SES KAYDINIMP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNK’E TIKLAYIN :
https://yadi.sk/d/RxOkWAhDco3waAYET METİNLERİ
FATİHA SÛRESİ 1.AYET:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ /Bismillâhir rahmânir rahîm/Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla.
FATİHA SÛRESİ 2.AYET:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ/El hamdu lillâhi rabbil âlemîn/Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
FATİHA SÛRESİ 3.AYET:
اَلرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ /Er rahmânir rahîm/O, rahmândır ve rahîmdir.
FATİHA SÛRESİ 4.AYET:
مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ /Mâliki yevmid dîn. /Ceza gününün mâlikidir.
FATİHA SÛRESİ 5.AYET:
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ / İyyake nağbudu ve iyyake nesteîn. /Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
FATİHA SÛRESİ 6.AYET:
اِھْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقٖيمَ / İhdinas sırâtal mustekîm. /Bizi doğru yolu ilet.
FATİHA SÛRESİ 7.AYET:
صِرَاطَ الَّذٖينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالّٖينَ
Sırâtallezîne enamte aleyhim, ğayril mağdûbi aleyhim ve leddâllîn.
Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
AMİN.
SES KAYDININ METNİ:
DERS 2:FATİHA 2014
Eûzubillâhimineşşeytânirracîm
Bismillâhir rahmânir rahîm.
Evet Fatiha’ya başlamıştık…
İlk 4 Âyet ini işlemiştik…5. Âyet te girmiştik.. Asıl oradan devam edeceğiz..
Evet küçük bir giriş yapacağım, tekrarlamak adına …
Fatiha Sûresi, Kuran-ı Kerîm’in ilk Sûresi…
Nüzulde -iniş’de-ilk Sûrelerden ,ama ilk Sûre değil.. 2 kez inmiş (Bir Mekke ve Bir Medine döneminde) 2 kez nazil olmuş…Şu sözü tekrar hatırlatmak istiyorum (Hz Ali (r.a) ‘nin büyük ihtimalle):
“Kuran-ı Kerîm Fatiha’da gizli, Fatiha da Besmele’de gizli…’’ devamını söylemiyorum..
Dolayısıyla Fatiha, Kuran-ı Kerîm’in özeti gibi… Hani ”Ve le kad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîm ”(Hicr Sûresi 87. Âyet) diyordu… (Andolsun ki biz sana, tekrarlanan yedi âyeti ve pek büyük olan Kur’ân’ı verdik.) Mesânî=Katlanan,devinen; tekrar eden; ikili anlamlarına geliyor…Bundan 7 âyeti verdik ,7 yı verdik… Ve ‘’ kur’ânel azîm’’ diyerek de Fatiha Sûresinin bütün Kuran-ı Kerîm içinde… (hatta Haluk Nur Baki ye göre bütün Kainatın sistemi içerisinde ) sürekli 7’nin katlarıyla devinen , tekrar eden bulunan bir sistemin anahtarı olduğu söyleniyor… Bu yüzden çok önemli.. Her müslümanın Fatiha Sûresi’ni kelime kelime çok net bilmesi lazım… (02:50) Rabbim 40 kez okutturuyor.. Bir günde …namazlarını bilen bir kimse için … Dua ediliyor ve arkasından “El Fatiha” deniliyor… Yaşantımızın içerisinde .. Ve 2 yaşında 3 yaşında çocuklar Fatiha yı ezberliyor… Fatihanın her kelimesini burada tek tek bilmemiz lazım.. Arapça bilmemize gerek yok.. Zaten neredeyse Arap-Türkçe … şu kelimelerin içerisinde neredeyse yabancı yok.. her birini bir bir şekilde Türkçemizd’e kullanıyoruz.. O yüzden aman çok hassas olalım bu konuda… Besmeleyle başlıyor Fatiha… ‘’Besmele’’ diğer Sûrelerden farklı olarak… Birinci Âyeti kabul ediliyor… (03:37) Diğerlerin tüm Sûrelerin başında -Tevbe Sûresi hariç- bütün Sûrelerin başında var…ama o Sûreye dahil değil ; Teberruken başında.. Ama Fatihanın başındaki ‘’Besmele’’ aynı zamanda Fatihanın bir Âyeti… Âyet olarak tek Besmele…(04:00) Besmele Kuran-ı Kerimde birkaç yerde geçiyor.. Hz. Musa(as) gemiye binerken dediği …
Hud Sûresi 41.Âyet:وَقَالَ ارْكَبُوا فٖيهَا بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرٰیهَا وَمُرْسٰیهَا اِنَّ رَبّٖى لَغَفُورٌ رَحٖيمٌ
- Ve kâlerkebû fîhâ bismillâhi mecrâhâ ve mursâhâ, inne rabbî le gafûrun rahîm
- Nuh dedi ki; «Haydi gemiye bininiz. Onun sular içinde yol alması da, bir yerde durması da Allah’ın adı ile gerçekleşecektir. Hiç şüphesiz Rabbim affedicidir, merhametlidir.»
Hz. Süleyman(as) nin Hz. Belkıs gönderdiği mektuptaki bu mektup Süleymandandır.. Ve Alemlerin Rabbından ve Besmeleyle başlar diye var…
Neml Sûresi 30.Âyet:اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
- İnnehû min suleymâne ve innehû bismillâhirrahmânirrahîm.
- Mektup Süleyman’dandır, Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla (başlamakta)dır.
Ama müstakil olarak sadece burada… Bu da Fatiha Sûresinin tacı… Fatiha Sûresini de ‘’Besmele’’ ile Taçlandırmış… (04:37) Diğerlerine teberruken vermiş… O yüzden Fatiha çok önemli… Besmelede şurası başlı başına bir Hazine zaten Besmele… ‘’Tüme varım’’ olarak söylüyorum… Kuran’ı yaşadığımız da Fatiha’yı yaşamış oluyorsunuz.. Fatiha’yı yaşadığınızda Besmele’nin içerisine girme durumunuz oluyor…(05:06) ‘’Tümden gelim’’ olarak söyleyeyim… Besmele’yi yaşadığınız da Fatiha’yı anlıyorsunuz… Fatiha’yı anladığınız da Kuran-ı Kerîm’i anlıyorsunuz… Şimdi küçük bir şey yapacağım.. Geçen hafta ‘’Hamd’’ konusuna girmiştik… ’’Hamd’’la ilgili birkaç şey daha söylemek istiyorum… Hani başında ‘’El- Hamd’’ dedik ya..’ “El” ifadesinin neydi İngilizce’deki karşılığı ? ‘’The’’ takısı gibiydi… ’’özellikle Hamd’’ , “bilinen Hamd’” manasındaydı… Bunun bir hikmeti şu… Yani siz hamdı…başkası için o kadar rahatlıkla kullanamazsınız… ’’Hamd’’ kim içindi ?! Alemlerin RABBı içindi.. Alemlerin RABBı’na mahsus olan ‘’hamd’’ı –övmeyi ,ALLAH’ın dışında bir mahlukata ,özellikle hak etmediği bir boyutta yaptığınız takdir de uymuyor… Ve sonrasında ne oluyor? bir zarar görüyorsunuz o kişiden… çok övüyorsunuz… bir şekilde o nesneden yada o kimseden zarar görüyorsunuz… Çünkü asıl ‘’Hamd’’ a layık olan ALLAH-U TEALA.. ki “O’’ Alemlerin RABBi.. (06:18) Ve de biz hamdı nasıl yapacağız… ??!! Bunun bir teknolojisini sunmak istiyorum size… Basit bir yol olarak… Önce bir nimet aklınıza geliyor.. Nimete bakıyorsunuz ve tefekkür etmeye başlıyorsunuz… Bildiğiniz ve görünen halleriyle… Tefekkür ettikçe ettikçe bir ilim ortaya çıkıyor… Yani işte bakıyorsunuz ediyorsunuz… Neyi ? sistemi tanıyorsunuz… O nesneyi ve sistemi daha iyi tanıyorsunuz… Tanıyınca hayranlığınız artıyor… Çünkü ALLAH-U TEALA onu muhteşem bir şekilde yaratıyor… Esmalarından muhteşem şekilde özellikler yüklüyor… Ve de siz ne yapıyorsunuz?! ALLAH’a ‘’hamd’’ ediyorsunuz… Yani ALLAH’ı övüyorsunuz..Hani geçen hafta yemek yapan Hanım konusuyla bir örnek vermiştik hatırlıyor musun? Biz bırakın ALLAH-U TEALA yı insanlara bile ‘’hamd etme’’ konusunda çok yeterli, yetenekli değiliz…Hani sormuştuk yemek yaptı… Hadi Hanımı övün… İşte’’eline sağlık hanım..’’, ‘’Teşekkrür ederim’’,’’Ne güzel yemek ‘’ bu diye şey yapıyoruz.. Bunların hiç biri ‘’hamd’’ değildi… ‘Hamdla başlayan’’ ilk şey neydi.. Yemeği çok güzel yapmışsın Hanım… Ellerine sağlık ,.. Teşekkür..dua cümlesi olabilir… Sen çok yetenekli bir ev hanımısın …dediğin de yine övüyorsun.. Sen çok iyi bir insansın.. dediğinde daha çok fazla övüyoruz..
İşte ALLAH-U TEALA yı bu şekilde övmek lazım.. Yani nimetlerine şükredeceğiz.. Ama ‘’hamd’’ övmekten daha fazla..
En güzel nasıl şekilde övüyoruz..biliyor musunuz? ALLAH-U TEALA yı?
İlk , Esmalarıyla… (08:09)
Mesela elma örneğine bakıyoruz…
Ya Rabbi ne güzel elma yaratmışssın..
Sen ne güzel ‘’Halik’’sin diyoruz..
Ya da bakıyoruz ..bu elmaya ne kadar güzel şekil vermişsin..
Sen ne güzel ‘’Musavvir’’sin..
Sen bununla bizim karnımızı doyuruyorsun..
Sen ne güzel ‘’Rezzak’’sın..
İşte sadece bununla değil değişik değişik aklımıza geldik gelmedik her şeyiyle bizi rızıklandırıyorsun…
Sen ‘’Rahman’’sın ‘’Rahim’’sin şeklinde …
(….)
İşte bu ‘’hamd’ da ne yapıyor.. yani hamd yapa yapa ALLAH’ı öve öve ALLAH’ı bilmemizi sağlıyor..
Çünkü o kadar çok Esmalarıyla artık ‘’O’’ na yöneliyoruz ki..
ALLAH’ı bilmeye tanımaya götürüyor..(09:27)
Bir öncekisinde tefekkür boyutunda ne var…
‘’A’lime’’ bilmek boyutunda var … Arapça da bilmek 2 kelimeyle geçiyor.. Birisi a’lime fiili Türkçede bilmek, alim,ilim kelimeleriyle yansımış olan.. Bir de’’arefe’’var.. Arefe de bilmek ama tanıyarak bilmek…(09:45) Artık siz tefekkür ederken a’lime ilim boyutuyla yaklaşıyorsunuz … ALLAH ı övüyorsunuz… Bu da sizi ALLAH ı bilmeye götürüyor ..Yani ‘’arefe’’ ye götürüyor.. ‘’Arif’’ olmaya götürüyor…Hani ‘’ Ben bir gizli hazineydim’’ … onun orjinalini buldum : ’’kuntu kenzen mahfiyyen’’ ben bir mahfiy-gizli hazine idim.. ‘feahbebtu en u’rafe’bilinmekliği istedim…Burada sadece talep etmek anlamında değil bu… ‘ehabbe’ severek istemek, arzulamak anlamında da var. ‘’fe halaktul halke liu’rafe ‘’ve Halk ı yaratım…
Halk-yaratılan mahlukat anlamında… Niçin ?… bilinmek için … Şimdi ALLAH-U TEALA bu alemi yaratırken bilinmekliğini murad ediyor… (10:47) İşte bu nasıl oluyor… RABB-il Alemin dedik ya… ‘’Âlem’’ kelimesi yine o ‘’a’lime’’ kökünden, yani ilim kökünden , yani bilmek kökünden … Burada RABBim diyor ki; Alemler var ya Alemler, aklınıza gelen her türlü alem ‘’ilim’’ le yaratılmıştır, diyor.. Bakın ‘’ Ben bir gizli hazineydim’’ diyor ya, bilinmek istedim.. Şimdi bilinmek ne ile olacak biliyor musunuz.. ?! ‘’İlim’’ le olacak… İşte Alemlerin yaratılma hikmeti’’ o bilmek’’ daha sonra işte Hadis-i Kutsi de geçen ‘’Arefe’’ye gidiyor iş… Tanınmak ve bilmek… tanışmak daha yakın bilmek ama ilk ‘’a’lime’’yle bilmekle oluyor.. (11:38) ALLAH’ın ‘’El Alim’’ esması var..’’Alim’’esması var… Alim ; Biraz kafamızda bizim yanlış anlaşılıyor gibime geldi.. Mesela bir kişi ne kadar Alim… derken ne kadar ilimi var anlamında kullanırız..Ama ALLAH-U TEALA ya böyle bir şey diyemeyiz.. Çünkü ilmi yaratan.. Daha farklı bir şekilde.. bütün alemlerde ilmiyle tezahür(Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma) eden… ilk ilim le başlıyor, yani ‘Kun’ emrinden itibaren her şey ilimle başlıyor ,o yüzden Alim esması cok önemli … Biz o şekilde anlayabiliyoruz.. ALLAH ın zatını anlamak mümkün değil… (sınıftan biri İlmel Yakîn,Aynel Yakîn,Hakkel Yakîn konusunu açıyor..) (İşte biraz sonra açıklayacağım… Nasip olursa.. ) Kendilerine nimet verdiklerini yoluna da orada ‘’şehit’’ kelimesinde de o var… Yakîn; Bilmenin dereceleri … Şimdi iman var… Hepimiz iman ediyoruz… Şimdi kapıdan giriş o.. Ama ilerlerken.. yolda giderken… Yakîn denilen daha ‘’kesin’’ daha ‘’kati’’ ilimlere inanmaklarla ilerlemek durumundayız biz… Bunu derecelendirmişler… ( İlmel Yakîn,Aynel Yakîn,Hakkel Yakîn ve Sırrel yakîn ) diye… Yani birincisi ilmel yakîn bilmek… Biz işte ‘’hamd’’ edeceğiz …ama nasıl hamd edeceğiz?!Biz bildiklerimizle hamd edeceğiz… Bu bakın bir Kozmolijiyle ilgilenen ya da Kuantum Fiziğiyle ilgilenen Atom yapılarından o ileri derecede Fizik kurallarından tefekkür eden ‘’Ya Rabbi sen ne güzel yaratmışsın’’ sen ne güzel ilimle yaratmışsın diyor.. Ama bir köydeki eğitimi az olan çiftçinin; Hamd etme şansı yok mu ?!! Var.. O da tohuma bakıyor… Ya Rabbi diyor ; Bir tohum… Mesela Karpuzu düşünün… Karpuzu yiyorsunuz.. Tadından ne kadar lezzet alıyoruz falan .. Rabbim diyor ki ; çok mu beğendin.. Bak içinde bunun çekirdek var… Dik.. Bir sürü çıkacak… Bir sene yeme ..Bir dik.. tarla olacak… Şimdi bunu tefekkür ettin mi …ALLAH’ın ‘’Cömertliğini,Kerimliğini’’… Yaratmadaki ‘’Gani’’liğini görüyorsunuz… Yani Astronat olmaya yada Kosmic bilimlerle uğraşmaya gerek yok…Her alanda bizi ‘hamd’ a götürecek bilgi, ilim mevcut.. Bunu yapa yapa ‘’ Aynel yakîn’’ boyutuna gidiyorsunuz.. Artık müşahede (görme,gözlem) boyutunda Şahitlik boyutunda müşahede ediyorsunuz.. (14:38) Bunu yaptıktan sonra da daha ileri aşamalar geliyor… İşte ‘’Rabbil Alemin’’ de bu var… Başka bir ifadeyle ALLAH U TEALA ilimle RAB’lık yapıyor…Rabbın anlamı neydi ; hem yaratan anlamında hem de terbiye eden ,kemaliyete erdiren ,yetiştiren anlamındaydı… İlimle yetiştiriyor… Bu da nereye götürüyor..Hamd a götürüyor…ALLAH-U TEALA öyle Rab ki… Her alemlere Rablığı , eğitmesi devam ediyor…Hatta Melekleri bile.. Bknz .İlgili Ayet
Bakara Sûresi 33.Âyet
قَالَ يَا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَائِهِمْ فَلَمَّا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَائِهِمْ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّٖى اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ
Gâle yâ âdemu embié’hum biesmâihim, felemmâ embeehum biesmâihim gâle elem egul lekum innî ağlemu ğaybes semâvâti vel ardı ve ağlemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn.Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver” dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: “Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim.”
Melekleri bile eğitiyor… ‘’ Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim.’’ diyor.. onları eğitiyor. .Kemalete erdiriyor.. Her alem de bunun bir tecellisi var… Buradan şuna gitmek istiyorum bir de… ‘’Hamd’’ ediyoruz ya biz ..Tanıyoruz,biliyoruz.. Hamd ettikçe Fatiha Sûresinin asıl muradı olan ‘’Hamd’’ı ediyorsunuz..Bundan sonra ne oluyor biliyormusunuz?!Besmeleyi anlama Besmelenin içine girme şansınız oluyor… Besmelede ne var biliyormusunuz? Bakın ‘’ismi ALLAH’’ diyor…ALLAH’ın isimleriyle Esmaları ile tanıma şansını oluyor… İşte ‘’arefe’’ fiil de işte asıl burada oluyor… Çünkü o kadar ‘’Hamd’’ ediyorsunuz ki o Esmayı tanıyorsunuz o Esmayı tanıyorsunuz…Ne demiştik hatırlarsanız… Rahman ve Rahim ALLAH’ın bütün Esmalarının en konsantreleri , en yoğunları … Buradan da ALLAH ın ‘’isim’’ ile diyerek sizin aslında Alemde görmüş olduğunuz bütün her şeyi aslında ALLAH ın isimlerin Esmalarının tecellisi olduğunu anlıyorsun… Bu da sizi ALLAH’ı anlamaya daha götürüyor…Zatıyla anlayamıyoruz… Ama bu müşahedelerle yani ‘’Perde’’ye bakıyorsunuz ALLAH’ın ‘’Settar’’ esmasının tecellisi..’’Kitap’’ a bakıyorsunuz ‘’El Alim’’ esmasının tecellisi… böyle gide gide artık siz her işi ALLAH’ın Esmaları ile yapmaya başlıyorsunuz… Müşahede etmeye başlıyorsunuz.. anlamaya başlıyorsunuz…Er Rahman Er Rahimde de şunu söylüycem.. Şimdi hamd etmeniz gerekiyor ya Alemleri … RABbim bu 3. Âyette ‘’ Er rahmânir rahîm’’ diyerekte size kapı açıyor..’’Rahman diyerek Tüm Kainatı önünüze sunuyor..İşte düşün düşünebildiğin kadar diyor…Rahim diyerekte özellikle ‘’Mü’min’’lere verilen nimetlerle sizi ‘’Hamd’’ a yöneltiyor… Yani ‘’elest meclisi’’yle örnek vermiş..Haluk Nur Bakinin kitabını okudum da Fatihayla ilgili.. Rahman bütün kainatı anlatır diyordu oradan hamd a götürür diyordu… bütün nimetleri.. Er Rahimden de ‘’elest’’ meclisinden de sizin bizim unuttuklarımız size hatırlatarak diyor..hamd etmenizi,övmenizi,şuan da bulunduğunuz nimetlerle beraberde övmenizi sağlıyor’’ diyor.. Evet Bugün ‘’ İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn’’ den devam İnşaallah .. 5.Âyet; ‘’ İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn’’ Bu bilinen anlamıyla ‘’Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz’’ Geçen hafta ne demiştik.. İlk 4 Âyet ALLAH’ın kendi zatından ifadesi.. Ama şu 5.6.7. Âyetler sanki bir kulun ağzından ifadesi .. Yani burada sanki parantez içerisinde ‘’ Ve kul de ki yalnızca sana kulluk eder ve yalnızca senden yardım dileriz’’ burada yok.. Bazı Tefsiler de diyor ki Kainat Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem)in hitabıdır diyor… Bütün büyük Müslümanlar adına, müminler adına, insanlık adına bunu söylemiştir şeklinde de bir ifade var.. Ne olursa hangisi olursa olsun bu ALLAH-U TEALA nın muradı… Böyle bir ALLAH’ı tanıdın.. Peki ne yapman lazım?! Ne demen lazım?! Bizim bir ihtiyacımız var..bir yol gösterilmeye ihtiyacımız var ..Ne diyeceğiz ?! Rabbimize nasıl yaklaşacağız.. Burada ‘’ İyyâke’’ ; ‘’Sana’’ demek.. Arapçanın özelliği olarak buna ‘’mef’ul’’(bir fiili uygulayan) deniyor… Başta olduğu takdirde” özellikle sana’’ anlamına geliyor… Yani Araplar bunu söylerken aslında yalnızca sana ibadet ederiz demiyorlar… Ya RABbi sana ibadet ederiz..diyorlar… ‘’ İyyâke’’ başta olduğu için burda bir vurgu var.. Mahsusiyet var… Tahsis(Bir şeyi bir kimseye ya da bir yere ayırma) var.’’Yalnızca sana’’. Burada bir şey demek istiyorum…‘’ İyyâke’’ diyor ya … ‘’ke’’ zamirdir.. ‘sen demek –sana demek (2. TEKİL ŞAHIS)…’ Burada ALLAH-U TEALA ‘’iyyâ hu’’ da diyebilirdi .(3.TEKİL ŞAHIS) ‘’Yalnızca ona kulluk eder ve yalnızca ondan yardım dileriz’’ dese de yerli yerinde çok güzel anlamı olurdu… Ama ’ İyyâke’ denmesi özellikle ‘’Yalnızca sana’’… yani burada yakınlaşma ifadesi var… ‘’Bana’’MUHATAP” konumunda ‘’hitap et ‘’ diyor.. ALLAH-U TEALA…Bu müthiş bir şey… Alemlerin RABbi diyor…Aklınıza gelebilecek bütün Alemleri düşün ..ama insan boyutunda özellikle ‘’mü-min’’ boyutunda kulluk ederken (“ke’’ de !) diyor.. Yani ‘’Sana’’…(20:53) Biz dua ederken farkında mısınız?! Ya RABbi söyle yap böyle yap diyoruz… Nerede ise Emir sigaları kullanıyoruz… Yani emir kullanıyoruz..Yani rica anlamında emir… Yani ‘’ALLAH beni şuna eriştirsin’’ ‘’ALLAH bana buna eriştirsin’’ yani uzaktaki bir ‘’ALLAH’’ a hitap etmiyoruz biz. .Karşımızda sen ifadelerini kullanarak yapıyoruz… ’’ Ya RABbi bana şöyle yap, bana bunu ver, bana helal kazanç ver, bana sağlık ver, bana doğru yolu göster… derken hep muhatap sigasını yani 2. Tekil şahısını kullanıyoruz.. Muradı İlahı bu… Bu müthiş bizim için bir ikram… Rahim in bir tecellisi bu…(21:31) İkinci kelime ‘’na’budu’’ … Na ‘ budu da başında ‘N’ harfi var…’’N’’ harfide Arapça da ‘’biz’’ demek.. ‘’Biz’’ kulluk ederiz.. Bak ‘’Ben’’ kulluk ederim yok burada…’’biz’’ kulluk ederiz var…Burada da bütün ‘’mü-min bilinci’’yle, ‘’Ümmeti Vahide’’nin bilinciyle ile ALLAH’a yaklaşmanın değeri var burada… Hani yukarda ‘RABbil Alemin’’ derken şunu demiştik ya… Rabbimizi kendimize özel bir RAB olarak alıyoruz..Özellikle beni koruyan …Bana rahmet eden.. Başkalarına cezalandıran gibi.Hayır ‘’Alemlerin RABbi’’ senin RABbın değil.. Herkesin, her şeyin RABbi… Burada da kulluk yaparken işte sen ‘’mü-min’’sin ama bütün insanlıkta mü-min yani Müslümanlar olanlar için söylüyorum… Sen o bilinç içerisinde de ALLAH’a yönel aynı zamanda….bununda güzel bir şeyi var…Burada ‘’biz’’ denmesini bir yerde duydum…Hoşuma gitti.. Şöyle bir ifade var… Belki bizim kulluk olarak yeterli kulluk etmediğimizden dolayı, konumuz gereği, ibadetimiz, duâlarımz kabul olmayabilir… Cemaatle namaz kılınıyor.. Cemaatle dua ediliyor ya… İçimizdeki Salihler ,duası kabuller hürmetine de anlamındaki ‘’biz’’ olduğunu da söylüyordu orada… O izah hoşuma gitti.. (23:07) Şimdi biz namazda okumuyor muyuz? Cemaatle okumuyor muyuz ? İman demiyor mu ‘’ Yalnızca sana kulluk ederim’’ demiyor’’ yalnızca sana kulluk ederiz.. diyor ..Sonunda da ‘’Amin’’ diyoruz ya duanın kabulüne özgü bir ifade de var…İçerideki birisinin ifadesi de onun içerisinde bir kişinin bile ifadesi o ‘’biz’’im içerisinde.. Duâ nın makbuliyetine bir işaret olarak orada vurgulanmıştı.. Burada ikinci kelime de yine ‘abede’ kelimesi var ‘’abd’’ tefsirlerin bazılarında yalnızca sana ibadet ederiz.. olarak söyleniyor. Yani ibadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak gibi ibadetlerse bu anlamı daraltır.. Burada ‘’kulluk etmek’’ anlamında ububiyet(kulluk,kölelik,aşırı bağlılık,itaat) anlamındaki bir ifade bu.. Yani sadece namazla değil.. yaşamın her alanında ‘’kulluk’’ etmeyi kapsıyor bu… (24:04) Eğer biz geçen haftada söyledik… İbadetleri sadece parantezler içerisinde ritüeller arasına sokarsak o bittiği takdirde herhangi birisi gibi oluruz… Sanki ‘’kulluk’’ etmiyor boyutuyla yaşarız… Halbuki yaşamın her anında ibadettir, kulluktur.. Burada ‘’kul’’ kelimesiyle ilgili bir şey söylemek istiyorum.. ‘’abd’’ kul hem de’’ köle’’ anlamına gelir… Mesela Abdulmüttalip var ya Hz.Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)nin dedesi.. Müttalibin kulu demek aslında … Müttalibe tapmıyor ..biliyorsunuz.. Hanif Müslümanlardan dı..Haniflerdendi… Ama peki ne anlama geliyor bu… Müttalibin kölesi anlamında… Peki burada bize mesaj ne?! ALLAH-U TEALA diyor ki sen öyle bir kulluk etmelisin ki ‘’benim kölem’’ gibi.. Ama biz maalesef ücret alan işçiler gibi yaklaşıyoruz…(25:06) Köle ye ücret var mı !! yok… Onun en büyük ikramı aynı o evin bir elemanıymış gibi yenilen yemekten yenilmesi, içilenden içilmesi, aynı mekanda kalması.. Sadık bir köle, sahibini seven bir köle beklenti içinde yapmıyor… Benim görevim diyor.. Ben köleyim diyor.. Yaparım diyor.. Ama Bilal-i Habeşi (r.a) gibi düşün … Ya da Hz. Zeyd (r.a) gibi düşünün… Zeyd(r.a) nın Hz.Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e köle olduğunu düşünün… ya işte öyle yemek getiriyim de ,parayı versin falan zihniyetiyle yapmıyor.. Seviyor, yapıyor… İşte biz de ibadetleri yaparken işte şunu yaparsam cennette köşk şunu yaparsam ALLAH bana 10 katını verir…şeklinde değil de ..Ya ben ALLAH’ın kuluyum ve kölesiyim.. Hiçbir beklenti olmaksızın ben ona kulluk ediyorum… Hani Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem)diyordu ya şükredici bir kul olmayayım mı? Diye geceleri sabaha kadar şükrediyorduya, ibadet ediyordu… İşte bizde ‘’kul’’luğumuzu ibadetlerimizi o mantıkla yapmalıyız.İşte şunu yaparsam şu sebab ..Ya sanki Ben mi şey yapıyorum.. Sanki ücret karşılığında ibadet yapılıyor gibi bir şey var.. Tamam ALLAH-U TEALA verecektir… zaten ‘’Gani’’ zaten biz ibadetlerimiz karşılığında da almıyoruz onu..ALLAH’ın ‘’Rahmet’ i olmazsa diyor.. Hz.Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem);ben de cennete giremem… diyor. 26:40 Duânın aslında istemek var ama istemenin temelinde de ALLAH’ın güç ve kudret merciyi ‘’Melik’’ olan ve RAB olarak kabul etmen…Şimdi Âyet-i kerime de diyor ki …Onlar dua etmezler çünkü kibirlenirler diyor.. Bknz İlgili Âyet
Mü’min Sûresi 60. Âyet :
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونٖى اَسْتَجِبْ لَكُمْ اِنَّ الَّذٖينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتٖى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرٖينَ
Ve kâle rabbukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn Ve Rabbiniz buyurdu ki: «Bana dua ediniz, sizin için icabet edeyim. Şüphe yok o kimseler ki, Benim ibadetimden kibirlenirler, onlar yakında zeliller oldukları halde cehenneme gireceklerdir.»Yani niçin el açıp istendiğinde.. bir makama ‘’Yüce’’ bir makama el açıyorsun sen.. Yani duâ içerisinde bu yönelmede var.. Mesela ‘’salat’’ kelimesinin içerisinde hem namaz var, (geçen sene işledik) aynı zamanda yönelme(Amaç olarak benimsemek ) duygusu var…Sen ALLAH’a yöneliyorsun.. Yani yönelme duygusu başlı başına bir şey.. Tabi ki ALLAH-U TEALA ‘’Kerîm’’ dir.’’Rahim’’ dir …bunu verecek.. ‘’ ve iyyâke nestaîn’’ yine senden isteriz değil ‘’yardım’’ isteriz.. Özellikle vuruyorum burada.. Bazı mealler de ‘’Yalnızca senden yardım isteriz’’değil de isteriz var ..Kişiler bunu isteriz gibi algılıyor… (…..) ‘’Nestaîn’’ burada’’ staîn’’ var ..kökünde de ‘’avn’’ var ‘’avn’’ yardım anlamına geliyor.. başına ‘’ist’’ harfleri gelince Arapçada bir şey istemek…Anlamına geliyor.. Yani yardım isteği, yardım talebi… Fatih Sultan Mehmet nin mahlas(takma ad)ı da ‘’Avni’’dir. ALLAH’ın yardımına mazhar(Bir şeyin ortaya çıktığı, göründüğü yer veya kimse; Bir iyiliğe erişmiş, erişen (kimse).) olmuş anlamına gelir… Peki biz senden isteriz le biz senden yardım isteriz farkı ne?! Birisinde nesne var… Şunu isterim bunu isterim… ALLAH-U TEALA bizden şunu iste bunu iste de demiyor.. ‘’’yardım’’’ iste de diyor.. Çünkü asıl neye ihtiyacın olduğunu bilmeye bilirsin… ama sen Yüce bir mevkiden istediğinde.. Yani bana yardım et ALLAH’ım dediğinde senin ihtiyacın gelecek zaten sana…Ama sen bilmiyorsun… Ne kadar bilgin var ki… Bana şunu ver Rabbim .. Bana şunu ver… Belki senin ihtiyacın olan o değil… 29:30 O yüzden yardım istemek.. Herhangi istemekten çok daha önemli… Yani bunların içerisinde böyle hazineler var… Dedik ya gizli şeylerde var.. Bknz. İlgili Âyet
Bakara Sûresi 104.Âyet
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُوا وَلِلْكَافِرٖينَ عَذَابٌ اَلٖيمٌ
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun). Ey âmenu olanlar!’’Raina(bizi gözet)’’ demeyin. Ve ‘’unzurna (bize bak)’’ deyin. ve (Allah’ın hükmünü) dinleyin (işitin).ve kâfirler için ‘’êlim azap’’ vardır…Râinâ- çobanlık et demek-yani oraya git buraya git …sunu yap bunu yap demek.. Ama ‘’unzurna’’ ara sıra bizi gözet… Yani yardım talebinin sırrı burada aslında… Yani bir şey isterim dediğinde … bana sürekli çobanlık et dediğinde …onu ver şunu ver bunu ver.. tabi ki ALLAH-U TEALA dan ayakkabı bağımızı bile isteyeceğiz o ayrı… Ama ‘’Asıl’’ yardım talebi olduğunda sana hedefe ulaştıracak birazdan göreceğiz.. Hidayete sırâtel mustakîm e ulaştıracak ‘asıl’ şeyleri veriyor… Sen bilemezsin onu… biraz sonra gelecek… nimetleri veriyor…Buradaki başka bir ifade de ‘’yalnızca’’ bunun derin manasına girersek hani ‘’hamd’’ nasıl sadece ALLAH a mahsustu..övmek..insanı övdüğünüzde ..olmuyordu yanlış oluyordu ..zarar görüyordunuz… ALLAH-U TEALA diyor ki;’’ yalnızca bana kulluk edin’’ diyor… Yani başka şeylere ‘’kulluk’’ etmeyin diyor…Başka şeyleri yüksek otorite olarak kabul etmeyin diyor… Yani ‘’La ilahe illallah’’ ın sırrına gir diyor burada … Yüksek güç ve otorite ilahlık unsurlarını diyor.. yaşantınızdaki başka şeylere yöneltmeyin diyor..her ne olursa olsun…aklınıza gelen her ne olursa olsun… Ve yardım isteyin ve benden yapın diyor..(31:12) Yada sistem gereği en hafif şekliyle ilk önce benden yap diyor… sonra da Sunnetullahta ki sisteme uy..tevekkülsel sistemlere uy..asıl tevekkül diyor ki- âyet-i kerîme de ; Bknz. İlgili Âyet
İbrâhîm Sûresi 12.Âyet
وَمَا لَنَا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰینَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَا اٰذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُون
Ve mâ lenâ ellâ netevekkele alâllâhi ve kad hedânâ subulenâ, ve le nasbirenne alâ mâ âzeytumûnâ, ve alâllâhi fel yetevekkelil mutevekkilûn (mutevekkilûne). Ve biz niçin Allah’a tevekkül etmeyelim?Bizi, yollarımıza hidayet etmiştir(ulaştırmıştır).Sizin bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz.Artık tevekkül edenler,Allah’a tevekkül etsinler.Diyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)tevekkülü tanımlıyor… Atı sağlam kazığa bırak…sonra ALLAH’a emanet et… E peki tevekkül edenlerin ALLAH’a tevekkül etsindeki sır ne işte bu ‘’iyyâke nesteîn’’ de ki.. Önce ALLAH’tan yardım isteyeceksin… Gerekenleri yapacaksın…Sonra insanlardan yardım isteyeceksin… Tabi ki usturup(Dürüst davranış; Ustalıklı. )uyla.. Ama güç ve kuvvetin asıl ‘’Kadir’’ ALLAH olduğunu unutmadan..6.âyete geçelim…
İhdinâs sırâtel mustakîm…
Bu Fatiha Sûresinin sonunda .. ‘Amin’ diyoruz ya…
Amini işte şu ‘’ihdinâ’’ kelimesi için diyoruz…
‘’İhdinâ’’ duadır… Ya Rabbi bize hidayet et.. demektir.. Hidayet etmek..’’hdy’’ kökünden geliyor ..anlamı da şu… Siz bir yerden bir yere gideceksiniz.. Yolu bilemiyorsunuz.. Şuraya nasıl gideceksiniz…Şağa çekiyorsunuz ya ..Birilerine soruyorsunuz ya.. O diyor ki şuraya git buraya git…diye İşte onun yaptığı eyleme hidayet deniliyor..İhtar ediyor o…İşte ALLAH-U TEALA dan siz ‘O’ nu istiyorsunuz.. Diyorsunuz ki bana yolu göster .. Yolu tarif et.. Yola ilet.. Yolu göster ne yapayım?? Ama neyi hangi yolu ?! ‘’Sırâtel mustakîm…’’ Neye hidayet etmeni istiyorsunuz? ‘’Sırâtel mustakîm’’ e…
’Sırâtel mustakîm’ i arkadaşlar olduğu gibi kullanın…
Çevirilerdeki ‘’ doğru yol ‘’ dosdoğru yol ‘’ gibi şeyler tam anlamına götürmüyor..’’ ’Sırâtel mustakîm’’ olarak yapın.. ‘’Sırât’’ yol demek.. Arapça da ’Sırât’’ pek kullanılmıyor..‘’tariiq’’ ve ‘’sebil’’ gibi şeyler kullanılıyor.. İşte ben yola çıktım gibi şeyler kullanılmıyor.. Bir gidiş tarzın anlamındadır. Yol ,yöntem anlamındadır…‘’ mustakîm’’ doğru olarak şey yapılıyor..doğru yol yanlış anlaşılıyor bakın…’’doğru’’ yanlışın zıttı olan ‘’doğru’’ değil..Ben soruyu çözdüm ..Doğru mu yanlış mı anlamında ki doğru değil bu… Hani doğru yol..’’Doğru’’ eğrisi bürüsü olmayan çizgi anlamındaki ‘’doğru’’..Nihayetinde doğru yol diyince gitmen gereken yol ..yanlış yolun zıttı anlamına da geliyor… Ama bilin ki mustakîm Türkçe anlamındaki ‘’doğru’’ anlamındaki ‘’doğru’’ değil… Yani ‘’yanlışın’’ zıttı değil…
Eğrisi büğrüsü olmayan anlamına geliyor… Ama yine de tam kapsamıyor bu… Peygamberlerin tarif ettiği yol..
ALLAH-U TEALA nın Kuran-ı Kerîminde anlattığı yol ,yöntem olarak ta akla gelir ama şurada bir sır var..
Mustakîm kökü ‘’gvm’’ kökünden geliyor…
’’ gvm’ de Türkçeye o kadar girmiş ki’’ kıyam’’ kelimesi bunda ‘’takvim’ kelimesi bunda … ‘’kavim’’ kelimesi bundan.. ‘’Kavvam(nezaret ve muhafaza eden kimse) kelimesi bundan Tükçe de çok kullanılıyor..
Bizim en bildiğimiz anlamıyla ‘ayağa kalkmak’ anlamında.. ‘’Kıyam etmek’’ diyoruz ya burada..
‘’Kıyam Ettiren Yol’’ anlamına geliyor… Ayağa kaldıran yol… dik tutan yol…
Hedefe götüren yol anlamında geliyor… 35:05
Buradaki mustakîm ‘’sırat’’ kelimesinin sıfatı..Aynı zamanda Arapça bilenler için söylüyorum..
İsm-i faildir..İsm-i fail demek bir iş yapan demektir.. etkilenen değil..yapan demektir.. Yani öyle bir yol ki… Hareketli ,cari bir yol..
Seni ayağa kaldırıyor , seni götürüyor.. Kolundan tutuyor gidiyorsun..
Doğru yol ifadesiyle birleştirirsek.. doğrultan yol..
Bu yürüyen merdivene benziyor.. Asansöre benziyor… Senin o asansöre binmen , yürüyen merdivene binmen… yeterli oluyor..yani tabi ekstra gayretler gerekiyor ..ama seni götürüyor..
Yani şuan bizim gibi otobana koyupta durmuyorsun ..ee ne yapıcam şimdi ?!! Bir şekilde yol, yolun gerekleri sistemleri dinamikleri seni ALLAH’a götürüyor…
Hedefe ulaştırmaya vesile oluyor…
O yüzden bu çok önemli… Ne oluyor? Açıklıyor Rabbim.. nasıl bir şey o… Sırâti açıklıyor..
Sırâtallezîne en’amte aleyhim
Ben bunu hep yıllarca; kendilerine lütuf ve ikram bulunduğu kimselerin yoluna ilet ya..O yol ki sen o kimselere bunu nimet olarak verdin gibi anlıyordum ben..Arapça gramerine girdiğinde çok küçük bir farklılığını gördüm.. Burada bir isim tamlaması var…‘’ ellezîne en’amte aleyhim’’ …kendilerine nimet verdiklerin demek….onların yolu…nimet verdiklerinin yolu..
Burada peki ne var?!
ALLAH U TEALA burada kendilerine nimet verilenler diye bir zümre(Topluluk, takım, grup, camia)tanımlıyor…
Bu zümreye verilen nimetler var… Bu nimetlerle beraber o yolda bulunuluyor… İşte diyor ki onu isteyin benden diyor.. Peki onlar kim? Biz bunu nereden anlıyoruz?!
Bknz İlgili Âyet
Nisa Sûresi 69.Âyet
وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُولٰئِكَ مَعَ الَّذٖينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّٖنَ وَالصِّدّٖيقٖينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحٖينَ وَحَسُنَ اُولٰئِكَ رَفٖيقًا
Ve men yutiıllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike rafîkâ(rafîkan). Ve kim, Allah’a ve Resûl’e itaat ederse, o taktirde işte onlar, Allah’ın kendilerine ni’met verdiği nebîlerle (peygamberlerle) ve sıddîklerle ve şehitlerle ve salihlerle beraberdirler. Ve işte onlar ne güzel arkadaştır.Bakın cümlenin şeyi çok ilginç; kim, Allah’a ve Peygambere( Resûl’e) itaat ederse…
İşin başı bu..Özü bu..
Bunlar ne yapıyormuş.. Şu kimselerle berabermiş…
Yani ALLAH sana öyle dört grup veriyor ki; ‘’Nebîlerle (peygamberlerle) ve Sıddîklerle ve Şehitlerle ve Salihler..’ sen onlarla beraber olma şerefini veriyor sana…
Bak ben bunu anladığımda çok etkilenmiştim…
Senin Sırâtel mustâkim de olduğunun göstergesi ne?!!
Eğer senin bu dört gruptan bir arkadaşın varsa sen ‘’ Sırâtel mustâkim’’ densin..
Yoksa dikkat edin… !!!!!
İspat Hadis-i Şerifte ne var ?!
‘’ Kişi arkadaşının dinindendir’’ diyor..
Eğer sen bu dört gruptan birileriyle beraber değilsen… Dikkat !!! 38:43
Peki bu dört gruptan biriyle arkadaş olursan biriyle ne oluyor.. Bir kere bu başlı başına bu nimet ne oluyor?!!!İşte bu Sırâtel mustâkim’’ dedikya işte seni ayağa kaldıran yol seni götüren yol.. böyle arkadaşların varken sen argo argo konuşabilirmisin.. ALLAH’ın razı olmadığı yerlere gidebilirmisin… Kuran-ı Kerîm den uzak kalabilirmisin.. İbadetten ayrı kalabilirmisin…
Hani diyorlar ki ‘’Gül satıcısının yanında bulun’’ diyorlar.. En azından gül kokarsın.. Ve burada dikkat çekilen durum bu dört grup kim?!!
Birincisi ‘’nebi’’ler; nebileri açıklamayacağım bu devir de nebi yok…
Bir sıddîk , bir şehit ve bir de salihler olması gerekiyor… Peki bakın bunlardan ‘’nebi’’ leri saymazsak ne kıymetlisi hangisi?!
Sıddîk.. Çünkü RABbim sıralamayı boşu boşuna yapmaz … Sıddîkları koymuş…
Sıddîklar kim?!
Sadık olanlar, tasdik edenler demek HZ .Ebubekir(r.a) gibi olanlar… Bunu düşündüm sıddîk ne olabilir ne olabilir .. Şöyle bir şey geldi… Sıddîk siz katılırmısınız bilmiyorum..
İşi kafadan halledenler.. Hani bir tümden gelim bir de tüme varım var ya ..Tüme varım da ne yapıyorsun ..
Şu Âyet varmış onu yapıyım.. aa şu ibadet varmış onu yapıyım.. yapıyım yapıyım giderek ALLAH’a doğruya, ulaşmaya çalışıyor..
Sıddîk ne yapıyor biliyormusun?!
Kafadan hallediyor..
‘’ALLAH Subhândır.. Herşeye ‘’Kadîr’’dir.. Herşeye gücü yetendir.. Ben ‘’O’’ na tevekkül ettim’’ diyor…Aynı Hz.İbrahim(a.s) in tevekkülü gibi… Bütün şeyleriyle …alt taraftaki ayrıntılarla ilgilenmiyor.. Kafadan hallediyor meseleyi..ALLAH’a öyle yöneliyor…
Ondan sonra ne oluyorsun biliyormusun ?!
Hz.Ebubekir (r.a) gibi oluyorsun…Diyorlar ki ‘’Arkadaşın senin bir geceden şuradan şuraya gitti’’ diyorlar ..o zamanın teknolojisiyle …şimdi 3,5 saat gidiyoruz ama.. hesap ettik 4 ayda gidiliyor o tarafa.. diyorlar ki bir gecede gitti..İşte gök katlarına çıkış yaptı.. Şimdi o diyorsa doğrudur..diyor.. Bitti…alt tarafları düşünmüyor..Nasıl gider..Nasıl eder… demiyor..Aslında oradan da ALLAH’tan gidiyor…Şimdi ALLAH’a öyle sıddîkiyeti ,imanı var ki o da onun Resûlu… Aslında bu Resûle(s.a.v.) sıddîkiyet değil… Aslında ALLAH’a sıddîkiyet.. O öyle ki.. o da Onun Resûlu… Resûl(s.a.v.)bunu yapar diyor.. O diyorsa doğrudur.. İşte Sıddîklık bu… Yani tümden gelimle yönelen tümden varımla değil.. Tümden varım da güzel bir metod..
İkinci sırada ne var ?
Şehitler..
Şehitler diyince İşte ne güzel ‘’ALLAH yolunda şehit oldu’’ falan.. tamam ama orada bir nüans var..
Şehit en son anda o ünvanı alıyor…Savaşa gidiyor..ölüyor… o anda …(Ee)peki onların yolunda bir şeyler olması lazım… Yani yaşarken ki bir durum olması lazım… ölürken ki değil…Yoksa örnek olarak vermezdi.. He bir tarz var..o şekilde yaşarsan öyle ölürsün… Şehitlerin yaşantısına bak..güzel örnekler alırsın… Ama burada farklı bir şey var…
İlim boyutunun üzerine çıkarda artık Aynel yakîn boyutuna gelirsen..olaylara şahit olarak yaşıyorsun… 42:45
İşte o şahit boyutunda insanlar da var… İlim boyutunun üstünde ALLAH’ın bazı ikramlarıyla o boyutta yaşayanlar var.. İşte ikinci grupta da onlar sayılıyor..
Çünkü şehit olsa son anda yani onun tarzı nasıl olacak…tarzını bilemezsin ki… Ama şahit konumunda olanlar olacak..
Üçüncüsü de aslında dördüncüsü de Salihler…Salihlerin bir çok tanımı var ama ben düşündüm ne olurdu diye kafam karıştı ..Sonunda şöyle bir şey geldi.. Sizle paylaşmak istiyorum… Mesela ben aynı tüme varımda olduğu gibi… yaparak olmayı şey yapıyorum.. işte mü-min yalan söylemez,mü-min harama karışmaz… mü-min kötü işler yapmaz falan… tamam ben mü-min im şunu yapmalıyım..İçimden vesveseler geliyor.. nefsimin halleri geliyor..itiraz ediyorum..Kuran Âyetlerinde şu yapılırsa sevaptır diye yapıyorum… Nihayetinde iyi bir iş yapuıyorum ..kötü bir iş yapmıyorum..
‘’Salih’’ ne yapıyor biliyormusun…Aklına böyle bir şeyler gelmiyor..Sürekli pozitif üretiyor… İçi dışı iyi yani.. Kafayı gözü yararak ilerlemiyor yani… Öyle bir temizlenmiş ki… o temiz şeyler çıkıyor kendi bünyesinden ‘’salih adam’’…(44:10) Sonuç olarak birinci şekilde yapanda adam aynı ameli işliyor … ‘’Salih’’ olanda aynı ameli işliyor…Ama ALLAH onların kalplerini bilir, nefislerini bilir var ya; dolayısıyla ALLAH onları Salihlere zümresine getiriyor…İşte bu 3 grup var… Bu 3 gruba + nebiler..nebileri saymıyorum… Günümüzde Nebiden bir arkadaşımız olma şansı yok değil mi… O dönem de vardı ..Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)öncesi döneminde … Demek ki bunlara verilen nimetler var… Bu nimetlere girmek istiyorum zaman az..Bakın onlara ‘’nimetler’’ verilmiş…. Kendilerine nimetler verilmiş onların yoluna… Şimdi bu nimetlere ‘’sırâtel mustakîm’’ deniliyor tefsirler de doğru tam karşılamıyor… Hidayet de deniliyor..doğru.. ama tam karşılamıyor ..burada … kendilerine nimet verilen… dedim ya eskiden şöyle anlardım… Bizi’’sırâtel mustakîm’’ iletki ..onlara’ ’sırâtel mustakîm’’i nimet olarak verdin… değil..Yani…’’ en’amte hu’’ aleyhim değil.. Arapça da şey olsa en’amte hu aleyhim olurdu..Demek ki burada ALLAH- U TEALA bir nimet vurgusu yapıyor burada… Nimetler ne olabilir ?!! Âyetler çok baktım…Bunlardan birisi ‘iman’…Bknz. İlgili Âyet
Şûrâ Sûresi 52. Âyet
وَكَذٰلِكَ اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ رُوحًا مِنْ اَمْرِنَا مَا كُنْتَ تَدْرٖى مَا الْكِتَابُ وَلَا الْاٖيمَانُ وَلٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْدٖى بِهٖ مَنْ نَشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا وَاِنَّكَ لَتَهْدٖى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ
Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin cealnâhunûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun. Ve lâkin O’nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi O’nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka Sıratı Mustakîm’e hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun).Yani kalbe indirilen iman nuru & Kur’ân-ı Kerîm derinlikleri..Ruh olarak bu nimet olarak veriliyor gruba… Yani Sıddîklardan, Şahitlerden,Salihlerden olursan ALLAH senin kalbine, gönlüne ekstra bir nur veriyor…Bununla sen olayları ilim boyutuyla çok daha farklı anlıyorsun.. Bu ekstra bir nimet… (46:46) İkincisi ne olur diye düşündüm… ‘’Özel yakınlık hissi..’’ Yani ALLAH o özel kullarına her bütün kullarına Rahmet ediyor…Onlara özel bir muhabbet veriyor… Tasavvuf ta ALLAH sevgisi ALLAH aşkı denilen şey var ya .. bunu özellikle bir nimet olarak veriyor… Bununda Âyetini buldum ..Onu da söyleyeyim size… Birazdan söyleyeyim konu kaçmasın… (Zaman yetmeyeceğinden dolayı) … İkincisi ‘ledün ilim’-Olayların artık hikmetlerine, derinlerine varıyorsun…bu ilimde.. Artı burası çok önemli korunma veriyor… Şimdi herkes ALLAH’ın kulu eşit ama sen doğru yolda olduğun vakit ALLAH seni koruyor.. Normalde ‘’Kader’’ inancını ALLAH serbest bırakmış.. Sunnet içersinde sen sağa sola heryere gidiyorsun ama… özellikle sen bir korunmanın içersindeysen…. ALLAH seni zarara ..yanlışa gitmenden koruyor.. Herşey bir işaret aslında… (48:17) Mesela otobüsü kaçırıyorsun.. Ya üzülüyorsun bilmem ne yapıyorsun..Otobüsü ALLAH sana kaçırttırıyor sonunda..gitsen başına bela olacak.. İşte bilmemle sınavına giremedim de hastaladımda 1 puan tutmadıda aslında ALLAH’ın sana bir yönlendirmesi var..yardımı var… Kafana bir şey düşüyor.. Tam tersine destek olunuyor.. şunu yap bunu yap… Bu ALLAH’ın sana özel bir korunma desteği… Rüyalarında sana mesaj veriyor ..ama Salih bir rüya dikkat edin…burada bir şekilde anlıyorsun burada… Bu Tasavvufta yakınlık mertebesinde olan olaylar var ya… bunlar biraz evvel saydıklarımızla beraber bunların hepsi beraber ALLAH’ın nimetleri oluyor… İşte siz bir şekilde ‘’Sırâtı mustakîm’’ girince dediğim gibi böyle arkadaşlara sahip oluyorsunuz… Birde onlara verilen nimetlerden sizin nimetlenme şansınız oluyor… Bu da ekstra çok özel bir durum… Bu yol sizi ‘’Sırâtı muştakîm’ de tutacak bir destek oluyor…49:34 Peki ALLAH-U TEALA bunlardan olmamızı ve bunların yoluna hidayet etmemizi istiyor.. Peki hangilerine değil… Gayri diyor …öteliyor .. gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn; kendilerinin gadab ettiklerinin ve dalalete uğrayanlar değil.. Magdûb- ism-i meful burada yani birisi tarafından gadab edilmiş anlamında kim tarafından ?! ALLAH tarafından yani ALLAH onlara gadab etmiş..onlara gadab olunmuşlar.. Öbürü de dalalet kelimesinden geliyor burada..delalete uğramışlar..kendi tercihleriyle sapmışlar burada anlamına geliyor.. Burada bir şey söyleyeyim.. Hidayetin tersi dalalettir… Hidayet bir yolda … bulunma halidir.. Bir yere gitmek ,doğru istikamet,doğru adresde,doğru yönde olmadır..Buradan sapma,burada olmama ise dalalettir.. Kendileri tarafından iradeleri tarafından … Bu 2 gruptan hangisi daha kötü… ‘’magdûbi aleyhim’’ Çünkü burada hüküm kesinleşmiş.. ALLAH gadaba uğraşmışsa tamam öbürün hala bir yırtma şansı var… Bunlar tefsirler de ; magdûbi aleyhim- Yahudiler için lâd dâllîn Hiristiyanlar için… Peygamber Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem)hadislerinde de geçiyor ..bu doğrudur .. ama bizi bir yere götürmüyor… Burada ki magdûb da biziz arkadaşlar… magdûbi aleyhim… dâllîn de biziz..ezan okunuyor… (51:25) Bakın ALLAH-U TEALA burada şöyle bir mesaj veriyor.. Ya kendilerine nimet verilenleri yolu olan Sıratı Mustakîm de olursun… ya da en sonda ki gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn … olursun…. Üçüncü bir yol yok arkadaşlar… Bir Sıratı Mustakîm var bir de diğeri var… Biz bunda olmaya mecburuz..Ama ‘’Bu’’ yola ALLAH ‘’Hidayet ediyor’’ dikkatinizi çekerim!!! Kendi gayretimiz var ama ALLAH’tan bize hidayet etmesini istiyoruz..
Ya bu yoldayız ya da diğer yoldayız…
Ya bizim bu 3 gruptan bir arkadaşımız olacak.. yada olmayacak..
Çünkü öbürü ALLAH korusun buna(magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn) götürüyor…
ALLAH-U TEALA bizim Fatiha Sûresini çok iyi anlayıp yaşantımıza geçirenlerden eylesin..
Namazda da özellikle ‘’ İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn’’ yaşamayı nasip etsin..
Çünkü burada namaza durduğumuz da yalnız sana kulluk ederiz derken..
ALLAH ı görüyormuşçasına.. ihsan üzerine… bizim namaza durmamız lazım…
Çünkü Fatiha namazda okunuyor…
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Diyor ki; Fatihasız namaz olmaz…diyor…
Bu diyaloğu yaşamamız lazım..
ALLAH bize o kulu arasındaki en kestirme ‘’sen’’ ‘’ben’’ ilişkisini sağlayandır…
Bu bilinçle namazı kılmayı nasip etsin…
ALLAH-U TEALA İnşaallah…
ALLAH bizi Kuran-ı Kerîm den Fatiha dan ayırmasın.
SADAKALLAHULAZİM