İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).
1.
iz erselnâ
: biz göndermiştik
2.
ileyhim
: onlara
3.
isneyni
: iki
4.
fe
: o zaman, fakat, bunun üzerine
5.
kezzebû-humâ
: ikisini tekzip ettiler, yalanladılar
6.
fe
: o zaman, fakat, bunun üzerine
7.
azzeznâ
: azîz kıldık, güçlendirdik, destekledik
8.
bi
: ile
9.
sâlisin
: üçüncü
10
fe
: o zaman, fakat, bunun üzerine
11
kâlû
: dediler
12
innâ
: muhakkak biz
13
ileykum
: size
14
murselûne
: (gönderilmiş) resûller
” Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: “Muhakkak ki biz, size gönderilmiş resûlleriz.” dediler.
İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilâl ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne).
1.
innâ
: muhakkak ki biz
2.
cealnâ
: kıldık, yaptık
3.
fî a’nâkı-him
: onların boyunlarında
4.
aglâlen
: halkalar, zincirler
5.
fe hiye
: böylece o
6.
ilel ezkâni
: çenelere kadar
7.
fe hum
: böylece onlar
8.
mukmehûne
: başları yukarı kalkık olanlar, başları yukarı kaldırılmış kimseler
“Muhakkak ki Biz, onların boyunlarına, çenelerine kadar halkalar (zincirler) kıldık (geçirdik). Bu sebeple onlar, başları yukarı kaldırılmış olanlardır.”
İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gaybi, fe beşşirhu bi magfiratin ve ecrin kerîm(kerîmin).
1.
innemâ
: fakat, ancak, sadece
2.
tunziru
: uyarırsın
3.
men
: kim, kimse, kişi
4.
ittebea
: tâbî oldu
5.
ez zikre
: zikre
6.
ve haşiye
: ve huşû duydu
7.
er rahmâne
: Rahmân
8.
bi el gaybi
: gaybte
9.
fe
: böylece, o zaman
10
beşşir-hu
: onu müjdele
11
bi magfiretin
: bir mağfiret ile
12
ve ecrin
: ve bir ecir
13
kerîmin
: üstün
” Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân’a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve “kerim ecir” ile müjdele.”
Fe kâlû rabbenâ bâidbeyne esfârinâve zalemû enfusehumfe cealnâhum ehâdîse ve mezzaknâhum kulle mumezzakın, inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûrin.
“Ey Rabbimiz!Seferlerimizin arasını uzaklaştır.“dediler Ve kendi nefislerine zulüm ettiler.Böylece onları ibret alınması için haber yaptık.Şüphesiz bunda çok sabreden ve şükür eden herkes için ibretler vardır.
Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyetun, cennetâni an yemînin ve şimâlin, kulû min rızkı rabbikum veşkurû lehu, beldetun tayyibetun ve rabbun gafûrun.
Gerçekten Sebe Kavminin bulunduğu yerde ibret vardı.Sağlı sollu iki bahçe.Rabbinizin rızkından yeyin ve O’na şükür edin.O ne güzel bir belde,Ve O çok bağışlayıcı bir Rab!