SEBE (13.sohbet) 21.Ayet#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/UIVUw7-Geh3Jf


AYET METNİ


34-Sebe Suresi 21. Ayet (İniş Sırası: 58)

وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِمْ مِنْ سُلْطَانٍ اِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يُؤْمِنُ بِالْاٰخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا ف۪ي شَكٍّۜ وَرَبُّكَعَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَفٖيظٌ

Vemâ kâne lehu ‘aleyhim min sultânin illâ lina’leme men yu/minu bil-âḣirati mimmen huve minhâ fî şek verabbuke ‘alâ kulli şey-in hafîzun

O’nun insanlar üzerinde hiçbir kuvvet ve delili yoktur.Ancak biz şunu anlamak için musallat ederiz;Kimin ahiret’e imanı var,Kiminde ondan şüphesi var.Rabbin her şeyi kendi hıfsında tutar.


SES KAYDININ METNİ BİR MÜDDET SONRA YAYINLANACAKTIR…İNŞAALLAH.


( BU YAZI,DAHA EVVEL YAYINLANMIŞ SES KAYDININ YAZIYA DÖKÜLMÜŞ METNİDİR.

BİR SÜRE SONRA SİLİNECEKTİR. YAZIYA DAHA SONRA SES KAYDININ OLDUĞU KISIMDAN VE RESMİN ALTINDA BULUNAN SAYFA SEKMELERİNDEN (SEBE- SOHBETLERİN METİNLERİ) ULAŞABİLİRSİNİZ.)

SEBE (13) 21.AYET:

Eûzu billahi mineşşeytânirracîm.

Bismillahirrahmanirrahîm.


Evet,Arkadaşlar Sebe Suresine kaldığımız yerden devam ediyoruz..

Geçen hafta 20.Ayeti işlemeye çalışmıştık…

20-21.Ayetler beraber gibi..

20.Ayetle beraber ilişkilendirerek alakalı olsun diye onuda  işleyeceğiz..


Sebe 20.Ayeti hatırlayalım.


34-Sebe Suresi 20.Ayet(İniş Sırası:58)

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ اِبْلٖيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ اِلَّا فَرٖيقًا مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

Velekad saddeka aleyhim iblîsu zannehu fettebe’ûhu illâ ferîkan minel muminîne

Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.

Mü’minler’den bir fırka hariç hemen ona uydular.


 Yukarıda Sebe Kavmiyle ilgili meydana gelmiş iki tane olay vardı.

1.Muhteşem ikramlar veriliyor..Buna rağmen onlar şükürsüzlük ediyorlardı..

Rabbim onların üzerinde arim seli gönderiyordu (bknz.Sebe 16.Ayet)

Onların üzerine azap indiriyordu…Bahçelerini dağınık bir hale getiriyordu..

2 .Nice ulaşım , emniyet imkanları verildiği halde onlar nankörlük ediyorlar..

Onların da bu imkanlarını gideriyor.. Onları dağınık bir hale getiriyordu..

“Bunlarda  şükür eden sabırlılar için.. (nice ayeteler,ibretler,deliller) var “diyordu..(bknz.Sebe 19.Ayet)

Buna özgü olarak hemen arkasından geçen hafta işlediğimiz, iblisle-şeytanla ilgili Ayet gelmişti..

“Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.Mü’minler’den bir fırka hariç hemen ona uydular.”

meallerde gerçekleştirdi diyor..(Bu doğru değil..geçen hafta işlemiştik..)

Sonuç itibarıyla “insanlar üzerindeki iddaası gerçek oldu “manasını vermek daha doğru olur.

Çünkü zannını diyordu hatırlıyor musun?

Zan konusunda ne demiştik?

Zan Hakikat değildir..

(Bunu biraz iddaalı konuşmuştum ama Ayeti nasip oldu…)


53-Necm 28. Ayet :

وَمَا لَهُمْ بِهٖ مِنْ عِلْمٍ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنٖى مِنَ الْحَقِّ شَيْپًا

Ve mâ lehum bihî min ılm, iy yettebiûne illez zann, ve innez zanne lâ yuğnî minel hakkı şey’â.

Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.


Yani Zan Hakikat değildir’!!

Zan: Delil bilgisi ,manasında da kullanılıyor.. Özellikle burada Ayetlerin çoğunda kast edilen yer “Tahmin” anlamında Zan .

Yani siz bir konuda siz bir görüş bildiriyorsunuz..Ama bu hakikat olmayabilir…

Hatırlarsanız Hucurat Suresinde özellikle bununla ilgili bir tehdit vardı.


  • Hucurat Suresi 12.Ayet: Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.

iblisin bir iddaası vardı..Neydi bu iddaa?

“Şüphesiz ben onları azdıracağım..”


  • HİCR SURESİ 39.AYET:(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

Onlar bana tabi olacaklardı diye iblisin iddaası vardı..

şeytan değil- iblisken.. bir iddaası vardı.


  • SAD SURESİ 79-85.AYETLER:
  • (79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.
  • (80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.
  • (82-83) İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.
  • (84-85) Allah:Doğrusu -ki ben hep doğruyu söylerim- mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım! buyurdu.

Burada bakın bir iddaası vardı..

Bu idaanın doğru olmadığını Rabbim devamında ne diyordu?


  • Hicr39-40:
    Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım. 

Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”

  • Hicr41-42:
    Allah şöyle buyurdu: “Bu benim gösterdiğim dosdoğru yol budur.

 

Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.”


Şimdi geçen hafta açıklamıştık..Tekrar vurgulamak istiyorum…

İkisi aynıymış gibi geliyor!!! Ama değil.

Birincisinde  bir iddaa var..(Hicr 39-40)

Şeytan kendisinde güç ve kudret adlediyor.. Diyor ki “ben” onları saptıracağım…

Sadece senin ihlaslı kulların müstesna (bknz.Hicr 40)

 

Lakin ALLAH-U TEALA diyor ki; (burayı çok iyi anlamınızı istiyorum)

“Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna”

***SENİN SULTANLIĞIN YOK!!!!!SEN KİMSİN Kİ!!!!! ANCAK ONLAR SANA TABİ OLURLAR.***

 

Bakın bu çok ilginç ..(Maalesef bu Tefsirlerde atlanmış..)

(Hatta ismini vermeyeceğim bir tefsirde diyor ki! Nasıl öyle br hatada bulunmuş..herhalde yanlış bir anına geldi..”şeytan kendi iddaasının haklı çıkardı..ALLAH’ın iddaasını haksız çıkardı “gibi bir ifadede bulunmuş.)

Altını çizdim..Kendisine de mail atacağım..kendiside tanıyorum o şahsın.. beraber bir kahvaltıya gitmiştik..herhalde orada bir …matbaa hatası yada iddaasını tam yansıtamadı… ALLAH’ı haksız çıkarmak ..şeytanı haklı çıkarmak gibi bir şey olamaz..)

"saddaka" fiilinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanan.

Biraz evvel Hicr Suresinindeki ALLAH-U TEALA nın şeytanın tekzip etmesinden biz bunu anlayabiliyoruz..

21. Ayette biraz sonra bununla ilgili bir ifadesi var..

iblisin -gerçekleştirdiği demeyelim de- sonuç itibarıyla dediği gerçekleşen şeyin ne olduğunu biliyor musunuz?


ARAF 17.AYET:

  • ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْدٖيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَائِلِهِمْ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِرٖينَ
  • «Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.

Hatırlıyorsanız..

Yukardaki Sebe Kavminin azabı hak etmesinin gerekçesi neydi?

Sebelilerin şükretmemesi yani küfür etmesiydi.

İşte zannının doğru çıkması ! İnsanların yaptığı şükürsüzlük, iblisin zannının doğru çıkmasına sebep olacak..

Sonuç itibarıyla söylüyorum..sebebi işte bu şükürsüzlükleri..

ben onları saptıracağım diyor..

  • İddaası ne ? “sen onları şükür ediciler bulamayacaksın” ..diyor..

Demek ki iblisin ,bu dünyadaki ismiyle..bizim muhatap olduğumuz haliyle şeytanın ,en büyük fitne gayretlerinden vesvese gayretlerinden birisi neymiş.???

  • İNSANI ŞÜKÜRSÜZLÜĞE SEVK ETMESİ..

Bakın şükürsüzlüğe bizzat kendisi götürmüyor..!!!

Vesvese veriyor , fitne veriyor..

  • Sen zaten hazır olan kısmınla ona zemin hazılıyorsun..
  • Onun fitnesi, vesvesi de cazip geliyor..
  • Sen de şükürsüzlük alametleri gösterecek şekilde düşünüyorsun yada amel ediyorsun..

Bakın faturayı insanlığa,kendi üzerimize alıyorum görüyor musunuz?

Yani insan düşüncesiyle, nefsindeki özellikleriyle,  kendi oluşturduklarıyla… şükürsüzlük halini kendinde oluşturuyor..

  • Beğenmiyor..
  • Razı olmuyor..
  • Sabırlı olmuyor..
  • Memnuniyetsizlik gösteriyor..

Nimetlerin ALLAH’tan geldiğini reddediyor, örtüyor..

Hah şimdi zemin hazır!!!

Şimdi vesvesesini veriyor..fitnesini veriyor.. frekans karıştırcılığı yapıyor…virüs bulaştırıyor..

Sen de onunla beraber ikiye katlanarak şükürsüzlük etmiş oluyorsun…

Şükürsüzlük çok hafif bir ifade Ayetsel ifadeyle “Küfür ediyorsun”…

ehli küfür oluyorsun.. ehli şükür yada ehli küfür..

şükürsüzlük nankörlük ifadesi hafif kalıyor arkadaşlar ..


BAKARA 152.AYET:

Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn.

  • Öyle ise siz beni zikr edin  ki ben de sizi zikr edeyim.
  • Bana şükredin; sakın bana “nankörlük” etmeyin!(Küfür etmeyin)

Nankörlük etmeyin sadece bizim ülkemizde var..

Nankörlük etmeyin diyorlar..İnanın belki sadece sadece bizim lisanımızda nankörlük etmeyin bir ifadesi var..

Nankörlük hafifletmiyorum..o da kötü bir amel ama.. küfür etmeyi düşündüğünüzde ahirete özgü çok büyük karşılığı var..

Zaten 21. Ayette bu imtihanın var.. bu imtihanın sebebini söylüyor..10:32

Hadi, artık buraya geçelim…


 

 



SEBE 21.AYET:

وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَانٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ وَرَبُّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ

Ve mâ kâne lehu aleyhim min sultânin illâ li na’leme men yû’minu bil âhireti mimmen huve minhâ fî şekkin ve rabbuke alâ kulli şeyin hafîzun

O’nun insanlar üzerinde hiçbir kuvvet ve delili yoktur.Ancak biz şunu anlamak için musallat ederiz;Kimin ahirete imanı var,kiminde ondan şüphesi var. Rabbin her şeyi kendi hıfsında tutar.



sultân: sulta demek.

Zaten otoritesi sultanı yaptırım gücü olan mevkiye ne deniyor.? Sultan deniliyor.

Eski devirleri düşünün padişah,kral anlamında melik anlamında sultan deniliyor..

Rabbim diyor ki onun hiç bir sultası yoktu.yani gücü kuvveti .

Onlar üzerine ..aleyhim ….dediği kim?

Onlar kim?

  • Birinci anlamıyla, afaki (ilk görünen) anlamıyla Sebe kavmi
  • İkinci anlamıyla, enfusi (daha derin) anlamıyla da BİZ.!!)

Sebe kavmine götürdüğümüzde işi “oh biz yırttık” diyoruz..”Ne kadar kötü kavimmiş”..

Ama üzerimize aldığımızda (“aleykum”gibi anlayın bunu)..

Sizin üzerinize:”bir sultası yok..”

 

” ma kane” /Olmadı , diyor..

Yani geçmişte de yoktu..(Yani Hz. Adem (a.s.) kastediliyor)…Onun üzerine de yoktu..

Hz. Adem (a.s.) ne yaptı?ona tabi oldu.

Herşey güzeldi ; tek bir emir vardı: 


BAKARA 35.AYET:Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.


Vesvese vermeye başladı şeytan “ya şu ağaca yanaş şu ağaca yanaş”…

2 tane delil gösterdi “neden bu ağaca yaklaşmanı istemiyor Rabbın” diye

  1. melek olursunuz
  2. ebedî kalanlardan olursunuz.

ARAF 20.AYET:Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.


O vesveseye kandı. O zaman da yoktu sultanı… şimdi de yok..

“Kane”nin anlamı : idi demek.

Şimdi sultanla ilgili ayetler var..“Sultası yok” sadece burada geçmiyor.

3 yerde geçiyor.


  • Hicr 42

«Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.»


 

  •  İsra 65

Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir sultan yoktur.(Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.


 

  • Sebe 21

O’nun insanlar üzerinde hiçbir kuvvet ve delili yoktur.Ancak biz şunu anlamak için musallat ederiz;Kimin ahirete imanı var,kiminde ondan şüphesi var. Rabbin her şeyi kendi hıfsında tutar.


“Muhlislerden başkası” diyor..Muhlis ne demekti?

İhlaslı kul demek..

İşte bunun birleştiği yer..

SEBE 21 deki” Mu’minlerden bir fırka ” dediği =ihlaslılar..Halisena; ALLAH’a kulluk edenler..

 

Bunların dışındakilerin şeytanın vesveselerine  uyma ihtimali çok yüksek..

İşte Sultası yok ama vesvese kuvvetli,kendisine zayıf bir alan oluşturuyor..

 

Zayıf Alanı;Geçen hafta güzel ifade etmişiz…

İnsan aklını kullanmayarak kendinde uygun bir zemin oluşturuyor..

Dedik ya aklıyla ve kendi nefsinin bazı özellikleriyle..

Bunu bir havaalanına benzettik..Bir havaalanı oluşturuyor..

Şeytanın da vevsvese uçaklarından gönderilen pislikler o hava alanına iniyor..

Sen ona uygun bir hale getiriyorsun kendini…

 

Yunus Yüz! (Yunus suresi 100.ayet) çok net bir Ayet;


10-Yunus suresi 100. Ayet

  • وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تُؤْمِنَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذٖينَ لَا يَعْقِلُونَ
  • Ve mâ kâne linefsin en tué’mine illâ biiznillâh, ve yec’alur ricse alellezîne lâ yağgılûn.
  • Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanlar üzerine pislik atar.

Birinci hal sen aklını kullanmıyorsun..

Diyorsun ki; Pislikler gelin bana..

Çağırıyorsun yani..

Bakın Etken sensin, şeytan da vesvese vermeye yer arıyor zaten..

Onun o pislikleri senin üzerine bulaşıyor..

Artık sen o pislikle beraber tabi olma konumunda daha zayıf oluyorsun..

 

Bakın bunun niye anlatıyorum..

Etken sensin..Suçu başka yerde arama!!

Bunu açıklamaya çalışıyorum..

Ya “ihlaslı kullar” ?…İhlaslı kulların buna uymama şansı çok yüksek , çünkü akıllarını kullanıyorlar..

ALLAH aklını kullanmanı istiyor..

Gerçekleri değerlendirmeni,analiz etmeni,bu kadar hidayet unsurunu değerlendirmeni ve onu uygun haline gelmeni istiyor..

Ve bekliyor..

Şimdi bunu niye yapıyor..??

1 ileri 1 geri giderek açıklamaya çalışacağım..


إِلَّا لِنَعْلَمَ  / illâ li na’leme ..

Ancak biz şunu anlamak için yapıyoruz  ki bunu…


مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ /  men yû’minu bil âhire..

Kim ahirete inanıyor.. ahirete iman eden kim…


مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ /mimmen hüve minha fi şekkin.

 ve kimin de ondan ahiretten şüphesi var…(ayırt edilsin)


Yani ALLAH-U TEALA bu sistemi ( niye yapıyor) kimin ahireti imanı var kimin şüphesi var.. ayırt etmek için yapıyor..

Şimdi burada “için” dediği ne biliyor musunuz?

1. anlamıyla şeytana mühlet verilmesi…süre tanınması..

 

Şimdi hikayeyi hatırlayalım..18:00


  •  Araf 11.Ayet:

Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.

  • Araf 12.Ayet: .

Allah-u Teala  buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

  • Araf 13.Ayet:

Öyle ise, «İn oradan!» Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.

  • Araf 16.Ayet:

Öyle ise dedi beni azdırmana karşılık (?) yemin ederim ki ben de onları saptırmak için her halde senin doğru yoluna oturacağım.


Bu iblisin iddaası..Kur’an-ı Kerimde iblis bir şey söylüyorsa onu hemen hak olarak anlamayacağız !…


 

Çünkü Kur’an da diyor ki “bu Kuran şeytanın sözü değil “diyor.. Bu ALLAH’ın sözü diyor..

(Tekvir 25-  وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۚ )


 

Alt cümlesinde ne var?

Onun sözü geçen yerlerde dikkat edin ..O hak mı değil mi?

ALLAH-U TEALA onun ağzından çıkan cümleleri  Kuran’da ” tırnak içinde ” veriyor..Buna çok dikkat edin…

İşte bu anlaşılmadığı için meallerde yanlış manalara giden ifadeler olabiliyor.

işte bu geçen haftalarda söyledik .Sad Suresinde geçiyor…


SAD SURESİ 79-85.AYETLER:

(79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

(80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

(82-83) İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.

(84-85) Allah:Doğrusu -ki ben hep doğruyu (HAKKI) söylerim- mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım! buyurdu.


Bu Hakk ifadesi meallerin çoğunda “işte doğruyu söyledin,işte Hak sözü budur “gibi ve sanki doğrularmış gibi yazılmış…..

Olur mu hiç!  ALLAH-U TEALA tam tersine tekzip ediyor..

Ondan sonraki cümleyle  alakalı ifade…

Kim ki sana tabi olursa “ben onları cehennemle dolduracağım”  sözü hak  diyor

“Benim sıratı mustakım bu ” diyor..

ALLAH-U TEALA Haşa ! Sen doğrusun dediğin der mi?

iblis Cennette yemin ediyor Adem’e …şüphesiz ben size nasihat verenlerdenim”diye..


 

ARAF 21.Ayet :
وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ
Ve kâsemehumâ innî lekumâ le minen nâsıhîn(nâsıhîne).

ALLAH üzerine yemin ediyor…Ben doğru söyleyenlerdenim..Ayetlerde geçiyor..

Ademi öyle kandırıyor…

Hiç unutmayın bu sözü Kur’an-ı Kerimde ALLAH-U TEALA nın sözü değil bakın..

iblis – şeytan bir şey iddaa ediyorsa o ifadeler “tırnak” içerisinde veriliyor..

Sen ona şüphe içerisinde yaklaşacaksın..

(…………………………….)

Bir katılımcı katkıda bulunuyor:

Güzel bir ifade söylediniz..

iblisin-şeytanın sözlerinin geçtiği yerde okuma adabı olarak daha alçak sesle söyleniyor..Makamında o yüceltmeye gidilmiyor..

Manasını bildikleri için bir bizim ülkemizde bilmiyorlar herhalde diğerleri bildiği için ona uygun söyleniyor..

Ona dikkat etmemiz lazım..


 

Bunları niye anlatıyorum?

işte o iblis-şeytan” bana mühlet ver ” diyor..

ALLAH-U TEALA da tamam diyor..”sana mühlet verdim” diyor..

Bakın o ayetlerde geçmiş..


Araf 14.Ayet:Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.

Bir sonraki Ayetinde diyor ki,tamam sen süre verilenlerdensin..

Araf 15.Ayet: Kâle inneke minel munzarîn./Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

İnzar etmek var; beklemek var ya… Na-Za-Ra (bakmak) kelimesinden geliyor..imkan verilip gözleme anlamına geliyor.

Tamam sen munzarîn olanlardansın diyor..


Sad suresi

(79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

(80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.


Adem ile  nerede uğraşıyor..

Cennette uğraşıyor..

İnsanların tekrar diriltileceği güne kadar..

Adem’in nihayetinde yeryüzüne indirileceğini ,dünyaya indirileceği biliyor..

Hani melekler de biliyor..

Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım diyor..


BAKARA 30.AYET:

Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.


Daha yeryüzünde yaşam yok..

İşte iblis de bu hakikati bildiği için diyor ki ;

İnsanların diriltileceği güne kadar..musaade et..

Adem’i kandıracağını yukarıda görüyor..

 

(……………..)

 

İşte iblise süre tanınıyor ya bunun sonucu olarak işte bir yaşam süreci var..

Kader burada yanlış anlaşılıyor…

ALLAH-U TEALA ta ezelden sen cehennemliksin sen cennetliksin diye insanları ayırmıyor…

Bakın bu yıllar evvel bu sorulduğu zaman kaçacak yer bulamıyordum bu sorudan…!!!

Ateistlerin en fazla şıkıştırdığı yer burası… insanları..

“Ya benim cennete-cehenneme gideceğim belliyse “;Haşa onların iddaası..

“beni cehenneme koyduysa ben ne yapabilirim ?” diye soruyorlar…

İnsanlarda bu kader innacını doğru anlamayıp ta..

Ya zaten ezelden belliydi kimin cennete cehenneme gideyeceği  derse

ALLAH’a Haşa haksızlık ediyor.

 

ALLAH bir mahlukunu cehenneme koymak için yaratmıyor…

Ama verilmişte bir sözü var..

Kim ki sana uyar diyor cehennemi onlarla dolduracağım.. diyor..

Çünkü ademiyete tövbe etmesiyle son bir şans verilmiş ;Cennete’ e geri dönebilmesi için.

şeytana uyanlar ise Cennete geri dönemeyecekler.onların ise yeri belli..

işte Hak olan söz bu..

 

Bun iyi ayırt edilmesi lazım…

Allah insana akıl fikir veriyor…Hidayet unusrlarını da gösteriyor..”Hadi bakalım yaşa” diyor..

İşte bunun imtihanını yaşıyoruz..

Kader ne demek? Ka-De-Re

 ölçmek , demek..


Muddesir 18.Ayet:Şüphe yok ki o, iyice bir düşündü de kendince ölçtü biçti.


Yani değerlendirme…Proje-yasa-kanunlar…

 

ALLAH-U TEALA bütün alemleri ilimle yaratıyor..

El Alim”ALLAH-U TEALA’nın Esması ;

Yaradılışın en başında ; ilk olarak “Alim Esması”yla , ilim sıfatıyla tecelli etti diyorlar…

Bu ne demek biliyor musunuz?

Herşeyde bir kanun var..

Herşey bir yasaya göre , maddi yada manevi yasaya göre işliyor..

Ki Buna SUNNETULLAH deniyor..

Kendisi ilimle Tecelli ediyor yarattıklarına ..

Dolayısıyla bu sisteme işte “kader” deniliyor..

Herşey bir ölçüye göre ….

İşte ALLAH’ın ezelden maddi-manevi kanunları koyması “kader”

 

Peki  bir de “takdir” denilen bir olay var..

Ben bu kelimeyi çok seviyorum..ALLAH “takdir etti” demeyi..

 

Şimdi sen cari olan kanunlar içerisinde cüz-i iradenle hareket ediyorsun..Davranıyorsun..

Sana ALLAH-U TEALA bir Kader çizgisi takdir ediyor..

Bak etken yine sensin..

 

Bir insan çok zengin olsa çok fazla parası olsa azacak…

Duası da var…”ALLAH’ım beni azdırma,senin yolunda olanlarda eyle,ahiretde beni mutsuz olanlardan eyleme” diye..

ALLAH-U TEALA bu duayı kabul etmiyor mu?

Senin azmayacağın kadar bir rızık takdir ediyor..

Fazlasını versen azacaksın..

  • Şimdi takdir eden kim ? ALLAH …
  • Kanunlar kimin kanunu ?ALLAH’ın kanunu
  • Etken ,belirleyici ,hak eden ise sensin..

Takdir ne demek ?(Arapça bilenler bilir)

  • tefil babında, “kaddere “fiilinin mastarı…

(karışık teknik bir terim kullandım..) açıklayacağım…

Kaddere :”başkası hakkında ölçtü biçti “demek..

Takdir: İşte bu “ölçüş biçiş “anlamına geliyor..

Yani karşındaki haline göre ; onun haline en uygun şartları verdi ,demek..

 

Yani bakın yine ;


Şura 30.Ayet: 

Ve size isabet eden her musibet ellerinizle kazandığınız bir şeydir , O  çoğunu da bağışlar.


Ama ALLAH-U TEALA yine buna rağmen ikram ediyor..

Başınıza gelen iyilik olarak ALLAH’tandır..

Başınıza kötü gelen nefsinizdendir…diyor ALLAH-U TEALA.


 

NİSA SÛRESİ 79.AYET

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا

Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâhi, ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlân. Ve kefâ billâhi şehîdân.

Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.

Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.


 

 

Bu anlamda kaderi çok iyi anlamak lazım..

Bir anlamda imtihan ediyor..

Ama İmtihan insanların “yanlış anladığı “gibi değil…

ALLAH’ın haşa!hiç bir sebebi  olmaksızın .. “bakalım kulum şurada ne yapacak ?” demesi,değil…

Onun kendi iddaasına göre ; Kendi imanına göre, ona şartları takdir ederek imtihan etmesi,demek..

Şimdi bakın burada daha iyi anlayacaksınız..

 

Bu mühlet vermesini şeytana .. niye yaptığı burada iyi anlayacaksınız?


Sad (79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

Sad (80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.


Vermeyebilirdi ALLAH-U TEALA. sana mühlet veriyorum diyor..

li na’leme :/ bilmek için..

 

Burasıda yanlış anlaşılıyor..

ALLAH bilmek için bunu yapmıyor…

ALLAH-U TEALA zaten biliyor ezelden herşeyi…

Kişiye göstermek için, sisteme kayıt edilmesi için…böyle yapılıyor.

Bakın burada “bilmem” için demiyor bakın..(kendi bilmem)


Bilmem demiyor "li a'lemu" demiyor  
"li na'lemu" diyor 
na'lemu biz demek...bizim bilmemiz için

Hatırlıyor musunuz? Daha evvel şunu söylemiştik…

Kur’an-ı Kerimde ALLAH-U TEALA bazı yerde “BEN” diyor bazı yerde “BİZ” diyor…

  • BEN dediği :bizzat ZAT’I
  • BİZ dediği ise : sistemle beraber kendisi..

ALLAH-U TEALA BİR SİSTEM KURMUŞ…30:36

Bu sistemde (biz dediğinde)

  • Câri Melekler var…
  • Sunnetullah var
  • Câri olan kanunlar var
  • Esma ul Husnaların Tecellileri var..

Bunlarla beraber biz diyor sistem olarak..

Ama BEN dediği bizzat kendisi…

 

Böyle herşeye kadir olan ALLAH-U TEALA’nın bir şeyi bilmemesi mümkün mü?

 

Bu anlaşılmıyor bugün ;bunu tam olarak anlayamayanlar…

“ALLAH birisinin kimle evleneceğinin bilemez “diye iddaalarda bulunuyorlar..

Tam anlaşılamamış.. kader tam anlaşılamadığı için…

 

Burada” sisteme ilim olarak kaydedilmesi için ve insanların bileceği hale getirmesi için” anlamında

yani kişiye gösteriliyor..

Ayetin sonlarında zaten görüyoruz..Acele edip söyleyeyim..

“ve rabbuke alâ kulli şeyin hafîz “diyor..

“ALLAH herşeyi hıfs edicidir.”..

“HIFZ ETMEK ” 2 manası var:

1- koruyucu , manasında

2- kaydedici ,manasında..

 

Kaydediyor ki insanlara bir gün… gösterecek..

Bunun bilinmesi..

 

Yani şunu söyle deriz ..bilmeyi ayırt ettirmesi içinde olabilir… ayırt etmesi için..

Yani insanlara ayırt ettirecek…

 

Kimleri ayırt edecekmiş..???

  • “men yû’minu bil âhireti mimmen huve minhâ fî şekkin”
  • “Kimin ahirete imanı var,kimin de ondan şüphesi var”.diye

Şimdi burada Ahiret imanla ilgili 2 şey konuşacağım..

Ahirete imanın 2 yönü var( 2 side doğru…)

Ama aralarında bir seviye farklılığı var…

 

Birincisi : Siz bu dünyayı hak kabul ederseniz…Yine de imanınız var..

Tersten söylüyorum…İmanınız var… Ama bu dünyayı hak kabul ediyorsunuz…

İmanınızın gereği olarak ta ahirette hesap var..Ben cehenneme girmeyeyim diye cennete girmeyeyim diye hal ve hareketlerinize çeki düzen veriyorsunuz…dikkatli oluyorsunuz…

Bu güzel ama eksik..

Neden  eksik ? Çünkü bu dünyayı hak kabul ediyorsun…

Ahireti daha sonra olacak, sanki ahiret daha sonradan yaratılacakmış gibi bir inanç siteminiz var.

Bu müslümanca bir davranış ama mü’mince bir davranış değil..

 

Mü’min ne yapıyor?

Bizim bir kaç hafta evvel hatırlıyor musunuz işlemiştik..Adem kıssasında işlemiştik…


Bakara 36-37-38.Ayet:

Derken şeytân onlar(ın ayağın)ı oradan kaydırdı, içinde bulundukları (ni’met yurdu)ndan çıkardı. (Biz de) dedik ki: “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin, yeryüzünde kalıp bir süre yaşamanız lâzımdır.” Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. Dedik ki: “Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”


Adem tevbe etip de tevbesi kabul edilmesine rağmen Cennet’te kalıyor mu? bakın kalmıyor..

Demek kihenüz  af edilmedi..

“Kimki benden size hidayet gelecek hidayetçi gelecek ona tabi olursa ,O mahzun olmayacaktır..”diyor.

Bizim bilmemizi istiyor bu gerçeği ALLAH-U TEALA.

Kur’an okuyun demiyor mu? Ana fikri bilin..

Sizde bir şekilde Adem’le beraberdiniz..

Hz. Ademin(a.s.) sırtındaki zürriyetinde...Siz de ordaydınız…

 

Hatta bir üstü ile

Adem’e RUH üfürülmüyor mu?

Daha sonra “kalu bela” ya da “elest meclisi “denilen yerdede sırtından zürriyetlerini çıkarılmıyor mu?

Çıkarılmadan evvel sırtında zürriyetler nerdeydi ?

Adem’in sırtındaydı..

Ruh üflenerek yaratılan ve meleklere secde emri verilen Hz.Adem’de(a.s.) o esnada sırtında zürriyeti vardı.

Zurriyeti biz değil miyiz?

Bırakın Cenneti; ilk yaratılışta ruhlar aleminde ,melekut aleminde ,kudret aleminde ne derseniz deyin..

Daha orada biz  bir şekilde bilincimizle biz vardık..

Ama hatırlamıyoruz.. Ruh bilinciyle oradaydık..

 Orada da, “kalu bela”da biz bir söz veriyoruz :

“Ben sizin rabbınız değil miyim?”(bknz Araf 172.Ayet)

Bir takım eylemler gerçekleşiyor..sonrası için söz veriliyor…Tekrar Adem’in sırtına konuyor..

Sonra Cennete indiriliyoruz..

Yine Hz.Ademin (a.s.) sırtındaki zurriyetindeyiz..

Oradan da hata yapılıyor..Yeryüzüne indiriliyor..

 

ALLAH-U TEALA bunu niye kıssalara anlatıyor..Sır diye saklayabilirdi..!!

” Asıl yerinizi bilin” diyor..“Sizin geçmişte bi yaşantınız vardı “diyor…

Bunu evvel anlatmıştık..Hatırlıyor musunuz? Ayetlerde Ahirette insanlar diyor ki…

“Sen bizi 2 kez öldürdün… 2 kez dirilttin.”..diyordu..


Mu’mın 11. Ayet:

Kâlû rabbenâ emettenesneteyni ve ahyeytenesneteyni fağterafnâ bizunûbinâ fehel ilâ hurûcim min sebîl.

Onlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin.

Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır? derler.


 

Sıralamayı sondan başa doğru yaparsak:

  • En sondaki  diriltiliş  ne?…Ahıretteki  yeniden diriltiliş.(bunu ahirette söylüyorlar)..
  • Bir ölüm ne? Bu dünya sonundaki ölüş…
  • Bir diriltiliş ne? Anne karnında yaratılış …
  • Geriye ne kaldı.? bir ölüm..

Demek ki biz daha evvel ölmüşüz!

Bu dünyaya gelmeden bir şekilde ölmüşüz..,(bunlar ayet ifadeleri )

Nerede ölmüş olabiliriz?

“Kalu bela”da zürriyetlerin  çıkarıldıktan sonra tekrar Adem’in sırtına konması… ölüm anlamına geliyor..

 

ALLAH-U TEALA bunları niye açıklıyor? Ayetlerde…

Bize diyor ki ; bilin…

Siz daha evvel bir şekilde yaşıyordunuz..

Öldürdük bu dünyaya getirdik..

 

Yani biz şu anki durumda,daha evvelki yaşantımıza tekrar dönebilmek için..

Bir imtihan hayatının içerisindeyiz..!!!

Bizim yerimiz asıl burası değil..

Yukardaydık..

 

Adem’in Cenneteyken tövbesinin kabul edilmesinin anlamı..

Geri dönüşün kapısının açılması demek…

Yani “Af “değil…

Daha insanlık affedilmedi..

Ne zaman asıl manasıyla  “Af “edilecek ? Hesap gününde..

O en son sahnelerin sonunda..( bir sonraki ayette şefaat kısmında onu açıklayacağız ..İnşaallah.)

Şefaat mekanizması devreye girdiğinde,ALLAH’ın Er-Rahim Esmasının tecelli ettiği yerde, sonunda Af gerçekleşecek..

Mü’minler için İnşaallah.

Bu Affa mazhar olanlar.. Tekrar önceki yaşamın döngüsüne ,yani “İleyhi Turceun”un(O’na döndürüleceksiniz) içine girecekler..

Diğerleri ise ALLAH korusun maalesef…

Geri dönüşün içerisinde yer almayacaklar.Cehenneme gidecekler..

 

Bakın Azap bile demiyorum..

Bu geri sistemin dışında kalmak…” İleyhi Turceun” sisteminin cennete ve daha yukarısına dönüş sisteminin içinde yer almamak bile azap..

Bir de üstüne üstlük Ateş / Nar Azapları var…

Yani bitiyor; geri dönüşün şansı kalmıyor..

 

İşte Hz.Adem’in (a.s.) tövbesinin kabul edilmesine rağmen Cennet’te kalmamasının ana fikri bu…

 

Tövbe etmeseydi ve  ALLAH Tövbesini kabul etmeseydi ne olacaktı..biliyor musunuz?

  • şeytanla aynı konumda olacaktı…
  • Geri dönüş olmayacaktı..

O tövbenin kabul edilmesiyle beraber geri dönüşün kapısı açıldı..İmkanı verildi..

İşte ana fikir bu..


 

 

İşte Ayete gelelim..

Kimin Ahirete imanı var..Kimin de şüphesi var… Bunu Ayırt etmek için..

 

İşte hani dedik ya -doğru olmak beraber- bu dünyayı gerçek kabul edersen ..

Ahireti daha sonra gerçekleşecek bir sistem kabul edersen..İşte cehennemde yanmayayım diye…

Bazı şeylere dikkat ederek yaşarsın…bu güzel bir şey…

Bu müslüman tarzı..

Ama Mü’min bunun bir üstüne ahıret bilinci olarak iman ediyor:

Bu geri dönüş sistemini bilerek …


 

“Benim zaten  asıl yerim burası değil.. Gerçek ahiret yurdundaki hayat …ben buna özgü hayat yaşayayım..dönemeyenlerden olmayayım…dönebilenlerden olmak için ALLAH’ın Rahmetini üzerime çekecek hal ve hareketlerde bulunayım” diyenleri

bundan şüphesi olanlardan ayırt edebilmek için…

Rabbim iblise müddet veriyor…


 

İŞTE ANA FİKİR BU!!!!

Biz bu Ana fikre uygun davranışlarda bulunursak . .ALLAH’ın Rahmetini üzerimize çekecek hallerde bulunacağız..

ALLAHIN RAHMETİ OLMAZSA YİNE GİREMİYORUZ ARKADAŞLAR!!!

Bakın Ahiret sahneleri çok ciddi…

Kuran’daki Ahiret sahnelerini dikkatlice  okuyun..

Sadece bir grup hariç .Öne geçenler var..

xxxx

Vakıa 11.Ayet: Ulâikel mukarrebûn

Fazla açıklamayayım..herkes olarak kabul edelim..

Onlar ALLAH’a hitap etmeye Malik olamayacaklarıdır diyor.. Rahmana diyor orada ..Rahman isminin tecellisi var orada …

Trilyonlarca mahlukat orada Melekler saf saf dizilmiş..

Fecr 89.Ayet:

Ve câe rabbuke vel meleku saffen saffân./Rabbinin emri gelip çatıp da melekler de saf saf dizildikleri an.

Çıt yok ortalıkta …Kimse Rahmana hitap etmeye Malik değil..

Ancak ALLAH’ın izin verdiği müstesna oda diyor sadece sevabı konuşur..


Sebe 23.Ayet:

Allah’ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasına şefaat fayda sağlamayacak, izin verdiği kimselerden başkasının şefaati de fayda vermeyecek. Nihayet şefaat edenlerin ve edilenlerin yüreklerinden korku giderilince:
‘Rabbiniz ne buyurdu?’ diye sorarlar. Onlar da:
‘Hakkı, doğruları söyledi’ derler. Yüce ve büyük olan O’dur.


Ahiret çok sert..

Hz. İsaya bile diyor ki , Rabbim..İtihama bakın !!!


Maide 116.Ayet:

Allah: ‘Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: ‘Allah’tan başka beni ve annemi iki ilah edinin’ dedin?’ deyince o şöyle dedi: ‘Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yaraşmaz. Eğer söylemişsem sen onu mutlaka bilirsin. Sen bende olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki gizlilikleri bilen ancak sensin.


Rabbim bunu demediğini bilmiyor mu? Haşa.

ORTAM SERT ORTAM SERT

Ancak ne zaman yumuşuyor biliyor musunuz?

RAHİM ESMASININ TECELLİSİ BAŞLADIKTAN SONRA YUMUŞUYOR!!!

Ondan evvel Rahman , bakın bu süredeki ifade ne biliyormusunuz?

Hadislerdeki ifade …


HAC 47.AYET:(Resûlüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.


 

Fasil : MUHTELİF NEV`E GİREN HADİSLER
Konu : Muhtelif Nev`de Hadisler
Ravi : Sa`d İbnu Ebi Vakkas
Hadis : Resulullah (sa) buyurdular ki: “Ümid ederim ki Allah, ümmetimi Rabbinin nezdinde yarımgün te`hirden aciz kılmayacaktır.” Sa`d`a: “yarım gün ne kadardır?” diye sorulmuştu. “Beş yüz yıl” diye cevap verdi.
Hadis No : 5963
Fasil : ZÜHD VE FAKR BÖLÜMÜ
Konu : Zühd Ve Fakrın Medhi Ve Bunlara Teşvik
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: “Fukaralar, cennete zenginlerden beşyüz yıl önce girerler. Bu (Allah`ın indinde) yarım gündür.”
Hadis No : 2072

2015 yılındayız…

1000 yıl evvelini sayın kaç yıl oldu 1015..

Malazgirt Savaşların olduğu yer değil mi?

1071 Malazgirt Savaşı..

(…………………….)

Fakirler girdi biz bekliyoruz..

İşte Rahim Esması devreye girince yumuşamalar başlıyor..

(………………………..)

Nereyi gerçek kabul etmekle ilgili bir şey…

Asıl Hayat Ahiret diyince bu dünyanın pek önemi kalmıyor…

(………………………) 

Niye geldik?

Siz ahirete bu dünyada poz veriyorsunuz…

ALLAH sizi bu dünyada rahat için yaratmadı…


ANKEBUT 64.AYET:

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!


Bakın Cennetle buranın hiç bir alakası yok…

Sadece misaller var..

ALLAH’ın izniyle giderseniz..

anlayacaksınız asıl hayat buraymış..

Oradan nimetlerin kırıntıları burada ;

ALLAH bunu derme ; KEŞKE BUNU BİLSEYDİNİZ!!!!

Bu dünyaya biz rahat etmek için gelmedik..

Bu dünyada yan gelip yatmak için gelmedik..

ALLAH-U TEALA Rahmetiyle yine ikram ediyor..

Peygamber Efendimiz (a.s.) ne diyor ?

BU DÜNYA AHİRETİN TARLASIDIR.

Ahiret bu dünyanın tarlası değil..

Bu dünya ahiretin tarlası bunu eğer doğru anlarsanız..

Ha buradaki nimetleri ALLAH’tan gelen şükredici unsurlar olarak görürsünüz..

ALLAH’tan geldiğini bilirsiniz..

Bu dünya derseniz ..bu işte sakatlık var..

DÜNYA NİMETLERİNİ O GÖZLE GÖRMEK LAZIM!!!

Bizim burada başka bir görevimiz yok.. arkadaşlar…

ALLAH-U TEALA diyor ki;


ZARİYAT 56.AYET:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ liyağbudûn.

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.


Bizim başka bir görevimiz yok ..arkadaşlar…

(……………………………….)

Şu anlamda dediğiniz doğru ;İbadet sadece namaz kılmak,oruç tutmak değil..

Yaşadığımız her an ibadet …kulluk etmek… Sen o bilinçle olursan yemek yemek,içmek tuvalete gitmek…ibadet olur..

Haklısınız burada..

İnsanlar şunu yapıyorlar…

Şu bilinçteler …

Farkındalar yada değiller;

Ya bu dünya gerçek.. ben bu dünyada rahat olurum … ara sırada namaz kılarım gibi davranıyorlar…

Bu müslümanca-mü’mince olayların farkına,hakikatına vararak davranış değil…

Bunu anlatmaya çalışıyorum..

1 kelime daha var …

Burada yeri geldi..


ANKEBUT 2-3.AYET:

2. Ehasiben nâsu ey yutrakû ey yegûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn.

İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

3.Ve lekad fetennellezîne min gablihim feleyağlemennallâhullezîne sadegû ve leyağlemennel kâzibîn.

Andolsun, biz onlardan evvelkileri de imtihan etmişizdir. Allah elbette saadık olanları da bilir, elbette yalancı olanları da bilir.


yuftenûn: Fitne

“Fitneyle imtihan olunmadan bırakılacaklarını mı sandınız” diyor…

Fitne biliyor musunuz?

F-T-N fiilinden geliyor..

Fe-te-ne; bir maden var..karışık ..içinde altın var..birde diğerleri var..ateşle onu eritiyorsun..hangisi altın hangisi diğer madenler ayırıyorsun..Buna fetene işlemi deniyor..

Yani Fitne ; Ayırt etme … saf olma… diğeri ne? imtihan …

Bak ne diyor burada..

ALLAH mutlaka doğru söyleyenleri ve yalancıları mutlaka bilir derken…

İşte bunu ayırt etmek için…

Yani kim ahirete inanıyor da ,ona özgü davranışta bulunuyor ?..

Kimde bunda şüphe içerisinde ayırt etmek için Ankebutta Ayete göre fitneyle imtihan ediyor ki… ayrılabilirsin..

Bu fitne imtihanın içerisinde şeytan faktörü var…

şeytan faktörüyle beraber sen…

İmtihan oluyorsun … ama bu imtihanın amacı ;işte ayırt edilmesi..

Ahirete inananlar ve ona özgü davrananlar ile..bundan şüphesi olanları ayırt etmek için yapılıyor…


Haftaya devam ederiz..


ALLAH-U TEALA işte bu yaşamda,bu imtihanda bizleri muvaffak etsin.

Ahirete layıkıyla inananların amelleriyle amel etmeyi nasip etsin İnşaallah.

SADAKALLAHULAZİM

 

 

 

SEBE(1.sohbet)1-2. AYETLER(ktpçk-10)#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/d-pIMI18ctFff



ÂYET METİNLERİ:

 


Ahzab Suresi 72. Ayet 

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insânu, innehu kâne zalûmen cehûlân

Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o , çok zalimdir, çok cahildir.


 Ahzab Suresi 73. Ayet

لِيُعَذِّبَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

Li yuazziballâhul munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâti ve yetûballâhu alel mu’minîne vel mu’minâti, ve kânallâhu gafûren rahîmân

(Bu), Allah’ın münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandırması ve mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûr’dur , Rahîm’dir.


 34-Sebe Suresi 1. Ayet 

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى الْاٰخِرَةِ وَهُوَ الْحَكٖيمُ الْخَبٖيرُ

El hamdu lillâhillezî lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve lehul hamdu fîl âhireti, ve huvel hakîmul habîru

Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah’a mahsustur. Ahirette de hamd O’na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.


 34-Sebe suresi 2. ayet 

يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فٖيهَا وَهُوَ الرَّحٖيمُ الْغَفُورُ

Ya’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ yarucu fîhâ, ve huver rahîmul gafûru

Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni, oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.



SES KAYDININ METNİ:



Euzubillahimineşşeytannirracim

Bismillahirrahmanirrahim


Ahzab Suresini Elhamdulillah bitirdik..

Bugün itibariyle Sebe Suresi devam edeceğiz… ama geçen hafta çok çok önemli bir konuyu işlemiştik…

Bir kez daha hatırlatmak adına; önemine binaen bir kez daha şöyle bir konuşacağız sonra devam edeceğiz..

Rabbım 72.73.Ayetlerde bir “Emanet”ten bahsediyordu..
Rabbim bu “Emanet” i , zamanın başlarında bir yerde,

  • Semavat’a
  • Yere
  • Dağlara

Arz ediyor…

nasıl bir sahne olabilir o?!

Bir“Emanet” denilen ;mahiyeti Rabbim tarafından bilinen  şekilde bir şey var.işte  o gün yüklenin deniliyor… ama çekiniyorlar..Onun önemine binaen.

Fakat anlıyoruz ki o teklif edilen grupta, ortamda bulunan “insan” bunu yükleniyor ..

Yani Ben alabilirim diyor..

İşte böyle bir “Emanet” vardı.

Emanet” kelimesini biliyorsunuz ..Alimler bir çok mana çıkarmışlar.. Şunlar olabilir diye:

  • Akıl
  • Kur’ân-ı Kerîm
  • Halifelik
  • Şer-i Hükümler

Bunların hepsi olabilirdi..

Fakat şunu biliyorduk ki biz “Emanet” (alınmak üzere verilen birşeydir).

Kişinin mülkü değildir…02:52

Demek ki ALLAH-U TEALA aslında mülkiyeti kendisine ait olan bir şeyi  geri almak üzere mahlukatına teklif ediyor…

Bu ne anlama geliyor..?!

Zamanın birinde ,zamanın ahirininde, tekrar alınacak..

Bundan dolayı da “Halifelik” konusu daha ağır basıyor..

Biliyorsunuz “Halifelik” neydi..(Dünyada da “Halifelik” kullanılıyor..)

Halifelik:(Bir kişinin yetkililerini başkası adına kullanmak anlamına geliyordu.)

O nun gibi iş gören..(O değil)… Ama O nun yetkileriyle iş gören..

İşte Bakara Suresinden de hatırlıyoruz ..

Ben yeryüzünde “Halife” Yaratanım,Var edeceğim…İşte bu hikmeti anlatıyor..

Bknz.Aşağıdaki Âyet(ler)


2-Bakara suresi 30. Ayet 

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰئِكَةِ اِنّٖى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلٖيفَةً قَالُوا اَتَجْعَلُ فٖيهَا مَنْ يُفْسِدُ فٖيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّٖى اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeten, kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu leke, kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûne

Ve düşün ki rabbin melâikeye «Ben Yerde muhakkak bir halife yapacağım» dediği vakıt «Â!.. Orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın?. biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken» dediler. «Her halde ben sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim» buyurdu


Kim bu “halife”?

İnsan

Normalde semavatın,arzın ve dağların kaldıramayacağı bir yükü,insan üzerine alıyor…

Yani bizler… ve bir süreç başlıyor..

İlk aşaması bunun “Cennet”

Adem” bir şekilde ” Cennete iniyor..04:07

Burada ALLAHU TEALA nın bir ikazı var..

Burada seninle beraber şeytan da var..O senin apaçık  bir düşmanın.. Sakın ha buradan seni çıkarmasın..

Yoksa arzda çok meşakkat bir yol vardır ..diyor..

Bknz.Aşağıdaki Âyet(ler)


20 – Taha Suresi 117. Ayet 

فَقُلْنَا يَا اٰدَمُ اِنَّ هٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقٰى

Fe kulnâ yâ âdemu inne hâzâ aduvvun leke ve li zevcike fe lâ yuhricennekumâ minel cenneti fe teşkâ.

Biz de demiştik ki: «Ey Âdem! Bu şüphesiz senin için ve refikan için bir düşmandır. Sizi cennetten çıkarmasın, sonra meşakkate düşmüş olursun.»


Ama unuttu diyor.. Rabbim..Âdeme ..zaten biz onda azim de bulmadık diye bir ayet var..

Bknz.Aşağıdaki  Âyet(ler)


20 – Taha suresi 115. Ayet 

وَلَقَدْ عَهِدْنَا اِلٰى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِىَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا

Ve legad ahidnâ ilâ âdeme min gablu fenesiye ve lem necid lehû azmâ.

Filhakıka bundan evvel Âdeme ahid verdik de unuttu ve biz onda bir azim bulmadık


Unutuyor

 Neyi ?”Emanet” i unutuyor..

Neyi ? emri unutuyor..

Neyi ? yükümlülüklerini unutuyor..

Ve sonunda şeytanın verdiği vesvese ile.. o ağaca yaklaşıyor..

Rabbim de ona ne diyor ?

Adem & Havva ya(Ademden kastettiğim,Hep Adem diye geçmiş..vurgulu olan Adem için..Biliyorsunuz..Cennette Adem & Havva vardı)

İkisine ne diyor “ İn“..

∗ ihbit- İn diyor..

Bu emri daha evvel “Şeytana da vermişti” ..

Nerede?.. bir üst alemde ..

Ademe secde emri verildiğinde.. Melekler Secde ediyordu..

Bknz.Aşağıdaki  Âyet(ler)


2-Bakara suresi 34. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 11)

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُوا اِلَّا اِبْلٖيسَ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرٖينَ

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîse, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîne

Hani Biz meleklere demiştik ki: «Âdem’e secde ediniz.» Onlar da hemen secde edivermişlerdi. Yanlız İblîs (Şeytan) kaçınmış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştu.

7 – Araf suresi 13. ayet (Genel: 7 – İniş: 39 – Alfbetik: 9)

قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ اَنْ تَتَكَبَّرَ فٖيهَا فَاخْرُجْ اِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرٖينَ

– Kâle fehbit minhâ fe mâ yekûnu leke en tetekebbere fîhâ fahruc inneke mines sâgirîne

– Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın” dedi.


Ne diyordu ALLAH ? ihbit diyordu ..”İn aşağı”..İndirildiği yer neresi ?..

Cennet..

İşte bir şekilde Adem de var cennette..

Adem hata edip de Şeytanın vesvesine kandığında Rabbim ne diyordu onlara..

İhbit.. “İn”…

Nereye inecekler… bir aşağı seviye olan arza inecekler..

Dünyaya ..


2-Bakara suresi 36. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)

فَاَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَاَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فٖيهِ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِى الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى حٖينٍ

Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh(fîhi), ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).

Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.


 

Tehlike var.. Şeytana “in” emri var..Adem & Havva’ya da var..

Ama  Burada Hz.Adem(a.s.) babamız bir hamle yapıyor..

Ne yapıyor?

Tövbe ediyor..

Nasıl hangi mahiyette tövbe ettiğini bilmiyoruz..

Bakara Suresinde işaret var..

Rabbimden bir takım kelimeler telâkkı etti.. diyor..

Bknz.Aşağıdaki  Âyet(ler)


2-Bakara suresi 37. ayet (Genel: 2 – İniş: 74 – Alfbetik: 69)

فَتَلَقَّى اٰدَمُ مِنْ رَبِّهٖ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ

Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh(aleyhi), innehu huvet tevvâbur rahîm(rahîmu).

– Derken, Âdem  Rabbinden birtakım kelimeler aldı,telâkkı etti.. bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır

2-Bakara suresi 38. ayet (Genel: 2 – İniş: 74 – Alfbetik: 69)

قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمٖيعًا فَاِمَّا يَاْتِيَنَّكُمْ مِنّٖى هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَاىَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

Gulnehbitû minhâ cemîâ, feimmâ yeé’tiyennekum minnî huden femen tebia hudâye felâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn.

Dedik: İnin oradan hepiniz, sonra benden size ne zaman bir hidayetci gelir de kim o hidayetcimin izince giderse onlara bir korku yoktur ve mahzun olacaklar onlar değildir


Bu konuda değişik yorumlar var..Ne olduğu önemli değil..Ne yaptığı önemli…

Tövbe ediyor..

Rabbim ne diyor?..

Rableri onların tövbesini kabul etti..tevvâbur rahîmdir .. diyor..

İşte burası anlaşılmayan bir yer ..

Tövbelerinin kabul olmasına rağmen Adem & Havva Cennette kalmıyorlar.. 06:41

Bizim anladığımız anlamıyla af olmuş olsalar.. Cennette kalmaları lazımdı..

Ama ne yapılıyor..2. bir in emri geliyor ..ihbit..

Bazı kitaplarda yeryüzünde tövbe etti deniliyor..Hayır, işte Kur’ân herşeyin açıklayıcısı..

İn deniliyor …Tövbe ediyor ..tekrar in deniliyor.

tövbe dünyada yapılmış olsa sonrasında in denilmez ki!.Demek ki “tövbe” nerede olmuş..

Cennette olmuş..

Buradan neyi anlıyoruz biz..

Tövbeyle-af farklı..

Af en sonunda gerçekleşecek..Ahırette

Ama şartı var ne diyor Bakara Suresi 38. Âyet


2-Bakara suresi 38. ayet (Genel: 2 – İniş: 74 – Alfbetik: 69)

قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمٖيعًا فَاِمَّا يَاْتِيَنَّكُمْ مِنّٖى هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَاىَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

 Gulnehbitû minhâ cemîâ, feimmâ yeé’tiyennekum minnî huden femen tebia hudâye felâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn.

Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.


Gulne:Dedik ki

ihbitû minhâ cemîâ:Oradan hepiniz toplu halde inin

(Kur’ânla böyle haşır neşir olalım,evirelim çevirelim evde,elimiz alışsın yani…Bakın Arkadaşlar Kur’ân-ı Kerîm duvarlarda asılı kalmasın,çok güzel süsler içinde kalmasın..Masalarda açık dursun. Bir de söylenti var: aman açık kalmasın Şeytan okur falan diye …Şeytan daha fazlasını biliyor..Bilmek önemli değil.. Bunlar vesveseler…Kur’ân-ı Kerîm önümüzde açık olsun.Kalemle çizebilirsiniz,işaret koyabilirsiniz,bunu okurken yanında çay içebilirsiniz..Çünkü bu bizim hayat rehberimiz.. Saygımız, bizim amellerimizde ,düşündüklerimizde… ..Çünkü ders edin diyor ..

Bknz.Aşağıdaki  Âyet(ler)


3 – Ali_İmran suresi 79. ayet (Genel: 3 – İniş: 89 – Alfbetik: 7)

مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لٖى مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّٖنَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ

Mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûne

Hiç bir beşer için o salâhiyyet yoktur ki Allah ona kitab versin, hüküm versin, Peygamberlik versin de o sonra insanlara Allahdan beride bana kul olun diyebilsin, ve lâkin kitab ta’lim etmekte olduğunuz ve ders alıb vermekte bulunduğunuz için rabbanîler olunuz der.


Bir insan için, Allah’ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra onun insanlara; “Allah’tan başka bana kul olun” demesi olamaz (mümkün değildir). Fakat, sizin kitabı tedris etmiş (ders gibi okuyup öğrenmiş) olmanız ve öğretiyor olmanızdan dolayı ancak: “Rabbâni (kendini Rabb’e adamış) kullar olunuz” der.

 


Kur’ân-ı Kerîmi..Ders gibi işleyin .. tedebbür edin.. peşine düşün ..gidin bu ayetlerin arkasından diyor..bizim önümüzde açık olacak..Önünü sonunu karıştırıcaz bu kitabın.. sayfaların işaretler olacak aralarında.. kalemle çizeceğiz..Rabbimin emri bu.. tederrüs edin..diyor..Ders gibi işleyin..


47-Muhammed suresi 24. ayet (Genel: 47 – İniş: 95 – Alfbetik: 76)

اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَ اَمْ عَلٰى قُلُوبٍ اَقْفَالُهَا

– Efelâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ.

Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı(tedebbür etmiyorlar mı)? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?


 

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

Bismillâhir rahmânir rahîm.

Gulne, dedik ki

ihbitû  minhâ-   cemîâ:  hepiniz oradan inin..

Burada birşey var.. vakit kalırsa onu da açıklayacağım..

Arkadaşlarla konuşurken bu (cemîân )ın ne anlama geldiğini Elhamdulillah nasip oldu, anladık..

feimmâ-  yeé’tiyennekum size kesinlikle geldiğinde 

minnî huden– benden hidayet ..

femen tebia hudâ- ve bu hidayete kim tabi olursa

felâ havfun aleyhim- Ona korku yoktur  lâ hum yahzenûn- mahsunda olmayacaktır..

İşte burada Rabbim geri dönüşün “anahtar“ını veriyor…

Tövbenizi kabul ettim diyor ya ; nasıl af olunacağının da şifresi var..

Kim ki diyor benden hidayet gelir de benden ona tabi olursa yani izlerse ,işte onlara korku yoktur ve onlar mahsun  da olmayacaktır..

Ne zaman korku yoktur?!

Ahirette 2. sure üfürüldükten sonra “yevmud din”de;din gününde..hesap gününde…Kıyamet gününde havf/korku yoktur..

Demek ki çok fena bir korkunun olacağı bir durum var orada..

Bunun sonunda da mahsun olmayacaklar diyor kurtulacaklar için..

Demek ki insanların mahlukat olmanın gerekliliklerini yerine getirmediği takdir de çok çok mahsun olacakları bir durumda yaşanacak..

Ne o mahsunluk?

Şu an herkes gerçekleri küfür ediyor.. örtüyor..

Bildiği halde yokmuş gibi yaşıyor..

Şeytan da buna katkıda bulunuyor..vesveseyle..İnsan da ona tabi oluyor..Ama ahirette 2. sure üfürüldüğünde insanlar anlayacak,hatırlayacak..

“Ben ne için bu dünyadaydım”

Ne yapmam gerekiyordu?!!

Hidayetlere tabi olmam gerekiyordu..

O şekilde yaşanmayıp- ALLAH korusun- affedilinmediğinde, artık geri dönüş şansı kalmayacak onlar için..

Cennete ve yukarısına…

Ve onlar artık Kur’ân tabiriyle ebedi kalacakları cehennemde olacaklar..

Bu durumda olan insan mahsun olmayacakta ne yapacak?!!!12:01

Kendi hatalarını,yaptıklarını orada anlayacaklar..

***İşte ana fikir bu..

Bizim ne için bu dünyaya geldiğimiz bu..

Çünkü..burasını açıklamak istiyorum..

Hepimiz birer Adem’iz aslında ..Bu ne demek?

Sorumluluk sadece Ademde değildi..

Eğer Adem dünyada affı yakaladıysa ki yakaladı..

O dönüşü yakaladı..Bizler fert olarak..o dönüşü yakalamak için..

ALLAH’ın Er-Rahîm Esması’nın tecellisine müstahak olabilmek için işte bu dünyada yapmamız gerekenler var..

Bakın bunu nereden anlıyoruz..Ve Bakın Rabbım Ayette ne diyor..!!!!

Hepiniz oradan ininiz..

Şimdi muhattap kim var orada?

  • Adem var
  • Havva var
  • Şeytan var

(………….)

Eğer benden size bir yol gösterici gelirse diyor..

Burada  feimmâ yeé’tiyennekum 

يَاْتِيَنَّكُمْ

Burada Arapça bilenler bilir…

Buradaki  كُمْ  kum” zamiri çoğuldur..

Devam ediyoruz..İlginç bir nokta var…

Benden bir hidayetçi gelirse diyor..

Kim vardı ?!!

  • Adem var
  • Havva var
  • Şeytan var

Şeytana bir hidayetçi gelme ihtimali var mı?

Yok !..

Geriye kaç kişi kalıyor..?!!

2 kişi ..

(Arapçada tesniye denilen bir şey var..

Türkçede 1 kişi yada çok kişi.(tekil şahıs ve çoğul şahıs var)

Arapçada farklı olarak 2 kişiye hitab var..Buna tesniye deniliyor..)

Burada eğer hitap sadece Adem&Havva ya olsaydı..!!!!

Burayı iyi dinleyin..Çok vurucu bir nokta…

Eğer 2 kişiye hitap olsaydı .”kum” gelmezdi “kumâ” gelirdi..

Burada “kum“gelmiş; yani çoğul..Çoğul şahıs olan “siz” geldiğine göre…

şeytan da yok muhatab olarak(çünkü hidayete muhatab değil)…

o zaman birden fazla kimseye hitab oluyor..

Yani çoğul bir hitab…Yani  milyarlara kadar gider..

Yani burada kim biliyor musunuz onlar ?..

Bir önceki Ayette cemîâ diyor ya..Toplu halde..

İşte onlar “Ademin sırtında olan zürriyeti”

Yani “bizler”

Biz neymişiz demek ki?

¤Ademin sırtında olan zürriyetler olarak Cennette bulunmaktaymışız..!!!!15:28

Yani biz,sen ,ben Cennetteymişiz arkadaşlar!!!!

Bunun ispatı geçen Riyaz’us Salihin dersinde işlemiştik,  arkadaşlar da vardı..

Bir Hadis okuduk..

Emanet bahsinde geçiyor..

(“Riyazus Salihîn”i şiddetle tavsiye ederim arkadaşlar.. Hadislerin en sahihlerini çok güzel şekilde gruplandırılarak anlatılmış..Bir konu var..Orayla ilgili Ayetler var..En vurucu sahih hadisleri arka arkaya sıralıyor..İmam Nevevî..çok büyük bir İslam Alimi ,hadis Alimi .. Onun kitabını bilenler bilir.. Biz oradan takip ediyoruz ..)

Hadis Şöyle …


Huzeyfe ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’ dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Şanı yüce ve üstün olan Allah, insanları bir araya toplar. Mü’minler ayağa kalkarlar ve cennet kendilerine yaklaştırılır. Âdem aleyhisselâm’a gelirler ve derler ki:

– Ey babamız! Bize cennetin açılmasını iste!

Âdem der ki:

Sizi cennetten çıkaran, babanızın hatasından başka ne ki? Ben bu işin ehli değilim.

Siz, Allah’ın dostu olan oğlum İbrahim’e gidiniz. Bunun üzerine İbrahim’e giderler, o da:

– Ben bu işin ehli değilim. Ben geriden geriye, uzaktan halîl idim. Siz, Allah Teâlâ’nın kendisiyle konuştuğu Mûsâ’ya gidiniz der. Onlar Mûsâ’ya giderler. Mûsâ kendilerine:

– Ben bu işin ehli değilim. Siz Allah’ın kelimesi ve ruhu olan İsâ’ya gidiniz, der. İsâ’ya geldiklerinde:

– Ben bu işin ehli değilim, diye karşılık verir. Bunun üzerine onlar, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e giderler. O da hemen ayağa kalkar ve kendisine şefaat için izin verilir. Emanet ve rahim (akrabalık bağı) gönderilir ve bu ikisi sıratın sağ ve solunda dururlar. Sizin ilk kafileniz şimşek gibi geçer. Ben:

– Annem babam feda olsun, şimşek gibi geçmek nedir? dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

–“Şimşeği görmediniz mi? Göz açıp yumacak kadar bir zamanda geçip gidiverir!” buyurdu. Sonrakiler rüzgâr gibi, kuş gibi, koşucular gibi geçerler. Onları amelleri böyle süratli geçirir. Peygamberiniz sırat üzerinde durup şöyle der:

–“Ey Rabbim! Selâmete çıkar, selâmete çıkar.”

Neticede, kulların amelleri kendilerini sırattan geçirmede âciz kalır. O kadar ki, yürümeye gücü yetmeyen bir adam oturağı üzerinde sürünerek gelir. Sıratın iki tarafında emrolunduklarını yakalamakla memur asılı çengeller vardır. Bazıları yaralanmış vaziyette kurtulur, bazıları da cehenneme yuvarlanır.”

Ebu Hüreyre’nin nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, cehennemin dibi yetmiş yıllık mesafe kadar derinliktedir. Müslim, Îmân 329


Hadisin Açıklaması ;

Şanı yüce ve üstün olan Allah, insanları bir araya toplar. Mü’minler ayağa kalkarlar ve cennet kendilerine yaklaştırılır. Âdem aleyhisselâm’a gelirler ve derler ki:

– Ey babamız! Bize cennetin açılmasını iste!(siftah et diyorlar,yani kelime orada siftah yaptır..Yani şöyle Cennetin kapısını sen aç biz arkandan girelim yada Cennetin kapısından ilk girenlerin bizim olmamızı iste.. anlamına geliyor bu derler)

Âdem der ki:

– Sizi cennetten çıkaran, babanızın hatasından başka ne ki? Ben bu işin ehli değilim.

(Burada 2 vurgu var.Hz.Ademe hata etmedi diyorlar  ya Hani bir şekilde Peygamber …Bir kere orada Peygamber değildi..Daha yeryüzünde indirildikten sonra Peygamber oldu..Orada yaptığı hataydı..Kendisi diyor bakın)

Nediyor?!!!babanızın hatasından başka değil diyor ..bu kendi itirafı ve biraz evvelki konuşmalarıma vurgu olarak diyorum ki

sizi Cennetten çıkaran babanızın.. Biz bildiğimiz kadarıyla Cennette miydik? ..Hayır….

Ama anlatılan bu ..ama işte Ayet-i Kerime’in incelikleri..

Bu sahih hadiste   Hz Ademin ifadesiyle” sizi Cennetten çıkaran Babanız” diyor..

Demek ki biz nerdeymişiz daha evvel????

Cenneteymişiz… ama madde olarak/kişi olarak değil..Bilinç olarak..18:09

2 kişi vardı orada, insanlıktan… Adem ve Havva, biz onun zürriyetinde  bilinç olarak vardık..

Yanlış anlaşılma olmasın..Beden olarak değil..Bilinç olarak vardık..

İşte” kim benim hidayetime tabi olursa onlar için korku yoktur ..onlar mahsun da olmayacaklardır”..

İşte bu da ALLAH’ın Rahmeti,Hidayeti…

Bir şekilde bize Hidayet Mekanizmasını açmayabilirdi..

Hadi bakalım …Yeryüzüne inildi.. doğruyu bulan varsa  geri dönebilecek..

O zaman bir kaç kişi bulabilirdi ?

Bunlardan birisi en başta Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)

Birisi “Hanif” konusunda inceledik..Hz. İbrahim (aleyhissellam)..

Neydi Hz. İbrahimin(a.s.) özelliği!!!!

  • Hiç bir Din yok
  • Hiç bir Kitap yok
  • Hiç bir Resûl yok
  • Üstelik Babası da Put yapıcısı(Putperestlerin en gözdesi (Paşa Paşa yaşar orada Şehzade gibi))

Bunlara rağmen ne yapıyor?!!

Öyle bir “Hak” doğrulara ulaşıyor ki;

ALLAH’ta ona Peygamberlik makamını ,hatta hatta literaturdaki en büyük 2.ünvan olan

“Halîl” unvanını veriyor..

Bknz. Aşağıdaki Âyet(ler)


4 – Nisa suresi 125. ayet (Genel: 4 – İniş: 92 – Alfbetik: 82)

وَمَنْ اَحْسَنُ دٖينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰهٖيمَ حَنٖيفًا وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰهٖيمَ خَلٖيلًا

Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen). Vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).

Ve din itibariyle daha güzel kimdir o kimseden ki, muhsin olduğu halde yüzünü Allah Teâlâ’ya teslim etmiş, ve Hanîf olarak İbrahim’in milletine tâbi olmuştur. Allah Teâlâ da İbrahim’i bir dost (Halil) edinmiştir.


“Habib” en büyük ünvan Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ait.

2. ünvan da Hz. İbrahim (a.s.) “Halîl” ünvanı..

Bu bize Hz. İbrahm(a.s.) içine koyduğu ..İnsanın içine koyduğu.. hidayet mekanizmasıyla da.. doğrulara ulaşabileceğin göstergesi bu…

Ha Rabbim en büyük hidayeti ne ile veriyor..??!!

  • Kur’ân-ı Kerîm’le veriyor
  • Peygamberlerle veriyor
  • Din ile veriyor

Ama bir de ne ile veriyor..

Fıtratımıza(doğruyu yanlıştan) ayırma mekanizması veriyor..

Bunu Şems Suresinde;Biz Nefse onun fücurunu ve takvasını ilham ettik diye Âyet-i Kerîme var..


Şems Suresi 8.Ayet

فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا

Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.

Sonra ona  fücurunu ve takvasını ilham etti.


Fıtratımıza da Rabbim, Rahmetiyle doğruyu yanlışı ayırma mekanizmasını koymuş..

Ve de çok büyük bir değer,  hidayet kaynağı olan, işi tâ en yukarıda bilen, ne var bizde Arkadaşlar ???!!!

Ruh” var..

Rabbimizin emrinden olan ve üfürülen bir “Ruh” var ki bu tâ Melekut Aleminde, en yukarıda doğruları en yüksek yakîn boyutunda biliyor..

Bizde O da var..

İşte biz bu bütün Mekanizmalarla dünyada ALLAH’ın Rahmetiyle bulunuyoruz…

İtaat etmemiz ve tabi olmamız gereken… burada ki ifadesiyle tabi olmamız gereken..

Ne var arkadaşlar burada (dünyada)? Hidayet var..

Biz ne zaman ki Hidayete uyarız..

Dini hükümlere uyarız ..ALLAH’ın dini hükümlerine uyarız..

Af edilme durumumuz var..

Ne diyor du bir önceki Ayette ;

Bknz..


2-Bakara suresi 37. ayet (Genel: 2 – İniş: 74 – Alfbetik: 69)

فَتَلَقَّى اٰدَمُ مِنْ رَبِّهٖ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ

Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh(aleyhi), innehu huvet tevvâbur rahîmu

Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.


tevvâbur rahîm; o süphesiz tövbeleri kabul edendir.. ve Rahîmdir ..diyordu..

Rahman demiyordu..Er Rahmân demiyordu !

tevvâbur er rahmân demiyordu..

2 side “Merhamet”le ilgili kavramlar..

Ama Er Rahîm Esması en çok nerede Tecelli edecek!!!!

Âhirette… ama Âhiretin de özellikle ne zamanında ???

Hesabın en sonlarında!!

Bakın Nebe Sûresinde …Hani deniliyor ya :okuyun okuyun, çok sevap çok sevap.. Âhiret/kabir azabını çok azaltır deniyor ya..

Nebe Sûresi 2. Sayfası özellikle çok okunur..

Orada Diyor ki;


78-Nebe suresi 37. ayet (Genel: 78 – İniş: 80 – Alfbetik: 76)

رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا

Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumer rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).

Allah göklerin ve yerin ve onların arasında bulunanların Rahmân olan Rabbidir. (Hiç kimse) ondan bir hitaba mâlik değildir.

78-Nebe suresi 38. ayet (Genel: 78 – İniş: 80 – Alfbetik: 76)

يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلٰئِكَةُ صَفًّا لَا يَتَكَلَّمُونَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَابًا

Yevme yegûmurrûhu vel melâiketu saffâ, lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve gâle savâbâ.

Rûh ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahmân‘ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz, konuşan da sevabı söyler.


 Orada her şey saf saf olmuş..

Melekler de Ruh da; kimseden çıt çıkmayacak deniliyor..

Ancak kimse ALLAH’a hitab etmeye malik olamayacaktır.hitap edemeyecek. Sadece izin verilenler..

O da sadece sevabı konuşur..

Burada ilginç bir ifade var..

Rahmân’ın diyor…Er Rahîm demiyor..

Yani sertlik daha devam ediyor orada..

En sonunda daha ALLAH’ın Rahîm Esması Tecelli ediyor..

Af önce değil..Af ondan sonra..Ne zaman Er Rahîm Esması Tecelli ediyor..

Affın Kapısı Açılıyor...(Elhamdülillah)

Ama İnsanlar.. Sebe Sûresinin ilk sayfalarında ALLAH nasip ederse açıklayacağız..

Açıklamak nasip olur İnşaallah..

Orada Âhiret sahnelerinin sertliği gözükecek..

Yani siz Halifeydiniz.. Size bir “Emanet”yüklenmişti…siz “Ahit” vermiştiniz ama siz bu “Ahit”i unuttunuz..

Sizin şöyle şöyle davranmanız gerekirken.. bakın dünyada nasıl nasıl davrandınız !..ve düşündünüz..

Siz aslında bunu hak etmiyorsunuz.. herkes ne diyecek ..

Haklısın Ya Rabbi.. Affet Eyle Ya Rabbi..

Bunun hakikatı anlaşılacak arkadaşlar orada ..

مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ   Mâliki yevmid dîn. Ciddi bir gün

Bütün Peygamberler korkmuş o günden..

Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) hariç …

Nefsi nefsi diyor o gün..Eyvah kendim eyvah kendim anlamında ..24:05

Diyen kim bakın;

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ayırın bir kenara…

Hz. İbrahim (a.s.) orada, Hz. İsa (a.s.) orada, Hz.Musa(a.s.) orada..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hariç o günün şiddetinden dolayı herkes nefsi nefsi diyor..


 Hadisin devamı:

Siz, Allah’ın dostu olan oğlum İbrahim’e gidiniz. Bunun üzerine İbrahim’e giderler, o da:

– Ben bu işin ehli değilim. Ben geriden geriye, uzaktan halîl idim. Siz, Allah Teâlâ’nın kendisiyle konuştuğu Mûsâ’ya gidiniz der. Onlar Mûsâ’ya giderler. Mûsâ kendilerine:

– Ben bu işin ehli değilim. Siz Allah’ın kelimesi ve ruhu olan İsâ’ya gidiniz, der. İsâ’ya geldiklerinde:

– Ben bu işin ehli değilim, diye karşılık verir.

Bunun üzerine onlar, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e giderler.

O da hemen ayağa kalkar ve kendisine şefaat için izin verilir.


O peygamber Ona gönderiyor..O peygamber Ona gönderiyor.. En son Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Er Rahîm Esmasının Tecellisi söz konusu  oluyor Arkadaşlar..

İşte o günün sonunda Er Rahîm Esması Tecelli etmeye başlıyor..

Herkes için değil bakın… Mü’minler için “AF” kapısı açılıyor..

Bizler ancak ve ancak ALLAH’ın Rahmetiyle Cennete girebiliyoruz..24:55


 Bknz. Aşağıdaki Hadis-i Şerif


Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde söyle buyuruyor:

Hiç kimse kendi ameliyle felâha eremez. Cennet sahibi olamaz

Sen de mi ya Resûlullah?

-Evet, ben de… Ama Rabbim beni rahmetine garketmistir.


(………………………….)( Âdem kıssası ilgili soru geliyor)

Bir Âdem olsa bile.. Bu hadise(Yukarıda İmam Nevevi-Müslim, Îmân 329 Hadisi)göre birey boyutunda değil..

Ademin sırtındaki  zürriyet boyutunda  biz oradaydık..Tek Âdem olsa bile ..

Tek Âdem olsa bile … Burada insanlığın bir şekilde Cennette olduğu bunun ta Ruhlar aleminde “elest meclisinde“(Araf Sûresi 172. Âyet)(Ve o zaman ki, Rabbin ademoğullarından, onların sırtlarından zürriyetlerini aldı. Ve onları kendi nefisleri üzerine şahit tuttu. «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» dedi, (onlar da) «Evet. Şahidiz» (Kalu Belâ)dediler. (Bu da) Kıyamet günü, «Biz bundan muhakkak ki gâfiller idik,» demeyesiniz içindir.)

“Kalu Belâ” dedikleri zürriyetin tekrar bir şekilde Âdemin sırtına yüklenip Cennet Aleminde bir aşağı alemde oranın bilinç düzeyinde bir şekilde yaşadıklarının göstergesi..

Bunu bu şekilde kabul edelim .devam edelim..

(……………………………)

İşte nihayetinde Er Rahîm Esmasıyla Tecellisiyle beraber geri dönüş kapısı açılıyor..

Diğerlerine ne oluyor..!!!

2 sınıf vardı..

  • Münafıklar
  • Kâfirler

Onlarda artık Cehennemde…

Oradan artık çıkamıyorlar..

(Belki onların oradada tekamülün sonucunda gelebilecek en son yer Toprak)

Nebe Sûresinde sonunda diyor ya;

Keşke Toprak olsaydık diyorlar…

Bknz. Aşağıdaki Âyet ;


Nebe Sûresi 40. Âyet

إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا

İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yenzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbân

Muhakkak ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek.


O da onların Maximumu oluyor..

Sadece meraklısına söyledim bunu..

Konumuz devam ediyor..

Bu okuduğum Hadis-i Şerifin sonlarına diyor ki..


Bunun üzerine onlar, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e giderler. O da hemen ayağa kalkar ve kendisine şefaat için izin verilir. Emanet ve rahim (akrabalık bağı) gönderilir ve bu ikisi sıratın sağ ve solunda dururlar. Sizin ilk kafileniz şimşek gibi geçer. Ben:

– Annem babam feda olsun, şimşek gibi geçmek nedir? dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

–“Şimşeği görmediniz mi? Göz açıp yumacak kadar bir zamanda geçip gidiverir!” buyurdu. Sonrakiler rüzgâr gibi, kuş gibi, koşucular gibi geçerler. Onları amelleri böyle süratli geçirir. Peygamberiniz sırat üzerinde durup şöyle der:

–“Ey Rabbim! Selâmete çıkar, selâmete çıkar.”

Neticede, kulların amelleri kendilerini sırattan geçirmede âciz kalır. O kadar ki, yürümeye gücü yetmeyen bir adam oturağı üzerinde sürünerek gelir. Sıratın iki tarafında emrolunduklarını yakalamakla memur asılı çengeller vardır. Bazıları yaralanmış vaziyette kurtulur, bazıları da cehenneme yuvarlanır.”

Ebu Hüreyre’nin nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, cehennemin dibi yetmiş yıllık mesafe kadar derinliktedir. 

İmam Nevevi-Riyazus Salihin Müslim, Îmân 329


Şefaatle ilgili bir şey söyleyeceğim..

Ayetel Kurside diyor ki;

Bakara Sûresi 255. Âyet

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûmu, lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevmun, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ardı, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel arda, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîmu.

Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O’nundur. Onun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O’nun lminden, O’nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (kavrayamazlar). O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır , Azîm’dir.


Burada Şefaat yoktur demiyor..Vardır..

Ama bugün anlaşıldığı kısmıyla/ yanlış anlaşıldığı kısmıyla..

Eğer siz Şefaat edeceklere bel bağlarsanız..

“La ilahe illallah”ta hata edersiniz..

Şefaat eden ALLAH’tır..

Sadece izin verdikleri var orada..

Bunu da şöyle açıklayabiliriz..

ALLAHU TEALA, Er Rahîm Esmasının Tecellisiyle , direk Tecelli etseydi..

O ismin kuvvetinden  insanlar bunu kaldıramazdı..

Ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aracılığıyla Er Rahîm Esması Tecelli ediyor ki orada insanların kaldırabilirliği olsun..

Şefaatin aslı; Er Rahîm Esmasının bir şekilde Tecellisidir..

Fail olan ALLAH’tır..

Bunu unutmayın sakın..

Sakın ha…!!!

Birileri şefaat edecek diye yanaşırsanız ,bu çok büyük bir tehlikedir..

Ben aklıma Şefaat konusunu getirmiyorum bile..

Red etmiyorum..

Aklıma getirmiyorum bile..

Beni kurtaracak olan bana Rahmet edecek olan ALLAH’tır..

Ha değişik mekanizmalar olabilir.. O ayrı..

Ahirettededir..Ha,hepsine ihtiyacım  olabilir orada..

Benim orada paçayı kurtarmam lazım, herbirine muhtacım ama..

Fail olarak ben ALLAH’ı görmek lazım..

(::::::::::::::::::::)

Hadislere iman konusunda- şefaat edecek olan bir kişiye yetki verilecekse ..

Hiç kimseye verilmedi..

Şefaat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) verilecektir.. ama Ben Peygamber Efendimize bana Şefaat edecek diye yanaşırsam..

Hakikatlara doğru davranmış olmam ..ama reddetmiyoruz da Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) şefaat yetkisi verileceğini red etmiyorum..

Bu inceliği anladığınızı düşünüyorum..

” kendinize şefaat için izin verilir” deniyor..Bakın “şefaat eder” denmiyor..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendi ifadeleri bunlar..

Bu hadisin sahih olduğunun göstergelerinden birisi..

Nihayet Emanet ve Rahîm Müslümanların Müslümanlara gönderilir diyor..

Sırat Köprüsünün sağında solunda dururlar ..

Ne duruyor..

  • Bir tarafta Emanet..
  • Bir tarafta Rahîm..

Dururlar..

Sizin ilk grubunuz Sırattan Şimşek gibi geçer.. Diyor..

Daha sonra hadislerin hızlıca okuyayım vurgulamak istediğim yer başka..


Şimşeği görmediniz mi..

Gözünüzü açayıp kapayacak kadar..

Kısa zamanda geçip kaybolur..

Sonrakiler rüzgar gibi geçer..

Sonrakiler kuşlar ,sonrakiler koşucular gibi geçerler..

Onları amelleri böyle süratli geçirir..

Peygamberiniz sırat üzerinde durup şöyle der:

–“Ey Rabbim! Selâmete çıkar, selâmete çıkar.” Diye dua eder..

O sahneleri bir tahayyül edin…

Sonunda kulların amelleri onlarda sırattan geçiremez..Bir durumda olur..

Şimdi yavaş yavaş ameli en kuvvetli olanı geçiyor..

Belli bir süratte tedricen azalarak geçiyorlar..

En sonunda nihayet öyle adamlar gelir ki..

Yürümeye gücü yetmez de emekleyerek gelir..32:51

Sıratın 2 tarafında takılmış çengeller vardır ki..

Onların vazifeleri onları emredildiği gibi yakalamaktır..

Bundan dolayı kimileri yaralanarak kurtulur..kimileri de maalesef Cehenneme yuvarlanır..


Demek ki bir tarafta “ Emanet” var bir tarafta “Rahîm” var…33:10

Rahîm i tam olarak bilmiyoruz ..

Bunu ilerleyen derslerde açıklarız..

Bu Hadisleri şerh edenler ..Açıklayanlar hep dünyada

“İşte Kim ne kadar ki “Emanet”e önem verir.. insanların birbirlerine  verdikleri “Emanet”e önem verir..

işte bir de bir şekilde  karşılarına çıkar “diyorlar ama..

İşte biz Ahzab Sûresinin son 2 Ayetinden anlıyoruz ki..

Semavate ,arza ve dağlara teklif edip de onların yüklenmekte olup da çekindikleri..

Ama insanın yüklendiği emanetin,

burada bir şekilde..Bizim Karşımıza bir şekilde çıkacağını görüyoruz…

Eğer biz kendi boyutumuzda  “Emanet”i ne kadar yerine getirebilmiş isek..

O “Emanet”in faydasıyla biz karşıya geçiyoruz..34:04

Bir tarafta “ Emanet” var bir tarafta “Rahîm”..

Yani Sıla-i Rahîm deniliyor ama bence incelikleri olan bir konu..

Nasıl ki bu dünyadaki  Emanet, (kişilerin birbirlerine verdikleri emanete sahip çıkmak) anlamında , daha alt doğru..ama daha alt düzeyleriyle açıklanıyorsa..Rahîmin Bu dünyadaki Sıla-i Rahîm de ,aynı alt değerlerle izah ediliyor..

Doğru ama bence anlaşılmayan  bir yerler  var..

Bu bir şekilde anlaşılacak..bana göre..ama  daha tam oluşmadı..

belki şöyle düşünülebilir:

Adem & Havva nın zürriyetindeydik ya..

Bir şekilde Rahîm ilişkisi vardı ya..

Daha sonrada dünya ya geldik ..Akrabalık olarak çıktı..

Bu bağın kesilmemesiyle alakalı bir şey olabilir…… ama önümüze bir ayetler çıkar ve tefekkür ederiz..

ALLAH’ta nasip ederse bu kavramlar açıklanacak..

İnşaallah… ama..Anladığımız kadarıyla Emanet, işte Sırat Köprüsünün bir tarafında bizim karşımıza çıkacak..

Biz o Emanete ve Rahîme ne kadar doğru bir şekilde anlayıp yaşamışsak o Sırat Köprüsünden geçmemiz o kadar süratli olacak..

İşte Emanet  o kadar önemli bir kavram..

ALLAH bize bu dünyada bunu unutturmayarak,

hidayet mekanizmaların yardımıyla

ALLAH ve Resûlüne itaat …

Ve Hidayetçilerine tabi olmak suretiyle,

Emaneti koruyarak yaşamayı…

ve İnşaallah Âhirette de bu yaptıklarımıza -ALLAH’ın bir lütfu olarak -Er Rahîm Esmasıyla Tecelli edip ,affımıza vesile olmayı ve de

ALLAH ın Rahmetiyle Cennete dönüp, O nun Cemâliyle müşerref olarak yaşamayı

ve oradan da daha yukarılara Ta ”İleyhi Turceun” a -daha yüksek yerlere- kadar güzellikle gitmeyi nasip etsin. İnşaallah.36:17



Şimdi SEBE’  Sûresine geçebiliriz.. İnşaallah.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

Bismillâhir rahmânir rahîm.


Sebe Sûresi 1. Âyet

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي الْآخِرَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ

El hamdu lillâhillezî lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve lehul hamdu fîl âhireh(âhireti), ve huvel hakîmul habîr(habîru).

Hamd, göklerde ve yerde olan varlıklar kendisine ait olan Allah’a aittir. Ve hamd, ahirette de O’na aittir. Ve O, Hakîm’dir , Habîr’dir.


 

1. el hamdu : hamd
2. li allâhi : Allah’ındır, Allah’a aittir
3. ellezî : ki o
4. lehu : onun
5. : şey, şeyler
6. fî es semâvâti : semalarda, göklerde
7. ve mâ : ve şey, şeyler
8. fî el ardı : yeryüzünde, yerde
9. ve lehu : ve onun
10. el hamdu : hamd
11. fî el âhireti : ahirette
12. ve huve : ve o
13. el hakîmu : hakîm olan, hikmet ve hüküm sahibi
14. el habîru : habîr olan, herşeyden haberdar olan

Müthiş Âyetler…

El hamdu lillâh; diyor..

El hamdu lillâh;Demek:

ALLAH’a Hamd olsun demek değildir..

Fatiha Sûresinde bunu anlattık izah etmeye çalıştık..

Hamd sadece ve sadece ALLAH’a mahsustur demek..

Tabi ki siz bu bilinçte olduğunuzda “El hamdu lillâh” dersiniz..

Ama işi hikmetleriyle anladığınızda her halükarda şahit olduğunuzda anladığınız her değerde ALLAH’ı övme gayretinde olursunuz..

Hatırlamıştık…

ALLAH’ı bir şekilde “övme özürlüsü” idik..

Bu kadar şeye “ŞAHİT” oluyoruz..

Ama ALLAH ı layıkı şekilde övemiyoruz..

Layıkı şekil elbette mümkün değil ama

bir meyveyi görüyoruz..Hapur hupur yiyoruz..


Diyor ki Âyet-i Kerîmede;


                                                                              Abese Sûresi 24. Âyet

فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ

Felyanzuril insânu ilâ taâmihi

                                                                    İnsan yediğine düşünerek bir baksın.


Baktığımda ALLAH’ın bir kere bize,rızıklandırmak için nimetler yarattığını…bunların hayatta kalabilmek için unsurlar olduğunu bu da yetmemiş ,bunun içine de bize şifa verici, destekleyici  nice içine unsurlarını koyduğunu …bunu çok kaba, çok lezzetsiz bir şekilde değil de..En latif bir şekilde tadıyla verdiğini…buda yetmemiş, kokusunu yüklediğini görebilmek lazım…

(bakın burnumuz ağzımızın hemen üzerinde …

Hamd olsun Rabbime ki yemek yerken kokusunu da yarattığı cesedi fıtratla almamızı sağlıyor..)

Yani kaba bir şekilde yaratmamış.. Bunuda biçimsiz yaratmamış..Yusyuvarlak bir şekilde yaratmış..

Bunuda siyah beyaz yaratmamış ..O da ALLAH’ın güzel renklerindendir.. 

İçine Kırmızılı,sarılı,yeşilli …üzerini de donatmış..Üzerine benekler koymuş..

Bir tarafını kırmızı, bir tarafını beyaz yapmış..

Ha Güneşi ne kadar görürse o kadar kırmızı ne kadar görmezse sarı … değil..

Biçimlendirmiş ALLAH onu ..

Tek bir elma çeşidi de yaratmamış..

Bir sürü elma çeşidi yaratmış..

Pazarlara bu gözle bir gittiğinizde baksanıza..

Pazarda kazıklanmamak korkusuyla değilde..

ALLAH’ın çiçek bahçesinde dolaşır gibi..hissedersiniz kendinizi..

El hamdu lillâh,Ya Rabbi Aman Ya Rabbi Sen ne güzel şeyler yaratmışsın..

Onları ne güzel desenlerde yaratmışsın..

Ne güzel renklerde yaratmışsın..

İçimize bilmediğimiz türlü şeyler koymuşsun..

Bu Hamd değil mi..???

Kaçımız bunu yapıyoruz!!!!????

Bakın bu “Şükür” bile değil..

“Şükür” ün üstünde bir kavram..

Ya Rabbi bize bunları nasip ettiğin için “Teşekkür ederiz” demek…

Bir Nimetin artmasını temenni ettiğimiz için  bir memnuniyetlik halinin ifadesidir..

Çok güzeldir..

Ama “Hamd” bunun üstündedir..ALLAH’ı övmektir..

Nerede öveceğiz???

Bakın ne diyor?

illezî lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard

Bak Yine “Sema” ve “Arz” geçiyor..

Semalarda ve  Arzda ne varsa  onundur..

Ona aittir ..

Onun içindir..

Bizim “Sema”larda “Arz”da görebildiğimiz her türlü unsurda ALLAH a Hamd edebileceğimiz bir değer var!!!

Ama Lütfen Ben dahil herkes bir düşünsün..

Bir günde toplam 24 saat içerisinde ALLAH’ı kaç kez “Şuur”lu bir şekilde övüyoruz..

Namazlardan sonra 33 kez El hamdu lillâh ”  diyoruz ama …

Kaçında acaba  Kainatta galaksileri düşünüp ,yada yeryüzündeki bir mahlukatı düşünüp de..

Hamd ediyoruz..

Sevap diye yapıyoruz..

33 kere der, Cennette  şu olur bu olur..

Ya tamam da ALLAH’ın hamd edin demesindeki hikmeti ,  “Şuur”lu bir şekilde yapmamız ..Bilinci devreye koyarak yapmamız..

Ve bakın sadeceArzda demiyor..

semâvât diyor;

Semalar diyor..

Semadakininde  bizim “Hamd” edebilmemiz için..

Kafamızı kaldırmamız gerekiyor arkadaşlar..

Ben en üst katta oturuyorum…Bir şeyimi dikkatimi çekti..Pencerede..

Hep çatılara bakıyormuşum ben..

Pencerenin genelin düşünürsek….

1/4 “Arz” ı oluşturuyor..Yeryüzü değerlerini oluşturuyor..

3/4 “Sema” gökyüzü ama ne hikmetse gökyüzüne bakmıyormuşum da “Arz” daki şeylere bakıyormuşum….

Semaya bakmak için ekstra bir gayret gerektiriyor..

Çünkü biz yeryüzü uğraşıları yaptığımız için ..biz hep böyle geziniyoruz..

Ama gökyüzüne baktığımızda ki Âyetlerde buna her zamana teşvikte var…

Onlar “semaya gözlerini çevirip bakamazlar mı ki diyor..Semada da hamd edecek bir çok unsur var..


67-Mulk suresi 3. ayet (Genel: 67 – İniş: 77 – Alfbetik: 76)

اَلَّذٖى خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًا مَا تَرٰى فٖى خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ

Ellezî halaka seb’a semâvâtin tibâkân, mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvutin, ferciıl basara hel terâ min futûrin

O ki; yedi göğü kat kat yaratmıştır. Sen Rahman’ın yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü çevir de bak, bir aksaklık görebilir misin?

67-Mulk suresi 4. ayet (Genel: 67 – İniş: 77 – Alfbetik: 76)

ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِپًا وَهُوَ حَسٖيرٌ

Summerciıl basara kerreteyni yenkalib lieykel basaru hâsien ve huve hasîrun

Sonra gözünü iki kere daha çevir; göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun sana dönecektir.


Yine bakın bu şahit olduklarımız..

Bir de “Gayb” var..

“Gayb”ı biz göremiyoruz ama ;Kur’ân-ı Kerîm de Gayb bize anlatılıyor…Yani Semada olanlar bize anlatılıyor..

Melekler Sema’da değil mi??

Arş ve Kürsi sema değerlerinde değil mi??

Cennet Sema değerlerinden değil mi??

Bunlar da bize Sema unsurları olarak anlatıyor..Rabbim bununla da övmemizi istiyor..Her ne kadar “ŞAHİT” olmasak da ..


Devam edelim…

ve lehul hamdu fîl âhireh(âhireti), 

Müthiş bir kısım…

Ve Âhirette Hamd ona mahsustur..

Âhirette de..Hamd ona mahsustur. 43:26 

Bunun 2 şekli var..

Bize göre daha Âhiret gerçekleşmedi..

Zaman çizelgesi olarak söyleniyor..

Âhiret aslında şuan var.. “gayb” olarak..

Cennet yok mu şu an ??

Var..

Ama biz Âhirette göreceğiz..Ama var..

Yaklaştırlıdığı vakit diyor..

Bknz.Aşağıdaki Âyete


81-Tekvir suresi 13. ayet (Genel: 81 – İniş: 7 – Alfbetik: 76)

وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْ

Ve izel cennetu uzlifet.

Ve Cennet yaklaştırıldığı vakit


En azından şundan biliyoruz..

Biz oradaydık Âdemle beraber..

İndirildik..yok mu oldu cennet ? orada var..

Şuan ki değerlerle de Âhiret var..

Âhireti değerlerle ALLAH’a Hamd etmeliyiz..

Ama burada ki anlamıyla biraz farklı..

Ve diyor ki ;

ve huvel hakîmul habîr(habîru)

O Hikmet sahibidir, O Habîrdir..


Biraz devam edeyim… bununla beraber toplayacağım..


Sebe Sûresi 2. Âyet

يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ

Ya’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ yarucu fîhâ, ve huver rahîmul gafûru

O, yere gireni de, yerden çıkanı da, gökten ineni de, göğe yükseleni de bilir. O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.


O yere giren şeyi de bilir,yerden çıkan şeyi de bilir..Yani arz.. Arza giren çıkanı  ..Semayı da bilir ..Semaya ineni ,yükselen şeyide bilir…ve huver rahîmul gafûr(gafûru)…O Rahîmdir..O Gafûrdur..

Buradan ne anlıyoruz biz?!?!

Âhirette de Hamd O’nundur..derken..

Bir şekilde biz yeniden Âhirette dirildiğimizde.. 2. Sûr… 2. Sûra üflenildi..

Bütün mahlukat yeniden ne oldu???

Ba’s etti… Canlandı yani  Hayat buldu orada 45:05

Orada bizim ŞAHİT  olduklarımızda da , demek ki biz Hamd edeceğiz ….orada da..

“Aman Ya Rabbi nasıl bir sistem bu ?” 

Orada öyle şeylere ŞAHİT olacağız ki..

O ŞAHİT olacağımız şeyler bizi o kadar olağanüstü gelecek ki..

“Aman Ya Rabbi nasıl bir sistem bu ?”

Birde diyeceğiz ki ..

Aslında Aman Ya Rabbi farkında değilmişiz ama Yeryüzünde de nasıl bir sistem varmış..

Bunu nereden anlıyoruz..?

El Habîrden anlıyoruz..

El Habîr ne demek..

Herşeyden “haber”dar olan demektir..

Âhiretle ilgili burada niye  geliyor bu..

Âhirette de Hamd sahibidir..

Demek ki Biz ALLAH’ın El Habîr olduğunu ,aslında herşeyden Haberdar olduğunu ..

Âhirette karşımıza çıkacak sahnelerden de anlayacağız..

Bakın bildiğimiz Sûrelere bir gelelim..

Kitabın sonlarında ne var..

(Çoğumuzun ezberinde olduğunu düşündüğüm..Olmasını temenni ettiğim 2 Sûre var..)

99. Sûre Zilzal Sûresi..


99-Zilzal Suresi 1. Ayet 

اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَا

İzâ zulziletil ardu zilzâlehâ.

Yer O şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı vakit


Ne zamandan bahsediyor ? Kıyametten bahsediyor..


99-Zilzal Suresi 2. Ayet 

وَاَخْرَجَتِ الْاَرْضُ اَثْقَالَهَا

Ve ahracetil ardu esgâlehâ.

Ve yer ağırlıklarını çıkardığında


99-Zilzal Suresi 3. Ayet

وَقَالَ الْاِنْسَانُ مَا لَهَا

Ve gâlel insânu mâ lehâ.

Ve insan ne oluyor bu arza dediği vakit


Ağırlıklar ne? artık kabirdekiler çıkıyor.. 4 ten itibaren ilginç bir hikaye var..


99-Zilzal Suresi 4. Ayet 

يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَا

Yevmeizin tuhaddisu ahbârahâ.

O gün (artık 2. Sûrdan sonrası bu… yani kıyamet günü(Mâliki yevmid dîn) o gün arzbahsedecek , anlatacak.. neyi haberlerini


Ahirette yeryüzü haberlerini anlatacakmış..Neden?


99-Zilzal Suresi 5. Ayet

بِاَنَّ رَبَّكَ اَوْحٰى لَهَا

Bienne rabbeke evhâ lehâ.

Onun Rabbi çünkü ona arza vahy etmiş


Neyi vahy etmiş..Önceki vahy şu: KAYDET..

Yeryüzündeki bütün unsurlara diyor ki ;

ALLAHU TEALA: KAYDET !….

herşeyi kaydet ,olanları… ve Âhirette ne yapacakmış o… Arz bütün haberleri anlatacakmış..

tuhaddisu..anlatacakmış..

Şimdi biz buna ŞAHİT olduğumuzda ,bizim yaptıklarımızı en ince detayıyla anlatan bir sistemi gördüğümüzde ne diyeceğiz ?.

Ya Rabbi Aman Ya Rabbi nasıl bir sistem bu..

Biz zannediyoruz ki ellerine kitaplar verilecek diyor..!!!!!

Ya iyide..1400 yıl evvel CD ile daha tanışmamış..Hard disk ile daha tanışmamış bir insan için Kitap o ellerindeki bir şeydi..

Kitap görme şansları bile yoktu..

Amelleri sırasıyla O şunu yaptı bunu yaptı.. ..İnsanların anlayışıyla söylüyorum..

 her yılda 1 , ayda 1, haftada 1  amelinin yazıldığı bir şey…

Ama ne diyor Âhiret sahnelerinde; Aman Ya Rabbi nasıl bir kitapmış ki ..

Gelmiş geçmiş En ince detayı ile yazıyor..

Bırakın kitabı ,Arz Arz Arz kayıt yapmış .. Ve onları anlatacak..

Sadece bu değil ..

Bir aşağısındaki ÂDİYÂT Sûresine bakın..49:27

6. Ayetten itibaren;Öncesinde yeminler var..


100-Adiyat Suresi 6. Ayet 

اِنَّ الْاِنْسَانَ لِرَبِّهٖ لَكَنُودٌ

İnnel insâne lirabbihî lekenûd.

Süphesiz insan Rabbine karşı pek nankördür


100-Adiyat Suresi 7. Ayet 

وَاِنَّهُ عَلٰى ذٰلِكَ لَشَهٖيدٌ

Ve innehû alâ zâlike leşehîd.

Ve kesinlikle buna kendide ŞAHİT tir.Bak ŞAHİT olacak insan var.


100-Adiyat Suresi 8. Ayet

وَاِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدٖيدٌ

Ve innehû lihubbil hayri leşedîd.

Gerçekten Onun Mala olan sevgisi pek şiddetlidir.


Burası da ilginç


100-Adiyat Suresi 9. Ayet 

اَفَلَا يَعْلَمُ اِذَا بُعْثِرَ مَا فِى الْقُبُورِ

Efelâ yağlemu izâ buğsira mâ fil gubûr.

Bilmezmi ki kabirlerin içindeki şeyler çıkarıldığı vakit..

(Yukarıdaki Ayette bahsedildiği gibi..)


100-Adiyat Suresi 10. Ayet 

وَحُصِّلَ مَا فِى الصُّدُورِ

Ve hussıle mâ fis sudûr.

Ve gögüslerin içindekiler gizli şeyler  çıkarıldığında


Ve hussıle; hasıl olduğunda

mâ fis sudûr: sudûrdakiler ..

Bırakın arzı ,yerin konuştuğunu…

kişinin göğsündeki değerler..

Yani Nefsi bile ne yapacakmış..!!!!!

Hasıl olup ŞAHİT lik edecek..!!!!!!!

Bknz.Aşağıdaki Âyet


2-Bakara suresi 284. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)

لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Lillâhi mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh, feyağfiru limey yeşâu ve yuazzibu mey yeşâé’, vallâhu alâ kulli şey’in gadîr.

Allahındır hep göklerdeki ve yerdeki, siz nefislerinizdekini açsanız da gizlesiniz de Allah onunla sizi hesaba çeker sonra dilediğine mağfiret eyler dilediğine de azab, ve Allah her şey’e kâdirdir.


Hani bu Âyet  nesihti, hükmü yoktu ?!.

hussıle mâ fis sudûr;diyor..

İşte sadırda olanlar hasıl olduğunda ortaya çıktığında diyor..

Ameller demiyor bakın..

Bir Hadis-i Şerif var..Bütün Hadis kitapların başında yer alır..

Fasil : NİYET VE İHLAS BÖLÜMÜ
Konu : Niyet Ve İhlas Hakkında
Ravi : Ömer
Hadis : Resulullah (sa) buyurdular ki: “ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah`a ve Resulüne ise, onun hicreti Allah ve Resulünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikahlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.”
HadisNo : 5751

İnneme’l-a’malü bi’n-niyât

ameller niyetlere göredir”

Niyetler nerede arkadaşlar?!!?!

Bizim sadırlarımızda ;hussıle mâ fis sudûr

Bütün Tasavvuf bu niyetleri düzeltmekle uğraşmış..

Nefsi düzeltmekle uğraşmış..

En tepeden düzeltmeye çalışırsan,amellerin zaten düzelir..

Amellerini düzelte düzelte de düzelir ama pireleri yakalayıp tek tek gözlerine ilaç sıkmak gibidir..

Hayır kaynağını kurutacaksın..

Nefsini terbiye ve tezkiye edeceksin..

Sonra amellerin düzelecek..

İşte düzeltmediğin amellerin..

Bakın düzeltmediğin amellerin…. bir şekilde karşına çıkacak..

Çünkü sen eğer onları düzeltirsen, tövbe etmiş oluyorsun..

ALLAH’tan istiğfar edip,mağfiret temennisinde bulunuyorsun..

Eğer ALLAH onları AFFEDERSE ..karşına çıkmıyor..

Dünyadaki aftan bahsediyorum..

Mağfiret demek,üzerine  örtmesi demek..Karşına gelmiyor..

Bu anlamda Âhirette karşımıza çıkacağımız şeylere karşı daha bugünlerden dikkatli davranmamız gerekiyor..

Şunu da şöyleyeyim..

Sebe Ayet 1;

huvel hakîmul habîr.

hakîmdir..habîr dir ..diyor..

Burada hakîm de ne var arkadaşlar..biliyormusunuz..

Hakîm;

  1. Olaylara  hâkim demektir..
  2.  hikmetleriyle bilen demektir.

Yani incelikleriyle,yani derinlerin derinleriyle..

ALLAH öyle “habîr”ki..

Sadece bizim bilmediklerimiz anlamıyla haberdar olmak değil..

Senin derinlerinin derinlerini de ki biliyor..

“Hikmet” lerini biliyor..Nasıl bir ilim var ..Nasıl bir hikmet var..İlmin alt boyutu..

Aynı şekilde bilir ..

Bir Lâtiful Habîr olarak Kur’ân-ı Kerîmde geçiyor..


Bknz Aşağıdaki Âyet


6 – Enam suresi 103. ayet (Genel: 6 – İniş: 55 – Alfbetik: 20)

لَا تُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الْاَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُ

Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr, ve huvel lâtîful habîr.

Gözler O’nu (görüp) idrak edemez. O ise bütün gözleri idrak eder. Ve O latîftir, habîrdir.


67 – Mulk suresi 14. ayet (Genel: 67 – İniş: 77 – Alfbetik: 67)

اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُ

Elâ yağlemu men halag, ve huvel latîful habîr.

Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.


O da yatay olarak inceliklerini bilmek..teferruat ile..

Ama Hakîmul Habîr denildiğinde ..daha derinlerinin derinleriyle biliyor..

Bir şeyi yaptın ama niye yaptın..???

Bunun altında ne vardı?!? hatta bunun altında da ne vardı?!?!?!

Bu insanın ilah olma temennisine kadar giden bir şey..!!!!!

“Nefsinin hevasını o ilah edineni gördün mü” ye  kadar gidebilen bir şey..


25-Furkan suresi 43. ayet (Genel: 25 – İniş: 42 – Alfbetik: 76)

اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰیهُ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكٖيلًا

E raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu, e fe ente tekûnu aleyhi vekîlân

(Ey Rasûlüm) gördün mü, o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona, sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)


O yüzden;

ALLAH’ ın El Habîr olduğunu , ve en hikmetleriyle bunu bildiğini bilerek…

Âhirette bir gün bunun karşımıza çıkacağını bilerek..

Daha derinlerinden, nefslerimizdekiyle  bunu halledip …

 Âhirette de ALLAH ‘ın Er- Rahîm Esmasına buradaki ifadesiyle er rahîmul gafûr Esmasının Tecellilerine müstahak olmayı nasip etsin..

İnşaallah.

SADAKALLAHULAZÎM.

AHZAB (28.sohbet) 72-73.AYETLER-SON- (ktpçk-9)#



SES KAYDINI Mp3 OLARAK DİNLEMEK  VE İNDİRMEK İÇİN  LİNK’E TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/o4pPLTy7co2CC


ÂYET METİNLERİ:


 Ahzab Sûresi 72. Âyet 

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).

Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o , çok zalimdir, çok cahildir.


 Ahzab Sûresi 73. Âyet 

لِيُعَذِّبَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

Li yuazziballâhul munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâti ve yetûballâhu alel mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

(Bu), Allah’ın münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandırması ve mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûr’dur , Rahîm’dir.


SES KAYDININ YAZILI METNİ


Ahzâb Sûresi 28. Ders: 72-73. Ayetler

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. 

Bismillâhir rahmânir rahîm


Bu Ayetler, Ahzab Suresinin son Ayetleri ve de çok önemli Ayetler..

Kur’ân-ı Kerîm’in mealiyle ilgilenenler bilir, bu 2 Ayet, özellikle 72. Ayet, alimler arasında çok tartışılmış ve müfessirler arasında  ciddi görüş ayrılıkları olmuş…

Tasavvufi yanı da çok olan Ayetler… Herkes kendi cihetinde (yön, taraf) bir şekilde açıklamaya çalışmış…

Mesela bir Kur’an tefsirine baktım, sadece bu 2 ayet için 20 sayfa (o onu dedi o onu dedi diye) açıklamalar var. O yüzden ALLAH(cc) kolaylık versin. Açıklaması kolay olmayan Ayetler..


33-Ahzab Suresi 72. Ayet 

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insânu, innehu kâne zalûmen cehûlân

Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o, çok zalimdir, çok cahildir.


innâ (اِنَّا) : muhakkak biz aradna (عَرَضْنَا) : sunduk, teklif ettik el emânete (الْاَمَانَةَ ) : emanet 

alâ es semâvâti (عَلَى السَّمٰوَاتِ) : göklere ve el ardı (وَالْاَرْضِ) : ve yer ve el cibâli (وَالْجِبَالِ) : ve dağlar

fe ebeyne (فَاَبَيْنَ) : çekindiler en yahmilne-hâ (اَنْ يَحْمِلْنَهَا) : onun yüklenmek 

ve eşfakne (وَاَشْفَقْنَ) :korktular min-hâ (مِنْهَا) : ondan

ve hamele-ha (وَحَمَلَهَا) : ve onu yüklendi el insânu (الْاِنْسَانُ): insan

inne-hu kâne (اِنَّهُ كَانَ) : çünkü o oldu/ idizalûmen (ظَلُومًا) : çok zalim cehûlen (جَهُولًا) : çok cahil


İnnâ; şüphesiz biz, aradna el emânete; arz ettik EMANETi, ales semâvâti vel ardı vel cibâli; semaya, arza ve dağlara… fe ebeyne; çekindi onlar, en yahmilnehâonu taşımaktan, yüklenmekten… ve eşfakne; titrediler, korktular, minhâ; ondan ve hamelehalonu yüklendi, el insânu; insan…

“İnsan onu yüklendi, yani EMANETi yüklendi…”

innehu kâne zalûmen; zalimdir, çok zalimdir.. ve cehûlen; ve çok cahildir.

Şimdi burada “İnnâ” şüphesiz biz demek. İnnâ;Türkçede olmayan bir şey. Muhakkak ki, kesinkes, şüphesiz anlamında bir kelime. Fakat Araplar bunu söylerken, cümlenin başına bizim anladığımız şekilde, kesinkes, muhakkak ki diye bir kelime koymuyorlar. Bu bizim anlayabilmemiz için, yani bu onların zihinlerinde…

Bu “İnnâ” ifadesi, karşındaki kişinin kafasında bir şüphe var ise, bu şüpheyi gidermek için  kullanılan tekit..

Şüphen mi var? “Tabi ki bu böyle” manasında…

nâ ( نا ) ; biz

ALLAH-U TEALA Kuran-ı Kerim’de bazen “BİZ” diyor, bazen “BEN” diyor. Bunun sebebini daha evvel konuşmuştuk..

Ben dediğinde, bizatihi kendisini, yani Zatını.  Ama “nâ” dediği zaman, sistemle beraber kendisini, Sunnetullah’la beraber, Ayetullah’la beraber, ve de Esma’larıyla beraber kendisini kastediyor…

Devlet başkanı bazen “ben yaptım” diyor, bazen de “biz böyle yaptık” diyor.. “Biz yaptık” ta ne var? Bütün devlet sisteminin her müessesiyle beraber yaptık var.. Bunun içerisinde tabi ki devletin başkanı, devletin gerçek kişiliği de var. Ama ben dediğinde özellikle  Zatı…

Kuran-ı Kerim’de özellikle “BEN” diyorsa ALLAH-U TEALA’nın zatı olması hasebiyle, bilin ki o, çok daha sert bir ifadedir!..

“Na” diyorsa, yani “Biz” diyorsa, sistemle beraber..
Başkaları, bu “BEN” ve “BİZ” ifadelerini farklı da yorumlamışlar. Şöyle ki; Türkçe’de sen yerine “siz” diyoruz ya, ben yerine de biz diyoruz, nezaketen. Bunu o anlamda da değerlendiren olmuş. Teberrüken yani. Ama ben birinci yorumu, daha anlamlı buluyorum..

Biz ne yaptık?  aradna (عَرَضْنَا); Arz ettik…  

Arz etmek demek; sunmak demek, hadi bakalım anlamında… Türkçe’de günlük kullanılırken, arz etmek ifadesini, bir alt makamın üst makama hitabı olarak kullanıyoruz. Genellikle dilekçelerde kullanıyoruz bu ifadeyi. Ama Kur’an-ı Kerim’de bu böyle değil…

Bakara Suresi’nde hatırlarsınız!!! Hz.Adem’e (a.s.) secde konusunda…


Bknz. Aşağıdaki Ayet


2-Bakara Suresi 31. Ayet

وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِٶُنٖى بِاَسْمَاءِ هٰؤُلَاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ

Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîne

Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin).”


“Biz onu meleklere arz ettik” diyor. Yani sunduk. Hadi göster bakalım dercesine bir Arz bu.. Bir anlamda teklif..

Neyi arz ettik?..

el emânete ( الْاَمَانَةَ); EMANET’i

EMANET biliyorsunuz Türkçe’de de kullanılıyor.

Bu EMANET’in ne olduğu konusunda, Ayetin ilerleyen kesimlerinde konuşacağız. Çok tereddüt edilmiş, herkes farklı bir şey demiş… Onu birazdan açıklayacağız.

EMANET’i biz Arz ettik. Neyin üzerine?..

  1. es semâvâti (السَّمٰوَاتِ):  Göklere
  2. vel ardı (وَالْاَرْضِ): Arza, Yeryüzüne, Yere .
  3. vel cibâli (وَالْجِبَالِ ): Dağlara

Bu 3 unsura, ALLAH-U TEALA  arz etmiş, teklif etmiş… Neyi?  EMANET’i… Fakat onlar ne yapmış?


  • feebeyne (فَاَبَيْنَ ): “Eba” çekinmek, imtina etmek demek. Çekinmişler, uzak durmuşlar. Neden çekinmişler?…
  • en yahmilnehâ (اَنْ يَحْمِلْنَهَا) : onu taşımaktan, yüklenmekten çekinmişler, yapmak istememişler yani.. Bir şey daha yapmışlar..
  • ve eşfakne minhâ (وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا ): ondan  korkup, çekinmişler..

Şimdi buraya kadar bir açıklayalım…

EMANET “bir unsur” ve bunun teklif edildiği “Semavat”, “Arz” ve “Dağ” canlı mahluklar değil, değil mi? Yani bizim bildiğimiz anlamıyla bilinci olan mahluklar değil.. Mesela Dağ! Siz dağla konuşsanız, bir şey yükleseniz, ve biri görse, sana “deli misin? Niçin bunla konuşuyorsun, niçin bir canlı mahlukatmış gibi muhatap alıyorsun?” der.

İşte alimler  bu konuda tereddüt etmişler. “Acaba bu teklif edilen 3 unsur, (Yer, Gökler ve Dağlar) mecazen mi kullanıldı? Makam olarak, mekan olarak? Yoksa gerçekten hitab edilen, muhatap alınan, belirli bir canlılığı  ve bilinci olan unsurlar olarak mı kullanıldı” diye…

Ama ALLAH-U TEALA  bu şekilde Kuran-ı Kerim’de hitap ediyorsa, yani “Biz onlara arz ettik” diyorsa, bunu birinci anlamıyla yani “belirli bir bilinç düzeyinde hitap edilmeye müstahak olan mahlukat” konumunda anlamak, daha doğru…

Çünkü biz biliyoruz ki Kuran-ı Kerimin değişik yerlerinde bizim “cansız” olarak düşündüğümüz veya  “bilinçsiz” olarak düşündüğümüz bazı unsurlar, bazı nesneler farklı bir şekilde ifade ediliyor..


Mesela birçok Ayet var;


Bknz. Aşağıdaki  Ayetler


2-Bakara Suresi 74. Ayet 

ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَهِىَ كَالْحِجَارَةِ اَوْ اَشَدُّ قَسْوَةً وَاِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْاَنْهَارُ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاءُ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُو

Summe gaset gulûbukum mim bağdi zâlike fehiye kel hıcârati ev eşeddu gasveh, ve inne minel hıcârati lemâ yetefecceru minhul enhâr, ve inne minhâ lemâ yeşşaggagu feyahrucu minhul mâé’, ve inne minhâ lemâ yehbitu min haşyetillâh, ve mallâhu biğâfilin ammâ tağmelûn.

Ama, bütün bunlardan sonra kalpleriniz katılaştı; kaya gibi hatta daha da sert oldu; Çünkü, unutmayın, öyle kayalar var ki içinden ırmaklar fışkırır; ve öylesi de var ki, yarıldığında içinden su çıkar; bazısı da Allah korkusuyla (yerinden kopup) aşağı yuvarlanır.  Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir!


19-Meryem Suresi 90. Ayet

تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْاَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا

Tekâdus semâvâtu yetefettarne minhu ve tenşeggul ardu ve tehırrul cibâlu heddâ.

Bundan neredeyse semalar (gökyüzü) parçalanacak ve yeryüzü yarılacak ve dağlar çökerek yıkılacaktı.

19-Meryem Suresi 91. Ayet 

اَنْ دَعَوْا لِلرَّحْمٰنِ وَلَدًا

En deav lirrahmâni veledâ

Rahmân’a veled isnat etmelerinden dolayı.


41-Fussilet Suresi 11. Ayet 

ثُمَّ اسْتَوٰى اِلَى السَّمَاءِ وَهِىَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْاَرْضِ ائْتِیَا طَوْعًا اَوْ كَرْهًا قَالَتَا اَتَيْنَا طَائِعٖينَ

Summestevâ iles semâi ve hiye duhânun fegâle lehâ ve lil ardıé’tiyâ tav’an ev kerhâ, gâletâ eteynâ tâiîn.

Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de,İsteyerek geldik” dediler.


84-İnşikak Suresi 1. Ayet

اِذَا السَّمَاءُ انْشَقَّتْ

İzes semâun şeggat.

Semâ inşikak ettiği 

84-İnşikak Suresi 2. Ayet 

وَاَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ

Ve ezinet lirabbihâ ve huggat.

Ve Rabbini dinleyip haklandığı vakit 


27-Neml Suresi 18. Ayet 

حَتّٰى اِذَا اَتَوْا عَلٰى وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا اَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمٰنُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Hattâ izâ etev alâ vâdin nemli gâlet nemletuy yâ eyyuhen nemludhulû mesâkinekum, lâ yahtımennekum suleymânu ve cunûduhû ve hum lâ yeş’urûn.

Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.

27-Neml Suresi 22. Ayet 

فَمَكَثَ غَيْرَ بَعٖيدٍ فَقَالَ اَحَطْتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهٖ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَاٍ بِنَبَاٍ يَقٖينٍ

Femekese ğayra beîdin fegâle ehattu bimâ lem tuhıt bihî ve cié’tuke min sebeim binebeiy yegîn.

Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman’a) şöyle dedi: “Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim.”

27-Neml Suresi 27. Ayet

قَالَ سَنَنْظُرُ اَصَدَقْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبٖينَ

Gâle senenzuru esadagte em kunte minel kâzibîn.

Süleyman, Hüdhüd’e şöyle dedi: “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.”

27-Neml Suresi 28. Ayet 

اِذْهَبْ بِكِتَابٖى هٰذَا فَاَلْقِهْ اِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ

İzheb bikitâbî hâzâ feelgıh ileyhim summe tevelle anhum fenzur mâzâ yerciûn.

“Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.”


17-İsra Suresi 44. Ayet 

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ فٖيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَیْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبٖيحَهُمْ اِنَّهُ كَانَ حَلٖيمًا غَفُورًا

Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinn, ve im min şey’in illâ yusebbihu bihamdihî ve lâkil lâ tefgahûne tesbîhahum, innehû kâne halîmen ğafûrâ.

Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tesbih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir , çok bağışlayandır.


38-Sad suresi 18. Ayet 

اِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِىِّ وَالْاِشْرَاقِ

İnnâ sehharnel cibâle meahû yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk.

38-Sad suresi 19. Ayet 

وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً كُلٌّ لَهُ اَوَّابٌ

Vettayra mahşûrah, kullul lehû evvâb.

(18-19) Doğrusu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik. Hepsi O’na yönelmiştir.


38-Sad suresi 36. ayet (Genel: 38 – İniş: 38 – Alfabetik: 76)

فَسَخَّرْنَا لَهُ الرّٖيحَ تَجْرٖى بِاَمْرِهٖ رُخَاءً حَيْثُ اَصَابَ

Fesehharnâ lehur rîha tecrî biemrihî ruhâen haysu esâb.

Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi.


Gibi Ayetler var..

İş bizim bildiğimiz gibi değil…

Maalesef biz elle tutulan gözle görülen şeylere iman ediyoruz ya… Elbette yanlış olarak… Daha materyalist bir iman düzeyiyle bunu yapıyoruz ya… Bu gibi şeyler bize uzak gibi geliyor..

Bir hadisten örnek vereceğim..

Mütevatir denilen hadisler var.. O kadar fazla kişi tarafından şahit olunmuş ve sağlam râviler tarafından rivayet edilmiş ki, neredeyse reddedilmesi mümkün olmayan hadisler…

İşte bunlardan birisi;


Hatırlıyor musunuz Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Mescidi Nebevinin yapım aşamasında belli bir zamana kadar  bir hurma kütüğüne dayanıyor… Daha sonra bir kişi Minber dediğimiz şeyin ilk halini yapıyor, 3 basamaklı bir şey ve onu oradan kaldırıyorlar… Kaldırılması gerekiyor ve herkes şahit oluyor ki aynen bir devenin böğürdüğü, inlediği gibi bir ses geliyor.. Bu sese herkes şahit oluyor.. Hurma kütüğünden, bildiğiniz kuru kütük…

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onu okşuyor ve onunla konuşuyor…

“Senin için Rabbıma dua edeyim de, senin cennet ağaçlarından bir ağaç olmanı isteyeyim, razı olur musun?”.. diyor. Hurma kütüğü razı oluyor. Ve onu şu anki Minberin altına gömüyorlar… Bu hurma kütüğüne Hannanne ismi verilmiş…

Hannan ALLAH-U TEALA nın isimlerindendir.

Devenin yavrusunu çağırdığında çıkardığı sese deniyor. Bir rivayete göre de; deve yavrusunun annesinin çağırmasına verdiği karşılığa deniyor Hannan. Yani yavru devenin, yardıma ihtiyacı var ve inler gibi annesini çağırıyor. Annesi de buna karşılık veriyor rahmetiyle… İşte bu anlamda El Hannan

Bu Kabe’nin örtüsünde de yazar… El Hannan, El Mennan (Ya Hannan,Ya Mennan) diye Kabe duvarında siyah örtüde yazar… ALLAH-U TEALA lebbeyk diyerek kabe örtüsüne inlercesine yapışanları Hannan ismiyle karşılar…


Fasıl : PEYGAMBERLİK BÖLÜMÜ
Konu : Cansızların Resulullah (sav)`la Konuşmaları
Ravi : Enes
Hadis : Resulullah (sav) bir hurma kütüğüne dayanarak hitapta bulun(ur)du. (Duyulan ihtiyaç üzerine) ona bir minber yaptılar, onun üzerinde hutbe vermeye başladı. hurma kütüğü (Aleyhissalatu vesselam`ın kendisini terketmesi üzerine) bir deve inleyişi gibi inleyip ağlamaya başladı. Bunun üzerine Resulullah (sav) minberden inip kütüğü meshedip okşadı. Kütük inlemeyi bırakıp sükunet buldu.
HadisNo : 5590

Yani  bizim cansız olarak kabul ettiğimiz, şuursuz kabul ettiğimiz nesnelerin aslında, bizim anladığımız idrak düzeyinden farklı olduğunun delilleridir bunlar …

Zaten Kur’an-ı Kerimde yazıyorsa bizim buna âmenna, ayet ifadesi ile semi’nâ ve ata’nâ” dememiz lazım…12:42

Bu şekilde arz ediliyor..

Ve onlar çekiniyor..

Hatta Haşr Suresi okunuyor ..Akşam ve Sabah Namazlarının arkasına… burada …

Biz ona indirmiş olsaydık diyor..


59-Haşir Suresi 21. Ayet

لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

Lev enzelnâ hâzel Kur’âne alâ cebelil leraeytehû hâşiam mutesaddiam min haşyetillâh, ve tilkel emsâlu nadribuhâ linnâsi leallehum yetefekkerûn.

Eğer bu Kur’an’ı bir dağ üzerine indirmiş olsa idik elbette onu Allah’ın korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün ve Biz o misalleri insanlar için irad ediyoruz, tâ ki düşünüversinler.


Bunu 1. anlamıyla anlamamız gerekir..

Burada şunu bahsediyim..

İlerde bahsedecektik ama önemli bir unsur..

Bana göre ALLAH-U TEALA bütün Mahlukatı yarattığında Hani O meşhur Hadis-i Kutsi varya..


Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” (Acluni, II, 132)

  • Şimdi eğer ALLAH-U TEALA bilinmekliğini istiyorsa.. Yarattığı Mahlukata da bilebilme özelliğini vermesi gerekiyor.. Yoksa buna uymaz..Nasıl bilecek!!!!!

İşte bu bilebilme yeteneğine “bilinç” deniliyor..

  • Bu bilinç, bizim gibi daha şuurlu olarak kabul ettiğimiz mahlukatta da var..

Bilinçli olamadığını düşündüğümüz  ”taş” gibi (ALLAH korkusundan yuvarlanırlar diyor ya) mahlukatta da var.

Onlarda bile bir bilinç varki muhatap alınıyor..


Zaten şöyle bir düşünce var;

ALLAH-U TEALA ilk başta bütün mahlukatı eşit bir konumda yarattı..

******* Fakat mahlukat aynı ”elest meclisi”nde olduğu gibi, bu emirlere uyup uymama konusunda kendi iradeleriyle; kendi konumlarını, kendi aşamalarını belirlediler..*******

Bu konu çok önemli burayı anlarsanız çok şeyi anlarsınız..

Yani ALLAH-U TEALA en başta

  • Sen Taş olacaksın..
  • Sen Melek olacaksın…
  • Sen İnsan olacaksın … demedi…

Deniliyor ki eğer baştan böyle bir ayırım yapsaydı, mahlukata zulüm etmiş olurdu.

Zulümün karşıtı ne ???

Adalet

Adalet; Eşitlik demek

Eşit alma durumu… Yani bütün mahlukatı eşit bir bilinç  düzeyde yarattı.. Ama en başında böyle yarattı.. Ve onları EMİR le muhatap kıldı.. Fakat mahlukat kendi iradesiyle, seçebilirliği ile, o düşünce sistemiyle kendi konumu belirledi..

İşte bu “kalu bela” denilen “elest meclisi” denilen ortamda, sadece insanlık düzeyinde oldu (bunun 2. kez olduğu söyleniliyor).. Yani bir ayrım yapıldı.. Nesneler kendi idrak düzeyini belirlediler.. Kendi konumlarını belirlediler.. İradeleriyle…

Ondan sonra insanlığın kendi içerisinde sıralaması belirlendi..

Bazen şu soruya muhatap olmuşsunuzdur. “Afrika’da  puta tapan bir  ailede dünyaya gelmiş birisi ile, bir islam ülkesinde, bir İslami ailede dünyaya gelmiş birisinin konumu aynı mı? Onun ne suçu vardı???!!!”

İşte cevabı burada gizli..

Ben sizin RABB’ınız değil miyim? diye sorulduğunda…


Bknz. Aşağıdaki Ayetler


7-Araf Suresi 172. Ayet 

وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَنٖى اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلٰى شَهِدْنَا اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِلٖينَ

Ve iz ehaze rabbuke mim benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, elestu birabbikum, gâlû belâ, şehidnâ, en tegûlû yevmel gıyameti innâ kunnâ an hâzâ ğâfilîn.

Ve o zaman ki, Rabbin ademoğullarından, onların sırtlarından zürriyetlerini aldı. Ve onları kendi nefisleri üzerine şahit tuttu. «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» dedi, (onlar da) «Evet» dediler; «Şahidiz». (Bu da) Kıyamet günü, «Biz bundan muhakkak ki gâfiller idik,» demeyesiniz içindir.


Bütün mahlukat bu soruya aynı, eşit bir fırsatta, eşit konumda muhatap olduklarında, hepsi;

  • Bir düşündü!!!
  • Bir analiz etti!!!
  • Bir tahlil etti!!!

Aslında bu tahlildeki, analiz edilişte ki.. *** Kalite ve zamanlama onların, konumunu belirledi..*** 16:56


İşte bizim şuan; neden, nerede, ne zaman hangi şartlarda bu dünyada geldiğimizi o belirledi…

Bunu anlarsanız çok şeyi anlamış olursunuz..

Ama ALLAH-U TEALA oradaki imtihanla sonuca ulaşmadı, işi orada bırakmadı..!!!!

“Hadi birde bu sözünüzün tatbikini yeryüzünde de uygulayın…” dedi..

(Bütün insanlık bakımından)

(Arada bir Adem kısmı var.. Vakit kalırsa 73. Ayette onu da açıklayacağız..)

Aslında biz bu süreci yaşıyoruz.. Bu bağlamda…

Biz bu Ayetten anlıyoruz ki..

Zamanın birinde, ne zaman olduğunu bilmiyoruz.. Zamanın ilk kısımlarında bir yerde

ALLAH U TEALA emanet denilen şeyi.. Teklif ediyor..!!!!

Ama o bilinç düzeyinde olan… (semâvâti vel ardı vel cibâli)

  • semavat,
  • arz
  • ve dağlar

Bunu alamıyorlar üzerlerine; çekiniyorlar.. Fakat ”İnsan” bunu yüklendi. 18:15

İşte insanın üzerindeki yükümlülük bu aslında.


Şimdi burada bazı kelimelere girerek bir şeyleri açıklayacağım…

Burada eba; çekinmek kelimesi var.. Bu çekinme İblis içinde kullanılıyor Kur’an-ı Kerimde.. Ademe secde emri geldiğinde İblis secde yapmıyor biliyorsunuz..


2-Bakara Suresi 34. Ayet

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُوا اِلَّا اِبْلٖيسَ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرٖينَ

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).

Ve meleklere: “Âdem’e secde edin.” dediğimiz zaman İblis hariç, (onlar) hemen secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve kâfirlerden oldu.


Orada ebâ-direndi ve kibirlendi. diyor…

İşlediğimiz ayetteki çekinmek ile; buradaki aynı kökten de olsa, buradaki çekinmenin farklı zihniyette, niyette olduğunu şuradan anlıyoruz.

ve eşfakne-ondan korkup, titredi… Yani korkmasından ötürü bir çekinme var..

İblisin ki nasıl?

İtaatsizliğinden, isyan etmesinden dolayı bir çekinme…

Buradaki eşfakne – Türkçede bir şekliyle kullanılıyor.. Şefkat kelimesi olarak… Şefkat kelimesi burada “Bir şeye duyulan merhamet

Ama burada minhâ diyor. Arapçada bazı zamirler o fiilin anlamını değiştiriyor…

Arapça bilenler için söylüyorum…

Min harfi ceri  kulanılınca anlamını müteaddi yapıyor; yani  fiilin etkisini karşı tarafa geçiriyor… 19:59

Şeytanın çekinmesi, duyduğu acımadan/şefkatten değil.. (Burada güzel bir incelik var..)

Semavat arz ve dağlar ise O emaneti zedelemekten ötürü, o emaneti yerine getirememekten ötürü, ona olan şefkatlerinden dolayı bir çekinme içindeler… Red etmekten dolayı değil.. Ben bu yükü nasıl alırım.. Bunun hakkını nasıl yerine getiririm.. Getiremezsem yazık olur …“Çok değerli bir şey” demesinden dolayı bir çekinme bu…

Aksi olsaydı ALLAH-U TEALA kınardı bu Ayet-i Kerimede..

(…………….)

Farklı görüşler var;

Aslında onlar insanlardan daha bilinçli yani daha hassas bir bilinç seviyesinde değil..

Çünkü şunu demek zorundayız..

Adem’e Secde emri var ya;… Orada Meleklere de Secde edin diyor..

Neden???!

  1. Ruhundan üflediği için
  2. Bütün Esmaları öğrettiği için

Şimdi bunun yapıldığı İnsan çok farklı konumda olduğu için Secde ediliyor… Yani orada aslında İnsana secde edilmiyor.. İnsana verilen, yüklenen o değerlere yapılıyor…

Şimdi o değerler  arz edilirken, ALLAH-U TEALA bunlarla beraber arz ediyor..

Ama sizinde dediğinize katıldığım yer şurada..

İşte; korkup titrediler, Ona zarar vermekten kaçındılar derken…

Burada da belirli bir hassasiyet konumunda bilinçlerinin olduğunun bir ifadesi, çekinmemeleri “ebâ”etmemeleri gerekirdi belki de. Orada haklısınız..


Burada bir ifade daha var… Ve “insan onu yüklendi” diyor..

Bakın burada hamele var… hamele

Türkçedeki hamallık buradan geliyor.

Hammal:Başkalarının yapmadığı/yapamadığı bir işi yapıyor aslında… Yani sen taşıyamıyorsun da, senin taşıyamadığın şeyi (alışkanlığından/yapabilirliğinden  ötürü) o taşıyor..

Hani hafif bir yük için bu kelime kullanılmaz. Demek ki ağır.. Ağırlığını ifade etmek içinde RAB’bim burada yüklendi diyor..

Aslında bu yükün o kadar da ağır olmadığını biz Amener Resulu den biliyoruz..


Bknz.Aşağıdaki Ayet;


2-Bakara Suresi 286. Ayet

لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ, lehâ mâ kesebet ve aleyha mektesebet, rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahtaé’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehû alellezîne min gablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâgate lenâ bih, vağfu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel gavmil kâfirîn.

Allah Teâlâ bir kimseye takatından başkasını teklif buyurmaz. Herkesin kesbettiği kendi lehinedir. Ve iktisab eylediği de kendi aleyhinedir. «Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk ise veya hata ettik ise bizi muaheze buyurma. Ey Rabbimiz! Ve bize, bizden evvelkilere yüklemiş olduğun gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim için kendisine takat bulunmayan bir şey de yükleme. Ve bizden af buyur ve bizim için mağfiret buyur ve bizlere merhamet kıl, Sen bizim mevlâmızsın. Artık kâfirler olan kavim üzerine bizlere nusret ver.»


Yani  o yük, ağır bir yük, kabul.. Ama eğer insana bu teklif edildi ise (Amener Resulu deki kısmı ile)… Bunun kaldırılabilirliği var.

Yani ALLAH (cc) bir kimseye kaldıramayacağı yükü yüklenmesini teklif eder mi? Bu zulüm olurdu hâşâ!

Burada  biraz gayret edin mesajı da var..

Halbuki o yorumlarda da kaldıramayacağı yükü yüklemez derken, “ve siz nefsinizde olanları açıklasanız veya gizleseniz de Allah Teâlâ sizi onunla muhâsebe edecektir.” (Bakara 284) ayetini biraz hafifletmek adına da kullanılmış…YANİ ALLAH (cc) BU 284. AYETİN HÜKMÜNÜ KALDIRDI / HAFİFLETTİ gibi. Ben buna pek katılmıyorum.


2-Bakara Suresi 284. Ayet

لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Lillâhi mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh, feyağfiru limey yeşâu ve yuazzibu mey yeşâé’, vallâhu alâ kulli şey’in gadîr.

Göklerde olanlar da, yerde bulunanlar da bütün Allah’ındır. Ve siz nefsinizde olanları açıklasanız da veya gizleseniz de Allah Teâlâ sizi onunla muhâsebe edecektir. Artık dilediğini mağfiret eder dilediğini de muazzeb kılar ve Allah Teâlâ her şeye pek ziyâde kâdirdir.


Tamam ALLAH’U TEALA bazı hafifletmeler olduğunu söylüyor.. Bunu şu şekliyle anlamak daha mantıklı ALLAH (cc) bir şeyi teklif ediyorsa;

Kaldırılabilirliği var..

Bu kaldırılabilirliği, nasip olursa 73. ayeti açıklarken yapacağız..

Bakara Suresinde de ALLAH U TEALA nın bir desteği bir rahmeti olacağının da bir işareti var.

ALLAH (cc) burada yüklüyor ve Ben size bunu kolaylaştıracağım da diyor.. Biz bunu parantez içinde anlıyoruz..


Her kelimede bir şeyler var, onları eleyerek gitmek istiyorum..

Burada “insan” deniyor, ki bu “cins isim” olarak kullanılmış..

Burada ya bir tek insandan bahsediliyor, “Adem” Hz. Adem (a.s.) olarak, ya da insan cinsi olarak.

Burada bahsediyor..

Peki biz hatırlıyor muyuz bunu?! 24:51

Hatırlayamıyoruz değil mi?

Bunu hatırlayamamamızın sebebi, daha önce açıklamıştık (Bknz.Yukarıda Araf Suresi 172.Ayet -Kalu Bela Ayeti-)

  • Şuan bizim bir bilinç düzeyimiz var. (Dünyadaki bilincimiz)
  • Bilinçaltı düzeyimiz var.. (Cenneteki bilincimiz..)
  • Bir de alt bilinç düzeyimiz var.. (Melekut Alemindeki, latif alemdeki, cennet üstü olan alemdeki bilincimiz..)

Bu; orada cereyan ettiği için bunu hatırlamamız imkansız değil ama çok çok zor..

Çünkü biz daha bilinçaltımıza hakim değiliz.

Daha rüyalarımızın içine giremiyoruz; rüyadayken rüyada olduğumuzu anlayamıyoruz..

Rüyada hakimiyetimiz yok..

Bu geçmişte olanlarla ilgili bir şey..

Ama ALLAH U TEALA bize gaybden haber verme bağlamında bu olayın olduğunu da bize hatırlatıyor..

Biraz ilerleyelim..


İşte bu “emanete” gelelim tekrar..

Emanetin ne olduğu konusunda çeşitli görüşler var demiştim..

  • Bunlardan birisi “akıl” deniyor..

Yani “aklı olmayanın dini yok ” derler ya..

Akıl ALLAH ın mahlukatına nasip ettiği çok büyük bir ikram..

Ve bu akıl bizim tahmin ettiğimizden çok daha değişik unsurları barındırdığı için ve bilinen anlamıyla diğer mahlukatta da o kadar yüksek tecelli etmediği için ,işte ben bu “aklı” emanet olarak sana verdim.. O da bundan sorumludur anlamında..

Bazı müfessirler bu emaneti…

  • Bazısı bunu dini, şeriati hükümler olduğunu ifade etmişler..

Dini emanetleri verdim ; kim ki yapar kurtulur..Kim ki yapmaz azaplandırılır..anlamında anlamıştır..

  • Bazı müfessirler bunun Kur’an-ı Kerim olduğunu ifade etmişler..

59-Haşir suresi 21. ayet (Genel: 59 – İniş: 101 – Alfbetik: 76)

لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

Lev enzelnâ hâzel gur’âne alâ cebelil leraeytehû hâşiam mutesaddiam min haşyetillâh, ve tilkel emsâlu nadribuhâ linnâsi leallehum yetefekkerûn.

Eğer bu Kur’an’ı bir dağ üzerine indirmiş olsa idik elbette onu Allah’ın korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün ve Biz o misalleri insanlar için irad ediyoruz, tâ ki düşünüversinler.


Bunların hepsi doğru ..

Yani Kur’an olduğu o kadar belli ki ,Kur’anın yükümlülüğüyle biz..dinimiz var…

Ve bunun her hükmünü yerine getirmekle yükümlüyüz..

Ve bu dağlara ağır gelmiş..

Ama biz insanlar mükellef tutulmuş..nesinden HÜKÜMLERİNDEN. Ama insanlar zaman içinde bu hakikatinden uzaklaşıp öyle saçma şeylerle uğraşmışlar ki; birara o kadar saçma bir tartışmalar olmuş ki..

Buna şeytan oyunu diyorum..mesela:

Bir zaman Kur’an-ı Kerim mahluk mu değil mi? diye çok ciddi tartışmalar olmuş..

Bir olay anlatayım..ağlarsınız ..

Zamanında Rumlarla yani Bizanslılarla müslümanlar arasında bir savaş yapılmış ..

2 tarafın da esirleri olmuş..

O esirlerin mübadelesi/ değişmesi konusunda bir anlaşma yapılmış..onlar onu verecek onlar onu verecek..

o zaman ki İslam Devleti liderleri gelmişler ..

Karşılarında müslüman esirler..

Dur demişler ilk önce sizi bir imtihan edeceğiz..sonra esaretten kurtaracağız…

Teker teker almışlar,sormuşlar:Kuran mahluk mu değil mi ?söyle bakalım..yani yaratılmış mı yaratılmamış mı?

Adam bilmiyor ki; bu tartışmaya vakıf bile değil..

Ya mahluk diyor ya da değil..Onun için olsa ne , olmasa ne..bilmiyor ki

Kendi görüşlerine uymayanlara. tamam sen git, demişler..

Ve birçok insan esaretten kurtulamamış..

Karşındaki Müslüman ya!nasıl  yaparsın böyle bir şeyi?aynen bugünde öyle devam ediyor..

Hatta Buhari varya Hz. Buhari..İmam Buhari..

İnanılmaz derece yüksek İslam Alimidir..büyük bir Hadis alimi. Sahih-i Buhari diye çok meşhur bir hadis kitabı var..

Hayatının son yıllarında bir yere gidiyor..

Yolculuk yapıyor..O sırada o  Kuran mahluk/mahluk değil tartışması o kadar büyüyor ki..

O zamanın Emiri diyor ki  sorun bakalım mahluk mu kabul ediyor mu değil mi?

Kendisi bu görüşlerden biri hangisi olduğundan emin değilim….önemlide değil..

Bunu söylemediği için ..Demişler ki..Tamam ..onun canına kıymayın …ama onun arkasında namaz kılınmaz..Yediği yenilmez,içtiği içilmez ve selam verilmez diye bir fetva veriliyor..

Ve son yıllarında  tek başına açlıktan ölüyor..28:49Sefaletten ölüyor..

İnsanlık böyle saçma şeylerle uğraşmış..

Ama bizim bildiğimiz bir şey var..

Bu önümüzdeki Kitap herhangi bir kitap değil..

ALLAH ın Kelâm-ı..Kelâm-ı..Yani Sözü..

O anlamda da Tabiki çok büyük bir EMANET..


Ben ise daha farklı bir  şey de izah etmeye çalışacağım:

Şimdi ALLAH U TEALA bütün mahlukatı yarattığında bilinmekliğini Murad etmiyor mu?!!!?

Ediyor..

(…….)( katılımcılaradan birisi meleklerin nefsi yok diye bir katkıda bulunuyor)

Hepsinin aklı var..Ama Hepsinin nefsi yok..

Mesela Meleklerde nefs yok..

Neden?

Bakın Nefs ..

3 Alemden bahsetmiştik..

  1. Melekut Alemi var..Yukardaki üst alem..Latif Alem
  2. Bir altı Cennet Alemi
  3. Bir altıda Arz yani Yeryüzü

Şimdi Ademe Ruh üfürüldüğünde onda Nefs yoktu..

Çünkü bir şeyde Nefs olduğunda zevceynlik vardır..Dişilik-Erkeklik vardır..

O Cennet üstü Alemde Dişilik-Erkeklik yoktur..

Meleklerin cinsiyeti var mı?Dişilik-Erkeklik..

Ademde de o anlamda da yoktu..

Ne zaman ki ona Nefs yüklendi..

Cennete inerken Nefsle beraber indirildi..

Nereden anlıyoruz bunu????!!!!


Bknz .Aşağıdaki Ayeter


4-Nisa suresi 1. Ayet 

 يَا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثٖيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذٖى تَسَاءَلُونَ بِهٖ وَالْاَرْحَامَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقٖيبًا

Yâ eyyuhen nâsuttegû rabbekumullezî halegakum min nefsiv vâhıdetiv ve halega minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîrav ve nisââ, vettegullâhellezî tesâelûne bîhî vel erhâm, innallâhe kâne aleykum ragîbâ.

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.


7-Araf suresi 189. Ayet 

هُوَ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ اِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشّٰیهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفٖيفًا فَمَرَّتْ بِهٖ فَلَمَّا اَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرٖينَ

Huvellezî halegakum min nefsiv vâhıdetiv ve ceale minhâ zevcehâ liyeskune ileyhâ, felemmâ teğaşşâhâ hamelet hamlen hafîfen femerrat bih, felemmâ esgalet deavallâhe rabbehumâ lein âteytenâ sâlihal lenekûnenne mineş şâkirîn.

O, o (Zât-ı Ecell-i Âlâ)dır ki, sizi bir nefisten yaratmıştır ve eşini ondan yapmıştır ki onunla ünsiyette buluna. Vaktâ ki ona mukarenette bulundu, hafif bir yük yüklendi. Bir müddet bununla gidip geldi. O zaman ki, ağırlaştı. Allah Teâlâ’ya, Rablerine dua ettiler ki eğer bize bir sâlih çocuk verir isen andolsunki, biz elbette şakirlerden oluruz.


Ve ondan sonra gelen geçer ve “uskun el cennet” cennete yerleş diyor..


Bknz.


2-Bakara Suresi 35. Ayet 

وَقُلْنَا يَا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمٖينَ

Ve gulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ rağaden haysu şié’tumâ, ve lâ tagrabâ hâzihiş şecerate fetekûnâ minez zâlimîn.

Ve Biz demiştik ki: «Ey Âdem! Sen ve refîkan şu cennette oturun. Dilediğiniz yerlerde onun yemişlerinden bol bol yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın, yoksa ikiniz de zâlimlerden olursunuz.»


Bu Cennette Nefs hükmü var..

Ve işte deniliyor ki..Ademe yani ortama Teklif edilen aslında  “Nefs” bir üstüyle söyleyeceğim..

****Nefsin kaynağı olan Cemâlullah****(daha önceki sohbetlerde ayrıntısıyla açıklandığı için burada kısaca bahsedilecektir.Bknz.Adem Kıssası Sohbeti.)

O alemde bu esma da, ALLAH ın Esmalarından çok cazip bir esma idi.

Ama O na yönelmenin yükümlülüğü de ;Nefs yükümlülüğüydü..

İşte Adem  o yükümlülüğü bir anlamda kabul etti…

Ve Cennete indi..Yada indirildi. 31:28

Bakın burası çok ilginç bir konu..

(….)


*****

İblis,Melekler ve Adem ; Latif Alemdeydi..

İblis secde etmedi..

Ceza olarak ne dendi ? ” in aşağı”..(ihbît)

Aşağı inmiş olması lazım..İndirildi… nereye: bir alt aleme indirildi..

Biz biliyoruz ki bir alt alem Cennet Alemi..

Arada bir şey yok..

Sonrada bir bakıyoruz ki..

Ademle -Şeytan(artık ismi Şeytan oldu) aynı mekanda..

Nerede?? Cennette..

Ya da İblis hatası yüzünden oraya indirildi..

Adem niye orada ?

Demek ki Ayetlerde muhakkak işareti olan..

Ademin bir hatası oldu..bir şey yaptı ki, o da cennete indirildi bir üst alemden !

Sonra Cennette de hata yaptılar..

Yine bir” in” emri..ıhbitû ….orada(cennette) geliyor..


Araf Suresi 24.Ayet

قَالَ اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ

Kâlehbitû ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), ve lekum fîl’ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).

Buyurdu ki: Kimimiz kiminize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde bir müddet yerleşip kalmak ve geçinmek vardır.


Bu sefer hepsine (Adem, Havva ve şeytan) beraber.. Nereye indiriliyor… Arz a indiriliyor..

Bunu çok uzun konuşabiliriz.

Demek ki Adem bir hata yaptı orada..Bir talepte bulundu..

Nefsin yüklenilmesini gerektirecek tercihte bulundu..

Bu da sorumluluk getiriyor..

O şekilde Cennet süreci de devam ediyor..


(………)(katılımcılardan birisi insanın yeryüzüne indirilme süreciyle ilgili bir soru soruyor)

Bakın Subhan olan kim??

-ALLAH

Kullî iradeye sahip olan tek kim :ALLAH .. onun dışında kim ne kadar üstün olursa olsun eksiktir..

Subhan  “Tam” demek , “eksiksiz” demek.

Eksikli olması sonucu olarak insan elbette hata yapacak…bir gün bir yerde…

İşte ALLAH bunu ilmiyle biliyor zaten..

Dolayısıyla hata yapa yapa… Arza inecek zaten..

Melekler bile ilmiyle biliyorlar.

Melekler bakın yeryüzünde kan dökecek,fesat çıkaracak birini mi yaratıyorsun…??!!diyorlar..


2-Bakara suresi 30. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰئِكَةِ اِنّٖى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلٖيفَةً قَالُوا اَتَجْعَلُ فٖيهَا مَنْ يُفْسِدُ فٖيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّٖى اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Ve iz gâle rabbuke lilmelâiketi innî câılun fil ardı halîfeh, gâlû etec’alu fîhâ mey yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâé’, ve nahnu nusebbihu bihamdike ve nugaddisu lek, gâle innî ağlemu mâ lâ tağlemûn.

Yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere «Ben yeryüzünde muhakkak bir halife kılacağım» diye buyurmuştu. Melekler de, «Yeryüzünde fesad çıkaracak, kanlar dökecek kimseyi mi yaratacaksın? Bizler ise Sana hamd ile tesbih eder, Seni takdîs eyleriz» demişlerdi. «Şüphe yok ki sizin bilmeyeceğiniz şeyleri Ben bilirim,» diye buyurmuştur.


Misal var çünkü Cinler misali var..

Cinler bu şeye maruz kaldılar..

Ama hata yaptılar..

Çünkü neden Cinlerde de Nefs var..

Nereden biliyoruz Nefs olduğunu?

Cennet ve Cehennem hayatı onlarda da var..

Cennet ve Cehennem bilin ki Nefsani bir alem.nefislerin ana unsur olduğu bir alem..

Cezanın da-ödülün de olduğu bir ortam..

Burdan biliyoruz ..Görüyormusunuz…Konu ne kadar geniş …

(………..)

Bunu anlarsanız Ruh gibi dolaşırsınız..!!

ALLAH nasip ederse ki vakit daralıyor..Haftaya olur belki..

Zaten bizim dünyaya gelmemizin mantığı bu…

Yaşamamızın gayreti bu..Sizin dediğiniz..Neden sistem kurulmuş..Ne yapmamız gerekiyor..Ana fikri bu…



EMANETİN BAŞKA BİR BOYUTTAN İZAHINI YAPMAYA ÇALIŞACAĞIZ ŞİMDİ:

  • ALLAH U TEALA bilinmekliği Murad ediyor ya… bütün Mahlukata,kendi sıfatlarından veriyor..

En büyüklerini de İnsana veriyor..

Yeryüzünde”Bir Halife” yaratacağım diyor..

Bknz.Aşağıdaki Ayet


2-Bakara suresi 30. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰئِكَةِ اِنّٖى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلٖيفَةً قَالُوا اَتَجْعَلُ فٖيهَا مَنْ يُفْسِدُ فٖيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّٖى اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Ve iz gâle rabbuke lilmelâiketi innî câılun fil ardı halîfeh, gâlû etec’alu fîhâ mey yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâé’, ve nahnu nusebbihu bihamdike ve nugaddisu lek, gâle innî ağlemu mâ lâ tağlemûn.

Yâd et o zamanı ki, Rabbin meleklere «Ben yeryüzünde muhakkak bir halife kılacağım» diye buyurmuştu. Melekler de, «Yeryüzünde fesad çıkaracak, kanlar dökecek kimseyi mi yaratacaksın? Bizler ise Sana hamd ile tesbih eder, Seni takdîs eyleriz» demişlerdi. «Şüphe yok ki sizin bilmeyeceğiniz şeyleri Ben bilirim,» diye buyurmuştur.


İşte bu yüklenilmesi çok ağır bu yükü..

Ancak Halife konusunda olan birisi kaldırabilir..

Biliyorsunuz Esma-ul Hüsnalar vardır..

Biz ALLAH U TEALA yı Zatını anlama konumunda değiliz..

Öyle bir şey bizim hücremizde yok.. 36:42

Biz ALLAH ın zatını anlama konumunda değiliz..

Böyle bir şey bizim hücremizde yok..

Yaratılma süreciyle beraber “kun” emrıyle beraber …

ALLAH U TEALA tüm alemlere Esmalarıyla tecelli ediyor..

Ve bu her eşyada da her türlü mahlukatta da bir şekilde bunun tecellisi var..

Ama bazısında biraz var..bazısında biraz var..

Ama en büyük en fazla tecelli “İnsan”da.

İşte zaten bu yükü kaldırabilecek konumda olan da ancak böyle bir Esma yüklemesine maruz kalan “insan”…

Aynı zamanda ALLAH U TEALA “Ruh”umdan da üfledim.diyor..

İnanılmaz bir “destek” var..İnanılmaz bir şey…

(……)

İşte Arkadaşlar Tamam ..Biz şöyle zayıf mahlukatımız tamam..ama bizde yükleme aslında çok fazla..

Bakın dağlar diyor,arz diyor,sema diyor.. 37:46

Bunlar fiziksel olarak düşünün, dünya mantığıyla düşünün..AMA KALDIRMAYA CESARET EDEMİYOR..

bir kaya düşünün..Ama insan diyor ki “ben kaldırırım”..

Bu zayıf bedenlere rağmen…buna girişiyor..demek ki..

İnsan bir şeylerin farkında..

Ama sonunda da diyor ki Ayette(Ahzab 72.Ayet.);

innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).

İnsan çok çok zalimdir..(ZALUUM” dur)

Bakın burada “ZALİM” DENMİYOR..ZÂLİM ; O anda o işi yapan demek..

“ZALUUM” deniyor ayette ! buna Arapça’da mübalağa-i ism-i fail deniliyor..

zaluum-o zulmetme fiilini  çok çok yapan ve sürekli halde yapan demek.. 38:33(Mübalağa var)

Aynı şekilde ne diyor..!!

cehûlen…

ALLAH U TEALA “câhil ” bile demiyor..

cehuul ;onun mübalağası ..çok çok cahildir..Anlamında..

Burada 2 şey var..

Diyor ki ALLAH U TEALA

  • Eğer bu yükün ağırlığını bilseydi..Bu işe girişmezdi..Bu anlamda zalûmen ve cehûlen;

73.Ayette birleştirdiğimizde göreceğiz ki..

  • Bu EMANETİ yerine getirmeyenler,getiremeyenler zalûmen ve cehûlen;

Çünkü ALLAH U TEALA bir şeyi teklif ettiyse arz ettiyse ;

lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ(Bakara Suresi 286.Ayet)

Onun kaldırılabilirliği var..Ağır …ama kaldırılabilirliği var…

Sadece kendi ile değil burada…..

ALLAH ın bir desteği oluyor.. Sistemin devreye girmesi oluyor..Bazı özel şeylerin desteği..Bununla beraber…

Zaten bazı çünkü zayıf yaratıldığını şuradan biliyoruz..


4-Nisa Suresi 28. Ayet

يُرٖيدُ اللّٰهُ اَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَعٖيفًا

Yurîdullâhu ey yuhaffife ankum, ve huligal insânu daîfâ

Allah Teâlâ sizden hafifletmek ister. Ve insan zayıf olarak yaratılmıştır


Allah  sizden hafifletmek istiyor ..Neyi? Yükü…Ve insan zayıf olarak yaratılmıştır..

Burada İnsana kerramnâ benî âdeme derken..Ademoğlunu  kerem sahibi yarattık derkende ..ekstra yüklemeler olduğunu ifade ediyor..40:11


17-İsra Suresi 70. Ayet

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنٖى اٰدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِى الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلٰى كَثٖيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضٖيلًا

Ve legad kerramnâ benî âdeme ve hamelnâhum fil berri vel bahri ve razagnâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrim mimmen halagnâ tefdîlâ.

Andolsun ki, Biz ademoğullarını mükerrem kıldık ve onları karada ve denizde (nakil vasıtalarına) yükledik ve onları leziz, temiz şeylerden merzûk ettik ve onları mahlûkatımızdan birçokları üzerine ziyâdesiyle üstün kıldık.


Adem Kıssasını geçen sene 6-7 hafta işledik..Ana fikir vardı..

Yani niye bu dünyadasın..??!!

Niye gönderildim?!Niye yaratıldım?!

Soruların cevapları var buralarda..

Bunu anlarsak daha doğru yaşarız..

Dünyaya kaptırıp da gitmeyiz..



Ahzab Suresi 73. Ayet

لِيُعَذِّبَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

Li yuazziballâhul munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâti ve yetûballâhu alel mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

(Bu), Allah’ın münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandırması ve mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah Gafûr’dur , Rahîm’dir.

1. li : için, olsun diye
2. yuazzibe : azap eder
3. allâhu : Allah
4. el munâfikîne : münafık erkekler
5. ve el munâfikâti : ve münafık kadınlar
6. ve el muşrikîne : ve müşrik erkekler
7. ve el muşrikâti : ve müşrik kadınlar
8. ve yetûbe alâ : tövbesini kabul eder
9. allâhu : Allah
10. alâ el mu’minîne : mü’min erkeklere
11. ve el mu’minâti : ve mü’min kadınlar
12. ve kâne allâhu : ve Allah olur, …dır
13. gafûren : mağfiret eden (günahları sevaba çeviren)
14. rahîmen : rahîmdir (Rahîm esması ile tecelli eden)

Li yuazziballâhulALLAH azap edecek

Li nin başında lam (ل‎‎) var .. Bunun sonuç lam (ل‎‎)ı olduğu söyleniyor..

Yani bunun süreç yaşanacak bunun sonucunda demekmiş..
Arapça bilenlere söylüyorum.. Bu lam(ل‎‎) harfinin.. 12 tane farklı anlamı varmış..
Bunun 1-2 tanesi biliniyor..Buna sonuç lamı (ل‎‎) deniliyor..
Yani bunun sonucunde “Summe” gibi
ALLAH azap edecek..

Bak burada ALLAH U TEALANIN isminin bizzat geçmesi.. bu işin şiddetli olduğunu gösteriyor..
Azap edecek…

Kime azap edecek..

  • el munâfikîne ve el munâfikâti (erkek münafıklara ve kadın münafıklara)
  • ve el muşrikîne ve el muşrikâti(erkek müşrakati ve kadın müşrakati)

Neden bu Ayet!!!Bir önceki Ayetin arkasına geliyor..

Onlar diyor ya zalûmen ve cehûlen

Bunun arkasına gelmesi alakasız gibi duruyor ..

İşte ALLAH azap edecek…

Bu EMANET i layıkıyla getirmeyenleri 4 tane grup soyluyor..

2 ye ayırırsak ..cinsiyeti kaldırırsak..

  1. Münafıklara
  2. Müşriklere

Ne yapacakmış?

Azap edecekmiş..

İşte yük öyle ağır ki..

EMANET öyle ağır ki…

Yapamadığın kaldıramadığın takdirde sonucu ne biliyormusunuz ?

Azap

İşte sema,arz,dağlar..birazda bundan çekiniyorlar..

Hep EMANETe kıymetten dolayı çekiniyorlar..

EMANET kıymetli olduğu için layıkıyla yerine getiremeyiz diye..

Hemde neticesinide şey yapıyorlar..

Zaten Adem “ahdini” unuttu.

Yada İsrailoğullarına bir eleştiri var..Bakara suresinde..

Bknz..


Bakara Suresi 100.Ayet

أَوَكُلَّمَا عَاهَدُواْ عَهْداً نَّبَذَهُ فَرِيقٌ مِّنْهُم بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

E ve kullemâ âhedû ahden nebezehû ferîgum minhum, bel ekseruhum lâ yué’minûn.

Ne zaman onlar bir antlaşma yaptılarsa, yine kendilerinden bir grup onu bozmadı mı?

Zaten onların çoğu iman etmez.


İşte Ahdin bu olduğu söyleniyor..

Yani EMANET i yüklendiğinde ..sen EMANET i yükleniyorsun ama gereğini yerine getirecekmisin..!!!???

Tamam getireceğim..

Hadi öyleyse yaşa..dünyada…

O ahdi unuttu..

İşte bu dünyada hatta bunu Adem aleyhisselamla ilgili söylüyor..

O unuttu diyor..

Zaten biz onda azimde bulmadık..


20-Taha suresi 115. ayet (Genel: 20 – İniş: 45 – Alfbetik: 76)

وَلَقَدْ عَهِدْنَا اِلٰى اٰدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِىَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا

Ve legad ahidnâ ilâ âdeme min gablu fenesiye ve lem necid lehû azmâ.

Kasem olsun ki, bundan evvel Âdem’e de tavsiyede bulunmuştuk. O ise unuttu ve O’nun için bir azm bulmadık.


2. kısımlarda da Adem kıssası ilgili bir şey var..

Diyor ki;yetûballâhu ve yetûbe alâ âllâhu-ALLAH

alâ el mu’minîne ve el mu’minâti

Müminlere ve Mümin Kadınlara tövbesini kabul buyuracaktır..


Bakın şöyle demiyor..

Münafıklara ve Müşriklere azap edecek..

Diğerlerini ödüllendirilecektir demiyor..

“Tövbe”lerini kabul edecek..diyor..

*****


Bakara Suresi 36.Ayet

فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ وَقُلْنَا اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍ

Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîhi, ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvvun, ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hînin

Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.


ihbit;inin emri..

İn… bir aşağı in yani..

Konakladığınız yerden inin.. Nasıl?birbirinize düşman olarak.. artık arzda sizin yerleşecek yer var..

Nereye inileceği söyleniyor..

Dünyaya inilecek..

Cennetten bir aşağısına indirilecek..

Bir zamana kadar bir geçim var..

Geçen hafta bunu hatırlarsanız bunu söylemiştik..Belirli bir zamana kadar da bir şey var..

Zamanı belli olmayan ..kıyamet saatine kadar..İşte bu ne olduğunu birazdan anlayacağız..

Adem de RAB bisinden de bazı kelimeler telakki etti,aldı..Burada bir işlem oluyor demek ki..

Ve ALLAH diyor ki ;O nun Tövbesini kabul etti..

Bakın burada ne diyor?

ALLAH Mü’minlerin tövbesini kabul edecektir..diyor..buraya bağlantılı..

(kânallâhu gafûren rahîmâ)

Peki tövbesini kabul etmiş…

Peki “in emri” var..

Sonrada tövbeni kabul ettim diyor..

Peki Ademin Cennette kalması gerekmiyor mu?(Adem ve Havvanın)

Bizim bildiğimiz anlamamızla tövbesi kabul edildi…

Cennette mi kalıyor !!!!?

Hayır ,yere indiriliyor..

Tövbesini kabul ediyor ama affetmiyor!..

***


Bakara Suresi 38.Ayet

قُلْنَا اهْبِطُواْ مِنْهَا جَمِيعاً فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Kulnehbitû minhâ cemîâ, feimmâ yeé’tiyennekum minnî huden femen tebia hudâye felâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn.

Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.


Kulnâhbitû-tekrar inin diyor..İkinci in emri ! tövbe ettikten sonra bir “in emri” daha var!

Demek ki tövbe” Cennette” yapılmış…

Ama bizim bildiğimiz anlamda tövbe değil bu..

Eğer tövbenin kabulu olsaydı..Bizim bildiğimiz anlamda..

Ademin orada devam etmesi  lazımdı..Ama ne oldu? İndi..

Demek ki ALLAH U TEALA başka bir şey Murad etmiş..Başka bir şey var!!!!

Şöyle değerlendirebilirsiniz..

Eğer Ademin orada tövbe etmeseydi de..İblis gibi tövbe etmeseydi..

Yeryüzüne inecekti..Ama Cennete geri-dönüş olmayacaktı..

Dünyada yaşanacak..bitecek.Bir daha oraya çıkma olmayacaktı..

Ama ALLAH U TEALA tövbesini kabul ederek tekrar Cennetin kapısı açıldı…

Ama Kime ? Kimlere?

Bir önceki Ayette ne diyor..innehu huvet tevvâbur rahîm(rahîmu) diyor..


Bakara Suresi 37.Ayet

فَتَلَقَّى آدَمُ مِن رَّبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيم

Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyhi, innehu huvet tevvâbur rahîmu

Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.


Er Rahîm Esması Kimlere Tecelli ediyor..,??

Mü’minlere..

et tevvâbur er rahman demiyor bakın..RAHMAN DEĞİL ; RAHİM!

et tevvâbur rahîm diyor..

Yani Yeryüzünde yaşayın..Size verilen bir EMANET var..

Bu EMANETi tutun..

Tutabilen geri dönecek..ALLAH ın Rahmetiyle…

Rahimiyle..

Yapamayan ne olacak?

İşte 73. Ayetin başı..

Li yuazziballâhul-ALLAH azap edecek…

Kimlere ?

  1. Münafıklara
  2. Müşriklere

Yani diyor ki; ya doğru düzgün  EMANET’i  yerine getirirsin..

Ya da Münafıklar ve Müşrikler olursunuz..Ama Cennete giremezsiniz..Sizin yeriniz belli..

Anlıyor musunuz Adem kıssası neden önemli?

Hikaye gibi dinliyoruz ..Halbuki… biz bunu bilirsek arkadaşlar..

Niye bu süreç işliyor..

Biz Zamanında EMANET verildi bize bunu biliyoruz ama hatırlamıyoruz..

Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» dedi

Belâ dedik..Bir EMANET aldık..

Bunu hatırlatıyor sistem..

******

Bunun Ana fikri var burada


Burada bir kelime daha var..

73.Ayet

kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

ALLAH Gafurdur..Rahimdir diyor orada..

****

İşte Ademin tövbesinin kabul edilmesi… tekrar Cennette kalmasına yaramadı..

Ama söyle bir kapıyı açtı..

Onun sırtında olan zürriyetler olan “biz”ler..

Yeryüzünde yaşama şansı bulduk..Ama bir şekilde geri dönüş olacak..

ALLAH ın tövbesini kabul etmesiyle..daha doğrusu “affetmesiyle”

Ama geri dönebilecekler..

Onun züriyetinden sadece Rahîm Esmasına Tecellisine girebilecek,affa mazhar olabilecek..

Mü’minler..

İşte biz ne kadar bunu bu dünyada belirli bir süre olan “ilâ hîyn”diyor ya belirli bir süreye kadar gerçekleştirebilirsek..

Tabiri caizse “Yırtacağız”

Yapamazsak “azap” edilenlerin sınıfına gireceğiz..

Ve ALLAH U TEALA diyor ki;

Onlara Cehennemde yer mi yok diyor..


29-Ankebut Suresi 68. Ayet 

وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ كَذَّبَ بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُ اَلَيْسَ فٖى جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرٖينَ

Ve men azlemu mimmenifterâ alallâhi keziben ev kezzebe bil haggı lemmâ câeh, eleyse fî cehenneme mesvel lilkâfirîn.

Ve daha zalim kim vardır, o kimseden ki, Allah’a karşı yalan yere iftirada bulunmuştur. Veya kendisine geldiği zaman hak ,şeyi tekzîp etmiştir. Cehennemde kâfirler için bir duracak yer yok mudur?

39-Zumer Suresi 60. Ayet 

وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ تَرَى الَّذٖينَ كَذَبُوا عَلَى اللّٰهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌ اَلَيْسَ فٖى جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْمُتَكَبِّرٖينَ

Ve yevmel gıyâmeti terallezîne kezebû alallâhi vucûhuhum musveddeh, eleyse fî cehenneme mesvel lilmutekebbirîn.

Ve Kıyamet gününde görürsün ki, Allah’a karşı o yalan söylemiş olanların yüzleri kapkara kesilmiştir. Cehennemde kâfirler için bir ikametgâh yok mudur?


ALLAH bizi o tövbenin hakkını yerine getiren ve affa mazhar olan(biz çünkü afla döneceğiz) olanlardan eylesin..

Şunu unutmayalım Bizler aslında birer Ademiz..

Bu sorumluluğu yerine getirenleriz..

ALLAH U TEALA nın merhameti nerede biliyor musunuz?


Bakara Suresi 38.Ayet

قُلْنَا اهْبِطُواْ مِنْهَا جَمِيعاً فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Kulnâhbitû minhâ cemîan, fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûne

Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.


Kim benim hidayetime,hidayetçime tabi olursa diyor …

o olacaktır..diyor

ALLAH U TEALA da bize Rahmet ediyor burada..Hani yükünü kolaylaştırıyor..kendi başımıza bizi bırakmıyor..

Kıyame Suresi 36.ayet

أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى

E yahsebul’insânu en yutreke sudâ(sudân).

İnsan başıboş  bırakılacağını mı zannediyor?


Bizi ALLAH ın hidayet ve hidayetçileriyle de geri dönüşün yollarını bize izah ediyor açıklıyor..

  • İşte elimizdeki Kur’an-ı Kerim o yüzden bir HİDAYET NİMETİ..

  • Peygamberler bir HİDAYET   NİMETİ..

  • Bu hükmü anlamış olan ALLAH ın evliyaları,alimleri,Peygamber varisleri olan birer HİDAYET..

  • ALLAH ın içimize koyduğu hidayet sistemleri(vicdan gibi) birer HİDAYET…


Şems Suresi 8.Ayet

فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا

Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.

Sonra ona(nefsine)  fücurunu ve takvasını ilham etti.


Bütün bunlarla beraber  ALLAH U TEALA ;

bütün insanlığın,bütün Mü’minlerin

bu hidayete tabi olmalarını

ALLAH’a ve Resulune tabi olmalarını,kendilerini düzeltmelerini ve AFFEDİLEREK gerçekten o geri dönüşe- ki  İleyhi Turceun’ a kadar gidiyor- varmalarını nasip etsin (amin).

SADAKALLAHULAZİM