürecek.. Bu bana hep soruluyor… Günümüzde de güncel bir konu baş örtüsüyle ilgili..Konu gündem.. Hep sorular oluyor..

Ben farklı bir mantıkla açıklayacağım…


ALLAH U TEALA erkek ve kadını yaratıyor..

Onlara farklı özellikler veriyor…Bakın ‘’Eşit ‘’değildir… demiyorum …

Farklılıkla yaratıyor onları

  • Erkeğe verdiğini kadına vermiyor …
  • Kadına da verdiğini erkeğe vermiyor…

Önce bir fıtratı farklılık var…Yani yaradılış  farklılığı …

Yaradılış şekli farklı ise, bu muhakkak ki amel boyutunda davranış boyutunda da bir farklılığa götürecektir..

Bu bunun ‘’Doğal’’ sonucudur …

Şimdi kadına ‘’Endam’’ yüklüyor… kadına ‘’cazibe’’yüklüyor …

Bu ‘’Cazibe’’ yüklemesini sebebi biraz parantez içinde açıklayayım bununla anlam kazanıyor…

‘’Hani Adem ve Havva cennette beraber yaratılıyor ya…

Orada diyor ki sizi tek bir nefisten yarattım diyor…

Tek bir nefsin kaynağını daha evvel konuşmuştuk…

Bu kaynaktan kadına daha fazla ‘’duygusal’’ boyutta bir şey veriliyor..

O da ‘’Endam’’ denilen ‘’Cazibe’’ denilen bir şey..

Yani ALLAH kendi güzelliğininden kendi ‘Cemâl’inden kadına erkekten 2 kat daha fazlasını veriyor…

Biyolojik bir ifade var..

Genler konusunda …

Kadında XX(Kromozon) genleri var..Erkekte XY(Kromozon) geni var…(Bunlar cinsiyet genleri)

(X)geninden kadına 2 katı verilmiş… Erkeğe de 1 katı verilmiş.. Sadece 1 (X) var..

Bir de kadında olmayan (Y) geni var o ayrı…

Bu (X) e  eğer ‘’Cazibe’’ dersek…’’Sırrani boyutta ‘’Cazibe’’ dir.. ALLAH ‘ın güzelliği bir güzeldir.. Kadına 2(X) verilmiş.. (x²) aslında bu.. Erkeğe de 1 (X) verilmiş..(43:34)

Erkekte ‘’Endam’’  yok değil.. var..  Ama kadının ki çok fazla… şimdi bunun bir tecellisi olacak..şimdi bunun yansıması olacak..

Birincisi ‘’duygusal yansıma’’

Bu (X) nefsani özelliklerin kadında daha fazla olmasının sonucunu doğuruyor

Bu da daha duygusal anlamda  kadın daha ‘’ duygusaldır ’’anlamına geliyor…

  • Çünkü nefis bilinçaltının alanıdır...Bilinçaltı da duygusal alandır..

Niçin kadın da böyle.. nefisle ilgili bir olaydır .. Buna ayrı yeten gireriz..

Bunun başka bir yansıması da kadın ‘’Cazip’’ hale geliyor dedik ya ‘’Cemâli’’ sıfatlardan ötürü..

Erkekte ise bu az…Bunun doğal sonucu şu…Bir erkek kadına baktığında haz alıyor … neden ALLAH -i cazibe ve güzellik bir endam var Ama kadın erkeğe baktığında o kadarda fazla değil

Yok denilecek seviyede…İspatı ne ?! erkeğe tesettür sınırlarını bir düşünsenize…!!!

Biz göbeğimizle dizkapağımıza arasında  giyindiğimiz takdirde namaz bile kılabiliyoruz…

Hacca, ümreye gidenler ihramda görmüşlerdir..

İhramı atıyorsun yine de namaz kılabiliyorsun.. edebi olmasa da şerri böyle…

Kadının Tesettürünü düşünün..!!Kendiliğinden gözüken hariç.. el ayak yüzü hariç bütün vücut…

Şimdi ALLAH-U TEALA  eziyet mi ediyor?!!!

Hayır insanlar ona eziyet ediyor..

ALLAH U TEALA fıtratı bildiği için bunu öngörüyor…

Çünkü haset denen bir şey var onu açıklayayım…

Münir DERMAN Hoca diyorki;

‘’Nazar’’ diyor… nefsin haset bakışıdır..

Nazar, nefsin haset bakşıdır…

Demek ki nefsin  bir bakış türü var..buna haset deniliyor..

  • Haset ne?!Bir şeyden razı olmamak….onda var  niye bende yok demek.. Ya da benim olsun demek..

Şimdi ‘’nefis’’kontrol edilmesi gereken bir şey…. edilmediği taktirde sonuçları olan bir şey…sen kendi nefsini kontrol etmediğin takdir de ne oluyormuş… herşey benim olsun diyor..

Şimdi zaten ALLAH’ ın ‘’Cazibe’’ yüklediği bir kadına baktığında ne oluyor?!!

Haset devreye girince benim olsun oluyor..

Yani ‘’edinme talebi’’ oluyor…

Anlıyor musunuz şimdi ‘’Tesettür’’ ne oluyor…

Tesettürde yüz hariçtir… yüz ,ALLAH ‘ın ‘’Cemâl’’ini  temsil eder ve örtülemez… yasaktır .o yüzden peçeye  itiraz edilmiştir…

Yüz hariç, el hariç  ,ayak hariç ,bütün vücudun kapatılması  ALLAH -U TEALA  tarafından istenmesinin nedeni budur:

Kadının erkeğe cazip hale gelmemesi…. ama bakın bu kötü bir şey değil…Neden!! gizli gizli bir şey var sır  gibi kadında…

İşte o ne ALLAH ‘ın Cemâlullah tecellisi …

Yani aslında biz kadına bakarken içindeki güzelliği görüyoruz aslında….

Kılcal damar şeklinde belki ama… ana damar oraya gidiyor

Hani cenneti açıklarken demiştik ya orada neler var neler …

En büyük müşahede orada, en büyük haz… ALLAH ‘ın Cemâlini seyretmek..

İşte onun ‘’nüve’’ leri ,dünyada, kadında yüksek derecede tecelli etmiş..

Aslında biyolojik olarak fizyolojik olarak baktığında  et kemik !…

Et kemik nasıl ne kadar cazip hale gelebiliyor ; insanlar yoldan çıkıyor …cinayetler işleniyor ..bilmem neler oluyor.. et kemik … fizyolojik olarak bakıyoruz bir kaç gram yağ …birkaç gram et.. nedir bu ‘’Cazibe’’???

Ben yıllardır cevabını bulamadım..biliyormusunuz? Yıllarca…

Ne cazip geliyor ne cazip geliyor?… meğerse ALLAH -U TEALA nın ona olan ikramı  imiş…

ama diyor ki: şeriat var!…(47:44)

Sen kendinin Helal olanın dışında ,kendine mâlik olanın dışında bakamazsın…

He bu güzellikten mahrum mu kalacağız? hayır…İnsana ALLAH -U TEALA  ikram ediyor ama mahreminle

Mu’minûn Sûresinde diyor ki; onlar diyor kınanmazlar..ellerinin altında ki olanlarla..diyor.. ama bundan fazlasını isteyenler ..onlar  aşırıya gidenlerdir …

Bknz. Aşağıdaki Âyet 


Mu’minûn Sûresi 5. Âyet

وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

Vellezîne hum li furûcihim hâfizûne

Ve onlar, iffetlerini (ırzlarını) koruyanlardır.


Mu’minûn Sûresi 6. Âyet

اِلَّا عَلٰى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَ

 İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn.Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.

Mu’minûn Sûresi 7. Âyet

فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَاءَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Femenibteğâ verâe zâlike feulâike humul âdûn.

Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.


Her türlü ikramı veriyor sana .. var mı varbundan fazlasını istiyorsan sen haddi aşanlardan oluyorsun..

İşte bu âyette(Ahzâb Sûresi 59. Âyet )geçen kadınların incinmeleri için dediğinde aslında ALLAH -U TEALA kimi korumuş oluyor mümin kadınları korumuş oluyor..

Neden eziyetten.. Çünkü ALLAH-U TEALA murad ettiği  ‘’Tesettür’’ uygun giymediği takdirde ..Erkek için ,nefsi olan ,haset bakışı olan erkek için, sen bir hedefsin..

Doğru mu?

ALLAH da bunu emrederek kadını ‘’o ‘’ bakışlardan aslında koruyor..Eğer Kadınlar bunu layıkıyla idrak etseler …Tesettüre çok farklı bakarlar..

Neden saç??Baş tesettürü deniliyor ki..aslında en büyük cazibe ‘’Saç’’ ta..

Tesettürlü bir kadın saçlarını açtığında çok ciddi bir cazibesi olurmuş.. Bu cazibeye kime?!!mahremine ya da ona karşı bir evlilik durumu söz konusu olmayanlar.. babasına kardeşlerine karşı.. öyle bir şey düşünmüyorum.;ona serbest.. düşünenler için Tesettür..

ALLAH ‘ın Âyetlerini bu şekilde anladığımızda daha yol gösterici oluyor..

Haftaya biraz daha gireriz bu konuya.. çünkü tesettür konusu burada. .küçük bir  anlatılacak kadar değil..

Ama en azından kadınlara eziyet vermeme açısından bu Âyeti ben anlamlı buldum.

Haftaya devam ederiz. İnşaallah.


ALLAH-U TEALA bizi önce ALLAH’a sonra Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne ‘’eziyet etme’’ düşüncesinde olmayanlardan etsin…

Kasıtlı düşüncemiz olmaz ..ama biraz daha dikkatli olanlardan eylesin..

ALLAH’ta bizi Âyetleri ile  yolumuza açsın.. temizlesin ..

İnşaallah.

SADAKALLAHULAZİM


 

 

AHZAB (22.sohbet) 56.AYET “SALAVAT” (ktpçk-3)#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNK’E TIKLAYIN:

https://yadi.sk/d/hE1W_vzzco2uB


33-Ahzab Suresi 56.Ayet (İniş Sırası: 90)

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا

صَلُّوا عَلَيْهِ

وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

İnnallâhe ve melâiketehû yusallûne alen nebiyy, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ.

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.


SES KAYDININ YAZILI METNİ:


Ders 22:Ahzâb Sûresi 56. Ayet

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym

Bismillâhir rahmânir rahîm


(SOHBETİN BAŞINDA EDİLEN DUAYA İSTİNADEN…Kamer Sûresi 22.Ayet)

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ Ve lekad yessernel kur’âne lîz zikri fe hel min muddekir(muddekirin). Ve andolsun ki Biz, Kur’ân’ı zikir için çok çok kolaylaştırdık. Buna rağmen tezekkür eden (ibret âlan,öğüt âlan) var mı?


Kur’ân-ı Kerîm aslında kolaylaştırılmış, ALLAH U TEÂLA tarafından..

‘’Lekad ‘’ le başlayan Âyetler ‘’yemin’’ gibidir. Çok kuvvetli bir te’kiddir.. ALLAH U TEALA yemin ediyor kesin kez kolaylaştırdım diyor..Kur’ân-ı Kerîm zor geliyor anlaşılması.. Ama ALLAH çok çok kolaylaştırdım diyor…Bir de ‘’yesserna’’ diyor.. Yesserna çok çok kolaylaştırdım anlamında.. Orada mübâlağa ediyor.. Te’fil babı var orada.. Birde orada pekiştirme var ama ne için??? Zikir için.. Yani düşünmek, öğüt almak ALLAH ı hatırlamak ,ders almak ve hayata geçirmek için….Birde orada bir serzeniş var ALLAH U TEÂLA nın ‘’fe hel min muddekir(muddekirin).’’ diyor …Nerede muddekir  olan.. Muddekir: aynı zikir kelimesinden geliyor… Zikiri uygulayan anlamına geliyor… İsm-i fail orada … Nerede öğüt alıpta  bunu hayatına geçirecek kimse… Anlamında.. (Bu 4 -5 yerde geçiyor… (Kamer Sûresinde)) Eğer Kur’ân-ı Kerîm zor geliyorsa anlaşılması…bilin ki Zikir için yapılmıyor… Yani formül gibi işte… ALLAH  diyor ki Zikir için kolaylaştırdık .. ALLAH hâşâ yâlan mı söylüyor!!!! ama kolay gelmiyorsa insanlığa!!!! Bizde bir  hata var.. Sistem  mükemmel ve  sistemin  Yaratıcısı müjde veriyor… O anlamda Zikir maksadıyla öğüt almak ALLAH ı hatırlamak düşünmek ve yaşamak maksadıyla Kur’ân-ı Kerîm a yaklaşıldığında, RABbimin verdiği müjde ile İnşaallah kolaylaşacaktır….Bizde ALLAH a  güzel kulluk etmenin Kur’ân-ı Kerîm da yollarını buluruz İnşaallah… Yoksa sadece sevap olur … 03:16 Bugün meşhur bir deyim var ya dizilerde “sezon finali” ..Bugün sezon finali var.. Yeni sezonda okulların açılmasıyla birlikte devam ederiz İnşaallah…

 

 


 

 


Evet Ahzâb Sûresi 56. Âyet

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym

Bismillâhir rahmânir rahîm.


Ahzâb Sûresi 56. Âyet

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).

Muhakkak ki ALLAH ve Melekleri, Nebî’ye  Salât ederler. Ey âmenû olanlar , siz (de) O’na Salât edin! Ve (O’na) teslim olarak Salât edin!

 


 

Çok meşhur bir Âyet bu…

En azından cuma günü hutbede okunuyor.. bayanlar pek duyamıyor ama cumaya gidenler bunu işitiyorlar sürekli olarak…


 

 Hatırladınız değil mi? Çok meşhur..

Niye cumâlar de hutbelerde okunuyor?!! İnsanlar bunu gereğini yerine getirsinler diye…

İşte gereği ne?  bugün onu açıklayacağız İnşaallah

Şimdi ‘’inna’’ ile başlamış…İnna; şüphesiz, muhakkak gibi bir kelime…

Türkçede böyle bir kalıp yok ama Arapçada çok yaygın bir kalıp …

bize arapça öğreten Mehmet Yağcı Hoca diyorki …

“inne” tercüme edilmez …”kesin kez, muhakkak” gibi kelimelerle tercüme edilmez…O ancak zihindedir..

Cümle  olduğu gibi devam edilir ama okuyan kişi bilir ki o bir pekiştirmedir.. kuvvetlendirmedir , manaya dikkat çekmek içindir. “altını çizerek söylüyorum ki..”

Bir yerde okudum o çok hoşuma gitti..

’İnna’’ diye başlayan cümle karşındakini kişinin kafasında oluşan şüpheye bir cevaptır

Yani acabalı bir tereddütünu hissettiniz karşı tarafın ; “olur mu öyle şey ? diyor içinden, cümleye ‘’inna’’ ile başlıyorsunuz..

Dolayısıyla ‘’inna’’ diye başlayan Âyetleri bu anlamda düşündüğünüzde ALLAH -U TEÂLA  kafasında tereddüt olanlara bir cevap mahiyetinde bir pekiştirme yapıyor..

Şimdi neden  burada ‘’inna’’ ile başlanmış ?!!!


Şimdi Ahzâb Sûresi ni genel hatlarıyla hatırlıyorsunuz ..haftalardır işliyoruz …

Yoğun konuların geçtiği bir sure… burada özellikle Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile ilgili ve  O nun özel hayatıyla ilgili, evlilikleri ile ilgili kısımlar var… bunlardan bazılarını anlaşılması ve kaldırılması zor…

Özellikle Hz. Zeyd (r.a) ve Hz. Zeynep(r.a) ile ilgili olan kısımlarını düşünün!!!

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yaptığı çok  evliliklerle ilgili kısmı düşünün!!!

Ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mahsus olan evlenme şekillerini hibe gibi düşünün bunları..

Bunlardan bahsederken özellikle (Ahzâb Sûresi 51. Âyet de)  “ALLAH kalplerinizde olanı bilir” derken… orada (kulûbi-kum –sizin kalpleriniz) diyordu.. yani okuyucuya hitaben= yani biraz dikkat edin.. diyordu..

Bknz. İlgili Âyet

 


Ahzâb Sûresi 51. Âyet

تُرْجٖى مَنْ تَشَاءُ مِنْهُنَّ وَتُپْوٖى اِلَيْكَ مَنْ تَشَاءُ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فٖى قُلُوبِكُمْ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَلٖيمًا

Turcî men teşâu minhunne ve tu’vî ileyke men teşâu, ve menibtegayte mimmen azelte fe lâ cunâha aleyk(aleyke), zâlike ednâ en tekarre a’yunuhunne ve lâ yahzenne ve yerdayne bimâ âteytehunne kulluhunn(kulluhunne), vallâhu ya’lemu mâ fî kulûbikum ve kânallâhu alîmen halîmâ.

Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Bıraktığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halîmdir.

 


 

Önceki Âyetler de hatırlarsınız Hz. Muhammed (s.a.v.) içinizden herhangi birinizin babası  değildir..diyordu..

Bknz. İlgili Âyet

 


Ahzâb Sûresi 40. Âyet

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmân

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

 


 

Yani kafanızdan içinizden bir şeyler geçiyor bu konuda ama dikkatli olun…

Gibi birçok meseleler var

Eğer bu bağlamda düşündüğünüzde Ahzâb Sûresi bağlamında düşündüğümüzde işte kafanızda şüpheniz var !!

ALLAH U TEÂLA  işte böyle bir Peygamber(s.a.v.) gönderiyor size ve böyle bir Peygambere(s.a.v.) destek veriyor..

Hani kafanızda şüpheniz mi var ??!

Tabii ki ALLAH Salât ediyor ona.. var..

Pekiştirme tekit in olması Peygamber Efendimiz (s.a.v.) teyit içindir…

İnnallahe , Şüphesiz ALLAH ve onun Meleklerine ne yapıyormuş ?!!!

Salât  ediyorlarmış !!!

Şimdi Salât ne demek?!

Burada’’ yusallûne’’ diyor ..Aslında ‘’yusallûne ‘’ namaz kılmak fiili ile aynı fiil yani bir adam namaz kılıyor dendiğinde ’’ yusallûne’’ denir… O namaz kılıyor…

Ama ALLAH için tabi ki böyle bir ifade kullanılamaz.

Melekler ‘’Salât’’ ediyor denildiğinde olay farklı yani Salât kelimesi değişik bir anlam bütünlüğü içeren bir kelime.

ALLAH U TEÂLA  sadece burada olduğu gibi Peygamberine(s.a.v.) mi Salât ediyor ..Hayır..

Ahzâb Sûresi 43 Âyet bakın..

Bknz. İlgili Âyet

 


Ahzâb Sûresi 43. Âyet

هُوَ الَّذٖى يُصَلّٖى عَلَيْكُمْ وَمَلٰئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيمًا

Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmân.

Sizi, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât gönderen, O ve O’nun Melekleridir ki O, mü’minlere Rahîm(dir).

 


 

(Rahîm esmasıyla tecelli eden).

Huvellezî yusallî aleykum; O ki size ‘’Salât’’ edendir.

ve melâiketuhu-ve onun Melekleri de ‘’Salât’’ ediyor.. ‘’kum’’ dediği ”siz ” yani mü’minler..

Yani ‘’Salât’’ Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yapılan bir şey değil..

Burada bir şey söyleyim..

Salavât deniliyor ya..

Salavât kelimesinin –Salât- kelimesinin çoğulu ..Yani –Salâtlar– anlamına geliyor..kelime aynı kelime .. çoğulu o..

Demek ki ALLAH ve O’nun Melekleri önceki Âyette (43. Âyet)olduğu gibi mü’minler üzerine..

Bu Âyette (56. Âyet) olduğu üzere ‘’Nebiyyi’’ Nebi den kasıt Peygamber Efendimiz (sallallhu aleyhi ve sellem)e –Salât- ediyorlarmış..

‘Salât’’demek; rahmet olarak geçiyor..destek diyorlar Salât diyorlar, dua ediyorlar…

İşte zaten bu kavramlar üzerinde duracağız.

Bizde ‘‘Salât’’ediyoruz.. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e..buradaki emir üzerine..

‘‘Salât’’ı daha iyi anlamak için Ahzâb Sûresi 41 42 43 Âyet e dönelim ..

Bknz. İlgili Âyet(ler);

 


Ahzâb Sûresi 41. Âyet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَثٖيرًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrân.

Ey âmenû olanlar! ALLAH’ı çokça zikredin.

 


 

Ahzâb Sûresi 42. Âyet

وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصٖيلًا

Ve sebbihûhu bukreten ve asîlân.

Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.

 


 

Ahzâb Sûresi 43.Âyet

هُوَ الَّذٖى يُصَلّٖى عَلَيْكُمْ وَمَلٰئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيمًا

Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmân.

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. 

 


 

ALLAH U TEÂLA nın mü’minlere –Salât– (Ahzâb Sûresi 43. Âyet) etmesinden;

                                    önce 2 tane emiri var !!!!

  • Birincisi zikir edin (Ahzâb Sûresi 41. Âyet – Ey âmenû olanlar! ALLAH’ı çokça zikredin.)
  • İkincisi tesbih edin(Ahzâb Sûresi 42. Âyet – Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.)

Bu Âyetleri işlerken hatırlarsınız demiştik ki… bunun sonuncunda ALLAH U TEÂLA da Salât la cevap veriyor demiştik…

Sen ALLAH ı zikrediyorsun aynı zamanda da teşbih ediyorsun..o da diyor ki size ‘’o’’ Rahmet eder ve onun Melekleri de…

Demekki ‘’Salât’’ için zikir ve tesbihin  gerekliliği burada bir ifadesi var..

Çok meşhur bir Âyet var..

Bknz. İlgili Âyet

 


Bakara Sûresi 152. Âyet

فَاذْكُرُونٖى اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لٖى وَلَا تَكْفُرُونِ

Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûni

Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin.

 


 

Burada şart var bakın..

ALLAH ın bizi zikretmesinin şartı ..Kulun önce onu zikir etmesi ..15:43

Önce kul adım atacak.

Hatırlarsanız hidayetle ilgili Âyetleri açıklarken…

Hidayet kulun ALLAH a adım atmasına karşılık RABbinin ona verdiği Rahmet karşılığıdır…demiştik

Yani adım ‘’Kul’’ dan  gelecek ..

Hatırlarsınız Peygamber Efendimiz (s.a.v.) amcası ile ilgi Ebu Talip ile ilgili olan Âyette de Ey Resûlum sen sevdiklerini hidayete erdiremezsin,hidayet bize aittir.. derken bu gerçeği vurguluyor..

Bknz. İlgili  Âyet

 


Kasas Sûresi 56.Âyet

اِنَّكَ لَا تَهْدٖى مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْدٖى مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدٖينَ

İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâ’u, ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).

Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri daha iyi bilir.

 


Yani adım atmıyor…sistem bunu gerektiriyor..

 


 

ALLAH U TEÂLA kulun adım atmasını istiyor

İşte Ahzâb Sûresi  41-42-43. Âyetlerini anladığınız da ALLAH a yönelirsen..

ALLAH ta sana yöneliyor..

İşte ‘’Salât’’ ın bu bağlamda anlamı ‘’ Yönelmek’’.

 

Namaz derken bir Âyet var ..

Bknz. İlgili Âyet(ler)

 


Bakara Sûresi 45.Âyet

وَاسْتَعٖينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِ وَاِنَّهَا لَكَبٖيرَةٌ اِلَّا عَلَى الْخَاشِعٖينَ

Vesteînû bis sabri ves salâti, ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîne

Sabırla ve namazla yardım isteyin. Ve muhakkak ki o huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

 


 

Vesteînû bis sabri ves salât(salâti), ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîn(hâşiîne).

Bu meallerde oruç ve namaz ile tefsir edilmiş ama.. orjinalinde sabır ve Salât olarak geçiyor..

Salât aynı zaman da ‘’namazın ismi’’..

Şimdi namaz bize Arapçadan değil Farsçadan geçmiş bir kelime..

Namazın asıl  İslâm âlemindeki ismi ‘’Salât’’ tır.. ‘

’Salât’’ aynı zamanda işte biraz evvel konuştuğumuz bağlamda ‘ALLAH’a Yönelmek’’ demektir.

Onun sistematik hale getirilmiş ibadetsel biçimidir…’’Namaz’’

Şimdi ALLAH-U TEÂLA bizden kendisine yönelmemizi istiyor..

Hani ‘’Hanif’’ le ilgili konularda bunu özellikle vurgulamıştık..

Ama  Zikirde de bunu vurgulamıştık..Ama bu kişinin aklına  dünyevi çekiciler den ötürü… demiştik ya her yerde yerçekimi var her şeyi bütün cisimleri çektiği gibi her yerde var… bu unsurlardan ötürü insan ALLAH a çok yönelemiyor ama ALLAH U TEÂLA  kuluna çok iyi bildiği için namazı emrederek.. bunu da günde beş vakit emrederek minimumda en azından …

O yönelmenin olmasını talep ediyor..’’kul’’undan..

Peki ‘’Yönelince’’  ne oluyor ???

Yine Ahzâb Sûresi 43 Âyet bunu açıklıyor.. Son satıra bakın

ALLAH da  Salâtla cevap veriyor ya bu yönelmeye ALLAH ın yöneliş ile cevap geliyor ya..

Bakın bu niçinmiş..

Yuhricekum-(li yuhrice-kum)Sizi ihraç etmek için yani çıkarmak için..

minez zulumâti(min ez zulumâti) zulümattan çıkarmak için zulümat-karanlık demek..

ilen nûr (ilâ en nûri ) nura çıkarmak için…

Bakın ne diyor burada zulümattan çıkarmak için…demek ki herkes zulümattın … Karanlıkların içinde…

Yani insanlığın hali şu anda zulümat bunu nereden anlıyoruz?

Asr Sûre sinden anlıyoruz…

Bknz. İlgili Sûre

Asr Sûresi

Bismillâhir rahmânir rahîm

 


Asr Sûresi 1. Âyet

وَالْعَصْرِ

Vel asr.

Asr a  yemin olsun.

Asr Sûresi 2.Âyet

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ

İnnel insâne le fî husrin.

Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.

Asr Sûresi 3. Âyet

اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr.

Ancak iman edenler, salih amel  işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.

 


 

İllellezîne diye istinâları söylüyor..

Genel bir tablo var..

Ancak şunlar hariç,diyor …âmenû ve amilûs sâlihâti , iman edip salih ameller işleyenler hakkı ve sabri tavsiye edersen hariç diyor..

Demek ki bizim halimiz karanlık..

Bunu bir de nereden anlıyoruz Tîn Sûresinden anlıyoruz..

Bknz. İlgili Sûre;

 


Tîn Sûresi;

Bismillâhir rahmânir rahîm

وَالتّٖينِ وَالزَّيْتُونِ

1.Vettîni ve’z-zeytûni

İncire, zeytine

وَطُورِ سٖينٖينَ

2.Ve Tûr-i sînîne

Sina dağına ,

وَهٰذَا الْبَلَدِ الْاَمٖينِ

3.Ve hâzel beledil emîn.

Ve şu emîn beldeye yemin ederim ki,

لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ فٖى اَحْسَنِ تَقْوٖيمٍ

4.Legad (kh)âlagnel insâne fî ehseni tagvîm.

Biz insanı en güzel biçimde yarattık.

ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِلٖينَ

5.Summe radednâhü esfele seefilîn.

Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık.

اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ

6.İllellezîne eemenû ve amilu’s-sâlihâti felehum ecrun ğayri memnûn.

Fakat iman edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.

فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدّٖينِ

7.Femee yukezzibuke bağdi biddîn.

Artık bundan sonra, ceza günü konusunda seni kim yalanlayabilir?

اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِمٖينَ

8.Eleysellâhu biehkemil hâkimîn.

ALLAH, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?

 


 

Vettîni ve’z-zeytûni dan diyor..

Biz diyor.. 4. Âyet ehseni tagvîm olarak insanı yarattık diyor.5.Âyet Summe radednâhü onu redettik .. esfele seefilîn.. aşağıların en aşağısına redettik diyor..

İşte bu rededilme haline gönderilme haliyle bunun neden olduğunu Âdem kıssası meselelerinde çok iyi açıklamıştık..

Adem ve onun belindeki zürriyetinde olan insanlık…

İlgili Âyet

 


Araf Sûresi 172. Âyet;

وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَنٖى اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلٰى شَهِدْنَا اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِلٖينَ

Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîne

Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allah): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

 


Cennette her şey serbestti….

Tekbir emir vardı..

Şu ağaca yaklaşma..

Bu emire bile uyulmadığı için.. Âdem ve zürriyeti.. Dünyaya ne yapıldı ..indirildi..

‘’esfele seefilîn’’ in bir anlamı da o..

İşte bu dünyaya sefillerin en sefiline ‘’esfele seefliîn’’ indirilmiş olan insan…Asr Sûresine göre hüsranda buradaki ne göre(Ahzâb Sûresi 43. Âyet) zulümatta..

İşte bu zulümatta olan insanı nura çıkarmak aydınlığa çıkarmak için de ALLAH U TEÂLA da ‘’Salât’’ ediyor.. Ama ön şart yine bizde.. Diyor ki .. önce sen bana yöneleceksin…

İşte Fezkurûnî ezkurkum (Bakara Sûresi 152. Âyet)

ALLAH ta bir kulunu zikrettiği zaman zaten onun üzerine en büyük nimettir..

Salât ettiği zaman işte ‘’Salât’’ şeklinde yöneldiği zamanda ‘’O’’ müthiş bir ikramdır… 21:44

Sadece ALLAH mı yöneliyor…

Hayır Melekleride..

Bakın Âyette ne diyor???

ve melaikete hu… oradaki ‘’hu’’  ne onun Melekleri yani ALLAH ın Melekleri..bakın çok ilginç önce ALLAH Asıl olan ALLAH ve onun Melekleri de..

Şimdi ben buradan şunu anlıyorum …

Önce ALLAH  ‘’Salât’’ ediyor..

Şimdi  ‘’Mukarrebun Melekler’’ de bu olaya şahit.. yani yakîn olan ALLAH a Meleklerde bu olaya şahit..

Emir etmesine gerek yok..!!Onlara..

Onlarda kendi konumlarınca ‘’Salât’’  ediyorlar…

Görüyorlar ya ALLAH ın Salât ettiğini  buranın itibariyle Nebiyin  üzerine …

Nebiyin üzerine Salât ettiğini görünce onlarda kendi konumlarınca Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e ne yapıyorlar ?!

Salât ediyorlar…ama onların Salâtı ALLAH U TEÂLA Salâtından  daha farklı tabiki..

Herkes kendi konumunca ediyor…

İşte sizin dediğiniz gibi Meleklerin Salât ıtıda; istiğfar olabilir ,destek olabilir, dua talebi olabilir..

Yada kendi Alemlerinin değerli unsurlarıyla olabilir…

Bu Salâtı anlamak için yani bunlar çok yüksek değerde şeyler yeryüzünde yaşayan insanların bunu anlamasını çok zor… ama anlaşılabilir hale getirilmek için bir nur gibi düşünebilir…

Yukarıdan aşağı inen bir nur..

Şimdi ALLAH U TEÂLA yukarda mı? Haşa

ALLAHU TEÂLA bütün kainata vacib olmuş mekana yani..

Hatta şöyle deniliyor..

ALLAH her yerde hazır ve nazır bile demeyin..Herşey ALLAHta hazır ve nazır deyin.. deniliyor..

Âyet El Kürsi de de ‘’O’nun kürsüsü’’ Vesia—Vasi olduğu kapladığı yayılarak genişlediği kapsadığı semavat ve arzı ..kapsadı diyor..

Yani ALLAH U TEÂLA nın Haşa tek bir mekanı yok..

Ama El Aliyy Esmasının tecellisi buna işaret ediyor ki ‘’ulvi’’ değerler yukarıdadır..

İş yerlerindeki idare bölümleri(Müdürün odası gibi) en yukarıda oluyor..  O hiyerarşinin bir ifadesi olarak..

Şimdi bakın burada ne diyor??

alen nebiyyi(Ahzâb Sûresi 56. Âyet) (alâ en nebiyyi)- alâ-üzerine demek..

Bir şeyin alâ ismiyle söylenebilmesi için o eylemin yapanın daha yukarıda olması lazım ..

Mânen daha yukarıda olması lazım..

Eğer ‘’Salât’’ ta yukarıdan ediliyorsa.. yukarıdan aşağaya gelen bir sistem olması lazım.işte bunun bir Nur olarak algılanabilir..

Nur u sakın ışık gibi algılamayın..

Nur inanılmaz yaptırımların olduğu olağan üstü güçlerin olduğunu bir enerji gibi düşünün..

Bu Nur Sûresinde açıklanıyor..

İşte bu Nur gibi şey yukarıdan aşağı iniyor…

Kime iniyor bu Âyete göre Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) in üzerine ..

Meleklerde şahit oldukları şey üzerine onlarda Salât ediyorlar..

Buraya tekrar döneceğiz..

Peki biz şahitmiyiz?? bu olaya…Değiliz…

Biz ancak ALLAH ın öğrettiği ile öğrenebiliyoruz …

Kur’ân-ı Kerîm o yüzden kıymetli dedik ya..

Bizde bunu nereden öğreniyoruz?!

Kur’ân-ı Kerîmden öğreniyoruz..

ALLAH U TEÂLA haber veriyor..

Diyor ki: BEN ve Melekler Salât ediyor…(Ee) siz ne duruyorsunuz … yâ eyyuhâllezîne âmenû ;ey iman edenler… sizde bunu yapın…

 Bak burada mü’minler denemeyip de iman edenler demiş olması…eyleme dikkat çekiyor…

 Mü’min ism-i faildir..  yani fiili yapan kişidir… isimdir … yâ eyyuhâllezîne âmenû dediğinde..

 ’ âmenû ‘’orada fiildir… Yani iman etme fiiline vurgu var …

 Bakara Sûresini ilk Âyetlerini işlerken hatırlarsanız ..

 Bknz. Bakara Sûresi 1-5.Âyetler.

 


Bismillâhir rahmânir rahîm.

الم

Elif lam mim

ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فٖيهِ هُدًى لِلْمُتَّقٖينَ

Zalikel kitabu la raybe fıh hudel lil muttekıyn

O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.

اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Ellezıne yu’minune bil ğaybi ve yukıymunas Salâte ve mimma razaknahum yunfikun

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan ALLAH yolunda harcarlar.

وَالَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Vellezine yu’minune bi ma unzile ileyke ve ma unzile min kablik* ve bil ahırati hum yukınun

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.

اُولٰئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Ulaike âla hudem mir rabbihim ve ulaike humul muflihun

İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidÂyet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

 


Takva muttakiler sıfatı söylerken (Bakara Sursi 3. Âyet )onlar gaybe iman ederler diyor…

‘’Ellezıne yu’minune bil ğaybi’’diyordu .. Bu da bizim için gayb.. Ama ALLAH-U TEÂLA da bize Kur’ân-ı Kerîm  de gaipten haberler verdiği için biz gerçekleri, hakikati ancak haber verme yoluyla alıyoruz.. işte zikir bu Kur’ân-ı Kerîm  bu yani..

Melekler şahit… bir şeyi  gördüğün zaman iman etmezsiniz biliyor musun ?!

Şu cep telefona iman eder misiniz?

Yok canım iman etmezsiniz ..görüyorsunuz bakın..

İman daha gaybî meselelerdedir…

Gördüğünüz zaman yakîn olursunuz…ALLAH ve Meleklerin Salât etmeside ..bizim için gayb ama Melekler şahit..

Yakînen inanıyorlar ama bize düşen ne??

Bu anladığımız olayın gereğini yerine getirmek …tekrar ediyorum…

ALLAH ve Melekleri Salât ediyor ..ALLAH-U TEÂLA diyor: yâ eyyuhâllezîne âmenû siz ne duruyorsunuz?!!!

 İman edenler gayba inandınız mı inandınız..Sallû – O zaman Salât getirin ..kime ‘’aleyhi’’ ona  bakın hitap direk bize arkadaşlar..

O na Salât edin .. Ee Peki biz nasıl Salât edeceğiz… Bak âla diyor üzerine Salât edin..

Ya biz onla Haşa onunla aynı seviyede değiliz..

Ondan hiç yukarıda değiliz..Nasıl âla onun üzerine Salât edeceğiz?!!

Biz onu arındırıcı, temizleyici, rahmet edici pozisyonunda değiliz…O bizi temizliyor..

İşte bu Salâtın hakikatını anlamak ve bunu eyleme geçirmek çok zor olduğu için biz bunu ALLAH-U TEÂLA ya havale ediyoruz….

Nasıl havale ediyoruz???

İşte Allahumme salli âla seyyidina Muhammed diyoruz..

Kimden öğrendik? biz kendimiz bulmadık…

Yine ALLAH ın Resûlunden (s.a.v.) öğrendik..

İşte bu âyet gelince ya ALLAH ın Resûlu (s.a.v.) biz sana nasıl Salât edeceğiz ? denildiğinde..

ALLAH ın Resûlu (s.a.v.)  namazlarda okuduğumuz salli barik duâlarını Sahabe Efendimize (r.a) öğretmiş..

Yani biz dinimizi ne güzel bir kanaldan öğreniyoruz… 29:48

Bknz. İlgili Âyet

 


Bakara Sûresi 151. Âyet

كَمَا اَرْسَلْنَا فٖيكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكّٖيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ

Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûne

Nitekim size, aranızda (görev yapmak üzere), sizden (kendinizden) bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi tezkiye  etsin, size Kitap’ı(Kurânı Kerim’i) ve hikmeti öğretsin ve  bilmediğiniz şeyleri öğretsin..

 


O size Âyetleri okur… hikmeti öğretir.. size bilmediklerinizi öğretir..

Sizi temizliyor size bilmediklerinizi öğretiyor….Bunu bilmemiz mümkün değil..

Yani biz gaybi Arş-ı Âla nereden bileceğiz..

ALLAH ın ve Meleklerin O na Salât ettiğini.. O na Salât etmemizi de söylüyor..Ee ne yapacağız adres Nebi..

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) anlatıyor bize nasıl yapacağımızı böyle deyin diyor…

Şöyle demiyor sizin bana Salât etmeye gücünüz yetmez demiyor… Böyle deyin diyor…

Zaten kelimelerin anlamına bakınca anlaşılıyor.. Ne yapmamız gerektiği..

Yani bizim gücümüz kuvvetimiz kudretimiz takatimiz Salât etmeye yetmez.. Biz de etmemizde gerek..

İşte ALLAH a havale ediyoruz…

Allahümme’’Ey ALLAH ım’’   Salât et kime salli âla üzerine…

Salavâtla ilgili birkaç şey daha söylemek istiyorum..

Biraz yayılalım..

Çok fazla konuyu söyleyince kavramlar ağır oluyor..

Hicr Sûresinin son Âyet(ler)ine bakalım İnşaallah..

 


Bknz. İlgili Âyetler

 


Hicr Sûresi 98. Âyet

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِدٖينَ

Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidîne

Öyleyse Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.

 


Hicr Sûresi 99. Âyet

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَقٖينُ

Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakînu

Ve sana “yakîn” gelinceye kadar Rabbine kul ol!

 


 

Hicr Sûresinde de müthiş konular var..ALLAH-U TEÂLA öyle muhteşem yapmış ki.. Bir Sûre bakıyorsun herşey burada diyorsun.. Sonra başka bir Sûresiyle alakadar oluyorsun… Sonra bu da müthişmiş.. Yani neler var..neler ..

(…..)

Va’bud-kulluk et rabbeke Rabbine kulluk et hattâ şuna kadar,bir şeye kadar denir.. ye’tiyekel sana gelinceye kadar..sana bir şey gelecekmiş..

el yakîn ‘’ yakîn’’ gelinceye kadar.. sana ‘yakîn ‘ gelinceye kadar RABbine kulluk et…

Şimdi bunun tefsirlerde genellikle şu oluyor.. buradaki gelecek olan yakîn in ölüm olduğu söyleniyor.. doğrudur oda bir yakîn dir…

Yani yakîn ne demekti???

İmanın üstünde gerçeklerin çok üst boyutlarıyla görürcesine anlaşılmasıydı..

İmanın daha net olan bir kısmıydı.

Ölümüde ondan saymışlar..

Birde hadise dayanıyor aynı zamanda …

Kıyamette bir yere yakîn olabilir..Kıyamette bir kişinin ecel gelip ölmeyecekse.. kıyamet gelince ölecek.. Tabi oda bir yakîn denebilir ama yakînin gerçek anlamına baktığınızda çok yüksek idrak olarak düşünün onu oda yakîn dir…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in bir sözü var…Ölmeden evvel ölünüz…diyor..

Yani ölüm yakîn se demek ki ölmeden evvel de yaşarken de ölüm anlamında yakîninde de tecrübe edinmesi bu Hadise göre mümkün aynı zamanda…

Önceki Âyete baktığımızda…

 


Hicr Sûresi 98. Âyet

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِدٖينَ

Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidîne

Öyleyse Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.

 


 

Fe sebbih bi hamdi rabbike  tesbih et ne ile hamd ile  RABbini hamd ile…

Ve kun oldur o emir… mines sâcidîn… sâcid secde eden demek   sacitlerden ol …yani bunu ibadet olarak getirirsek namaz kılanlardan ol…

Hemen arkasından ne deniliyor?

Hicr Sûresi 99. Âyet

Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakîn(yakînu).

RABbine kulluk et yakîn gelinceye kadar…

Demek ki sâcidlerden olduğumuzda…

Kulluk etmek, ibadet etmek sadece namaz kılmak değil..

Secdenin alt anlamında; ALLAH U TEÂLA a boyun eğmek, O nun bütün emir ve yasaklarına tevazu göstermek, kibirlenmemenin zıttı olarak vardır ama… özel anlamıyla Salât dediğimizde namaz kılmak dediğimizde de bu uyar ..

Genel anlamıyla ; Demek ki secde edenlerden olup ta ALLAH U TEÂLA ya yöneldiğimizde demek ki ‘’bir şey’’ geliyormuş.. Gelecekmiş..

ye’tiye ke; sana gelecekmiş… Sen ulaşmayacaksın dikkat edin bakın..!!

Sana gelecek yakîn denilen  anlama imkanımızın çok fazla olmadığı bir şey …  (lütuf ,rahmet…)

İşte bu işlediğimiz Ahzâb Sûresi 43 ve 56 ncı Âyetlerde de buna bir işaret var…

Yani sen ALLAH a yönelince ALLAH ta sana yönelmiyor mu?!!İşte bu da yakîn den bir kısım.. sana yakîn gelinceye kadar..diyor..

Bunun tabi şubeleri var…

Eğer sen namazda… secde etmeyi namaz olarak bir boyut olarak alırsak…

Sen ALLAH a güzel doğru bir şekilde… ezbere değil… namazımı kılayım ya  değil de

ALLAH a güzel kulluk etmek adına  konsantre bir şekilde ihsan üzerine yöneldiğin de  yani  salât ederek.. sen Salât ediyorsun ya… namaz kıldığında…

ALLAH U TEÂLA dan da sana salât geliyor demek ki…Lütuf geliyor, ihsan geliyo, rahmet geliyor destek geliyor Nur geliyor ismine ne dersiniz..diyin..

Yukarıda çok büyük bir gerçeklilik var…Bunlar bizim anlayabileceğimiz kelimelerle bir şeyler… işte o gelinceye kadar diyor namaz kıl…

Öğle; namaz kılmak için bizimle temiz olmamız gerekiyor…..De mi??? yönelmek içinde….Ben cinleri ve insanları ancak ne için yarattım… ibadet etsinler diye de geçiyor kulluk etsin diye de geçiyor…

Bknz. İlgili Âyet

 


Zariyat Sûresi 56. Âyet

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ Ve mâ hâlaktul cinne vel inse illâ li ya’budûni.Ve Ben, insanları ve cinleri ,Bana kul olsunlar diye yarattım.

 


 

ya’budûneabd kelimesi ; Türkçe ye 2 Şekilde tercüme edilmiş.

Ya ibadet etsinler diye… Aynı Fatiha Sûresi olduğu gibi.. İyya ke na’budu olduğu gibi

Ya da kulluk etsinler diye… Kulluk etmek ibadet etmeyi de kapsıyor.. Çünkü aslında 2 side aynı şey..

Kafalarda İslami terminaloji diyim..İnsanların oluşturduğu terminoloji de ibadet namaz oruç zekat gibi kapsayan ritualler gibi algılanmış.. ama kelimenin aslında kulluk genel bir kavram yapılan ibadetsel ritualler ise bunun sistematik  şeriatı kısımları.. asıl olan ALLAH a  kulluk etme nin boyutu…

İşte oradaki biraz evvelki Hicr Sûresinin sonunda da ..kulluk et yakîn gelinceye kadar… ama ben biraz daha özele indireyim.. daha anlaşılır boyuta geldi.. Salavât kelimesi Salât kelimesi, namaz anlamına da geliyor ..ALLAH ın  kullarına ettiği Rahmet olarak ta oluyor..

İşte o ikisinin  birleştiği yeri söylüyorum şu an…Farklı bir boyuttan anlatıyorum.. demin genel bir boyuttan söyledim şimdi daha özel bir boyutuyla söylüyorum…

Sen ALLAH a Salât ile yakînlaştığın da ALLAH ta sana Salâtla yaklaşıyor..

İşte Hicr Sûresinin sonunda da buna bir işaret var…

Bir Hadis-i Kutsi var…

Hadis-i Kutsi de diyor ki; ALLAH -U TEÂLA..

Hadis-i Kutsileri biliyorsunuz değil mi?

Bir Âyetler var…ALLAH U TEÂLA nın Kur’ân-ı Kerîm da net söyledikleri birde Hadisler var Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)in kendi ağzından  çıkanlar…

Bir de Hadis-i Kutsi var…

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ALLAH-U TEÂLA  diyor ki diye başlayanlar hadis kitaplarındaki…

Ya da yekûlûne diyor ki diye başlayanlar var..

Bunlar da ALLAH-U TEÂLA nın Resûlune söylediği bizzat söylediği ama Kur’ân-ı Kerîm de yer almayan Hadisler var..Buna Hadis-i Kutsi deniyor..

Bu Hadis-i Kutsiler Buhari gibi Müslim gibi Sahih Buhari gibi kitaplarda çok net yer almış şeylerdir..Yani şüpheli şeylerden değildir…

Hadis-i Kutsi  diyor ki ;ALLAH U TEÂLA , ben namazı ikiye ayırdım yarısı ‘’Ben’’im için yarısı ‘’Kul’’um içindir…

(….)

Namazı taksim ettim 2 kısım olarak  yarısı ‘’Ben’’im için yarısı ‘’Kul’’um içindir…

Namaz dediğimizde Salât dediğimizde … olay bugün ki anlattığımız şeyle ilgili..

Bunu Fatiha Sûresi olarakta yorumlamışlar.. Fatihanın yarısı ‘’Ben’’im için yarısı ‘’Kul’’um için..Oradaki biyologlar öncekilerden biliyorsunuz ALLAH-U TEÂLA yı övüyor..El hamdu lillâhi rabbil âlemin; Er rahmânir rahîm; Mâliki yevmid dîn … kısımları ’Ben’’im için gibi anlaşılıyor o diğer kısımları ise ’Kul’’um için..

Şimdi Fatihasız Salât olmaz kısmından ..Bunu Fatiha içinde açıklanmış …Çok doğru çünkü bizim dediğimizi destekliyor …Fatihadan girelim namazı öyle şey yapalım…

Sen İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn diyorsun ..

iyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn derken ALLAH a yöneliyorsun..

İyyâke nestaîn derken yalnız senden  yardım dileriz derken sen ALLAH a yöneliyorsun..

El hamdu lillâhi rabbil âlemin; Er rahmânir rahîm; Mâliki yevmid dîn derken de ALLAH ta sana ne yapıyor??

İkramını ediyor..Sen isteyince RABbim vermez mi?

Bu anlamında..

Hadis-i Kutsi de de ben ‘’Kul’’uma  istediğini verdim diyor.. Fatihayla bu..43:13

Ama genel anlamında ‘‘Salât ”dediğimiz de yani sadece Fatiha değil.. namaz değil genel Salât  dediğimizde bu dediklerimizi destekleyen bir şey oluyor… yani Salâtı ben  iki kısma ayırdım .. yarısı ‘’Ben’’im için yarısı ‘’Kul’’um için..

Yani sen Salâtı ALLAH için yapıyorsun..

ALLAH U TEÂLA nın ihtiyacı olmadığı halde bakın.. Yanlış anlamayın… ALLAH için derken.. ALLAH a  yönelip kulluk gayret içerisinde yapıyorsun..

Hicr sûresi 99. Âyetler deki gibi… bana kulluk edin sana yakîn gelinceye kadar

Yönelme anlamında Salât ediyorsun…

ALLAH U TEÂLA da sana  ‘’O’’ Salât la kendi Salâtıyla Nuruyla Lütfuyla Rahmetiyle karşılık veriyor…

Bu Hadis-i Kutsi ile desteklemek istedim…

Arkadaşlar biz ‘’temiz’’ değiliz…’’Temizlenmek’’ için yaşıyoruz… Aslında biz ‘’temiz’’ idik..

Bu temizliği maddi kirlilik anlamında söylemiyorum..

İmandaki Kemâliyet  anlamında söylüyorum…Siz  imanda Kamîl değilseniz..

Şirkle düşünme ve ibadet etmeyi yakîn olursunuz…

Bakın yaşamak var.. birde ibadet etmek var …

Değişik bir âlana  gireceğim lütfen demek istediğimi çok iyi anlayın…

Bunu hep bahsettiğim de ikazlar geliyor ama ne demek istediğimi anlarsanız çok iyi yaparsın…

Duhâ Sûresinde diyor ki;

 


Duhâ Sûresi 7. Âyet

وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدٰى Ve vecedeke dâllen fe hedâ. Ve seni dalâlette buldu sonra hidayete erdirdi.

 


 

Ve vecedeke dâllen fe hedâ. Diyor..

ALLAH U TEÂLA Resûlune(s.a.v.) söylüyor..

Biz seni bulmadık mı?

Dâllen-dalâlette bulmadık mı?

fe hedâ-Hidayet etti..

Şimdi burada dâlalette olmak.. Bizim gibi sapkınlık ,sapıklıkta olmak değil..

Ama ALLAH tan bakıldığında yine de dâlalet..

Nereden bakacağız..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) baktığımız yerden bizim imanımızın yani Müslüman olmuş halimizde imanımızın en kâmil olmuş noktası bile Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kıyaslandığında ne yani ???!!!

Ama ALLAH tan bakıldığın da kamil iman,din,şeriat bildirmeden yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bile seni dâlalette  buldukta sana  hidayet etmedik mi? Diyor..

 Şimdi ALLAH ın Resûlu (s.a.v.) bile… dâlaleteyken..bizim eksik yanlarımızla da çok temiz olmamızı mümkün değil…

Bizi ne  temizliyor??

İşte Âyetler temizliyor..

Âyetleri öğrenirsek  idrak edersek ve yaşarsak daha da temiz oluyoruz..

Sünnetler temizliyor..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nasıl olayları anladığının ve yaşadığını duyar ve yaparsak temizleniyoruz..

Âyetler , hadisler sonra kendimiz tefekkür ederek, düşünerek, imanımızı artırıcı faaliyetlerde bulunduğumuzda ne yapıyoruz ?? Temizleniyoruz..Üstüne üstlük ibadetlerin amacı bu…

ALLAH-U TEÂLA ya yöneldiğimiz de ALLAH-U TEÂLA bize o Salâtıyla ne yapıyoruz..

Temizleniyoruz..

Bakın bu seferde ALLAH bizi temizliyor..

Hem yakînlığı oluşturmuş oluyorsun ..

RABbinle senin arandaki duygusal diyaloğu iletişimi kuvvetlendirmiş oluyorsun..

Hem de ikram sahibi olan ALLAH yani Rahim olan ALLAH’ta sana Nuruyla Salât Nuruyla tecelli ederek senide temizliyor..

Nereden anlıyoruz temizlendiğimizi..

İşte demin okumadık mı? Ahzâb Sûresi 43. Âyeti

 


Ahzâb Sûresi 43 Âyet

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.

 


Seni zulumâttan  nura çıkarmak için diyor… Bizim bulunduğumuz zulumât..bahsettiğimiz imani değerlerde ALLAH a yönelişimizdeki eksik olan kısımlardan oluşan bir karanlık.. Bir de dünyada yaşıyoruz.. esfele seefilîn. (Tîn Sûresi 5. Âyet) aşağıların aşağısı..

Salâtta bu işe yarıyor..

Şimdi ikinci kısma geçelim..

Allahumme salli  âla diyor.. Birinci emir bu..

Şimdi ikinci emire geldik..

  • Ahzab Sûresi 56. Âyet
  • İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).

sellimû teslîmâ(teslîmen)—Sellim emirdir Arapçada emiri hazır denir buna..Şöyle yap emridir..

Buradaki emir aslı sellim..Sellim Selâm ver demek…

Nur Sûresi 27.Âyet ve 61. Âyette geçiyor..

İlgili Âyetler;

 


Nur Sûresi 27. Âyet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتّٰى تَسْتَاْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلٰى اَهْلِهَا ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedhulû buyûten gayra buyûtikum hattâ teste’nisû ve tusellimû alâ ehlihâ, zâlikum hayrun lekum leallekum tezekkerûne

Ey âmenû olanlar! Evlerinizden başka evlere, izin isteyip ev halkına selâm vermedikçe (içeri) girmeyin. Bu, sizin için hayırdır. Umulur ki; böylece tezekkür edersiniz.

 


Nur Sûresi 61. Âyet

لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرٖيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلٰى اَنْفُسِكُمْ اَنْ تَاْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اٰبَائِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اُمَّهَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اِخْوَانِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخَوَاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَعْمَامِكُمْ اَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اَخْوَالِكُمْ اَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ اَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُ اَوْ صَدٖيقِكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَاْكُلُوا جَمٖيعًا اَوْ اَشْتَاتًا فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰى اَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون

Leyse alel a’mâ haracun ve lâ alel a’raci haracun ve lâ alel marîdı haracun ve lâ alâ enfusikum en te’kulû min buyûtikum ev buyûti âbâikum ev buyûti ummehâtikum ev buyûti ihvânikum ev buyûti ehavâtikum ev buyûti a’mâmikum ev buyûti ammâtikum ev buyûti ahvâlikum ev buyûti hâlâtikum ev mâ Melektum mefâtihahû ev sadîkıkum, leyse aleykum cunâhun en te’kulû cemîan ev eştâtân, fe izâ dahaltum buyûten fe sellimû alâ enfusikum tehıyyeten min indillâhi mubareketen tayyibeten, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum ta’kılûne

Âmâ (kör) olana bir güçlük yoktur. Ve sakat olana, hasta olana bir güçlük yoktur. Ve size de evlerinizde veya babâlarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcâlarınızın evlerinde veya hâlalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz (yerlerde) veya arkadaşlarınızda yemek yemenizde bir güçlük yoktur. Topluca veya ayrı ayrı yemeniz de size günah değildir. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize Allah’ın katından mübarek ve tayyib bir selâm ile selâm verin! İşte böylece Allah, size âyetlerini açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.

 


Evlerinize girdiğiniz de Selâm verin diyor.. tu sellimû(Nur Sûresi 27. Âyet) aynı kelime..

Bazıları buna teslim olun anlamına vermişlerde oda var derinlerinde ama Kur’ân-ı Kerîm daki ifadesiyle sellim Selâm ver demektir ..bu çok net…

Bunu neden vurguluyorum..!!!

Bu sohbetleri dinleyenler var şu meal de söyle söylenmiş..siz niye söylüyorsunuz..demeyesiniz diye bunu şey yapıyorum..

Birinci anlamıyla Selâm ver demek..

Birazdan bunu neden böyle olduğunu anlayacaksınız..

Çok netleşecek..

Selâm verin kime ?

Resûlullah (s.a.v.)e.. Yani Nebiyye.. Selâm verin ..nasıl bir Selâm??

Teslimiyetli bir Selâm .. 50:10

Teslim haliyle bunu birazdan açıklayacağım..

Şimdi Selâm kime verilir canlıya verilir..

Es Selâmu aleykum.. burada Selâm verin diyor..

Buradaki ifade Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) e …

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  hayatta değil.. Ama Selâm verin diyor..

Âyet- i Kerim de diyor ki..;Siz diyor ALLAH yolunda öldürülenlere, ölenlere ölü demeyiniz..

Onlar Haydırlar..

Bknz. İlgili Âyet

 


Bakara Sûresi 154. Âyet;

وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ اَمْوَاتٌ بَلْ اَحْيَاءٌ وَلٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvâtun, bel ahyâun ve lâkin lâ teş’urûne.

Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz, farkında olmazsınız.

 


Diridirler ,canlıdırlar ve lâkin lâ teş’urûn fakat siz şuurunda değilsiniz..

ALLAH yolunda ölen bir kişi bile ‘’Ölü’’ demeyin diye bir emir varken..

ALLAH ın Resûlu(s.a.v.) Hatimien Nebiyye bizim ölü dememiz doğru değil.. Hay..ama biz şuurunda değiliz..

Yani başka bir boyutta diriliği var..

Zaten Umreye gidenler Hacca gidenler tavsiye ediliyor..biliyorsunuz..

Medine gidipte Ravzaya geçipte Peygamber Efendimizin(s.a.v.) huzuruna gelindiğinde sanki oradaymış gibi Selâm verin.. sizi görüyor gibi ve Selâmı alıyor gibi..

Zaten buda  hadislerde  Peygamber Efendimizin(s.a.v.) Sahabe Efendilerimize (r.a) mıza tavsiyesi..

Bana geldiğinizde beni görüyormuş gibi Selâm verin diyor..

Aynı şekilde Sahabe Efendilerimiz (r.a) sormuş.

Ya Resûlulah (s.a.v.) demiş tama şuan sana Selâm veriyoruz.. emir ama .. siz dünyanızı değiştirdikten  sonra ne yapacağız? Demiş

Demişki;

ALLAH; Peygamberlerin cesetlerini  toprakta çürümesini men etmiştir.diyor..

Biz nasıl Selâm vermeliyiz..?? Âyete göre ..

Aynel yaşıyormuş gibi Peygamber Efendimizin(s.a.v.)

Bu konuları çok iyi biliyorsunuz ama ben yine de izah ediyorum.. Hayattaymış gibi Selâm verilecek..

İyi de Nereye vereceğiz…?Görmüyoruz nasıl vereceğiz?Teslimen denilen kelime bunu açıklıyor..

Teslimen – Arapça da hal denilen bir kelime.. Hal o fiili nasıl yapacağının göstergesidir..

Ben işe gittim nasıl gittim.. yürüyerek gittim türkçede de öyle bu yürüyerek kısmı ..hal..

Nasıl yaptın  yürüyerek..

Ben evde  erkenden uyudum..Nasıl uyudum çok mithat halde yürüdüm ve erkenden .. işte bunu hal açıklıyor..

Hangi hal üzerine olacağınızı..

Teslimen de  nasıl Selâm vereceğimizi izah ediyor burada..

Şimdi teslim kelimesinin birçok anlamı var..

Burada şu  var…

Türkçede postacı  mektubu adrese teslim etti diyoruz..

Burada aynı kelime ..Teslim diyor ya aynı kelime..Teslim hedefe ulaştırmak anlamına geliyor..

Yani nokta atışı.. yani biz Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) e öyle bir Selâm vereceğiz ki tam hedefine  ulaşacak şekilde.. yani havaya vermeyeceğiz.. uzaklardaki bir Resûle(s.a.v.) bir Selâm vermeyeceğiz..Teslimen diyor ya  adrese teslim bir Selâm vereceğiz.. yani görür gibi yani karşımızda gibi..

Bak bunlar benim tavsiyelerim değil..

Bunlar Âyetin incelikleri..

ALLAH U TEÂLA nın istedikleri.. Kendi kafamdan bir şey söylemiyorum..

Görür gibi vermek gerekiyor..

Yani Peygamber Efendimiz (s.a.v.) karşımızda Selâm vereceğiz

Peki  bunu nasıl olduğunu yine Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)den öğreniyoruz..

Hani  Sahabe Efendimiz(r.a) demiş ya biz sana nasıl Selâm vericez..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)de diyor ya; ALLAHumme salli âla seyidine muhammedin ..

Diyor..Namazlarda.. Burada da Selâm verceğiz.. tamam sen hayattayken Selâm veririz diyorlar ama ölünce nasıl vereceğiz..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) işte onu da açıklıyor..

Esselatu Vesselâmu Aleyke Ya Rasul ALLAH

Esselatu Vesselâmu Aleyke Ya Habib ALLAH

Esselatu Vesselâmu Aleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin

Esselatu Vesselâmu Aleyke Ya Nûra ‘Arşillâh.

Hepsi değil bunların.. bunlardan birisi.. Esselatu Vesselâmu Aleyke Ya Rasul ALLAH mesela.. Nebiyyi ALLAH..gibi..

Esselatu Vesselâmu Aleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin..

Evvelkilerin ve Ahirlerin Seyidi Efendisi anlamında…

Nûra ‘Arşillâh-Arşın Nuru..

Arşın onun Nuruyla vesile olarak aydınlandığı anlamına geliyor..

Bunlar ifadeler ..Ama özü.. Esselatu Vesselâm demek.. Yani karşında gibi..bu pek bilinmeyen bir konu.. başka bir yerde okumadım..

Salât ı ikiye ayırırsak.. fiiliyat olarak eylem olarak söylüyorum..

Allahumme salli  âla seyidine Muhammed demek var..Burada hitap kime ???

ALLAH a..

Bakın  Rasullaha(s.a.v.) değil burada Hitap ALLAH a..havale ediyoruz dedik ya..

Allahumme demek ‘’ey benim ALLAH ’’ ım demek.. salli alâ onun üzerine sal.. Salavâtı sal.. rahmet et..Salâtı indir… kimin üzerine Seyidine Muhammed.. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

Bunun gibi ifadeler var.. yüzlerce hadis kitaplarında ifade var..

Ama 2 ye ayırıyoruz bakın..

Çok kolay bir yöntem… Allahumme ile başlayanlarda.. bu âyete göre Salât edin..salli âla kısmı tecelli ediyor.. Selâm kısmı var.. Esselatu VesSelâmu dediğimiz kısımlarda da Âyetin 2. Kısmı tecelli ediyor..

Ona Selâm verin kısmı..

Birincisinde Hitap yöneliş ALLAH a… ikincisinde direk olarak.. Peygamber Efendimiz (s.a.v) e 57:13

Esselatu VesSelâmu Aleyke –‘’ ke’’ demek sen demek.. Senin üzerine olsun…Bak biz karşımızda Selâm verirken .. Es Selâmun aleykum.. Selâm sizin üzerinize olsun diyoruz.. Vesselâmu Aleyke de direk hitap var birebir.. Yani kelimelerde gizli..

Yani bundan sonra rica ediyorum.. Âyetleri yaşayacağız..biz burada sevap olsun diye aa ne güzel zaman geçirdik..aa ne güzel feyizli sohbet oldu diye.. Burada değilsiniz.. Ya da dinleyenler bu maksatta değil..Kurana yönelenlerde bu konumda değil… AA bunu öğrendik tamam yaşayalım..

Âyetin ilk kısmı.. Bizim ALLAH a yönelmemiz… ALLAH ın ve Meleklerin O na karşılık vermesiyle ilgili bir idrak…İkinci kısımda madem ki ALLAH  ve Melekleri Resûlune  Salât ediyor .. Benim de etmem gerekiyor..Günün büyük bir kısmında.. Salât etmem ve Salavât getirmem  gerekiyor..

Salât getir Salavât getir ortalığa atılan bir laf gibi..

100 lerce çekiliyor..Resûlullaha (s.a.v.) bir yöneliş yok..

100 lerce çekiliyor ALLAH a bir yöneliş yok.. ALLAH tan talep yok…

Ezbere Salât getirirsem cennete giderim.. Sefahatine nail olurum..

Yani anlaşılmıyor arkadaşlar.. Yani idrak edilmiyor arkadaşlar.. Yani ALLAH U TEÂLA burada anlatıyor..

Ne yapmamız gerektiğini.. Ya ALLAH a havale edeceksin oradan  Resûlune Salât etmesini isteyeceksin..

Sen edemezsin senin konumun ona direk Salât etmene uygun değil..

Yukarıda ya da Selâm edeceksin… Selâm vereceksin…bir yere girdiğin  gibi Selâm vereceksin.. Tabi daha edepli olacaksın tabiki .. Ve bu Selâm vermede rastgele havaya değil.. Resûle(s.a.v.) Selâm olsun … Hayır burada Âyeti Kerime de diyor ki.. Teslimen diyor..  Karşında görür gibi..Bu da Âyete imandır..

ALLAH yolunda ölenlere ölüler demeyiniz..onlar diridir..(Bakara Sûresi 154. Âyet)

Herhangi bir kuluna diyemezken..Resûle öldü diyemezsin. İstersen de. Ben karışmam..

(….)

Salâtta hitap ALLAH a …ALLAH a hitap ediyorsun ALLAH ta görevlendirdiği Seyyar Melek denilen(Hadis-i Şeriflerde) onu bana ulaştırır.. Ama Selâm da öyle değil… Direk ilişkin var senin… Meleğe ne gerek var.. araya niye giriyor Melek.. aley‘’ke’’ sana diyorsun… şimdi daha iyi anladığınız değil mi?

Hadis-i şerif  te diyor ki; Nerede olursan ol.. Görür gibi Selâm vereceksin diyor..

Hacca ve Umreye herkes gidemiyor ki!! Onlar şimdi Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Selâm veremeyecekler mi?

(…)

Sen ALLAH ın ve Meleklerin sürekli olarak Salât getirdiğini biliyorsun artık..

Emir de var .. Yöneliyorsun aslında ‘’Ey ALLAH ım ‘’ diyorsun.. Dua da bire bir yönelmek var..

Ey ALLAH ım ben Salât edemiyorum… Emir var.. Sen Nebiyyinin üzerine Salât getir… Düşüncesiyle onu söyleyeceksin..

Eğer Salavât getirmek ise…

Eğer Selâm ise (Âyetin ikinci kısmında Hz. Peygambere(s.a.v.) Selâm verin diyor ..yani emir..) bunun dediğinde ne yapacaksın.. Görür gibi yöneliceksin… Ve Selâm vereceksin.. Bakın bu emir..

Yani Farz diyeceğim ..diyemiyorum.. Fıkıhen farz diyemiyorum… Fıkıh olmasa farz derim de… Fıkıh ilimlerinde her şey farz değil.. Ama ALLAH ın emiri diyim…

Arapça daki sellim in ifadesi… Emr-i  Hazır..( muhatap fiilin emir yapılması)

Emir ..emir.. dil bilgisi kuralı bile emir..Âyeti öğrendikten sonra da yapmak lazım artık…2.ifade Teslimen ; Tam bir teslimiyet anlamına geliyor..

Bu kitaplar da çok kullanılmış… Tam bir teslimiyet ..Tam bir teslimiyetle ne demek?

Hava da kalan bir kelime değil mi?

Tam bir teslimiyetle.. Ancak şunu diyebiliriz… Yüksek bir konsantrasyonla..

Şimdi Selâm ver ..tam bir teslimiyetle… Yani tam uymuyor…

Şu olur belki gönülden sevgi bağı kurarak..

Ona teslim olmuş bir şekilde…olabilir belki..

Konstrasyon daha anlaşılır bir kelime  gibi oluyor..

Biraz daha genişleteyim.. Daha vaktimiz var.(İşte bereket ;Yazın bereketi)Bu 56 var ya bu 56.. Ahzâb Sûresi 56 . Âyet iyidir…. Salât kavramını açıklıyoruz arkadaşlar..

Namaz kılıyoruz.. Namazın ismi Salât.. Namazın aslını anlatıyor bize..

Salât yönelmek… Bunu anlamak ..yeterli..

Salât öyle bir kavram ki :

Kul dan ALLAH a var… Namaz..

ALLAH tan Kul a var…

Meleklerden Kul a var..

ALLAH tan Resûlu ne var..

Meleklerden Resûlu ne var..

Bunlar Salât kavramı içinde..

Salâtın en anlaşılırı kelimesi ‘’yönelme’’…

Kitaplar da yönelme diye geçmiyor…

Salât kelimesi; Namazın ismi..

Koskoca bir Namazın… ALLAH U TEÂLA bu Âyetler de manasını gereği anlatılıyor..

Yönelme diyebiliriz buna… En anlaşılır …

 


Bknz. İlgili Âyet;

 


Bakara Sûresi 45.Âyet

وَاسْتَعٖينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِ وَاِنَّهَا لَكَبٖيرَةٌ اِلَّا عَلَى الْخَاشِعٖينَ

Vesteînû bis sabri ves salâti, ve innehâ le kebîratun illâ alâl hâşiîne.

Sabırla ve namazla yardım isteyin. Ve muhakkak ki o  huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

 


sabri ves salât- Salât namaz ile anlamlandırılıyor.. Tamam ..

Ama niçin derin namazlarını düşünmüyoruz.. ALLAH a yönelme olarak düşünün..

(…..)

İşte ALLAH U TEÂLA ;

Ve lekad yessernel kur’âne lîz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).(Kamer Sûresi 22.  Âyet) ..

Kuran-ı çok çok kolaylaştırdım diyor…

Bakın samimi söylüyorum..

Konuştuklarımız var ya … Beni devreden çıkarın .. Tefsir kitaplarını bakın bakın o kadar zor kelimelerle açıklanmış, izah edilmiş ki… şu kadar da anlaşılır da değil.. Anlaşılması değil… yaşanır da değil..

Şimdi siz namaza yarısı Kulum için yarısı BEN im için ..Salât kelimesinde bu şekilde yöneliyoruz.. ALLAH a doğru yönelin..

Onunda size Salâtı ile yöneldiğini hissedin.. olay bitti..2.kısım Peygamber Efendimiz (sallallau aleyhi ve sellem) e Salavâtın ne olduğunu anladınız..

Ama ezbere işte şiirler şarkılar okunuyor… ALLAH ve Melekleri Salât ediyor ..size ne oluyor…Mü’minler diyor sizde Salât edin… Öğrendiniz artık gerçeği ne duruyorsunuz.. gibi Âyet var..Ya RABbim ben yapamıyorum.. ALLAH IM Resûle(s.a.v.) Salât et ..ravzasına Salât indir..Ravzaya özgü söylüyorum.. Ravzaya Mutaharaya Nurunu indir ..vekil tayin ediyor..

Allahümme Salli âlâ Seyyidina Muhammedin ve âlâ Âli seyyidina MuhammedÂla üzerine ali –ailesine..

Buradan öncelikle Ehli-Beyt anlaşılır..

İkincisinde ona yakîn olanlar anlaşılır.. Tabiyat konusunda..

Ashabına (r.a) diyoruz.. Sahbihi vessellım dıyoruz..… sohbet arkadaşlarına demek…

En yakînında kim yatıyor.. Hz. Ebubekir(sıddık)(r.a) kabri yanında Hz.Ömer (r.a) yatıyor.. Hz. Ali(r.a) yi nereye koyacaksınız..ailesine mi sohbetinemi ? Hz Osman (r.a) var.. Yayın bunu yani..

Şöyle bir şema sunayım size.. ALLAH U TEÂLA dan Ravzasına diyelim… Salât Nurunu indirmesini istiyorsunuz..Oradan da yatay olarak  O Salât Nurunun Ashabına (r.a) ve Ehline oradan da bütün Müslümanlara ve size de…bakın sistemi görüyormusunuz… Salât mekanızmasını ALLAH a yönlendirerek Resûle yönlendirerek aslında sende menfaatleniyorsun… Sen onun ailesinden olmada tabi isen oraya ona inen Salât…yayılıyor…

Hani ben seni alemlere Rahmet olarak gönderdim diyor ya..

Bknz. İlgili Âyet;

 


Enbiyâ Sûresi 107. Âyet;

وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمٖين

Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne).

Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.

 


İşte bu Alemlere de Rahmet olarak ta bir göstergesi… Onun üzerine inen Salât la.. bütün dünya da nasipleniyor aslında..Sen de ALLAH tan O an Salât indirme talebiyle bu Rahmet sistemine de katkıda bulunuyorsun..aynı zamanda…Son dediğimi anladınız mı?

 Salât Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aracılığıylada olmuyor mu?

 Ona iniyor ve dünya dönüyor… Sen de bunu talep etmek la ALLAH a yönelmekle ..Bu Rahmet Sisteminin artmasını da katkıda bulunuyorsun… Vesile olmuş oluyorsun ..bu da sana emir.. sen katkıda bulununca da.. Sana da Salât ediliyor rahmet ediliyor.. Yani ne güzel bir din ya ne güzel bir sistem ya yediğin sevap içtiğin sevap…Salavât sevap.. yani muhteşem bir şey.. 1:11:43

 Afrika da bir Müslüman Peygamber Efendimize(s.a.v.) Salavât getirerek.. aslında bize destekte olmuş oluyor..

Ravzaya inen Salât Müslümanlara yayıldığı için… Afrikada ki Müslümanın duasından faydâlanıyoruz..aslında..

(…)

İkinci kısım;Selâm

Selâmun aleykum var bir de Es Selâm aleykum diyoruz.. Es Selâm ALLAH U TEÂLA nı Esmaul Husnâlarından dır..

Karşındakine ne diyorsun aslında biliyormusunuz?ALLAH ın Es Selâm Esması senin üzerine olsun diyoruz.. Bu hiç hafife alınacak bir şey değil..Selâm ı açıkladık geçen hafta hatırlıyormusunuz?

 Bknz. İlgili Âyet;

 


Ahzâb Sûresi 44. Âyet :Kendisine kavuştukları gün, Allah’ın onlara iltifatı, «selâm» dır. Allah onlara çok değerli mükâfat hazırlamıştır.

 


 

Burdaki en büyük cennetin ALLAH ın Selâm isminin bir tecellisi olan ALLAH ın aslında Cemâlullahının tezahürleri olduğunu anlatmıştık..

Bu basit bir şey değil aslında… Siz aslında bu dünyada birine Selâm verirken…

ALLAH ın Selâm Esmasıyla ALLAH ın Cemâlinin tecellisininde üzerine olmasını dua ve talep ediyorsunuz..

Bunun bir sistem olarak yayıldığını bir düşünsene… Namazda sağa tarafa Selâm veriyorsun Es-Selâmu aleyküm ve rahmetu’llahi..Nereye Selâm veriyorsun..önce iman etmek zorunda olduğun ..etmediğin zaman dinden çıkacağın meleğe…

İlgili Âyet(ler)

 


İnfitâr Sûresi 10. Âyet

وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظٖينَ

Ve inne aleykum le hâfızîne

Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza Melekleri vardır.

 İnfitâr Sûresi 11. Âyet

كِرَامًا كَاتِبٖينَ

Kirâmen kâtibîn(kâtibîne).

Şerefli yazıcılar (kaydediciler) olarak.

İnfitâr Sûresi 12. Âyet

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ

Ya’lemûne mâ tef’alûne

Yaptığınız şeyleri bilirler.

 


 

Görüyormuş gibi vermemiz gerekiyor..Oradan da sağ tarafındaki Müslümanlara Batı tarafındaki Müslümanlara..

Meleklere cemiyetindeki kişilere oradan da bütün.. Doğu tarafındaki cemiyete Müslümanlara veriyorsun..

Sonunda ne yapıyorsun…???!!!!

ALLAH a yöneliyorsun…ALLAH a Selâm verilmez ki… Ne yapıyorsun?Tahiye ediyorsun…

Allahumme entesselâmu ve minkesselâm, tebarekte ya zel celali vel ikram.

Allahumme entesselâmu :ALLAH ım Zaten Selâmsın…ve minkesSelâm:Selâm da sendendir…(Selâmın aslı sensin,Selâm da sendendir..)

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) tahiyyatta da bunu öğretiyor..

Et-tahıyyâtu  lillâhi vessalevâtü vettayyibât..

Gidilebileceği en son Mekanda Miraç ta Rabbisine Tahiyyatla Selâm veriyor..

Selâm a Selâm .. ALLAH a haklı diyebilirmiyiz..ALLAH zaten Hak… ALLAH a Selâm verilir mi? ALLAH zaten Selâm..

Namaz sonunda da bunun bir şeyi var… İşte Peygamber Efendimize (s.a.v.) Selâm edin derken… Bire bir o konsantre Selâm da da ALLAH ın O  Selâm Esmasının tecellisi verdiğinizi de unutmayın diyor burada ..

Arkadaşlar 2014 yılında yaşıyoruz..Artık herşeyin bütün toplumda herşeyde idrakın çok yükseldiği toplumsal aklın çok yükseldiği bir devirde yaşıyoruz… artık …artık bebekler birkaç aydan sonra bile uzaktan kumandayı kullanıyor..

Bizde artık dini…  Kur’ân-ı Kerîm ve Kur’ân-ı Kerîm terimleri öncekilerin anladıklarından farklı anlamak zorundayız…yaşantımıza bunları  geçirmek zorundayız..1.16.27

Bunlar olunca daha şuurlu bir müslüman  olacağız…kanaatindeyim …işte Kur’ân-ı Kerîm bunun için çok büyük bir nimet…

İşte bundan sonra bu sene birçok kavramın işledik..

Haniflik gibi Zikir gibi Tesbih gibi konuları işledik… en son konuda müthiş olduğu sezon sonu finali ALLAH nasip etti…

Salât denilen kavramın öyle basit bir şey olmadığını …

ALLAH-U TEÂLA ya Yöneliş ALLAH-U TEÂLA nın da Kullarına Yöneliş olduğunu Yönelmesini olduğunu anladık ..

Bizim yönelmemiz Kulluk ile Namaz ile belki ama ALLAH-U TEÂLA nın Yönelmesi Rahmeti ile Nuru ile …Bizi Temizleyen Nuru ile olduğunu anladık …ve bunu hem ALLAH-U TEÂLA  ya Yönelmek için hem de onun Resûlune(s.a.v.) göndermek için bir vesile olduğunu anladık..

ALLAH böyle güzel bir idrak etmeyi nasib eylesin İnşaaâlah..

ALLAH Kur’ân-ı Kerîmden  ayırmasın.. kendine güzel bir kul olmayı nasip etsin İnşaallah..

Hakkınızı Helal edin ..Çok cesaretli şeyler söylüyorum..ALLAH ın indinde İnşaallah öyledir..

 

Hakkınızı helal edin..

El Fatiha..

AHZAB (21) 51-55.AYETLER

 

 

SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/AHCaNyTHco4JL


AYET METİNLERİ


33-Ahzab suresi 51. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

تُرْجٖى مَنْ تَشَاءُ مِنْهُنَّ وَتُپْوٖى اِلَيْكَ مَنْ تَشَاءُ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فٖى قُلُوبِكُمْ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَلٖيمًا

Turcî men teşâu minhunne ve tué’vî ileyke men teşâé’, ve menibteğayte mimmen azelte felâ cunâha aleyk, zâlike ednâ en tegarra ağyunuhunne ve lâ yahzenne ve yerdayne bimâ âteytehunne kulluhunn, vallâhu yağlemu mâ fî gulûbikum, ve kânallâhu alîmen halîmâ.

Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha uygundur. Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)


33-Ahzab suresi 52. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَمٖينُكَ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ رَقٖيبًا

Lâ yahıllu leken nisâu mim bağdu ve lâ en tebeddele bihinne min ezvâciv ve lev ağcebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuk, ve kânallâhu alâ kulli şey’ir ragîbâ.

Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.


33-Ahzab suresi 53. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِىِّ اِلَّا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرٖينَ اِنٰیهُ وَلٰكِنْ اِذَا دُعٖيتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَاْنِسٖينَ لِحَدٖيثٍ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِى النَّبِىَّ فَيَسْتَحْيٖ مِنْكُمْ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْيٖ مِنَ الْحَقِّ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْپَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَا اَنْ تَنْكِحُوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِهٖ اَبَدًا اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظٖيمًا

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ ey yué’zene lekum ilâ taâmin ğayra nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû feizâ taımtum fenteşirû ve lâ musteé’nisîne lihadîs, inne zâlikum kâne yué’zin nebiyye feyestahyî minkum, vallâhu lâ yestahyî minel hagg, ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne miv verâi hıcâb, zâlikum atheru ligulûbikum ve gulûbihinn, ve mâ kâne lekum en tué’zû rasûllallâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehû mim bağdihî ebedâ, inne zâlikum kâne ındallâhi azîmâ.

Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.


33-Ahzab suresi 54. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76) 

اِنْ تُبْدُوا شَيْپًا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

İn tubdû şey’en ev tuhfûhu feinnallâhe kâne bikulli şey’in alîmâ.

Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.


33-Ahzab suresi 55. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فٖى اٰبَائِهِنَّ وَلَا اَبْنَائِهِنَّ وَلَا اِخْوَانِهِنَّ وَلَا اَبْنَاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَا اَبْنَاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ وَاتَّقٖينَ اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ شَهٖيدًا

Lâ cunâha aleyhinne fî âbâihinne ve lâ ebnâihinne ve lâ ıhvânihinne ve lâ ebnâi ıhvânihinne ve lâ ebnâi ehavâtihinne ve lâ nisâihinne ve lâ mâ meleket eymânuhunn, vettegînallâh, innallâhe kâne alâ kulli şey’in şehîdâ.

Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir.


 

AHZAB (20) 49-50.AYETLER

 

 

SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VE İNDİRMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/c6iUajvuco4My


AYET METİNLERİ


33-Ahzab suresi 49. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَا فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمٖيلًا

Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ nekahtumul mué’minâti summe tallagtumûhunne min gabli en temessûhunne femâ lekum aleyhinne min ıddetin tağteddûnehâ, femettiûhunne ve serrihûhunne serâhan cemîlâ.

Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.


33-Ahzab suresi 50. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ اِنَّا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰتٖى اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمٖينُكَ مِمَّا اَفَاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰتٖى هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِىِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِىُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَا خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنٖينَ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فٖى اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâcekellâtî âteyte ucûrahunne ve mâ meleket yemînuke mimmâ efâallâhu aleyke ve benâti ammike ve benâti ammâtike ve benâti hâlike ve benâti hâlâtikellâtî hâcerne meak, vemraetem mué’mineten iv vehebet nefsehâ linnebiyyi in erâden nebiyyu ey yestenkihahâ, hâlisatel leke min dûnil mué’minîn, gad alimnâ mâ feradnâ aleyhim fî ezvâcihim ve mâ meleket eymânuhum likeylâ yekûne aleyke harac, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.

Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.


 

AHZAB (19) 44-48.AYETLER

 

SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/A4bXhPpMco4RP


 AYET METİNLERİ


33-Ahzab suresi 44. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76) 

تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْرًا كَرٖيمًا

Tahıyyetuhum yevme yelgavnehû selâm, ve eadde lehum ecran kerîmâ.

Allah’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır.


33-Ahzab suresi 45. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76) 

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ اِنَّا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذٖيرًا

Yâ eyyuhen nebiyyu innâ erselnâke şâhidev ve mubeşşirav ve nezîrâ.

Ey Peygamber, biz seni tanık, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.


33-Ahzab suresi 46. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

وَدَاعِیًا اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِهٖ وَسِرَاجًا مُنٖيرًا

Ve dâıyen ilallâhi biiznihî ve sirâcem munîrâ.

Allah’ın izniyle, bir davetçi ve aydınlatan bir lamba olarak görevlendirdik.


 

AHZAB (18) 41-43.AYETLER

 

 

SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN  LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/xBCVYjDico4mZ


AYET METNİ


33-Ahzab suresi 41. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَثٖيرًا

Yâ eyyuhellezîne âmenuzkurullâhe zikran kesîrâ.

Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.


33-Ahzab suresi 42. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصٖيلًا

Ve sebbihûhu bukratev ve esîlâ.

O’nu sabah akşam tespih edin.


33-Ahzab suresi 43. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

هُوَ الَّذٖى يُصَلّٖى عَلَيْكُمْ وَمَلٰئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيمًا

Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhû liyuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mué’minîne rahîmâ.

O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de sizin için bağışlanma dileyendir. Allah, mü’minlere çok merhamet edendir.