Fe kâlû rabbenâ bâidbeyne esfârinâve zalemû enfusehumfe cealnâhum ehâdîse ve mezzaknâhum kulle mumezzakın, inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûrin.
“Ey Rabbimiz!Seferlerimizin arasını uzaklaştır.“dediler Ve kendi nefislerine zulüm ettiler.Böylece onları ibret alınması için haber yaptık.Şüphesiz bunda çok sabreden ve şükür eden herkes için ibretler vardır.
Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyetun, cennetâni an yemînin ve şimâlin, kulû min rızkı rabbikum veşkurû lehu, beldetun tayyibetun ve rabbun gafûrun.
Gerçekten Sebe Kavminin bulunduğu yerde ibret vardı.Sağlı sollu iki bahçe.Rabbinizin rızkından yeyin ve O’na şükür edin.O ne güzel bir belde,Ve O çok bağışlayıcı bir Rab!
Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.
Legad kâne lisebein fî meskenihim âyeh, cennetâni ay yemîniv ve şimâl, kulû mir rizgı rabbikum veşkurû leh, beldetun tayyibetuvve rabbun ğafûr.
Andolsun, Sebe’ halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin.Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.”
Feağradû feerselnâ aleyhim seylel arimi ve beddelnâhum bicenneteyhim cenneteyni zevâtey ukulin hamtıv ve esliv ve şey’im min sidrin galîl.
Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.
Ve cealnâ beynehum ve beynel guralletî bâraknâ fîhâ guran zâhiratev ve gaddernâ fîhes seyr, sîrû fîhâ leyâliye ve eyyâmen âminîn.
Sebe’ halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri diğerinden) görülen kentler oluşturduk. Oralarda gidiş gelişi belirledik (seyahati kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: “Oralarda gece gündüz güvenlik içinde dolaşın.”
SES KAYDININ METNİ
SEBE 10:14. AYETTEN İTİBAREN;
Eûzubillâhimineşşeytânirracîym
Bismillâhir rahmânir rahîm
Bugün 14. Ayetten itibaren devam edeceğiz.İnşaallah.
Önceki Ayetlerde Munîblik Konusu geçmişti. ALLAH’A YÖNELMEYLE İLGİLİ.
ALLAH-U TEALA Munîb olan,ALLAH’a Sürekli Yönelme Halinde olan;
İnsanlar için baktıkları her yerde, bir İşaret,Ayet,Delil bulup...Buda onu güzel yerlere götüreceğini işareti vardı..
Buna misal olarak 2 Özel Kul,Peygamberler veriliyordu;
Hz. Davud(a.s.)
Hz. Süleyman(a.s.)
Ve de sonlarına doğruda, Ey Davud Ailesi!Şükür haliyle/moduyla çalışın diye bir öğüt vardı.
Ya’melûne lehu mâ yeşâu min mehârîbe ve temâsîle ve cifânin kel cevâbi ve kudûrin râsiyâtin, i’melû âle dâvûde şukrân, ve kalîlun min ibâdiyeş şekûru.
Onun için pek yüksek binalardan ve timsallerden ve büyük havuzlar gibi çanaklardan ve sabit sabit kazanlardan ne isterse (onu) yapıverirlerdi.Ey Dâvud Ailesi! Şükür imal edin/şükrederek çalışın ve benim kullarımdan şükreden azdır.
Şimdi burada geçen hafta işledik..
bir-iki yeri eksik kalmış.. . Tamamlayalım diyelim daha güzel olur..
Sohbetten sonra değerlendiriyoruz,kritik ediyoruz… Tamamlayıcı gibi oluyor,güzel oluyor..
1.si ALLAH-U TEALA , Hz.Davud’a(a.s.) ve Hz. Süleyman’a(a.s.) övgüde bulunuyordu…
Ama en büyük övgüyü de kim Hak ediyor?
Hz. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)….
Muhammed:Çok çok övülmüş anlamına geliyordu..hamd kelimesinden…Bunu söylemiştik….