SOHBETİ DİNLE:
SOHBETİ DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/trjceP8S3QV5MC
SOHBETİ DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/trjceP8S3QV5MC
SOHBETİ DİNLEMEK VE İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/2HoT7GIU3QGwpt
Ve kâlû yâ veylenâ hâzâ yevmud dîn(dîni).
1. | ve kâlû | : ve dediler |
2. | yâ veylenâ | : yazıklar olsun bize, eyvahlar olsun bize |
3. | hâzâ | : bu |
4. | yevmu | : gün |
5. | ed dîni | : dîn |
“Ve eyvahlar olsun bize, (işte) bu dîn günüdür.” dediler.
Hâzâ yevmul faslillezî kuntum bihî tukezzibûn(tukezzibûne).
1. | hâzâ | : bu |
2. | yevmu | : gün |
3. | el fasli | : fasıl, ayırma hüküm verme |
4. | ellezî | : ki o |
5. | kuntum | : siz oldunuz |
6. | bi-hi | : onu |
7. | tukezzibûne | : tekzip ediyorsunuz, yalanlıyorsunuz |
“(İşte) bu tekzip etmiş (yalanlamış) olduğunuz fasıl (haklıyı haksızdan ayırma, hüküm verme) günüdür.”
Uhşurûllezîne zalemû ve ezvâcehum ve mâ kânû ya’budûn(ya’budûne).
1. | uhşurû | : haşredin, biraraya toplayın |
2. | ellezîne zalemû | : ki onlar zulmettiler, zulmedenler |
3. | ve ezvâce-hum | : ve onlara eş olanlar, yardımcı olanlar |
4. | ve mâ | : ve şeyler |
5. | kânû | : onlar oldular |
6. | ya’budûne | : tapıyorlar |
” Zulmedenleri ve onların eşlerini (zevcelerini) haşredin (biraraya toplayın)! Ve onların tapmış oldukları şeyleri.”
(BU SEZONUN SON SOHBETİNİ ,YASİN SURESİNİ TAMAMLAYARAK YAPMIŞ BULUNUYORUZ , ELHAMDÜLİLLAH. YAZ SONUNDA OKULLARIN AÇILMASIYLA BERABER SOHBETLER DEVAM EDECEKTİR, ALLAH NASİB EDERSE.)
ALLAH KURAN DAN AYIRMASIN
SOHBETİ DİNLE:
(Dinlemek ve indirmek için) ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/Uqlsq7GV3JP8od
YASİN 79:
Kul yuhyîhâllezî enşeehâ evvele merratin, ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun).
1. | kul | : de ki, söyle |
2. | yuhyî-hâ | : ona hayat verir, onu canlandırır |
3. | ellezî | : ki o |
4. | enşee-hâ | : onu inşa etti, yaptı, yarattı |
5. | evvele | : evvel, önce, ilk |
6. | merratin | : kere, defa |
7. | ve huve | : ve o |
8. | bi kulli | : hepsi, bütün |
9. | halkın | : halketme, yaratma, yaratış |
10 | alîmun | : en iyi bilen |
” De ki: “Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, bütün yaratışları En İyi Bilen’dir.”
YASİN 80:
Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne).
1. | ellezî | : ki o, o …dır |
2. | ceale | : kıldı, yaptı |
3. | lekum | : size, sizin için |
4. | min eş şeceri | : ağaçtan |
5. | el ahdari | : yeşil |
6. | nâren | : ateş |
7. | fe | : artık, böylece |
8. | izâ | : o zaman, olduğu zaman |
9. | entum | : siz |
10 | min-hu | : ondan |
11 | tûkıdûne | : yakıyorsunuz, yakarsınız |
“Yeşil ağaçtan sizin için ateş kılan (çıkaran), O’dur. Böylece siz, ondan yakarsınız.”
YASİN 81:
E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu).
1. | e | : mi? |
2. | ve leyse | : ve değil |
3. | ellezî | : ki o, … o dur |
4. | halaka | : halketti, yarattı |
5. | es semâvâti | : semalar, gökler |
6. | ve el arda | : ve arz, yeryüzü, yer, yerler |
7. | bi kâdirin alâ | : …’e kaadir olan |
8. | en yahluka | : yaratmak, yaratmaya |
9. | misle-hum | : onların benzeri, aynısı, eşi |
10 | belâ | : evet |
11 | ve huve | : ve o |
12 | el hallâku | : yaratan, yaratıcı |
13 | el alîmu | : en iyi bilen |
“Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini de yaratmaya kadir değil midir? Evet (kadirdir)! Çünki O, Hallâk (herşeyi çokça yaratan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir.”
YASİN 82:
İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).
1. | innemâ | : sadece |
2. | emru-hu | : onun emri |
3. | izâ erâde | : irade ettiği, dilediği zaman |
4. | şey’en | : bir şey |
5. | en yekûle | : söylemek, demek |
6. | lehu | : ona |
7. | kun | : ol! |
8. | fe | : artık, böylece, hemen |
9. | yekûnu | : olur |
“O, bir “ŞEY”i (var kılmayı) MURAD EDİNCE, O’nun emri sadece «ol!» demesidir, hemen oluverir.”
YASİN 83:
Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn(turceûne).
1. | fe | : işte |
2. | subhâne | : (o) sübhandır, herşeyden münezzehtir |
3. | ellezî | : ki o, … o dur |
4. | bi yedi-hî | : onun elinde (onun kudretinde) |
5. | melekûtu | : melekût, mülk ve hükümranlık |
6. | kulli şey’in | : herşey |
7. | ve ileyhi | : ve ona |
8. | turceûne | : döndürüleceksiniz |
“İşte O, Sübhan’dır. Herşeyin melekûtu (mülkü ve hükümdarlığı) O’nun elindedir. Ve O’na döndürüleceksiniz (RÜCU ETTİRİLECEKSİNİZ)
SOHBETİ DİNLE:
(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/oMlO9Yk43D3FFP
YASİN 52:
Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânu ve sadakal murselûn(murselûne).
1. | kâlû | : dediler |
2. | yâ | : ey |
3. | veyle-nâ | : yazıklar olsun bize |
4. | men | : kim, kimse |
5. | bease-nâ | : bizi diriltti |
6. | min merkadi-nâ | : uykuya bırakıldığımız yerden |
7. | hâzâ | : bu |
8. | mâ vaade | : vaadettiği |
9. | er rahmânu | : Rahmân’ın |
10 | ve sadaka | : ve doğru söylemiş |
11 | el murselûne | : gönderilen resûller |
“Eyvahlar olsun bize, mezarlarımızdan(uyuduğumuz yerden) bizi kim beas etti (kaldırdı)? Bu, Rahmân’ın vaadettiği şeydir. Ve resûller doğru söylemişler.” dediler.
YASİN 53:
İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).
1. | in | : eğer |
2. | kânet | : oldu |
3. | illâ | : ancak, den başka |
4. | sayhaten | : sayha, şiddetli ses dalgası |
5. | vâhıdeten | : bir, tek |
6. | fe | : artık, işte |
7. | izâ | : olduğu zaman |
8. | hum | : onlar |
9. | cemîun | : toplu olarak, hepsi |
10 | ledey-nâ | : huzurumuza |
11 | muhdarûne | : hazır bulunanlar |
” Sadece tek bir sayha (şiddetli ses dalgası)! İşte o zaman onlar, hepsi huzurumuzda hazır bulunanlardır.
Fel yevme lâ tuzlemu nefsun şey’en ve lâ tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
1. | fe | : artık, işte |
2. | el yevme | : bugün, o gün |
3. | lâ tuzlemu | : zulmedilmez |
4. | nefsun | : nefs, kimse, kişi |
5. | şey’en | : şey |
6. | ve lâ tuczevne | : ve karşılık görmezsiniz, cezalandırılmazsınız |
7. | illâ | : den başka |
8. | mâ | : şey |
9. | kuntum | : siz oldunuz |
10 | ta’melûne | : yapıyorsunuz |
” İşte o gün (hiç)bir kimseye, (hiç)bir şeyle zulmedilmez. Ve amellerinizden başka bir şey ile cezalandırılmazsınız.”
YASİN 55:
İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn(fâkihûne).
1. | inne | : muhakkak ki |
2. | ashâbe | : sahip, ehil, halk |
3. | el cenneti | : cennet |
4. | el yevme | : o gün, bugün |
5. | fî | : içinde |
6. | şugulin | : meşguliyet |
7. | fâkihûne | : memnun, hoşnut, zevk-ü sefada olanlar |
” Muhakkak ki cennet ehli, o gün zevkli bir meşguliyet içinde olanlardır.
SOHBETİ DİNLE:
(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/XOsyC4QH3BiZgK
İZAHAT:
Bu sohbette 51. ayette”Sur’a üfürülmüştür” kısmı işlenirken, yeri gelmişken “Sa-Ve-Ra” kökünden ortaya çıkan( Sur borusu- Musavvir esması- ve Hz. İbrahim’in başından geçen yeniden diriltilme kıssasındaki 4 kuş alıştırma meselesi arasındaki) benzerlikler anlatılmaktadır
YASİN 50:
Fe lâ yestetîûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn(yerciûne).
1. | fe | : artık |
2. | lâ yestetîûne | : güçleri yetmez |
3. | tavsiyeten | : tavsiye, vasiyet |
4. | ve lâ | : ve yok, değil |
5. | ilâ | : … e, … a |
6. | ehli-him | : onların aileleri |
7. | yerciûne | : dönerler |
“Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.”
YASİN 51:
Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne).
1. | ve nufiha | : ve üfürüldü |
2. | fî es sûri | : sur’a |
3. | fe | : o zaman |
4. | izâ | : olduğu zaman |
5. | hum | : onlar |
6. | min el ecdâsi | : kabirlerden |
7. | ilâ rabbi-him | : Rab’lerine |
8. | yensilûne | : koşarlar |
“ Ve sur’a üfürülmüştür. İşte o zaman onlar, mezarlarından Rab’lerine koşarlar.”
(SOHBETTE GEÇEN BAKARA 260.AYET:)
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
1. | ve iz kâle | : ve demişti |
2. | ibrâhîmu | : İbrâhîm |
3. | rabbî | : Rabbim |
4. | eri-nî | : bana göster |
5. | keyfe | : nasıl |
6. | tuhyi | : diriltiyorsun, hayy yapıyorsun, |
7. | el mevtâ | : ölüler |
8. | kâle | : dedi |
9. | e ve lem tu’min | : ve inanmıyor musun |
10 | kâle | : dedi |
11 | belâ | : hayır, bilâkis, tam aksi (evet) |
12 | ve lâkin | : ve lâkin, fakat |
13 | li yatmainne | : tatmin olması için |
14 | kalbî | : benim kalbim |
15 | kâle | : dedi |
16 | fe | : o zaman, öyleyse |
17 | huz | : al, tut |
18 | erbeaten | : dört |
19 | min et tayri | : kuşlardan |
2 | fe | : böylece, sonra |
21 | sur hunne ileyke | alıştır onları kendine |
22 | summe | : sonra |
23 | ic’al | : kıl, yap, koy |
24 | alâ | : üzerine, … e |
25 | kulli | : hepsi, her |
26 | cebelin | : dağ |
27 | min-hunne | : onlardan |
28 | cuz’en | : bir parça |
29 | summe | : sonra |
30 | id’u-hunne | : onları çağır |
31 | ye’tîne-ke | : sana gelirler, gelecekler |
32 | sa’yen | : koşarak |
33 | va’lem | : ve bil |
34 | enne allâhe | : Allah’ın ….. olduğunu |
35 | azîzun | : azîz, üstün |
36 | hakîmun | : hakim, hüküm sahibi |
Hz. İbrâhîm: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.” demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” buyurdu. (Hz. İbrâhîm de): “Evet (inanıyorum). Fakat kalbimin tatmin olması için.” dedi. “Öyleyse kuşlardan dört tane tut, sonra onları kendine alıştır (parçalayıp) her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Ve Allah’ın, Azîz (ve) Hakîm olduğunu bil!”
SOHBETİ DİNLE:
(Dinlemek ve indirmek için) alternatif link:
https://yadi.sk/d/WdXkk6zR32HMWP
Ve âyetun lehumul ardul meytetu, ahyeynâhâ ve ahracnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn(ye’kulûne).
1. | ve âyetun | : ve bir âyet, mucize, delil |
2. | lehum | : onlar için |
3. | el ardu | : arz, yeryüzü, yer, toprak |
4. | el meytetu | : ölü |
5. | ahyeynâ-hâ | : biz onu dirilttik |
6. | ve ahrecnâ | : ve biz çıkarttık |
7. | min-hâ | : ondan |
8. | habben | : taneler |
9. | fe | : böylece |
10 | min-hu | : ondan |
11 | ye’kulûne | : yerler |
Ve ölü toprak onlara bir âyettir (mucizedir). Onu dirilttik ve ondan habbeler (taneler) çıkarttık. Böylece ondan yerler.
Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a’nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn(uyûni).
1. | ve cealnâ | : ve biz kıldık, yaptık |
2. | fî-hâ | : orada |
3. | cennâtin | : bahçeler |
4. | min nahîlin | : hurmalıklar(dan) |
5. | ve a’nâbin | : ve üzüm (bağları) |
6. | ve feccernâ | : ve fışkırttık |
7. | fî-hâ | : orada |
8. | min el uyûni | : pınarlar(dan) |
“Ve orada, hurma ve üzüm bahçeleri kıldık (yaptık). Ve orada, pınarlar fışkırttık.”
Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).
1. | li ye’kulû | : yesinler |
2. | min semeri-hi | : onun ürününden, meyvesinden |
3. | ve mâ | : ve şey |
4. | âmilet-hu | : onu yaptılar |
5. | eydî-him | : (onların) elleri |
6. | e | : mı |
7. | fe | : o halde, hâlâ |
8. | lâ yeşkurûne | : şükretmiyorlar, şükretmezler |
” Onun ürünlerinden (meyvelerinden) ve elleriyle yaptıklarından yesinler diye. Hâlâ şükretmezler mi?”
DİNLE:
SOHBETİ İNDİRMEK VEYA MP3 OLARAK DİNLEMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/DL6_6n8QoTUF6
FATIR 8:
E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe raâhu hasenâ(hasenen), fe innallâhe yudıllu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, fe lâ tezheb nefsuke aleyhim haserâtin, innallâhe alîmun bimâ yesneûn(yesneûne).
e | : mı | |
fe | : artık, işte, böylece, fakat | |
men | : kim, kimse, kişi | |
zuyyine | : süslendi, güzel gösterildi | |
lehu | : ona | |
sûu | : kötü | |
ameli-hi | : onun ameli | |
fe | : artık, böylece, fakat | |
reâ-hu | : onu gördü | |
hasenen | : güzel | |
fe | : artık, işte, böylece, fakat | |
innallâhe (inne allâhe) | : muhakkak ki Allah | |
yudıllu | : dalâlette bırakır | |
men yeşâu | : dilediği kimse, kişi | |
ve yehdî | : ve hidayete erdirir | |
men yeşâu | : dilediği kişi, dilediği kimse | |
fe | : artık, işte, böylece, fakat | |
lâ tezheb | : gitmesin, olmasın | |
nefsu-ke | : senin nefsin | |
aleyhim | : onlara, onlar için | |
haserâtin | : hasretler, hüzünler | |
innallâhe (inne allâhe) | : muhakkak ki Allah | |
alîmun | : en iyi bilen | |
bimâ | : şeyleri | |
yesneûne | : yapıyorlar |
Fakat kötü ameli, kendisine süslenen (güzel gösterilen), böylece onu güzel gören kişi mi? İşte muhakkak ki Allah, dilediği kişiyi dalâlette bırakır ve dilediği kişiyi hidayete erdirir. Artık onlar için nefsin, hasret duymasın (hüzünlenmesin). Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.
FATIR 9:
Vallâhullezî, erseler rîyâha fe tusîru sehâben fe suknâhu ilâ beledin meyyitin fe ahyeynâ bihil arda ba’de mevtihâ, kezâliken nuşûr(nuşûru).
1. | vallâhu (ve allâhu) | : ve Allah |
2. | ellezî | : onlar |
3. | ersele | : gönderdi |
4. | er rîâha | : rüzgâr(lar) |
5. | fe | : artık, böylece |
6. | tusîru | : hareket ettirir |
7. | sehâben | : bulutlar |
8. | fe | : artık, böylece |
9. | suknâ-hu | : onu sevkederiz |
10 | ilâ beledin | : beldeye |
11. | meyyitin | : ölü |
12 | fe | : artık, böylelikle |
13 | ahyeynâ | : diriltiriz |
14 | bi-hi | : onunla |
15 | el arda | : yeryüzü |
16 | ba’de | : sonra |
17 | mevti-hâ | : onun ölümü |
18 | kezâlike | : işte böyle |
19 | en nuşûru | : nüşur, yeniden dirilip yayılma |
Ve o Allah ki, rüzgârı gönderir, böylece bulutları hareket ettirir. Sonra da onu ölü beldeye sevkederiz. Böylelikle arzı, ölümünden sonra onunla (yağmurla) diriltiriz. Nuşur (yeniden dirilip yayılma), işte bunun gibidir.
FATIR 10:
Men kâne yurîdul izzete fe lillâhil izzetu cemîâ(cemîan), ileyhi yes’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuhu, vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîdun, ve mekru ulâike huve yebûr(yebûru).
1. | men | : kim, kimse |
2. | kâne | : oldu |
3. | yurîdu | : istiyor |
4. | el izzete | : izzet |
5. | fe | : artık |
6. | li allâhi | : Allah’a ait |
7. | el izzetu | : izzet |
8. | cemîan | : hepsi, bütün, tamamen |
9. | ileyhi | : sizi |
10 | yes’adu | : yükselir, erişir |
11. | el kelimu | : söz, kelime |
12 | et tayyibu | : temiz, güzel |
13 | ve el amelu es sâlihu | : ve salih amel yaptı |
14 | yerfeu-hu | : onu yükseltir |
15 | ve ellezîne | : ve onlar |
16 | yemkurûne | : hile yaparlar, tuzak kurarlar |
17 | es seyyiâti | : kötülükler, günahlar |
18 | lehum | : onlara, onlar için vardır |
19 | azâbun | : azap |
20 | şedîdun | : şiddetli |
21 | ve mekru | : ve hile, düzen |
22 | ulâike | : işte onlar |
23 | huve | : o |
yebûru | : helâk olur, boşa gider |
Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel kelimeler (sözler), O’na erişir. Onu da, salih amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlar; onlar için şiddetli azap vardır. Ve onların tuzakları boşa gider.
Evet, Fatır suresinin 8. Ayetinden devam edeceğiz inşallah.
8 ile 7 ayetin çok alakası var o yüzden geçişler yapabiliriz sohbetimiz sırasında.
Evet, 8. Ayete şöyle bir bakalım:
Bismillâhirrahmânirrahîm
Efemen zuyyine lehû sûu amelihî feraâhu hasenâ, feinnallâhe yudıllu mey yeşâu ve yehdî mey yeşâé’, felâ tezheb nefsuke aleyhim haserât, innallâhe alîmum bimâ yasneûn.
(اَفَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهٖ فَرَاٰهُ حَسَنًا فَاِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدٖى مَنْ يَشَاءُ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ)
“Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse mi? Şüphesiz Allah dilediği kimseyi şaşırtır, dilediği kimseye de hidayet verir. O halde nefsini onlar için hasretle tüketme gerçekten Allah onların ne yaptıklarını çok iyi bilendir.”
Tabi meali böyle okuyoruz fakat teferruatına inince bazı kelimelerde elbette ki değişiklik olacaktır.
Şimdi öncekilerde şeytanı düşman tutun, hayat dünya hayatı ve aldatıcılar sizi aldatmasın, Allah ile aldatmasın. Gerçekten şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman tutun çünkü o kendi taraftarlarının yani hizbinin cehennem ashabından olmaları için çağırır. Okumaya devam et
SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNK’E TIKLAYINIZ:
https://yadi.sk/d/VFYbEOPddfyXm
34-Sebe suresi 8. Ayet
Efterâ alallâhi keziben em bihî cinneh, belillezîne lâ yué’minûne bil âhırati fil azâbi ved dalâlil beîd.
“Allah’a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?” Hayır, öyle değil! Ahirete inanmayanlar azap ve uzak sapıklık içindedirler.
SEBE (6) 8.AYETTEN İTİBAREN
Eûzubillâhimineşşeytânirracîm
Bismillâhir rahmânir rahîm
Sebe Sûresi; Ahiret sahnelerin özellikle vurgulandığı bir Sûre , biliyorsunuz!!!
1. Ayetten itibaren başlayarak “Ahirette de Hamd onundur” diye başlıyor!!!
Hatırlayalım..Bknz.Aşağıdaki Ayete.
34-Sebe Suresi 1. Ayet
Elhamdu lillâhillezî lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ardı ve lehul hamdu fil âhırah, ve huvel hakîmul habîr.
Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd ahirette de O’na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
Ahiret sahnelerinde , insanların “Aman Ya Rabbi , Ne Büyük Bir Sistem” diyerek uyanacakalarını haber veriyor…
Ancak inananların dışındakilerin bunu inkar etmesi söz konusu..
Geçen haftaki konu bunun üzerineydi…
Bknz. Aşağıdaki İlgili Ayet:
34-Sebe Suresi 7. Ayet
Ve gâlellezîne keferû hel nedullukum alâ raculiy yunebbiukum izâ muzzıgtum kulle mumezzegın innekum lefî halgın cedîd.
Ve küfür edenler dedi ki: «Size bir adam gösterelim mi ki, siz büsbütün darmadağın olduğunuz vakit muhakkak siz yeni bir yaradılışta bulunacağınızı size haber veriyor.»
Biz kemik olduktan sonra mı yeniden dirileceğiz
diye de inanmayanların ciddi bir şekilde itirazı vardı…
Şu an işleyeceğimiz ayette de onların;
Bu haberi getiren Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında haksız ithamlarını söylüyor…
7. Ayette ne diyor kafirler;Yani küfür edenler…
küfür biliyorsunuz; küfür , “KE-FE-RE” yani, ” örtmek” fiilinden geliyordu…
“küfür edenler” yâni “kâfir”;
Alt bilinçleri , bilinçaltları gerçeği bildiği halde,
Yaşamak, gerekenleri yapmak ağır geldiği için.. örtüp.. inkar seviyesinde yaşayanlar …
anlamına geliyordu….
İşte öyle küfür edenlerden biri diyormuş ki;
“Yaa biri çıkmış şöyle şöyle diyor” …Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’i kastederek…
“Size haber getiren şahsın durumunu delalet edeyim mi/ göstereyim mi?”
O kişi ne diyormuş;
“Hepiniz ölüp didik didik parçalandığınız zaman , gerçekten sizin yeniden topraktan yaratılacaksınız”
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) yeni bir yaratılışla yeniden yaratılacağını söylüyormuş.. haber veriyormuş insanlara…
Kişiler de bunu alay konusu yapmış.. “Ya gördünüz mü ? birisi çıkmış şöyle şöyle diyor..”diye
O devre gidersek….Gerçi bu devirde de oluyor..çok farklı birşey yok..
İşte 8. Ayete gelelim..
34-Sebe Suresi 8. Ayet
Efterâ alallâhi keziben em bihî cinneh, belillezîne lâ yué’minûne bil âhırati fil azâbi ved dalâlil beîd.
“Allah’a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?” Hayır, öyle değil! Ahirete inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler.
Yani Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)için bir itham var burada..
Böyle böyle haber getirmiş..ALLAH a iftira ediyor diyorlar.. Ya da Onda bir Cinnet hali var..
Demek ki onların inanışına göre 2 şekilde sapma/saptırma olabiliyor..(Onların mantığıyla)
Elmalı Hamdi Yazır Tefsiri güzel bir ifade var;
“Kişi , kendisini karşıda görür ..
Kendindeki hataları başkasında özellikle görür diyor..Halbuki onlar kendisinindir” diyor ..
Birisine “ne kadar dedikoducu” diyorsan; kendine bir bak..
Birisi başkası hakkında “ne kadar şöyle şöyle…” diyor…bir kendisine baksın !..
Yani belki karşındakin de görüyorsun kendini…
Bu olay Müminde daha çok tecelli eder..
Hadis-i Şerif;
Mümin, müminin aynasıdır. Mümin, müminin kardeşidir, malını o yokken korur ve gelecek kötülüklere karşı etrafını çevirir.”(Tirmizi, Birr, 18; Ebu Davut, Edep, 49.)
Mümine baktığında gördüklerin kendindedir..
Konuyla İlgili Hadise;
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Eshab-ı Kiramdan bazı büyüklerle birlikte sohbet ederlerken yanlarına bir adam geliyor, başlıyor Peygamber efendimize kötü sözler söylemeye, (Senin kadar kötü, senin kadar çirkin birini daha görmedim) diyor, benzeri hakaretler yapıyor. Eshab-ı Kiram Peygamber Efendimiz(s.a.v.) bakıyorlar, bir işaret etse yetecek. Peygamber Efendimiz(s.a.v.), adamın her söylediğine “doğru söylüyorsun” buyuruyor. Sonra bu adam gidiyor, yanlarına Hazret-i Ebu Bekir(r.a.) geliyor. (Ya Resulallah ömrümde senin kadar güzel birini şimdiye kadar hiç görmedim. Senin kadar iyi birine hiç rastlamadım) gibi güzel sözler söylüyor. Ona da Peygamber efendimiz “doğru söylüyorsun ya Ebu Bekir” buyuruyor. Eshab-ı Kiram şaşırıyorlar, Peygamberler şaka da olsa hiç yalan söylemezler. Peygamber Efendimiz(s.a.v.)e, “Ya Resulallah, o adama da doğru söylüyorsun buyurdunuz, Ebu Bekir’e de, bunun hikmeti nedir?” diyorlar.
Peygamber Efendimiz(s.a.v.), “Ben bir aynayım, bana bakan kendini görür. O adam bana baktı kendini gördü, kendi özelliklerini söyledi. Ebu Bekir baktı kendini gördü ve kendi özelliklerini söyledi” buyuruyor.
Yani Kişi kendisinde görüyor..Yani Ruh Hali çirkin..
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) , Fahri Kainat Efendimiz ( s.a.v.) , ALLAH-U TEALA nın sevgilisi olan birisinde , kendi çirkinliği görüyor.
Hz Ebu bekir (r.a) imanını düşün, tertemiz imanını; o da onu görüyor…
Ki Bunu söyleyenlerin kendisi iftiracı; aynı zamanda küfür ediyor diyor ya önceki Ayette..
Bilinçaltı bildiği halde örtmüş halde ve yalan olarak, iftira var…
Yalanlıyor, gerçekleri yalanlıyor…
Allah’ın söylemediği bir şeyi söyleme eyleminde olan insanlar …
Ve de ikinci seçenek olarak da” Cinnet hali “var..
Bu “Cinnet” kelimesi ilginç.. ..Mahlukat olan”Cin” ile aynı kökten geliyor bu kelime
Köken :(nişanyan sözlük)
Arapça cnn kökünden gelen cinn جنّ “1. gece karanlığı, 2. bir tür görünmez varlık” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça canna جنن “gizledi, sakladı” fiilinden türetilmiştir. Bu sözcük �br ve Aramice/Süryanice gny kökünden gelen gānāh, gənā גָנָה “örtünme, gizlenme, kapanma” fiili ile eş kökenlidir. fiil �br gnn kökünden gelen gānan גָנָן “koruma, etrafını çitle çevirme” fiili ile eş kökenlidir.
Ek açıklamaLatince genius (görünmez doğaüstü varlık, cin) şüphesiz bir Sami dilinden, muhtemelen Fenike dilinden alıntıdır. Ancak eşdeğer kavram Aramice ve İbranicede kaydedilmemiştir. •
İnsanlar hep büyü ile uğraşmışlar, hep cinlerle iştigal etmişler..Biliyorsunuz cinlere inanmak haktır.. inkar küfürdür..”Cin diye birşey yoktur derseniz” dinden çıkarsınız. Çünkü çok net bir şekilde Kur’anda var..
Ama Peygamber Efendimiz(s.a.v.) uğraşmayın diyor onlarla..Varlığını kabul edin..Belli koruma yöntemlerini göstermiş..
Ama onlarla İştigal etmeyin diyor..Hem iyileriyle hem de kötüleriyle..İyileride var biliyorsunuz..Kur’anda yazıyor…
Bknz.İlgili Ayet Aşağıdaki gibidir;
72-Cin Suresi 11. Ayet
Ve ennâ minnes sâlihûne ve minnâ dûne zâlik, kunnâ tarâiga gıdedâ.
“Doğrusu içimizde salih olanlar da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz.”
Ama uğraşmayın diyor.. ama varlığını kabul etmek mecburiyetindesiniz..
Ve onlarla iştigal edenler -özellikle kırsalda çoktur-bu devirde de var…
ciddi bir şekilde onlarla uğraşıyorlar..İşte Eski devirlerde bu çok daha fazla olduğu için..Özellikle Orta Çağda , Güney Amerika’da, Şamanizmde,insanlar çok uğraştığı için öyle kişiler çok..
Cahiliye devrinde de çok…
Mecnun , “Cinlenmiş” demek..
Mecnun Arapça yapı itibariyle “ismi meful”. yani “Cinlenmiş” anlamına gelir..
Bu kişilerde , sözlerinde , hareketlerinde anormallikler oluyor..O yüzden aşağılama olarak kullanıyor bu kelime..
İşte Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) böyle bir ithamda bulunuyorlar..
Peygamber Efendimiz’ın (s.a.v.) böyle olma ihtimali yok tabii ki ..
O , Cinlerin de Peygamber’i… ALLAH’ın zaten koruması altında …
böyle birşey olması mümkün değil…
Peki niye böyle diyorlar ?!
ÇÜNKÜ KENDİLERİ ÖYLE !
Bunu neden söylüyorum.!!!
“Yunus 100” ne diyordu??
10-Yunus Suresi 100. Ayet
Ve mâ kâne linefsin en tué’mine illâ biiznillâh, ve yec’alur ricse alellezîne lâ yağgılûn.
Allâh’ın izni olmadıkça hiç bir nefs için iman edemez ve akıllarını kullanmayanları o pislik içinde bırakır.
Akıllarını kullanmayanlara pislik içinde bırakırız diyordu..
“ricse” pislik..
Aklını kullanmayan kimseye atılan pisliklerden birisi de işte bu sistemdir..
Musallat olurlar yani… o görülmeyenler…
Bilin ki eğer bir insana o tür hallerden oluyorsa..
bilin ki aklını gerektiği gibi kullanmayacak düşünce, hal ve hareketler içerisinde…
Ya da o gibi kişilerle oturup kalkması bile , aklını kullanmamak oluyor…pislik ona da bulaşıyor…
Demek ki bu kafirlerin kendilerinde de aynı durum söz konusu..
İşte bu ilk Ayetlerde biz bunu görmekteyiz…
Burada ilginç bir ifade var onu yeri gelmişken söyleyeyim… 10:29
Bakın “ALLAH a iftira atıyor “diyor..ayette…Bunu söyleyen, o kâfirler …
“ALLAH ‘a” diyorlar, bakın;
Bu kişiler aslında ALLAH’a inanıyorlar..Bizim yanlış bildiğimiz gibi “inanmıyorlar” değil…
Ayet-i Kerimelerde var..
Onlara sorun… Yerleri ve Gökleri kim yaratmış ,diye…Sana ALLAH diyecekler..diyor..
29-Ankebut suresi 61. ayet (Genel: 29 – İniş: 85 – Alfbetik: 76)
Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?
39 – Zumer Suresi 38. Ayet
Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.”
43 – Zuhruf Suresi 9. Ayet
Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka, “Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir.
29 – Ankebut Suresi 63. Ayet
Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
43-Zuhruf Suresi 87. Ayet
Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, “Allah” derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar?
Ama ALLAH la beraber başka ilahlara da tapıyorlar…
Yasin Sûresinin ilk sayfasında var ..
Olur mu öyle diyor;Rahmân öyle birşey indirmemiştir diyor…
36-Yasin Suresi 15. Ayet
Gâlû mâ entum illâ beşerum mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn.
Dediler ki: “Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
ve mâ enzeler rahmân diyor…
Yani Rahman‘a iman ediyor..Rahmân öyle bir şey dememiştir, diyor…
“Rahman öyle birşey söylememiştir.Sen iftira mı atıyorsun” diyor buradaki gibi..
Yani bunlar Allah’a -bir şekilde- inanan insanlar..
Ama onların inancıyla, ALLAH yukarıda…..Çok ulvi,yeryüzü meselelerine karışmaz(!)Bu biliyorsunuz deizm’in temeli..İçinde Darwinizm de olan..
Darwinizm var ya; bir yaratıcı olarak ALLAH’ı kabul ediyorlar..
Ama ALLAH ın istediği gibi bir sisteme inanmıyorlar..
“Kitaplarda anlatıldığı gibi bir siteme inanmıyorlar.”
Müşrik;
ALLAH a inanmayan değildir bakın..
Şirk koşandır, ortak koşandır..
Yani ALLAH la beraber başkalarını da devreye sokandır..12:11
Bizim bugün iddia edildiği gibi Ateizmin anlamında kullanılması mümkün değildir.
.Ya Küfür ediyorlar..inkar ediyorlar (bildiklerini inandıklarını örtmek suretiyle, inkar ediyorlar)..
Ya da müşrik oluyorlar Şirk koşuyorlar..
bugünkü bilinen anlamıyla değil..
(Hani Haniflik konusunda bunu işlemiştik.)
Sadece İman ettin demekle olmuyor..
Ankebut -2- İnsanlar sırf ‘inandık’ demekle; hiçbir sınavdan geçirilmeksizin bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?
Bakara-155- “Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!”
Bakara-214–Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile “Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?” diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.
Al-İ İmran-186-Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir.
Tövbe- 16–Yoksa siz, Allah sizden mücahede edenlerle Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri iyice ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı zannettiniz? Halbuki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Enfal-28-Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.
Mülk-2-O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.
İnandın da Nasıl inanıyorsun ???
Hak sistem gerekleriyle mi amel yapıyorsun..!!!!
(Biz bunun şekilde 2 şekilde yapabiliriz)
1) İşte ALLAH U TEALA nın koyduğu hidayet sistemi var..
2) Bir de Senin fıtratında olan aslında yapılabilirliğinin olduğunu düşünerek bulabileceğin bir sistem var…
Bununla beraber yapmanı bekliyor..
bknz. aşağıdaki ilgili ayet :
2-Bakara Suresi 38. Ayet
Gulnehbitû minhâ cemîâ, feimmâ yeé’tiyennekum minnî huden femen tebia hudâye felâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn.
Dedik: İnin oradan hepiniz, sonra benden size ne zaman bir HİDAYET gelir de kim o hidayetin izince giderse onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir.
İftira etmekte bu var..ALLAH’a iftira mı atıyordu da bu var..diyor..
ALLAH, Resulunu burada savunuyor bu kelime ile…
Burada değişik bir şey var!!!!
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Hayır !! o iftira etmiyor,sadıktır,doğrudur bunun söyleyenin kendisidir demiyor..
Ondan sonra da bu iftiracıların konumunu söylüyor…
“Ahirete inanmayanlar ; Azap içindedirler..”
Bakın “İlerde Azapta çekecektir ” demiyor ” dikkatinizi çekiyor mu?
“Azap içindedirler” diyor.
Geçen haftalarda açıklamıştık ya..
Hadisi Şerif;
“Hasut olan Cehennemdedir/ateştedir…”
Hasut , “haset eden” demek
HASUT , ” ileride Ahirette Cehennem / ateş azabında olacaktır” anlamında değil..
Ateştedir diyor ..”fin-nar”diyor.. Ateştedir..
Yani hasetlik ederken ,daha dünyada yaşarken de onun içi yanıyor..
Yani azapta gibi ,içi yanıyor , içi rahat değil..
Bir başkasının mal varlığının olması, nimetler içinde olması onu rahatsız ediyor, içi huzursuz….
Burada da Ayette “fil azap” (azapta) derken;Yani Ahirete inanmaMAnın “AZAP” olduğunu söylüyor ..
Bakın bunu ben çok düşündüm…
Yaşadıklarımıza bir bakın arkadaşlar..Müslüman cephesinden söyleyeceğim;
Eğer Yeniden dirilme inancımız olmasa var ya; bizim kahrımızdan ölmemiz lazım…
Dünyada Müslümanlara yapılan zulmü görüyorsunuz değil mi?
Yapılanları görüyorsunuz …bizi ne tutuyor , biliyor musunuz?..Yerimizde ne tutuyor..
Bizim psikolojimi bozmayan, bizim karamsarlığa götürmeyen ŞEY :
“AHİRET İNANCIMIZ…”
ALLAH O Gün Müslümanların Hakkını verecek…
Bireysel olarak bazı hesap falan olacak ama nihayetinde bu dünyada ezilenler
( bu dünyada aşağılananlar,mecnun denilenler neler neler diyorlar biliyorsunuz.).
Ayeti Kerimede diyor ki ;gevşemeyin ve üzülmeyin !!! Eğer siz inanıyorsanız..siz üstünsünüz diyor…
Bknz.Aşağıdaki Ayet-i Kerime ;
3-Ali_İmran Suresi 139. Ayet
Ve lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumul ağlevne in kuntum mu’minîn.
Gevşemeyin, hüzünlenmeyin
Eğer iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.
Müslümanı bu ve bunun gibi Ayetler ayakta tutuyor :
- İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212)
- O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: “Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin.” (Tahrim Suresi, 8)
- Din gününün korkusuna karşılık büyük bir güven içinde olan müminlerin yüzleri bekledikleri karşılığı almanın güveni ve sevinci ile nurludur; onlar mutluluk içindedirler. (Abese Suresi, 39)
- Ve derler ki: “Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz.” Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?” Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. (Sad Suresi, 62-64)
Peki Bu olmasın… bakın inancı da bir tarafa bırakın…
Herşey çürüyor arkadaşlar herşey eskiyor..herşey bozuluyor..
Aynaya baktığında görüyorsun..Kadınlar bozuluyor erkekler bozuluyor mobilyalar bozuluyor..
Herşey ,
bozuluyor,eskiyor,çiziliyor,matlaşıyor,siliniyor,çürüyor,çatlıyor,paslanıyor,soluyor,eriyor,pörsüyor,yaşlanıyor,,…
Ahiret İnancı olmayan insana bunlar depresyon kaynağı…Bitiyor ya…
Ahirete… yeniden dirilmeye ne inanmıyorsun..
Tek gerçekliliğin bu dünya, yaşayabileceğin bu, edeceğin bu..Adam Kafayı yer ya…halet-i ruhiyesi çöküntüde…
yani Azapta olur..
Kur’andaki Ayetteki ifadesiyle ;
Diyor ki ALLAH-U TEALA; “Ahirete inanmayanlar var ya” diyor.. “Azaptadır”…
Yani yaşarken Azabın içinde ..
Adamı mutlu edecek,motive edecek hiçbir şey yok..
Görüyor musunuz?Ayetin güzelliğini..
İlk okuduğunuzda ne oluyor ? Ahirete inanmıyorlar ..Görecekler Ahirette …Cehenneme atılacaklar..Niye? Ahirete inanmıyor diye ..Hayır daha yaşarken adamın Haleti Ruhiyesini söylüyor..ALLAH-U TEALA Kuran-ı Keriminde..
O yüzden arkadaşlar,
Müslümanlık inanılmaz büyük bir nimet..
ALLAH U TEALA nın çok çok çok çok büyük bir ikramı..yeterince anlayamıyoruz ve anlayamayız da…
Bunu Ahirette anlayacağız İnşaallah tam layıkıyla…
O yüzlercelerce milyar İnsanın toplandığı yerde “AMAN YA RABBİ BİZE NE GÜZEL İKRAM ETMİŞSİN”diyeceğiz…
O yüzden dinimizin kıymetini bilelim ve mümkün olduğunca elimizden geldiğince kulluk gayretlerinde bulunmaya çalışalım.. Ben dahil…Bu çok çok çok büyük bir nimet..
Bu Surenin ilerleyen kısımlarında var…
İşleyeceğiz İnşaallah.
“Ey Davud ailesi;şükürle çalışın “diyor..
Bknz. İlgili Ayet-i Kerime;
34-Sebe Suresi 13. Ayet
Onlar, ona mihraplar, heykeller, havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışın ey Davud ailesi , şükürle çalışın! Kullarım arasında şükreden azdır.
Onu açıklayacağız
İnşaallah..
O modda , ŞÜKÜR MODU’nda yaşamaya götürür… Aman Ya Rabbi ne büyük nimet diye..
Bazı Alimler,ALLAH Dostları her gün 2 rekat şükür namazı kılarmış..(İslam nimeti için)
Yani müthiş birşey..
Ayetin sonunda diyor ya; Azab içindedirler ..İçindedirler devam ediyor burada atıf olarak…
beîd;uzak demek
Bir dalalet içindedirler..
dalalet – Hidayetin zıttı
Yolun içerisinde (sırat-ı müstakım’de) bulunmak…Fatiha’da açıklamıştık ..
Bu iki kavram çok önemli … Unutmayın!!! 20:35
Ama aslında “dalalet”in yine yolla bir alakası var..
Şimdi Fatiha Suresine götürüyor bu konu
“Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna hidayet et”
Aman şunların değil :(gayrisi denilen) 2 ye ayrılıyor ;
Bakın hangisi daha kötü ?…ikisi de kötü ama hangisi daha kötü?
“El-mağdûbi aleyhim” kendilerine gadap edilmiş olanlar , daha kötü…
çünkü ALLAH’ın gazabı onların üzerine olmuş, yani işi bitmiş, yani yoldan atılmış..
Dalalette olanın ise hala yola dönme şansı var..Yolla irtibatı var… sağa sola kaymalar olmuş onda…
Uçurumun kenarındaki dala tutunsa bile Ed-dââllîîîîn…
Bakın burada da “dalâlil beîd” derken ; Uzak bir sapıklık içerisindedirler diyor..
Şimdi yukarıda demiyor mu?
ALLAH a yalan uydurdu diye..
Bakın bu en başından beri de olabilir..sonradan da küfre girmiş olabilir…
Şimdi hep önceden hep bir şey anlatıyorduk ..Hatırlıyor musunuz?
Arabanın direksiyonu hafif bir kırıyorsunuz..Düz gitmeniz gerekirken..
O” Sıratı mustakim caddesi”nin 4-5 şeritli olduğunu düşünün..
Eğer süratiniz düşükse , direksiyonu hafif bir kırmanız çok önemli değil..
daha yoldasınız ama biraz daha kırdığınızda hafif bir şekilde kayıyorsunuz……
Biraz daha kırdığınızda 2. şeride gidiyorsunuz..
Hala yoldasınız , süratinizle beraber gidiyorsunuz..
Ama o direksiyon kırma işini -hafif de olsa- uzun süre tutarsanız ..Bir süre sonra yolla alakanız kalmıyor…
Yol seni nereye götürüyordu?Belirli bir yere… hedefe götürüyordu… yani ALLAH’a götürüyordu…
Artık gözünüzü kapattığınızı düşünün direksiyon da hafif bir tarafa kırılmış vaziyette..
Gözünüzü açtığınızda neredesiniz? Hedef orada, siz buradasınız…
Ne yapmışsınız..Hedeften uzaklaşmışsınız…
Bakın burada Ayette ne diyor ???
UZAK bir sapma/sapıklık içerisindedirler…(dalalin beid)
Çok uzaklaşmışlar artık hedeften…
yani burada da bize getirelim meseleyi…Müslümanız ya biz de alacağız dersimizi…
Eğer siz Ahirete yeterince inanmıyorsanız..
İman ettim….. Ahiret var diyorsanız da
Ama ona uygun yaşamıyorsanız…
o direksiyon yavaş yavaş, sapa sapa, öyle bir yere gidersiniz ki hedefinizden çok uzaklaşırsınız..
ALLAH U TEALA bizi ikaz ediyor, aman dikkat edin diyor..
BU AYETLER SADECE KAFİRLER İÇİN FALAN DEĞİL!!!
Ayetlerde görünen her olumsuz hitabı “acaba bende de var mı? benim kendi çapımda ,kendi İslami yaşantımda bu tehlikeler var mı?” diye insanın bir düşünmesi lazım!!!
Zaten onlar kötü…ALLAH onları sürekli olarak aşağılamak için bu Kitabı indirmedi ki!!
Kötüden misal vererek;Müslümanların kendisine çeki düzen vermesi için bu kitabı indirdi..
Yoksa hikayeleri anlatılıp duruluyor: O kavime bu indi …bu kavime bu inmiş..
Bu kitap, Tarih kitabı / masal kitabı değil diyor..
Zaten böyle olursa şu tehlike var..
O kafirler derki diyor ; Onlar ;esâtîrul evvelîn(öncekilerin masalı)dır.
6 – Enam Suresi 25. Ayet
Ve minhum mey yestemiu ileyk, ve cealnâ alâ gulûbihim ekinneten ey yefgahûhu ve fî âzânihim vagrâ, ve iy yerav kulle âyetil lâ yué’minû bihâ, hattâ izâ câûke yucâdilûneke yegûlullezîne keferû in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn.
İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.
8 – Enfal Suresi 31. Ayet
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ gâlû gad semiğnâ lev neşâu legulnâ misle hâzâ in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn.
Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.
16-Nahl Suresi 24. Ayet
Ve izâ gîle lehum mâzâ enzele rabbukum gâlû esâtîrul evvelîn.
Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler.
25 – Furkan Suresi 5. Ayet
Ve gâlû esâtîrul evvelinektetebehâ fehiye tumlâ aleyhi bukratev ve asîlâ.
“(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır” dediler.
27 – Neml Suresi 68. Ayet
Legad vuıdnâ hâzâ nahnu ve âbâunâ min gablu in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn.
“Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.”
46 – Ahkaf Suresi 17. Ayet
Vellezî gâle livâlideyhi uffil lekumâ eteıdâninî en uhrace ve gad haletil gurûnu min gablî ve humâ yesteğîsânillâhe veyleke âmin, inne vağdallâhi hagg, feyegûlu mâ hâzâ illâ esâtîrul evvelîn.
Anne ve babasına, “Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye, onlar Allah’a sığınarak, “Yazıklar olsun sana! İman et, Allah’ın va’di gerçektir” diyorlar, o da, “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyordu.
68-Kalem Suresi 15. Ayet
İzâ tutlâ aleyhi âyâtunâ gâle esâtîrul evvelîn.
Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masallar!” der.
83-Mutaffifin Suresi 13. Ayet
İzâ tutlâ aleyhi âyâtunâ gâle esâtîrul evvelîn.
Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.
Eğer biz de Hikayelere “evvelkilerin masalları” zihniyetiyle dinlersek..
ALLAH KORUSUN BÖYLE BİR İTHAMDA BULUNMUŞ OLURSUN KUR’AN-I KERİM HAKKINDA…
“BU HİKAYELER BENİM İÇİN AYNI ZAMANDA” DENMELİ…
Daha çok konuşulacak şey var ama notlar almışım ama burada kalsın..
9.Ayete geçelim inşaallah.
34-Sebe Suresi 9. Ayet
Efelem yerav ilâ mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum mines semâi vel ard, in neşeé’ nahsif bihimul arda ev nusgıt aleyhim kisefem mines semâé’, inne fî zâlike leâyetel likulli abdim munîb.
Onlar, önlerindeki ve arkalarındaki (kendilerini dört bir yandan kuşatan) göğe ve yere bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yere geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır.
Kimler görmediler mi ? Ahirete inanmayıp Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) İTHAM edenler..
İftira,yalan ve delilik itham edenlere söylüyor..
Onlar görmediler mi? Yani görmezler mi? bakmazlar mı?anlamında bir ifade..
Şimdi burada ne var ?
Demek ki Arzda ve Semada öyle şeyler varmış ki
Bunlara baktığında seni bazı gerçeklere götürmesi gerekiyormuş..
Bakın Onunla ilgili bir kaç Ayet var;
(Bu Ayetleri Hafızlar çok okur)
3-Ali_İmran Suresi 190. Ayet
İnne fî halgıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri leâyâtil liulil elbâb.
Şüphesiz Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.
3-Ali_İmran Suresi 191. Ayet
Ellezîne yezkurûnallâhe gıyâmev ve guûdev ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halgıs semâvâti vel ard, rabbenâ mâ halagte hâzâ batılâ, subhâneke fegınâ azâben nâr.
Onlar ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah’ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan’sın, artık bizi ateşin azabından koru.
Görüyormusunuz okuduğumuz Ayetlerle ne kadar alakalı..
Demek ki ne yapıyormuş insanlar?
Bu Yaradılışı tefekkür ediyorlar…
AA ne güzelmiş demiyorlar…
Bakın çok ilginç
Bu tefekkür üzerine ne diyorlarmış biliyormusun?
Ya ne güzel çiçeklere,böceklere bak gökyüzüne bak demiyorlar…. bunu da diyorlar…
Demek ki sağında solunda , önünde arkanda görebildiğin şahit olarak görebildiğin şeyler olarak Sema ve Arzdır..
Bunlara tefekkür ettiğinde baktığında götürecek şey…
Yani bir Ahiret var!!!!! bunun sonu var bir hesap var !!!!!!
Aman Ya Rabbi ,sen bunları boş yere yaratmadın !!!!!!!
Aman Ya Rabbi “Bizi Cennetine koy” da demiyor… Aman Ateşin Azabından koru diyor!!!!
Demek ki öyle bir sistem var ki.. Tefekkür ettiğinde….Götürdüğü yer, AHIRET, HESAP , AZAP KORKUSU…
Hani Bir Ayet vardı..
ALLAH tan anacak diyor İlim sahipleri korkar..
35-Fatır suresi 28. ayet
Ve minen nâsi ved devâbbi vel en’âmi muhtelifun elvânuhû kezâlik, innemâ yahşallâhe min ıbâdihil ulemâé’, innallâhe azîzun ğafûr.
Ve bunun gibi insanlardan, davarlardan, yürüyen hayvanlardan da çeşitli renkte olanlar vardır. Ancak kullarından ulema , Allah’a karşı huşû duyar /KORKAR. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir (üstün, yüce), Gafûr’dur (mağfiret eden).
Adam görünüşte âlim… âlim ama isyan ediyor..
Nerede ALLAH korkusu ?!?!?!
iLMİ okuyoruz ediniyoruz kitaplardan bakıyoruz,dinliyoruz…
Bu sevmenin zıttı anlamında korku değil..
Öyle bir sistemi tefekkür ediyorsun ki..
Sistemin boş yere yaratılmadığını görüyorsun ki..
Bir Ahiret var diyorsun…
Burada yine ilginç bir ifade var..
Ali İmran 190. ayet
-gece ve gündüzün birbirinin- ihtilafında diyor..
İhtilaf etmek ne demek biliyor musunuz?
Alternatif demek…
Alternatif akım varya..Bir doğru akım var.. Pildeki gibi yani sürekli artı akıyor..Yada eksi akıyor bir taraftan..Pillerde olduğu gibi..Pillerde (+) bir tarafı (-)gibi..Bir kısa devre yaptığında..Bir akım olusuyor..Potansiyel farkından ötürü..Herşey yüksekten aşağı doğru akar..Rüzgar da böyledir..Yüksek basınç var alçak basınç var..Her zaman yüksek basınçtan alçak basınca olduğu yere doğru bir gidiş var..Meteorolojinin temelinde de bu var..Isınan hava yükseliyor..Yüksek basıncı oluşturuyor..Bir tarafta alçak basınç var.. Yüksekten alçağa doğru bir rüzgar akımı var..İşte kar gelecek şu an orada bu hesaplamalar yaplıyor..Aynı şey aynı kanun..Kanun bir yerde doğruysa başka yerd de doğrudur..Elektrıktede fızıktede kullanılıyor..Yuksek potansıyelden düşük potansıyele doğru bir akım var … buna elektrık denılıyor..bu elektrık bır de alternatıf/ ihtilaflı denılen bır sey var …Bır (+)Bır (-)şeklinde gidiyor..
Buna alternatıf akım denılıyor..
Muhalefet aslıda bu demek..
Günümüzdekı muhalefet ifadesi yanlış manada kullanılıyor…
Muhalefet ;birisi gitiikten sonra arkasına gelecek anlamına gelir
Birisinin dediğinin zıddını demek ,değil aslında..
Onun alternatıfi , arkası anlamına gelir..
Bu Ayette de (Alı Imran 190.Ayet) ihtilafında diyor
Bir gündüz var hemen arkasında bir gece gelıyor..
Hemen arkasından gündüz var arkasında gece var..
Ihtılaf bu..
Bunu niye söyluyör Rabbım?!!
Tefekkür edildiğinde seni Ahirete götürecek dedik ya ..
Sen bir baktığında; bir gece var bir gündüz.. bir gece var bir gündüz..
Bakıyorsun bu Dünya Hayatı var..Bu bitecek Ahiret Hayatı var..
(……….)
(Munib kelimesi var ..Birazdan açıklayacağız..)
İşte düşündüğünde ettiğinde seni Ahirete götürüyor.. 36:47
40-Mumin Suresi 57. Ayet
Lehalgus semâvâti vel ardı ekberu min halgın nâsi ve lâkinne ekseran nâsi lâ yağlemûn.
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Rabbim sistemin mükemmeliğine dikkat çekiyor.”.Fakat insanların çoğu bilmezler “diyor..Nereden bilecekler ki?!!
Bu neyi anlatıyor biliyor musunuz?
Siz Semaya bakıyorsunuz … Arza bakıyorsunuz…
İnsanın yaratılması benim için daha basit bir şey diyor..
Aynı zamanda bir Ayette diyor ki..
Bütün insanlığın yeniden yaratılması 1 insanın yaratılması gibidir diyor..Aynı şeydir diyor..
31-Lukman Suresi 28. Ayet
Mâ halgukum ve lâ bağsukum illâ kenefsiv vâhıdeh, innallâhe semîum basîr.
(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Şunu demek istiyor…Kainata baktığınızda sizi götüren şey , size yeniden diriltmeyi de hatırlatmalı diyor..
Siz göğe bakıyorsunuz ya..
(Hani bir önceki Ayet yeniden diriliş varya yeniden diriliş Benim için daha kolay diyor…)
Tefekkür ettiğinde seni götürmesi gereken Ahiret..
Ahiret te nasıl olacak?? Herkes ölecek; sonra yeniden diriliş..
Bunlar Kaf Sûresi’nde var arkadaşlar..
Kaf Sûresinde ilk sayfa var…
(Son senelerde bende şöyle bir bilgi oluştu..Kur’an-ı Kerim in bir yeri özellikle bir temayı anlatıyor..Bir yerde Ana tema var..AA diyorsun bu Sure de onu izah ediyorsun …burada Kaf Sûresine bu mantıkla bakasanız çok güzel..)
Kaf suresi 1. ayet
Gâf, vel gur’ânil mecîd.
(1-2) Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”
Kaf suresi 2. ayet
Bel acibû en câehum munzirum minhum fegâlel kâfirûne hâzâ şey’un acîb.
(1-2) Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”
Bakın Ayetleri nasıl çağrıştırıyor!!!
Kaf suresi 3. ayet
Eizâ mitnâ ve kunnâ turâbâ, zâlike rac’um beîd.
“Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirilecekmişiz)? Bu, akla uzak (imkânsız) bir dönüştür!”
Kaf suresi 4. ayet
Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır.
Kaf suresi 5. ayet
Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir hâldedirler.
Hani diyordu Ya Peygamber Efendimize (s.a.v.) yalancılıkla hitam ediyordu ya..Halbuki kendilerinde var..
Kaf suresi 6. ayet
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.
Kaf suresi 7. ayet
Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç açıcı çift bitkiler bitirdik.
Kaf suresi 8. ayet
Tebsıratev ve zikrâ likulli abdim munîb.
Bütün bunlar, içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir.
Diyor duya ;ALİ İMRAN 191.Ayette(“Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan’sın, artık bizi ateşin azabından koru.)
Kaf suresi 9. ayet
(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
Kaf suresi 10. ayet
(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
Kaf suresi 11. ayet
(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
Kaf suresi 12. ayet
(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
Kaf suresi 13. ayet
(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
Kaf suresi 14. ayet
(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
BURASI İLGİNÇ
Kaf suresi 15. ayet
İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda şüphe içindedirler
Bakın bu Ayetleri bir toparladığınızda ne kadar konu bütünlüğü içerisinde aynı kelimelerle aynı şeylerle ifade etmiş..
ALLAH U TEALA ne istiyor?!
Yaratmamda acizlik mi gösterdik ki..
Yeniden Yaratma konusunda ,buna Kadir değil mi ? bunu görmüyor musunuz ?
Koskoca Arzı yaratmış..Bunu da ihtilaflı yaratmış..
Bu o geliyor bir o geliyor..
Yeniden Yaratılmayı, Ahireti göremiyor musunuz?? diyor..
İlginç ifade neydi?
Sayıyor Rabbim;Çiçekler yarattım,böcekler yarattım,Ağaçlar Yarattık ne güzel ama niçin Yaratıldığınıda söylüyor bu ..
Niçin Yaratmışlar?
ALLAH a yönelen her kula;
basiretini açmak
zikir için
ibret vermek için
bütün bunları yaptık diyor….
Ne Diyor du ? ALİ İMRAN 190-191.Ayette;
3-Ali_İmran suresi 190. ayet (Genel: 3 – İniş: 89 – Alfbetik: 76)
Şüphesiz Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.
3-Ali_İmran suresi 191. ayet (Genel: 3 – İniş: 89 – Alfbetik: 76)
Onlar ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah’ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan’sın, artık bizi ateşin azabından koru.
Bunu batıl,boş yere yaratmadın…Bunların ifadesi…
(Ezan okundu)
Öbür hafta devam ederiz .. İnşaallah.
DUAMIZI EDELİM:
ALLAH U TEALA,
YARATTIKLARINA BAKTIĞIMIZDA ONUN HİKMETLERİNİ ANLAYAN, YÖNELEN
AMA BUNLARI TEFEKKÜR EDİP ;
“AMAN YA RABBİ ; BUNLARI BOŞ YERE YARATMADIN… BU DÜNYA GELİP GEÇİCİ… AHİRET VAR , HESAP VAR ; AMAN YA RABBİ ,BUNA GÖRE DOĞRU YAŞAYANLARDAN EYLE BİZİ” DİYE… DUA EDENLERDEN EYLE BİZİ…
ALLAH DA BİZİ BUNUN ZITTINDA OLANLARDAN , BİLE BİLE GERÇEĞİ İNKAR EDENLERDEN EYLEMESİN…
HER AN DALALETTE OLMA TEHLİKESİ KARŞIDA TETİKTE OLANLARDAN EYLESİN..İNŞAALLAH.
SADAKALLAHULAZİM
SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:
https://yadi.sk/d/EkRtMUJNdX5zz
Ve gâlellezîne keferû hel nedullukum alâ raculiy yunebbiukum izâ muzzıgtum kulle mumezzegın innekum lefî halgın cedîd.
Küfredenler de dedi:Size haber getiren şahsın durumunu size gösterelim mi? Hepiniz didik didik parçalandığınız zaman, Gerçekten sizlerin yeniden topraktan yaratılacağınızı söyleyen kişiyi.
Eûzubillâhimineşşeytânirracîm
Bismillâhir rahmânir rahîm
Sebe 5.Ders: 7.Ayetten itibaren;
Biraz evvel arkadaşlarla konuştuk, Ayetler arası kopukluk olmaması için şöyle hafif bir tekrarla beraber buraya gelelim…
Çünkü bırakın Ayetleri, Sureler bile kendileri aralarında bir bütünlük içerisinde her ne kadar kopukmuş gibi ayrıymış gibi gözükse de..
Geçen Haftada ;
Kendilerine ilim verilenler vardı;
34-Sebe Suresi 6. Ayet
Ve yerallezîne ûtul ılmellezî unzile ileyke mir rabbike huvel hagga ve yehdî ilâ sıratıl azîzil hamîd.
Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu, mutlak galip ve övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna ilettiğini görürler.
Ondan önce Ayetleri aciz bırakmak için koşuşturup,uğraşıp duranlar vardı.Onları bir azaptan bahsediliyordu.
34-Sebe Suresi 5. Ayet
Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne ulâike lehum azâbum mir riczin elîm.
Âyetlerimizi aciz bırakmak için gayret edenler, işte bunlar için de en kötüsünden elem verici bir azap vardır.
Ama kendilerine ilim verilenler , Rabbinden indirilenin HAK olduğunu görüyorlardı…Anlıyorlardı…
O Kitabın özelliği neydi…Aziz ve Hamid olan ALLAH’ın yoluna Hidayet ediyordu…Gösteriyordu.
Burada önemli unsur “AKIL” konusuydu geçen hafta.Aklı kullanmakla ilgili biraz bahsetmiştik.
ALLAH Aklı biliyorsunuz ..”EMANET”olarakta vermiş insana ;
Hani biz Semavata,Arza ve Dağlara yük verdik EMANET i diyor ya;
33-Ahzab Suresi 72. Ayet
İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli feebeyne ey yahmilnehâ ve eşfagne minhâ ve hamelehel insan, innehû kâne zalûmen cehûlâ.
Gerçekten Biz, emaneti; göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Ve korkup titrediler. Onu insan yüklendi. Doğrusu insan; pek zalim ve pek cahil oldu.
Emanetlerden birisi neydi?
(Halifelik te vardı.. Halifelik üzerine daha çok durmuştuk) ama.. Akıl da bu Emanet üzerineydi..
İnsan yüklenince artık ne yapılıyor.. İrade veriliyor..Yani serbestlik veriliyor..
Şimdi diğer Mahlukata verilmeyen Akıl unsuru..veriliyor..Ama serbestlik de veriliyor..
Tamam Serbestsin diyor; ALLAH-U TEALA…
Belirli bir süre içerisinde fazla karışmıyor…Müdahale etmiyor…
Bunun nedenlerini biliyoruz..
Diğerlerine ise Semada ve Arzda olanlara ise de irade verilmeyenlere de “Emir” var.04:14
“Vahy” var “Emir” var..
Hud Suresinde var..
Bknz. İlgili Ayet Aşağıdaki gibi;
11-Hud Suresi 44. Ayet
Ve gîle yâ ardubleî mâeki ve yâ semâu agliî ve ğîdalmâu ve gudıyel emru vestevet alel cûdiyyi ve gîle buğdel lilgavmiz zâlimîn.
Ve denildi ki: «Ey yer! Suyunu yut ve ey gök açıl.» Ve su kesildi ve iş icra edilmiş oldu. Gemi de Cûdi dağının üzerine yerleşti. Ve, «Zalimler olan kavim için uzaklık olsun!» denildi.
İnşikak Suresinde ne diyordu?
Bknz. İlgili Ayet Aşağıdaki gibi;
84-İnşikak Suresi 2. Ayet
Ve ezinet lirabbihâ ve huggat.
Ve Rabbine itaat etti ve gerçekleştirdi.
Ama İnsanın Yaratıcısını inkara kadar, dinini yaşamama konusuna kadar ,irade serbestisesi var..
Ama bir gün bunların hesabı görülecek..
İşte O anlamda akıl , büyük bir nimet ama bir “Emanet” olarak veriliyor..
Aklını kullanmayanlara ne oluyor..
(Ahirette nelerle karşılaşacağını biliyoruz..Kur’an Ayetlerinden ama) …Yeryüzünde de yaşarken daha pislik bulaşıyor onlara.. Hani Yunus Suresi 100.Ayette işlemiştik.. (Yunus 100;Yunus balığı yüzüyordu ya…aklımızda kalması için)
Bknz. İlgili Ayet Aşağıdaki gibi;
10-Yunus Suresi 100. Ayet
Ve mâ kâne linefsin en tué’mine illâ biiznillâh, ve yec’alur ricse alellezîne lâ yağgılûn.
Allâhı’n izni olmadıkça hiç bir nefs için iman edebilmek yoktur ve
akıllarını kullanmayanları O pislik içinde bırakır
Sistem içerisinde olan unsurlar o kişiye bulaşır..
ALLAH durup duruken pislik atmıyor..Yada pislik bulaştırmıyor..
Tamamen kendi iradeleri içerisinde akıllarını kullanmamalarından kaynaklanan her türlü negatif unusur onlara bulaşıyor..
Bunu her alanda görebilirsiniz..
Tıp alanında,Sosyal alanda görebilirsiniz..Her alanda görebilirsiniz..
İnsanlar akıllarını kullanmıyorlar.. belirli bir Ekollerin,belirli bir siyasi görüşlerin,belirli bir fikirlerin arkasına katılıyorlar..
Kur’an var önünde .. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) in metodu var..Uymamakla aklını kulanmıyor..Daha sonra da sistematiğin negatif unsurlarının pisliğinin içine bulaşmış oluyor..
Mesela Sosyal alanda bir yansıması bunun ..
Bunun gibi bir sürü örnek verilebilir..bunlara..
İşte bu aklını kullananlar da -Kur’an-ı Kerim in Ayet-i Kerime de bahsettiği gibi AZİZ VE HAMİD OLAN ALLAH ın yoluna ilettiğini görenlere ALLAH-U TEALA bir ikramda bulunuyor..
(Geçen hafta biraz eksik kalmış..Not aldım..Geçen haftanın o idrak düzeyi ile şu anki idrak farklı olduğu için kelimeler oturmayabilir …İçinize girdiğinizde kelimeler daha iyi oluyor..Sonradan yamama gibi oluyor ama eksik kalmasın diye tamamlayayım..)
Şimdi orada Aziz ve Hamid ifadesi var..
Hani ;Ali_İmran suresi 18. ayettede izah etmiştik ..Ondada Aziz ve Hakim diyordu..
3-Ali_İmran Suresi 18. Ayet
Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve vel melâiketu ve ulul ılmi gâimem bil gıst, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm.
Allah, şehadet etti ki: Gerçekten O’ndan başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahibleri de adaleti ayakta tutarak buna şehadet ettiler; O’ndan başka ilah yoktur. O, Aziz’dir, Hakim’dir.
Aziz ;ALLAH-U TEALA :Yüce
Doğrularına tabi olanları da Yüceltiyor..
Hani demiştik Kişilere Aziz de denilebiliyor..Ünvan olarak..
O zaman sen gerek tefekkürle;İdrakla Yükseldiğinde Yükselmiş oluyorsun…Bakın yükselmiş oluyorsun..
Doğru tefekkürle ALLAH ın Ayetlerini , ALLAH ın sistemini doğru anlamakla …
Aziz olan ALLAH da Kitabın hikmetlerini gösteriyor..
Yani sen Kur’anın içerisine girip Tefekkür edersen ve idrakında yükseklik , artış olursa;
Azizul Hakim olanın Ayetlerinin Sırrından sen de hikmetlerin anlar düzeye geliyorsun..
Daha sonra buradaki Ayetteki Azizul Hamid’e yansıması ne oluyor?
Kur’andaki bu incelikleri anlayınca bu seni Hamd a götürüyor..
Çünkü neden EL HAMİD Esmasını açıklamıştık..
El Hamid Esması Kitaplarda ; Mahlukatın Hamdına , övgüye layık anlamında kullanılıyordu..
Ama bu biraz Tefsir , yorum neden?
“El-Hamid”de fail olan ALLAH.
Yani Hamd fiilini işleyen ALLAH.
Hamd fiilin ÖVMEK derseniz, Bizim anlayabileceğimiz ,en anlaşılır tanımı, “ÖVMEK” …
Demek ki ALLAH övüyor..
İnsanlar tüm mahlukat ALLAH ı övüyor..güya..Övmesi gerekiyor anlamında..08:50
Ama Asıl Esmanın inceliklerinde ALLAH ın övmesi var..
Peki ALLAH ın övmesi nasıl gerçekleşiyor..???!
Yarattığı her unsuru,övgü unsuru olacak şekilde yaratıyor..
Daha doğru bir ifadeyle, Yarattığı her şey övgüye layık..
Başka bir ifadeyle o kadar güzel yaratıyor ki..
İçerisinde İnsanların hayran kalacağı ..Hamd edeceği,,Sena edeceği değerler var..
O zaten var..
Bize düşen ne ?
Aklımızı kullanarak,yönelerek,tefekkür ederek bunlara ulaşmak …
Yani İnsan yediğine bir bakmaz mı? diyor du
Bknz. İlgili Ayet Aşağıdaki gibi;
80-Abese Suresi 24. Ayet
Felyenzuril insânu ilâ taâmih.
İnsan, yediğine bir baksın!
Tamam yiyoruz bir şekilde de hep yiyorduk..Kafir de yiyor, münafık ta yiyor..
“Aman Ya Rabbi bunları ne güzel Yaratmışssın ” dediğinde işte onları anlamaya giriyorsun..
İşte Hamid Esması’nın Tecellilerine girmiş oluyorsun..
Böyle bir girişten sonra 7. Ayet işleyelim İnşaallah.
Bismillâhir rahmânir rahîm.
34-Sebe Suresi 7. Ayet
Ve gâlellezîne keferû hel nedullukum alâ raculiy yunebbiukum izâ muzzıgtum kulle mumezzegın innekum lefî halgın cedîd.
Küfredenler de dedi:Size haber getiren şahsın durumunu size gösterelim mi? Hepiniz didik didik parçalandığınız zaman, Gerçekten sizlerin yeniden topraktan yaratılacağınızı söyleyen kişiyi.
Küfür edenler dedi ki;Size şu haber getiren şahsın durumunu göstereyim mi ?
(o kişi) diyorki hepimiz didik parçalandığımız zaman yeniden bir yaratılışla yaratılacaksınız…
Yani genel hatlarıyla şöyle bir değerlendirelim…
Kafir grupta olanlardan birisi ; bir sahne var..
Diyor ki ; Ya , yeni birisi çıkmış gördünüz mü?
Hani biz öleceğiz,parçalanacağız,kemik un ufak olacağız ya..
Ondan sonra tekrar yeniden dirileceğiz ya olur mu öyle bir şey …
Birisi çıkmış öyle diyor..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kast edilen …
(:::::::::::::) (Müşriklerden birisi….)
Burada Kafir diyor ,Kur’andaki ifadesiyle Ve gâlellezîne keferû;ellezîne keferû demek küfür fiilini işleyen kimse küfür eden anlamına geliyor.. Bunun İsim hali Kafir….
Neyi kabul etmek istemiyorlar…???!
Diyorlar ki; Tamam biz öleceğiz,öldükten sonra her şey bitecek,yeniden dirilme yok ,deniliyor..
Peki bizim inancımıza göre ne var..???
Biz şuan yaşıyoruz…Fakat daha sonra bir dirilişimiz olacak..
Yeniden bir dirilmemiz olacak..
Peki bir Ayet söyleyeceğim..
Bizim bildiğimizden biraz farklı..Biz biliyoruz gerçide..
BKNZ.Mu’min Suresi 11. Ayet
40-Mumin Suresi 11. Ayet
Gâlû rabbenâ emettenesneteyni ve ahyeytenesneteyni fağterafnâ bizunûbinâ fehel ilâ hurûcim min sebîl.
Diyecekler ki ya rab! Bizi iki öldürdün iki de dirilttin şimdi günahlarımızı anladık fakat var mı çıkmaya bir yol?
İki defa öldürdün , iki defa dirilttin..Şimdi biz ne biliyoruz..
Bir defa öldürüldük bir defa dirileceğiz..
Farkı ne bildiğimizden ..?!
Bir ölüm bir diriltme daha var demek ki..
Ayet öyle diyor ;Bizi iki öldürdün iki de dirilttin..Bu ne zaman denecek Ahirette denecek..
2. Sura üflenince ..
Geri sayalım bunların ne olduğunu bulmaya çalışalım..?!
Bir defa diriltiliyor mu?
2. Surdan sonra diriltiliyor..
1. diriltiliş o..Ondan evvel öldürüyor Rabbim ..Gerek İnsanın gerek küçük kıyameti ,gerek büyük kıyameti ölüyor..
Bir diriltme ve bir ölme oldu..
Geriye ne kaldı..
Bir diriltme bir ölme daha var..
Diriltme ne olabilir ?
Bizim bu dünyaya diriltilmemiz..
Şimdi geriye ne kaldı..???Ölüm..
E demek ki biz bir ara ölmüşüz…
Ne zaman ölmüşüz???
Bunu destekleyen Ayetler var..
Mesela onlara bir bakalım..
Bknz;Bakara Suresi 28.Ayet
2-Bakara Suresi 28. Ayet
Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten feahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn.
Allah’ı nasıl inkar edersiniz?Sizler ölüler idiniz size hayat verdi.Sonra sizi öldürecek,sonra sizi diriltecek,sonra ona döndürüleceksiniz.
ALLAH ı nasıl inkar ediyorsunuz ki,Siz ölü idiniz sizleri diriltti, Sonra sizleri yine öldürecek sonra sizleri yine diriltecek sonrada döndürülüp ona götürüleceksiniz..
Bak burada bunu destekliyor..Bak sonra diriltecek diyor..Ölme var..
Başında ne var ?
Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten: ölüler idiydiniz diyor..
(Nerede ölüydük?aslında biz bunu konuştuk.. Hatırlıyor musun? ..”kalu bela” dan “elest meclisi”nden bahsederken … Ademe biliyorsunuz secde olayı gerçekleşti..
Araf Suresi 172.Ayet konuşmuştuk…
7-Araf Suresi 172. Ayet
Ve iz ehaze rabbuke mim benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, elestu birabbikum, gâlû belâ, şehidnâ, en tegûlû yevmel gıyameti innâ kunnâ an hâzâ ğâfilîn.
Hem rabbın: Beni Âdemden, bellerinden zürriyyetlerini alıb da onları nefislerine karşı şâhid tutarak «rabbınız değilmiyim» diye işhad ettiği vakıt, «evet» dediler: «şâhidiz», Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu demeyesiniz.
Biz diyor Ademin sırtında zürriyetlerinden çıkardık diyor ve nefslerine şahit tutarak sorduk diyor…
Ben sizin Rabbınız değil miyim?
Bu Hayat değil mi? Canlılık değil mi ? Bir şekilde..
Ondan sonra nasıl oluyor?
Ademin beline onlar tekrar konuyor..Yani ölü hale geliyor..
İşte Ayeti Kerime Kalu Bela olayının bu şekilde olduğunun ispatı..
Bunlar bu sıralamada…
Aynı mıntıkada değil..
Bu değişik mekanlarda değişik oluşlar..
Başka bir Ayette ;
45-Casiye Suresi 26. Ayet
Gulillâhu yuhyîkum summe yumîtukum summe yecmeukum ilâ yevmil gıyâmeti lâ raybe fîhi ve lâkinne ekseran nâsi lâ yağlemûn.
De ki size Allah diriltiyor, sonra sizi o öldürür, sonra da sizi Kıyamet gününe toplayacak ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler
İlk Yaratılma varya …
Bakın ilk ölüm geliyor gördünüz mü?
Bu size bir şeyi çağrıştırdı mı?
Bakınız Aşağıdaki Ayete..
67-Mulk Suresi 2. Ayet
Ellezî halekal mevte vel hayâte liyebluvekum eyyukum ahsenu amelâ, ve huvel azîzul ğafûr.
O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.
Ölümü yaratan ve hayatı yaratan..
Bakın ilk önce ölüm geliyor..
İşte Ayetler birbirini izah ediyor ve çelişmiyor ya burada..
Önce ölümden bahsediliyor..
Bakara Suresinde değişik bir ifade var..
2-Bakara suresi 28. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)
Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten feahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn.
Allah’ı nasıl inkar edersiniz?Sizler ölüler idiniz size hayat verdi.Sonra sizi öldürecek,sonra sizi diriltecek,sonra ona döndürüleceksiniz.
Sizi dirilten nasıl inkar ediyorsunuz?Sonra sizleri öldürecek sonra yine diriltilcektir.. burası çok ilginç summe ileyhi turceûn. En sonunda ona döndürüleceksiniz..
Bakın ondan sonra ölüm yok.. Ama ebedi yaşayacaksınız da demiyor..
“İleyhi turceun” sonunda Ona döndürüleceksiniz diyor..
Hani Bir ara Cehennem sonlu mu sonsuz mu diye bir konu işlemiştik ya ..
Adem Kıssasında; Summe ileyhi turceûn; Sonrada Ona döndürüleceksiniz..
Bir bitiş var..Ama bu ölüm şeklinde değil..Dönüş şeklinde… Kime dönüş? ALLAH a.. İleyhi denilen O’na.
(Belirli bir zamana kadar diye bir Ayet var..)
Hâlidîne fîhâ mâdâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk, inne rabbeke fağ’âlul limâ yurîd.
Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır.
- 11-Hud Suresi 108. Ayet
Ve emmellezîne suıdû fefil cenneti hâlidîne fîhâ mâdâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk, atâen ğayra meczûz.
Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.
Zaten arkadaşlar;Bu ilkokul mantığı daha evvel konuştuk..
Bakın El-Evvel ne demek? ALLAH ın ismi ?
El Ahir ne demek ? El Baki ne demek?
Yani bunun dışında bir şey olamaz ki..
Eğer Sen Cennette ebedi olarak kalacağını düşünüyorsan ..Kendini ilahlaştırmış oluyorsun ..Böyle bir sistemde!!!
(Bu coğunda bu mantık var…)
Çoğunlukta var ama Ana mantığa aykırı…
(Ayetlerde ebedi kalacak diyor ya ..O yüzden…)
O ebedilik o kelime yanlış anlaşılıyor..
Uzaya ne deniyor ? Sonsuz deniliyor..
Sonsuz mu? Değil..Bir sonu var…En azından boyutsal olarak bir sonu var..
Ama Biz idrakımızın çok çok ötesinde olduğu için ona biz sonsuz diyoruz..
Sürekli genişleyen bir kavram olduğu için sonsuz diyoruz..
Ama öleceksiniz ,değil..İnsanlar ölmeye takılıyor..
Yani Ben eğer Cennette sonsuz olarak kalamayacaksam ..ee ben öleceğim..diyor..Endişe edilen,korkulan bu..
ALLAH U TEALA burada açıklıyor;”İleyhi Turceun” Ona döndürüleceksiniz..
Nasıl ki herşey yaşamın en başında ALLAH “kun fe yakün” dediğinde çıktı ya…
İşte aslına dönecek herşey..
Ben bunları niye anlattım..
İşte buradaki biz o ölüm..diriliş sürecinin içerisindeyiz..
Burada;
34-Sebe Suresi 7. Ayet
Ve kâlellezîne keferû hel nedullukum alâ raculiy yunebbiukum izâ muzzıgtum kulle mumezzegın innekum lefî halgın cedîd.
Küfredenler de dedi:Size haber getiren şahsın durumunu size gösterelim mi? Hepiniz didik didik parçalandığınız zaman, Gerçekten sizlerin yeniden topraktan yaratılacağınızı söyleyen kişiyi.
“Ve gâlellezîne keferû”;derken Kafirler diyor diyor bakın..Müşrikler demiyor bakın..Kafirler diyor bakın..
Bu kelimenin sırrına girdiğimizde ne demiştik; KE-FE-RE ;Tamamen inkar etmek anlamında değil..
KE-FE-RE Arapçada üzerini örtmek anlamındaydı..Şimdi üzeri örtülen birşeyin altında birşey var..
Hani bir şeylerin insanlar farkında, gerek bilinç, gerekse bilinçaltı gerek altbilinç düzeyinde farkındalar bunu örtüyorlar..
Peki nereden farkındalar….
Şimdi Kalu Bela olayına geri dönelim..
O Melekut Aleminde,bizim bir Yaratılmamız var ise;
orada bizim şuan anlayamasak ta, bizim bir bilincimiz yok muydu? Vardı..
daha sonra Cennet Alemine indiriliyor muyuz?Ademin sırtında..
O Yukardaki bilinç ne oluyor.??!!?!
Hz. Adem (aleyhisellam) örnek sayarsak..
Hz. Adem (aleyhisellam) Cennette bir bilinci var…
Ama bir üst boyuttaki Ruhlar Alemindeki bilinci artık bir alt bilinci olarak kalıyor ve bu şekilde yaşıyor..
Orada yaşanan olaylar çok net değil ama bir şekilde bilinçaltı boyutuyla, oranın bilinçaltı boyutuyla yaşıyor..
Peki Hz. Adem (aleyhisellam) hata işliyor..Agaca yaklasıyor
İN/ “ihbit” emriyle ..dünyaya iniyor
Peki hangi bilinçle yaşanıyor dünyada?
Biz dahil bilinç düzeyinde ..
Yani bilinç düzeyi..Bilinçaltı düzeyi..Ve alt bilinçle beraber yaşıyoruz..
Şimdi yaşayan her insanda bu sistem işlemiyor mu?
İşliyor..
Bilinçaltı bir şeylerin farkında değil mi?Hatırlamıyor mu? Bilinçaltı düzeyinde olsa..
Ruhlar aleminde yaşamış..Bir şeylere şahit olmuş …olan o alt bilinç te o insanda değil mi?
Derinleri biliyor..
ama aklı örtüyor..
Niye eğer o iman ettiğin yerin gereklerini yapmaya kalksa ..
Tamam böyle yaşayım dese…
Adamın Bütün hayatı değişecek ya..
Yalan söyleyemeyecek..
Kimseyi aldatamayacak..
ALLAH herşeyiyle görüyor..
Hesap var..Kur’anda yazan emirler var..Sünnet var..Farzlar var..
Nasıl bir yaşantıya girecek bir düşünsene..
Adama ağır geliyor..
O yüzden hangi yol metoda giriyor??
Örtme metoduna giriyor..
Örterek gerçeklerin üzerini örterek kendini kandırıyor..
ALLAH’ı kandıramaz zaten..
Çünkü sistemi Yaratan ALLAH …
İşte o yüzden küfür edenler dediği o..
Üzerini örtenler..
Üzerini örtenler ne diyor muş?
Size gösteriyim mi diyor bir adamı?Ki Size o haber getiriyor..
Bir kere delle( Ar dalīl دليل [#dll faˁīl sf.] yol gösteren, kılavuz < Ar dalla yol gösterdi, işaret etti) fiili işaret etmek göstermek anlamına geliyor..
Hidayete benzer bir yapı ama zıttı gibi hidayette ne var?
Bir arkadaş tespit etmiş..Güzel bir yorum olarak geldi bana..
Hidayette ;yolu gösteriyor,yolu tarif ediyor..
Şuradan şöyle git,böyle git bulursun yolu diyor..
Hidayet bu…
Ama delalet etmek anlamında gibi göstermek ne?
İşin içinde Gel seni götüreyim diyor..
Bu 2 yerde geçiyor..
Şeytan; Adem ve Havva ya diyor ki Rabbınızın şu ağaca size neden yasak ettiğini delalet ediyim mi diyor..
7-Araf Suresi 20. Ayet
Fevesvese lehumeş şeytânu liyubdiye lehumâ mâvûriye anhumâ min sev’âtihimâ ve gâle mâ nehâkumâ rabbukumâ an hâzihiş şecerati illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ minel hâlidîn.
Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedî kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”
İşte sizin 2 melek olmayasanız diye ,ebedi mülke başka yerde tükenmez mülke erişmeyeseniz diye diyor..
Orada delalet etmek derken işin içinde yani kendiside sapkın…
Birde şeyde var..
28-Kasas Suresi 12. Ayet
Ve harramnâ aleyhil merâdıa min gablu fegâlet hel edullukum alâ ehli beytiy yekfulûnehû lekum ve hum lehû nâsıhûn.
Biz, daha önce onun, süt analarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi.
Hz Musa bebekken ,Firavunun Sarayına ALLAH nasip ediyor bir şekilde giriyor ya kız kardeşide takip ediyor onu ..süt emmeyi red ediyor..Firavunun Hanımından ki Hz.Asiye(r.a) dır O…Hz.Asiye(r.a.) Annemizdir aslında..
Red ediyor..Telaşe kapılıyorlar Çocuk açlıktan gidecek, Ben size ona süt verecek birine delalet ediyim mi diyor..
İşin içinde benle beraberdin göstereyim anlamına geliyor..
Delalet bu ,bu küfreden kişi ,küfür azgınlığının içinde adamı delalet ediyim mi derken suçuna ortak edecek başkalarını… O kişide ne yapıyormuş?
yunebbiukum;haber getiriyormuş..
ehbarada – haber getirmek arapçada..
Burada da enbe de haber getirmek..
Nebi deniliyor ya Nebi ;Haber getirene demek..
Yani burada aslında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) burada bir karalama var..
Birisinden duyduğu haberleri ,haber olarak güya getiriyor..Şeklinde de burada bir var..
Başka yerde güya eğitim almış Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hitamlar var..
Burada kendilerince bir hitamı olduğunu söylüyor..
Nebi fiili ;Geçmişle ilgili bir haber değilde gelecekle ilgili bir haberi vermek anlamına geliyor..
Geçmişte olan bir şeye haber vermek,ahbara deniliyor..haber vermek ..Nebide gelecekte olan bir şeye haber vermek..
Demek ki Peygamberlerin en büyük görevlerinden biriside gelecekte nelerle karşılaşacağımızı haber vermek yükümlülüğü ..İşte Ahiret kavramları çok önemli buraya getirerek haber veriyor..
Neyi haber veriyormuş?
Orada raculiy diyor bir adam
Bu onların Peygamber Efendimiz (s.a.v.) değer vermediğini gösteriyor..
Adamın teki deriz ya..Onun gibi ifade burada… Er racul değil..Şu adam değil..Adamın biri küçümseme var burada …
Hakeret var ..Hemde küçümseme var..
İşte keferu derken de küfür edenlerin Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nasıl davrandığının bir izahıtı var..
Bu kişi ne diyormuş..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) neyi haber eriyormuş..
İnsanlar öldükten sonra yeniden diriltilecekler haberini veriyormuş..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ağzıyla bir Peygamber ağızıyla ..
Ama Onlar bunu yorumsal olarak ifade ediyorlarmış..
Ya biz didik didik parçalandığımız zaman kemik olduğumuz zaman böyle şey yapacağız..
Kur’anda bakın çok ifadesi var..
Şu Ayetlerde geçiyor..
17-İsra Suresi 49. Ayet
Ve gâlû eizâ kunna ızâmev ve rufâten en innâ lemeb’ûsûne halgan cedîdâ.
Dediler ki: “Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?”
36-Yasin Suresi 78. Ayet
Ve darabe lenâ meselev ve nesiye halgah, gâle mey yuhyil ızâme ve hiye ramîm.
Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?”
79-Naziat Suresi 11. Ayet
Eizâ kunnâ ızâmen nehırah.
“Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?”
Sonu görüyorlar,bu mu diriltilecek diyorlar..
Şimdi burada ALLAH U TEALA nın kemik örneğini özellikle vermesi ilginç..
Başka bir örnek vermiyor..Özellikle kemik örneğini belirtiyor..
Yaratılmış cansız bir şeyin en kötü hali…en aciz hali..
Kemik ya ..değersiz gibi..
ALLAH-U TEALA diyor ki;
Ben onun içerisinde öyle bir sistem koydum ki…
Ben o kemikten tekrar diriltileceğim diyor..
Bunu daha evvel konuşmuştuk..
Bunu önceki insanların pek anlama şansı yoktu…
Onlar iman ediyorlardı..
Hatta oyle aslında bu o kadar zor bir konu ki ..
Aslında O anlamda şanslıyız..Neden biliyor musunuz?
Şuanda biz DNA yı biliyoruz… Klonlamayı ılk duyduğumuzda şaşırmıştık…şimdi normal geliyor bize..
Başka hücreden başka bir şey üretebilir..Hatta yeni bir haber duydum..
Kutuplarda bir Mamutun buzlar içerisinde kalmış bir kan hücresine ulaşmışlar …
Oradan o Mamutun hücresini bir File yükleyip o Mamutu yeniden canlandırma /Klonlama projesi var bugünlerde..
Dehşet ama Bir kaç sene sonra bize bu normal gelecek..
O koyunun ismi neydi? (dolly)
Bakın bu olay daha yeni, birkaç senelik ..artık yadırgamamaya başladık..
İşte bu mantıkla bakıldığında, biyolojinin geldiği yerde ,artık bir hücrenin içerisindeki DNA dan- bunun canlı olması gerekmiyor..Yeniden oluşturmanın teknik olarak mümkün olduğunu artık biliyoruz..
Dolayısıyla biraz daha kabullenebiliyoruz bunu …
Her hangi bir kemik parçamızdan bizim diriltileceğimiz artık daha mantıklı geliyor..
Daha evvel konuşmuştuk..
Bütün kemikler yok olsa bile; yok olmayacak kuyruk sokumunda bir kemik var..
Bknz Aşağıdaki İlgili Ayetler
7-Araf Suresi 57. Ayet
Ve huvellezi yursilur riyâha buşram beyne yedey rahmetih, hattâ izâ egallet sehâben sigâlen sugnâhu libeledim meyyitin feenzelnâ bihil mâe feahracnâ bihî min kullis semerât, kezâlike nuhricul mevtâ leallekum tezekkerûn.
O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.
16-Nahl Suresi 38. Ayet
Ve agsemû billâhi cehde eymânihim lâ yeb’asullâhu mey yemût, belâ vağden aleyhi haggav ve lâkinne ekseran nâsi lâ yağlemûn.
Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Buna biraz geri döneyim..
Kullara rızık için onunla ölü bir beldeye hayat vermekteyiz(yağmuru kastediyor)işte yeniden dirilmede huruç diyor orada huruç denmiş buda böyledir 33:12
Demek ki ALLAH U TEALA yağmur gibi bir sistemle –aslını bilmiyoruz-..
Rabbimiz;kemiklerde bile ,aslını bilemeyeceğimiz bir sistemle, bir şekilde ,yeniden dirilmeyi gerçekleştirme kudretine sahip…
Birde onun “KUN” demesiyle herşey olur..Birde böyle bir şey var..
Yeniden dirilmemiz söz konusu ..
Yeniden dirilme nasıl olacak…Nerede olacak..
2 görüş var bunda
İnşikak Suresinde geçiyor;
84-İnşikak Suresi 1. Ayet
İzes semâun şeggat.
Gökyüzü yarıldığı zaman.
84-İnşikak Suresi 2. Ayet
Ve ezinet lirabbihâ ve huggat.
Ve rabbını dinleyip itaat ettiğinde(İnsana hak edildiği verildiğinde.burası 1.sur‘u anlatıyor..İnsanlar o hallerine göre kıyametin kopacağı anda ,tek bir konumda olmayacaklar ..hak ettikleri ölçüde onlara- kıyamet sahnelerinde de- 1. surdan bahsediyorum- hak edildikleri ölçüdedavranılacaktır ..)
84-İnşikak suresi 3. Ayet
Ve izel ardu muddet.
Arz uzatıldığı zaman.(Muddet-çekip, uzatmak)
84-İnşikak suresi 4. Ayet
Ve elgat mâ fîhâ ve tehallet.
İçindeki şeyleri atıp,boşalttığı zaman
84-İnşikak suresi 5. Ayet
Ve ezinet lirabbihâ ve huggat.
Rabbini dinleyip itaat ettiğinde/huggat (tekrar”huggat” geçiyor .Yine hak edilenlere hak ettikleri verilince.burası 2. sur)
Arz uzatıldığı zaman.
Kıyamet sahnelerinde geçiyor..
Dağlar paramparça olduğu zaman, dağlar paramparçaymış..
69-Hakka suresi 14. Ayet
Ve humiletil ardu vel cibâlu fedukketâ dekketev vâhıdeh.
Ve yeryüzü ve dağlar yerlerinden kaldırılıp, tek bir çarpışla parçalandığı zaman.
56-Vakıa suresi 5. Ayet
Ve bussetil cibâlu bessâ.
Ve dağlar ufalanarak parçalanmıştır.
Tabi 2. Sur artık .o kadar kaç milyar insan yaratıldıysa sayısını bilmiyoruz ..100lerce milyar insan ..şuan bile kaç milyar insan yaşıyor..insanlık yaratıldığından beri düşünün.. mahlukatta orada biliyorsunuz..
Hani boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağıyla ilgili..
Fasil | : | KIYAMET VE KIYAMETLE İLGİLİ MESELELER BÖLÜMÜ |
Konu | : | Kıyamet Ahvali – Hesap Ve Kullar Arasında Hükmün Verilmesi |
Ravi | : | Ebu Hureyre |
Hadis | : | Resulullah (sav) buyurdular ki:”Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz.Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacak,taşa (niye bir başka) taş üzerine yüklenip kaldığından;adamın adamı niye yaraladığından sorulacak.” |
HadisNo | : | 5064 |
Burada gerçekleşen bir yeniden bir eylem var ..
Bir Suredede geçiyor ..
14-İbrahim Suresi 48. Ayet
Yevme tubeddelul ardu ğayral ardı ves semâvâtu ve berazû lillâhil vâhıdil gahhâr.
O gün yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülürler ve tüm insanlar tek ve ezici iradeli Allah’ın huzuruna çıkarlar.
Bu arzın farklı şekle gireceğinin burada bir ifadesi …
(yeri gelmiş zaman açıklayayım..Teferuat bilgi gibi ama konu bütünlüğü içerisinde .
Semada da bazı farklılıklar var..Ahiretteki hale döndüğü zaman diyor…O da o şekilde
Cennet var ..değil mi?
Neden Hz.Adem (a.s.) vardı..Hz .Adem (a.s.) indiğinde Cennet duruyor..
O zaman cennet tek kattı ..tıbâgâ,tıbâgâ diyor;kat kat olduğunda..Bir Ayettede Sema kapı kapı olduğunda diyor
Bknz Aşağıdaki ilgili Ayetlere;
78-Nebe suresi 19. ayet (Genel: 78 – İniş: 80 – Alfbetik: 76)
وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ اَبْوَابًا
Ve futihatis semâu fekânet ebvâbâ.
Sema açılır ve kapı kapı olur.
15 – Hicr suresi 44. ayet (Genel: 15 – İniş: 54 – Alfbetik: 36)
لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ
Lehâ seb’atu ebvâb, likulli bâbim minhum cuz’um magsûm.
Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır.
ebvâb;kapı demek kapı kapı olduğu zaman 7 katlı cennetten bahsediliyor ya.
Cennet 1 kattı Hz. Adem (a.s.) oradayken… duruyor orada..Ne olacak kıyamette… kademe kademe oluyor..işte her birinin kapıları…
Cehennem ne durumda?
Cehennem var ama yakılmamış,tutuşturulmamış..
Olacak süreçlerden Kur’anın bahsettiği bahsediyorum..
Evet işte öyle bir sistem var..
(bu arada yeniden diriltildikten sonraki sahnelerle ilgili bazı sahneleri ayetlere göre açıklamak istedim.yukarıdakileri bunun için anlattım)
Şimdi bu yeniden diriltme ile ilgili bir iki şey söylemek istiyorum..
Yani bu sistemin de anlaşılması kolay değil..Bugünkü insana bile kolay değil…Önceki insanları düşünün…
Bakın size Bir Ayet okuyayım ..Şaşıracaksınız…
Bknz.Bakara Suresi 260.Ayet;
2-Bakara suresi 260. ayet
Ve iz gâle ibrâhîmu rabbi erinî keyfe tuhyil mevtâ, gâle e ve lem tué’min, gâle belâ ve lâkil liyatmeinne galbî, gâle fehuz erbeatem minet tayri fesurhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelim minhunne cuz’en summed’uhunne yeé’tîneke sağyâ, vağlem ennallâhe azîzun hakîm.
Hani İbrahim, “Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!” demişti. O da, “Yoksa inancın yok mu?” diye sormuştu. (İbrahim) cevap vermişti: “Hayır, ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain olsun.” “Öyleyse” demişti Allah, “Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kadirdir, hikmet sahibidir.”
Bakın çok ilginç ;
Literaturde 2. Sırada olan… Hz.İbrahim (a.s.) bile bir işaret istiyor..
Yani tamam iman ediyor ama kalbin mutmain olması için bir olay oluyor..
Şimdi düşündük Rabbim bu Ayeti neden misal olarak verdi?!?!!
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) ismi ne?Muhammed (s.a.v.);
“Muhammed” ne demek ? çok övülmüş demek..
“Mahmud” da ; övülmüş demek…
Rabbim ,Peygamber Efendimiz(s.a.v.) böyle bir olaydan (yeniden diriltmekle ilgili Peygamber efendimizin bir talebinden) bahsediyor mu hiç?
Yeniden yaratılmayla ilgili Peygamber Efendimiz(s.a.v.) talebiyle ilgili..İşte en yukarıda o var..
Yani Rabbim, direk olarak olmasa da; aslında Peygamber Efendimiz’in(s.a.v.) konumunu bize gösteriyor…
Yani Onu övüyor..(Muhammed / Mahmud)
Bu da ilginç bir nokta..
Aynı olay başka bir ayette Hz. Uzeyir(a.s.)den de bahsediliyor..
İlgili Ayetde bahsedilen kişinin Hz.Uzeyir(a.s.) olduğu rivayet ediliyor…
2-Bakara suresi 259. Ayet
Ev kellezî merra alâ garyetiv ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, gâle ennâ yuhyî hâzihillâhu bağde mevtihâ, feemâtehullâhu miete âmin summe beaseh, gâle kem lebist, gâle lebistu yevmen ev bağda yevm, gâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve linec’aleke âyetel linnâsi venzur ilel ızâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ, felemmâ tebeyyene lehû gâle ağlemu ennallâhe alâ kulli şey’in gadîr.
Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”
Buda Peygamber düzeyinde bir tereddütün olması ..
Bu arada ayette geçen bir konu var..Onun hakkında güzel bi tespit ondan bahsedeyim :
Bakın burada Eşek ne oluyor ? Kemik oluyor.. Yiyecek içecek ise bozulmadan duruyor…
neden ..???!?!?
Bunların da bozulması lazım!!!!!
Buzdolabına koymazsan 1-2 gunde bozulan 100 yılda neden bozulmuyor?!!?!?
benim aklıma şöyle bir şey geldi..
O yediği içtiği kendisinin rızkı değil mi?
Şöyle bir söz duydunuz mu?
Kişi rızkını yemeden ölmez diye …
O kişi ise nihai olarak öldürülmüyor ki..Bir süre için öldürülüyor.
Rızkını yemeden ölmeyecek… o yüzden de rızkı bozulmuyor…
Ama Eşeği onun rızkı değil..
Demek ki binekler bizim rızkımız değilmiş..
Asıl rızkımız (Bakın Kur’an neleri açıklıyor…) Bizim rızkımız yediğimiz içtiğimiz ;belki giyip eskittiğimiz..
Ama binek yani Araba senin rızkın değil..
Nimet mi nimet Ama Rızk kavramının içine ,Er Rezzak ‘ın içine girmiyor.. El Kerim’in içine girebilir ama rızkı değil değil..(en iyisini ALLAH BİLİR)
Burada bir tefekkürümüz olmuştu onu buradan izah edeyim dedim..)
Demek,bu yeniden yaratılma / diriliş konusu…
gerek Üzeyir Peygamber (a.s.) konumunda bir kişi için;
gerek te ulul Azam Peygamberlerin en yukarlarından olan 2. unvan Hz.İbrahim (a.s.) konumunda birisi için
mutmainlik talebi gerektiren …
Peygamberleri bile zorlayan bir konu…
ama bizim şu zamanda ilimle avantajımız ,bunun mümkün olabileceğini biraz daha anlayabiliyoruz..
Yasin Suresinde bir işaret var..
Yasin Suresinde nasıl Yaradılış konusunda bir Ayet var..
36-Yasin Suresi 78. Ayet
Ve darabe lenâ meselev ve nesiye halgah, gâle mey yuhyil ızâme ve hiye ramîm.
Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?“
36-Yasin Suresi 79. Ayet
Gul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merrah, ve huve bikulli halgın alîm.
De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.”
Rabbim şunu diyor;
BEN BİR ŞEYE “KUN” DİYİNCE OLUR.
Ama ALLAH U TEALA bütün sistematiği BİR İLİM ÜZERİNE YARATMIŞ…
“NA” eki vardıya ..BİZ YAPTIK….diyor AYETLERDE..Burda ne vardı? Sistem gereği, Sunnetullah gereği de yapma var..
İşte bu Sunnetullah, yeniden yaratılmanın bir ilim dairesinin içerisinde olduğunun ifadesi.
İşte dedik ya bu kemiklerin içerisinde bir sistem var…
Hatırlıyormusunuz ?Kemiklerin içerisinde şifre var..
Mesela, Secde Suresi 8. Ayette var.45:07
32-Secde Suresi 8. Ayet
Summe ceale neslehû min sulâletim mim mâim mehîn.
Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı.
Hatırlıyormusunuz?Secdeyi işlerken buna değinmiştik..
O “sülale” kelimesini aslında biraz taktım Arapça bilgimle araştıracağım dedim..
sülale :Köken
Arapça sll kökünden gelen sulālat سلالة “soy, bir kişinin soyundan gelenler, hanedan” sözcüğünden alıntıdır.
“Silsile” kelimesi bu sülale aynı köktenmiş ..
Silsile ;zincir demek
(Ar silsila ͭ سلسلة [#slsl] zincir < Ar salsala سلسل zincirlenme (= Aram şalşalitā שלשלתא zincir ))
Arapça da Zincire ;silsile diyorlar..
Sülale derken hakir bir sudan meniden bahsediliyor.. Bütün meallerde öyle geçiyor..
Rabbim böyle basit geçemez..Sülale kelimesini kullanıyorsa burada bir şey var..
Silsile; zincir
Bugün okullarda okumadık mı?
Dna ;zincir yapısında değil mi..?!
İşte burada yaratmanın Dna nın hakim olduğu bir sistem üzerine olduğu nesilden nesile aktarılan bir sitem olduğunun bir ifadesi ,bizde her şeyi bir ilim üzerine yarattı derken..İlk defa Yaratan ilk defa yarattıda nasıl yaratmanın nasıl olabileceğini tabi ALLAH-U ALEM tabi şuan geldiğimiz ilim düzeyiyle söylüyoruz..Yani ilim ilerledikçe bunun daha çok tekemmul etmiş haliyle bir bilgi alanına girmiş olacak ama en azından geldiğimiz ilim seviyesiyle ilgili açılan kapılardan bunları ifade ediyoruz..
Görüyormusunuz bu yeniden Yaratılmayla ilgili ne kadar bahsedilecek konu var..
Onlar yeniden diriltilmeyeceklerine dair ALLAH a yemin ederler derler diyordu hatırlıyor musunuz?
16-Nahl Suresi 38. Ayet
Ve agsemû billâhi cehde eymânihim lâ yeb’asullâhu mey yemût, belâ vağden aleyhi haggav ve lâkinne ekseran nâsi lâ yağlemûn.
Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Bakın kime yemin ediyorlar ?
ALLAH kelimesi geçiyor ayette.
İlahları falan demiyor…ALLAH kelimesi geçiyor..
Ayeti Kerimede ne diyordu ?
O müşriklere sor diyordu ?
Yerleri gökleri Yaratan kimdir?
Sana ALLAH diyecektir diyor..
29-Ankebut Suresi 61. Ayet
Ve lein seeltehum men halegas semâvâti vel arda ve sehharaş şemse vel gamera leyegûlunnallâh, feennâ yué’fekûn.
Eğer müşriklere «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı insanların yararına sunan kimdir?» diye sorarsan kesinlikle «Allah’tır» derler. Öyleyse nasıl gerçekten saptırtıyorlar?
31-Lukman Suresi 25. Ayet
Ve lein seeltehum men halegas semâvâti vel arda leyegûlunnallâh, gulil hamdu lillâh, bel ekseruhum lâ yağlemûn.
Andolsun ki onlara; «Gökleri ve yeri kim yarattı» diye sorsan «Allah» derler. Hamd Allah’a mahsustur. Hayır onların çoğu bilmiyor.
Ama yine de tam olarak inanamazlar..
Bizim Mekke Müşrikleri,Kafir,İnkarcı dediklerimiz aslında ALLAH a inanıyorlar..
Ebu Leheb olsun ,Ebu Cehil olsun (Tebbet Suresinde geçen ;Tebbet (Leheb) suresi 1. ayet:تَبَّتْ يَدَا اَبٖى لَهَبٍ وَتَبَّTebbet yedâ ebî lehebiv ve tebb;Ebû Leheb’in elleri kurusun. Zaten kurudu. ) ALLAH a inanıyorlar ..
Sorun Ne?
Sorun ;ALLAH ın İstediği şekilde inanmıyorlar..
ALLAH’la beraber başaka güçleri ilah olarak tanıyotlar…
“Allah yarattı tamam da işte benim rızkımı da şu veriyor” ,diyor..
Mesela Lat veriyor diyor ..Beni savaştan koruyan Uzza veriyor diyor , v.s…
Kur’anda geçiyor İsimleri..
Şirk koşuyor..ALLAH ı tevhid inancına göre Birleyerek Güç ve Kuvvetin sadece onda olduğuna tam olarak iman etmeden yaşıyor..
Ama ALLAH a inanıyor..
“ALLAH a yemin eder” diyor ayette …
Biraz evvel dedik ya; nasıl bilinmesin, gerçekten bizde Ruh yokmu?
Hepimizde Ruh var.Onda da yok mu? Var…
şimdi en yukarılarda ALLAH’ a şahit olmuş olan bir Ruh, Nasıl inkar etsin ?...48:32
Ama bu sistemi red ediyorlar..
Neden örtüyorlar?
İşlerine gelmiyor…
Çünkü kabul etseler tamam bunun böyle olduğunu kabul etseler..
Hesap var arkadaşlar..Buna göre bütün sistemlerini düzeltmeleri gerekecek…(Bir sürü iş çıkacak )
Hud Suresi 7. Ayette diyor ki;()Bu Ayet beni çok etkiledi..
11-Hud Suresi 7. Ayet
Ve huvellezî halegas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmiv ve kâne arşuhû alel mâi liyebluvekum eyyukum ahsenu amelâ, ve lein gulte innekum meb’ûsûne mim bağdil mevti leyegûlennellezîne keferû in hâzâ illâ sıhrum mubîn.
Hanginizin daha güzel ameli olduğunu denemek için; gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Zaten Arş’ı su üstünde idi. Andolsun ki; ölümden sonra muhakkak siz yine dirileceksiniz, desen; küfredenler mutlaka: Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir, diyeceklerdir.
67-Mulk Suresi 2. Ayet
Ellezî halegal mevte vel hayâte liyebluvekum eyyukum ahsenu amelâ, ve huvel azîzul ğafûr.
O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.
Görüyormusunuz? Ne güzel açıklıyor Rabbim ..
Demek ki Hesap Günün ana mantığı burada…
Rabbim diyor ki;
Ben Sistemi yarattım..
Kalu Belada Ben onlardan bir ahit,söz aldım..
Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (cevap)Tabi Rabbimizsin.. Öyleyse Yaşayın göreceğiz..
Ne yapıldı ? Öldürüldü (ilk ölüm )
Adem ve Havva Cennetteyken , bütün olumlu şartlara rağmen, Şeytanın kandırmasıyla beraber hata işlediler mi ? İşlediler.. ALLAH onlara ne dedi :İhbit dedi İN aşağı dedi..Şeytana dediğinin aynısını dedi hatırlayın..
Sonra ne oldu?
Aman Ya Rabbi Tövbe dedi..Hz.Adem (a.s.) tövbe etti..
ALLAH U TEALA ne dedi
Tamam tövben kabul edildi.
Peki Cennette kaldılar mı?
Kalamadılar.
Ne dedi ALLAH U TEALA ;
“İhbit”; aynı “İN” emri İKİNCİ KEZ geldi.
Bakara Suresinden ;Adem Kıssasını kısaca bir hatırlayalım;
2-Bakara suresi 30. Ayet
Ve iz gâle rabbuke lilmelâiketi innî câılun fil ardı halîfeh, gâlû etec’alu fîhâ mey yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâé’, ve nahnu nusebbihu bihamdike ve nugaddisu lek, gâle innî ağlemu mâ lâ tağlemûn.
Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.
2-Bakara suresi 31. Ayet
Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fegâle embiûnî biesmâi hâulâi in kuntum sâdigîn.
Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi.
2-Bakara suresi 32. Ayet
Gâlû subhâneke lâ ılme lenâ illâ mâ allemtenâ, inneke entel alîmul hakîm.
Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.
2-Bakara suresi 33. Ayet
Gâle yâ âdemu embié’hum biesmâihim, felemmâ embeehum biesmâihim gâle elem egul lekum innî ağlemu ğaybes semâvâti vel ardı ve ağlemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn.
Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.
2-Bakara suresi 34. Ayet
Ve iz gulnâ lilmelâiketiscudû liâdeme fesecedû illâ iblîs, ebâ vestekbera ve kâne minel kâfirîn.
Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
2-Bakara suresi 35. Ayet
Ve gulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ rağaden haysu şié’tumâ, ve lâ tagrabâ hâzihiş şecerate fetekûnâ minez zâlimîn.
Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.“
2-Bakara suresi 36. Ayet
Feezellehumeş şeytânu anhâ feahracehumâ mimmâ kânâ fîh, ve gulnehbitû bağdukum libağdın aduvv, ve lekum fil ardı mustegarruv ve metâun ilâ hîn.
Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.
2-Bakara Suresi 37. Ayet
Feteleggâ âdemu mir rabbihî kelimâtin fetâbe aleyh, innehû huvet tevvâbur rahîm.
Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.
2-Bakara Suresi 38. Ayet
Gulnehbitû minhâ cemîâ, feimmâ yeé’tiyennekum minnî huden femen tebia hudâye felâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn.
“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.
2-Bakara Suresi 39. Ayet
Vellezîne keferû ve kezzebû biâyâtinâ ulâike ashâbun nâr, hum fîhâ hâlidûn.
İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
Neyin Süreci başladı?
Gerek Hz.Adem(a.s.) gerek de Hz.Adem(a.s.) zürriyetlerin (bizlerin) geriye dönebilmesi için bir imtihan sürecinden geçiyoruz.. Hadi bakalım sözünde durabilecek misin? ..Hadi doğru dürüst amel edebilecek misin?..”Af”fa mazhar olabilecek misin?
Hal ve hareketler İslam dairesi içerisinde davranabilecek misin?
İşte bunun imtihanı yapılıyor..
İşte yeniden dirilişin sırrı bu..
Neden diyor? sizi imtihan için diyor..
Yerleri gökleri yaratandır diyor..
Süphesiz Tekrar ölümden sonra(ikinci ölüm) tekrar diriltileceksiniz diyor..
İşte biraz önceki Ayet “onlar ALLAH ölen bir kimseyi diriltmez var güçleriyle ALLAH a yemin ettiler”
16-Nahl Suresi 38. Ayet
Ve agsemû billâhi cehde eymânihim lâ yeb’asullâhu mey yemût, belâ vağden aleyhi haggav ve lâkinne ekseran nâsi lâ yağlemûn.
Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
ALLAH vaad üzerine almış ..
Diriltilecek ki insanlar Hesaba çekecektir..
İnsanlar Görsünler neler yapıp yapmadıklarını
işte bu yeniden diriltmenin sırrı arkadaşlar bu…
Böyle olacağı için iman etmiş olanların daha dikkatli bir şekilde yaşaması gerekiyor..
İNKAR BOYUTUNDA YAŞAMAMALARI GEREKİYOR!!!!!
Çünkü eğer bu boyutta(inkar boyutunda) olunursa tehlike ne biliyor musunuz???
kâfirlik tehlikesi…
Yani siz (biraz daha konuşacağım) önemli bir şeye bağlayacağım..
Bakara Suresinin ilk Ayetlerinde ne diyordu?
2-Bakara Suresi 3. Ayet
Ellezîne yué’minûne bil ğaybi ve yugîmûnes salâte ve mimmâ razagnâhum yunfigûn.
Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.
Nediyor du?
yué’minûne bil ğaybi;Onlar gaybe inanırlar.
GAYB:
ALLAH DA VAR BUNUN İÇERİSİNDE,GÖRMEDİĞİMİZ HERŞEY VAR NE VAR AHİRETTE VAR ..
GÖRÜNMEMİŞ ŞEYLERE İMAN VAR..
Bir Ayet sonra ne diyordu?
2-Bakara suresi 4. Ayet
Vellezîne yué’minûne bimâ unzile ileyke ve mâ unzile min gablik, ve bil âhırati hum yûginûn.
Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.
Ahirette de yakîn olarak inanırlar..
Eğer sen Ahirete yakîn olarak inanmazsan ..
(bugün bir yazı okudum internetten çok hoşuma gitti)
Takva Sahibi bir Mü’min için diyor;
Ahiret ilerde olabilecek şey bile değildir diyor.Şuan diyor Ahiret bilinciyle yaşar diyor..Şuan Cennet-Cehennem sahneleri yok mu? Var.. olacak ..Bu bilinci içerisinde bulundurarak yaşar ..Eğer bu konumda bir gün hesap olacağını ..Onun yarın gibi o bilinçle şimdiki zaman gibi yaşamayan insan İşte bu Ayette geçen ;
ALLAH korusun onun içine giriyor.Çünkü insanlar o bilinçte yaşamıyor..
ALLAH U TEALA BİZİ
BİR GÜN AHİRETTE DİRİLTİLECEĞİMİZİ
VE HERŞEYİN HESABI OLACAĞININ BİLİNCİYLE
YENİDEN DİRİLTMEYE İMAN EDEREK
DOĞRU DÜZGÜN YAŞAYANLARDAN EYLESİN.
RABBİM DE BUNUN YOLUNU KOLAYLAŞTIRSIN.
AMİN.
SADAKALLAHULAZİM.