Liyecziyellezîne âmenû ve amilus sâlihât, ulâike lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm.
Allah’ın, iman edip salih amel işleyenleri mükâfatlandırması için(her şey o kitapta tespit edilmiştir.) İşte onlar için bir bağışlanma ve bereketli bir rızık vardır.
Bir kıyamet olacaktır…Hesap olacaktır…Bu iman edip salih amel işleyenleri mükâfatlandırması için,karşılığını vermesi için olacaktır..
Aslında karşılığını verme için olacaktır..
Bu ayet ,iman edip salih amel işleyenler ile ilgili. Yine karşılığı verilecek ama bugün işleyeceğimiz 5.Ayet, ALLAH’ın Ayetlerini aciz bırakmak için uğraşanlar”la ilgili..
Âyetlerimizi aciz bırakmak için koşanlar ,İşte bunlar için elim murdarlık azabı vardır.
Biliyorsunuz ceza Arapçada hem olumlu anlamda hemde olumsuz anlamda yani hem mükafatlandırma anlamında hemde cezalandırma(Türkçe’deki ceza),azap anlamı vardı..
“âmenû ve amilus sâlihâti/iman edip ,iman ettikleri ölçüde salih amel işleyenler” için bir mükafat vardı.. Bunlar neydi bu;
Mağfiret
Kerim Bir Rızk
Geçen hafta oldukça yoğun işledik bunu.. tesirli ve güzel olduğunu düşünüyorum..
Burada Bayraktar Bayraklı’nın Tefsiri’nde güzel bir şey gördüm…
Bakın” rızgun kerîm” diyor..
Kerîm , Rızk ifadesinin sıfatı..
Bunu Rabbim sıfatlandırmış..
Ama Mağfiret sıfatlı oarak gelmemiş..Olduğu gibi gelmiş.
Bunu Sıfatlandırmaya gerek yok ,diyor..
Mağfiret başlı başına büyük bir şey..
(Bunun sıfatı falan yok,bunun güzelliğine ,önemine binaen olduğunu yapıyor.)
Zaten Af edildiniz mi , Yırttınız !!..
Ama sadece yırtmakla da kalınmıyor,Rabbim üstüne üstlük bir de Rızk veriyor..
O öyle böyle de bir Rızk değil;Kerîm olan ALLAH’ın Kerîm Rızkı…
Yani Cömert olanın müthiş cömertliğini düşünün orada ..
İnanılmaz şeylerle karşılaşılacak,eğer mağfiret olunur ise..
Mağfiret olunmanın şartı da yukarıda geçen âmenû ve amilus sâlihâtı;
Amentü billahi ve melâiketihi, ve kütübihî ve rusülihî…. yani her alanda kabul etmekle beraber, kafanızda onu çok güzel bir halde , HAK olan bir şekilde biçimlendirmelisiniz..
(………………………….)
ALLAH-U TEALA diyor ki; biz Kur’an-ı Kerîmde çeşit çeşit misaller getirdik diyor..
Ve legad darabnâ linnâsi fî hâzel gur’âni min kulli mesel, ve lein cié’tehum biâyetil leyegûlennellezîne keferû in entum illâ mubtılûn.
Andolsun ki biz, bu Kur’an’da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir. Şayet onlara bir mucize getirsen inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Siz ancak bâtıl şeyler ortaya atmaktasınız.
Şimdi Bizim;
ALLAH ın Zatını anlama şansımız yok.Bilgisayarda öyle bir veri hücre yok.(Yapısal olarak MÜMKÜN değil)
Biz sadece gördüklerimizi bile anlayamıyoruz … Gaybî olan Ahireti unsurları tam olarak anlamamız mümkün değil.. Hani bahsettik ya; Cennetin kapısında seviye yükseltme olacak..Akıl seviyesi yani ondan sonra içeri girip anlaşılabilecek..
Yani şu anki aklımızla oralar mümkün değil..Biz büyük hakikatleri nasıl anlayacağız..!!!???
Daraballâhu meselen abdem memlûkel lâ yagdiru alâ şey’iv ve mer razagnâhu minnâ rizgan hasenen fehuve yunfigu minhu sirrav ve cehrâ, hel yestevûn, elhamdu lillâh, bel ekseruhum lâ yağlemûn. Allâh, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile; kendisine güzel rızık verdiğimiz, o rızıktan gizli ve açık harcayan kimseyi misal olarak anlattı. Hiç bunlar bir olurlar mı? Hamd Allah’a mahsustur, fakat çokları bilmezler.
Misal Anlatıyor Öyle bir köle var ki, elinden,dilinden hiçbir şey gelmiyor, öbürüne de ne iş verirsen yapıyor..
Orada ilginç bir misal var..Yani 2 köle de bile böyle olmaz..
Şimdi ALLAH U TEALA yı ,Siz diyor, mahlukatı bile aynı mı tutuyorsunuz..!!!
Rabbim kendi Zatına insanlardan örnek veriyor..Bırakın mahlukatı..
Dolayısıyla ALLAH U TEALA nın Kur’an-ı Kerimde anlatım metodlarından birisi de misallendirmedir zaten..
O anlamda bir sıkıntı yok…
Ama şu var..
Misali veririken dikkatli olmak lazım..!!!
Yani ne neye denk geliyor..!!!!
Bir dikkat etmek gerekir..!!!!!
Misal verilirken ALLAH U TEALA yani kelimeleri çok dikkat etmek gerekir..!!!!!!!!!
Ve huvellezî yebdeul halga summe yuîduhû ve huve ehvenu aleyh, ve lehul meselul ağlâ fis semâvâti vel ard, ve huvel azîzul hakîm.
Önce halkı yaratan, (oldurduktan) sonra da diriltip (hayata) çeviren O’dur. Bu da O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misaller, en bedi sıfatlar O’nundur. O çok güçlüdür, çok üstündür ve hikmet sahibidir.
Evet, onlar için bir Mağfiret vardır ve Kerim Bir Rızk vardır..
Biliyorsunuz AMENU( İman Ettim) demek sadece vardır yoktur demek değil..
Var dedin de..
Nasıl bir ALLAH tahayyül ediyorsun ..?!?!?!
Kafan da Nasıl ?
Zalim mi değil mi?
Kerim mi değil mi?
Kadir mi değil mi?
Kitap ?!
Kitaba inandın ama nasıl bir Kitaba iman ediyorsun..07:13
Eğer gerçekten ALLAH ın bir kitabına olduğuna inanıyorsan ona çok farklı yaklaşman lazım..
Bunun gibi şeyler ..
Bunlara iman etmek te yeterli değil..Buna uygun davranmak lazım…
Madem iman ettin öyleyse yaşa…
İmanın çok yüksek ..ama herkes/herhangi biri gibi yaşıyorsun…
Ya da imanının yükselmeden önceki konumuna göre yaşıyorsun…
Bunlar çok tehlikeli..
İşte eğer öyle yaşadığın takdirde bir olumlu anlam var…Mağfiret anlamında karşılık…
Şimdi bu Ayette de…Bugün İşleyeceğimiz Ayette de diğer kötüler anlatılıyor…
(İyiler/kötüler diye kabaca 2 ye ayırıyorum…Bunlarla ilgili bir çok kelime var da..İyi ve kötü diye kabaca ayırırsak..)
“Vellezîne seav”…Koşanlar… yani, “duranlar” değil,” yürüyenler” değil …Koşanlar ..Neye koşanlar?
“fî âyâtinâ” -Ayetlerimiz konusunda… ama “muâcizîne” Muaciz; aciz bırakan demek..Ama buradaki anlamıyla yeterli değil..”Aciz bırakmaya çalışan” daha uygun bir ifade…
Bu ifadeye yakın bir ifade Bakara Suresinde geçiyor..
Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn.
Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.
Yuhâdiûnallâhe- Arapça tercümelerde “aldatırlar” denebiliyor…Ama aldatırlar doğru bir ifade değil..ALLAH’ı aldatmaya çalışırlar..Yani Arapça karşılığı orada “karşılıklı olarak aldatmaya gayret etme” anlamında bir şey ama, bunu kelimeleri yerine doğru şekilde oturtarak kullanmakta fayda var.. ALLAH ı Aldatmaya çalışırlar..Zaten Sonra devamı geliyor..
ve “mâ yahdeûne” – onlar aldatamazlar diyor..
(Orada Arapça bilenler için söylüyorum. Arada Elif harfi var..ilkinde Mufâale babı,oluyor…
Mufâale babı karşılıklı olarak bir şey yapmaya çalışırlar.. )
Buradada aynı şekilde Sebe Suresi 5. Ayette de, “muâcizîne” yani ALLAH ı “aciz bırakmaya çalışırlar” anlamında..” aciz yaparlar” anlamında değil…
“muaciz”; aciz bırakan demek..Ama koşuyorlarmış buna, yani aşırı bir gayretin ifadesi burada… normal, oldukları gibi durmuyorlar..
Yani” ben bu Ayeti anlamadım ama hafif bir şüphem var ama neyse…” demiyor..
Hayat gayesi haline getirmiş ayetlerle mücadeleyi…
Bugün ülkemizde de var biliyorsunuz..
Ne hikmetse Müslüman olduğu halde insanların bir kısmı, Ayetler üzerine çok ciddi derecede mücadele ediyorlar, şöyledir böyledir diye..Anlamak mümkün değil..
Hani müslüman olmayanları anlıyorsun..
Olanlar da ekstra bir gayret içerisinde… ne mantıkla yapılıyor anlamak mümkün değil..
ALLAH hidayet versin…
Ayetlerimizi aciz bırakmak için koşanlar diyor..
ulâike lehum;Onlar için vardır
Ne vardır?
azâbun min riczin elîm
Şimdi bakın yukarıdakiyle düşünürsek…
Yukarıdaki olumlu,iyi insanlara mağfiret var…
Aşağıdakilere ne var?
Azap var..
Demek ki ;
mağfiretin zıttı azap..
Yani Affetmenin karşılığı affetmemek değil, bakın..
Ceza..azap…
Geçen haftalarda işledik…!!!Ana temayı unutmayalım diye!!!
Emanet var Semaların,Arzın ve Dağların yüklenemediğini… İnsan yükleniyor…
Cennetten sonra da insanlığa, indirilip geri dönmenin gerektirdiği bir yaşam sunuluyor.. Burada geri dönebilmenin şartı..;MAĞFİRET(AF ve MAĞFİRET)
Buna uğrarsanız; yırtıyorsunuz…(tabiri caizse)
Yoksa Af olmama diye bir ara tema yok..
Af olmamanın karşılığı;
AZAP
Yani bakın Bunu şöyle izah edebiliriz..
Şimdi Af olunuyor ..Cenneti düşünün..Cennete giriliyor…
Affedilmeyenler dümdüz betonda oturuyor, değil..
Onlara Eksta bir de Azap var…
Yani arası yok…
(………..) Araftakiler..
O konu şüpheli..Bir ara işleyelim..
Bazıları arada derede kalanlar diyor..(sevabı ve günahı musavi olanlar)
Bazıları da…ilericiler (mukarrebun/sabikun)… hani Vakıa Suresinde var ya; sağcılar solcular..(Ashab-ı Meymene,Ashab-ı Meş’eme)bir de ilericiler.. var ya onlar olduğunu söyleniyor..
Ve mâ kâne linefsin en tué’mine illâ biiznillâh, ve yec’alur ricse alellezîne lâ yağgılûn.
Allâhın izni olmadıkça hiç bir nefs için iman edebilmek yoktur ve akıllarını kullanmayanları O ,pislik içinde bırakır.
Yunus Balığı bakın ne yapıyor arkadaşlar .. Yunus Balığı ne yapar ? yüzer …
Yunus Suresi 100.Ayet… yunus (balığı) yüz !
Aklınızda kalması için…
Aynı zamanda 10 .Sure 100.Ayet ..Çok akılda kalıcı bir Ayet… 10/100
Burada da rics kelimesi geçiyor.. ricse..
ALLAH ın izni olmadıkça hiçbir kimse iman edemez.ALLAH “rics”i o kimselerin üzerine atar.
Şimdi yec’alu – kelimesi var orada. ” CE-A-LE” çok fazla anlama geliyor Arapça’da …
Arapçada kılmak,olmak,yaratmak,etmek,yapmak gibi bir çok anlamı var..
Onların üzerine rics atar.Onları pislik içerisinde bırakıverir gibi.. meallerde var bir çok farklı ifade var
Ana felsefesiyle düşünürsek..
Kime atarmış bu pislikleri kime bulaşırmış?!?!??!
alellezîne lâ yağgılûn – عَلَى الَّذٖينَ لَا يَعْقِلُونَ yani, akletmeyenlere ,akıllarını kullanmayanların üzerine bu oluyor…Bu dünyada..
Bakın ne diyor ??? ALLAH ın izni olmadan hiç bir kimse iman edemez …Ama burada bir sistemi anlatıyor Rabbim ben çok kullanıyorum… bunu..
Akıllarını kullanmasını istiyor …ALLAH U TEALA
Aklını kullanacaksın ..Seni Yarattım diyor .. Sana her türlü mekanizmayı da verdim.. Ama aklını kullanacaksın diyor..
Şimdi “Emanet”i yükledi ya bize .. Emaneti yükledi…Ama Serbest bıraktı bakın..
Şimdi dağlardan aklını kullanmasını istemiyor..
O emrediyor..dağlar da emredileni yapıyor..
Zilzal Suresinde ne diyordu..
Bknz. Aşağıdaki Ayet;
ZİLZÂL Suresi 2.Ayet
وَأَخْرَجَتِ الْأَرْضُ أَثْقَالَهَا
Ve ahrecetil ardu eskâlehâ.
Arz, içindekileri dışarıya çıkarıb attığı
ZİLZÂL Suresi 3.Ayet
وَقَالَ الْإِنسَانُ مَا لَهَا
Ve kâlel insânu mâ lehâ.
Ve insan: “Ne oluyor buna?” dediği zaman.
ZİLZÂL Suresi 4.Ayet
يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا
Yevme izin tuhaddisu ahbârehâ.
Arz, o gün bütün haberlerini anlatır
ZİLZÂL Suresi 5.Ayet
بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا
Bi enne rabbeke ehvâ lehâ.
Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir.
Şimdi Arza gereken o vahy edilene uymak..
Uymama diye bir şansı yok..
Belki evvelde, ilk teklif etme iradesinde bir beklenti oldu ama İnsan yüklendikten sonra emaneti, onlardan o irade kalktı; artık onlara emir var…Emredildiklerini yerine getirirler ..
Ama imtihan sürecinde olan mahlukat olan için; şerefli mahlukat olan insan için artık
“aklını kullanması” …şart
Aklını kullandığın sürece sen doğrulara gitme konumundasın..
Aklını kullanmadığın sürece ne oluyormuş bu Ayete göre Pisliğe bulaşıyorsun..
Pislik sistemin içerisinde var..
Yani ALLAH sana pislik atmıyor aslında..
Öyle bir mekanizma var ki ;
ALLAH U TEALA nın adalet sistemi var ki;
Sen yaptıkların karşılığını buluyorsun..
Yani diyor ki Ayet-i Kerime de sizin başınıza gelenler kendi ellerinizle yaptıklarınızdır..Diyor..
Mâ esâbeke min hasenetin feminallâh, ve mâ esâbeke min seyyietin femin nefsik, ve erselnâke linnâsi rasûlâ, ve kefâ billâhi şehîdâ.
Sana isâbet edenher iyilik Allah’dandır; sana isâbet eden her kötülük ise nefsindendir. İşte seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. (Buna) hakkıyla şâhid olarak ise, Allah yeter!
Bunu eğer doğru anlamazsan kader inancını yanlış anlarsın..
Sabır mekanizmasını yanlış anlarsın..
“ALLAH bana bunu gereksiz yere (haşa) yüklüyor..
Bu İmtihan!!! ben buna sabredeyim dişlerimi sıkıyım..tahammül edeyim “gibi..
ALLAH korusun insanı tehlikelere götürüyor..
Bu Tövbe Suresinin sonlarında var..
Onlar görmezler mi ki diyor ..
Onları senede 1 kez 2 kez fitneyle imtihan ederiz , diyor..
Fakat sonunda ilginç bir ifade var..
Çok güzel yakalamış birisi onu
ama ne tövbe ederler diyor..Ne de “yezzekkerûn” diyor…Akıl almak için düşünürler diyor..
E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merraten ev merrateyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn
Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar.
Madem bize yıllardır anlatıldığı şekilde bir imtihan var..
O zaman niçin Tövbe edecek ki kişi…
Demek ki Tövbe etmesi gereken bir durum var…
… “ya, benim başıma bunlar geldi..Eyvah…Benim hatamla… tövbe etmeliyim” ..
Diyecek bir durum var ..
O imtihan denilen şeyin içerisinde, sebebinde..
Şimdi bunu sen ALLAH’a mal edemezsin..
Çünkü başınıza gelen .. İyi gelen şeyler bendendir..Kötü şeyler senin nefsindendir..diyor..
He bunların hepsi ALLAH’ın kontrolüyle oluyor..ALLAH’ın Bilgisinde oluyor..
Ama fail olarak bilin ki…bu insan…
Yunus Suresi 100.Ayette olduğu gibi” aklını kullanmadığı için üzerine pislik bulaşan” insan..
Bu ,dünyadaki pislik..Yani öyle mekanizmaların içerine girersin ki.. Olayın başında Aklını kullanmadığın için.. sonu nerelere varır…
Mesela, Akıl hastaları birden bire anında delirmiyorlar..Yavaş Yavaş bir şeylerle başlıyor..Vesvese birden bire gelmiyor insanın üzerine..Mantık hatası yapıyor..Orada olayları değerlendirirken Aklını doğru kullanmıyor..Tık, bir şey yanaşıyor.. Orada da aklını kullanmıyor..Yavaş yavaş artık “Dalle” oluyor..Sapıyor hidayetten ..gittiği yerde de neler oluyor neler..
İşte o yüzden ALLAH ın Halifesi konumunda olan insanın her daim aklını kullanan bir konumda olması gerekiyor..
Bugün din yaşanırken bile… bakın…Din yaşanırken bile ,insanların takip ettiği kimseler,takip ettiği sistemler,takip ettikleri cemiyetler,fırkalar,hizbler v.b. var…İşte Rum Suresi 32.Ayete giren ne var ise… bunların içerisinde bileinsanların akıllarını kullanmaları lazım arkadaşlar..
İnnellezîne ferragû dînehum ve kânû şiyeal leste minhum fî şeyé’, innemâ emruhum ilallâhi summe yunebbiuhum bimâ kânû yef’alûn.
Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl(kablu). Ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ
Ey inananlar, inanın Allah’a ve Peygamberine ve Peygamberine indirdiği kitaba ve evvelce inen kitaba ve kim Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe inanmazsa şüphe yok ki doğru yoldan pek uzak kalmış, tamamıyla sapıtmış gitmiştir.
“Ey iman edenler,iman edin” yani bu İMAN SÜRECİ her daim devam ediyor..
Ben iman ettim, iş bitti ,değil..
Bu süreç içerisinde de sen sürekli aklını kulllanmak zorundasın..
Karşına bir şey geldiğinde uygun buna davranmak zorundasın ,ALLAH korusun bir pislik bulaşır..
O pislikle beraber yaşamaya devam edersin..
Düşündüklerini ve yaptıklarını TABİ OLDUKLARININKİLERLE aynı olduğunu zannedersin ,halbuki o seni nerelere götürmüştür..
Ama tekrar söylüyorum..
Müsebbip(Bir şeyin olmasına, yapılmasına sebep olan)olan senin aklını doğru kullanmaman..
Zaten biz bunun imtihanını yaşıyoruz..
İşte bunu yapmazsan ,aklını kullanmazsan, Sebe Sûresindeki 5. Ayette olduğu gibi, bu durum senin…
” pislik kaynaklı azabını”gerektirecek..Fakat içerisinde acı verecek özellikleri olan bir durumla karşılaşacaksın…
Aynı zamanda bu bahsedilenler her ne kadar da ahiretteki bir sahneyi çizse de …
Bütün Ayetlerde göreceğiniz gibi,
Ahireti cezaların mislisi, benzeri ,aynı zamanda bugün insanlarında yaşadıkları..
Mesela bir Hadis-i Şerif var;
Hasud insan cehennemdedir.diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
Hasud;Haset eden,sürekli haset eden anlamına gelir..
Haset eden Cehennemdedir..
Şimdi Ahirete baktığınızda tabi ki Haset eden Cehenneme; karşılığı olarak Cehenneme gidecek..
Ama daha yaşama durumundayken de, dünyada da; Ateşin içinde gibi, (yürek ferahlıyıyla değil de zıttı bir konumunda) yaşıyor anlamına da gelir, bu Hadis-i Şerif aynı zamanda ..
Yani Ateş var içinde haset edenin…
Birilerinin nimetler içerisinde ,ALLAH ın Ona takdir ettiği nimetlerin ,rızkların içerisinde olması, adama ağır geliyor..
İçi yanıyor adamın..
İşte bu Cehennem değil mi?
Yani sadece Ahirette azap değil..
Aynı zamanda bu dünyada yaşarken de azabı yaşıyor..
İşte bu “azaptadır” derken de 5. Ayette
Ayetlerimiz aciz bırakmak için koşanlar;Bu dünyada da rahat olmadıklarını söylüyor..
İç dünyaları rahat değil…Sen onu rahat görüyorsun ama rahat değil..
Zaten bu konuda bir Ayet var.. O çok hoşuma gidiyor..
Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu).
O zâtlardır ki, Allah’ın zikriyle kalpleri mutmain olduğu halde imân etmişlerdir. Haberiniz olsun ki, kalpler ancakAllah’ın zikriyle mutmain olur.
“E lâ” أَلاَ diye başlıyor..
İş bildiğiniz gibi değil yani..Öyle değil..
Kalpler ancak ALLAH ın zikri ile mutmain olur..
E ,şimdi sen ALLAH ı aklına getirmiyorsan,iman edip din haline getirmiyorsan ..
Üstüne üstlük Ayetleri kabul etmiyorsan.. 24:46
Üstüne üstlük bir de onlarla mücadele etme konumunda koşarak yaşıyorsan ..
Kalbinin mütmainliği Nerede?
Yani,gerçek anlamda ALLAH ın zikri ile mütmainlik.
Ha insanlar mutmainmiş gibi gözüküyorlar..
Ne yapıyorlar? Nefslerini tatmin etme yoluna gidiyorlar..
Yani kalp sadece ALLAH ın zikri ile ,O’nunla meşgul olduğu zaman rahatlama konumundayken, insanlar bunu yaşamadıklarında ;o açlığı , dünyevi zevklerle -nefslerini- tatmin etmeye yoluna gidiyorlar ama O da mümkün değil..
Tuzlu su içmek gibi..
E bir gemi kazasından kurtulup ta bir salda,kayıkta olanlar o tuzlu deniz suyunu içiyorlar mı
İçmiyorlar ..Neden?
Onu içtiğinde biraz daha fazla susayacak..
İçtiğinde daha fazla susayacak ölümüne sebep olacak.. Sonu yok…
İşte sonunda ne oluyor arkadaşlar ..
İnsanların dünya nimetleri,dünya değerleri açısından elde etmek için koşuşturup durduklarına, fazlasıyla sahip olanlar ,bakıyorsunuz intihar ediyorlar sonuçta..25:52
İntihar etmemeleri lazım..
Ne güzel dünyevi nimetleri içerisindeler ne güzel yok.ama intihar ediyorlar…
Neden?Tatmin yok ..
Formül de belli.. ALLAH ın zikri olmadan tatmin mümkün değil..
Nefsle de bir yere kadar ondan sonra olmuyor..Sonu yok..Tak intihar ediyorlar..
Bu durum da, ALLAH ın Ayetlerini aciz bırakma durumunda olan insanların haliyeti ruhiyelerinin ,azap içerisinde olduklarının bir göstergesi..
Zeamellezîne keferû el ley yub’asû, gul belâ ve rabbî letub’asunne summe letunebbeunne bimâ amiltum, ve zâlike alallâhi yesîr.
İnkâr edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.”
Ve yestembiûneke ehaggun hû, gul î ve rabbî innehû lehagguv ve mâ entum bimuğcizîn.
“O (azap) gerçek midir?” diye senden haber soruyorlar. De ki: “Evet, Rabbime andolsun ki o elbette gerçektir. Siz (bu konuda Allah’ı) âciz kılacak değilsiniz.”
Ve gâlellezîne keferû lâ teé’tînes sâah, gul belâ ve rabbî leteé’tiyennekum âlimil ğayb, lâ yağzubu anhu misgâlu zerratin fis semâvâti ve lâ fil ardı ve lâ asğaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbim mubîn.
İnkâr edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.”
İşte bunlar biraz evvel bahsettiğim şeyler..
Hemen bana işaret”n hemen Arkadaşlar bütün kelimeler birbiriyle aynı bu Ayetlerin..
Diyor ki;Mesela;
10-Yunus suresi 53. ayet
O (azap) gerçek midir?” diye senden haber soruyorlar. De ki: “Evet, Rabbime andolsun ki o elbette haktır,gerçektir. Siz (bu konuda Allah’ı) âciz kılacak değilsiniz.”
Bak aynı kelimeler…”aciz kılmaya çalışmak” ,
Bu gerçek midir ?sorusuna “Kıyamet olacak ta azap gerçekleşecek” ya Sebe Suresinin ilk Ayetlerinde diyordu ya..
34-Sebe suresi 3. ayet – İnkâr edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.”
Hani söyle bu Kıyamet bizim başımıza ne zaman gelecek diyorlardı ya ..Aynı şey..
Peki kıyamet inkar da bir Ayeti inkar etmek gibi …aynı Kuran Ayetleriyle …İnkar edip onun üzerine mücadele etmek gibi… işte onu soruyor…
64-Tegabun suresi 7. ayette
İnkâr edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a göre kolaydır.”
34-Sebe suresi 3. ayette
İnkâr edenler, “Kıyamet bize kesinkez gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.”
İşte bu 3 Ayette kelimeleri bir araya getirdiğimizde görüyoruz ki bu yalanlama peşinde oldukları Ayet, aynı zamanda yeniden diriliş gerçeği ..
Çünkü bunu red ediyorlar ki, mücadele ediyorlar ki ,aslında bilinç altlarında şu var..
Görmezlikten gelmek istiyorlar..29:30
Kur’an-ı Kerimde ALLAH U TEALA buna Ayet diyorsa, bunu “çok büyük bir gerçeklilik”anlamında söylüyor..
Aslında İnsanların gerçekte inkar edemeyecekleri bir şey ..
Ama neden görmek istemiyorlar..
Çünkü eğer gerçekten Ahiretin ve yeniden dirilmenin ve yeniden Hesabın olduğu gerçek anlamında idrak ederlerse Ona göre yaşamak zorundalar ..
Çünkü O iman olmuş oluyor..Tamam bu böyle demek bu iman oluyor..
“âmenû ve amilus sâlihâti” nerede?
Yok, “âmenû ve amilus sâlihâti” yok !!!??? Salih amel yapmak zorundalar..
Yapacaklarını , yapmaları gerekenleri bir düşünsenize ! nefslerine ne kadar ağır geliyor..
Vesteînû bis sabri ves salâh, ve innehâ lekebîratun illâ alel hâşiîn.
Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.
Psikolojide bu yadsıma inkar etme yansıtma gibi savunma mekanızmaları var..
Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?
Bu bana hemen şeyi çağrıştırdı.
ÂLİ İMRÂN-18.AYET çağrıştırdı.
(Aklınızdada olsun… böyle bir Ayet ÇAĞRIŞTI..” ya, şurada da şöyle birşey geçiyordu” dedin.Oraya hemen bakın,ertelemeyin… muhakkak orada bir işaret var..)
Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve vel melâiketu ve ulul ılmi gâimem bil gıst, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm.
Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O’ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O’ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz’dir, Hakîm’dir.
Bundada ALLAH ŞAHİTTİR; Şehidallâhu
Bundan önceki ayette görme fiili vardı ..
Görürler ..Bunda da şahit olma var..
Neye Şahit?
ALLAH ,kendisinden başka İlah olmadığına şahittir.
Bakın ALLAH kendi kendine şahit.
Kendisinden başka İlah olmadığına şahit ..
Bu çok müthiş bir değer yani bizi etkiliyor..
Ama ne diyor..??!!
“vel melâiketu”-Melekler de şahit
Bitmiyor..
“ve ulul ılmi”-İlim erbabı,ilim sahibi olanlarda buna şahitmiş..
Neye Şahit?
ALLAH ın kendisinden başka İlah olmadığına Şahitlermiş..
Ama nasıl ilim sahibleri — (Sıfat gibi var)
“gâimen bil gıst”- adalet üzerine kaim olan ilim erbabı
Yani her türlü İlim erbabı değil yani öyle bir ilim erbabı ki;
“Hak üzerine kıyamda duran ilim sahipleri”…bunlar Şahit..
Bakın şahitlikle – görmek, birbirine yakın kavramlar ..Bir şeye şahit oldu diyoruz..Bir şeyi gördü diyoruz..Ama Şahitlik görmeyi daha kapsayan bir kavram…
Çünkü şahitlik bakın sesle de olabilir..
Görme özürlü bir insan mahkemede şahi olabilir…Duydum diyebilir..
Ya da hissederek te şahitlik olur..
Ne görüyor ..Ne işitiyor ..Ama hissediyor …(35:30)
Bakın başka duyularlada Şahitlik olabilir…Daha kapsamlı bir anlayıştır. Şahitlik..
Çünkü neden burada daha genel bir şeyler ifade etmiş Şahitlik kısmıyla ..
En başta ALLAH ın KENDİSİNE kendisinden başka İLAH olmadığına Şahitlik var.
Burada görmek fiili hafif kalırdı..
Burada görürler derken (Sebe Suresi 6. Ayet) kendilerine ilim verilenler …
Görmeyi şöylede açıklayabiliriz;
Hikmetlerini anlamak da diyebiliriz bunu..Aynel Yakin konumuyla…
Şimdi Hikmetleriyle anlamak ne demek? Onu izah etmeye Çalışalım İnşaallah.
Bir Ayet daha var..Bu Ayet te çok okunanlardan birisidir..(Kendi aramızda arkadaşlarla sohbet ederken bu Ayeti çok dile getiririz , çok faydalınırız..)
Kemâ erselnâ fîkum rasûlem minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hıkmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû tağlemûn.
Nitekim kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran(temizleyen), size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.
Başındaki Besmeleyi almıyorum.Besmele de Fatihanın özeti !
Fatihanın başlangıcına El Hamd… dersek ;
El hamdu lillâhi rabbil âlemîn.
Er rahmânir rahîm.
Mâliki yevmid dîn.
3 tane Ayet var aslında..
HAMD ı anlatıyor.
RAHMAN & RAHİM anlatıyor.
Bu yaşadıklarınız gerçek değil.İmtihandasınız 1 gün karşınıza çıkacak denilen DİN GÜNÜNÜ anlatıyor.
diğerleri (Fatiha’nın diğer 3 ayeti) zaten Dua ;
Ne yapman gerektiğini ip uçlarını veriyor.
Ama sistemi, realiteyi, gerçeği anlatan topu topu 3 tane.
Basite almıyorum.
Ne kadar konsantre olduğunu söylüyorum..
İşte Kitabın bu öğretmek istediği Ana fikir bu 3 ü işte ..
Peygamber Efendimizin sallallahu aleyhi ve sellemin anlatmaya çalıştığı bu..
Ayetleri öğretiyor… tek tek… sen yaşayarak ne yapıyorsun… temizleniyorsun…
Sonra kitabı/bütününü öğretiyor ..
Ana mantığı Kur’anın genelini öğretiyor..
Ve ne yapıyor..?!
“vel hıkmete”- Hikmeti öğretiyor..
Yani sen bu sefer kitabın temelini anlamaya başladıktan sonra, artık işin arka kısmını,derinlerini,inceliklerini yani hikmetlerini anlamaya başlıyorsun..
Aynel Yakin iman gibi , sanki görerek, hikmetlerini anlamaya başlıyorsun..
Bu 3uncu aşama idi…
Bu da yetmiyor …
“yuallimukum”- size öğretiyor…neleri ?
“mâ lem tekûnû tağlemûn”- sizin bilmediğiniz, bilemeyeceğiniz şeyleri size öğretiyor..
Bu da işte size Sırrani kısımlar ..
İşte gerek bu hikmet boyutunda gerekse ondan sonraki gelen boyutlarla ilim verilmiş oluyor..
“ulul elbab” oluyor..
Gayret kişinin kendisinden ama ..
AZİZUL HAKİM OLAN ALLAH tarafından da kendisine bu veriliyor..
Kendisi de Neyi görmüş oluyor..
İşte Sebe Suresinde geçtiği gibi, görüyor ki Peygambere( s.av.) indirilen Rabbisi tarafından indirilen şeyin Hak olduğunu görüyor.
Burada bir ifadeler daha var onu söyleyeceğim..
Bakın bu işlediğimiz 6. Ayette
Ne diyor sonunda bakın..
El Aziz & El Hamid diye 2 Esma geçiyor.
ve yehdî ilâ sırâtıl azîzil hamîd
azîz ve hamîd olanın yoluna iletiyor bu..
Yani Siz bu Rabbinden indirilenin Hak Olduğunu anlayıp bunun üzerine gayret edip yaşadığınız takdirde bu Kur’an-ı Kerim seni bir Sırata götürüyor..(Fatiha Suresi 6. Ayet:- İhdinas sırâtal mustegîm. )
“sırâtal mustegîm”e götürüyor.. O yol da seni alıp götürüyor zaten ..
Allah, şehâdet (şahitlik) etti: Muhakkak ki O’ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O’ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz’dir, Hakîm’dir.
Kur’an-ın içinde gezinelim arkadaşlar bir oraya bir buraya ..
Burada ne diyor ;
azîzul hakîm;
Sebe’de ne diyordu ?
azîzil hamîd
Azîz ortak olmak şartı ile burada Esmada bir farklılık var..(El-Hakim ve El-Hamid)
Neden? Çünkü:
“Şehidallâhu”daki konu, çok konsantre yani :”Amentü billahi” kısmı….Yani ALLAH’a İMAN kısmı ..
Kendisinden başka İlah olmadığında Kendisi ve Melekler Şahit ya Amentü billah kısmı..
O yüzden “azîzul hakîm” ; sisteme bir hakimiyet var..
Ama Sebe suresindeki Amentu kütübihî- Kitaplara iman kısmı gibi..
İşte o zamanda burada açıklanan götürdüğü yer ne oluyor..
“El-Azîz” ortak kalmak şartıyla “El-Hamid”e götürüyor..
( Bir izahat : El-Hamid ne demek ?..
El Hamid ; Çoğu Esma-ul Hüsna Kitabında görürsünüz ..”Hamde/ Övülmeye layık olunan” olarak geçiyor..
Ama Arapça bilenler bilir ki burada fâil olan ALLAH.
Ama “Övülmeye layık olan, İnsanların O’nu sürekli övdüğü” denirse ,burada fâil” kul” oluyor, mahlukat oluyor..
Arapça kökenine bu uygun değil..Peki ikisinin birleştiği yer neresi ??
ALLAH U TEALA bütün sistemi ,bütün mahlukatı, içerisinde sürekli tecelli eden övme mekanizmalarıyla, yüksek övgüye değer şeylerle yaratıyor..
Bunu anlayan mahlukat ta O’ nu Hamd ediyor,övüyor sürekli olarak..
İŞTE EL-HAMİYD ‘İN MANASINA UYGUN BİR TANIM…
Şimdi ALLAH ın fail olduğunu bir şekilde dile getirmek zorundasın..
ALLAH Hamd konusunda nasıl fail?
Yarattığı herşeyde Hamdla, övgüyle yaratıyor sürekli olarak..
İnsan hamd kunusunda nasıl fail :
Bunu anlayan mahlukat ta O’ nu Hamd ediyor,övüyor sürekli olarak..)
Dolayısıyla kitaplara iman konusu vardı ya Sebe’ de.
Resulune(s.a.v.) ALLAH’tan gelenin Hak olduğu ve bunu ALLAH ın yoluna götürdüğünü bilen ve o uğurda sürekli çalışan, didinen insan ; ALLAH’ ın El AZİZ olduğunu bilmesiyle beraber Hamd eden konumuna gelir. 46:00
Sürekli olarak “Aman Ya Rabbi bu nasıl kitap,Aman Ya Rabi bu nasıl Sistem !” diyerek ALLAH’ı, Kitabı vasıtasıyla över..Ya da Kitaptan öğrendikleriyle över…
Şimdi böyle olan bir insan, sürekli öven bir insan..
ALLAH’ ın Ayetleriyle mücadele eder mi hiç ?…tam tersine ..
İşte diyor ki O yüzden kendilerine ilim verilenler diyor…
Bunun böyle olduğunu bilirler ..
Hikmetleriyle de bilirler..
Ve bu Kitabın götürdüğü yer ise :
El Aziz ( Yüce olan Yenilmesi mümkün olmayan) ve
El- Hamid ( övgüyle Yaratan ve övgüye layık olan ) ALLAH idraki…
Burada da Kur’anın mucizliği var..
Muciz ne demek?
Mucizeleri olan , acizlikte bırakan , aczeden demek..
Kendi acizliğini anlamayanlar ne yapıyor biliyor musunuz?
Acz etmeye çalışıyor..Ayetleri..
Diyor ya yukardaki Ayette (Sebe Suresi 5.Ayet)
Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne;Ayetlerimizi aciz bırakmak için uğraşırlar diyor..
Diğer tarafta ise…
Kur’ana yönelip “amentü bi kutubihi” (kitaplara imanı) doğru düzgün yaşamak amacıyla Ayetlere giren ;(bunu yaşayıp,yaşantıma geçirip te temizleneyim..) diyen ;
Sonra kitabın tamamına yönelen..
Bunu yaşadıktan sonra Hikmetlerine ALLAH ın izniyle gidenler ,
işte bu içindekileri hak olan kitabın, yenilmesi mümkün olmayan ;tam tersine acizlikte bırakan, pek yüce bir güç tarafından indirildiğine iman ederler ve ALLAH ı överler…
Götürdüğü yer burası…
Aynı zamanda ne oluyor biliyor musunuz?
Bir sistem var burada …Aziz Yüce ya…
kendisine doğru yönelenleri de Yüceltiyor..
Hani Bu Hristiyanların Ermişlerine “Saint “derler..”Aziz” derler yani..
Saint Joseph gibi isimleri vardır onların..Saint Petersburg Kilisesi var..
Saint -Aziz demek..
ALLAH yüceltiyor.. O zamanda Hak din olduğunu düşünün ..
(ALLAH inancının ve kitapların Hak olduğu zamanlarda… Onun da aslında ismi İSLAM o zamanlarda …Bozulduktan sonra ismi HRİSTİYANLIK ..)
O kadar ALLAH a yöneliyorlar ki ;Aziz olan ALLAH a yöneliyorlar ki ALLAH ta onları Aziz kılıyor..
Yani bunu Kur’ana endekslersek ..Ayet diyor ya;
Kul Yüce olanın indirdiği Kuran ‘a yöneliyor
Kur’an da kişileri yükseltiyor..
Yükselenler de ; Kur’anın yüceliğini görüyor..
Yani bir gayret var öncelikli..
Hidayet neydi?
Kulun gayreti üzerine, ALLAH ın cevap vermesi; mislileriyle Ona yönelmesi..
Şimdi Kul Kur’ana yöneldiğinde yaşamaya çalıştığında anlamaya çalıştığında…
El-Aziz’in Yüce olanın Sırati mustakiminde olma gayretinde oluyor…Çünkü Hak olan kitap O’nun Sırat’ına ; o’nun “Sırat-ı müstakim”ine götürüyor.
ALLAH TA ONU YÜCELTİYOR İŞTE..
Yani ALLAH Azizdir..Aziz ediyor..Aziz olan da görüyor..
İşte bu Ayetin başındaki
Ve yerellezîne ûtûl ılme derken; kendilerine ilim verilenler görüyor derken bu var..
Çift yönlü bir ilişki var..
Görüyor musunuz? Arkadaşlar bakın ..
Elimiz bir ordaydı bir ordaydı..
Bugünde dikkat ettiniz mi?
Hem Sebe 3. Ayette hemde buradaki ayette ortak kelimeler var ..”burada bunu demiş ;ama bak burada şunu söylememiş..Burada bunu demiş” diyoruz..
Kur’an kendi içinde ne kadar nasıl bir bütün görüyor musunuz?
Bugün Kuran Okunmuyor…
Okunuyor ama yüzünden okunuyor..manası okunmuyor…
Manası okunuyor ama derinlerine girilmiyor..
Giriliyor ama ” bir şurda var ..bir de burada var” denerek kitabın bütününe bakılmıyor..
Ama ALLAH U TEALA nın kitabında bunlar var..
Sağına soluna baktığınızda işin içine girdiğinizde bu güzellikleri görebiliyorsunuz..
Ama o açıdan eliniz gelsin gitsin ,birşey yapsın ..
Ve bunu yapmak için çok ta ilim gerekmiyor..
Gerçekten de gerekmiyor..
Biraz aşina olmak yeterli oluyor… sohbetin başında ettiğim Duada ne vardı..??