“SEBE (12.sohbet) 20.AYET/ (ktpçk 21)

SEBE (12) 20. AYET;


Eûzubillâhimineşşeytânirracîm…Bismillâhir rahmânir rahîm


Sebe Sûresine kaldığımız yerden devam ediyoruz..

Geçen hafta 19.Ayeti bitirmiştik..

20.Ayete geçecektik..Ancak geçen haftadan kopukluk olmaması amacıyla 19.ayetten devam ediyoruz..

Hem de geçmiş haftalarda “keşke şunu da söyleseydim”..

Dediğimiz yerlerden bahsederek de,konuyu pekiştirmiş oluyoruz..


(Size tavsiyem,daha sonra bu konuşmaların yazılı metinleri oluyor..İnternet Sitesinde 1-2 hafta sonra yayınlanıyor ve kitapçık haline getiriyoruz..Oradan bakmanız.. Neden? Sohbet esnasında tam olarak Ayetini ya da Hadisini söyleyemediğimiz yerleri daha sonra buluyoruz..Orjinal haliyle ard arda sıralıyoruz..Çok daha destekli,başka Ayetlerle beraber takviyeli bir anlatım oluyor..Bir kaynak gibi de oluyor aynı zamanda..Kur’an-ı Kerimle ilgilenenler bilir; tüm bunları bulup araştırmak, “hangi ayet nerede geçiyor, bu Ayet şurada da vardı “Bulması gerçekten zor.Maalesef “Kur’an-ı Kerim’in Tefsiri yine Kuran’dır metodu” çok az kullanılıyor. Bu şekilde işiniz de kolaylaşmış olur.. Herkes bir şekilde açıklıyor..Ama Kur’anın şurasında da böyle diyor,bak burada da böyle geçiyor, şurda da bir kelime var diye,”Kur’ân-ı Kerim’in  Tefsiri Kur’ândır” Metodunu kullanan çok az gerçekten…O anlamda istifadeli olacağını düşünüyorum…İnşaallah)


Sebe 19. Ayetin Sonuna  bir bakmanızı istiyorum..!


SEBE SÛRESİ 19.ÂYET 

هُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

Fe kâlû rabbenâ bâidbeyne esfârinâ ve zalemû enfusehum fe cealnâhum ehâdîse ve mezzaknâhum kulle mumezzakın, inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûrin.

“Ey Rabbimiz!Seferlerimizin arasını uzaklaştır.”dediler.Ve kendi nefslerine zulüm ettiler.Böylece onları ibret alınması için haber yaptık.Ve onların hepsini darmadığın hale getirdik.Şüphesiz bunda çok sabreden ve şükür eden herkes için ibretler vardır.

1. fe : o zaman, böylece, buna rağmen, fakat
2. kâlû : dediler
3. rabbe-nâ : Rabbimiz
4. bâid : uzak kıl
5. beyne : arası
6. esfâri-nâ : seferlerimiz
7. ve zalemû : ve zulmettiler
8. enfuse-hum : kendi nefslerine
9. fe : o zaman, böylece, buna rağmen, fakat
10. cealnâ-hum : onları kıldık
11. ehâdîse : hadîs, nesilden nesile anlatılan sözler (efsane)
12. ve mezzaknâ-hum : ve onları parçaladık, dağıttık
13. kulle : hepsi, bütün, tamamı
14. mumezzakın : parçalanmış olarak, parça parça
15. inne : muhakkak
16. fî zâlike : işte bunda vardır
17. le : elbette
18. âyâtin : âyetler
19. li kulli : hepsi için
20. sabbârin : çok sabreden
21. şekûrin : çok şükreden

Ayetin sonunda “لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ “/ “li kulli sabbârin şekûrin”… diye bir ifade vardı..


 sayfanın baş kısmında, bir çok nimet verilen  Sebe Kavmi vardı..!!

Başka bir nimet de ;” Emniyetli ve kolaylaştırılmış bir seyahat” idi…

Buna rağmen onlar nankörlük ediyorlar…

” Nankörlük ediyorlar”, “Şükürsüzlük ediyorlar” ,asıl anlamıyla  da küfür ediyorlar

Rabbim de onların üzerine Azap indiriyor..

Bu olay hakkında diyor ki: ” böylece onları ibret alınması için haber/havadis yaptık” 

Haber kime ulaşır???

Muhatabına ulaşır..

Eğer biz de Kur’an-ı Kerim’in muhatabıysak, bize de ulaşacak bir haber var!!!

Peki Haber ulaştı bize ,ne yapacağız.??

“Vay be ne kötü adamlarmış..Şunlara bak ,  başlarına ne geldi.. ” Demeyeceyiz..

“Onların bu azabı Hakedecek düşünce ve davranış sistemi ,acaba bizde de var mı ?!?! “deyip 03:52

Biz de öğüt alacağız..Kendimizi düzeltmeye çalışacağız..

Çünkü diyor ki;

“inne fî zâlike”/işte bunda

“le âyâtin “/ayetler,işaretler,ibretler vardır..

(Bakınız bir ibret bile değil!!!Birçok ibretler, dersler varmış!!!!)

Kim için?!?

“li külli sabbârin şekûrin “/sükreden sabırlılar için

Siz sabbâr  şekûr iseniz , böyle olma gayretinde iseniz..

Sizde ders çıkarılacak çok şey vardır.. diyor Rabbim..

Demek istiyor ki: DERS ÇIKARIN!!!

Yoksa evvelkilerin masalları olur bu okuduklarınız…

Demişler ya Sahabe Efendilerimize(r.a.) tebliğe gittikleri zaman:” bu evvelkilerin  masalları”…

Geçmişlerin masalları;

(Mutaffifin Suresi 13.Ayet: Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.)

Biz ne diyoruz: “bu Kuran’a masal diyorlar ,vay be ! olur mu öyle şey ?!”,..

Eğer biz de Kur’an-ı Kerimi okuduğumuzda,

“bu bizle ilgili değil ;bak geçmiştekileri anlatıyor”

deyip kendi  üzerimize almaz isek,

ALLAH Korusun onların düştüğü Tehlikeye varıyoruz!!!

Bizim prensibimiz ne olmalıydı..?!?!

“Aman Bu Hikayede bana ne var.!!”

“Tamam Ben Mü’min oldum..Müslüman oldum..Ama eksik yanlarım nereler?

Onların eleştirilen tarafları bende de var mı? ne kadar var ?..

Eski kavimlerden örnek alarak ibret alarak ..

“ben de kendimi düzelteyeyim”.. dememiz lazım.!!

Ama Herkes ders alabiliyor mu? Değil.

Ders almanın burada Rabbim  şartını  koymuş :

Sabbar olacaksın..!!Ama nasıl Sabbar olacaksın..?!Şükür eden Sabbar olacaksın..!!

(Burada şükreden sabredenin sıfatı olarak gelmiş)

  • (صَبَّار /SaBBâR) : Çok çok Sabır eden

  • (شَكُور/   ŞeKûuR) :  Hep şükür eden

Ama incelik var..!

Arapçanın bazı özelliklerinden bahsetmek istiyorum..

Özellikle Arapça bilenlere işaret olsun diye..Bilmeyenlere de anlaşılacağı şekilde izah etmek istiyorum..

Şimdi bakın “Sabır” kelimesi var..

Sabredene; (صَابِر / SâaBiRdeniliyor Arapçada…..(“ism-i fail” deniliyor bu kalıba) …manası:”O an için Sabreden.. ”

Ama SaBBâR;Çok çok sabreden demek.(bu ayeete geçen)

(“Mubalağalı İsm-i Fail” deniliyor bu kalıba da.)

O fiili çok çok işleyen demek..


(شَكُور /ŞeKûuR) ise;”hep şükreden” manasında

“Anında Şükür eden”e (شَاكِر/ ŞâKiR) deniliyor..ism-i fail…bu ayette bu ifade kullanılmamış…

“çok şükreden” anlamında (شَكَّر / ŞeKKaR) ifadesi de kullanılmamış..

peki ne kullanılıyor? (شَكُور / ŞeKûur )ifadesi kullanılıyor..

“DEVAMLI ŞÜKÜR HALİNDE OLAN” Buna da; SıfatMüşebbehe deniliyor Arapçada ;

YANİ O HALİ SÜREKLİ OLARAK ÜZERİNDE BULUNDURAN DEMEK..


özetlersek :


(صَبَّار /SaBBâR) kullanılmış; (صَبُور /SaBuuR) kullanılmamış;

(شَكُور/ŞeKuuR) kullanılmış ; (شَكَّر / ŞeKKaR) kullanılmamış..


 Bakın birbirine çok yakın kavramlar..

Şimdi ikisinin farkını şöyle açıklayabiliriz :

“Sabuur” Kullanılmamış.. Yani “Sabretme halini sürekli olarak üzerinde  bulundurma hali”

Bu ayette “sabbâr” kullanılmış ..Yani “çok sabreden”

Neden?   “Esma-ül Hüsna” nın en sonuncusu ne? Es- Sabur (99.Esma)…ALLAH-U TEALA’nın Esması.. Kur’ana baktım.. “Es-Sabur” Kuran’da geçmiyor.. Ne ALLAH-U TEALA  için kullanılıyor..Ne de Kullar için kullanılıyor.. ALLAH-U TEALA için kullanılmaması ayrı.. Ama hiç bir insan için “Sabuur” kullanılmamış.. Neden biliyor musunuz?

    • Bir insanın sürekli Sabır halinde olması mümkün değil..

Ama “Eş-Şekûur”kullanılmış.. Şükür etme halinin devamlılığı..

    • Kuldan sürekli “şükür modu”nda olmasını istiyor..

Buda kolay bir iş değil!!!! Çünkü Aktif bir hareket olması gereken…   ALLAH-U TEALA da sürekli Sabır halini Kulundan  istemiyor…ama;

    •  Başa gelince  çok Sabır edilmesini istiyor.

Bu Sabır halini Sürekli olarak üzerinde bulundurabilecek yegane merci:

ALLAH-U TEALA.

Ki Esma-ül Hüsna’sı olmuş..(ES-SABÛR)

Çünkü o sürekli Sabır halinde ..

“ES-SABÛR”


Bakın Sabır hali=Tahammül ,değil.. Tahammül yanlış bir şekilde lügata girmiş, sabrın tanımı olarak.

Sabır ediyorsun;Razı oluyorsun.. Toleranslı,müsamahalı olarak olayı görüyorsun..

Bunu özellikle söylemek istedim..


Geçen hafta Sabır etmek = Razı olmaktır ,dedik..

Bakın; İman : Herşeyin ALLAH’tan geldiğine kabul etmek..

Doğru ,ama incelikleri var..

Şimdi..”Benim  başıma gelen  her musibet ALLAH’ın gönderdiği” dersen.. İnce bir çizgi var..

“Sabırda isyan gizlidir”..diye hadis-i şerif var… Yani Sabır ederken, Yanlış düşünce sistematiği içine girersen.. ALLAH-U TEALA’ya “zalim” sıfatı yapıştırmış oluyorsun..HAŞA

Yani şunu diyorsun : “Ben bunu hak etmiyorum..Ama ALLAH bana sabredeceğim bir iş gönderiyor”….

Tehlikeli bir nüans var orada ..İnce bir çizgi var..

Kişi şunu demeli… “Tamam ALLAH-U TEALA imtihan için bana bu müsibet denilen olayı getiriyor.. ama bu benim kendi ellerimle yaptıklarımın bir sonucu.”


SÛRÂ SÛRESİ 30.AYET

وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ

Ve mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum ve ya’fû an kesîrin.

Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir.

O, yine de çoğunu affeder.


NİSA SÛRESİ 79.AYET

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا

Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâhi, ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlân. Ve kefâ billâhi şehîdân.

Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.

Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.


BU 2 PRENSİBİ UNUTMAMAK LAZIM :

1-NEFSİMİZDEN GELEN KÖTÜLÜKLER SEBEBİYLE

2-ELLERİMİZLE YAPTIKLARIMIZDAN DOLAYI  

MUSİBETİ  HAKEDİYORUZ!!!


Burada ince bir nokta var.. Yoksa faturayı ALLAH’a çıkarmış olursun.. ALLAH Zulüm edici değil ; “Başınıza gelen ne iyilik gelirse BEN’dendir”.diyor..


TEVBE SÛRESİ 126.AYET

أَوَلاَ يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَّرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ

E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merraten ev merrateyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn.

Görmüyorlar mı ki, her yıl bir ya da iki kere imtihan ediliyorlar;

sonra yine tevbe etmiyor ve ibret almıyorlar?


“Bu iş benim başıma niye geldi diye ? TÖVBE ETMEK LAZIM.

O zaman sizin dediğiniz gibi olsa ;halk arasındaki  “bunu bana ALLAH gönderdi ondandır..” Manasında olsa…

Niye” Tövbe ederler “desin ki Rabbim..!!

Demek ki Tövbeyi gerektirecek bir durum var orada.. Yani düşüneceksin edeceksin..”Ya bu iş benim başıma niye geldi?”.. Bakın İlginç bir nokta var orada ; “yezzekkerûn” : Tezekkür ederler,yani Düşünürler.. “Düşünürler sonra tövbe ederler” değil.. Önce Tövbe edeceksin..Peşinen kabul edeceksin..

“Ya Rabbi,Bu iş benim başıma geldi.. Bu benim nefsimin bir hatasındandır.. Ama şuan ben için bilmiyorum..Olsun, bendendir..”

Üzerine alıyorsun… Tövbe ediyorsun.. önce.. Sonra da bakın “yezekkerun “diyor.. Zikir edip,düşünüp,öğüt almaya çalışırlar..sonra ibret almaya çalışırlar.. Tövbe ettiğinde peşinen kabul ettin  suçlu olduğunu.. Sonra,” niye oldu?” diye soracaksın..

“Geçen gün şöyle kötü bir şey yapmıştım.. Ondan mı oldu? Ya bunun zamanlaması ne ;ne zaman başıma geldi ?.. Peki o zamanlarda ben ne düşünüyordum..Ne yapıyordum?.. Hangi hamleleri yaptım ?

diye geriye yönelik düşüneceksin..

“Aa ,tamam;bundan dolayı benim başıma geldi bu iş…”

O zaman dikkatli olursun.. O zaman faturayı ALLAH’a iliştirmemiş olursun.. Kendi üzerine alırsın..Affa da vesile olur..


Enfal 33.Ayet: 

“Oysa sen onların içinde olduğun sürece, Allah onlara azap edecek değildi.

Onlar bağışlanma diledikleri sürece de Allah onlara azap edici değildir.”


Yani Estağfirullah bekliyor.. Yani hatayı üzerine alıp .. Ya Rabbi tamam bu benden“… demeni bekliyor.. Zaten Hz. Adem ‘in (a.s.) Tövbesinin kabul edilmesinin sebebi ne? Ne diyor Hz. Adem (a.s.) :


ARAF 23.AYET:

Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîne.

İkisi şöyle dedi: “Rabbimiz, biz nefslerimize zulmettik, şâyet Sen bize mağfiret ve rahmet etmezsen, biz mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz.”


Hz.Yunus (a.s.) Tövbesi

Enbiya Sûresi 87.Âyet(son kısım):

 lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn

“Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhan’sın. Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum.”


Bakın suçu kabul ediyor..Etmese..Belki edebiyete kadar balığın karnında kalacak.. Bunlar Çok önemli… Bu kavramlar çok önemli.. ALLAH-U TEALA’nın; koskoca Alemleri mükemmel şekilde yaratmış olan Malik olan ALLAH’ın yarattığı kuluna(haşa) zulüm etmesi..Mümkün değil.. Kişi,kendine ne yaparsa yapıyor.. Bu mekanizmaları çok güzel anlamak lazım.. Bunları anlarsak çok güzel olur.. Buradan Sabıra geleceğim..


Sabırın en konsantre İzahı: Razı olmak..

Sabır edeceksin..

“Bu bana takdir edildi..  sebebinde ben varım.. Bu, benim Hak ettiğim, benim için en güzel ,en iyi hal üzerinde olanı” diyebiliyorsan..Sabır ediyorsun..

Öbür türlü tahammül ediyorsun..

“Rabbım beni imtihan ediyor..Görürsün bak..ben ne yapacağım..dişimi sıkacağım”!!! ALLAH korusun..15:33 İncelikler var tehlikeler var… Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ki: Şirke dikkat edin!!!Karıncanın ayak sesinden daha sessiz olabilir. Şeklinde Hadis var.


“Şirk, karanlık gecede Safa tepesinde yürüyen kara karıncanın ayak sesinden daha gizlidir.” (Taberani, Mu‘cemü’l-evsat, IV/10, hadis no: 3479; Ebu Nuaym, VII, 112.)


Şimdi burada ilginç bir noktada var..Dile getirmek istiyorum…

“li kulli sabbârin şekûrin”/çok sabreden ve şükür eden herkes için” Meallerin hepsinde

“Çok sabreden ve çok şükür eden kulları için” diyor.. arada “ve” ifadesi var Bazen de

“Sabreden ve Şükredenler için “diye tercüme edilmiş.

Ama burada “şekûrin”, “sabbârin” kelimesinin “sıfatı” olarak gelmiş. Arapça bilenler bilir ..

Çünkü araya “ve” gelmemiş.. böyle sıfat olmasıyla beraber nasıltercüme etmek gerekir?

Yani nasıl sabredenler ?  “Şükrederek sabredenler”..

şükredici olmak, sabrediciliğin sıfatı olmuş

ikincisinin (şükreden) sıfat olmasının ne anlamı var..Biliyor musunuz? Geçen hafta ne demiştik..

” İman 2 ye ayrılır.. Yarısı Sabır Yarısı Şükür ”  

Yani “İmanlılar için“,”müminler için” diyor..Rabbim orada aslında ..

Sabreden ama sükür moduyla o durumda duran.. Buna çok dikkat etmek lazım.. (………..)  Şükreden sabır eden..

Yani Şükür Sabredenin sıfatı.. “Yani uzun boylu adam gibi”

“uzun boylu” terimi “adam”ın sıfatı

Burada asıl olan Sabreden ,doğru.. Ama şükreden de onun sıfatı..

Arapçada sıfat -Türkçeden farklı olarak- sıfatlanan kelimeden sonra gelir (Hani sağdan sola ilerlediği için.)

Türkçenin tersi olduğu için onu söylüyorum..

Önce Sabır …sabırın sıfatı ⇒Şükür eden… asıl olan “sıfatlanan“dır(yani burada sabreden/sabbar);

sıfat ise onu vasıflandıran bir kelimedir.Arapça’da sonradan gelir.


    Burada sabrın önce gelmesini de bir örnekle açıklamaya çalışacağım size..   Bakın hep bir eksik kalan bir örnek olarak vereceğim..Şükür etmeye bir örnek vermek lazım..

Hep nimetler üzerine durduk ya..Farklı bir şükür etme teknolojisi söyleyeceğim.. Bir tanıdık abimizin bir tespiti çok güzel…

Şimdi bir elma,bir lokma aldınız… (Hep elmadan gittik ne hikmetse..) Bir Elma dilimini kestiniz.. Ağzınıza aldınız..

Nefs ne yapmak istiyor..??? Hemen yutmak istiyor ..anında…

Koyun ne yapıyor? Geviş getiriyor.. Mümkün olduğu kadar ağzında çiğniyor..Tutuyor..Onda sonra yutuyor..

Zıttı ne ? Yılan... Olduğu gibi yutuyor.. Parçalamıyor bile.. Yılanın dişleri ne işe yarar ? Zehir için..Çiğnemek için değil bakın..

Bir tarafta Koyun..Bir tarafta Yılan..

Yılan Kurban Bayramında kurban ediliyor mu? Kim Kurban ediliyor..??? Sığır ,Koyun…

özellikleri ne? geviş getiren hayvanlar olması..

Geviş getirmek, yani çokça çiğnemek…Üst düzey mahlukatın özelliği..

ALLAH-U TEALA’ya kurban olarak sunulanlar da en yükseklerinden olacak..

Yaradılma silsilesinin en yukarısında İnsan var.. Hayvan olarak en kıymetli  kabul ettiklerimiz de ;Koç – Koyun.. En kıymetlisi de Koçtur ama diğerleri de kurban edilebilir.. Keçi , koyun kadar değildir.. Çünkü Hz. İbrahim’e (a.s.) insan muadil olarak verilen ne? Koç..aslı odur….

Koyunun en büyük özelliği nedir? Sabırdır. İtaat eder..Sabırlıdır..

Diğer hayvanlar gibi değildir..Koyun gibi derler.. Sabır eden .. Bakın görüyor musunuz?

Şimdi İnsana gelelim.. Ağzına lokmayı aldığında çiğnemeden löp diye yutmak.. Üst düzey  Mahlukatın yapacağı bir eylem değil.. Yakışmıyor..   Ne yapması lazım o kişinin bolca çiğnemesi lazım..!!

Ama bolca çiğnemek neye aykırı biliyor musunuz? O Nefsin bir an önce acele yutma arzusuna aykırı . Sabır gerekiyor..   Yani bir çikolatayı yutmadan nasıl yiyebiliyorsun..Eve gidince bir deneyin.. Bir çikolatayı,bir şekeri alın ,kırmadan .. Çocuklar çok yapar..Sabırsızdır..Şeker verirsin katur kutur kırmaya çalışır..

Eriterek ağzında tutan sabırlıdır..Ancak yetişkenler yapabilir.. Ben mümkün değil şekeri ağzımda tutamam ..O kadar sabırsızım ki.. Katur kutur..İşte bu sabırsızlık alameti..

Şimdi bir sabır ettiniz.. Ağzınızda tuttunuz.

” damak tadı” denilen bir ifade var.. Damağınıza vurmalısınız.. ALLAH-U TEALA dile de vermiş tat alma özelliğini.. damağa da vermiş.. Damak tadı deniliyor..Dil tadı denilmiyor..

ALLAH’ın yarattığı o güzel nimetin tadını alabilmek için,damağımıza vurmamız gerekiyor.. damağımıza vurduğumuzda bir mühlet tutacağız, onun o güzelliklerini alacağız..

Onun için önce Sabır etmemiz gerekecek..

Şimdi ise Şükre gelelim… ” Oh be dünyanı en güzel yemeklerini alıyorum”..diye dünyevi mantıkla değil..

“Ya Rabbi Sen bunu ne güzel yaratmışsın”.. diyerek ALLAH’ı  önce bir övdük ..Önce Hamd ettik.. Önce adrese bir gitti..

Ondan sonra” Ya Rabbi bu ne güzel bir Tat !”.. Lokmayı damağına yapıştırdın...

(Damak ⇒⇑ Beyne yakındır..Yukarıya yakındır.. ALLAHÎ’dir …Ulvîdir… Oraya yapıştırdığında da ALLAHÎ bir  öğe buluyorsun onda.. Tadını ALLAHÎ sıfatlara doğru gönderiyorsun.. (Haz ve Lezzet konusu var ya ..Hani Cennet unsurlarına bağlamıştık hatırlıyor musunuz,Cennet ile ilgili konuları işlerken, tüm haz alınan nefsani değerlerin aslında Cemâlî değerler olduğunu işlemiştik)

O zaman neye giriyorsunuz biliyor musunuz..? Şükre giriyorsunuz.. Şükürle yemek bu..

Bu şekilde damağınıza yapıştırdınız..Çokça çiğnediniz hemen yutmadınız..ALLAHÎ UNSURLARA BAĞLADINIZ.. ARTIK O NİMET SİZİN İÇİN İBADET OLUR.. YEMEK YEMEK İBADET OLUR..

YANİ SADECE NAMAZ KILMAK,ORUÇ TUTMAK İBADET DEĞİL.. YEMEK YEMEK İBADET OLUR MU?? OLUR İŞTE..   HERŞEY İBADET!!! SADECE İBADET NAMAZ DEĞİLDİR… ŞÜKÜR MODUNDA YAPARSAN HERŞEY İBADETTİR.. ———————————————————————- Bu örneği vermek istedim..Konuya girişimiz de şuydu :

“Sabbâr” önce gelmiş ya..!!!

Şükür edebilmek için Sabretmek gerekiyor..

Önce nefsin yutma çabasına sabredeceksin ki , direneceksin ki..

Şükrün kapısı sana açılsın..


Bu noktaya değindikten sonra 20.Ayete girebiliriz. İnşaallah..


  SEBE SÛRESİ 20. AYET

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ

  Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîne

  Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona tabi oldular.

1. ve lekad : ve andolsun
2. saddaka : doğruladı, yerine getirdi
3. aleyhim : onların üzerinde
4. iblîsu : iblis
5. zanne-hu : onun zannı, hedefi
6. fe : o zaman, böylece
7. ittebeû-hu : ona tâbî oldular
8. illâ : ancak, den başka
9. ferîkan : bir fırka, topluluk, zümre
10. min el mû’minîne : mü’min olandan
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ “/Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu


“Ve lekad” ;Yemin var. Kim Yemin ediyor ? ALLAH-U TEALA yemin ediyor..

“لَقَدْ” Lekadla başladı mı.. çok DİKKAT ETmek lazım.

“saddaka” : Tasdik etti demek Kim tasdik etti? iblis. Ayete göre ;  iblîsu diyorya; iblis tasdik etti.. Neyini tasdik etti?

“zannehu”: Zannını

Yani iblis Zannını tasdik etti.. Doğruladı yani.. Kim üzerine olan aleyhim … Onlar üzerine olan.. Buradaki Onlar dediği kim? 

Bir yerde zamir varsa (onlar, o) dendiği zaman -bu bütün dillerde,kuraldır- öncesine bakacaksın..Öncesinde ne diyor.. kim var ..Hangi grup var…Sebe halkı …

Ayetlerin bir âfâkî bir de enfusî manası var..Önce afakisini bir anlayacaksın  ..Görünen zahirde ne ?Görünen zâhir Sebe Halkı..

Sebe Halkı’nın önce bir alakasını değerlendireceksin ondan sonra enfusi/ derinlerindeki manaya gireceksin. o sırada manasını  “Sebe” değil de “insanlık“olarak vereceksin..25:50   Devam edelim sonra Sebe Halkına geleceğiz..

“fettebeû hu”: Hemen tabi oldular,uydular

hu” : ona… ona dediği kim? iblis.. “Ona hemen tabi oldular”

“illâ” :istisna var. Kim onlar?

“ferîk”: Bir ferik,bir fırka…

bir grup hariç ona uydular. Kimmiş o fırka onu da açıklıyor

“minel mu’minîn” : Mü’minlerden olan bir fırka hariç, gerisi hepsi ona tabi oldu.. uydu.. iblise uydular..

Durupdururken burada  iblisin isminin geçmesi ilginç? Ama yukarıdaki olayı anlatıyor..

Önceki sayfalarda Hz Davud’la(a.s.)  & Hz.Süleyman’la(a.s.) ilgili bir mesele var..

Ana temamız neydi bizim ? Şükürdü:

“Ey Davud (a.s.) ailesi ;Şükürle çalışın,Sükürle iş görün,Şükür üretin,Şükür imal edin”..

Ondan sonra iki güzel misal :Hz Davud(a.s.) ve Hz.Süleyman (a.s.) buna tabi olyor.

Uymayanlar kim? Bir misal :Sebe Halkı..

O kadar büyük nimetler veriyor ki Rabbim.. Aynı zamanda ulaşım gibi, emniyet gibi, normalde nimet olarak görülmeyen.. Nimetleri de veriyor..   Azıyorlar,sapıyorlar.. Şükür etmiyorlar .. Küfür ediyorlar.. Şimdi bunu bakın Rabbim neye bağlıyor…

“iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.”

Buradan bize bir pencere açıyor..


Burada Ayete bakalım 7/17 .Yani Araf Sûresi 17.Âyet-151.sayfa(1-2 sayfa oynayabilir)


ARAF SÛRESİ 17.ÂYET

ثُمَّ لآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ

Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîne

Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.

 


ALLAH-U TEALA Hz. Adem(a.s.) yarattığında Melekler’e secde emrini veriyor.


BKNZ.ADEM KISSASI AŞAĞIDAKİ GİBİ;


7/A’RÂF-11:  Sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra meleklere: ‘Adem’e secde edin’ dedik. İblis dışında hepsi secde etti. O ise secde edenlerden olmadı.

7/A’RÂF-12: (Allah): ‘Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan ne oldu?’ dedi. O da: ‘Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın’ dedi.

7/A’RÂF-13:  (Allah): ‘Öyleyse oradan in. Orada büyüklenmeye hakkın olamaz. Çık. Sen küçük düşürülenlerdensin’ dedi. 7/A’RÂF-14:   İblis:Onların yeniden diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver’ dedi.

7/A’RÂF-15:  (Allah): ‘Haydi, sen kendilerine mühlet verilenlerdensin’ dedi.

7/A’RÂF-16: Dedi ki: ‘Beni azgınlığa düşürmene karşılık onlara karşı senin doğru yolunun üstünde oturacağım.

7/A’RÂF-17: Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Böylece sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.’

7/A’RÂF-18:  (Allah da) şöyle dedi: ‘Oradan kınanmış ve kovulup aşağılanmış olarak çık. Onlardan kim sana uyarsa (bilin ki) cehennemi hep sizinle dolduracağım.’

7/A’RÂF-19:  Ey Adem! Sen de eşinle birlikte cennete yerleş ve orada istediğiniz her yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.’

7/A’RÂF-20:  Şeytan o ikisinin bedenlerinden gizlenmiş olan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi sırf melek yahut sonsuz hayat süreceklerden olmamanız içindir dedi.

7/A’RÂF-21:  Ayrıca: ‘Şüphesiz ki ben size öğüt verenlerdenim’ diye onlara karşı yemin etti.

7/A’RÂF-22:  Böylece onları aldatıp bulundukları yerden aşağı indirdi. Ağacın meyvesini tattıklarında avret yerleri kendilerine göründü ve üzerlerini cennet yaprakları ile örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rabbleri onlara: ‘Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim ve size ‘şüphesiz ki şeytan size açık bir düşmandır’ dememiş miydim?’ diye seslendi.

7/A’RÂF-23:  ‘Ey Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik. Sen bizi bağışlamaz ve bize rahmet etmezsen muhakkak ki zarar edenlerden oluruz’ dediler.

7/A’RÂF-24:  (Allah da): ‘Birbirinize düşman olarak inin. Siz yeryüzünde belli bir süreye kadar kalacak ve orada geçim süreceksiniz’ dedi.

7/A’RÂF-25:  . (Yine) ‘Orada yaşar, orada ölür ve oradan çıkarılırsınız’ dedi.


BU AYET ÖNEMLİYDİ:

Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım;

Böylece sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.


 Buraya değineceğim..

  Şükür bahsi için..

 


Bir Ayete de bakalım;

Hicr Suresi 39-40-41-42.Ayetler

(Kur’an-ı Kerimin bir güzelliği var..Bir Kıssa anlatılıyor bir yerde;başka yerde de anlatılıyor….Hemen hemen aynı şekilde 1-2 kelime farklılığıyla Rabbim çok incelikleri veriyor orada..


Hicr39: Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.

Hicr40:  “Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”

Hicr41: Allah şöyle buyurdu: “Bu benim gösterdiğim dosdoğru yol budur.”

Hicr42: Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.


Burada bir incelik var.. Bunu yine bir sohbette abimizin tespiti bu güzel bir şey..


Şeytan bir iddiada bulunuyor ..

  • Diyor ki “;Onların hepsini azdıracağım .. Onlardan muhlis kulların müstesna..”
  • ALLAHU TEALA ise :”Hayır! Kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.”

Sanki aynıymış gibi duruyor.. Ama burada çok büyük bir incelik var..

iblis orada kibirleniyor..Diyor ki.. Ben diyor azdıracağım hepsini..Sadece senin bazı kulların müstesna..

ALLAH-U TEALA da diyor ki: Hayır!!! senin gücün yoktur ..Bir sultanın yoktur..diyor.. Ancak sana uyanlar müstesna..

  • Yani burada diyor ki; “Sen kullarımı azdıramazsın… Kullarım azar“..

Yani burada ünvan vermiyor şeytana… şeytan üzerine ünvan alıyor..

Bakın inceliği görüyor musunuz?   Biz bunu yiyebiliriz..Bizi kandırabilir..

“ben hepinizi azdıracağım “dese “Sadece salih kullar müstesna”.. Yiyebiliriz bunu .. Ama şeytanın öyle bir iddaasına karşı bunu ALLAH-U TEALA  Kur’anla öyle bir şey yapıyor ki..

“Hayır!!!Senin bir gücün kuvvetin yok ki ! Ne kendine pay çıkarırsın” diyor.. Onlar uyarlar sana anca diyor..33:34

Buna özellikle dikkat etmek lazım.. ÇÜNKÜÜ…

ŞEYTAN HAKK’I SÖYLEMEZ… DOĞRUYMUŞ GİBİ ONUN HER SÖYLEDİĞİNİ -KURAN’DA GEÇSE DE-KABULLENMEK TEHLİKELİ SONUÇLAR DOĞURABİLİR.

Zira biraz sonra geçecek olan bir ayette de buna işaret var.


Şimdi ; tabi olan insan, iblisin o ,

7/A’RÂF-17: Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım.

Böylece “sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.”

Zannını yerine getirmiş oluyor.. Niçin ?

özellikle ,Bir çok ayet varken ; bir çok iddiası varken.. Özellikle niçin bunu söylüyoruz biliyor musunuz ? Söyleme ihtiyacı hissettim.. Çünkü konu Şükür bahsi..

Bir çok yoldan şeytanın vesveselerine,fitlerine tabi olma durumu var.. Ama özellikle burada şükür bahsi geçtiği için özellikle bu Araf Suresi 17 .Ayeti getirmek istedim..

Ama bir çok olayda tabi olma konusunda  misaller var Kur’an-ı Kerim’de.. (………………………) İbrahim Suresi 22 .Ayet İş bitirilince şeytan da diyecek ki:

“Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.”

Haşr Suresi 16.Ayet: Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.


YANİ ARKADAŞLAR TABİ OLAN BİZİZ !!!

o vesvese veriyor..fit veriyor.. onun sopası yok bir şeyi yok..

sadece senin göğsüne ya da beynindeki düşüncene  bir tane fit atıyor..frekans bozuyor..virüs veriyor..

Senin de nefsin var mı? Nefsininde marazlar var mı? Marazların da hoşuna gidiyor..

Ziynetlendim diyor ya ..süslü geliyor.. Tık sende ona uyuyorsun..

(…………………………) Bir çok ayet var..(vakit geçmesin)



Sebe Suresine Tekrar gelelim..

Sebe 20.Ayet:”Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi. Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona uydular.” Bakın zannını diyor..

Zan = Hakikat ,değildir..

Eğer ayette Hakikat gibi bir kelime geçseydi.. “O zaman şeytan doğruydu” olurdu..

O zaman O Hicr Suresindeki ALLAH’ın tekzib etmesi var ya… öyle birşey sözkonusu olmazdı..


(457 SAYFAYI AÇIN BİR ZAHMET.. ELİMİZ KUR’AN-I KERİM’E ALIŞSSIN..KURANIN SAYFALARININ ESKİMESİ LAZIM..BAKIN BENİM ELİMDEKİ KURANA BAKIN ,BİRİSİ GÖRSE NE KADAR SAYGISIZ DER…KALEMLE ÇİZİYORUM,
İŞARETLİYORUM, YAPIŞKAN KAĞIT KOYUYORUM…

TEDEBBUR EDİN , TEDRUS EDİN (ders çalışın) DİYOR…


47-Muhammed suresi 24. ayet 

اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَ اَمْ عَلٰى قُلُوبٍ اَقْفَالُهَا

– Efelâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ.

Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı(tedebbür etmiyorlar mı)? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?


3 – Ali_İmran suresi 79. ayet 

مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لٖى مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّٖنَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ

 Mâ kâne libeşerin ey yué’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yegûle linnâsi kûnû ıbâdel lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bimâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn.

 Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine İNCELEYİP ÇALIŞTIĞINIZ olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”

68 – Kalem suresi 37. ayet 

 اَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فٖيهِ تَدْرُسُونَ

 Em lekum kitâbun fîhi tedrusûn.

 Yoksa size ait bir kitabınız var da ondan mı OKUYUP ÇALIŞIYORSUNUZ


DERS GİBİ ÇALIŞIN DİYOR..DERS GİBİ ÇALIŞILACAK ARAYA KAĞITLAR KONACAK KIVRIMLAR OLACAK ÜZERLERİNE NOT ALACAKSINIZ.
.NOT ALMAMAK SAYGISIZLIKTIR..!!!! ÜZERİNE NOT ALMAK DEĞİL..!!!!

(……………………)

Bakın orada iblis diyor.. bir kaç ayet sonra şeytan diyor…

Hani biz cesaretle bazen bazı şeyler söylüyoruz.. ya..

Bu olaylar Kudret Aleminde geçti..

İn emriyle Cennete inildi diyoruz ya..

Bu Ayetlere göre söyleniyor bunlar…

Cennetteki İsmi onun şeytan..Cennetten önceki ismi iblis..

Öyle bir sahne geçiyor..

İhbit :”İN”diyor …uhruc :”ÇIK” diyor..

Ondan sonra bir sahne geliyor..Cennet sahnesi geliyor..İsmi şeytan..

Belli ki ortam değişmiş..

Üstteki Alemde iblis diyor..

Alttaki alemde şeytan diyor..

Niye değişiyor bunun ismi ?

(…………………..)

iblis biliyor..Melekler diyor ki:

BAKARA 30.AYET:Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.

Melekler biliyorsa, iblis te buna şahit..

Sad Suresine gelelim..

(::::::::::::::::::::::::::)

Yan sayfadan bakalım yine başka bir  sahne


SAD 77.AYET:Allah: Çık oradan (cennetten)! Sen artık kovulmuş birisin.

SAD 78.AYET:Ve ceza gününe kadar lanetim senin üzerindedir! buyurdu.

SAD 79.AYET:İblis: Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

SAD 80.AYET:Allah: “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin.”

SAD 81.AYET:“O bilinen güne kadar” buyurdu.

SAD 82.AYET:İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım.”

SAD 83.AYET:Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna” dedi.

SAD 84.AYET:(Allah) ‘İşte bu haktır ve ben hakkı söylerim‘ dedi.

SAD 85.AYET:Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım!.”


(ALLAH diyor ki Hak budur ..BEN HAKKI SÖYLERİM..ORAYI SENİN GİBİLERLE DOLDURACAĞIM..)

Maalesef burada “hak “dediğine Meallerde şeytanın söylediğini hak gibi yazmışlar..

Hayır, bu Sebe Suresinde diyor ki..

Zannını doğruladı diyor..42:35

Zannın ZITTI (x) Hakikattir.


SÂD 85.AYET:Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhum ecmaîn

Andolsun ki, ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla dolduracağım.


“Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.” DEDİĞİ HAK.

Öyle olmasaydı burada “zannını tasdik etti” demezdi.

Zan onunkisi.. Hakikat değil.

Çünkü Kur’an bir bütündür.. Oradan alıp sadece ordan değerlendirmemek lazım…


Hicr39-40: Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.“Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”

Hicr42:  Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.

  • SAD 82.83 AYET:İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım.”Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna” dedi.

O ZAMAN NİYE ALLAHU TEALA HİCR 39 DAKİ İBLİSİN SÖYLEDİĞİNİ TEKZİB EDİYOR Kİ ?!

HİCR 39-40 İLE SAD 82-83 ÜN BENZERLİĞİNE DİKKAT.

HİCR 42 BU İDDİAYA CEVAP !

O ZAMAN SAD  84 ÇELİŞKİ GİBİ OLMAZ MI (HAŞA)…EĞER HAK OLAN SÖZ BU OLSA ?!!

Bunlara dikkat etmekte fayda var..


(Bu ders için Ruhul Beyan kitabından dan istifade ettim..)

Zan:” Bir şeyin aksi muhtemel olmakla birlikte ilgili ağır basan inançtır.”..deniyor.

Yani içinde şüphe de var…

Hakikat değil..Aksi de mümkün onun..

Hatta Zan müslüman için istenmiyor..

Hucurat Suresinde Zannın çoğu yanlıştır ondan sakının..


HUCURAT 12.AYET:

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.


İşte sakınılması gereken şeyi iblis söylüyor..Zan kesinlikle hakikat değildir..Ve hakikatden uzaklaştırıcı bir bağlantısı vardır ki..Hucurat Suresinde ALLAH-U TEALA Mü’minlere zandan sakının diyor…

Zannın çoğu yanlıştır..Az bir kısmı doğrudur.. Sadece..


Evet şimdi bu Ayete dönelim..

Zan Hakikat değil ama Zahirde aynı sonuç doğdu..

Diyor ya: “Şükredenlerden bulamayacaksın

şeytanın onları  zorlamasıyla değil..

Onların tabi olmasıyla beraber sonuç neydi?

Şükürsüzlük;  yani Küfür ..

Sonuç olarak doğru ..iblisin tasdik ettiği, gerçekleştirdiği ,zannının gerçekleştiği yer burası…

yani gerçekleştiği…

Tabi onun için  çalışıyor..

Çalıştığı yer doğru..

Bugünkü ayette ne diyor?

“Tabi oldular” diyor..

Bakın yine Ayete gelelim..


فَ”اتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ /fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîne

Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona tabi oldular.


“فَاتَّبَعُوهُ”/ fettebeûhu:

“فَ “/fe var orada bakın ;”hemen” demek

” ثُمَّ “/”sümme “değil..

  • bir fit veriyor..onlarda hemen tabi oluyor..

  • Sonuç olarak o zannı gerçekleşiyor..

Fakat kim buna “uymuyor.”?.

“إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ”-/illâ ferîkan minel mu’minîne:

Biraz evvel baktığımız ayetlere bakarsak .. ihlaslı kullar..

 Kur’an-ı birleştirirsek..

Sadece ihlaslı kullar..

Fakat sadece;

إِلَّا فَرِيق“/ illâ ferîk.

sadece bir fırka (müminlerden)

Hatırlıyor musunuz?

Bir Hadis-i Şerifi…

Fasil : FİTNELER HEVALAR VE İHTİLAFLAR BÖLÜMÜ
Konu : Zamanla Vukua Gelecek Fitne Ve Hevalar
Ravi : Muauiye
Hadis : Resulullah (sav) (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: “Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i Kitap, yetmiş iki millete (dine) bölündüler.

Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte, sadece biri cennettedir.

Bir rivayette şu ziyade var: “Ümmetimden bir kısım gruplar çıkacak, bunları bid`alar istila edecek, tıpkı kuduzun, buna yakalanan kimsede hiç bir damar, hiçbir mafsal bırakmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid`a da onların her hallerine sirayet edecek.”]HadisNo:4776

“Bir fırka kurtulacaktır” ..diyor..

Ne hikmetse herkes kurtulan fırkayı da kendisi zannediyor..

İlginç yani..

Bu fırkanın da ne olduğuna dair bir işareti var..bugünkü işlediğimiz ayette…

Bakın ALLAH’ın Hadis-i Şerifleri muhakkak bir Ayetle alakası vardır..

Ondan köken alırlar..

Kendi hevasına göre konuşmaz diyor …ALLAH-U TEALA..


NECM 3.AYET:

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى

Ve mâ yentıku anil hevâ.

O kendi tutkusundan (hevasından) da konuşmuyor.


“فَرِيقًا “/ferîkan ; Şeytanın fitine tabi olmayan ihlaslı kullar..

Ama bunlar;

“minel mu’minîn” diyor..

Yalnız bu fırka MÜ’MİN olmayanlardan olmayacak..

Şöyle bir şey var..

Şu dünya yaşantısında görüyoruz ki bi kişiyi;

Dinle-diyanetle alakası yok..

Ama şeytanın bir şekilde  kandırılışlarına uğramıyor adam..

Diline,eline sahip çıkıyor,hayır hasanet işlerinde gayret ediyor..

Ama o fırka içerisinde bu sayılmıyor..

Çünki diyor ki :”minel mu’minîn” /Mü’minlerden bir fırka ,diyor..

Çünkü doğu felsefesiyle ilgilenenler bilir..

Hindistan’da ,Çin’de , orada burada, öyle yaşayan insanlar var ki,hiç bir dünyevi bir şeye tabi olmuyorlar..

Lakin, Onların fırkası Rabbim için  geçerli olmuyor..

“Müminlerden bir fırka “diyor..

Soruluyor, ya şu  kişi Cennnet’e girecek mi girmeyecek mi?

“âmenû ve amilûs sâlihâti “orada şart var..

amilûs sâlihâti/”Salih amel yapmak” yeterli değil..

Bunun imanla olması gerekiyor..

Müslüman bile değil burada Mü’min olarak.. bunun burada gerçekleşmesi.. gerekiyor..


Şimdi burada yukardaki ayetlerle ilişkilendirirsek..

  1. Bu iblisin zannını gerçekleştiren grup : Sebe Kavmi..
  2. Ama geniş kısmıyla bu bütün insanlık..

Biz burada eğer Rabbimizin nimetlerini görmezsek..

Görmezsek diyorum..Şükür etmezsek demiyorum..

Nimetin ALLAH’tan geldiği gerçeğini üzerini örterek.. yaşarsak..

 şeytanın vesvese ve fitine uygun bir  hale geliyoruz..

Bu çok ilginç..

Dolayısıyla Ayetleri üzerimize almakta her zaman menfaat var..

(……………..)

( hüsnü- zan’da bulunulacak ama zan bile hakikat değil..

Sen sadece o öyle olmuştur ..diye…hüsnü-zanda bulunuyorsun..

İnşaallah mü’mindir bu niyetle yapmıştır..diye)

Bir Ayet daha var..


Hac 53.Ayet:Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.


Yani vesvese herkese tesir etmiyor..

Kalplerinde hastalık bulunanlar (Ahzab Suresinde geçmişti) ve kalplerinde katı bulunanları bir imtihan vesilesi..

Dedik ya ; Nimetin ALLAH’tan geldiğinin gerçeğini üzerini örtüyorsun ya..O zaman nefsinde ve kalbinde kötü bir hal üzerinde bulunuyorsun..şeytanın vesvesesinin gelmesi içinde üzerinde hazır bir hal bulunduruyorsun…Vesvesenin tesirini arttıryorsun..Üstüne üstlük.. tabi olunca  da ,ayvayı yiyorsun.. tabiri caizse..

O yüzden ALLAH-U TEALA  bize aklımızı kullanmayı..


Yunus 100.Ayet:

Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur.

O, akıl etmeyenlerin/aklını kullanmayanların  üzerine bir pislik kılar.


Hazır sen havaalanı haline geliyorsun..Vesvese uçaklarının pisliklerinin üzerine gelmesine hazır bir hale geliyorsun..

ALLAH-U TEALA bu aklını kullanmayanlardan eylemesin..uzak eylesin..

Çünkü aklını kullanmayanlar,doğru dürüst sabır etmiyorlar,doğru dürüst şükür etmiyorlar..

Ve şeytanın vesvesesine hazır bir hale geliyorlar..

o yüzden üzerinde bulunması gereken hal ,bütün nimetlerin ALLAH’tan geldiğini bilerek yaşamak

ve memnuniyetle,beğenerek,minnettarlık duygusuyla o nimeti övmek..

Ve ALLAH’a bu şükür haliyle bulunacağız ve yan sayfadaki Ayetle hep o modda yaşayacağız..

⇓⇓⇓

“i’melû âle dâvûde şukrân”

“ey DAVUD ailesi;şükürle çalışın !”


(……………………………………..)

Şükür bahsi ya;

Hz.Davud (a.s.) ALLAH-U TEALA’ya diyor ya:

Ya Rabbi ne kadar çok nimet var bunlara nasıl şükür edeceğim ?diyor..

ALLAH-U TEALA :Sen bunların benden geldiğini biliyor musun ? Evet diyor..

İşte Şükür budur..

YANİ BİZ ACİZİZ..

Nasıl Şükür edeceğimizi bile bilmiyoruz..

Nasıl şükür edeceğimizi bilememek bile..

Ve bu nimetleri ALLAH’tan geldiğini bilmek bile Şükür..

(……………..)

19.Ayettede dedik ya.. sabbârin şekûrin...

Sürekli sabır halinde bulunmamız mümkün değil..!!!

ALLAH-U TEALA BİZDEN SÜREKLİ ŞÜKÜR MODUNDA OLMAMIZI İSTİYOR Kİ;


Sebe 13.Ayet:

i’melû âle dâvûde şukrân

Ey Dâvud ailesi, şükrederek çalışın! Ve kullarımdan, çok şükredenler azdır.



ALLAH-U TEALA BİZLERİ ŞÜKÜR MODUNDA OLANLARDAN  EYLESİN.

şeytanın ALLAH’IN KULLARI ÜZERİNE OLAN ZANNININ GERÇEKLEŞMESİNE MÜSAİT HALLERDE BULUNMAMAYI NASİB ETSİN.

ALLAH-U TEALANIN ÖVÜNDÜĞÜ MELEKLERE KARŞI ÖVÜNDÜĞÜ KULLARINDAN OLMAYI

NASİB ETSİN

iNŞAALLAH.

SADAKALLAHULAZİM.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.