Saffat (15.sohbet) 41.ayet

SOHBETİ DİNLE:


SOHBETİ DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/wK2EcnTA3R8jpo


SAFFAT 41:

أُوْلَئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ ﴿٤١﴾

Ulâike lehum rızkun ma’lûm(ma’lûmun).

1. ulâike : işte onlar
2. lehum : onlar için vardır
3. rizkun : bir rızık
4. ma’lûmun : malûm, bilinen
“İşte onlar; onlar için malûm (bilinen) bir rızık vardır.”

YASİN (4.sohbet)13-15.Ayetler

https://kuransohbeti.com/google23622183ea1246e0.html   google-site-verification: google23622183ea1246e0.html

SOHBETİ DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNK


YASİN 13

وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلاً أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿١٣﴾

Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeti, iz câehâl murselûn(murselûne).

1. vadrıb (ve ıdrıb) meselen : ve örnek, misal ver
2. lehum : onlara
3. meselen : misal, örnek
4. ashâbe : halk
5. el karyeti : karye, şehir, kasaba
6. iz câe-hâ : ona gelmişti
7. el murselûne : (gönderilmiş) resûller

” Ve onlara, o şehrin halkını misal ver. Oraya resûller gelmişti.”


YASİN 14:

إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُم مُّرْسَلُونَ ﴿١٤﴾

İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).

1. iz erselnâ : biz göndermiştik
2. ileyhim : onlara
3. isneyni : iki
4. fe : o zaman, fakat, bunun üzerine
5. kezzebû-humâ : ikisini tekzip ettiler, yalanladılar
6. fe : o zaman, fakat, bunun üzerine
7. azzeznâ : azîz kıldık, güçlendirdik, destekledik
8. bi : ile
9. sâlisin : üçüncü
10 fe : o zaman, fakat, bunun üzerine
11 kâlû : dediler
12 innâ : muhakkak biz
13 ileykum : size
14 murselûne : (gönderilmiş) resûller

” Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: “Muhakkak ki biz, size gönderilmiş resûlleriz.” dediler.


YASİN 16:

قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ ﴿١٥﴾

Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne).

1. kâlû : dediler
2. mâ entum : siz değilsiniz
3. illâ : den başka
4. beşerun : beşer
5. mislu-nâ : bizim gibi
6. ve mâ enzele : ve indirmedi
7. er rahmânu : Rahmân
8. min şey’in : bir şey(den)
9. in … illâ : ancak, sadece
10 entum : siz
11 tekzibûne : tekzip ediyorsunuz, yalan söylüyorsunuz
“Dediler ki: “Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

YASİN (2.Sohbet) 8-11.ayetler

SOHBETİ DİNLE



SOHBETİ DİNLEMEK VE İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK

https://yadi.sk/d/TyXIpW6eruaAX


YASİN 8

إِنَّا جَعَلْنَا فِي أَعْنَاقِهِمْ أَغْلاَلاً فَهِيَ إِلَى الأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ

İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye ilâl ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne).

1. innâ : muhakkak ki biz
2. cealnâ : kıldık, yaptık
3. fî a’nâkı-him : onların boyunlarında
4. aglâlen : halkalar, zincirler
5. fe hiye : böylece o
6. ilel ezkâni  : çenelere kadar
7. fe hum : böylece onlar
8. mukmehûne : başları yukarı kalkık olanlar, başları yukarı kaldırılmış kimseler

“Muhakkak ki Biz, onların boyunlarına, çenelerine kadar halkalar (zincirler) kıldık (geçirdik). Bu sebeple onlar, başları yukarı kaldırılmış olanlardır.”


YASİN 9:

وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ

Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim sedden fe agşeynâhum fe hum lâ yubsırûn(yubsırûne).

1. ve cealnâ : kıldık, yaptık
2. min beyni eydî-him : onların elleri arasından, önlerinden
3. sedden : bir sed
4. ve min halfi-him : ve onların arkalarından
5. sedden : bir sed
6. fe agşeynâ-hum : böylece, artık onları perdeledik, örttük, kuşattık
7. fe hum lâ yubsırûne : böylece, artık onlar görmezler

” Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler.”


YASİN 10:

وَسَوَاء عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

Ve sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).

1. ve sevâun : ve musavidir, eşittir, birdir
2. aleyhim : onlara
3. e : mi
4. enzerte-hum : onları uyardın
5. em : veya, mı
6. lem tunzir-hum : onları uyarmadın
7. lâ yu’minûne : onlar iman etmezler

” Ve onları uyarsan da uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar iman etmezler .”


YASİN 11:

إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ

İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gaybi, fe beşşirhu bi magfiratin ve ecrin kerîm(kerîmin).

1. innemâ : fakat, ancak, sadece
2. tunziru : uyarırsın
3. men : kim, kimse, kişi
4. ittebea : tâbî oldu
5. ez zikre : zikre
6. ve haşiye : ve huşû duydu
7. er rahmâne : Rahmân
8. bi el gaybi : gaybte
9. fe : böylece, o zaman
10 beşşir-hu : onu müjdele
11 bi magfiretin : bir mağfiret ile
12 ve ecrin : ve bir ecir
13 kerîmin : üstün

” Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân’a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve “kerim ecir” ile müjdele.”

SEBE (11.sohbet) 19. AYET “İmanın Yarısı Sabır Yarısı da Şükürdür”#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/LPFWV6XSePkFM


AYET METNİ


Sebe suresi 19. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ اَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا اَنْفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ اَحَادٖيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

Fe kâlû rabbenâ bâidbeyne esfârinâ ve zalemû enfusehum fe cealnâhum ehâdîse ve mezzaknâhum kulle mumezzakın, inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûrin.

“Ey Rabbimiz!Seferlerimizin arasını uzaklaştır.“dediler Ve kendi nefislerine zulüm ettiler.Böylece onları ibret alınması için haber yaptık.Şüphesiz bunda çok sabreden ve şükür eden herkes için ibretler vardır.


SES KAYDININ METNİ:


SEBE (11) 19. AYETTEN İTİBAREN;



Eûzubillâhimineşşeytânirracîym 

Bismillâhir rahmânir rahîm



Sebe Suresine kaldığımız yerden devam ediyoruz..

15-16.Ayetlere biraz bakmıştık…

Hafif baştan alacağım..Devam edeceğim..

Konu bütünlüğünden ayrılmamak için..


34-Sebe suresi 15. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)   

لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ آيَةٌ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٍ وَشِمَالٍ كُلُوا مِن رِّزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ

Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyetun, cennetâni an yemînin ve şimâlin, kulû min rızkı rabbikum veşkurû lehu, beldetun tayyibetun ve rabbun gafûrun.

Gerçekten Sebe Kavminin bulunduğu yerde ibret vardı.Sağlı sollu iki bahçe.Rabbinizin rızkından yeyin ve O’na şükür edin.O ne güzel bir belde,Ve O çok bağışlayıcı bir Rab!


  • lekad:Yemin olsun;
  • kâne;idi/oldu;
  • li sebein:Sebe (halkı) için;
  • fî;İçinde,vardır
  • meskeni-him;onların meskenleri, yerleştikleri yerler.
  • âyetun;bir âyet, ibret,delil
  • cennetân;iki bahçe
  • an yemînin;sağlı
  • ve şimâlin: sollu
  • kulû;yiyin
  • min rızkı;Rızkından
  • rabbi-kum;Rabbinizin
  • veşkurû; ve şüküredin
  • lehu;ona

Rabbim bu nimetleri veriyor ama diyor ki ;

ŞÜKÜR EDİN RABBİNİZE!

TEK iSTENİLEN BU!BAKIN BİR ÜCRET İSTENİLMİYOR.

İBADET TE ÜCRET DEĞİLDİR.

İBADET:KİŞİNİN KENDİ İÇİN YAPTIĞIDIR.

SADECE RABBİMİN İSTEDİĞİ : ŞÜKÜR.

Şükür bir kaç haftadır işliyoruz…

Konu gereği biraz sonra yine değineceğiz , İnşaallah. Okumaya devam et