Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânu ve sadakal murselûn(murselûne).
1.
kâlû
: dediler
2.
yâ
: ey
3.
veyle-nâ
: yazıklar olsun bize
4.
men
: kim, kimse
5.
bease-nâ
: bizi diriltti
6.
min merkadi-nâ
: uykuya bırakıldığımız yerden
7.
hâzâ
: bu
8.
mâ vaade
: vaadettiği
9.
er rahmânu
: Rahmân’ın
10
ve sadaka
: ve doğru söylemiş
11
el murselûne
: gönderilen resûller
“Eyvahlar olsun bize, mezarlarımızdan(uyuduğumuz yerden) bizi kim beas etti (kaldırdı)? Bu, Rahmân’ın vaadettiği şeydir. Ve resûller doğru söylemişler.” dediler.
Vellezîne keferû lehum nâru cehennem(cehenneme), lâ yukdâ aleyhim fe yemûtû ve lâ yuhaffefu anhum min azâbihâ, kezâlike neczî kulle kefûr(kefûrin).
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler
3.
lehum
: onların, onlar için vardır
4.
nâru
: ateş
5.
cehenneme
: cehennem
6.
lâ yukdâ
: kada edilmez, karar verilmez
7.
aleyhim
: onlara, onlar için
8.
fe
: böylece
9.
yemûtû
: ölsünler
10
ve lâ yuhaffefu
: ve hafifletilmez
11
an-hum
: onlardan
12
min azâbi-hâ
: onun azabından
13
kezâlike
: işte böyle
14
neczî
: cezalandırırız
15
kulle
: hepsi, bütün
16
kefûrin
: nankör olanlar
Ve inkâr edenler .Onlar için cehennem ateşi vardır. Onlar için karar/hüküm verilmez ki ölsünler ve onun azabı, onlardan hafifletilmez. İşte Biz, bütün inkâr edenleri böyle cezalandırırız.
Ve hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrallezî kunnâ na’mel(na’melu), e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere ve câekumun nezîr(nezîru), fe zûkû fe mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin).
1.
ve hum
: ve onlar
2.
yastarihûne
: feryat ederler
3.
fî-hâ
: orada
4.
rabbe-nâ
: bizim Rabbimiz
5.
ahric-nâ
: bizi çıkar
6.
na’mel el sâlihan
: biz salih amel yapalım
7.
gayre ellezî
: ondan başka
8.
kun-nâ na’melu
: biz yapmış olduk
9.
e
: mi
10
ve lem nuammir-kum
: ve size ömür vermedik
11
mâ yetezekkeru
: tezekkür edebileceğiniz şey
12
fî-hi
: orada
13
men tezekkere
: tezekkür edecek kimse
14
ve câe-kum
: ve size geldi
15
en nezîru
: nezir, uyarıcı
16
fe zûkû
: o zaman tadın
17
fe mâ
: o zaman, artık yoktur
18
li ez zâlimîne
: zalimler için
19
min nasîrin
: (yardımcılardan) bir yardımcı
Ve onlar, orada feryat ederler: “Rabbimiz bizi (buradan) çıkar, yapmış olduklarımızdan başka (amel) salih amel yapalım.” Size orada (dünyada), tezekkür etmek isteyen kimsenin, tezekkür etmesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde (azabı) tadın. Artık zalimler için bir yardımcı yoktur.
Elhamdu lillâhillezî lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ardı ve lehul hamdu fil âhırah, ve huvel hakîmul habîr.
Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd ahirette de O’na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
Ahiret sahnelerinde , insanların “Aman Ya Rabbi , Ne Büyük Bir Sistem” diyerek uyanacakalarını haber veriyor…
Ancak inananların dışındakilerin bunu inkar etmesi söz konusu..
Ve küfür edenler dedi ki: «Size bir adam gösterelim mi ki, siz büsbütün darmadağın olduğunuz vakit muhakkak siz yeni bir yaradılışta bulunacağınızı size haber veriyor.»
Biz kemik olduktan sonra mı yeniden dirileceğiz
diye de inanmayanların ciddi bir şekilde itirazı vardı…
Şu an işleyeceğimiz ayette de onların;
Bu haberi getiren Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında haksız ithamlarını söylüyor…
Efterâ alallâhi keziben em bihî cinneh, belillezîne lâ yué’minûne bil âhırati fil azâbi ved dalâlil beîd.
“Allah’a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?” Hayır, öyle değil! Ahirete inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler.
Efterâ alallâhi keziben em bihî cinneh;
O Allah a yalan söyleyerek iftira mı attı ? yoksa onda bir cinnet hali mi var?
Yani Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)için bir itham var burada..
Böyle böyle haber getirmiş..ALLAH a iftira ediyor diyorlar.. Ya da Onda bir Cinnet hali var..
Demek ki onların inanışına göre 2 şekilde sapma/saptırma olabiliyor..(Onların mantığıyla)
Ya ALLAH’a iftira edecekler .. ALLAH’ ın söylemediği bir şeyi ; söylemiş gibi davranacaklar..
Ya da sapık,deli,mecnun anlamında (Cinnet geçiriyor anlamında) bir konumda olacaklar ..
Elmalı Hamdi Yazır Tefsiri güzel bir ifade var;
“Kişi , kendisini karşıda görür ..
Kendindeki hataları başkasında özellikle görür diyor..Halbuki onlar kendisinindir” diyor ..
Birisine “ne kadar dedikoducu” diyorsan; kendine bir bak..
Birisi başkası hakkında “ne kadar şöyle şöyle…” diyor…bir kendisine baksın !..
Yani belki karşındakin de görüyorsun kendini…
Bu olay Müminde daha çok tecelli eder..
Hadis-i Şerif;
Mümin, müminin aynasıdır. Mümin, müminin kardeşidir, malını o yokken korur ve gelecek kötülüklere karşı etrafını çevirir.”(Tirmizi, Birr, 18; Ebu Davut, Edep, 49.)
Mümine baktığında gördüklerin kendindedir..
Konuyla İlgili Hadise;
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Eshab-ı Kiramdan bazı büyüklerle birlikte sohbet ederlerken yanlarına bir adam geliyor, başlıyor Peygamber efendimize kötü sözler söylemeye, (Senin kadar kötü, senin kadar çirkin birini daha görmedim) diyor, benzeri hakaretler yapıyor. Eshab-ı Kiram Peygamber Efendimiz(s.a.v.) bakıyorlar, bir işaret etse yetecek. Peygamber Efendimiz(s.a.v.), adamın her söylediğine “doğru söylüyorsun” buyuruyor. Sonra bu adam gidiyor, yanlarına Hazret-i Ebu Bekir(r.a.) geliyor. (Ya Resulallah ömrümde senin kadar güzel birini şimdiye kadar hiç görmedim. Senin kadar iyi birine hiç rastlamadım) gibi güzel sözler söylüyor. Ona da Peygamber efendimiz “doğru söylüyorsun ya Ebu Bekir” buyuruyor. Eshab-ı Kiram şaşırıyorlar, Peygamberler şaka da olsa hiç yalan söylemezler. Peygamber Efendimiz(s.a.v.)e, “Ya Resulallah, o adama da doğru söylüyorsun buyurdunuz, Ebu Bekir’e de, bunun hikmeti nedir?” diyorlar.
Peygamber Efendimiz(s.a.v.), “Ben bir aynayım, bana bakan kendini görür. O adam bana baktı kendini gördü, kendi özelliklerini söyledi. Ebu Bekir baktı kendini gördü ve kendi özelliklerini söyledi” buyuruyor.
Yani Kişi kendisinde görüyor..Yani Ruh Hali çirkin..
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) , Fahri Kainat Efendimiz ( s.a.v.) , ALLAH-U TEALA nın sevgilisi olan birisinde , kendi çirkinliği görüyor.
Hz Ebu bekir (r.a) imanını düşün, tertemiz imanını; o da onu görüyor…
Ki Bunu söyleyenlerin kendisi iftiracı; aynı zamanda küfür ediyor diyor ya önceki Ayette..
Bilinçaltı bildiği halde örtmüş halde ve yalan olarak, iftira var…
Yalanlıyor, gerçekleri yalanlıyor…
Allah’ın söylemediği bir şeyi söyleme eyleminde olan insanlar …
Ve de ikinci seçenek olarak da” Cinnet hali “var..
Bu “Cinnet” kelimesi ilginç.. ..Mahlukat olan”Cin” ile aynı kökten geliyor bu kelime
Köken :(nişanyan sözlük)
Arapçacnn kökünden gelen cinnجنّ “1. gece karanlığı, 2. bir tür görünmez varlık” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapçacanna جنن “gizledi, sakladı” fiilinden türetilmiştir. Bu sözcük �br ve Aramice/Süryanicegny kökünden gelen gānāh, gənā גָנָה “örtünme, gizlenme, kapanma” fiili ile eş kökenlidir. fiil �brgnn kökünden gelen gānan גָנָן “koruma, etrafını çitle çevirme” fiili ile eş kökenlidir.
Ek açıklama
Latincegenius (görünmez doğaüstü varlık, cin) şüphesiz bir Sami dilinden, muhtemelen Fenike dilinden alıntıdır. Ancak eşdeğer kavram Aramice ve İbranicede kaydedilmemiştir. •
İnsanlar hep büyü ile uğraşmışlar, hep cinlerle iştigal etmişler..Biliyorsunuz cinlere inanmak haktır.. inkar küfürdür..”Cin diye birşey yoktur derseniz” dinden çıkarsınız. Çünkü çok net bir şekilde Kur’anda var..
Ama Peygamber Efendimiz(s.a.v.) uğraşmayın diyor onlarla..Varlığını kabul edin..Belli koruma yöntemlerini göstermiş..
Ama onlarla İştigal etmeyin diyor..Hem iyileriyle hem de kötüleriyle..İyileride var biliyorsunuz..Kur’anda yazıyor…
Ve ennâ minnes sâlihûne ve minnâ dûne zâlik, kunnâ tarâiga gıdedâ.
“Doğrusu içimizde salih olanlar da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz.”
Ama uğraşmayın diyor.. ama varlığını kabul etmek mecburiyetindesiniz..
Ve onlarla iştigal edenler -özellikle kırsalda çoktur-bu devirde de var…
ciddi bir şekilde onlarla uğraşıyorlar..İşte Eski devirlerde bu çok daha fazla olduğu için..Özellikle Orta Çağda , Güney Amerika’da, Şamanizmde,insanlar çok uğraştığı için öyle kişiler çok..
Cahiliye devrinde de çok…
Mecnun , “Cinlenmiş” demek..
Mecnun Arapça yapı itibariyle “ismi meful”. yani “Cinlenmiş” anlamına gelir..
Bu kişilerde , sözlerinde , hareketlerinde anormallikler oluyor..O yüzden aşağılama olarak kullanıyor bu kelime..
İşte Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) böyle bir ithamda bulunuyorlar..
Peygamber Efendimiz’ın (s.a.v.) böyle olma ihtimali yok tabii ki ..
O , Cinlerin de Peygamber’i… ALLAH’ın zaten koruması altında …
Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?
Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette, “Allah”, derler. De ki: “Peki söyleyin bakalım? Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah’ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” De ki: “Allah bana yeter. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.”
Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
Gâlû mâ entum illâ beşerum mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn.
Dediler ki: “Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
ve mâ enzeler rahmân diyor…
Yani Rahman‘a iman ediyor..Rahmân öyle bir şey dememiştir, diyor…
“Rahman öyle birşey söylememiştir.Sen iftira mı atıyorsun” diyor buradaki gibi..
Yani bunlar Allah’a -bir şekilde- inanan insanlar..
Ama onların inancıyla, ALLAH yukarıda…..Çok ulvi,yeryüzü meselelerine karışmaz(!)
Bu biliyorsunuz deizm’in temeli..İçinde Darwinizm de olan..
Darwinizm var ya; bir yaratıcı olarak ALLAH’ı kabul ediyorlar..
Ama ALLAH ın istediği gibi bir sisteme inanmıyorlar..
“Kitaplarda anlatıldığı gibi bir siteme inanmıyorlar.”
O anlamda da “Müşrikler”
Müşrik;
ALLAH a inanmayan değildir bakın..
Şirk koşandır,ortak koşandır..
Yani ALLAH la beraberbaşkalarını dadevreye sokandır..12:11
Bizim bugün iddia edildiği gibi Ateizmin anlamında kullanılması mümkün değildir.
.Ya Küfür ediyorlar..inkar ediyorlar (bildiklerini inandıklarını örtmek suretiyle, inkar ediyorlar)..
Ya da müşrik oluyorlar Şirk koşuyorlar..
bugünkü bilinen anlamıyla değil..
Ama ALLAH U TEALA;
Sadece inanmayı da yeterli görmüyor!!!
Hayır diyor.. Bana İnanacaksın… sana tebliğ ettiğim gibi; ya da benim sana fıtratına koyduğum ve verdiğim akılla, Hak sistemi bulman gerekir ,diyor!!!!
(Hani Haniflik konusunda bunu işlemiştik.)
Sadece İman ettin demekle olmuyor..
Ankebut -2- İnsanlar sırf ‘inandık’ demekle; hiçbir sınavdan geçirilmeksizin bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?
Bakara-155- “Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!”
Bakara-214–Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile “Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?” diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.
Al-İ İmran-186-Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir.
Tövbe-16–Yoksa siz, Allah sizden mücahede edenlerle Allah’tan, Resulünden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri iyice ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı zannettiniz? Halbuki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Enfal-28-Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.
Mülk-2-O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.
İnandın da Nasıl inanıyorsun ???
Hak sistem gerekleriyle mi amel yapıyorsun..!!!!
(Biz bunun şekilde 2 şekilde yapabiliriz)
1) İşte ALLAH U TEALA nın koyduğu hidayet sistemi var..
Din gibi
Peygamber gibi
Kitap gibi
2) Bir de Senin fıtratında olan aslında yapılabilirliğinin olduğunu düşünerek bulabileceğin bir sistem var…
Dedik: İnin oradan hepiniz, sonra benden size ne zaman bir HİDAYET gelir de kim o hidayetin izince giderse onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir.
İftira etmekte bu var..ALLAH’a iftira mı atıyordu da bu var..diyor..
belillezîne lâ yué’minûne bil âhırati fil azâbi ved dalâlil beîd.
bel; bilakis demek ,aksine… (bu ALLAH ın cevabı)
ALLAH, Resulunu burada savunuyor bu kelime ile…
illezîne lâ yué’minûne bil âhıre; Ahirete iman etmeyenler
fil azâb; azap içindedirler
Burada değişik bir şey var!!!!
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Hayır !! o iftira etmiyor,sadıktır,doğrudur bunun söyleyenin kendisidir demiyor..
Ve lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumul ağlevne in kuntum mu’minîn.
Gevşemeyin, hüzünlenmeyin
Eğeriman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.
Müslümanı bu ve bunun gibi Ayetler ayakta tutuyor :
İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212)
O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: “Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, herşeye güç yetirensin.” (Tahrim Suresi, 8)
Din gününün korkusuna karşılık büyük bir güven içinde olan müminlerin yüzleri bekledikleri karşılığı almanın güveni ve sevinci ile nurludur; onlar mutluluk içindedirler. (Abese Suresi, 39)
Ve derler ki: “Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz.” Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?” Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. (Sad Suresi, 62-64)
Peki Bu olmasın… bakın inancı da bir tarafa bırakın…
Ahiret İnancı olmayan insana bunlar depresyon kaynağı…Bitiyor ya…
Ahirete… yeniden dirilmeye ne inanmıyorsun..
Tek gerçekliliğin bu dünya, yaşayabileceğin bu, edeceğin bu..Adam Kafayı yer ya…halet-i ruhiyesi çöküntüde…
yani Azapta olur..
Kur’andaki Ayetteki ifadesiyle ;
Diyor ki ALLAH-U TEALA; “Ahirete inanmayanlar var ya” diyor.. “Azaptadır”…
Yani yaşarken Azabın içinde ..
Adamı mutlu edecek,motive edecek hiçbir şey yok..
Görüyor musunuz?Ayetin güzelliğini..
İlk okuduğunuzda ne oluyor ? Ahirete inanmıyorlar ..Görecekler Ahirette …Cehenneme atılacaklar..Niye? Ahirete inanmıyor diye ..Hayır daha yaşarken adamın Haleti Ruhiyesini söylüyor..ALLAH-U TEALA Kuran-ı Keriminde..
O yüzden arkadaşlar,
Müslümanlık inanılmaz büyük bir nimet..
ALLAH U TEALA nın çok çok çok çok büyük bir ikramı..yeterince anlayamıyoruz ve anlayamayız da…
Bunu Ahirette anlayacağız İnşaallah tam layıkıyla…
O yüzlercelerce milyar İnsanın toplandığı yerde “AMAN YA RABBİ BİZE NE GÜZEL İKRAM ETMİŞSİN”diyeceğiz…
O yüzden dinimizin kıymetini bilelim ve mümkün olduğunca elimizden geldiğince kulluk gayretlerinde bulunmaya çalışalım.. Ben dahil…Bu çok çok çok büyük bir nimet..
ALLAH U TEALA bu nimeti dünyada da anlamayı nasip etsin, inşaallah
Bu Surenin ilerleyen kısımlarında var…
İşleyeceğiz İnşaallah. “Ey Davud ailesi;şükürle çalışın “diyor..
Onlar, ona mihraplar, heykeller, havuzlar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Çalışın ey Davud ailesi , şükürle çalışın! Kullarım arasında şükreden azdır.
Onu açıklayacağız
İnşaallah..
O modda , ŞÜKÜR MODU’nda yaşamaya götürür… Aman Ya Rabbi ne büyük nimet diye..
Bazı Alimler,ALLAH Dostları her gün 2 rekat şükür namazı kılarmış..(İslam nimeti için)
Yani müthiş birşey..
Ayetin sonunda diyor ya; Azab içindedirler ..İçindedirler devam ediyor burada atıf olarak…
“ved dalâlil beîd”.
beîd;uzak demek
Bir dalalet içindedirler..
dalalet – Hidayetin zıttı
Yolun içerisinde (sırat-ı müstakım’de) bulunmak…Fatiha’da açıklamıştık ..
O yolun içerisinde bulunma haline “hidayet hali” deniliyor..
O hidayet halinden uzaklaşmaya da “Dalalet hali” deniliyor..
Bu iki kavram çok önemli … Unutmayın!!! 20:35
“Sırâtal mustegîm” içerisinde bulunma haline hidayet deniliyor..
bu yoldan dışarı çıkmaya Dalalet deniliyor..
Ama aslında “dalalet”in yine yolla bir alakası var..
Şimdi Fatiha Suresine götürüyor bu konu “Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna hidayet et”
Aman şunların değil :(gayrisi denilen) 2 ye ayrılıyor ;
kendilerine gadap edilmiş olanlar (el-mağdubi aleyhim)
Dalalette olanlar…(ed-daallin)
Bakın hangisi daha kötü ?…ikisi de kötü ama hangisi daha kötü?
“El-mağdûbi aleyhim” kendilerine gadap edilmiş olanlar , daha kötü…
çünkü ALLAH’ın gazabı onların üzerine olmuş, yani işi bitmiş, yani yoldan atılmış..
Dalalette olanın ise hala yola dönme şansı var..Yolla irtibatı var… sağa sola kaymalar olmuş onda… Uçurumun kenarındaki dala tutunsa bile Ed-dââllîîîîn…
Biri Yahudileri kastediyor biri Hristiyanları kastediyor deniyor, ikisi de doğru ama… Biz ne yapacaktık ? Ayetleri kendimize getirecektik.. “sıratı müstakim” yolunda olmadığımızda, diğer iki durumdan biri olma tehlikemiz var:
Eger “El-mağdubi aleyhim” olanlardan olursak … ALLAH KORUSUN HİÇ SANSIMIZ YOK…
Bakın burada da “dalâlil beîd” derken ; Uzak bir sapıklık içerisindedirler diyor..
Şimdi yukarıda demiyor mu?
ALLAH a yalan uydurdu diye..
Demek ki onların da bir ALLAH inancı var…var ki ALLAH diyorlar… Ama ALLAH’a giden sırat /yol üzerinden artık sapmış…
Bakın bu en başından beri de olabilir..sonradan da küfre girmiş olabilir…
Şimdi hep önceden hep bir şey anlatıyorduk ..Hatırlıyor musunuz?
Arabanın direksiyonu hafif bir kırıyorsunuz..Düz gitmeniz gerekirken..
O” Sıratı mustakim caddesi”nin 4-5 şeritli olduğunu düşünün.. Eğer süratiniz düşükse , direksiyonu hafif bir kırmanız çok önemli değil..
daha yoldasınız ama biraz daha kırdığınızda hafif bir şekilde kayıyorsunuz…… Biraz daha kırdığınızda 2. şeride gidiyorsunuz.. Hala yoldasınız , süratinizle beraber gidiyorsunuz..
Ama o direksiyon kırma işini -hafif de olsa- uzun süre tutarsanız ..Bir süre sonra yolla alakanız kalmıyor… Yol seni nereye götürüyordu?Belirli bir yere… hedefe götürüyordu… yani ALLAH’a götürüyordu…
Artık gözünüzü kapattığınızı düşünün direksiyon da hafif bir tarafa kırılmış vaziyette..
Gözünüzü açtığınızda neredesiniz? Hedef orada, siz buradasınız…
Ne yapmışsınız..Hedeften uzaklaşmışsınız…
Bakın burada Ayette ne diyor ???
UZAK bir sapma/sapıklık içerisindedirler…(dalalin beid)
Çok uzaklaşmışlar artık hedeften…
yani burada da bize getirelim meseleyi…Müslümanız ya biz de alacağız dersimizi…
Eğer siz Ahirete yeterince inanmıyorsanız..
İman ettim….. Ahiret var diyorsanız da
Ama ona uygun yaşamıyorsanız…
o direksiyon yavaş yavaş, sapa sapa, öyle bir yere gidersiniz ki hedefinizden çok uzaklaşırsınız..
ALLAH U TEALA bizi ikaz ediyor, aman dikkat edin diyor..
BU AYETLER SADECE KAFİRLER İÇİN FALAN DEĞİL!!!
Ayetlerde görünen her olumsuz hitabı “acaba bende de var mı? benim kendi çapımda ,kendi İslami yaşantımda bu tehlikeler var mı?” diye insanın bir düşünmesi lazım!!!
Yoksa sana faydası olmaz bu Ayetlerin..
Zaten onlar kötü…ALLAH onları sürekli olarak aşağılamak için bu Kitabı indirmedi ki!!
Kötüden misal vererek;Müslümanların kendisine çeki düzen vermesi için bu kitabı indirdi..
Yoksa hikayeleri anlatılıp duruluyor: O kavime bu indi …bu kavime bu inmiş..
Bu kitap, Tarih kitabı / masal kitabı değil diyor..
Zaten böyle olursa şu tehlike var..
O kafirler derki diyor ; Onlar ;esâtîrul evvelîn(öncekilerin masalı)dır.
Ve minhum mey yestemiu ileyk, ve cealnâ alâ gulûbihim ekinneten ey yefgahûhu ve fî âzânihim vagrâ, ve iy yerav kulle âyetil lâ yué’minû bihâ, hattâ izâ câûke yucâdilûneke yegûlullezîne keferû in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn.
İçlerinden, (Kur’an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, “Bu (Kur’an) evvelkilerin masallarından başka bir şey değil” derler.
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ gâlû gad semiğnâ lev neşâu legulnâ misle hâzâ in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn.
Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.
Vellezî gâle livâlideyhi uffil lekumâ eteıdâninî en uhrace ve gad haletil gurûnu min gablî ve humâ yesteğîsânillâhe veyleke âmin, inne vağdallâhi hagg, feyegûlu mâ hâzâ illâ esâtîrul evvelîn.
Anne ve babasına, “Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye, onlar Allah’a sığınarak, “Yazıklar olsun sana! İman et, Allah’ın va’di gerçektir” diyorlar, o da, “Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyordu.
Efelem yerav ilâ mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum mines semâi vel ard, in neşeé’ nahsif bihimul arda ev nusgıt aleyhim kisefem mines semâé’, inne fî zâlike leâyetel likulli abdim munîb.
Onlar, önlerindeki ve arkalarındaki (kendilerini dört bir yandan kuşatan) göğe ve yere bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yere geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır.
Efelem yerav ilâ mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum mines semâi vel ard;Görmediler mi Semalarda ve Arzlarda
mâ beyne eydîhim; eydîhim;önlerine olarak tercüme ediliyor.. Ama aslında 2 elinin arasındakiler demek
ve mâ halfehum ;Ve arkasında olan şeyleri görmediler mi?
Nereden (min var) mines semâi vel ard;Semada ve arzda ellerinin arasında ve arkasındaki olan şeyleri onlar görmediler mi?
Ellezîne yezkurûnallâhe gıyâmev ve guûdev ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halgıs semâvâti vel ard, rabbenâ mâ halagte hâzâ batılâ, subhâneke fegınâ azâben nâr.
Onlar ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah’ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan’sın, artık bizi ateşin azabından koru.
Görüyormusunuz okuduğumuz Ayetlerle ne kadar alakalı..
Demek ki ne yapıyormuş insanlar?
Otururken
ayakta iken
yanları üzerindeyken yani her hal üzerineyken
Semaya ve Arza bakarlarmış
ve Onu tefekkür ederlermiş
Bu Yaradılışı tefekkür ediyorlar…
AA ne güzelmiş demiyorlar…
Bakın çok ilginç
Bu tefekkür üzerine ne diyorlarmış biliyormusun?
Aman Ya Rabbi sen bunları boş yere yaratmadın!!!!
Sen Subhansın!!!
AMAN YA RABBİ Ateşin azabından koru!!!
Ya ne güzel çiçeklere,böceklere bak gökyüzüne bak demiyorlar…. bunu da diyorlar…
Ama Aman Ya Rabbi Ateşin azabından koru diyorlar…
Demek ki sağında solunda , önünde arkanda görebildiğin şahit olarak görebildiğin şeyler olarak Sema ve Arzdır..
Bunlara tefekkür ettiğinde baktığında götürecek şey…
Bir Ahiret bilincidir..
Yani bir Ahiret var!!!!! bunun sonu var bir hesap var !!!!!!
Aman Ya Rabbi ,sen bunları boş yere yaratmadın !!!!!!!
Aman Ya Rabbi “Bizi Cennetine koy” da demiyor… Aman Ateşin Azabından koru diyor!!!!
Demek ki öyle bir sistem var ki.. Tefekkür ettiğinde….Götürdüğü yer, AHIRET, HESAP , AZAP KORKUSU…
Ve minen nâsi ved devâbbi vel en’âmi muhtelifun elvânuhû kezâlik, innemâ yahşallâhe min ıbâdihil ulemâé’, innallâhe azîzun ğafûr.
Ve bunun gibi insanlardan, davarlardan, yürüyen hayvanlardan da çeşitli renkte olanlar vardır. Ancak kullarından ulema , Allah’a karşı huşû duyar /KORKAR. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir (üstün, yüce), Gafûr’dur (mağfiret eden).
Gerçek ilimin götürdüğü yer ALLAH korkusu olmalıymış…
Bu sevmenin zıttı anlamında korku değil..
Öyle bir sistemi tefekkür ediyorsun ki..
Sistemin boş yere yaratılmadığını görüyorsun ki..
Bir Ahiret var diyorsun…
Burada yine ilginç bir ifade var..
Ali İmran 190. ayet
-gece ve gündüzün birbirinin- ihtilafında diyor..
İhtilaf etmek ne demek biliyor musunuz?
Alternatif demek…
Alternatif akım varya..Bir doğru akım var.. Pildeki gibi yani sürekli artı akıyor..Yada eksi akıyor bir taraftan..Pillerde olduğu gibi..Pillerde (+) bir tarafı (-)gibi..Bir kısa devre yaptığında..Bir akım olusuyor..Potansiyel farkından ötürü..Herşey yüksekten aşağı doğru akar..Rüzgar da böyledir..Yüksek basınç var alçak basınç var..Her zaman yüksek basınçtan alçak basınca olduğu yere doğru bir gidiş var..Meteorolojinin temelinde de bu var..Isınan hava yükseliyor..Yüksek basıncı oluşturuyor..Bir tarafta alçak basınç var.. Yüksekten alçağa doğru bir rüzgar akımı var..İşte kar gelecek şu an orada bu hesaplamalar yaplıyor..Aynı şey aynı kanun..Kanun bir yerde doğruysa başka yerd de doğrudur..Elektrıktede fızıktede kullanılıyor..Yuksek potansıyelden düşük potansıyele doğru bir akım var … buna elektrık denılıyor..bu elektrık bır de alternatıf/ ihtilaflı denılen bır sey var …Bır (+)Bır (-)şeklinde gidiyor..
Buna alternatıf akım denılıyor..
Bunun Arapçası ihtilaf…
Muhalefet aslıda bu demek..
Günümüzdekı muhalefet ifadesi yanlış manada kullanılıyor…
Muhalefet ;birisi gitiikten sonra arkasına gelecek anlamına gelir
(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Şunu demek istiyor…Kainata baktığınızda sizi götüren şey , size yeniden diriltmeyi de hatırlatmalı diyor..
Siz göğe bakıyorsunuz ya..
(Hani bir önceki Ayet yeniden diriliş varya yeniden diriliş Benim için daha kolay diyor…)
Tefekkür ettiğinde seni götürmesi gereken Ahiret..
Ahiret te nasıl olacak?? Herkes ölecek; sonra yeniden diriliş..
Bunlar Kaf Sûresi’nde var arkadaşlar..
Kaf Sûresinde ilk sayfa var…
(Son senelerde bende şöyle bir bilgi oluştu..Kur’an-ı Kerim in bir yeri özellikle bir temayı anlatıyor..Bir yerde Ana tema var..AA diyorsun bu Sure de onu izah ediyorsun …burada Kaf Sûresine bu mantıkla bakasanız çok güzel..)
Kaf suresi 1. ayet
ق وَالْقُرْاٰنِ الْمَجٖيدِ
Gâf, vel gur’ânil mecîd.
(1-2) Kâf. Şerefli Kur’ân’a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: “Bu tuhaf bir şeydir!”
(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
Kaf suresi 10. ayet
وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَضٖيدٌ
(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
(9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.
(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
Kaf suresi 13. ayet
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍ
(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
Onlar ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah’ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan’sın, artık bizi ateşin azabından koru.
Bunu batıl,boş yere yaratmadın…Bunların ifadesi…
(Ezan okundu)
Öbür hafta devam ederiz .. İnşaallah.
DUAMIZI EDELİM:
ALLAH U TEALA,
YARATTIKLARINA BAKTIĞIMIZDA ONUN HİKMETLERİNİ ANLAYAN, YÖNELEN
AMA BUNLARI TEFEKKÜR EDİP ;
“AMAN YA RABBİ ; BUNLARI BOŞ YERE YARATMADIN… BU DÜNYA GELİP GEÇİCİ… AHİRET VAR , HESAP VAR ; AMAN YA RABBİ ,BUNA GÖRE DOĞRU YAŞAYANLARDAN EYLE BİZİ” DİYE… DUA EDENLERDEN EYLE BİZİ…
ALLAH DA BİZİ BUNUN ZITTINDA OLANLARDAN , BİLE BİLE GERÇEĞİ İNKAR EDENLERDEN EYLEMESİN…
HER AN DALALETTE OLMA TEHLİKESİ KARŞIDA TETİKTE OLANLARDAN EYLESİN..İNŞAALLAH.