SES KAYDININ METNİ:
Sebe Sûresi 3. Ders:
4. Ayetten itibaren
Eûzubillâhimineşşeytânirracîm.
Bismillâhir rahmânir rahîm
Geçen haftalarda Sebe Sûresini işlemiştik 2 hafta…
1.,2.,3. Ayetleri işlemeye çalışmıştık..
Şimdi 4. Ayetten itibaren devam edeceğiz… İnşaallah.
Bir öncesini hafif bir hatırlayalım;
Küfredenlerden bahsediyordu Rabbim;Sebe Sûresi 3. Âyette;
Bize Kıyamet gelmez diyorlardı..
Bknz.
Sebe Sûresi 3. Âyet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي الْآخِرَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ
Ve kalellezine keferu la te’tines saatü, kul bela ve Rabbi lete’tiyenneküm Alimil ğayb la ya’zübü anhü miskalü zerretin fis Semavati ve la fil Ardı ve la asğaru min zâlike ve la ekberu illâ fi Kitabin mübin.
Küfür edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa,bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.”
(…………..)
3.Ayette bundan bahsediyordu..
4. Âyet ise bu grubun dışındaki grup için..
Mü’mînler için müjdeler var…
Bu müjdelerin İnşaallah ne olduğuna bakacağız..
Şimdi ;
34-Sebe suresi 4. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)
لِيَجْزِىَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اُولٰئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ
Liyecziyellezîne âmenû ve amilus sâlihât, ulâike lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm.
İman edip, salih ameller işleyenleri mükafatlandıracaktır. İşte onlar için mağfiret ve kerim rızık vardır.
لِيَجْزِىَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا -Liyecziyellezîne âmenû ve amilus sâlihât
Lİ ;Şimdi buradaki sebep Lamı (لِ) harfi var orada..
Bir şey için bunu yapacak..Hani “Muhakkak bunların hepsi apaçık bir kitaptadır” diyordu ya..
Açık bir kitapta yazılan herşey … yukarıda ifade ediliği gibi Semalarda ve Arzda Zerre miktarlarda olsa (misgâlu zerratin) diyor ya …
Ve Bundan daha küçük ve daha büyük ne var ise o Kitaptaydı ya..
İşte bu Kitabın tutulmasının sebebi:
ALLAH U TEALA zaten bunu ilmiyle biliyor…
Ve lakin Kıyamet sahnelerinde..daha evvel işlediğimiz- kıyamet sahnelerinde bunu ,bütün insanlığa gösterecek ….
Yani ALLAH U TEALA aslında, hiç hesap kitap olmadan, kendi ilmiyle insanları değerlendirebilir…
Kimse de buna karışamaz…
Ama ;
(Fatiha suresi 4. ayet (Genel: 1 – İniş: 5 – Alfbetik: 76)
مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ Mâliki yevmid dîn.
Din gününün sahibi,Maliki olma.. durumuyla…
Ahirette, herkese gösterecek..
Biliyorsunuz Fatiha Sûresinin işlerken bu Âyete geldiğimizde şöyle bir şey demiştik..
Güzel birdeğerlendirmesi vardı :
Herkesin bu dünyada bir DİNİ var..
Yani bir DİN anlayışı var..
DİNİ VAR..
Hani Hucurat Sûresinde diyordu ya;
Siz dininizi ALLAH ımı öğretiyorsunuz..
49-Hucurat Suresi 16. Ayet
قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِدٖينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌ
Gul etuallimûnallâhe bidînikum vallâhu yağlemu mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, vallâhu bikulli şey’in alîm.
(Ey Muhammed!) De ki: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”
Bakın şöyle demiştik hatta vurgulu bir şekilde ;
“ALLAH’ın dinini ALLAH ‘a mı öğretiyorsunuz” bile değil..
Kendi dininizi ALLAH’ a mı öğretiyorsunuz..????
Yani herkes bildikleriyle bilmedikleriyle bir şey oluşturuyor kafasında bazı değerler oluşturuyor..
Bu insanın kendi DİNİ…
Bir de ALLAH ın HAK DİNİ var …
O HAK DİN ile ALLAH IN DİNİ ile senin dinin ne kadar örtüşmüş..
Bu gözükecek..
Ve ALLAH zaten o gün diyor : Hesap görücü olarak Nefs yeter;
Bknz Aşağıdaki Ayet;
17-İsra Suresi 14. Ayet
اِقْرَاْ كِتَابَكَ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسٖيبًا
Igraé’ kitâbek, kefâ binefsikel yevme aleyke hasîbâ.
Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” denilecektir.
Herkes kendi cezasını kendi konumunu zaten görecek orada….Kendi kendine hesabı görülecek kimselerin..
ALLAH U TEALA orada bunu insanlara, Alemlere gösteriyor.. 05:35
Yoksa kendi ilmiyle zaten biliyor bunları…
İşte bu Kitapta tutulmasının bir hikmeti olarakta “Li” le başlıyor…”şu sebeple, şöyle olsun diye”
Yedzihe ellezine ;o kimselerin cezasını verecektir..
Yani kasıtlı kullandım bu kelimeyi..
“Ceza”kelimesi Türkçede olumsuz manada kullanılıyor..
Yani azap anlamında kullanılıyor…
Arapçada bu olumluda olsa olumsuzda olsa” bir şeyin karşılığı” anlamına geliyor..
Mesela Araplar birbirine şey diyor..
“cezâkellahu hayran” yani ALLAH senin cezanı versin, diyorlar..
Ya insan şaşırıyor orada Neden böyle diyorsun diyor…
Senin karşılığını versin sen güzel bir hareket yaptın, ALLAH ta bunun karşılığında seni mükafatlandırsın..ecrini versin ..anlamında kullanılıyor…
Burada da aynı şekilde cezasını verecek…
Ama Türkçeye uyarlanmış şekliyle kurallarda öyle yazıyor..Tefsirlerde öyle yazıyor..
Mükafatlandıracaktır..
- kiml? ALLAH..
- Kimleri ? “ellezîne âmenû ve amilus sâlihât” ;İman edenleri ve Salih amel işleyenleri
Şimdi burada şöyle yanlış anlaşılma oluyor..06:52
İman edenler sanki bir grup; salih amel işleyenler başka bir grup gibi ifade ediliyor..
Bu doğru değil..Çünkü o zaman iman etmeden Salih amel işleyenlerinde mükafatlandırılması lazım..
Yani ALLAH a inanmıyor ,Kitaba inanmıyor ama bugün salih diyebileceğimiz ameller işliyor..
Hep Edison’un sorusunu sorarlar genellikle.Edison’un ahiretteki durumu ne olacak diye?
Kur’ân-ı Kerîmde bunun karşılığı var..
Edison çok güzel işler yapmıştır ,doğru; ama eğer ” âmenû ” kısmı yoksa eğer, bu eksik…
Yani iman edenler ve salih ameller işleyenler değil bunun aslı..
- “İman edip de salih amel işleyenler…”
Bu daha doğru bir ifade…
- Daha üst bir ifadesiyle; iman edenler ,bu iman ettikleri ölçüde, -zaten yapmaları gereken- salih amelleri de işleyenler
- bir üst ifade ile..
Bir Ayette diyor ki;
Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû;
Bknz.Aşağıdaki Âyet(ler);
4-Nisa Suresi 136. Ayet
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَالْكِتَابِ الَّذٖى نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِهٖ وَالْكِتَابِ الَّذٖى اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهٖ وَكُتُبِهٖ وَرُسُلِهٖ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعٖيدًا
Yâ eyyuhellezîne âmenû âminû billâhi ve rasûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ rasûlihî vel kitâbillezî enzele min gabl, ve mey yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fegad dalle dalâlem beîdâ.
Ey iman edenler, iman edin:
Allah’a ve Peygamberine ve Peygamberine indirdiği kitaba ve evvelce inen kitaba.
ve kim Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe inanmazsa şüphe yok ki doğru yoldan pek uzak kalmış, tamamıyla sapıtmış gitmiştir.
Ey iman edenler,iman edin !
Ya zaten iman etmiş ,niye iman etsin ..
İman sabit bir şey değil,iman gelişebilen tekabül edebilen, artabilen bir şey, idrak gibi …Zaten idrakla oluyor bu..
İdrakınız artıyor …
O zaman “âmenû ve amilûs sâlihâti” yi değerlendirdiğinizde
“idrak ettiği ,yeni geldiği iman seviyesine göre,
o konumun icab ettirdiği amelleri işleyenler” anlamına da gelir..
Adam doğru düzgün imanı yok,yaşadıkları var..
Bir de ALLAH hidayet nasip ediyor..İman nasip ediyor..Bir şeyler yapıyor..
Ama yıllar sonra yaptıkları yeterli olmuyor ..
Ya, eskiden ben bunları yapardım ederdim..
Şimdi bir şeyler eksik gibi,bir şeyler olmuyor,aşk yok, enerji yok, başıma bela,müsibet geliyor…
Hayır!!!senin imanın arttı ,artık o artan imanına göre , senin o konumuna göre Salih Âmel işlemen lazım..
Şöyle anlatılır:
Normalde bir kahve fincanı kadar kabınız var…
Bunun İçerisinin dolu olduğunu düşünün; ibadetlerle, salih amellerle bunu doldurduğunuzu düşünün …
Fakat daha sonra ALLAH ın hidayetiyle bu kabın büyüdüğünü düşünün..
Su bardağı olduğunu düşünün…daha evvel fincanı dolduran miktarda su nerede?.. bardağın dibinde 1 – 2 parmak kadar kaldı !
E bu sefer bir tencere olduğunu düşünün, kazan olduğunu düşünün… bir kahve fincanını dolduran suyun artık bir anlamı var mı? Kazanda zemine bile yayılamaz..Dolayısıyla insanların sürekli iman tekamüllerinde olmaları lazım..Ve çıktıkları o iman tekamüllerine göre de.. o yeni seviyesine göre de amellerini..(tabi ki bu salih olacak) buna göre salih amellerini arttırmaları çoğaltmaları lazım… yoksa ASR suresinde ifade edildiği gibi insanlar, geçen zamana göre zararda oluyor..
ASR SÛRESİ 2.AYET
اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ
İnnel insâne lefî husr.
İnsan mutlak bir husrandadır.
ALLAH-U TEALA Kainata öyle bir sistem yüklemiş ki, bu sistemin ana kanunlarından birisi tekamül.
Herşey tekamül ediyor..Gelişiyor, olgunlaşıyor..
Şimdi siz yerinizde sabit kalsanız bile geçip giden zamana göre grafiğiniz aşağı doğru iniyor..
Bakın geçen zaman göre; bütün insanlık hüsrandadır diyor..
Bir şey yapıyor ediyorsunuz ama olduğunuz yerde sayıyorsunuz aslında..
Yıllar evvelki imanınız ölçülerinde bir şey yapıyorsunuz..
Ama kainat da tekamül ediyor..
Senin hayatsal tecrübelerin artıyor..Okuduğun Kur’andaki idrakın artıyor yaşamsal idrakın artıyor..
ALLAH ın sistemine koyduğu bazı özellikler dolayısıyla sen gelişiyorsun.
Yerinde saysan bile hüsrandasın..
Ayete göre …
اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ
İnnel insâne lefî husr.
İnsan mutlak bir husrandadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ki;
Bir günü bir gününe benzeyen hüsrandadır diyor..Başka ifadeler de var ama bunu kullanayım..
Bir günü bir gününe benzeyen hüsrandadır diyor…Hüsran kelimesi nerede geçiyor..Asr Sûresinde ..
Bir Mü’minin grafiği yavaşca yükselen bir grafik olmalı… her gün az da olsa bir şeyleri -salih amel boyutunda- arttırmak mecburiyetinde ..
(…………….)(Dinleyici Katkıda bulunuyor..İmanı artan zaten kimse bunun farkına varır..diyor..)
Neyin farkına varır,amellerin artık yeterli olmadığın farkına varır bir eksiklik duygusunu yaşar o insan yani ..
Buna dikkat edin !!!
4-Nisa suresi 136. Ayette ne diyordu?
Yâ eyyuhellezîne âmenû âminû
Ey iman edenler,iman edin…
Biz iman ediyormuyuz..(El hamdu lillâh)
Ama tekrar bir emir var..
İmanınızı artıracak hal ve hareketlerden gayretler içinde bulunun diye..
âmenû ve amilus sâlihâti geçiyor ya Ayet-i Kerimede, bu konuyu özellikle anlatmak istedim..!!!12:56
İşte “âmenû ve amilus sâlihâti” olanlar ne yapacakmış…
Mükafatlandıracakmış..
Diğer zıt grup hangisiydi..????
Küfür edenlerdi..İnkar edenlerdi..
Şimdi bunun 2. satırında da onlara ..
İkram olarak , mükafat olarakta ne verileceği beyan ediliyor:
ulâike lehum magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
Onlar için bir mağfiret vardır ve kerim bir rızk vardır.
Bu arada birşeyleri izah etmek istiyorum:
Hani “Emanet” konusu sebep olmuştu..
Adem kıssasıyla bir şeyleri anlamıştık..
Ben dahil hepimizi etkilediğini düşünüyorum..
(Mail yoluyla yorum yapan arkadaşlar var..
Aman diyor ,bu konuyu her hafta bir iki kez bahsedelim, hatırlayalım…Kaçırmayalım..).
Çünkü orada ANA FİKİR vardı..
Yani teması vardı yaşantının ..
NİYE GELDİK BU DÜNYAYA?!?!
Ne yapmamız gerekiyor..Önceden neler oldu…
ALLAH-U TEALA Adem Kıssasıyla bunları anlatmıştı…
Onu ıskalamazsak ; sebep-sonuç ilişkisini çok iyi saptarsak, bunu değerlendirebiliriz..
Neye takıldım burada ne ilgimi çekti burada..
Bakın Onlar için ödüllendirilecek kimseler için magfiretun ve rızkun kerîm varmış..
Şimdi rızkun kerîmi anlıyabiliyoruz..
Yani Cennet; biliyorsunuz, İkram Alanı..
Özellikle de ALLAH-Î değerlerle değil mi?
“Cemalullahî tezâhürlerin maksimumda yaşandığı alan” demiştik..Cennette..
Onun yayıldığı her nimette zaten bizim anlayışımızın çok çok üzerinde değerlerle ikram edilecek..
Zaten” Kerim”in özelliği o ..
“rızkun kerîm” i önce anlatayım..” magfiret” i daha sonra anlatacağım..
Sondan başa doğru gelelim..
Bakın, Arapça’da “kerîm” , hem “çok değerli” anlamına geliyor..Hem de “cömert” anlamına geliyor..
Yani bir kelime içerisinde 2 anlamda yüklü…
Sadece cömert değil..
Kerîm :,saygıdeğer/değerli bir şahsiyet..
Neden değerli ,ona değerliliğini veren özellik ne? cömertliliği…
Yani değerli ise aynı zamanda cömert ..değerli ama “eli sıkı” değil..
Biz bugün bazı kişiler hakkında” Kerîm” manasında bazı ifadeler kullanıyoruz..
Ama yaşantısına bakılsın o kişinin… kazandıklarını ne kadar paylaşıyor ?..
Hem İnfak boyutuyla hem de ikram boyutuyla ?..Ne kadar paylaşıyor?
İşte Arapça’da o kerîm kelimesinin içerisinde, ikram eden cömert anlamıyla beraber değerli de var..
Eğer ALLAH-U TEALA , “rızkun kerîm ” diyorsa..
Yani Ahirette vereceği rızklara bizzat kendisi kerîm diyorsa..
Kerîm olan da kendisi.. demek ki bu , çok ciddi bir cömertlikle bir ikram..
Şimdi biz yaşadığımız dünyada bile, insanların sofrasına oturduğumuz zaman ikramlarına şaşırıyoruz..
Hani Ramazanda Osmanlı Atalarımızın bir geleneği varmış..
Bir mahalleyi komple iftara davet ediyorlar..
İnanılmaz derecede cömert yiyecek ikramında bulunuyorlar..
Giderken de yanlarına altın veriyorlar misafirlerin..
“Diş kirası” diye ..
Yani; dişini benim için kullandın…Sana zahmet verdim..
Bu ikramı da lütfen kabul et diye..
Kerimliği görüyor musunuz ?..
Bu, kul boyutunda ,
İslamın bütün değerleriyle değerlenmiş..ALLAH’ın murad-ı ilahisiyle anlayıp da yaşantısına geçiren bir toplumun ,geldiği seviyedeki ;ama yine de bir kul boyutundaki bir kerimliği bu..
Bir de ALLAH-U TEALA’nın kerîmliğini düşünün !..
Gözlerin görmediği, göz aydınlığı diyordu ya ..
Hatırlıyor musunuz, geçen senelerde işlemiştik..
Birisinin güzel bir saptaması olmuştu..
Eğer birisinin “gözü aydın”ise, bu bir temenni değil..
“Gözün ilerde aydın olacak” temennisi değil..bir hal tespiti…
Gözü aydın olan kişinin hali böyle.. gözleri faltaşı gibi açılmış gibi..Mutluluktan ve şaşkınlıktan..
O anda aydın ..Göz aydınlığı olan nimetlerin sebep olduğu bir hâl …
Cennetin kapısına gelindiğinde arkadaşlar..
Şu mevcut halimizle içeriye giremeyeceğiz..
Onların göğüslerinde /sadırlarında ğıllin vardır deniyor ayette..
7 – Araf suresi 43. ayet (Genel: 7 – İniş: 39 – Alfbetik: 9)
وَنَزَعْنَا مَا فٖى صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى هَدٰینَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلَا اَنْ هَدٰینَا اللّٰهُ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُوا اَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ اُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Ve nezağnâ mâ fî sudûrihim min ğıllin tecrî min tahtihimul enhâr, ve gâlul hamdu lillâhillezî hedânâ lihâzâ ve mâ kunnâ linehtediye lev lâ en hedânallâh, legad câet rusulu rabbinâ bil hagg, ve nûdû en tilkumul cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum tağmelûn.
Gönüllerindeki ğıllini (kini, hasedi v.b.) gideririz, bulundukları yerlerin altından ırmaklar akar ve hamd Allah’a ki derler, doğru yolu buldurdu da bu nîmetlere kavuşturdu bizi; Allah hidâyet etmeseydi doğru yolu bulamazdık; andolsun ki Rabbimizin peygamberleri gerçek olarak geldiler ve onlara işte yaptığınız işlere karşılık mîras olarak elde ettiğiniz cennet diye nidâ edilir.
15 – Hicr suresi 47. ayet (Genel: 15 – İniş: 54 – Alfbetik: 36)
وَنَزَعْنَا مَا فٖى صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَانًا عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِلٖينَ
Venezağnâ mâ fî sudûrihim min ğıllin ıhvânen alâ sururim mutegâbilîn.
Biz, onların kalplerindeki gıllini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar.
Gıllîn adına ne varsa diyor ,alınır sökülüp atılır..
Onlar öyle girer diyor..18:44
Bu dünyadaki mırık cırık olan haset,fesat ,kıskançlık… aklınıza gelen her türlü kötülük,kötü his …
onlar alınıyor sadırlardan..
O şekilde Cennete giriliyor..
Hatta aslında o bu dünyada da mümkün..
Bir Ayette diyor ki ;Onlar şöyle dua ederle diyor..
Ya Rabbi diyor ..bizim diyor mü’min kardeşlerimize olan gıllinimizi al diyor..
59-Haşir suresi 10. ayet (Genel: 59 – İniş: 101 – Alfbetik: 76)
وَالَّذٖينَ جَاؤُ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذٖينَ سَبَقُونَا بِالْاٖيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فٖى قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌ
Vellezîne câû mim bağdihim yegûlûne rabbenağfir lenâ ve liıhvâninellezîne sebegûnâ bil îmâni ve lâ tec’al fî gulûbinâ ğıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke raûfur rahîm.
Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma (ğıllin)! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”
O zaman dünya cennet olur..
Düşünsenize bir…Mırık cırık olmadan sadırlarda..
-Özellikle din kardeşlerine- yakınlık duygusunu hedef edinmiş insanlarda gıllîn falan yok..
Daha dünyada iken muhabbetli bir Cennet oluşur..
2. si(cennete girerken oluşan değişim)
Cennetin kapısından girilirken; aklımız var ya ..
Aklın, çok yüksek bir seviyeli hale getirilerek cennete girilmesi…
Şöyle ki ;O Cennete ilk girdiğimiz andaki, o yükseltme anındaki, kişinin düşüncesi böyle olurmuş :
“Dünyada biz kendimizi akıllı zannederdik..Diğer mahlukata göre daha yüksek aklımız vardı..
O akıl şimdi karınca aklı gibi kaldı”.
Orada.Cennetin kapısında.O şekilde oraya giriyorsun..
Şimdi bakın; şu an bize göre karıncanın aklı nasıl ? bildiğimiz aklı ..
(Neml Sûresinde geçtiği kısmıyla değil de) AZ değil mi ?
İdrak şeklinde..bizim esprilerimizi nasıl anlayacak..
Ütopik teorilerimizi nasıl anlayacak ..
şu anki aklımız, o cennet aklına kıyasla ,karınca aklı konumunda olacakmış…
Öyle de olması gerekiyor o ortamda…
hem ne demiştik ?..
ALLAH’ın Cemalûllahı’nın tecellileri var..20:50
Bizim onları kaldırabilmemiz için aklımızın ciddi bir seviye yükseltilmesi lazım..
Upload edilmemiz lazım..Güncellenmemiz lazım..upgread lazım..
Yeni bir yazılım yükleniyor..
Çok farklı… artı bir de ne var..
“El-Âlim” Esması var ya…
El- Âlim Esması ilk tecelli eden Esmalardan..
Neden? Yaratılma Sürecinin başı olarak söylüyorum..
ALLH U TEALA Bütün Alemlere ilmiyle tecelli etmiş..
Bakın, Zâtının Alemlerdeki Tecellisi ,ilimle oluyor..
Yani yaşadığınız, şahit olduğunuz ,göreceğiniz herşeyde BİR İLİM VAR..
Ve bu ilim dünyada çok azı verilmiş..
illâ galîlâ diyor ve mâ ûtîtum minel ılmi illâ galîlâ diyor..
17-İsra Suresi 85. Ayet
وَيَسْپَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّٖى وَمَا اُوتٖيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلَّا قَلٖيلًا
Ve yes’elûneke anir rûh, gulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ılmi illâ galîlâ.
Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az ilim verilmiştir.”
ALLAH nasip edip de Cennete girildi…
Üst taraflara doğru, sonsuz denilebilecek bir tekamülsel yükseliş var..
Her bir kademede ilim artıyor …
Yani orası yan gelme yatma yeri değil..
İkram olarak öyle..
Ama Orada da tekamül var..
Yani Cennette de bizim tekamülümüz artacak..
Sürekli her gün ,her gün her gün bir tekamülünüz olacak..
Cennet 7 kat..
Bunu Adem kıssasında anlatmıştık..
Cennnette de bitmiyor iş..
Cennetsonlu mu, sonsuz mu meselesinde..
Cennet Üstü Aleme, İleyhi Turceuna doğru bir gidişat var..
İleyhi Turceûn-Ona döndürüleceksiniz..
2 – Bakara suresi 28. Ayet
كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمٖيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيٖيكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten feahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn.
Allah’a nasıl nankörlük ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O’na döndürüleceksiniz.
iley”hi” ….kime ? O’na… O Kim ? ALLAH…
Oraya/ O’na kadar bir geri dönüş var..
Dünyadaki aklımız orası için yeterli olabilir mi?
İşte orada da, Cennetin kapısında da ,yükseltmeyle, seviye yükseltmeyle, akıl seviye yükseltmesiyle giriyorsun..
Orada da bu ,devam ediyor..
Fatiha Sûresini bu sene işlerken de ( 2. Ayet;El hamdu lillâhi rabbil âlemîn. ) rabbil âlemîn derken şunu demiştik..
Rab ; Yaratan,kural koyan… ama özellikle..(Bura atlanıyor) Terbiye eden …
Şimdi, âlemîn diyor ya ..Alemler diyor ya, Çoğul kullanılmış..
Şahit olduğumuza İman temayülünde olduğumuz için…
sanki ALLAH ın Rab’lığının sadece şahit olduğumuz bu Alemde geçerliymiş gibi ..Dar bir anlayışımız var…
Rabblık Cennette yok mu?…
“rabbil âlemîn” deniyor Fatiha’da …
Cenneti yarattı ,sistemi koydu, terbiye etmesi,geliştirmesi nasıl oluyor ?…
Demek ki oraya girerek şereflenen insanların tekamülü ALLAH’ın Rablığı ile söz konusu…
Bu sürekli artan bir şekilde oluyor… dolayısıyla ilim de orada sürekli artıyor..
Ama İlimle Tefekkürle uğraşanlar bilir..
Bu dünyada okuyup tefekkür ettiğiniz bir şeyi -Allah nasip eder de- ilim gelip de idrak ettiğinizde, bu dünyanın en büyük zevklerinden bir zevk oluyor..
Değil mi Hasan? (Sınıftan biri)
Hasan geçenlerde bir Âyeti tefekkür etmiş ,Bir yer yakalamış..Bana şurada şu var,bu var…. diye ballandıra ballandıra anlatıyor..
Baklava mı yedi? Piyango mu çıktı?
Hayır, ilimden bir şey nasip oldu ona .O okuduğu , ettiği ile değil, tefekkür ettiği ile gayret etmiş oldu, bir adım attı ;
ALLAH da Ona ilim ile ikram etti..
Küçücük bir şey nasıl bir mutluluk sağlıyor..
Hatta eskiden dervişler dermişler ki Aman Ha bu sohbetleri her yerlerde anlatmayın..
Padişah duyar da -Zalim bir Padişah düşünün- keser bizi , diye..
Bir Padişah en büyük hazlarla hazlanmak istiyor..
Ama,miskin dervişler öyle ALLAHÎ güzelliklerle, Muhabbetullahla hazlanıyorlar ki ,(bunun içinde ilim de var)..
Dünyevi olarak en yüksek seviyede olanları kıskandıracak seviyede oluyor..
Bu ilmi güzelliklerin bir de Cennette olduğunu düşünün !…hangi muhteşemlikte..
Biz bu ilim gelmesine kendi aramızda jeton düşmek diyoruz..
A ,bir yeri tefekkür ederken jeton düştü ; sevinçten oynayacağınız geliyor.
O jetonların hem kocaman, hem altın gibi ,hem de sürekli olduğunu düşünün..cennette…
Bakıyorsun vav bak bu öylemiş bu da böylemiş… falan..
İşte bunların hepsi Cenneti ikramların bir parçası..ilim yönüyle
Bunları niye anlatıyorum..
İşte rızkun kerîmin içerisinde bu da var..
Bahsetsek çok bahsederiz..
Benim burada vurgulamak istediğim ise mağfiret
Bir mağfiret diyor… bakın mağfiret biz nasıl anlıyorduk bugüne kadar : affedilecek manasında. Tamam ..
Burada ise ALLAH U TEALA aynen
” rızkun kerîm” gibi, bir ikram değeri olarak sunuyor mağfireti…
(:::::::::::::::::::::::::)
Ön şartı da “rızkun kerîm”in : mağfiret …
(::::::::::::::) (Sınıftan biri Yasin Sûresi 11. Ayet te de mağfiretten sonra rızkun kerîm geçtiğini söylüyor.)
Bknz.Aşağıdaki Ayet;
36-Yasin Suresi 11. Ayet
اِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِىَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَاَجْرٍ كَرٖيمٍ
İnnemâ tunziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne bil ğayb, febeşşirhu bimağfirativ ve ecrin kerîm.
Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
Onları bir mağfiretle ve kerîm bir ecirle diyor Müjdele diyor..
Bakın bir mağfiret müjde unsuru..
Bakın bugüne kadar anlamıyorduk ..
Daha güzel anlaşılacak İnşaallah.
Araf Suresi 23. Ayete Bakalım..
Burası arkadaşlar Adem Kıssasından Cennette geçen ;
7-Araf suresi 23. ayet (Genel: 7 – İniş: 39 – Alfbetik: 76)
قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve il lem tağfir lenâ ve terhamnâ lenekûnenne minel hâsirîn.
Dediler ki: “Rabbimiz! Biz nefsimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka hüsrana düşenlerden oluruz.”
İkiside dedi ki diyor;
-
Rabbimiz! Biz nefsimize zulüm ettik.(ظَلَمْنَا اَنْفُسَنَا-zalemnâ enfusenâ)
-
وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا-ve il lem tağfir lenâ-Eğer bizi bağışlamaz isen
-
ve bize merhamet etmezsen muhakkak biz hüsrana düşenlerden oluruz.-وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ-ve terhamnâ lenekûnenne minel hâsirîn.
Bu hüsrana düşenlerden oluruz diyor..
Hatırlarsanız Bakara Sûresi 38.Ayettede
2-Bakara Suresi 38. Ayet
قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمٖيعًا فَاِمَّا يَاْتِيَنَّكُمْ مِنّٖى هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَاىَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Gulnehbitû minhâ cemîâ, feimmâ yeé’tiyennekum minnî huden femen tebia hudâye felâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn.
Onlara dedik ki: «Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
Aynı sahne başka kelimelerle ifade ediliyor..Onlar için korku yoktur..Onlar mahzun olmayacaklardır..diyordu..
Hani hatırlıyor musunuz?
Adem ve Havva ALLAH U TEALA nın bütün uyarılarına rağmen Şeytanın vesveselerine uymuşlardı..
Ve Ağaca yaklaşmışlardı…
Yaklaşır yaklaşmaz da kötü yerleri onlara açılıp onları Cennet yapraklarıyla örtmüşlerdi..
ALLAH U TEALA ne demişti ?
“İN” in oradan ! kime demişti ?Adem ve Havva’ya demişti..
Sonra tövbe etmişti Adem… tamam tövben kabul edildi demişti..
Ama Cennette kalamamıştı..
Bakara 38.Ayet te “benden bir hidâyetçi gelirse hidayetçime uyarsa onun için korku yoktur,mahzunda olmayacaktır.”
(İşte bunun başka bir ifadesi aşağıda tövbe etme şeklide var başka bir ayette ‘Rabbinden bir takım kelimeler terakki etti’ diyor ya…Açıklamaya uygun ifadeler..)
“Nefsimize zulm ettik eğer bize bağışlamazsan,mağfiret etmezsen”…
Anahtar kelime bu ;Mağfiret kelimesi geçiyor.
Bağışlamazsan,mağfiret etmezsen Muhakkaki biz hüsrana düşenlerden oluruz diyor..30:06
Yani Adem orada anlıyor durumu, başına neler geleceğini..
Tövbe ediyor.. Kabul edilmesine rağmen…Yeryüzüne indiriliyor..
Ama hepimiz birer Adem’iz biliyorsunuz..
Aynı şeyler bizim içinde geçerli..
Cennete geri dönmemiz lazım bizim..
İşte ALLAH-U TEALA Tövbemizi kabul etti.
Ama daha AF edilmedik..
AF edilmenin ön koşulu mağfiret...
Mağfiret olunursa yani yaptıklarımız örtülürse (biliyorsunuz ne ameller işlediğimiz biliyoruz..)
ALLAH’ ın Rahîm Esması tecelli ettiğinde mağfiret ve AF gerçekleşecek, geri dönüşün yolu açılacak…İnşaallah.
Buna uygun davranmayanlar için;onlar için korku vardır..Hüzünlenme vardır..denilen Ayetler de mağfirete uğramayan “onlar” için vardır..
Biraz evvel az bir kısmıyla anlatmaya çalıştığım rızkun kerîm ne kadar yüksek bir değer ise işte mağfiret te o kadar yüksek bir değer ve hediye….
(…………….)
Bakın eğer ALLAH U TEALA hiç bir ikramda bulunmasa bile “mağfiret” ettim dese O bile inanılmaz bir ikram …
Ateşten kurtuluyorsun !…
Bakın ben bir ara bu konuyu düşünüp çok etkilenmiştim..
Bakın hep Cennet Nimetlerini düşünüyoruz..Cennet nimetlerini düşünüyoruz ama ..
Bir de Cehennem var..
Bazı ayetlerde yorumlara göre Herkes Cehennemi görecek…
Bir şekilde görecek..
Tekasur Sûresinde anlatılıyor;
Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler)
102-Tekasur suresi 1. ayet
اَلْهٰیكُمُ التَّكَاثُرُ
Elhâkumut tekâsur
Oyaladı o çokluk kuruntusu sizleri
102-Tekasur suresi 2. ayet
حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ
Hattâ zurtumul megâbir.
Ta.. ziyaret edişinize kadar kabirleri
102-Tekasur suresi 3. ayet
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Kellâ sevfe tağlemûn.
Öyle değil, ilerde bileceksiniz
102-Tekasur suresi 4. ayet
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ
Summe kellâ sevfe tağlemûn.
Sonra öyle değil, ilerde bileceksiniz
102-Tekasur suresi 5. ayet
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقٖينِ
Kellâ lev tağlemûne ılmel yagîn.
Öyle değil, ilmel yakîn bilseniz
102-Tekasur suresi 6. ayet
لَتَرَوُنَّ الْجَحٖيمَ
Leteravunnel cahîm.
Kasem olsun o Cahimi çaresiz göreceksiniz
102-Tekasur suresi 7. ayet
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقٖينِ
Summe leteravun nehâ aynel yagîn.
Sonra kasem olsun onu çaresiz aynel yakîn göreceksiniz
102-Tekasur suresi 8. ayet
ثُمَّ لَتُسْپَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعٖيمِ
Summe letus’elunne yevmeizin anin neîm.
Sonra kasem olsun o gün o naîmden muhakkak sorulacaksınız
İçeri girme anlamında değil o; şahit olunacak..
O gün kurtulup da boş bir betonda, hiç bir şeyin olmadığı dümdüz bir betonda otursan bile orası Cennet..
İşte o mağfiret..Azaptan kurtulma = mağfiret ;Ateşten kurtuluyorsun…
Şimdi biz yumuşak yerlere oturmaya alıştık…Yere kaldırımlara oturmuyoruz..
Çocukken oturuyorduk da ..Şimdi oturamıyoruz..
Islak mendille silersin,oturmaya tenezzül etmezsin..
Cehennem gibi bir yeri görüp de oradan çıktığında dümdüz çamurun,betonun üzerine kuş tüyü yatak gibi yatarsın..
Cennet olur orası; oh be kurtuldum diye..
Birkaç sene bir şey istemezsin , yeterk i böyle yatayım diye ..
Depremden çıkanların halini biliyorsunuz,yangından çıkanlar ne hale geliyor..Evlerden çıkanlar biliyorsunuz..
İşte hiç bir rızkun kerîm olmasa bile; mağfiret başlı başına bir hediye. Zaten hep Ayetlerde böyle geçmiş..
Bir mağfiret + bir ikram..(ecrun azim/ ecrun kerim/ ecrun kebir/rızkun kerim )
Bknz.Bir kaç Örnek Ayet(ler)
49 – Hucurat Suresi 3. Ayet
اِنَّ الَّذٖينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظٖيمٌ
İnnellezîne yeğuddûne asvâtehum ınde rasûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu gulûbehum littagvâ, lehum mağfiratuv ve ecrun azîm.
Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
67 – Mulk suresi 12.Ayet
اِنَّ الَّذٖينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَبٖيرٌ
İnnellezîne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiratuv ve ecrun kebîr.
Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
22-Hac Suresi 50.Ayet
فَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ
Fellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm.
Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama güzel bir nimet (cennet) vardır.
36-Yasin Suresi 11. Ayet
اِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِىَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَاَجْرٍ كَرٖيمٍ
İnnemâ tunziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmâne bil ğayb, febeşşirhu bimağfirativ ve ecrin kerîm.
Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.
Düşünüyordum ama anlamıyordum..
Birşeyler var bunda diyordum ama anlamıyordum..
İşte bu “Emanet” le beraber ,”Emanet konusuyla” beraber (Bknz.AHZAB SÛRESİ 72-73.Ayetlerle ilgili işlenen 28.Ders ) bu anlaşılır konuma geldi :
Şu an Geriye dönüşün imtihanı yapılıyor..Gözlemlenmesi yapılıyor..
Hepimiz Cenneteydik bir şekilde…
Cennet te önemli değil ALLAHÎ ORTAM’ lardaydık…
- Hata işlendi..
- Bir şüreçteyiz.
- Hak edenler & Hak etmeyenler belli olacak
Tabi yine Hak etmek şöyle; ALLAH ın Rahmetiyle gidilecek te… gözlem sonucunda bu olacak.. mağfirete mazhar olanlar artık (tabir-i caizse) yırtacak..
Onlar için geri dönüş olacak..
(Vallahi söylerken içim tuhaf oluyor..)
Diğerleri için geri dönüşün kapısı kapanıyor !..
Bir Ayet var;
21-Enbiya Suresi 103. Ayet
لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْاَكْبَرُ وَتَتَلَقّٰیهُمُ الْمَلٰئِكَةُ هٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذٖى كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Lâ yahzunuhumul fezeul ekberu ve teteleggâhumul melâikeh, hâzâ yevmukumullezî kuntum tûadûn.
En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar.
En büyük korku anı diyor..
Onu bir ara düşünmüştüm..
Birisinin yorumuydu tam hatırlayamıyorum..
ALLAH U ALEM öyleydi aradan zaman geçti..
Cehennemde artık içinde en son kurtulacak çıktıktan sonra
( iman etmiş olmasına rağmen yinede suç işlemiş, cürüm işlemiş olanlar cehennemde biraz kalacaklar..
Ceza görecekler,ceza bittiğinde Cennete devam edecekler diye yüksek isabetli görüş var…)
Son çıkacak ta, Cennete girecek te, cezasını Cehennemde bir şekilde çekiyor..
O da çıktıktan sonra ,cehennem kapılarının bir daha açılmamak üzere kapandığı o ses var ya…
işte en büyük korku anı o deniyor..
Umut yok arkadaşlar,Ateş falan da değil artık ..35:12
Umudun bittiği an ,yok artık, son ..kapı kapandı..bittin..
Dünyayla kıyaslanamaz..Bir ifadesi yok..
Bu dünyada ümidini kesenler küfredenlerle eş değer tutuluyor..(Yusuf 87)
Ama ahirette sahneler çok sert…
İşte anlıyormusunuz ?
Mağfiret neden çok büyük bir ikram..
Rızkın kerîm ondan sonra gelmiş..
ALLAH-U TEALA mağfiret etmekle bırakmıyor…
Üstüne üstlük rızık veriyor..
Ama nasıl bir kerîm ,nasıl cömert bir ikram..
El hamdu lillâhi rabbil âlemîn diyecekler diyor orada…”Aman Ya Rabbi ” diyecekler.
Hamdı yani övmeyi en yüksek şekilde yapacak sahneler olacak..
Öyle büyük bir kerîmlik ,Aman arkadaşlar hepimiz dikkat edelim..
Ankebut Suresinde diyorki;
Bakınız Aşağıdaki Ayet
29-Ankebut Suresi 64. Ayet
وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Ve mâ hâzihil hâyâtud dunyâ illâ lehvuv ve leıb, ve inned dârel âhırate lehiyel hayevân, lev kânû yağlemûn.
Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bunu bilselerdi!
Yani imtihan için kurgudur..diyor..
Son ifade müthiş ;keşke bunu bilselerdi.
Aman bu Temayı unutmayalım…
Televizyon izlemek için,oyun oynamak için mesleğimizi yapmak için gelmedik biz..
Kahvelerde hepimiz bulunmuşuzdur…
Okey oynarken geçen zamanı ALLAH’a güzel kulluk etmek için yapıldığını düşünün …
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) yüzüğüyle oynamışta ,ikaz gelmiş, ya Resûlum ben seni oyalansın diye göndermedim..
Biz Resûl değiliz ama bu ana fikri ıskalamadan yaşamak lazım..
Yani doğru değerlerde yaşamak lazım..
Bir gün bu sistem bitecek …
Biz imtihan için geldik aman ha yaptıklarımıza dikkat edelim ,diye yaşanması lazım..
İşte bu şekilde olursa ALLAH ın Lutfü Rahmeti Keremi ile önce bir mağfiret affın gerçekleşmesi,sonra rızk var.. kerîm olan rızk var..
(::::::::::::::::)
O Ayetlerde iki türlü de geçiyor..Bazen önce tövbe sonra istiğfar,bazen de önce istiğfar sonra tövbenin geçtiği Ayetler var.. 2 boyutuyla da önemli..
11-Hud suresi 90. Ayet
وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا اِلَيْهِ اِنَّ رَبّٖى رَحٖيمٌ وَدُودٌ
Vestağfirû rabbekum summe tûbû ileyh, inne rabbî rahîmuv vedûd.
“Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.”
5 – Maide suresi 74. Ayet
اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
Efelâ yetûbûne ilallâhi ve yestağfirûneh, vallâhu ğafûrur rahîm.
daha Allaha tevbe edib istiğfar etmiyecekler mi? Allah gafur, rahîmdir.
Bakın o kadar önemli ki olaylara bu gözle bakarsanız..
Sürekli okuduğumuz Ayetler çok farklı anlamlara da geliyor arkadaşlar..
Bakara Sûresi 284.Ayeti bu temaya göre dinlerseniz çok farklı oluyor…
Hani ” siz nefislerinizdekini açıklasanız da saklasanız da ALLAH onunla sizi hesaba çekecek.”
Meselesi var ya ; bu Hz.Adem’in af/ mağfiret temasıyla dinlediğimde inanılmaz manası çok güzel farklı gelmişti..
Bknz.Aşağıdaki Ayetler..
2-Bakara suresi 284. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)
لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
Lillâhi mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu, yuhâsibkum bihillâh, feyağfiru limey yeşâu ve yuazzibu mey yeşâé’, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr.
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.
İşte aynı şekilde AMENER RESULU’yu de bu tema/ana fikirle dinlediğimizde çok farklı oluyor.
2-Bakara suresi 285. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)
اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّهٖ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهٖ وَكُتُبِهٖ وَرُسُلِهٖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهٖ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُ
Âmener rasûlu bimâ unzile ileyhi mir rabbihî vel mué’minûn, kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih, lâ nuferrigu beyne ehadim mir rusulih, ve gâlû semiğnâ ve etağnâ ğufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr.
Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”
2-Bakara suresi 286. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)
لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ
Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ, lehâ mâ kesebet ve aleyha mektesebet, rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahtaé’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehû alellezîne min gablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâgate lenâ bih, vağfu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel gavmil kâfirîn.
Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
“Emanet Meselesi ,Tövbe kabul oldu ama AF kabul olmadı” açısından dinleyince çok farklı…
Lütfen o kelimelere, o gözle bakın..
Farklı oluyor,kelimelere lütfen dikkat edin..
misal olarak Son kısmına bakalım :
vağfu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ,
Bakın burada bir kul sesleniyor Allah’a… Yani Allah böyle dememizi istiyor…
Rabbena !Ey Rabbimiz ! bir kul sesleniyor..
“vağfir lenâ- bizi bağışla,merhamet et” diye böyle dememizi istiyor..
Bakın kelimelere bakın ;
- vağfu annâ;bizi affet
- vağfir lenâ;bize mağfiret et .(işte mağfiret vardır.)
- verhamnâ;Rahmet et (Rahîm Esmasının Tecellisi)
Bakın sıralamayı görüyor musuz?
- ente mevlânâ; Sen bizim Mevlamızsın(Bakın, Rabbımız da denmiyor..Yani dostluk, velilik boyutunda , sevgiyle muhabbetle yöneliyoruz Sana ya Rabbi… araya sıcaklıkla ikramın vesilesi olsun diye güzel kelimeler kullanmamız istiyor Rabbim).. ente mevlânâ; bir de ente(sen) diyor huve (o) değil . Yani “o Mevlamızdır” değil “sen Mevlamızsın” de diyor..Fatiha Suresindeki İyyake nağbudu ve iyyake nesteîn deki gibi “ke”var orada, karşındaymış gibi muhatap olarak ALLAH a yönelmek var işte burada işte ispatı bu.. ente mevlânâ -SEN BİZİM MEVLAMIZSIN )
- fensurnâ;Aman Ya Rabbi bize yardım et
- alel gavmil kâfirîn; Neye Karşı? Kafirler bile değil; Kafirler Kavmine karşı bize yardım eyle… kim onlar? Kafir topluluğu… sadece savaştaki düşman değil..Bunlarda var…Ama Bizi Ana fikirden uzaklaştıracak herşey… ..Aslında O biziz arkadaşlar.. Bize bu küfür ettirecek bize üzerini örttürtüp unutturacak, ana fikirden uzaklaştıracak nefsimiz ,düşüncelerimiz dahil, her türlü unsura karşı, onların toplamına karşı AMAN YA RABBİ BİZE YARDIM EYLE ..
*Bu( NA-SA-RA) kelimesi Arapçada ilginç bir kelimedir.. Sadece Yardım değilidir …
O Yardım ( A-VE-NE) olarak geçer..
Muavin varya Otobüslerde falan vardı..Yardım edici anlamında ;
Fatih Sultan Mehmet’in lakabı Avnidir.Yardıma mahzar olmuş o ….
Ama “nasara” daha kuvvetli… özellikle savaş gibi durumlarda olan Fetih ve zaferle sonuçlanacak, bir yardımdır..
110-Nasr suresi 1. ayet (Genel: 110 – İniş: 114 – Alfbetik: 76)
اِذَا جَاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُ İzâ câe nasrullâhi vel feth deki gibi orada geçiyor ..
ALLAH ın yardım geldiği zaman ..
O yardım ama Mücadele ediyorsunuz ,Savaştasınız ,cihat ediyorsunuz ..
Ona karşı gelen yardımdır..
E burada neye karşı… Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ya savaş bitiminde ;
Küçük cihat bitti büyük cihat başlıyor..
Kılıç darbeleriyle nasıl bir mücadele yapmışlar bir düşünsenize ?
Ama Sahabe Efendilerimize …ona küçük cihat deniliyor..
Aç susuz çöllerde geçmiş bir mücadele 42:14
Büyük Cihat başladı diyor..
- (vağfu annâ) bizi affet ;
- (vağfir lenâ)bize mağfiret et (Mağfiret denilince aklınıza burası gelsin..mağfiretun ecrin kerim )
- (verhamnâ)Rahmet eyle (Rahîm’le )
ALLAH U TEALA BİZE ONLARDAN OLMAKLA İKRAM ETSİN,NASİP ETSİN.İNŞAALLAH.
Bu mağfiretuv ve rızkun kerîm bakın 5 Yerde geçmiş;
Enfal Suresi 4;74.Aye,Hac Suresi 50.Ayet, Nur Suresi 26.Ayet,Sebe Suresi 4.Ayet(işlediğimiz Sure)
8 – Enfal suresi 4. ayet (Genel: 8 – İniş: 88 – Alfbetik: 22)
اُولٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ
Ulâike humul mué’minûne haggâ, lehum deracâtun ınde rabbihim ve mağfiratuv ve rizgun kerîm.
İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.
8 – Enfal suresi 74. ayet (Genel: 8 – İniş: 88 – Alfbetik: 22)
وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَالَّذٖينَ اٰوَوْا وَنَصَرُوا اُولٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ
Vellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nesarû ulâike humul mué’minûne haggâ, lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm.
İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
22 – Hac suresi 50. ayet (Genel: 22 – İniş: 103 – Alfbetik: 32)
فَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ
Fellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm.
Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama güzel bir nimet (cennet) vardır.
24 – Nur suresi 26. ayet (Genel: 24 – İniş: 102 – Alfbetik: 84)
اَلْخَبٖيثَاتُ لِلْخَبٖيثٖينَ وَالْخَبٖيثُونَ لِلْخَبٖيثَاتِ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّبٖينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِ اُولٰئِكَ مُبَرَّؤُنَ مِمَّا يَقُولُونَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ
Elhabîsâtu lilhabîsîne vel habîsûne lilhabîsât, vet tayyibâtu littayyibîne vet tayyibûne littayyibât, ulâike muberraûne mimmâ yegûlûn, lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm.
Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır. O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.
Enfal Suresi 4. Ayet ;
İşte onlar gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler,(Enfal Suresi 4. Ayette yüksek mertebe geçiyor Arkadaşlar…deracâtun ınde rabbihim Rabbleri indinde dereceler verilmiş bunu ayrı bir konuşuruz.. Bunlar ne!! İpucu olaraka söyleyeyim Kıyamet Sahnelerinde olduğu Din gününde bir kısmına özel bir kısmına ilericilere ikram edilecek ..Bu Ayetlerde geçiyor..Hadislerdede geçiyor hani..Arşın altında gölgelenecek bir Sınıfta bahsediliyor ya Hadis Şeriflerde;Kıyamet kopuyor…. İnsanlar birbirinden kaçıyor ,olan oluyor orada gölgeliklerde gölgelenenler var.. Gölgenin altında orada bekliyor..
Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
– Adil devlet başkanı,
– Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
– Kalbi mescitlere bağlı Müslüman,
– Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
– Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
-Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
– Tenhada Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.” (Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19; Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2)
(Şimdiden kıskandık …Tabi kıskanacağız..Gıpta boyutunda kıskanacağız Tabiki)…
Orada boş boş gölgenin altında tutulmuyor onlarada ikram ediliyor orada ama Rablerin katında dereceler vardır..) Sonra ne geçiyor mağfire geçiyor ve sonra rizgun kerîm – kerîm bir rızk vardır..Enfal de geçiyor bu Enfalde başka Ayette geçiyor bu.. (44:55)
Rabbim özellikle Bir kaç yerde bu mağfiratuv ve rizgun kerîm i yinelemiş,tekrar etmiş ki…
Bunu güzelce anlayalım diye …
Görüyormusunuz Arkadaşlar küçücük bir Ayet,konuşsak daha burada 1-2 şey daha konuşuruz..
İşte Kur’anın içerisine mana olarak biraz girmek lazım..
“ulâike lehum mağfiratuv ve rizgun kerîm “
Bunu güzel sesle makamlı bir şekilde okudun..Sesi ne güzel! bu da değerli, buda güzel ama… neden bu dünyaya geldik…neden mağfiret… Cennet gibi bir ikram niye önemli …bunları düşündüğünüzde Kur’an-ı Kerîm çok farklı..
Zaten 5. Ayet te bunu açıklıyor..
34-Sebe suresi 5. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76) —–
وَالَّذٖينَ سَعَوْ فٖى اٰيَاتِنَا مُعَاجِزٖينَ اُولٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ اَلٖيمٌ
Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne ulâike lehum azâbum mir riczin elîm.
Âyetlerimiz hakkında (bizi) âciz bırakmağa çalışanlara gelince; onlar içinde pislikten acı bir azâb vardır.
- Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne;Ayetlerimizi aciz bırakmak için koşanlar
- ulâike lehum azâbum mir riczin elîm;İşte bunlar için ne varmış Arkadaşlar elim bir pislik vardır..pislik bir azabı vardır burada..
Şimdi yukarının tersi..
Mesani kavramını açıklarken bunuda diyorlar..
Rabbim bir şeyi,bir tarafı anlatıyor..birde diğer tarafı anlatıyor..
Siz diğer kötü tarafı anladığınızda, zıttını yaptığınızda doğruyu yapıyorsunuz..
Yani o kötü gruptan bahsedildi …
Kafirler,münafıklar,müşrikler..
Bunları tanıdığınızda … ha ben bundan o olmayayım..dersiniz…
O zaman aksini yaşarsınız..
Rabbim aslında iyi tarafı göstermese bile yeterli..
Hz.İsa’ya (a.s) soruyorlar
Sen nasıl güzel ahlakı elde ettin diyorlar?
Kötüleri izleyerek diyor..Kötü ahlaklıları izleyerek diyor..
Yani onların yapmadıklarını yapmayınca da doğruyu yapmış oluyorsunuz.
E bir de bizim avantajımız ne ?
Ayetlerde Rabbim kötü tarafı anlatarak yetinmemiş …İyi tarafı ayrıntısıyla anlatmış..
Bir de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi misal örnek olarak indirmiş..
Hani diyor ya onlar Melekler gelmeli değilmiydi diyor..
Yiyen için içinizdeki birini gönderdim..diyor..
25-Furkan suresi 20. ayet (Genel: 25 – İniş: 42 – Alfbetik: 76)
وَمَا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلٖينَ اِلَّا اِنَّهُمْ لَيَاْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِى الْاَسْوَاقِ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً اَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصٖيرًا
Ve mâ erselnâ gableke minel murselîne illâ innehum leyeé’kulûnet taâme ve yemşûne fil esvâg, ve cealnâ bağdakum libağdın fitneh, etasbirûn, ve kâne rabbuke bas
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir.
2-Bakara Suresi 151. Ayet
كَمَا اَرْسَلْنَا فٖيكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُوا عَلَيْكُمْ اٰيَاتِنَا وَيُزَكّٖيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ
Kemâ erselnâ fîkum rasûlem minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hıkmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû tağlemûn.
Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.
Yani sizinde yapabilirliğiniz olan (yani ALLAH ın Resulluk nimetiyle ikram ettiğini söylemiyorum..Özel donanım kastetmiyorum..)
Ama insan boyutunda sizin yaptıklarınız..
Sen yemek yemiyor musun ? Resulullah aleyhivessellem de yedi..Biz hapur hupur götürüyoruz..
şükürsüz yiyoruz..Saça döke yiyoruz..
Onun nasıl yediğini Hadis Kitaplarından bir gör…
Ya da ALLAH ın Resûlu nasıl yaşamış diye bir düşün …
İçine ALLAH onun mekanizmasını koymuş..49:20
İşte sana güzel bir örnek…Sadece kötülerden görmene gerek yok..
İkram olarak bir de “Hidayetçi” diyor..
Hidayetçi ne demek ?biliyormusunuz..??
Köylerde olurdu ya el feneriyle yolu bilen biri gösteriyor..
Eğer o olmazsa siz tarlaya bataklığa girersiniz..Tepe takla yuvarlanırsın..
Hatırlıyorum..
Taşralara,köylere gittiğimizde bağ bahçelere giderdik..
Zihiri karanlık özellikle Ay yok ise ,Ya biri önünde lamba tutmazsa mümkün değil..
Şuan heryer ışıl ışıl olduğu için nimet bolluğunda olduğumuz için..
Pozitiflik çok olduğu için..(Negatiflik mi çok Pozitiflik mi çok ??).. Bazı şeyleri unuttuk biz..
İşte o Fenerli olan ,gösteren bize hidayet ediyor ..bize gösteriyor…
Bunun tersi de zulmettir..Zulmette ;karanlık demektir..
Karanlıkta kalırdık yani..
Yani ALLAH U TEALA Rahmetiyle eğer Hz Adem (a.s) yeryüzüne indirdi ya Rahmetiyle beraber hidayet mekanizmasını koymasaydı.. Aynı kapkaranlıktaki insanlar gibi olurduk.. Hz. Adem (a.s) dahil..
Ve bizden de yine doğruyu bulmamız beklenirdi….
Hanif konusunda Hz. İbrahim (a.s) konusunda işlemiştik..
- Hiç bir Kitap yok
- Hiç bir Resûl yok
- Üstüne üstlük Babası (bir rivayete göre amcası) Put Yapıcısı… yani kariyeri,karizması süper buna rağmen doğrulara gidebilmiş..
O yapabiliyorsa aynı mekanizma sende de var..
Eğer bu hidayet mekanızması olmasaydı kaç kişi kurtarabilirdi arkadaşlar ?.51:06
Bu sistemle bile, bu takviye hidayet sistemiyle bile…
Buna rağmen insanlık hala bir çok şeyi gerçekleştirebilmiş değil..
Hala oyalanıyor..AF’ a mazhar bir şeyler yok…
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ki;
Kimse ALLAH ın Rahmeti olmadan giremez diyor Cennete Ya Resulullah sende mi diyor..
Evet diyor..
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde şöyle buyuruyor:
“Hiç kimse kendi ameliyle felâha eremez. Cennet sahibi olamaz.”
-Sen de mi ya Resûlullah?
-Evet, ben de… Ama Rabbim beni rahmetine garketmiştir.
24-Nur Suresi 20.Ayet
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌ
Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhû ve ennallâhe raûfur rahîm.
Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?
Bu kadar desteğe rahmen yine de ALLAH ın RAHMETine muhtacız..
Öbür türlü ne olurdu? Ne kadar zor bir şey …
ALLAH U TEALA bu hidayet mekanizmalarını göndererek.. (onları daha evvel bahsetmiştik)
bize rahmet ediyor. ve ayetlerinde doğru davrananlar bahsederek Güzel numuneler veriyor…
Öbür Ayete geçemeyeceğiz heralde.
Güzel bi konudan bahsedeyim…
Arkadaşlarla konuştuk bu mevzuyu ;
2 tane gidiş şekli var..
- Kötü şeylerden, kötü örneklerden korkarak ilerlemek.(Aman ben bunu yapmayayım , ateş var…diyerek yapmamak)
- Güzel örnekleri kendi önüne alarak ben böyle olayım demek..
Bu psikolojide de geçer..
- Yaklaşanlar
- Uzaklaşanlar
Yaklaşanlar bir hedef gösteriliyor,ödül gösteriliyor ..İnsanlar ona doğru gidiyorlar..
Ama herkes bundan anlamıyor..Bu yönteme fıtratı müsait değil..Düşünce sistemi müsait değil ..
o zaman Sopa gösteriliyor..
Ha bunu Yapmazsan böyle olur..Arkalarına baka baka gidiyorlar..Aman popoma bir tekme gelmesin diye.. Yine ilerliyor ama korkarak..
Öbürü de önde güzel bir numuneyi hedef alıyor..
Tamam.Ben bundan olacağım diyor…Hedef koyuyor ve gidiyor..
Sanki bu 2. metod bana daha iyi gibi geldi..
Ben eskiden öncesinden korkardım..Aman zarar görmeyeyim, diye..
İşte neden?
ALLAH ın istediği şekilde bir kalıp var ..Bir Model var..
Kim O?
Peygamber Efendimiz sallalahu aleyhi ve sellem
Onu Model aldığında ALLAH U TEALA böyle bir insan istiyor dediğinde, her işinde ona uyduğunda doğru hedefe gitmiş oluyrsun..
(ki Hz. Aişe’ye (r.a) soruyorlar..Bize Resullullah’ın ahlakından bahset diyorlar. .
Siz Kuranı okumuyor musunuz? diyor.
Resûlullah (s.a.v.) dedim ama Kur’anı atlıyormuyum acaba dedim..
bu rivayet ikisinin birleştiği yer ..)
Resûlullah davranışları eşittir = Kur’ân-ı Kerîm 53:48)
Ama hangi Kur’ân?
İşte bizim içine girmeye çalıştığımız Kur’ân.
Yani sadece Cenazelerde okunan, sevap için okunan ;ne güzel sesi var ,ne güzel makam da okuyor denilen, falan değil..
İçerisine girdiğindeki Kur’ân,Peygamber Efendimizin ahlakının kaynağı…
İşte böyle olduğumuzda arkadaşlar hedefe koşuyoruz..
Onlarda bizim için ne oluyor birer hidayetçi oluyor..
İşte bu 5.Ayet.. zıttını yani iyi gruptan pozitif gruptan bahsetmiştik.. bu da tam tersi…
Bu Ayette de “Ayetleri aciz bırakmak için koşanlar”..
Bırakın inanamayanları üstüne üstlük bir de aciz bırakmak için gayret sarf edenler var..
Bir insanın Aptal olmasından daha kötüsü Aptal olduğunun farkında olmamasıymış..
Adam inananmamakla yetinmiyor..
Üstelik üstelik Ayetleri aciz bırakmak için uğraşıyor..
İşte Onlara da nasıl bir muamele var ..Haftaya göreceğiz İnşaallah..
(Hani” devamı haftaya” reklamsal oluyor ya)
ALLAH BİZİ, İMAN EDEN,
GELİNEN İMAN SEVİYESİNDE DE YAPILMASI GEREKEN AMELLERİ YAPAN, YAŞAYAN,
O ŞEKİLDE OLANLARDAN ETSİN ..
BU SAYEDE DE ALLAH IN LÜTFÜ KEREMİ İLE
MAĞFİRETE KAVUŞUP
-ONUN İFADESİYLE- KERîM OLAN RIZKLARA
VE EN BÜYÜK NİMET OLAN KENDİSİNE YAKINLIĞINA, RIZASINA ERİŞTİRSİN
AMİN
SADAKALLAHULAZîM