“SEBE (10.sohbet) 14-18.AYETLER/ (ktpçk-19)”

AYET METİNLERİ


34-Sebe suresi 14. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلٰى مَوْتِهٖ اِلَّا دَابَّةُ الْاَرْضِ تَاْكُلُ مِنْسَاَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ اَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِى الْعَذَابِ الْمُهٖينِ

Felemmâ gadaynâ aleyhil mevte mâ dellehum alâ mevtihî illâ dâbbetul ardı teé’kulu minseeteh, felemmâ harra tebeyyenetil cinnu el lev kânû yağlemûnel ğaybe mâ lebisû fil azâbil muhîn.

Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.

34-Sebe suresi 15. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

لَقَدْ كَانَ لِسَبَاٍ فٖى مَسْكَنِهِمْ اٰيَةٌ جَنَّتَانِ عَنْ يَمٖينٍ وَشِمَالٍ كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ

Legad kâne lisebein fî meskenihim âyeh, cennetâni ay yemîniv ve şimâl, kulû mir rizgı rabbikum veşkurû leh, beldetun tayyibetuv ve rabbun ğafûr.

Andolsun, Sebe’ halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.

34-Sebe suresi 16. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

فَاَعْرَضُوا فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَىْ اُكُلٍ خَمْطٍ وَاَثْلٍ وَشَیْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَلٖيلٍ

Feağradû feerselnâ aleyhim seylel arimi ve beddelnâhum bicenneteyhim cenneteyni zevâtey ukulin hamtıv ve esliv ve şey’im min sidrin galîl.

Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.

34-Sebe suresi 17. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِمَا كَفَرُوا وَهَلْ نُجَازٖى اِلَّا الْكَفُورَ

Zâlike cezeynâhum bimâ keferû, ve hel nucâzî illel kefûr.

Nimetlere karşı nankörlük etmeleri sebebiyle onları işte böyle cezalandırdık. Biz (bu şekilde) ancak nankörleri cezalandırırız.

34-Sebe suresi 18. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّتٖى بَارَكْنَا فٖيهَا قُرًى ظَاهِرَةً وَقَدَّرْنَا فٖيهَا السَّيْرَ سٖيرُوا فٖيهَا لَيَالِىَ وَاَيَّامًا اٰمِنٖينَ

Ve cealnâ beynehum ve beynel guralletî bâraknâ fîhâ guran zâhiratev ve gaddernâ fîhes seyr, sîrû fîhâ leyâliye ve eyyâmen âminîn.

Sebe’ halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri diğerinden) görülen kentler oluşturduk. Oralarda gidiş gelişi belirledik (seyahati kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: “Oralarda gece gündüz güvenlik içinde dolaşın.”


SES KAYDININ METNİ


SEBE 10:14. AYETTEN İTİBAREN;


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym 

Bismillâhir rahmânir rahîm


Bugün 14. Ayetten itibaren devam edeceğiz.İnşaallah.

Önceki Ayetlerde Munîblik Konusu geçmişti. ALLAH’A YÖNELMEYLE İLGİLİ.

ALLAH-U TEALA Munîb olan,ALLAH’a Sürekli Yönelme Halinde olan;

İnsanlar için baktıkları her yerde, bir İşaret,Ayet,Delil bulup...Buda onu güzel yerlere götüreceğini işareti vardı..

Buna misal olarak 2 Özel Kul,Peygamberler veriliyordu;

  1. Hz. Davud(a.s.)
  2. Hz. Süleyman(a.s.)

Ve de sonlarına doğruda, Ey Davud Ailesi!Şükür haliyle/moduyla çalışın diye bir öğüt vardı.


34-Sebe Suresi 13. Ayet 

يَعْمَلُونَ لَهُ مَا يَشَاء مِن مَّحَارِيبَ وَتَمَاثِيلَ وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ وَقُدُورٍ رَّاسِيَاتٍ اعْمَلُوا آلَ دَاوُودَ شُكْرًا وَقَلِيلٌ مِّنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ

Ya’melûne lehu mâ yeşâu min mehârîbe ve temâsîle ve cifânin kel cevâbi ve kudûrin râsiyâtin, i’melû âle dâvûde şukrân, ve kalîlun min ibâdiyeş şekûru.

Onun için pek yüksek binalardan ve timsallerden ve büyük havuzlar gibi çanaklardan ve sabit sabit kazanlardan ne isterse (onu) yapıverirlerdi.Ey Dâvud Ailesi! Şükür imal edin/şükrederek çalışın ve benim kullarımdan şükreden azdır.


Şimdi burada geçen hafta işledik..

bir-iki yeri eksik kalmış.. . Tamamlayalım diyelim daha güzel olur..

Sohbetten sonra değerlendiriyoruz,kritik ediyoruz… Tamamlayıcı gibi oluyor,güzel oluyor..

1.si ALLAH-U TEALA , Hz.Davud’a(a.s.) ve Hz. Süleyman’a(a.s.) övgüde bulunuyordu…

Ama en büyük övgüyü de kim Hak ediyor?

Hz. Peygamber Efendimiz  Hz. Muhammed (s.a.v)….

Muhammed:Çok çok övülmüş anlamına geliyordu..hamd kelimesinden…Bunu söylemiştik….

Bu ALLAH-U TEALA nın hangi Esmasıyla oluyordu?

“El -Hamîd” … Hamîd Esması.

 

Bunu neden özellikle vurgulamak istedim..

Bir kaç hafta evvel  Hamid Esması’nı söylemiştik..


Bu esmanın manası bazı kitaplarda biraz farklı anlatılmış…Hemen hemen herkes aynı şeyi söylemiş..(Övgüye layık olan )olarak söylenmiş… Amenna,Övgüye en layık olan ALLAH’tır.)


Ancak Esmaların bu kelimerinin içeriğine de dikkat etmek lazım..

Hamîd: Hamd eden demektir.

Bu Kimin Esması?

ALLAH’ın Esması.. demek ki fâil ,yani o eylemi gerçekleştiren ALLAH.

Yani Hamid olan ALLAH.

Yani Öven ALLAH.

yani esma bazında söylersek bu hamdetme fiiliyatını gerçekleştiren -ilk aşamada -mahlukat değil..

Mahlukatı yaratan ALLAH…

İşte İnsanlar bunu anlamıyor.

Mahlukattan bakarsan tamam “Hamda layık O”.  O’nu övmesi lazım.

Peki ALLAH nasıl Hamîd oluyor?

ALLAH  da Hamd ediyor yani.

Yarattığı herşeyi Hamd unsurlarıyla yaratıyor..övgüye değer unsurlarla yaratıyor,övgüyle yaratıyor;

ve de mahlukatından övgüye layık olanlarını bizzat övüyor..

Hamd etmesi anlaşılmadığı için bu durum olmuş..

 

“Hamd”a bizim anlayacağımız manada “Övmek” dersek..

Şükür etmek demiyorum bakın..

Övmek dersek  ALLAH da övüyor…Kimi Övüyor ? Hz. Muhammed’i (s.a.v.) övüyor…

Muhammed” kelimesini özellikle söylüyorum ki..Çok Çok Övülmüş demek…

işte Kuran-ı kerim’de de ALLAH , Hz. Muhammed’i övüyor.Kuran la övüyor…

NASIL ?…

Geçen hafta hangi örneği vermiştik…

Hz. Davud’a (a.s.) Bir Fazilet verdik diyordu.

( وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ مِنَّا فَضْلًا / Ve lekad âteynâ dâvûde minnâ fadlen)

Hz.Davud’u Övüyor..

Ama Peygamber Efendimiz(s.a.v.) daha çok övgüye layık..  04:59

Onu da başka bir Ayet-i Kerimede;

sana ALLAH’IN FAZLI büyük oldu…

(Bknz.Nisa 113.Ayet: وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا  / Ve kâne fadlullâhi aleyke azîmen)

diyerek övüyor.

ALLAH’ın Fazlı..

 (Sebe 10.Ayette)Hz.Davud için” Bir Fazilet” diyor..

Burada(Nisa 113.Ayette) ALLAH’ın Fazileti diyor..Birde Azim Eklenerek..

Yani daha kuvvetli bir ifade ile ,Rabbim kendi ismini de ilave ederek,bir de sıfat ilave ederek Hz.Muhammed’i (s.a.v.) övüyor…

ALLAH-U TEALA ‘nın “El Hamid” İsminin Tecellisinin Kuran’daki tezahürünü görüyoruz burada.

Onu özellikle söylemek istedim..


Not aldığım şeylerden birisi de;

Bakın Hz. Davud’a verilen Faziletleri  öğreniyoruz , Daha sonra Hz. Süleyman ‘a (a.s.).

Ama görüyoruz ki,Hz. Süleyman(a.s.) verilen mülkiyet,Hz. Davud(a.s.)dan çok fazla..

Hatta, Hz.Süleyman(a.s.),Hz. Davud’a(a.s.) nimet olarak veriliyor..


Biz Süleymanı ona bahşettik diyor..hibe ettik..”vehebnâ” diyor..


38 – Sad Suresi 30. Ayet 

وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ

Ve vehebnâ li dâvûde suleymâne, ni’mel abdu, innehû evvâbun.

Biz Davud’a (oğul olarak) Süleyman’ı bahşettik. O, ne güzel bir kuldu! O, her zaman bize yönelirdi.


Yani Mülkünün daha fazla olduğunu anlıyoruz..


Bir de geçen hafta söylemiştik , Hz. Davud’un(a.s.) büyük özelliklerinden olan Davalara kolay çözüm getirme özelliği ,hüküm getirme özelliğinden daha üstününü, Hz. Süleyman daha çocuk yaştayken yapıyor.. Ve Bu Ayetlerde de geçiyor..(Bknz. Enbiya 78-79.Ayetlere)

Enbiya 78- .Dâvud  ve Süleyman , bir kavmin koyunlarının gece (çobansız olarak) içinde yayılıp otladığı ekinler hakkında hüküm veriyorlardı. Ve Biz, onların hükmüne şahittik.

Enbiya 79- .Böylece onu (bu hükmü), Süleyman’a anlattık/fehmettirdik. Ve hepsine hikmet ve ilim verdik. Dâvud ’la beraber tesbih eden dağları ve kuşları musahhar (emrine amade) kıldık. Ve (bunları) yapan, Biziz.


Tefsirlerde Bir Yorum vardı;

Hz.Davud (a.s.) ,Beytül Makdis ‘in yapımına başlıyor..(bugün Kudüs’te biliyorsunuz.O Kavramlar hep karışmış, o bölgeye Mescid-i Aksa deniliyor ..Süleyman Mabedi deniliyor..Kubbet-üs Sahra deniliyor..Orası bir Mıntıka,Onun genel ismi ise Beytül Makdis.)

Ama bir türlü biteremiyor..

Rabbi’ne serzenişte bulunuyor..


Ya Rabbi, Ben bunu bitiremiyecek miyim ? diyor.(Yaşıda geliyor)

-Diyor ki:Onu senin oğlun Süleymana nasip edeceğim diyor.

-Bunun hikmetini soruyor?

-Çünkü Sen çok kan akıttın.

-Ya Rabbi!Ben Senin “kelimetullahının  yayılması”için kan akıttım diyor.

-Olsun diyor.Onlar benim Kullarımdı diyor.


Şimdi çok ilginç!!!

Hz. Süleyman’ın(a.s.) yaşantısına bakıyorsunuz..

İnsanlardan,cinlerden,kuşlardan müteşekkil bir ordu var..

Ama bakıyorsunuz!

Kuran-ı Kerimde  savaş sahneleri pek fazla yer almıyor..

Hz. Davud (a.s.)ilgili savaş sahnesi var..Biliyorsunuz..

Hani Calutla olan,diğerleriyle beraber…

Hz. Süleyman (a.s.) İsmi nereden köken alıyordu..

Yani “S-L-M”” yani ” İslam” kelimesinin kökeninden alıyordu..

Barış anlamına geliyor aynı zamanda..

Hani Barış daha hayırlıdır deniliyor ya..

Burada da ona bir işaret var..Bu da İlginç bir nokta..

Yalnız buradada Hz. Davud’a (a.s.) hakkını verelim..

Şu şekilde.

Bakın Kurban kesenler bilir..kurban kestikten sonra insana bir ağırlık hissi gelir..

Hatta Gusül Abdesti almadan geçmez..Bir Ağırlık Hissi gelir..

Bunu şöyle yorumlarlar;

Orada ALLAH adına öldürüyorsun ya ..Öldürsen de yine ALLAH adına öldürüyorsun ..Onun bir ağırlığı çöküyor kişiye…

Şimdi Kasaplar vardır..Biliyorsunuz..Kasaplar sert mizaçlı insanlardır..Hep bu ameli gerçekleştirdikleri için..

Hz. Davud (a.s.)düşünün,Belki 1000lerce kişiyi yine  ALLAH adına olmakla bereaber , ölümüne sebep oluyor..

Onun kalbinin ne kadar katı olması gerekir değil mi?!

Ama İsmi neydi “DAVUD”

Hangi Kökten geliyor du ? Vedud…Yani Vedud Esması’yla aynı kökünden .. (mevedde) sevgiden

Yani isminin manası ÇOK SEVEN manasında..09:00

Ona Rağmen bu hissiyatı  kaybetmemiş… sevgiyle dolu kalbi katılaşmamış

Sizce bunu SIRRI ne?!?!

(Yine Ayette işaret var buna..)

Bknz. Sebe 10.Ayet:   وَأَلَنَّا لَهُ الْحَدِيدَ / ve elennâ lehul hadîde

“VE BİZ ONA DEMİRİ YUMUŞATTIK”

Hadîd ; Demir demek aynı zamanda “Sert”lik anlamınada gelir..


Hadid Kelimesinin Anlamı:1.Öfkeli, hiddetli, titiz. 2.Şiddetli, şedîd, keskin.3.Demir


Kur’an-ı Kerimde hadîd geçen yerlerde aynı zamanda “Sertlik” vardır..


HADİD SURESİ 25.AYET

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَأَنزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

Lekad erselnâ rusulenâ bil beyyinâti ve enzelnâ meahumul kitâbe vel mîzâne li yekûmen nâsu bil kıstı, ve enzelnel hadîde fîhi be’sun şedîdun ve menâfiu lin nâsi ve li ya’lemallâhu men yensuruhu ve rusulehu bil gaybi, innellâhe kavîyyun azîzun.

Andolsun ki resûllerimizi beyyinelerle (açık delillerle, ispat vasıtaları ile) gönderdik. Ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar arasında adaletle hükmetsinler diye. Ve içinde kuvvetli sertlik bulunan demiri indirdik. Ve onda insanlar için pekçok menfaatler (faydalar) vardır. Ve (bu), gaybda (görmeden) kendisine ve resûllerine yardım edecek olan kimseleri, Allah’ın bilmesi (belli etmesi) içindir. Muhakkak ki Allah; Kavî’dir, Azîz’dir.


Sertliğini yumuşattık diyor..

Yine ALLAH-U TEALA’dan bir ikram olmak üzere o kadar Can almaya karşılık kalbi katı olması gerekirken,

ALLAH-U TEALA ÖZEL BİR NİMET OLARAK ONA (BELKİDE ALLAH’I ÇOK ÇOK SEVMESİNİN BİR İKRAMI OLARAK) ONA DEMİRİ YANİ KATI KALPLİLİĞİNİ YUMUŞATIYOR…

Buda o ifadelerin inceliklerinden onu söylemek istedim..


İşte bu Hz.Süleyman (a.s.) la ilgili bir kaç bilgi daha vereyim..

Geçen hafta az oldu..

Emrinde cinler var..

Cinler Ona ne derse yapıyor..

Hatta Emrinden çıkanı Melekler Azapla yola getiriyorlar..

Yine bu Ayetsel ifadelerle söylüyorum..


Sebe 12.Ayet:Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman’a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.


Fakat Sonunda ne diyordu;Gerek Hz. Süleyman (a.s.) gerek Hz. Davud (a.s.) özellikleri verdikten sonra ;


Sebe13.Ayet:Ona dilediği şeyleri, mihraplar (mescidler, saraylar, yüksek binalar), heykeller, havuz gibi büyük çanaklar, sabit kazanlar yapıyorlar(dı). Ey Dâvud Hanedanı, şükrederek,şükür için çalışın! Ve kullarımdan, çok şükredenler azdır.


Şükür konusunu 2 haftadır işledik ama bitecek bir konu değil..

Bir şeyi dikkatinizi çekmek istiyorum

Yukarda baktığımızda  Hz.Davud’un(a.s.) ne kadar büyük bir saltanatı var!!! Hz. Süleyman’ın (a.s.) ne güzel Saltanatı var!!!diyorsunuz

Ama kelimelere dikkat ettiğinizde bakın :

“Süleyman’ın(a.s.) emrine rüzgarı verdik” diyor..


Sad 36.Ayet:Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi.


Sebe 12.Ayet Süleymanın emrine de rüzgarı verdik. Sabah gidişi bir aylık,Akşam dönüşü de bir aylık yoldu.Erimiş bakırı kaynağını onun için akıttık. Sonra onun elinin altında çalışanlar vardı.Rabbinin izni ile.Onlardan kim emrimiz dışına çıkarsa,Ona ateş azabından tattırırdık.


Fail Kim burada?yani veren kim ? ALLAH.

ALLAH VE SİSTEMİ.

Yani Süleyman’ın  emrinde Rüzgarı vardı demiyor..Verdik diyor..

Bakın sonra ne diyor??

“onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık.”11:32

Bakın yine Fail ALLAH.Yani Onu yapan ALLAH.

“Süleyman’ın emrinde erimiş bakır kaynağı vardı”değil.

“Sonra onun elinin altında çalışanlar vardı.”

Sonrasında Ne diyor?

bi izni rabbihî: Rabbinin izniyle.

yani Süleyman’ın emriyle değil …

Sonra diyor ki:

“Onlardan kim emrimiz dışına çıkarsa”

Emri veren Hz. Süleyman (a.s.)

Ama diyor “Kim bizim emrimizin dışına çıkarsa” yine emir ALLAH’ın.

Hz.Peygamber Efendimiz(s.a.v.) için Ayet-i Kerime’de diyor ya ;


Necm Suresi 3.Ayet:وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى Ve mâ yentıku anil hevâ.

(Ve o hevasından konuşmaz)

Necm Suresi 4.Ayet: إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى İn huve illâ vahyun yûhâ.

( konuştukları), sadece O’na vahyolunan vahiydir.)


  • Burada da demek ki ; Hz. Süleymanın(a.s.) emride kendi kafasına göre Emir değil..HAŞA.
  • Emrin sonucu.   ALLAH’ın Emrini yerine getiriyor…

Şimdi bunu niye anlatıyorum?!?!?

  •  Hz.Davud(a.s.) ALLAH’a çok yönelen,yakaran birisi..Evvâb,Munîb kelimeleri sürekli yönelme halininde bir gereği olarak diyor ki ;

—YA RABBİ O KADAR ÇOK NİMET VARKİ BEN NASIL ŞÜKÜR EDECEĞİMİ BİLEMİYORUM!!!12:57

Bu Şükür Etme Nimetini bile sen verirsin..diyor..Nasıl edeyim..diyor..

—E Kulum diyor..Sen bunun farkına vardın ya diyor..En büyük Şükür bu ,diyor.

Yani;biz, bütün nimetlerin  ALLAH’tan geldiğini bilirsek!!!

ve şükürden aciz olduğumuzu bilirsek …

Bu başlı başına BİR ŞÜKÜR oluyor zaten..Hatta ŞÜKRÜN TEMELİ oluyor..


  • Bu lafta olan bir şey değil!!!!sadece Kelimelerle bu ifade ediliyor..

Şu kimden ? ALLAH’tan..

  • Ama gerçekten de önümüze biri bir tas yemek koyulduğunda… aslında ALLAH Seni Rızıklandırıyor o esnada..Bunu bilmemiz lazım..Birisi sana yardım ediyorsa o esnada aslında ALLAH yardım ediyor…

Ama ALLAH’ın adeti SÜNNETULLAH’tır.

  • Bihizatı de amel edebilir..İcratta bulunabilir..Ama kendi yarattığı Sistemin gereği olarak, Herşeyi herşeye vesile kılmış..Ama sen hepsinin, aslında ALLAH’ın bir fiiliyatı olduğunu görürsen; her nimetin aslında ALLAH-U TEALA’nın bir ikramı olduğunu gerçek olarak görürsen;işte o zaman Şükretmiş oluyorsun..

  • Bakın Bu Ayette de zaten..

Ey Davud Hanedanı şükür edin!!!!! demiyor…

 “أ شْكُرُو / uşkurû” demiyor..

Şükür moduyla Çalışın, (اعْمَلُوا آلَ دَاوُودَ شُكْرًا/i’melû âle dâvûde şukrân)

Bu daha üst bir kavram..

Bir nimeti görürsün,fark edersin şükür edersin..Bu daha(küçümsemiyorum)buna göre daha basit….

Ne diyor?

  • i’melû;Çalışın 

Biz sürekli çalışıyoruz,üretiyoruz değil mi?!!!?

  • şukrân;  Şükür haliyle,şükür moduyla çalışın.

yani sürekli o modda /halde olun !

daha üst bir kavram…

Yani Şüküre ne diyebiliriz?

  • Bir MİNNETTARLIK duygusu
  • Bir TEŞEKKÜR duygusu
  • Bir MEMNUNİYETLİK duygusu,

Memnuniyetlik duygusu , çok ilginç!!!!    Herşeyden Memnun olma duygusu..

Zıttı nedir biliyormusunuz?

  • Şikayet.

Bilin ki,Bir şeylerden sürekli Şikayet ediyorsanız..!!!!

***ŞÜKÜRDEN UZAKSINIZ***

Bunun temellerinde gittiği en kötü yer neresi biliyormusunuz??!!

***KİBİR***

SÜKRÜN ZITTI (AYETLERDEGEÇİYORDU) ” KÜFÜR”DÜ.


Hatırlayalım;


İBRAHİM 7.AYET:Ve o zaman Rabbiniz size bildirmişti ki; eğer şükrederseniz (ni’metlerinizi) artırırım, eğer küfredenlerden olursanız muhakkak ki azabım şiddetlidir.

İNSAN 3.AYET:Muhakkak ki Biz, onu  yola hidayet ettik. Fakat o, ya şükreden olur, ya da  küfreden olur.

BAKARA 152.AYET:Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Bana küfür  edenlerden olmayın.


Nankörlük değil bakın..Nankörlük sadece Meallerdeki  Tercüme.Aslı küfür..

KÜFÜRÜN ALAMETİ DE KİBİR’dir.

KİBİR: BEĞENMEMEK DEMEK.

  • Başkasını,başka şeyi beğenmiyorsun..Kendini beğeniyorsun.

Bunu da nereden biliyoruz..??


Ya Hz.Aişe(radıyallahu anha) Ya da Hz.Fatıma(radıyallahu anha);

Birisi için ne kadar kısa boylu bir kadın diye sesleniyor da,Peygamber Efendimiz(s.a.v.) kibir ettin diyor.


Şimdi nasıl Kibirli oluyor?

Beğenmiyor..

Yani ALLAH yaratmadı mı Onu?

Belirli bir Hikmete belirli bir ilme göre yaratmadı mı?

Sen onu beğenmiyorsun..

Bir altında ne var?

Kendini beğeniyorsun

Bakın dün bir örnek oldu..


Bu Sosyal Medya çok tehlikeli..Twitter,Facebookdan vb. mesajlar geliyor..

Bir çok meşhur bir sanatçıya demişlerki  

-Organlarınızı bağışlar mısınız?

-Şimdi mi? demiş..

Sosyal medya kırılıyor..

bir kişi onu okudu Hı hı dedi ,güldü…

Bak dedim şuan gıybet yaptın..

Neresi gıybet ,dedi

Ya Sen bunu yüzüne karşı söyleyip gülebilir miydin? Söyleyemezdin..

Söylediğinin alt kalemlerinde /kademelerinde ne var ?

“Koskoca Sanatçı olmuş..Organı bağışlama ile ilgili soruya..Şimdi mi? diyor”..

Şimdi sen ne yaptın ?Onu kötüledin…bak bu hanesine yazılan bir negatiflik mi?Negatiflik.

Bunu niye yaptın?  Bu” Hı Hı “nın altında ne var..??

Kibir var..

içi ne diyor ?”Ben olsaydım ben yapmazdım..Böyle cevap mı verilir hiç ?!”..

Ne yapmış oldu..Karşındakini beğenmedi..

Kendini beğendi..işte kibir…


Yani bizim aslında kibir zannetmediğimiz  şeylerde de kibir tehlikesi var..!!!!

şikayet etmemekte de bu var..

Birisi, Minnetarlık,Teşekkürlük,Memmnuniyetlik modunda değil de,hep bir şikayet modundaysa..

Hep onun negatif taraflarını görüyorsa;

Bilin ki bunun altında Kibir var..Ve Şükürsüzlük var..

Buna çok dikkat etmeliyiz!!!

Davud ailesi !şükür için çalışın derken de;

Ne yaparsanız yapın…

(- Fatiha Suresi 5.Ayet:İyyâke na’budu ve iyyâke nestaînu. )

نَعْبُدُ na’budu ne demekti?

Kulluk ederiz..

Bakın ibadet ederiz değil..

He ibadete doğru anlam ver o şekilde diyebilirsin..

Günümüzdeki İbadet ; Sadece Namaz Kılmak, Oruç Tutmak belli dini ritüelleri yerine getirmek olarak algılanıyor..

(Bu sohbeti dinleyenlerin çoğunun İbadette olduğunun bilinciyle söylüyorum bunu..)

Ama asıl ibadet; Kulluk etmek demektir!!!!

Abd:Arapçada kul demektir..

Yani yaşantının her alanında,

ALLAH’a Kulluk bilinciyle yaşamak demektir..

Sadece sen namaz esnasında o kulluğu olduğunu zannet…

Ondan sonra ;

Herhangi gibi biri gibi yaşa bu yanlıştır!!!!

O zaman sadece ALLAH-U EKBER dedin kulluğun başladı.

Selam verdin kulluğun bitti.?!

Diğer yaşamın ne olacak?!?

Otobüste giderke sen ALLAH’ın kulu değilmisin?!?!?Orada fiiliyattan işten düşüyormusun?

Evde televizyon izlerke Kul değilmiyiz biz?!?!?

O yüzden yaşamın her alanında ALLAH’a Kul olma modunda yaşamalıyız.

Hiç bir şey istisna değil buna ..

Afedersiniz Tuvalet dahil.

Hiç alakasız gözüken alanlarda her şeyde bu kulluk gerekiyor..

İşte biz her alanında amel işlemiyor muyuz..????!?

Ne diyor burada bakın Amel işleyin diyor..Çalışın diyor..

İşte burada hangi Modda olmamızı gerektiğini söylüyor ALLAH-U TEALA.

Davud ailesi !şükür için çalışın derken de;

Ne yaparsanız yapın…

Hangi modda yaşamılıymışız..???

Şükür Modunda ;

Şükre ; Memnuniyet derseniz..

Hep bir Memnuniyetlik duygusuyla..

Aman Ya Rabbi teşekkür ederim..bak ne güzel imkanlar verdin..

Çalışıyorsun..Araba sürüyorsun..Para kazanıyorsun o işten..

Ya Rabbi,Bana iş verdin ne güzel…

Senin Kullarını bir yerden bir yere götürüyorum..

Onlara hizmet ediyorum..Hizmet ettirdiğin için teşekkür ederim..

Bak bana ne güzel imkanlar verdin..

 

Bu Şükür değil mi?

Yemek yapıyor Ev Hanımı karıştırıyor..

Ya Rabbi ne güzel yemekler nasip ettin..

Bizim karnımızı doyuruyorsun..

Bakın bir aşkla,bir şevkle bir memnuniyet duygusuyla ..

Yaşamın her anında bunu yapın..

Ama bunu yapan o kadar az kimseymiş ki..


Bakın Ayetin sonunda ne diyor..


Fakat şükür eden kullarım pek azdır.

وَقَلِيلٌ مِّنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ/ve kalîlun min ibâdiyeş şekûru


Bakın orada ne diyor..??!!!???

“KUL”larım diyor..İNSANLAR demiyor..

Bakın Kullarım..

Çok sıcak bir ifadedir o..

ALLAH-U TEALA, Kullarım diyor..

Fecr Sûresi’nde var..


FECR-27: Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu.
Ey mutmain olan nefs!

FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten.
Rabbine dönüver, sen razı, O da senden razı olarak.

FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.
Artık kullarımın arasına gir. 

FECR-30: Vedhulî cennetî.
Ve cennetime gir.


Cennete girenlere “Rahîm” Esmasıyla diyorki; Kullarım!!!

Şükür eden kullarım!!!! çok azdır..diyor

Demek ki ALLAH-U TEALA Kullarım!!! dediği kimseler;

O ŞÜKÜR MODUYLA ÇALIŞAN KİMSELER…YAŞAYAN KİMSELER

Bu Şükür Konusu çok çok önemli..

Ki Zıttı Nankörlük olarak geçmiyor ..

Kur’anda, Bizzati Kafirlik olarak geçiyor..


O Yüzden, ALLAH Bizi Şükür ederek,Memnuniyetlik Duygusuyla,

Bütün Herşeyin ALLAH’tan gelen değerler olduğu bilinciyle yaşamayı nasip etsin.

AMİN


14.AYETTE GELELİM.


34-Sebe Suresi 14. Ayet 

فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَى مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ

Fe lemmâ kadaynâ aleyhil mevte mâ dellehum alâ mevtihî illâ dâbbetul ardı te’kulu minseetehu,fe lemmâ harre tebeyyenetil cinnu en lev kânû ya’lemûnel gaybe mâ lebisû fîl azâbil muhîni.

Vaktaki onun üzerindeki ölüm hükmünü yerine getirdik,Cinlerden onun öldüğünü sezen olmadı.Ancak bir ağaç kurdu onun dayandığı asasını yiyordu.Nihayet o yere yıkılınca cinler öldüğünü anladılar.Eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı. Zilletli bir azap içinde bekleyip durmazlardı.


فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ

Felemmâ gadaynâ aleyhil mevte: vakta ki Ölüm hükmünü getirdik


Bakın burada geldi demiyor..Getirdik diyor..Yine Fail olan ALLAH.

Hani Hz. Süleyman (a.s.) açıkladık ya,

Herkes Mülkiyeti Hz. Süleyman’dan (a.s.) biliyordu…ALLAH-U TEALA ise Mülkiyet BENDEN diyordu.

Hepsi BENDEN.

Şükür için çalışın derken de..”Herşeyin ALLAH’tan geldiğini bilin” vardı.?!?

İşte birleştiği yer..

Yani  Nimetleri,güç,kuvvet,mülkiyet veren ALLAH…Ve Onun ölüm hükmünü de yerine getirdi..

İnsanlık Tarihi boyunca öyle bir mülkiyete bir insan  sahip olmayacak olamayacak..


Niye olmayacak diyorum..?!?!?Çünkü Kendisinin duası var.!!


SAD 35.AYET:

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ

Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb(vehhâbu).

“Rabbim, beni mağfiret et.Bana,benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk bağışla (hediye et). Muhakkak ki Sen, Sen Vehhab’sın.” dedi.


(Bunları daha sonra kuransohbeti.com sitesinde yayınlıyoruz ya..O Ayeti getiriyorum yada bastığımız kitapçıklarda var .. Şu an hangi Ayet olduğu aklıma gelmiyor..Orada Onu görebilirsiniz…Kitapçıklarında faydası o oluyor..)


Orada diyor ki Hz. Süleyman (a.s.) ,Rabbine ;

Benden sonra kimseye nasip olmayacak…Mülkü bana ver diyor..ALLAH-U TEALA’da kabul ediyor..

Yani öyle Bir büyük Saltanata Güç ve Kudrete hiç bir İnsan Malik olamayacak..

Nasıl bir Ordu ki ;Cinler var,,Kuşlar var…

Tahayyul edebiliyor musunuz?

(………………….)

Bir Halısı,Sediri var..Geçen hafta hesapladık..24:18

saatte 150 km hızla gidiyor.

O devirin şartlarına göre düşünsenize…

(::::::::::::::::::::)

Halı yada Sedir Onların vasıtası oluyor…Rüzgarda onu uçuruyor..

Sinbad hikayeleri var biliyorsunuz?Alaaddin var, Sinbad var..

Buradaki şey ne ?Uçan Halı… bunlardan esinleniyor..

Bakın o Masallarda geçenler,bugünkü Efsane, Savaş Flimleri çekenler(Yüzüklerin Efendisi,Harry Potter vb.) falan hep bu tür şeylerden İslami kaynaklardan alınan şeyler..

Bu da İslami Kaynak biliyorsunuz değil mi?

Hz. Süleyman(a.s.) da İslam Peygamberi..

Ona tabi olan,Hak dine tabi olanın ismide ;

Müslüman.


Biz onlara diyor önceden diyor “Müslüman olarak isimlerini koyduk” diyor..


HAC 78.AYET:

وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ

Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min haracin, millete ebîkum ibrâhîme, huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâsi, fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâhi, huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîru.

Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!


İslami Kaynaklar dediğim o..


(…..)

(Ayetlerin derin anlamlarında o da var…)

Bakın Ayetleri Şöyle Değerlendirmek Lazım;

Bir Ayette diyor ki;


FUSSİLET 53.AYET: Senurîhim âyâtinâ fil âfâgı ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehul hagg, e ve lem yekfi birabbike ennehû alâ kulli şey’in şehîd.


Biz Ayetlerimizi Hem afaki hemde enfusi olarak açıklayacağız..diyor.

Afaki:gözüken manası

Enfüsi:Derin manaları

Derinlerinde de manaları var..

Bu da var..şu da var..O da var..

Birisi bir yeri yakalıyor..Hayır diyor ..Siz yanlış anlamışsınız diyor…Asıl doğrusu Bu diyor..Diğeri ,Hadi canım bu diyor..Kelimeler bunu anlatıyor diyor..

Hayır…Hepsi var..

KUR’AN-I KERİM İCAZ-MUCİZ

Hepsi var..

Nereden yakalarsanız..Neye erişebiliyorsanız..

İDRAK:ERİŞMEK DEMEK

Neye idrak ediyorsanız,onu alıyorsunuz..

Burada da “Süleyman’a Rüzgarı emrine verdik” derken de sizin söylediğiniz mana da var…

O tür mülke sahip olan Hz.Süleyman (a.s.) diyor ki burada ;

Ölüm hükmünü yerine getirdik..

Yani ne diyor..

ALLAH BAKİ.

Her türlü mahluk ölümlü,geçici,yokolucu…”Süleyman” bile diyor…


مَا دَلَّهُمْ عَلَى مَوْتِهِ

mâ dellehum alâ mevtihî ; Cinlerden Onun öldüğünü sezen olmadı.


Burada Cinler kelimesi geçmiyor, “delle” derken failinin bir üst cümlede yapanının Cinler olduğunu anlıyoruz..

Cinlerden Onun öldüğünü sezen yada Ona delalet eden işaret eden,gösteren olmadı…

Şimdi bunun hikayesini anlatmak durumundayım..

Tefsir kitaplarında o kadar çok bahis varki..!!!

Yarım saat 40 dakika okusanız bitiremiyorsunuz..

Bir Rivayeti anlatayım;


Süleyman Mabedi inşa ediliyor..

Beytül Makdis denilen Kutsal alandaki..

Cinlerle beraber inşa edilen Süleyman Mabedi…

Şu anda İsraillerin ağlama duvarı olarak kullandığı yer..

Mescidi Aksa’nın bir duvarı…Oraya bitişik..28:12

Onların inançlarına göre Hz. Süleyman (a.s.) o mabedinin tekrar yeniden yapılması inşa edilmesi gerekiyor..

insanlık için ağlamıyorlar..Orada ağlamaların asıl sebebi ,

Biz o vasiyeti görevi yerine getiremiyoruz..

Bizi affet..diye ağlıyorlar aslında..

Süleyman Mabedini ortaya çıkarmak..Ve Onun altında olduğuna inanınan Kutsal Tabuta ..Kutsal emanetler tabutuna ulaşmak..

Tabut ütopik bir şey değildir..Kur’an-ı Kerimde geçiyor..

Hz. Talutun  önüne melekler getiriyor..


BAKARA 248. Ayet:Peygamberleri onlara (şunu da) söyledi: “Onun hükümdarlığının gerçek alameti, size meleklerin taşıdığı Tâbût’un gelmesidir ki içinde Rabbinden bir ferahlık, Musa ailesinin ve Harun ailesinin geriye bıraktıklarından (asâ, hırka, sarık ve Tevrat’tan bazı levhalar gibi) bir kalıntı vardır. Eğer iman edenlerdenseniz sizin için bunda kesin bir alamet (işaret ve ibret) vardır.”


(Ben mümkün olduğu kadar bahisleri Kur’an-ı Kerimden getirmeye çalışıyorum..

Sağlam temelli onun için söylüyorum..)

İşte o inanışa göre ; Kim önüne alır da savaşa giderse yenilmiyor..

Kutsal Emanet..

Yahudiler de ona ulaşarak o mülkiyete sahip olmak istiyorlar..Çabaları ondan ..

İşte o Süleyman Mabedi İnşasını Cinler yapıyor .

Hz. Süleyman (a.s.) her gün mihrapta namaz kılıyor..

Bir ağaç yetişiyor bir rivayete göre;

Sen ne işe yararsın ağaç diyor ..tanıtıyor ağaç kendini eğer fidansa onu diktirtiyor..Eğer Şifalı bir bitkiyse dile geliyor..Kendisine ne faydalı olduğunu izah ediyor …

Hazreti Lokman aleyhisselâmın da böyle bir özelliği varmış.. bir bitkiye baktığında onun şifalı olup olmadığını anlar imiş…Hatta Hz.Akşemsettin’de de bu haslet varmış..

Bunlar  ALLAH’ın özellikle yüklediği manevi bir ilim..


Bir gün,bir Rivayete göre Keçiboynuzu Ağacı görüyor.

Sen ne yaparsın diyor?

Ben hangi ocağa dikilirsem O ocağı yıkarım diyor..

(“Ocağına incir ağacı dikti” benzeri bir şey)

 O zaman anlıyor ki ölüm vaktinin geldiğini..


Bir Rivayete göre;

Hazreti Süleyman aleyhisselâm camdan bir kafes hazırlatıyor..Billur diyebilirsiniz ,kristal diyebilirsiniz …orada asasına dayanıyor  ve o şekilde Mihraba yönelik duruyor.Dua etmeye başlıyor..Ölüm emrinin vaki bulmasını bekliyor..amacı ne? başkalarının bundan haberi olmaması çünkü Cinler İnsana tabi bir şey değil hemen çıkacaklar..

Sebe 12. Ayet:Onlardan kim emrimizin dışına çıkarsa,Ona ateş azabından tattırırdık.

Öldüğünü öğrenirse Cinler kaçıp gidecekler..Asasına dayanıyor o şekilde normalde de öyle yaparmış ibadet moduna geçiyor ama ölüyor ALLAH’ın Rahmetine kavuşuyor fakat kimse anlamıyor ..

Şu bilgiyi vereyim ; bu tefsir kitaplarında yok..


BAKARA 154.AYET

وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ

Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvâtun, bel ahyâun ve lâkin lâ teş’urûne.

Ve Allah yolunda öldürülen kimseler içinölülerdemeyin.Hayır, onlar (hayydiridirler.

Fakat siz, şuurunda değilsiniz.


Bu ayetin kapsamına giren bir kişi eğer ölürse… gömülsün toprağa açıp bakın cesedi çürümemiştir..

Bugün Anadoluda vardır..bu gibi hikayelerden ..bizim memleket Karacasuda da var..

Çevrenizde her ilçe de bunu görmüşsünüzdür..


Bunlar Bakın Herhangi bir kul …Evliya…Peygamber değiller…

Peygamberlerin cesedi çürümez ki..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dile getiriyor bunu zaten..

Onlara hürmeten Haşerat bir şey yapmıyor..

İşte bu da onun ayetsel dedili…

Bir insanın cesedinin ALLAH yolunda birinin cesedinin çürümeyeceğine delil ne derseniz işte bu..

Vefat ettiğinde normal de biyolojik şartlarda çürümesi gerekmiyor mu?

Biyoloji kitaplarından biliyoruz bunu..

Her tarafta bakteriler var ..Bakteriler ne yapıyor?

En ufak Organik şeyi bırakmayacak şekile kadar çürütüyorlar..

Ta ki kemikleri kalıyor..

Aynı Fiziksel Kanun Ona da olması gerekirdi ama  hiç bir şey  olmuyor..


“Delalet olmadı Onun ölümüne” diyor..Çürümüş kokmuş olması delalet  olmaz mıydı? Fizik,Biyolojik Kanunlar göre..İşte delalet olmadı derkende buna da işaret var..Onun cesedi ALLAH’ın izniyle çürümüyor..

Ama öldüğünü nasıl anlıyorlar..?


İşte burada yazıyor..Onuda söyleyeyim..


إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ

illâ dâbbetul ardı te’kulu minseetehu

Onun dayandığı asasını bir ağaç kurdu (dâbbetul ardı )yedi …


Yani ağaç kurdu, kuru ağaçtan bir miktar yiyor bir miktar yiyor..İçi çürüyor..

Ne zaman ki ; dayanılmaz hale geliyor..

Asa düşünce O da düşüyor (Hz.Süleyman’ın (a.s.) cesedi) ..AA bir bakıyorlar ölmüş..

Hatta şöyle rivayet ediliyor..

Ne zaman öldü diyorlar..Asasına bakıyorlar ..Asasını kurd yemiş..Yine o kurdu Asaya koyuyorlar..

Bir günde ne kadar yiyor.. Onu ölçüyorlar..

Bu kadar metreyi ne kadar zamanda yemiş olmalı …bir yıl..

Vefatı üzerinden 1 yıl geçmiş..

Anlıyorlar..Ondan sonra Pırr..Sonra topuklayalım..

Neden?

Bir insanın emrinde çalışması onlar için aşağılık bir şey..

Bunu nereden anlıyoruz?

İblis neden secde etmedi?

İblis ne dedi:


 Bknz Ayete


ARAF SURESİ 12.AYET

قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ

Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuke, kâle ene hayrun minhu, halaktenî min nârin ve halaktehu min tînin.

Allah şöyle buyurdu: “Sana (secde etmeyi) emrettiğim zaman, seni secde etmekten men eden nedir?”

İblis: “Ben ondan hayırlıyım,beni ateşten ve onu nemli topraktan (balçıktan) yarattın.” dedi.


Ateş topraktan üstündür.. Ben Ona secde etmem.

başka bir ayette de:


 

كَانَ مِنَ الْجِنِّ/kâne minel cinni / cinlerden idi.(Bknz.Kehf Suresi 50.Ayet)


Bunlar da Cin değil  mi??.Cinlerde aynı mantıkta değil mi?

İnsan emrinde çalışmayı her ne kadar Peygamber de olsa..

Zilletli (muhin) bir azap olarak görüyorlar..Aşağılık bir azap olarak görüyorlar..

Ve ne yapıyorlar kaçıyorlar…34:29

Zaten Ayet ona işaret ediyor..!!


فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ

fe lemmâ harre tebeyyenetil cinnu en lev kânû ya’lemûnel gaybe mâ lebisû fîl azâbil muhîni.

“Nihayet o yere yıkılınca Cinler öldüğünü anladılar.Eğer Cinler gaybı bilmiş olsalardı.Zilletli bir azap içinde bekleyip durmazlardı.”


İşte bu gerçeği de anlatıyor.Zaten bu işi zorla yapıyorlarmış…

Hz. Sülayman(a.s.) vefatıyla birlikte  ,Bu Saltanat bitiyor..Çünkü Onun arkasından gelenler hakkında hiç bir bilgi yok..

Onlarda,Bu saltanatın devamı olarak,zevk eğlenceye dalıyorlar..Dünyevi şeylere katılıyorlar..

Ve hükümdarlık mülkü giderek eriyor..

İşte bu Ayetlerde ALLAH-U TEALA bunu anlatıyor..

Bakın Cinlerin bildiği bir şeyler var aslında..O ilme sahip olan bilir..

Burada aslında bilmediklerinin ne olduğunu vurguluyor…

Şimdi Ceset diri/bozulmamış (Bakara 154.Ayet)

Diri olduğuna şahitler ama kalbini bilmiyorlar..!!!

Hz. Süleymanın (a.s.) kalbinin öldüğünü bilmiyorlar..

Dolayısıyla onların bilemeyeceği asıl gayb kişinin “Kalbi”.

Hatta bırakın Cinleri …

Rabbinize karşı şikayetlerinizi, yakarışlarınızı  -az da olsa- sesli olarak ifade etmeyin diyorlar..

Rabbinizle olanen özel  gizli konuşmalarınızı dilinize vurmayın hatta hatta diyorlar beyninizden de geçirmeyin ..

Kalbinizden geçirin..

Neden oraya melekler bile vaki değil..

Sadece ALLAH oraya vaki...


Bakınız İlgili Ayete


ENFAL SURESİ 24.AYET

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va’lemû ennallâhe yehûlu beynel mer’i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûne.

Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne icabet ediniz.sizi davet ettiği zaman size hayat veren şeylere Bilinki muhakkak Allah (kişinin niyet ve isteklerinin yerine getirilmesinde )kalbi ile kendi arasına girer.


Yani burada ne mesaj var bize ?

Kalbe sadece ,ALLAH hakim…

onun dışında hiç bir mahlukat yok..Bırakın Cinleri ;

Melekler bile..

Biz  Rabbimizle konuşmalıyız..Sıcak bir kulluk içerisinde olmalıyız… Ama en özellerimizi kalpte gerçekleştirmeliyiz.. Düşüncelerde bile değil..Bakın düşünceyi her hangi bir insan bile okuyor..

 duymuşsunuzdur.. O melekeye sahip insanlar var..

Ama Kalp okunmaz..!!!

İşte bırakın burada en kuvvetlisi Melek,Cinler bile kalp şeyine girmiyorlar..

Ne oluyor onlar için kalp gayb oluyor..

Ayet-i Kerimede Cinler gaybı bilmiş olsalardı..

Her olaya derinlikleriyle vakıf olsalardı..

Zorla,emirle,kırbaçla ateş,azap cezasıyla çalışmaz.. Ölür ölmez kaçarlar,giderlerdi.. diyor..

İşte Ayet-i Kerimelerdezahiren afaki olarak bir şeyden  bahsediliyor..

Ama Derinlerinde ne var…

Diyor ki;Ancak ağaçkurdu asasını yiyordu diyor..

Orda kullanılan kelime;

(دَابَّةُ الْاَرْضِ ) “dâbbetul arz”

dâbbetul arz ;başka yerde de geçiyor..

Kıyamet alametlerinin en büyüklerinden vakti gelince diyor..


NEML 82.AYET:

Ve izâ vakaal kavlu aleyhim ahracnâ lehum dâbbeten minel ardı tukellimuhum ennen nâse kânû bi âyâtinâ lâ yûkınûne.

Ve onların üzerine  söz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap’taki) âyetlerimize yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.


Bak bu da aynı kelime!!!

Burada ne var..??

Nasıl ki Geçen hafta, eritilmiş bakır ile Yecüc Mecüc olayında geçen ayetteki   bakırın aynı kelimeler olduğunu söyledik de..

Yecucle Mecucun niteliğiyle ilgili Kuran’da bir işaret olduğunu söylemiştik ya… 

İkisinde de ortak konu  Cin..

Bir ipucu var aynı bu şekilde Ağaç kurdu derken,

Asasını yiyen Ağaç kurdu ,o kıyamet alametlerinden olan  “dabbetul arz”ın

niteliği hakkında aslında burada bir ipucu var,,,

Ne biçimde olabileceği konusunda bir işaret olabilir. yeraltındaki “Kurd”şeklinde ama  onun ne kadar devasası !!!

ALLAH- U ALEM diyorum..Bunlar Gaybı şeyler çünkü..

Müteşabih şeyler..İşaret var.

Bunu neye göre daha cesaretli söylüyorum..Çünkü ben Kur’an-ı Kerimin ALLAH Lafzı olduğuna İman ediyorum..

Amentü bi kütübihî  diyoruz ya..

Ama sadece “inandım” değil..

İnandın da,

Ben nasıl bir Kitaba iman ediyorum?

Ben öyle bir Kitaba iman ediyorum ki..Burada geçen  hiçbir kelime,boşu boşuna değildir..

Rabbim, Kur’an-ı Keriminin bir yerin de dabbetul arz kullanacak,Olağanüstü bir mahlukat olacak..burada da asasını yiyene de “Ağaç Kurdu” diyeceksin… ama dabbetül arz kelimesine hiç önemsemiyeceksin…

..Tamam Ağaç Kurdu.. Ama muhakkak aralarında bir ilişki var ki..Rabbim bunu Kur’an-ı Keriminde kullanıyor.. 

BU KİTAPTA YAZILI OLANLAR ALLAH KELAMI !…

O yüzden Kur’andaki her Ayete,Her Kelimeye Daha ciddi,daha farklı manayla bakmak lazım..

O zaman herşeyin cevabını ALLAH’IN İZNİYLE Kur’an-ı Kerimde buluruz..Hadisler de bizim bulmamıza yardımcı olur..

Çünkü Peygamber Efendimiz(s.a.v.) KURÂN-I en iyi anlayan ve yaşayan ..Ve Ona daha nice ilimler verildiği için… Onun Yaşantısında,Hadislerinde,yorumlarında hep bu Ayetlere ışığında bize anlattıkları ve yaşadıkları var..

ALLAH-U TEALA da El hamdu lillâh bize öyle bir Hidayetçiyi Resul olarak nasip etti.

BİZİM ONUN ÜMMETİNDEN OLMAMIZI NASİB ETTİ …


SEBE 15.AYETE GEÇEBİLİRİZ..

34-Sebe suresi 15. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)   

لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ آيَةٌ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٍ وَشِمَالٍ كُلُوا مِن رِّزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ

Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyetun, cennetâni an yemînin ve şimâlin, kulû min rızkı rabbikum veşkurû lehu, beldetun tayyibetun ve rabbun gafûrun.

Gerçekten Sebe Kavminin bulunduğu yerde ibret vardı.Sağlı sollu iki bahçe.Rabbinizin rızkından yeyin ve O’na şükür edin.O ne güzel bir belde,Ve O çok bağışlayıcı bir Rab!


لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ آيَةٌ

Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyetun

Gerçekten Sebe kavminin bulunduğu yerdede bir ayet bir ibret vardır.


جَنَّتَانِ عَن يَمِينٍ وَشِمَالٍ

cennetâni an yemînin ve şimâlin

Sağlı sollu iki bahçe


yemîn:şağ demek

şimâl:sol demek

Sağında ve solunda 2 bahçe olan Sebe kavminin bulunduğu yerde gerçekten bir ayet vardır bir ibret vardır..bir işaret vardır..

Bir yerde bir ayet kelimesinin gördüğünüz zaman

Sadece Kurandaki Ayetler değil…


Ali İmran 190.Ayet:

İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâbı.
Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette âyetler (deliller) vardır.


AYET DENMEKLE Ne Kastediliyordu?

İşaret  var delil var.Olağanüstü bir şey var,tefekkür ettiğinde yöneldiğinde bazı gerçeklere yönlendirecek ipuçları var.. dikkatli bak bunlar normal değil.. olağanüstü şeyler manasında Ayet kullanılıyordu…


Bknz. İlgili Bir Kaç Ayet


45 CASİYE 3.Ayet

İnne fîs semâvâti vel ardı le âyâtin lil mû’minîne.
Muhakkak ki mü’minler için göklerde ve yerde mutlaka âyetler (deliller) vardır.


31 LOKMAN 31.Ayet

E lem tere ennel fulke tecrî fîl bahri bi ni’metillâhi li yuriyekum min âyâtihî inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûrin.
Gemilerin denizde Allah’ın ni’metiyle (yüzerek) seyrettiğini görmedin mi? Âyetlerinden size göstermek için. Muhakkak ki bunda, çok sabredenlerin ve şükredenlerin hepsi için elbette âyetler (deliller, ibretler) vardır.


30/RÛM-21:

Ve min âyâtihî en halaka lekum min enfusikum ezvâcen li teskunû ileyhâ ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeten, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûne
Ve O’nun âyetlerinden olarak sizin için nefslerinizden zevceler yaratmıştır ki, onunla sukûn bulasınız. Ve sizin aranızda sevgi ve rahmet (merhamet) kıldı (oluşturdu). Muhakkak ki bunda, tefekkür eden (düşünen) bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.

30/RÛM-22:

Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı vahtilâfu elsinetikum ve elvânikum, inne fî zâlike le âyâtin lil âlimîne
Ve O’nun âyetlerindendir ki, gökleri ve yeri yaratmıştır ve lisanlarınız ve renkleriniz (birbirinden) farklıdır. Muhakkak ki bunda, âlimler için mutlaka âyetler (deliller) vardır.

30/RÛM-23:

Ve min âyâtihî menâmukum bil leyli ven nehâri vebtigâukum min fadlihi, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yesmeûne
Ve O’nun âyetlerindendir ki, siz gece uyursunuz ve gündüz O’nun fazlından istersiniz. Muhakkak ki bunda, işiten bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.

30/RÛM-24:

Ve min âyâtihî yurîkumul berka havfen ve tamaan, ve yunezzilu mines semâi mâen fe yuhyî bihil arda ba’de mevtihâ, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûne
Ve O’nun âyetlerindendir ki, korku ve ümit olarak size şimşeği gösterir. Ve gökten su indirir, böylece onunla, ölümünden sonra arzı (toprağı) diriltir. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır.

30/RÛM-25:

Ve min âyâtihî en tekûmes semâu vel ardu bi emrihî, summe izâ deâkum da’veten minel ardı izâ entum tahrucûne
Ve O’nun âyetlerindendir ki, gök ve yer O’nun emri ile (dengede) durur. Sonra sizi bir tek davetle çağırdığı zaman yerden (kabirden) çıkacaksınız.


2.TAHA 54.AYET

Kulû ver’av en’âmekum, inne fî zâlike le âyâtin li ulîn nuhâ.
Yeyin ve hayvanlarınızı otlatın! Muhakkak ki bunda, akıl sahipleri için elbette âyetler (deliller) vardır.


13/RA’D-3.AYET:

Ve huvellezî meddel arda ve ceale fîhâ ravâsiye ve enhârâ(enhâren), ve min kullis semerâti ceale fîhâ zevceynisneyni yugşil leylen nehâre, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûne

Yeryüzünü uzatıp, yayan O’dur. Orada dağlar ve nehirler kıldı (yarattı, oluşturdu). Orada bütün ürünlerden ikili çiftler (zıt cinsli eşler) yarattı (oluşturdu). Geceyi, gündüze örter. Muhakkak ki; bunda tefekkür eden kavim için elbette âyetler (deliller) vardır.

13/RA’D-4.AYET:

Ve fîl ardı kıtaun mutecâvirâtun ve cennâtun min a’nâbin ve zer’un ve nahîlun sınvânun ve gayru sınvânin yuskâ bi mâin vâhidin, ve nufaddılu ba’dehâ alâ ba’dın fîl ukuli, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûne.
Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar (kara parçaları) ve üzüm bağları, ekinler ve budaklı ve budaksız, hurma ağaçlarından bahçeler vardır. Aynı su (tek bir su) ile sulanır ve Biz onların bazısını bazısına, yenmesinde (tadına, lezzetine ve kokusuna göre) üstün kılarız. Akıl eden kavim için muhakkak ki bunda, âyetler vardır.


10 YUNUS 95.AYET

Ve lâ tekûnenne minellezîne kezzebû bi âyâtillâhi fe tekûne minel hâsirîne.
Ve sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayan kimselerden olma.

O taktirde hüsrana uğrayanlardan olursun.


3 ALİ İMRAN 199.AYET

Ve inne min ehlil kitâbi le men yu’minu billâhi ve mâ unzile ileykum ve mâ unzile ileyhim hâşiîne lillâhi, lâ yeşterûne bi âyâtillâhi semenen kalîlâ(kalîlen), ulâike lehum ecruhum inde rabbihim innallâhe serîul hısâbi.

Ve muhakkak ki kitap ehlinden öyle kimseler var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene mutlaka îmân ederler.

Allah’a karşı huşû duyarlar.

Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. İşte onlar, onların mükâfatları, Rab’lerinin katındadır.

Muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir.


İşte burada da Sebe Kavminin bulunduğu yerde Ayetler vardır.. diyor

Hem mekan boyutunda hem Sebe kıssasında,İbretler,Ayetler var dikkatli ol diyordu..


Sebe 15.Ayet(son kalan kısmı)


كُلُوا مِن رِّزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ

kulû min rızkı rabbikum veşkurû leh(lehu), beldetun tayyibetun ve rabbun gafûr(gafûrun).

Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükür edin.O ne güzel bir belde,Ve O çok bağışlayıcı bir Rab!


34-Sebe suresi 16. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

فَأَعْرَضُوا فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُم بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَى أُكُلٍ خَمْطٍ وَأَثْلٍ وَشَيْءٍ مِّن سِدْرٍ قَلِيلٍ

Fe a’radû fe erselnâ aleyhim seylel arimi ve beddelnâ-hum bi cenneteyhim cenneteyni zevâtey ukulin hamtın ve eslin ve şeyin min sidrin kalîlin.

Fakat onlar yüz çevirdiler.Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların bu iki bahçesini buruk,acı ılgın yemişli ve birazda sidir ağacı bulunan harap iki bahçeye çevirdik.

34-Sebe suresi 17. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

ذَلِكَ جَزَيْنَاهُم بِمَا كَفَرُوا وَهَلْ نُجَازِي إِلَّا الْكَفُورَ

Zâlike cezeynâhum bimâ keferû, ve hel nucâzî illel kefûra

Nankör(kafir)lüklerinden dolayı onları böyle cezalandırdık.Nankör(Kafir) olmayana biz ceza verirmiyiz!


Şimdi bunu açıklayayım..


Şimdi ana temamız ŞÜKÜR ya..

Munîb olan ALLAH’a sürekli Yönelme Yaşayan insanlar var..

Onlara 2 örnek vardı..

Hz.Davud (a.s.) ve Hz. Süleyman (a.s.)

Onlar da ŞÜKÜR EDEN insanlar..

Özellikle Hz.Davud(a.s.) zaten emirde var..

Onlara Şükür Edenlere ve  Yönelenelere verilen güzel nimetler ;

Pozitif bir örnek verilirken..

Şimdi de artık tersinden,negatiften,Olumsuz bir örnek veriliyor..

İşte örnek mi size Sebe Halkı..

Sebe : Türkçede Saba olarak kullanılıyor..

Saba Melikesi Hz.Belkıs varya …

Hz. Süleyman (a.s.) kıssalarında geçiyor..

(Ondan bahsedecektim.. ama çok uzayacak..)

Bu bölgeye verilen ve bu bölgedeki bir kabileye verilen isim..Neresi …Sebe bölgesi..

Arabistan yarımadasının düşünün onun güneybatı kısmı..

Suudi Arabistanın alt kısmında buluna bölge Hangi Ülke var?Yemen.

(Haberlerde izliyoruz ,darbe olduğu için biliyoruz.)

Yemenin de daha batı bölgesi …kızıl denize yakın kısmı bu bölgede yaşamış bir halk..


Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) soruyorlar..

Sebe kimdir bir bölge midir bir kabile ismi midir ne ismidir?

Bir erkeğin ismidır diyor..

O Kavmin kurucusu kişi o ismi ile anılıyor o bölge..

10 tane oğlu var; 6 sı iyi huylu 4 u değil diye rivayetler var..


Daha sonra bahsedeceğimiz aşağıdaki olaydan sonra;

Arap bölgesi, Arap yarımadasının kuzeyine doğru yayılıyorlar..

Bu Bölgeye , ALLAH U TEALA çok ciddi ikramlarda bulunmuş..

Öyle ki Arim Nehri oraya  yıllarca alüvyon dediğimiz verimli toprağı yığmış..

Bir de ALLAH’ın yardımı ile insanlar oraya bir set çekmiş..

Bugünkü anlamıyla ne ?Baraj
O Barajla  sulayarak öyle verimli topraklara sahip olmuşlar ki..
Düşünün sağında solunda bahçeleri var derken…nehir gibi birşey yapıyor baraj suları ..sağ tarafında suların olduğu sağ tarafında inanılmaz Bahçeler..solunda inanılmaz Bahçeler..

Bakın Burada جَنَّت Cennet diyor.

Cennet gibi bir bahçe.. Cenneti andıran çok güzellikte bahçeler var..

Tefsir kitaplarına yazıyor; Yanılmıyorsam 1100 metre yüksekliğindeymiş..
Yani bugün Akdeniz,Karadeniz’de de var..Yayla denilen yer..
Ama  baraj orada,hem yüksekliği verdiği avantaj hem toprağa verdiği avantaj hemde suyun verdiği avantaj..
Ayrıca Rabbim,Oraya Haşarat belasını da vermemiş..
Hem insanlara bulaşan pire,bit gibi Haşarat..Hemde ağaçlara musallat olan Haşaratı vermemiş..
Düşünebiliyormusunuz?Bereketi..

Sebe 15.Ayetten okumaya devam ediyoruz..

kulû min rızkı rabbikum;

Rabbinizin rızkından yiyin ;Ve ALLAH’A şükür edin..(O’na şükür edin derken nimete şükür edin demiyor..)

لَ le  ; İçin demek  هُ hu : O’na

هُ hu: Nimete gitmiyor..

هُ hu :ALLAH’A GİDİYOR

ALLAH’A ŞÜKÜR EDİN.


Biraz evvel Hz. Davud (a.s.) için ne var..?!!

*****Bütün Nimetlerde: ALLAH’I GÖRMEK*****


İşte Şükrün Ona anahtarı veriliyor..

O’na Şükür edin..

Nimete şükür edin değil..

Bakın bize farklı anlatıldı..

Nimetlere şükür etmek lazım..

Nimet sana sükür ediyorum !..

BÖYLE BİR ŞEY YOK!!!!!!!

YA RABBİ BUNLARI SEN BANA VERDİN ŞÜKÜRLER OLSUN!!!

Bakın vermeninde ötesinde ;

YİYECEKLERDEKİ VERDİĞİ GÜZELLİKLERİ ALGILAMAK BİLE ŞÜKÜR..

HEMEN 2 DAKİKADA DENİYİM ONU;


ELİNİZE BİR ELMA ALDINIZ ELİNİZE..

YA RABBİ, ŞUNUN RENKLERİNE BAK NE GÜZEL…KOKUSU VAR NE GÜZEL..TADI DA HARİKA ..


Bakın Şükürler Olsun Demediniz!!?!?!Ama yinede, Şükür Ettiniz..48:02


NEDEN?!???

1.ALLAH’IN YARATTIĞINI BİLİYORSUNUZ

2. MEMNUNSUNUZ

3.MİNNETTARSINIZ


Bu başlı başına bir şey..

Yani Hapur Hupur götürmüyorsunuz..

Ulen Ya Elma aldım ekşi çıktı..Keşke öbüründen alsaydım..demiyorsunuz..

Bunu çok yapıyoruz değil mi?

Çok eleştiriyoruz ve çok şikayet ediyoruz…

Bu ALLAH’a karşı..Hepimiz..

Sadece Sebe Kavmi yapmıyor..

(Zuhurat Baba Kavmi de bunu yapıyor 🙂 )

Ama HAMD FARKLI 48:45

HAMDLA ŞÜKÜR FARKI NE?


ŞİMDİ NİMETİ ÖVDÜNYA, ALLAHTAN GÖRDÜN ÖVDÜN YA

ŞİMDİ” YA RABBİ NE GÜZEL BİR NİMET” DEDİĞİNDE,SEN HAMD ETMİŞ OLMADIN

SEN NİMETİ ÖVMÜŞ OLDUN..

ŞÜKÜR ETTİN AMA NİMETİ ÖVMÜŞ OLDUN..

AMA ALLAH’I ÖVMEDİN..


BKNZ.HAMD ÇALIŞMASI


AMAN RABBİ NE GÜZEL YARATMIŞSIN BU ELMAYI DEDİĞİNDE BAK ALLAH’I ÖVDÜN..

DAHA DOĞRUSU ÖVMEYE BAŞLADIN..

BİR ÜSTÜ;

YA RABBİ SEN NE GÜZEL YARATICISIN YA RABBİ NE GÜZEL MEYVELER YARATIYORSUN ..

ELMADAN ÇIKTIK..

ALLAH’I ÖVMEYE BAŞLAYINCA BU HAMD OLUYOR..

HAMD ; ÖVMEKTİR.

ONDAN SONRA DAHADA GENİŞLETİYORSUN..

YA RABBİ SEN KULLARINA NE GÜZEL RIZIK VERİYORSUN…

(DEMİNKİ HALİK ESMASIYDI,HALİK ESMASINDAN ÇIKTIK..ARTIK REZZAK ESMASINA GİRDİK..)

SEN KULLARINI NE GÜZEL RIZIKLANDIRIYORSUN..

TATSIZ,TUTSUZ ŞEYLERLE DEĞİL LATİF ŞEYLERDE BESLİYORSUN,NE GÜZEL ŞEKİLLER VERİYORSUN..

BAK MUSAVVİR ESMASINA GİRDİK..

SEN KULLARINA NE KADAR MERHAMET EDİCİSİN DEDİN…

BAK RAHİM ESMASINA GİRDİN..

***ESMALARIYLA ALLAH’I ÖVDÜN.***

GERİ GELİYOR ELMAYI ÖVDÜN.

YA RABBİ NE GÜZEL BENEKLERİ VAR,NE GÜZEL KOKUSU VAR…

BAK BU ŞÜKÜR ARADA BİR İNCE BİR ÇİZGİ VAR..

BİRİSİNDE NİMETİ ÖVÜYORSUN..BİRİSİNDE ALLAH’I ÖVÜYORSUN..

AMA NİMETİ ÖVERKEN ONUN ALLAHTAN GELDİĞİNİ BİLMEZSEN ŞÜKÜR OLMAZ !..


(……………)

Aklıma gelmişken söyleyeyim..

Hz. Davud (a.s.) şükür için çalışır derken de şu var..

i’melû âle dâvûde şukrân; Şükür imal edin.

Bir ifadesi şudur..

Şükür üretin..

Şahit olduğunuz herşeyden ALLAH’a şükür edecek değer bulun,bulmaya çalışın.. demek..

Onuda aradan söyleyeyim dedim..

Ama Sebe Kavmi ne yapmış..!!!

O nimetleri yok saymış..

Yani Küfür Etmiş..

Yani Nankörlük etmiş..

Küfür etmek ne demekti; Örtmek demekti..Üzerini örtmek..

Onun ALLAH’ın onlara verdiği gerçeğinin üzerini örterek yaşamışlar..

Kafirlik  budur..

Bilinçaltı biliyor ama sen üzerini örtüyorsun..

ALLAH’ı yok sayarak yaşıyorsun..

Küfür budur..

Onlarda Küfür yapmışlar..

Önce Yüz çevirdiler diyor..Bakın çeviriyorsun..

Şimdi herşeyin ALLAH tan geldiğini bilip te yüzünü çevirmiş olmuyor musun ?????!!!

ALLAH’A YÜZÜNÜ YÜZÜNE ÇEVİRME YANİ MÜNÎBLİK DİYORUZ..

ÇEVİRDİĞİN ANDA ALLAHTAN YÜZÜNÜ ÇEVİRMİŞ OLUYORSUN..

Bak çevirilince;

 عْرَضُوا a’radû oluyorsun..

Bunun üzerine onlara “arim” selini gönderdik.

O kadar nimete rağmen sen yüzünü yüzüne dönerek hanif olarak,munib olarak yaşaman lazımken yüzünü ceviriyorsun… ALLAH’tan çeviriyorsun ya..

Ve onların iki bahçesini, acı meyveli ağaçlara, meyvesiz ağaçlara ve az miktarda sidr ağacını havi olan iki bahçeye tebdil ettik (dönüştürdük).

بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ beldetun tayyibetun;ne güzel belge tayib belde ;bunu da Molla Cami var..Osmanlı ulemasından… evceb hesabı yaparak evced sayısıyla

İstanbulun Fethinin hicri yılına denke geldiğini bulmuş..

beldetun tayyibetun;Ne güzel belde..İstanbul’a işaretiyle ilgili ulemanın bir tesbiti var

Ortadan bir nehir gibi boğaz geçiyor..

Sagda bir bahce Uskudar tarafı solda bır bahce… tarif olarak da buraya uyuyor..

ALLAH-U ALEM.

Nankörlerinden dolayı biz onları böyle cezalandırdık..Nankör olmayana biz ceza verirmiyiz..

Devam ediyor..

Onlara bir ikram daha yapılmış..


Sebe 18.Ayet:

Memleketleri arasında kendilerine,o içine bereket verdiğimiz sırt sırta vermiş şehirler meydana getirdik.Onların arasında gidişli gelişli yollar takdir ettik.Buralarda “geceleyin ve gündüzün emniyeti içinde yürüyün” dedik


Muhteşem bir ulasım ımkanı veriliyormus..

Bugunku anlamıyla ulasım..

Bugunuzdekı gıbı ne buyuk bır nımetler var dıymı..???

Gıdıslı-gelıslı yollar..

Araba kullanmcam dersen hızlı tren..Ucak..

Hz.Süleymanın(a.s.) olaganustu ruzgarından daha hızlı bız seyahaet edebiliyoruz..

Bu kadar nımete ragmen ne demısler bılıyormusunuz?


Sebe 19.Ayet:

Ey Rabbimiz!”Seferlerimiz arasını uzaklaştır.” dediler


BU NEYE BENZEDİ BİLİYORMUSUNUZ?

MEMNUN KALMAMIŞLAR… KEŞKE BU KADAR YAKIN OLMASAYDI..

GARİP GELİYOR DEĞİL Mİ?

YA HAYIR BU ŞEYDE VAR İSRAİLOGULLARINDA ;

Gökten Kudret Helvası geliyor ve Bıldırcın Yumurtası..


BKNZ.


BAKARA 61.AYET

Ve siz: “Ey Musa! Biz bir (çeşit) yemek (yemeye) asla sabredemeyiz. Artık bizim için Rabbine dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” demiştiniz. (Musa): “Hayırlı olanı, daha değersiz olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? (Öyle ise) Mısır’a inin, sizin istediğiniz şeyler muhakkak ki orada var.” demişti. (Sonra da) onların üzerlerine zillet (sefalet) ve fakirlik (damgası) vuruldu. Ve onlar, Allah’tan bir gazaba uğradılar. İşte bu, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. İşte bu (ceza), asi olup (isyan edip), haddi aşmış olmaları sebebiyledir.


Aynı zıhnıyet arkadaşlar..değişmiyor..değişen bir şey yok..

ALLAH-U TEALA da ne yapmış onlara..

Kendi nefislerine zulm ettiler diyor..

enfuse-hum ve zalemû : kendi nefslerine zulm ettiler diyor..

Yani , ŞURA 30.AYET : Size bir musîbet isabet ettiği zaman işte o, ellerinizin kazandığı (yaptıklarınız) sebebiyledir. (Musîbetlerin) çoğunu affeder (gerçekleştirmez).

Yani ALLAH-U TEALA durup duruken bir şey yapmıyor onlara..


Bir Ayet soyleyeyım…


RA’D-11.AYET

Onları (o kavimdekileri), önünden ve arkasından (önden arkaya doğru uzanan) takip edenler  vardır. Allah’ın emrinden olup, onları korurlar. Muhakkak ki; Allah, onlar nefslerinde olan şeyi  bozmadıkça, bir kavimde olan şeyi bozmaz . Ve Allah, bir kavme ceza vermeyi dilediği zaman, artık onu reddedecek  yoktur. Ve onlar için, ondan başka koruyan bir dost yoktur.


ALLAH-U TEALA O Nimetleri verdi mi?Verdi.

Kendileri bozmasaydı..2015 yılına kadar O Nimetler devam edecekti..

Ayet bu ALLAH’ın Kanunu bu..

Ama Onlar bozduğu için ALLAH’ta bozdu..

Aslında onlar kendi elleriyle bozdular..

Burada diyor ki;Kendi nefislerine zulm ettiler..

ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ-zalemû enfusehum

Böylece onları ibret alması için haber  yaptık..

Yani daha sonrakiler için Masal,Efsane..yaptık..

Ki Biz 2015 yılında Zuhurat Baba da vay be ne yapmışlar dıye anıyoruz..

Bu Ayetin tecellisi olarak..

Ve onların hepsini darmadağın hale getirdik..

BURASI ÇOK VURUCU;

ŞÜPHESİZ BUNDA  لِّكُلِّ صَبَّارٍ li kulli sabbârin/ SABREDEN VE  شَكُورٍ şekûrin ŞÜKREDEN İÇİN HERKES İÇİN İBRETLER VARDIR.


HAFTAYA BU ŞÜKÜRLE SABIR BERABER İŞLEYEREK, BİRAZ EVVELKİ ARASI AÇILIYOR..BU NE MANAYA GELİYOR BIZDE AYNI HATAYI NEREDE YAPIYORUZ. İNŞAALLAH BUNU GÖRECEĞİZ.


DUAMIZIDA EDELİM;

ALLAH-U TEALANIN BİZE VERDİĞİ NİMETLERİN,BİZİM HAKKIMIZ DEĞİLDE ALLAH-U TEALA’NIN BİR İKRAMI OLDUĞUNU VE

İNSANLARIN BİZE VERDİKLERİ DEĞİL DE!!!

GERÇEKTEN ONLARA VERENİN ALLAH OLDUĞUNU BİLEREK..

VE SADECE NİMETLERDE DEĞİL,ÇALIŞTIĞIMIZ YAPTIĞIMIZ HER İŞTE ŞÜKÜR MODUYLA MİNNETTARLIK DUYGUSUYLA MEMNUNİYET DUYGUSUYLA YAŞAYANLARDAN EYLESİN.

AMİN.

SADAKALLAHULAZÎM.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.