Saffat (7.Sohbet) 11-12.ayetler

SOHBETİ DİNLE :



Sohbeti dinlemek ve indirmek için alternatif link:

https://yadi.sk/d/QTCuuOjP3PRz4N


SAFFAT 11:

Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halaknâ, innâ halaknâhum min tînin lâzibin.

1. fe : artık, haydi
2. istefti-him : onlardan fetva iste, açıklama iste, sor
3. e hum : onlar mı
4. eşeddu : daha kuvvetli
5. halkan : halkoluş, yaratılış bakımından
6. em : yoksa, veya
7. men : kimse
8. halaknâ : biz halkettik, yarattık
9. innâ : muhakkak ki biz
10. halaknâ-hum : onları halkettik, yarattık
11. min tînin : nemli toprak
12. lâzibin : birbirine yapışmış, yapışkan
” Hayır, onlardan fetva iste (sor): “Onlar mı yaratılış bakımından daha kuvvetli, yoksa Bizim (diğer) yarattıklarımız mı?” Muhakkak ki Biz, onları yapışkan nemli topraktan yarattık.”


SAFFAT 12:

بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ ﴿١٢﴾

Bel acibte ve yesharûn(yesharûne).

1. bel : aksine, evet
2. acibte : sen şaşırdın, hayret ettin
3. ve yesharûne : ve onlar alay ediyorlar
” Evet, sen hayret ettin ve onlar (ise) alay ediyorlar.”


20171029_200045140090628.jpg

Saffat suresi (4.Sohbet) 5-6-7.ayetler

NOT: SES KAYDI YENİLENEREK TEKRAR YAYINLANMIŞTIR


SOHBETİ DİNLE:

SOHBETİ DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/2FHMJ7VN3NmuYJ


SAFFAT 5:

رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ ﴿٥﴾

Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârık(meşârıkı).

1. rabbu : Rab
2. es semâvâti : semalar, gökler
3. ve el ardı : ve yeryüzü
4. ve mâ beyne-humâ : ve ikisi arasındakiler
5. ve rabbu : ve Rab
6. el meşârıkı : şarklar, doğular

” Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir.”


SAFFAT 6:

إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ ﴿٦﴾

İnnâ zeyyennâs semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkib(kevâkibi).

1. innâ : muhakkak ki biz
2. zeyyennâ : süsledik
3. es semâe : sema, gökyüzü
4. ed dunyâ : dünya,EN YAKIN
5. bi zîynetin : ziynet ile
6. el kevâkibi : yıldızlar

 “Muhakkak ki Biz; en yakın semayı, yıldızları ziynet kılarak süsledik.”


SAFFAT 7:

وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ

Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid(mâridin).

1. ve hıfzan : ve koruyarak
2. min kulli : hepsinden
3. şeytânin : şeytan
4. mâridin : asi ve azgın
“Ve marid (azgın ve asi) şeytanların hepsinden muhafaza ederek.”

Saffat (3.sohbet) 3-4.ayetler


SOHBETİ DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/3H2mLW2v3NaCkG


SAFFAT 4:

إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ ﴿٤﴾

İnne ilâhekum le vâhıdun.

1. inne : muhakkak
2. ilâhe-kum : sizin ilâhınız
3. le : muhakkak, elbette
4. vâhıdun : tektir, birdir
” Muhakkak ki sizin İlâhınız, mutlaka Tek’tir.”


SAFFAT 5:

رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ ﴿٥﴾

Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârık(meşârıkı).

1. rabbu : Rab
2. es semâvâti : semalar, gökler
3. ve el ardı : ve yeryüzü
4. ve mâ beyne-humâ : ve ikisi arasındakiler
5. ve rabbu : ve Rab
6. el meşârıkı : şarklar, doğular
 ” Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir.”

 

FATIR (19.Sohbet) 41-42-43.ayetler

SOHBETİ DİNLE:


DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/gQyD2nPdrRg2q

 


FATIR 41:

إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَن تَزُولَا

وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِّن بَعْدِهِ

إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

İnnallâhe yumsikus semâvâti vel arda en tezûlâ, ve le in zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba’dihî, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûran).

1. inne allâhe : muhakkak ki Allah
2. yumsiku : tutar
3. es semâvâti : samalar, gökler
4. ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
5. en tezûlâ : (ikisinin) zail olması, helâk olması, yok olması
6. ve le : ve elbette, mutlaka, gerçekten
7. in zâletâ : eğer (ikisi) zail olursa (yok olursa)
8. in : sadece
9. emseke-humâ : o ikisini tutar
10 min ehadin : birisi
11 min ba’di-hi : ondan sonra
12 inne-hu : muhakkak o
13 kâne : idi, oldu
14 halîmen : halîm
15 gafûran : gafur, mağfiret eden, günahları sevaba çeviren

 Muhakkak ki Allah, gökleri ve yeri, zail olurlar diye (zail olmaması için) tutuyor. Gerçekten ikisi de zail olurlarsa (yok olurlarsa), ondan sonra, o ikisini (gökleri ve yeri) O’ndan (Allah’tan) başka tutacak (yoktur). Muhakkak ki O; Halîm’dir, Gafûr’dur .


FATIR 42:

وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِن جَاءهُمْ نَذِيرٌ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَى مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ

فَلَمَّا جَاءهُمْ نَذِيرٌ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا

Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câehum nezîrun le yekûnunne ehdâ min ihdâl umemi, fe lemmâ câehum nezîrun mâ zâdehum illâ nufûrâ(nufûran).

1. ve aksemû : ve kasem ettiler
2. billâhi (bi allâhi) : Allah’a
3. cehde : cehd ederek, kuvvetli olarak
4. eymâni-him : oların yeminleri
5. le : elbette, mutlaka, gerçekten
6. in : eğer
7. câe-hum : onlara geldi
8. nezîrun : nezir, uyarıcı
9. le yekûnunne : mutlaka olurlar
10 ehdâ : en çok hidayete eren
11 min : den
12 ihdâ : ahed, bir
13 el umemi : ümmetler
14 fe : fakat
15 lemmâ : olduğu zaman
16 câe-hum : onlara geldi
17 nezîrun : nezir, uyarıcı
18 mâ zâde-hum : onlara artırmadı
19 illâ : den başka
2 nufûran : nefret

Ve Allah’a en kuvvetli yeminleri ile kasem ettiler. Eğer gerçekten onlara nezir gelirse, mutlaka en çok hidayete eren ümmetlerden biri olacaklarına. Fakat (bu), onlara nezir (uyarıcı) geldiği zaman onların nefretlerinden başka bir şeyi artırmadı.


FATIR 43:

اسْتِكْبَارًا فِي الْأَرْضِ    وَمَكْرَ السَّيِّئِ وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ

فَهَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ الْأَوَّلِينَ

فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلًا

وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلًا

İstikbâran fîl ardı ve mekres seyyii, ve lâ yahîkul mekrus seyyiu illâ bi ehlihî, fe hel yanzurûne illâ sunnetel evvelîn(evvelîne), fe len tecide li sunnetillâhi tebdîlâ(tebdîlen), ve len tecide li sunnetillâhi tahvîlâ(tahvîlen).

1. istikbâren : büyüklenerek, kibirlenerek kötülük düzenlediler
2. fî el ardı : arzda, yeryüzünde
3. ve mekre es seyyii : ve kötülük düzeni, kötü hile
4. ve lâ yahîku : ve isabet etmez, ulaşmaz
5. ve mekru es seyyii : ve kötülük düzeni, kötü hile
6. illâ : ancak, oysa
7. bi : … e
8. ehli-hi : onun sahibi
9. fe : artık, öyleyse
10 hel : mı, mi
11 yenzurûne : gözlüyorlar (bekliyorlar)
12 illâ : den başka
13 sunnete : sünnet, kanun
14 el evvelîne : evvelkiler
15 fe : artık, bundan sonra
16 len tecide : asla bulamazsın
17 li sunnetillâhi : Allah’ın sünnetinde
18 tebdîlen : bedel, değişiklik
19 ve len tecide : ve asla bulamazsın
2 li sunnetillâhi : Allah’ın sünnetinde
21 tahvîlen : tahvil, dönüşüm, değişme

Yeryüzünde kibirlendiler ve kötü hile düzenlediler. Oysa kötü hileler, sahibinden başkasına isabet etmez (ulaşmaz). Öyleyse onlar, evvelkilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar (bekliyorlar)? Halbuki Allah’ın sünnetinde asla bir tebdil (değişiklik) bulamazsın. Ve Allah’ın sünnetinde asla bir tahvil (değişme) bulamazsın.