AHZAB (25.sohbet) 60-62. AYETLER (ktpçk-6)#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK  İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ :

https://yadi.sk/d/xOtQnc6Cco2Zq


https://archive.org/embed/Kuransohbeti2014.10.26.AHZAB2560-61-62&playlist=1


AYET METİNLERİ


33-Ahzab Suresi 60.Ayet(İniş Sırası: 90)

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِى الْمَدٖينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فٖيهَا اِلَّا قَلٖيلًا

Lein lem yentehil munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meraduv vel murcifûne fil medîneti lenuğriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ.

Andolsun, eğer münafıklar, vicdanlarında bir maraz bulunanlar, şehirde fena haberler yayanlar (bu hallerinden) vaz geçmezlerse mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat ederiz. Sonra  seninle orada az bir (zamandan fazla) komşu olamazlar.


33-Ahzab Suresi 61. Ayet  (İniş Sırası: 90)

٣٣-مَلْعُونٖينَ اَيْنَ مَا ثُقِفُوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتٖيلًا

Mel’ûnîn, eyne mâ sugıfû uhızû ve guttilû tagtîlâ.

Lanete uğramışlardır. Nerede bulunurlarsa yakalanıp öldürülürler de öldürülürler.


33-Ahzab Suresi 62. Ayet (İniş Sırası: 90)

سُنَّةَ اللّٰهِ فِى الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْدٖيلًا

Sunnetallâhi fillezîne halev min gabl, ve len tecide lisunnetillâhi tebdîlâ.

Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.


SES KAYDININ METNİ :


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym

Bismillâhir rahmânir rahîm.


Ahzab Suresi 60.Ayet

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِى الْمَدٖينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فٖيهَا اِلَّا قَلٖيلًا

Lein lem yentehil munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meraduv vel murcifûne fil medîneti lenuğriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ.

Andolsun, eğer münafıklar, vicdanlarında bir maraz bulunanlar, şehirde fena haberler yayanlar (bu hallerinden) vaz geçmezlerse mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat ederiz. Sonra  seninle orada az bir (zamandan fazla) komşu olamazlar.


Kimler vazgeçmezse;

  • 1-el munâfigûne: münafıklar
  • 2-vellezîne fî gulûbihim maraZun: Kalplerinde maraz olanlar(hastalık olanlar)
  • 3-vel murcifûne fil medîneti:Murciflik yapanlar Medinede..

Eğer vazgeçmezlerse… devam ediyor ayet;

lenuğriyenneke bihim-senin üzerine salarız, musallat ederiz..

summe lâ yucâvirûneke– sana komşuluk edemezler

fîhâ-orada

 illâ galîlâ– az bir zaman

Ahzab Suresi özellikle bir gruba yani münafıklar (kafirlere de var)ve yeterince iman etmemiş olanlara bir uyarı niteliğinde ayetler içermekte…


Hem Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hem de müminlere (o dönemde yaşayan müminlere Sahabe Efendilerimiz (r.a)) hem de işaret olarak bize dikkat edilmesi gerekliliği söylüyor…

(Bu arada başka ayetlerde olsa yine aynı tema, aynı içerik ,aynı bağlam devam ediyor.. )

Şimdi burada üç gruptan bahsediliyor;


 

  • 1 Münafıklar
  • 2 Kalplerinde maraz olanlar (hastalık olanlar)
  • 3 Murcifler

                    Münafık ne olduğunu biliyoruz..

  • Nifak la uğraşanlar..Nifak tohumu sokanlar..Ayrılık sokanlar
  • inanmadıkları halde inandık gibi gözükenler..
  • bir başka anlamıyla menfaatleri icabı hareket edenler.. yanar döner..

Tam kitaplarda anlatıldığı gibi değil…

mesela ölümden de korkmakda; bir münafıklık alameti

Ahzap suresinde geçmişti; savaşa katılmamaktaki gayretsizlik yine bir münafıklık alameti..

Yani bizim bildiğimizden( İmanı yok ta gizliyor)dan  daha farklı ,derin manaları içeriyor..

Daha derin manasıyla şunu da söylemiştik hatırlarsınız biz Elhamdülillah Müslümanız…Mümin olmaya gayret ediyoruz.. Ama Kurân-ı Kerîm de münafıklarla ilgili geçen uyarılar tehditler bizim için de geçerli…05:30

Biliyorsunuz bizim de tam olarak iman etmemiş taraftarımız var ..ve münafıklık alameti olarak olabilecek yanlarımız var..

Mesela o meşhur hadiste ne var… ;


Münafıkla ilgili hadisler;

  •  “Dört şey kimde bulunursa hâlis münafık olur. Kimde bunlardan bir kısmı bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde, söz verdiğinde sözünü tutmamak, husumet zamanında da haktan ayrılmaktır.” (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 32)
  • Münafığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va’d ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet eder.” (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 31; Tirmizî, İman 14))
  •  “Münafıklara sabah ile yatsı namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. Halbuki bu iki namazın cemaatinde olan sevabı bilselerdi, emekleye emekleye (sürtüne sürtüne) de olsa, onlara gelip hazır olurlardı.” (S. Buhâri, Tecrid, II, no: 283)
  • “Haya ve tutukluk imanın iki şubesidir. Bezâ (açık saçık konuşmak), beyan (lüzumundan fazla konuşmak) münafıklığın iki şubesidir.” (Tirmizî Terc. C. 3, no: 2096)
  • “Münafık, iki koyun sürüsü arasında görülen ve bir bu sürüye, bir öbür sürüye koşan; hiç birinden olmadığı için birinde duramayan koyuna benzer.”
    Bir kimse, gaza etmeyerek ve cihada gitmeyi gönlünden geçirmeyerek ölürse, bir nevi nifak üzere ölür.” (Riyâzü’s-Sâlihin, II. No: 1346)

Şimdi bizde yok mu bunlar?..Biz munafığız demiyorum yanlış anlamayın…

Sabah namazıyla Yatsı namazı münafıklara ağır gelir..diyor..

Şimdi bizde yok mu? Üşene üşene namaza kalkarlar diyor..

Bizde koşarak mı coşkuyla mı oluyor her zaman…

Peygamber Efendimize(s.a.v.) münafıkların olduğunu belirten bir liste verilmiş..

 Peygamberimiz, münafıkların listesini sadece Hz. Huzeyfe’ye vermişti.


(Zeyd b. Vehb el-Cühenî anlatıyor: “Münafıklardan biri öldü, Ebu Huzeyfe cenaze namazına katılmadı. Bunun üzerine Ömer, ‘Bu da onlardan mıdır?’ diye sorunca Ebu Huzayfe “Evet” diye cevap verdi. Bu defa  Ömer: ‘Allah aşkına ben de onlardan mıyım?’ diye sormaya başladı. O ‘hayır!’ dedi ve ekledi, ‘Yemin olsun senden sonra artık bunları hiç kimseye anlatmam’”( bk. İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 8/637; Ebu Bekir el-Hallal, e’s-sünne, babu munakehati’l-Murhile; İbn Hacer a.g.y; Kenzu’l-ummal, a.g.y).)


Hz. Ebubekir (r.a.) olsun Hz. Ömer (r.a.) olsun birbirlerine yolda karşılaştıklarında acaba bizde bu listenin içerisinde miyiz..diye..Ciddi ciddi endişe etmişler..

Sadece bize anlatıldığı gibi olsa (bir grup var ,iman etmediği halde imanlı gibi davranıyor)..O zaman Sahabeler niye korktu?.. (06:54)

Yani biraz daha dikkat edilmesi gereken bir konu… ama bu (Ahzab Suresi 60.) ayette bahsedilenler özellikle net münafıklar.

Çünkü onlarla ilgili çok ciddi tehditler var.

  1. grup ise

Vellezîne fî gulûbihim maraZun;

O kimseler ki… ;içinde demek… gulûbihim ;kalplerinde maraZun-maraz vardır …

Türkçede de kullanılıyor maraz, biliyorsunuz gündelik hayatta da kullanıyoruz” marazım  var” diye ifade ediyoruz..bir hastalık olarak da ifade ediliyor..

Kalplerde hastalık olması ne demek ?!

  • Nefisler anlamına gelebilir..
  • akıl hastalığı anlamına gelebilir
  • niyet bozukluğu anlamına gelebilir

İçi kötü derler ya hani içinde mırık cırık olup uygun olmayan düşünceler olabilir ..

Buradan münafıklardan ayrı tutulması!!!!

Müslümanım deyipte tam iman etmemiş olanlar olabilir..Tam iman etmemiş ,içlerinde sapkınlık boyutlarına gelebilecek marazları var..

5 -6 yerde kalplerinde maraz olanlar geçiyor..


2-Bakara suresi 10. ayet  

فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّٰهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Fî gulûbihim meradun fezâdehumullâhu meradâ, ve lehum azâbun elîmum bimâ kânû yekzibûn.

Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.


3-Ali_İmran suresi 7. ayet (Genel: 3 – İniş: 89 – Alfbetik: 76)

هُوَ الَّذٖى اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَاَمَّا الَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَاْوٖيلِهٖ وَمَا يَعْلَمُ تَاْوٖيلَهُ اِلَّا اللّٰهُ وَالرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِهٖ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّا اُولُوا الْاَلْبَابِ

Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtum muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât, feemmellezîne fî gulûbihim zeyğun feyettebiûne mâ teşâbehe minhubtiğâel fitneti vebtiğâe teé’vîlih, ve mâ yağlemu teé’vîlehû illallâh, ver rasihûne fil ılmi yegûlûne âmennâ bihî kullum min ındi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulul elbâb.

O mabûd-i kadimdir ki, senin üzerine Kur’an’ı indirdi. Ondan bir kısmı muhkem âyetlerdir ki, onlar o kitabın aslıdır. Diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir. Artık kalblerinde eğrilik bulunan kimseler fitne aramak ve onu te’vil arzusunda bulunmak için o kitaptan müteşâbih olanına ittiba ederler. Halbuki, onun te’vilini Allah Teâlâ’dan başkası bilemez. İlimde rüsuh sahibi olanlar ise «Biz ona imân ettik, hepsi de Rabbimizin cânibindendir,» derler. (Bunları) Tam akıllı zâtlardan başkası tezekkür edemez.


Bir çok yerde geçiyor..Daha önceki derslerden hatırlarsak…

özellikle AHZAB Suresinde geçenler:

Bknz. İlgili Ayetler


33-Ahzab Suresi 9. Ayet 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رٖيحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَا وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرًا

Yâ eyyuhellezîne âmenuzkurû niğmetallâhi aleykum iz câetkum cunûdun feerselnâ aleyhim rîhav ve cunûdel lem teravhâ, ve kânallâhu bimâ tağmelûne basîrâ.

Ey imân edenler! Allah’ın üzerinize olan nîmetini yâd ediniz. O vakit ki, size (düşmanlarınız tarafından) ordular gelmişti. Biz de onların üzerlerine hemen bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Ve Allah ne yapar olduğunuzu görüyordu.


33-Ahzab Suresi 10. Ayet 

اِذْ جَاؤُكُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا

İz câûkum min fevgıkum ve min esfele minkum ve iz zâğatil ebsâru ve beleğatil gulûbul hanâcira ve tezunnûne billâhiz zunûnâ.

O vakit ki, size hem üstünüzden gelmişlerdi hem de aşağı tarafınızdan ve o vakit ki, gözler kaymış ve yürekler gırtlaklara kavuşmuştu ve Allah’a türlü türlü zanlar ile zanda bulunuyordunuz.


33-Ahzab suresi 11. Ayet 

هُنَالِكَ ابْتُلِىَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدٖيدًا

Hunâlikebtuliyel mué’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ.

İşte orada mü’minler imtihana tutulmuşlardı ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.


33-Ahzab Suresi 12. Ayet 

وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اِلَّا غُرُورًا

Ve iz yegûlul munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meradum mâ ve adenallâhu ve rasûluhû illâ ğurûrâ.
Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.


33-Ahzab suresi 13. Ayet 

وَاِذْ قَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ يَا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُوا وَيَسْتَاْذِنُ فَرٖيقٌ مِنْهُمُ النَّبِىَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِىَ بِعَوْرَةٍ اِنْ يُرٖيدُونَ اِلَّا فِرَارًا

Ve iz galet tâifetum minhum yâ ehle yesribe lâ mugâme lekum ferciû, ve yesteé’zinu ferîgum minhumun nebiyye yegûlûne inne buyûtenâ avratuv ve mâ hiye biavrah, iy yurîdûne illâ firârâ.

Ve o vakit onlardan bir tâife demişti ki: «Ey Yesrib ahalisi! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz». Ve onlardan bir zümre de Peygamberden izin isteyerek diyorlardı ki: «Muhakkak evlerimiz açıktır.» Halbuki, onlar açık değildi. Onlar firar etmekten başka bir şey dilemiş olmuyorlardı.


Bu ayetlerde  sadece münafıklardan bahsetmiyor!!!

İman etmiş ama kalplerinde biraz imanda eksiklik var…Maraz olanlar Şüphe olanlar var..Onlar münafıkların fitnelerine uyup kaçmaya çalışıyorlar…(Ahzab Suresi 13. Ayet)

Ve ne diyorlar; Allah ve Resûlü bize bir aldatıştan başka vaadetmiş olmadı». (Ahzab Suresi 12.Ayet)
Sahabiler deniyor ama Peygamber Efendimiz (s.a.v.) görüşmüş herkesin iman seviyesi aynı değil..Çünkü sonradan dönenler de olmuş..

Münafıkların tarafına geçmiş olanlarda olmuş.. Bu ayetler bu sahneleri anlatıyor..

Ama gerçek Sahabi Efendilerimiz (r.a.) bizler ayak tabanlarına bile gelemeyiz..Onlar özel olanlar..

Bir de Ahzab Suresi 32. Ayete bakalım;


33-Ahzab Suresi 32. Ayet

يَا نِسَاءَ النَّبِىِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذٖى فٖى قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا

Yâ nisâen nebiyyi lestunne keehadim minen nisâi inittegaytunne felâ tahdağne bil gavli feyatmeallezî galbihî meraduv ve gulne gavlem mağrûfâ.

Ey Peygamberin zevceleri! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsinizdir, eğer muttakî bulunuyor iseniz. Lâkırdıyı yumuşakça yapmayınız, sonra kalbinde bir fesat(maraz) bulunan tamaha düşer. Ve maruf(bilinen bir üslup) söz söyleyin.


Bu ayette ‘’kalplerinde maraz olan’’lar farklı bir kategoride değerlendiriliyor..Daha önceki ayetlerdeki farklıyıdı..

Ne diyor; sözü edalı söylemeyin.. diyor..kalplerinde maraz olanlar bir şeye kapılmasın..

Geçen hafta tesettür konusunda;söylediğimiz şeyler vardı… orada bunlardan farklı olarak ileri gidip defa bazı temenni ve istekleri talepleri olabilecek olanlardan bahsediliyor..

Bunları da, ALLAH U TEALA  kalplerinde maraz olanlar olarak söylüyor..

Durup durupken bazı şeylere meyilli olan insanlarında kalplerinde bu anlamda maraz olduğunu ifade ediyor… yani şimdi buna sadece münafıklar diyemezsiniz..


40-Mumin Suresi 19. Ayet 

يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْاَعْيُنِ وَمَا تُخْفِى الصُّدُورُ

Yağlemu hâinetel ağyuni ve mâ tuhfis sudûr.

Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.


Sadece kalplerinde maraz olanlar sadece gayri meşru cinsellik  talebi olan anlamında değil ; bütün çerçevede ….özellikle burada bunu söylüyor zaten …işlediğimiz Ahzab Suresi 60.ayet ten önce olanlar da dikkatinizi çekerse..!!

Münafıklarla ilgili ALLAH-U TEALA ya ve Rasulüne (s.a.v.) eziyet edenler ilgili ayetler vardı..

Orada cilbapla ilgili bir ayet geçmişti.. Son 2 dersten hatırlarsanız..


Bknz.İlgili Ayetler


33-Ahzab Suresi 58.Ayet

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yué’zûnel mué’minîne vel mué’minâti biğayri mektesebû fegadıhtemelû buhtânev ve ismem mubînâ.

Ve o kimseler ki, mü’minlere ve mü’minelere yapmamış oldukları bir şey sebebiyle ezada bulunurlar, artık muhakkak ki, pek mühim bir iftirayı ve bir açık günahı yüklenmiş olurlar.

33-Ahzab suresi 59. Ayet 

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.

Ey Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına de ki, üzerlerine cilbablarını sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. Ve Allah en çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır.


Bunun arkasında kalplerinde maraz olanlar demekle de yukarda bir şey daha vardı (bir önceki ayet 58.ayet)

Burada kalplerinde maraz olanlarla cinsellikle kadınları yüklenenler ve hak etmedikleri halde onlara ‘’zan’’da bulunabilecek kast ediyor..(15:00)

  • Geçen hafta ;Nefs konusunu anlattık..

Bizim Nefsimiz var..

Nefsimize yüklenen bazı özellikler var ..Ama bunlar ‘’fıtrati”

Nefs haz alıcı ama bu onun fıtratı.

Yani ‘’cennet kaynaklı’’.Orada “Cemâlullah’’ tecellilerine alışmış..

Yeryüzüne indiğinde de gördüğü her şeyi tanıyor..

‘’Cemâlullah’’ kaynaklı güzellikleri tanıyor..ve ona meyl ediyor..

Şimdi bu onun fıtratı ama sorun ,sizin ona tabi olmanızda..

Çünkü ‘’şerr’i hükümler’’ aklımıza, bilincimize yönelik..(nefse değil!)

Yani Kuran-ı Kerim kime  hitap??

  • Aklımıza hitap

Sen nefsini terbiye ile yükümüsün; tezkiye ile yükümüsün….değiştirmek de mümkün üçüncü aşama da …değiştirmek..

Dolayısıyla içinden gelen o dürtüler var ..

ALLAH -U TEALA koymuş onu..

Ama Şeriatı da koymuş..bir ölçüde koymuş..

Sen buna dikkat etmelisin.. bunun dışında aşırıya gidenler kalplerinde maraz olanlar var..

Oturuyor kuruyor adam.. Oturuyor düşünüyor..

Müminun Suresi 6.Ayette onlara kınanmazlar diyor..


Bknz. İlgili Ayetelr


23-Muminun suresi 6. ayet (Genel: 23 – İniş: 74 – Alfbetik: 76)

 اِلَّا عَلٰى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَ

İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn.

Ancak zevceleri veya sağ ellerinin mâlik olduğu cariyeleri müstesna. Çünkü onlar,  kınanılmış değildirler.

23-Muminun Suresi 7. Ayet 

فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَاءَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Femenibteğâ verâe zâlike feulâike humul âdûn.

Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.


Dürtüler var.. Ama dürtüleri kontrol etmekle mükellefsin..


İşte bunun aşırılılığı “Kalplerinde maraz olanlar” olarak ifade ediliyor..


  • 3.Sınıf Murcifler;(17:10)

Vel Murcifûne…

Murcif Ne demek???

El Recif” kelimesi var—sarsıntı ,zelzele  anlamında

İfal babı’ndaki ifadesi; İrcef.

İrcef ;Sarsmak anlamında

Bilenler bilir.. ifal babı’na girince anlam karşıya geçer..

Sarsıntı ifal babı olunca karşındakine o etki geçer…Yani karşındakini sarsmak..anlamında

Murcif  ise ism-i faili.. Yapan kimse ‘’ircef ‘’fiilini yapan..Sarsmayı yapan kimse..

Yani “sarsan”..Bu 1. anlamı

Vel Murcifûne fiy Medine ..diyor

Mürciflik yapanlar;

  • Yaydığı haberlerle,insanlarla konuşmalarıyla,fitneleriyle toplumda bir sarsıntı geçirtenler..

Bugün ne deniyor ona? Algı mühendisliği deniyor..

***Yani gerçek öyle değil.. Ama olmayan bir şeyi yayarak  ya da olan bir şeyi farklı  göstererek..toplumda bir sarsıntı oluşturuyorlar..***


Bknz İlgili Ayet


49-Hucurat Suresi 6. Ayet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِنْ جَاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ فَتَبَيَّنُوا اَنْ تُصٖيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِمٖينَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû in câekum fâsikum binebein fetebeyyenû en tusîbû gavmem bicehâletin fetusbihû alâ mâ fealtum nâdimîn.

Ey imân etmiş olanlar! size fâsık  bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.


Bakın biz haber olarak bir çok şey dinliyoruz..

Gazete olsun ,medya olsun v.b…

ALLAH-U TEALA :’’ Yâ eyyuhellezîne âmenû (Ey iman edenler)… mümin olanlar bize yani dikkat edin diyor..Çünkü her şehirde mürcif olanlar olabilir ,sakın o haberlere aldanmayın..

Ben de bir şey gelişti ben bir haberi izlediğimde hemen arka planını bakıyorum..

  • Haberin kaynağı kim?
  • Haberin realitesi ne?
  • Güncel olaylar ne? Algı mühendisliği mi yapılmak mı isteniyor..
  • Gerçekten böyle bir olay var ise niçin çıkarıldı?

Böyle yapınca olayları arka planını görebiliyorsunuz..

Mahir Kaynak var ..biliyorsunuz..

‘’Bir olay gördüğünüz zaman hemen ona kapılmayın derdi..Bir arka planına bakın.Bundan kim menfaatleniyor.’’

Bütün dünyada bu böyle.. özellikle de ‘’ey iman edenler’’ diyerekte bize bildiriliyor..

Bu münafıklarla, kalplerinde maraz olanlar gruplarıyla beraber anılıyor ‘’mürcif’’ olanlar..

Ve bunlara ne yapılması gerektiğini birazdan göreceksiniz.. burada ilginç bir ifade var..

Ahzab Suresi 60.Ayetin sonunda; fil medîneti ..Medine’de diyor..
Medine özellikle geçmiş…13 üncü ayette..


33-Ahzab Suresi 13. Ayet

وَاِذْ قَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ يَا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُوا وَيَسْتَاْذِنُ فَرٖيقٌ مِنْهُمُ النَّبِىَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِىَ بِعَوْرَةٍ اِنْ يُرٖيدُونَ اِلَّا فِرَارًا

Ve iz galet tâifetum minhum yâ ehle yesribe lâ mugâme lekum ferciû, ve yesteé’zinu ferîgum minhumun nebiyye yegûlûne inne buyûtenâ avratuv ve mâ hiye biavrah, iy yurîdûne illâ firârâ.

Ve o vakit onlardan bir tâife demişti ki: «Ey Yesrib ahalisi! Sizin için bir duracak yer yok. Artık geri dönünüz». Ve onlardan bir zümre de Peygamberden izin isteyerek diyorlardı ki: «Muhakkak evlerimiz açıktır.» Halbuki, onlar açık değildi. Onlar firar etmekten başka bir şey dilemiş olmuyorlardı.


Ey Yesrib Halkı (Ahzab Suresi 13. Ayet)  meallerde Medine olarak geçmi. yanlış….

Yesrib’i(O ayeti işlerken açıklamıştık)..Peygamber Efendimiz (s.a.v.) değiştirdiği bir isimdi.

(Yesrib adı “fesat” anlamına gelen bir kökten geldiği için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicretten sonra buraya hoş ve güzel anlamına gelen Tâbe veya Taybe unvanlarını vermiştir. Daha sonra Medine diye isimlendirilmiştir.Medine şehir demektir, medeniyet buradan gelmektedir.)

‘’Kalplerinde maraz olan’’lar diyor ki ‘’ yâ ehle yesribe’’

Medine ifadesine Peygamber Efendimiz(s.a.v.) kullandığı isme muhalefet var burada..

Nasıl bir haleti ruhiye içinde olduklarını anlayabiliyoruz.. Bu 60. Ayette de ALLAH-U TEALA -tekzip olarak bir anlamda- diyor ki ‘”Medine” diyor sarsıntılı haber yayanlara… Mürciflere öyle diyor..’’Medine denmesini istiyor ve Mürciflerin, Yesrib ifadesini kullanmak meyilinde olduklarını söylüyor..

Burada da şu mesaj veriliyor.. İnsanların konuşmalarının kelimelerinin dikkat edin..

Hangi mantıkta neyi kullanıyorlar?

Mesela Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) denmiyor da Muhammed Peygamber deniyor..

Şimdi birisi din âlimi olarakta çıksa çok uygun bir dille konuşmadığı zaman.. duruyorum orada..neden kullanmıyor da bazı ifadeler özellikle onu(Muhammed peygamber, islam peygamberi v.b) kullanıyor.. bunun gibi bir sürü ifade var..İşte Yesrib diyor onlar..

ALLAH-U TEALA Medine dememizi istiyor..

Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem),Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Fahri Kainat Efendimiz (S.A.V.) kullanabileceğimiz en latif ifadelerle söylemeniz gerekiyor..

Ahzab 11 inci Ayette


33-Ahzab Suresi 11. Ayet 

هُنَالِكَ ابْتُلِىَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدٖيدًا

Hunâlikebtuliyel mué’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ.
İşte orada mü’minler imtihana tutulmuşlardı ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.

zilzâlen şedîdâ-recif (60.Ayet) sarsıntı anlamına geliyordu.

Bu ayetler birbirine ahengli,uyumlu görüyormusunuz?

Müminler münafıkların verdiği fitne ile bir sarsıntı geçiriyorlar..

ALLAH-U TEALA diyor ki;’’ mü’minler imtihana tutulmuşlardı’’ diyor. (24:16)

Yani imtihan , zor bir durumda karşısında bakalım kul ne yapacak?

İman ölçüsünde mi- iddaa ettiği iman ölçüsünde mi- davranacak; yoksa hemen dönüp topukları arkasına dönüp gidecek mi?

ALLAH-U TEALA  zaten bunu biliyor ’İLMİYLE’…  aslında bize gösteriyor..

Dikkat etmek lazım..

Bu algı operasyonu yapmak isteyen bir grup eğer fitne yapar ise, haber yayılırsa..sen bunu okuduğunda Hucurat Sûres 6.Ayetinde olduğu gibi.. arkasını dönüp araştırmazsan sen de onu imtihana tâbi olmuş olursun..

ALLAH korusun yanlış bir düşünceye konumuna gitme ihtimalin var ..O yüzden biz olayları her zaman ALLAH-i düşüneceğiz İmani esaslara göre ….güncel hayatın durumları ile değerlendirmeyeceğiz..

Ne diyorduk?”

İnsan bir televizyon haberi izlerken bile “İmani bir imtihan’’da..

Bir film izlerken, bir reklam izlerken, burada düşündükleri ,içinden geçenler… tasdik yada itirazlar

ALLAH bunların hepsini ,içimizden geçenleri biliyor.. böylece sizin  imanınız değerlendiriliyor… hem bu dünyadaki hem ahirette ki konumunuz değerlendiriliyor…sadece bir amel olarak yaptıklarımızdan değil aynı zamanda niyetlerimizden de sorumluyuz.. biliyorsunuz ki hadis kitapları -hemen hemen çoğunu başlangıcınd-a birinci hadisi” bütün ameller niyetlere göredir”


إنَّمَا الاعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ

inneme’l-a‘mâlu bi’nniyât

“Ameller niyetlere göredir’’


Bunu test edin..Bir haber izlediniz..İyi ki yapmış bu adam şöyle böyle..Cinayet sahnesi var..Daha fazlasını yapsaydı..Ya bu sensin ..imanın bu.. mümin bir, müslüman burada ne yapması gerekir…. doğru olan ne ….ayetler ve hadisler ne diyor?!! Bir düşüneyim… ben olsam bu durumda ne yapardım?!!! demiyorlar.. İşte bu içinden geçenler senin imanını..yada nefsin yada  şeytanın vesvesesi ise.. bir şekilde de onu uyuyorsun ,tâbi oluyorsun..

Dizilerde gayrı meşru ilişkiler var… bir Anadolu kadını başörtülü,namazında niyazında bir kadın “Ay yakalanacaklar ! “diyor .

Bir kendine gel ne yapıyorsun??!!!!

Neyi destekliyorsunuz aslında ..İçinde olan nelerin çıkıyor orada… bunun gibi bir sürü örnek var.. Futbol maçı izliyor.. Adam tekme atıyor ..’’Ha kırılası bacağı’’diyor adam…iyi ki yaptın diyor..

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) bir insanın tekme atılarak bacağının kırılmasına razı olabilir mi?

Senin imanın ölçüsü ne?!!,

Ya heyecanlandım ..bilmem ne..

Yine de akıl kontrolü gerekli…27:53

60.Ayet bugünümüzde örnekleri cok fazla..algı mühendisliği,kaos,fitne vs.

Zaten Kuranı Kerimin siz; bir indirildiği zamana göre algılarsınız, bir de günümüze getirirsiniz..

Tamam indirildiği dönemle ilgili nüzul sebepleri deniliyor değerlendirirseniz bir mânâya  ulaşabilirsiniz ..faydaları olur ama günümüze getirmeden, kendinize getirmeden çok çok eksik kalır..

Bize niye indi  bu âyet i kerîme ?hemen gününü algılayacaksın… tamam okuyacaksın da “Medine’de az bir zamandan fazla kalamazlar” diyor.. Tamam da Medine’ye kendi yaşadığı şehir olarak düşün..

Medine biliyorsunuz.. aynı zamanda şehir demek.. hani çok medeni insan derler ya..medeni insan demek aynı zamanda şehirli insan demek.. kendine almak gerek, yoksa manidar olmaz..

burada bir kelime daha var..

lâ yucâvirûneke-seninle daha fazla komşuluk yapamazlar..

Oradaki kelime câr-جار-Komşu demek..Civar olarak türkçede kullanılıyor.

Yucâvirûيُجَاوِر-Karşılıklı olarak komşuluk yapmak demek… yani burada kimle komşu kalıyorlar biliyormusun?

Peygamber Efendimiz’le(s.a.v.) şimdi siz çok önemli bir şahsiyetle bile komşuluk yaptığınızda övünüyorsunuz..hatta iftihar vesilesi oluyor ki başkalarını anlatıyorsunuz..

Şimdi kime komşuluk? Peygamber Efendimize(s.a.v.);

Şimdi ALLAH -U TEALA onlara tehditkâr olarak bahsediyor..

Ayetin biraz öncesinden bakalım.. bunlar yukardaki grup vazgeçmezlerse yani yaptıklarından..


Ahzab Suresi 60.Ayet

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذٖينَ فٖى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِى الْمَدٖينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فٖيهَا اِلَّا قَلٖيلًا

Leil lem yentehil munâfigûne vellezîne fî gulûbihim meraduv vel murcifûne fil medîneti lenuğriyenneke bihim summe lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ. 
Andolsun, eğer münafıklar, vicdanlarında bir maraz bulunanlar, şehirde fena haberler yayanlar (bu hallerinden) vaz geçmezler) se mutlak ve muhakkak seni kendilerine musallat ederiz. Sonra orada seninle az bir (zamandan fazla) komşu olamazlar.


ALLAH-U TEALA ne yaparmış? lenuğriyenneke bihim –Onların üzerine seni salarız… sümme-daha sonra da lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ-az bir zaman hariç orada komşu olarak seninle kalamazlar

Şimdi Peygamber Efendimize(s.a.v.)  komşulukla ilgili bir şey söyleyeceğim..

Hatırlıyormusunuz  Peygamber Efendimize(s.a.v.) Medine’ye hicret edince önce Kuba’ da kalıyor.. Talael’Bedrü Aleyna

Orada bir mescit inşa(Mescid-i Kuba) ediliyor hemen Medine’ye gitmiyor.. Talael’Bedrü Aleyna” karşılanma Kuba da oluyor..Gidenler bilir..Orada biraz kaldıktan sonra Medineye geliyor..

Medine şehrine  gelince Peygamber Efendimiz’i(s.a.v.) evinde misafir etmek istiyor yani onunla  komşuluk etmek istiyor aynı zamanda …herkes öne atılıyor..

ALLAH-U TEALA  nasıl bir zuhuratla  gösteriyor olayı..

Deveyi bırakıyor.. Deve ALLAH’ın izniyle uygun,münasip bir arsaya gidiyor.. arsada 2 yetimin.. en yakın olan bugün İstanbul’da komşu olarakla şereflendiğimiz  Eyüp Sultan Hazretleri evinde misafir ediyor..Komşuluk oluyor..Biz ne ile iftihar ediyoruz..

Eyüp Sultan Hazretleri evinde misafir etti..komşuluk etti ALLAH’ın tercih ettiği Sahabe(r.a.)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) düşünmeyin..

Ee devenin Rabbı kim? ALLAH

ALLAH-U TEALA nın tercihi o..

Bak biz onla komşuyuz ya şuradaki semt..İftihar ediyoruz..İstanbul’a dışardan gelenler hemen Eyüb’e gitmek istiyorlar..Ya da dini eğilimli birisi Eyüp Sultan’da namaz kılmaya gidiyor musun? Diyor..

İstanbul’la Eyüp Sultan birarada anılıyor..

lâ yucâvirûneke fîhâ illâ galîlâ-az bir zaman hariç orada komşu olarak seninle kalamazlar derken..

İlk olarak tehdit bakın burada..çok ciddi  dünyevi tehditler var burada .ALLAH -U TEALA nın Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aracılıyla yönelttiği ilk tehdit komşuluktan men etmek.. komşuluk dan düşürmek… demek ki komşuluktan azil, onlar için en büyük ceza.. aşağıda ayette geçecek en büyük lanet .Aşağıda geleceğiz,” mel’unlar” diyor..

illâ galîlâ  diyor orada .. az bir zamandan başka bir komşu kalamazlar ..diyor..

Demek ki bir miktar komşuluk kalmalarına müsaade edilebiliyor… bu ne zaman olabilir..

Tövbe, kendine çeki düzen vermek, bir mühlet yani bir süre daha komşuluğa devam ediyor..

Böyle bir mevzu oldu.Tespit edildiler..Bu 3 grup..

ALLAH -U TEALA seni onların üzerine salarız.. ama bir süre hariç komşu kalamazlar diyor..

O da ALLAH -U TEALA Nın Rahmeti.. Bir tehdit ediliyorsun..belli bir zaman mühlet veriliyor

Kararını ver !…

Hatırlıyor musunuz? Birkaç sayfa önce ne vardı ..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hanımlarına ne diyor?

ALLAH-U TEALA emriyle; bakın ben sizi serbest bırakıyorum..

İster dünyayı seçersiniz ister benle evliliği seçersiniz..

Bir mühlet veriyor…

Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler)


33-Ahzab suresi 28. Ayet 

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَزٖينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمٖيلًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike in kuntunne turidnel hayâted dunyâ ve zînetehâ feteâleyne umettiğkunne ve userrıhkunne serâhan cemîlâ.

Ey Peygamber! Zevcelerine de ki: «Eğer siz dünya hayatını ve ziynetini diliyorsanız haydi geliniz, size müt’anızı vereyim ve sizi bir güzelce salıvermekle salıvereyim.»

33-Ahzab Suresi 29. Ayet 

وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنكُنَّ اَجْرًا عَظٖيمًا

Ve in kuntunne turidnallâhe ve rasûlehû ved dâral âhırate feinnellâhe eadde lilmuhsinâti minkunne ecran azîmâ.

«Ve eğer siz, Allah’ı ve Resülünü ve ahiret yurdunu diliyor iseniz, elbette ki Allah sizlerden güzel amellerde bulunanlar için büyük bir mükâfaat hazırlamıştır.»

33-Ahzab Suresi 30. Ayet

يَا نِسَاءَ النَّبِىِّ مَنْ يَاْتِ مِنكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا

Yâ nisâen nebiyyi mey yeé’ti minkunne bifâhışetim mubeyyinetiy yudâaf lehel azâbu dığfeyn, ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ.

Ey Peygamberin refikaları! Sizden hangi biri haddizatında zahir bir kötülüğü vücuda getirirse onun için azap, iki katlanır. Ve bu, Allah’a kolay olmuştur.

33-Ahzab Suresi 31. Ayet 

وَمَنْ يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرٖيمًا

Ve mey yagnut minkunne lillâhi ve rasûlihî ve tağmel sâlihan nué’tihâ ecrahâ merrateyni ve ağtednâ lehâ rizgan kerîmâ.

Ve kim ki, sizden Allah için ve Peygamberi için itaat ederse ve sâlih amelde bulunursa ona mükâfaatını iki defa veririz ve onun için bir kerîm rızk hazırlamışızdır.


Bir sonraki Ayete geçelim ..61. Ayet


33-Ahzab Suresi 61. Ayet 

مَلْعُونٖينَ اَيْنَ مَا ثُقِفُوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْتٖيلًا

Mel’ûnîn, eyne mâ sugıfû uhızû ve guttilû tagtîlâ.

Nerede bulunurlarsa mel’unlar olarak tutulurlar ve öldürülmekle öldürülürler.


Mel’ûn kelimesi lanet kelimesinden ,lanet kelimesi ‘’Rahmet’’ ten uzaklaşma anlamına geliyor..

Rahmetten uzaklaştırma ..hem bu dünyada hem de ahirette.Bu Kuran’da da geçen bir kelime Meleklerde lanet ediyor..Ama bizim anladığımız anlamda değil..

Bknz.


3-Ali_İmran Suresi 87. Ayet 

اُولٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ

Ulâike cezâuhum enne aleyhim lağnetallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmeîn.

 İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır

2-Bakara Suresi 161. Ayet 

اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ اُولٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّٰهِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ

 İnnellezîne keferû ve mâ tû ve hum kuffârun ulâike aleyhim lağnetullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmeîn.

Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir.


Biz her aklımıza gelene lanet ediyoruz..

Bu ALLAH -i konularda,yüksek konularda ALLAH ‘ın rahmetinden uzaklaştırma olarak oluyor..

Komşuluktan uzaklaştırıl mıyor mu?Aynı zamanda ALLAH ‘ın rahmetinden de uzaklaştırlıyor..

Onlara o anlamda Mel’ûn deniliyor..Takip edin lanet üzerine, bu dünyada da işleri aksi gidecektir..

Muhakkak neden?

Lanet eden kim?

Müminler Melekler Resul(s.a.v.)

Bu dünyada hem ahirette akıbetleri pek hayr olmasa gerek..

Nerede bulunurlarsa mel’unlar olarak tutulurlar..deniliyor..

Burada bir kelime var..!!

mâ sugıfû.. bu kelimeye de baktım ..

Es-segf kelimesi …bir şeye idrak edip anlamakta yapmakta maharet sahibi olmak..35:43

Bir şeyin aslını, içini anlamakta maharet sahibi olmak…

Buraya gelirsek .. böyle bir durumda yakalanırlar diyor.. yani toplum içerisinde bu kimselerin idrak edilerek, keşfedilmesi söz konusu..

Tespit ediliyor..

ALLAH’ın verdiği bir maharetle..

Hangi gruptu;

  •  1-el munâfigûne: münafıklar
  • 2-vellezîne fî gulûbihim meraduv: Kalplerinde maraz olanlar(hastalık olanlar)
  • 3-vel murcifûne fil medîneti:Murciflik yapanlar Medine’de..

Bunlar demek ki yakalanma,anlaşılma durumu var..

Uhızû-Ehaze -Tutmak,yakalamak,enselemek

ve guttilû-tagtîlâ–öldürmek

Burada mefulü mutlak var… burada öyle bir öldürülüşle öldürülürler ki diyor..İbreti alem anlamında ..bir ibare ile..Bakın  komşulukta azl ediliyorlar..bir mühlet veriliyor..

Bu mühlete rağmen yine orada kalırlarsa gitmezlerse ve hala eski durumlarına gelirlerse..

Tespit edildikleri yakalandıklar halde o durumda cezaları ne ?

Öldürülmeleri..

Çünkü ALLAH-U TEALA  bir toplumun bozulması konusuna ifsat deniliyor.. 37:35

Çok hassas ALLAH-U TEALA

Çok önem veriyor buna

  • Zıttı ıslah…. düzenleme anlamına gelir..
  • Öbürü ifsat(Düzeni bozma, karışıklık çıkarma.Kargaşalık.)

Bu konuda ayetler çok sert.. müsamaha etmiyor..

Hatta fitne gatilden beterdir deniliyor..

Olur mu katledilir mi falan..ALLAH-U TEALA diyor ki; fitne gatilden beterdir..

Öldürmediğiniz taktirde öyle bir fitne çıkar ki, birçok kişiyi içeren  bir fitne olur, onların hem dünyalarını hem ahiretlerini mahveder..

Kainatı Yaratan ALLAH-U TEALA bu emri veriyorsa..

Bizden iyi biliyordur heralde..

had cezalarına itiraz ediyorlar ama…

Bir hocanın yaşadığı tecrübeyi anlatayım;

Daha evvel  bu kişi islam’da had cezaları çok şiddetli diyor..Hoca  da susuyor..

Bir gün adamın evine hırsız giriyor..

Hoca da geçmiş olsun ziyaretine gidiyor.. onun evine gidiyor.

Ya ne oldu diyor..

adam falan filan anlatıyor ..şerefsiz hırsız diyor ..paramı alsa önemli değil diyor…

Girmiş yatak odasına diyor..çamaşırları karıştırmış..mahremimi dağıtmış diyor..öyle de girip çıkmış diyor..

Hoca da diyor ki peki adamı şu an getirseler  ne yaparsın?

Valla kafasına alnına sıkarım ..diyor..

Diyor ki.. ALLAH  senden daha merhametli !

Niye, o sadece elini kesiyor !..

ALLAH ‘ın Ayetlerine iman etmek lazım..

Bir hikmeti olduğunu bilmek lazım..

Fitne katilden daha beterdir..

Rabbim diğer ayettede ikazlara devam ediyor..


33-Ahzab Suresi 62. Ayet 

سُنَّةَ اللّٰهِ فِى الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْدٖيلًا

Sunnetallâhi fillezîne halev min gabl, ve len tecide lisunnetillâhi tebdîlâ.
Bu Allah’ın daha evvel gelip geçenler hakkındaki kanunudur ve elbette ki, sen Allah’ın kanunu için bir tebdîl bulamazsın.
Sunnetallâhi ALLAH ‘ın sünneti


fillezîne halev min gabl-bundan öncekilerden gelenler için kuralı budur..

ve len tecide lisunnetillâhi tebdîlâ-Ve ALLAH ‘ın Sünnetlerinde hiçbir değişiklik bulamazsın..

ALLAH-U TEALA şunu diyor;

Ben Yarattığımdan itibaren diyor ,islaha çok önem veriyorum.. Geçmiş toplumlarda Resullere,Nebilere hangi şekilde davranmalarını emretiysem onda bir değişiklik yok..aynı şekilde bunları sana da emrediyorum..

Ama Tarih kitaplarına baktığımızda bu durum olmamış..

Bir mühlet verilmiş ya..Mühlette zaten çıkanlar çıkmışlar terk etmişler..Medine de böyle bir olay vuku bulmamış..

Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında olaylar anlatıldığı gibi değil..Gerek had cezaları olsun ..gerek bu türlü şeyler olsun çok fazla uygulanmamış..

Toplum öyle bir düzgün toplum ki had cezalarının uygulanabileceği birkaç vaka olabilmiş..

O kadar az olmuş ki..Alimler bu konular üzerinde tereddüt etmişler..

Zina’da uygulanan ceza  – recm cezası var mı yok mu, kuranda var mı yok mu uygulama nasıl olmuş diye.. çünkü bir iki tane örnek var …1-2 örnekten kişiler tam bir hüküm çıkaramışlar insanlar gruplara ayrılmıştır ..bunu niye anlatıyorum..

Toplum düzeni Medine de özellikle çok güzel oturmuş..

İnsanlar dükkanı kapatmadan çok rahatlıkla camiye gitmişler..

1-2 istisna dışında büyük olaylar olmamış… ama bugün ahlakın koptuğu ahir zamanda, islamiyetin tam yaşanmadığı şeylerde bir günde olan olaylara  bakın… o dönemle kıyaslayın neler olduğunu göreceksiniz..

Bunlar ALLAH ‘ın Ayetleri… ALLAH’ın Sunnetullahı… bunlara uyulursa doğru yaşanır..


ALLAH-U TEALA  bu ayetlerle bizleri, münafıklara, kalplerinde maraz olanlara, sarsıntılı bir şekilde toplumu bozmaya çalışanlara- algı mühendislerine karşı uyarıyor..

Ve  bunlara karşı kalbimizi açmamız gerekliliğini vurguluyor..

ALLAH-U TEALA bizim Kuran Ayetlerini iyi anlayıp onları düşünerek güzel amel etmeyi nasip etsin.

İnşaallah.

SADAKALLAHULAZİM

EL FATİHA

AHZAB (24.sohbet) 59.ayet “Tesettür 2″(ktpçk-5)#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNK’E TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/CBN2_Pqico2dT


AYET METİNLERİ


يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٥٩﴾

Yâ eyyuhân nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’rafne fe lâ yu’zeyne ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen).

1. yâ eyyuhâ : ey
2. en nebiyyu : nebî, peygamber
3. kul : de, söyle
4. li ezvâci-ke : (senin) zevcelerine, eşlerine
5. ve benâti-ke : ve (senin) kızların
6. ve nisâi : ve kadınlar
7. el mu’minîne : mü’min
8. yudnîne : sarınsınlar, örtünsünler
9. aleyhinne : onların üzerine
10. min celâbîbi-hinne : cilbablarından, dış giysilerinden
11. zâlike : işte bu
12. ednâ : en yakın, daha uygun
13. en yu’refne : tanınmaları
14. fe : böylece
15. lâ yu’zeyne : eziyet görmezler, eziyet görmemeleri
16. ve kânallâhu (kâne allâhu) : ve Allah ….. oldu, olandır
17. gafûren : mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
18. rahîmen : rahmet eden, rahmet nuru gönderen, Rahîm esması ile tecelli eden
 Ey Nebî (Peygamber)! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (mü’min kadınlara) söyle, cilbablarını (bedenlerini örtecek elbiselerini) giysinler, sarınsınlar (örtünsünler). Bu, onların bilinmesi ve onlara eziyet edilmemesi ,incitilmemelerine daha uygundur. Ve Allah, Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).

SES KAYDININ METNİ:


Ahzâb Sûresi (24)59.Ayet

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym

Bismillâhir rahmânir rahîm


Geçen hafta biliyorsunuz.. Ahzâb Sûresi 59. Âyetin gereği olarak Tesettürle ilgili bir konuşmamız olmuştu..Bir giriş yapmıştık..

Tekrar dediğim gibi Kurân-ı Kerîmde asıl Tesettür Âyeti bu değil… özellikle Nur Sûresinde ard arda gelen Âyetler var..
Aynı zamanda Kadın ve Erkek münasebetlerini bildiren Âyetler Kurân-ı Kerîmın değişik yerlerinde geçmiş..
Burada arada bir Âyet olarak geçiyor ama çok önemli bir Âyet… burayı işlerken de biliyorsunuz..
Adetimiz şu üzere…
Âyetleri inceliyoruz ,orada geçen bir kavram var ise terminolojik bir şeyler varsa, orayı da mümkün olduğu kadar izah etmeye çalışıyoruz…
Çünkü Kurân-ı Kerîm’in terimleri anlaşılırsa Kurân-ı Kerîm daha iyi anlaşılır…
Kavramlar var ..bir de kelimeler var… kelimeler bir dilden başka dile bir kelimeyle izah edilebiliyor…misal : Masa, İngilizcede (Table); Arapça’da (Tavile) … Lakin kavramları bir kelimeyle izah  edemiyoruz..Onun üzerine biraz konuşmanız gerekebiliyor..
 ALLAH-U TEALA Kurân-ı Kerîm içerisindeki bu kavramları anlamamızı istiyor..
Bunları anlarsak , çok şeyi anlarız..
İşte Tesettür bu anlamda bir kavram…Buna sadece Başörtüsü diyemezsiniz..Bunun altında bir sürü fıtrati, hikmeti olay var..Bunu anladığınız taktirde, çok ayrıntı imiş gibi gözüken ya da toplumda ezbere bilinen bazı şeyler çok daha anlaşılır olacaktır..
Bir zaman sizin karşınızda da böyle bir sorun çıktığında, bilmeniz gereken, anlamanız gereken bir şey çıktığında da- ana felsefeler  anlaşıldığında- bunlara cevap çok daha kolay olacaktır..
O yüzden kavram olarak geçen hafta Tesettüre girmiştik…. hafif geri alacağım..Geçen haftaki konuşmaya bağlayacağım .geçen hafta zaman yetmemişti.. yoksa yarım kalır..
ALLAH-U TEALA  insanı yaratırken insanda üç önemli unsur yaratıyor..
 
Ruh, Nefs ve Beden..
Bunların koordinatörüde de ‘’Akıl’’…yani bilinç dediğimiz kuvvet ..
Nefs biliyorsunuz….
Cennette bulunan Adem ve Havva’nın hakim olduğu alan…
Burada Nefs yüklemesi yapılıyor… nereden anlıyoruz??? Biz Ademi nefsin  vâhıdetin‘den ve ondan da eşini yarattık..diyor

Araf Sûresi 189. Âyet

هُوَ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ اِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشّٰیهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفٖيفًا فَمَرَّتْ بِهٖ فَلَمَّا اَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرٖينَ

Huvellezî halegakum min nefsiv vâhıdetiv ve ceale minhâ zevcehâ liyeskune ileyhâ, felemmâ teğaşşâhâ hamelet hamlen hafîfen femerrat bih, felemmâ esgalet deavallâhe rabbehumâ lein âteytenâ sâlihal lenekûnenne mineş şâkirîn. 
O odur ki sizi bir tek nefisten(nefsin vahidetin) yarattı, eşini de ondan yaptı ki gönlü buna ısınsın, onun için vaktaki bunu derâğûş eyledi, bu hafifçe bir hamlin hâmili oldu, bir müddet bununla geçti, derken ağırlaştı, o vakıt ikisi bir kendilerini yetiştiren Allaha şöyle dua ettiler: bize yaraşıklı bir çocuk ihsan edersen yemin ederiz ki elbet şükreden kullarından oluruz

Demek ki Nefsin Hamulesi yaratılma özü/ kaynağı ‘’nefsin vâhıdetin’’..
‘’nefsin vâhıdetin’’ de önceki derslerden anlatıldığı gibi ..
ALLAH-U TEALA’nın Cemâl’ inden kaynaklanan bir nüve… (04:32)
Bunu Cennetle ilgili derslerde anlatmıştık. Yani basit bir kavram değil.. O derece yüksek..
Ve bu Nefsle beraber Adem ve Havva(insan) dünyaya indiriliyor..
Söylemeyi unuttum, en başta biliyorsunuz…Ruh var insanda ..Ruh yüklenilmiş..Nefste yükleniliyor..Bir şekilde de toprak bedenimiz..şuandaki yeryüzü bedenimiz olanla beraberde şuanda yaşamaktayız..
Herkeste şuan bir Nefs var..Nefsin kaynağını biraz evvel söylemiştik..
İşte bu Nefse ALLAH-U TEALA bazı özellikler yüklüyor ama bunu Kadına ve Erkeğe bazı Fıtrati farklılıklar oluşturacak şekilde de yüklüyor..
Geçen ders , Biyolojik bazı ipuçlarından gelirsek…
Kadında ne vardı XX geni var… Erkekte de XY geni var..
Bunu ilkokullarda bile öğretiliyor..Biz bunu Fen-Biyoloji derslerinde öğrendik..
Bir şeyde bir farklılık var ise ; Bunun muhakkak hikmetsel farklılığı vardır.. Bu biyolojik, bunun Nefisle ne ilgisi var diyemezsiniz..!!
ALLAH-U TEALA öyle bir sistem yaratmış ki..birşeyde küçük bir ayrıntı gibi gözüken bir şey,Büyük Alemde başka bir şeylere Tekabül ediyor..Kainatta,yani uzayda, biliyorsunuz..cisimler birbiri etrafına dönüyor…Atomik seviyede de birbiri etrafında dönüyor.. Sanki aynı sistem…
Çekirdeği etrafında dönen  elektronlar, bakıyorsunuz ..büyük Alemde de aynı şekilde…
Birisindeki ip uçları bir diğerinin  ipuçlarını veriyor..İşte buna ‘’Oku’’mak deniyor..Okuduğunuz takdirde bilmediğiniz alanlarda ilim sahibi olabiliyorsunuz…

Alak Sûresi 1. Âyet(İlk inen Âyet)

اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖى خَلَقَ

Ikra’bismi rabbikellezî halak.
Yaratan Rabbinin İsmi ile oku.
 

Ikra’bismi rabbikellezî halak var ya işte yansımalarından biri bu…
İşte siz Biyolojide X ve Y genlerinde bir şey yakalamışsanız…
Muhakkak ki o hiç tahmin etmediğiniz başka bir alanda bir şeyi açıklıyor..
Bu da ‘’’Tefekkursel  İlim’’ ..Tefekkür ettiğiniz de Rabbimin siteminde, ilim geliyor.. 06:58
Bu X ve Y genleri şunu ifade ediyor: X, cazibe unsuru… Nereden gelen bir cazibe… ALLAH’ ın Cemâl‘inden gelen bir cazibe unsuru…Bu kadında 2 katı verilmiş…XX  ! …Erkekte yok mu, var ..ama tek X olarak verilmiş ..Yani kadın daha endamlı,cazibeli yaratılmış..Bu bir fıtrat.. Bu ALLAH-U TEALA nın Muradı…Erkekte de  farklı olarak  ne var?.. Y geni var.. Y geni de kadın da yok…
Y geni “erk’”i , hakimiyeti temsil ediyor..
İşte biz bu şekilde dünyaya gönderiliyoruz..
X genlerine sahip ve karesiyle, fazlasıyla bulunan kadın da da cazibe olduğunu söylemiştik..
Kadında başka bir yansıma olarak ta şu var.. Kadın da daha duygusal bir yapı var….(nefsani yapının fazlalığı, duygusal tarafı kuvvetlendiriyor).. Bu duygusal yapının gereği kadın beğenilmek duygusunda yaratılıyor…Yani beğenilme arzusu var… Onay cümleleri talebi var..İşte bu olay,kadınlar değerlendirilirken yanlış değerlendirilen konu .. .Yani Tesettürsel konuda fazla gayretli olmayan kadınlara daha farklı ,hak etmedikleri cümleler sarf edilebiliyor.. Ama onların Fıtratlarında ‘’beğenilme duygusu’’var.. Bu tatmin edilmesi gereken bir duygu onlar için..
Bunun temelinde ne var?
En yukarılardan bakarsak..
Cemâlullahı unsur kendisinde tecelli ediyor ya …bunun bilinmesini istiyor.. 
Hak ettiğini düşünüyor o anlamda.. O yüzden dışarıya karşı, başkalarına karşı o duygusunun tatmin edilmesini istiyor..Özellikle Tessetüre zor giren bayanlarda bu mantığı görebilirsiniz.
Erkekte ne var?
Erkekte ise Y geni yani erk var sahiplenme duygusu var..Yönetme duygusu var.. Kontrol duygusu da diyebilirsiniz.. İşte bu 2 özellikleri  farklı  olanlar …aynı dünyada yaşıyorlar…
Ne oluyor peki.. Eğer İslami Şer-i kanunlar olmazsa ortalık karışır… Yani beğenilmek istenen bir yapı .. diğer yandan sahip olmak isteyen bir yapı.İşte ALLAH-U TEALA Şer-i Hükümlerle bunu mahdutluyor, sınırlıyor… Kadına Tessettür emri veriyor..Erkeğe de var.. Ama Erkek te X daha az tecellisi az olduğu için onun çok fazla değil..
Bunu Nasıl açıklamıştık…???
Kadının Tesettürü Elleri,Ayakları,Yüzleri hariç tüm vücudu…
Erkeğin göbeği ve dizi arası.. Bu neyin pratik göstergesi..
Kadınların erkekleri görmekle cinsel arzu duymaların çok az olduğunun göstergesi… Ama erkektede tam tersi.. Erkekte baktığı zaman kadının en ufak hariç olanları dışında olan o cinsel talebi olabiliyor…İşte o Y geninden ötürü.. Hani diyorlar ya..Kadın erkek eşit.. Değil işte ..
Bu eşitsizlik anlamında değil..Farklılık var..
Yani bu çok ciddi bir farklılık…
Erkekler zannediyor ki.. Kadınlar beni görünce cinsel şeyler uyanıyor…Hayır değil..Kadın, erkekteki  Y geninin tezahüründen ..(Tabi İnsanı değerlerde olması gerektiği gibi ) hoşlanıyor… İstisnalar var mı, var..Bir insanda Cemâli unsurlar çok yüksek tecelli ederse ,çok ciddi erkekte de cazibe olabiliyor… Kurân-ı Kerîm’de  bunun örneği var ..Kim? Hz Yusuf (aleyhisselam)…
Hz Yusuf (aleyhisselam) da Cemâlullah tecellisi, yüzünde o kadar fazla ki…
Züleyha, kadınları davet ediyor.. Birine meyve veriyor bıçak veriyor..Ellerini kesiyorlar..

İlgili Âyet Bknz..


Yusuf Sûresi 31. Âyet

فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ اَرْسَلَتْ اِلَيْهِنَّ وَاَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَاً وَاٰتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكّٖينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ فَلَمَّا رَاَيْنَهُ اَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا هٰذَا بَشَرًا اِنْ هٰذَا اِلَّا مَلَكٌ كَرٖيمٌ

Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinne, fe lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerân,in hâzâ illâ melekun kerîmun
(Kadınların) onu çekiştirdiklerini işittiği zaman, onlara (davetçi) gönderdi. Ve onlara karşılıklı oturacak yer hazırladı. Onlardan herbirine (meyve soymaları için) bir bıçak verdi. Ve (Yusuf’a): “Onlara (kadınlara), çık!” dedi. Böylece onu gördükleri zaman ona hayran kaldılar ve ellerini kestiler. Ve: “Hâşâ! Allah için, bu bir beşer değil, ancak kerim (bir) melektir.” dediler.

Kurân-ı Kerîmde gizli saklı herşey var…

Mü’minler ölürken acı çekmezler,büyük bir zevk içinde öleceklerdir..diye bir şey anlatılıyor birisine.. Diyor ki ben  burada karşılığını göremedim Kurân-ı Kerîmde diyor..

Uykuda,Rüyasında Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) görüyor..
Diyor ki Yusuf Sûresindeki o bıçak olayını görmedin mi?diyor
Yani Hz Yusuf’ta(as) tecelli eden ALLAH’ın Cemâlullah’ı… onların fiziksel acı duymalarını engelliyor..

İşte Erkekte de bu şekilde tecelli ediyor..Bir örnek daha vereceğim ayrıntı girmeyeceğim….Ahmed Bedevi Hazretleri var…Peçeyle dolaşıyor.. Niye oyle dolaşıyorsun diyorlar..Peçeyi kaldırısam kimse dayanamaz, ölür diyor… Ve hakikaten birine kaldırıyor ve ölüyor.. Biraz evvel anlattığım konunun sırrı var.

.İşte böyle bir ortamda yaşıyoruz..Erkekle olan mahdudlar ayrı..Kadına olan mahdudlar ayrı…

İşte bu Âyeti kerime de 59. Âyette


Ahzâb Sûresi 59. Âyet

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.
Ey  Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına hep söyle: cilbâblarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor

Ezvâcike (Zevcelerine)… sonra benâtike (kızlarına)… ve  3. olarak ta  nisâil mü’minîne (mü’minlerin kadınlarına) söyle…
Bu Peygamber Efendimize (s.a.v.) hitap.. İlk önce kendinden başla… Hanımlarına ,sonra kızlarına bunu tenbih et.. ama yetmiyor hem Resûlluğün gereği olarak ta ..kime söyleyecek… mü’minlerin kadınlarına… bakın mü’minlere demiyor..bizzat kadınlarına diyor..Yani kadınlara bizzat tebliği var..
Kurân-ı Kerîm sadece Peygamber Efendimize (s.a.v.) inmedi..
Buradan dolayısıyla bize de emir var.. önce ailemize,..daha sonra kızlarımıza- uygun yaşlara geldiklerinde…daha sonrada bu 3. Hüküm var…Nazımızın geçtiği ,otoritemizin olduğu, çevremizdeki  mü’min olan insanların hanımlarına da bunu, uygun, hikmetli bir dilde izah etme yükümlülüğünde  bulunmaktayız…Konuştuğunda Hikmetli konuş diye bir Âyette var…

Nahl Sûresi 125. Âyet

اُدْعُ اِلٰى سَبٖيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبٖيلِهٖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدٖينَ

Ud’u ilâ sebîli rabbike bil hıkmeti vel mev’ızatil haseneti ve câdilhum billetî hiye ahsen, inne rabbeke huve ağlemu bimen dalle an sebîlihî ve huve ağlemu bil muhtedîn.
(Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.

Felsefesiyle anlamaya çalışıyoruz ya..Burada normal klasik yaklaşımlardan farklı anlayışla anlatınca; o hikmete yakın bir ifade olacağı düşüncesindeyim..
Peki ne  yapsınlar ?  neyi söyle  diyor : “yudnîne”  (sımsıkı örtsünler, aşağı indirsinler )  anlamında bir kelime…
aleyhinne”  (üzerlerine) ….min celâbîbihinne (cilbâb’larını)
“celâb”  cilbâb kelimesinin çoğulu.. cilbâb ile  üzerlerini örtsünler..Bu her toplumda cilbâb farklı anlamda kullanılıyor..Bazı toplumlarda Ferace, bazı toplumlarda Çarşaf…Bazı anlayışlarda pardüsü , bazılarında herhangi bir kıyafet olarak…Mesela Arap toplumunda anlaşıldığını söyleyeyim…Türk bayanları,Hacılar oraya gidiyor ya..(onlara demiyorlar da) bize diyor ki ; eşlerine söyle de cilbapları yok üzerlerinde !…Halbuki o giydikleri  burada bazen öcü olarak tabir edilen kıyafet… ama cilbap kelimesi ifadesi onlarda farklı anlamlar  taşıyor… her toplumda farklı …Mesela Hacca Umreye gitmiş olanlar… İranlıları  görmüşlerdir…daha farklı giyiniyorlar …İşte üst örtü denilen…ama burada mantık şu… biraz evvel bahsetmiştik :
Cemâlullah tecellisi var..endam var.. .normalde et- kemik…  ama bir cazibe unsuru var !… Emir , bu cazibe unsurunun görsel nüvelerine  …şimdilik  görsel… başka Âyetlerde sadece bunun görsel olmadığını da açıklayacağız …
Örtecek şekilde ,belli etmeyecek şekilde, görme ile tahrik olan erkek nefsini uyandırmayacak şekilde “giyinsinler  …diye bir ifade var burada..
Sadece dışarıdan bir örtü buna ifade etmiyor… yeterli olmuyor…  ima, imaj  ,dikkatini çeken olmayacak….
 
  • “zâlike ednâ” diyor burada …”uygundur” diye ifade edilmiş…
“ey yuğrafne felâ yué’zeyn” ...onların eziyet edilmemelerine. tanınıp eziyet edilmemelerine  en uygundur...
ednâ  burada en uygundur olarak geçiyor.. ama bu  kelimeyi arapça bilenler bilir.. D-N-Y  kökünden geliyor… dünya  da aynı kökden geliyor… en aşağı demek, en yakın demek, en uygun, en münasip  anlamında…
Ben şöyle bir yorum da geldi : en aşağı derecede uygun olanıdır
yani deniliyor ki ; bu  şer-i bir hüküm… bu ,işin en aşağıdaki kısmı… en şerri kısmı.. en asgarisi  anlamında …bu bile yeterli değil, deniliyor….

Önemli olan bu işin takvası, felsefesi ,niyeti.. bu şekilde ALLAH’ın emri olarak…

uzuvları belli etmiyecek bir şekilde kıyafetinizi giyin..bu en uygundur derken ,aslında bu, işin en aşağı mertebesidir…ifadesi burada.Niçin ?… diğer Âyetlere  geçelim…
Tesettürle ilgili Nur Sûresinde bir çok Âyet var…Oradan bazı şeyleri okuyacağım anlayacaksınız.. 

Nur Sûresi 30.Âyet

قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Gul lilmué’minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrum bimâ yasneûn.
Mümin erkeklere söyle, gözlerini çevirsinler, sakınsınlar ve mahrem yerlerini korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. Allah, yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır.

Nur Sûresi 31.Âyet

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ve gul lilmué’minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne ve lâ yubdîne zînetehunne illâ mâ zahera minhâ vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ libuûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne ğayri ulil irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâé’, ve lâ yadribne bierculihinne liyuğleme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilallâhi cemîan eyyuhel mué’minûne leallekum tuflihûn.
Mü’min kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yâhud kendi babalarına kocalarının babalarına yâhud kendi oğullarına, yâhud kendi biraderlerine, yâhud kendi biraderlerinin oğullarına, yâhud hemşirelerinin oğullarına yâhud kendi kadınlarına yâhud kendi ellerindeki memlûklerine, yâhud ihtiyacı olmıyan erkeklerden uyuntulara, yahud henüz kadınların avretlerine muttali’ olmıyan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü’minler ki felâh bulabilesiniz.

(…..)
ve lâ yadribne bierculihinne – ayaklarını vurmasınlar…diyor… ne için… ziynetlerinin bilinmemesi için
Birkaç yorum var ..bilezikleri var ..küpeleri var..biribirine vurarak yürüdüğünde bir ses çıkıyor…Bu seste ne imajı veriyor?? Kadın imajı veriyor..
Yani Siz bakmıyorsunuz etmiyorsunuz görmüyorsunuz ama şıngır şıngır sesler geliyor..
(Aa ! Kadın)  imajı…
Bakın ilginç ..görsellik yok  burada…  hani dedik ya endam var dedik ..
Ses bile ,onun bir Kadın imajı bile , erkekde bazı duyguların uyanmasını sağlayabiliyor .. Hani  genler  var ya…  dikkatli olun diyor …
aklıma bir örnek geldi… Apartmanda merdivenden biri çıkıyor o ayak seslerinden kimlik ve kişilik anlayabilirsiniz…yaşlı biri mi? çocuk mu çıkıyor ? hatta kaba saba birisi mi  çıkıyor, kültürünü bile oradan anlayabilirsiniz..
ALLAH , işitmek duyusuyla (es-Semî ) ,   ilmini vermiş (elAlîm )…işitme ile sanki görüyor gibi …sizin için gayb aslında … Ama gaybı anlıyorsunuz orada…. aynı şekilde  kadını da  anlıyorsunuz…. topuklu ayakkabı giymiş, tak tak tak tak yürüyor… ziynet yok….bilezik ,küpelerin sesi yok.. Yani sadece görsel kavram değil, imaj verebilecek birçok şey var… Ahzâb Sûresinde ne vardı : ey peygamber hanımları … sözlerinizi  yumuşak ,edalı söylemeyin…

Ahzâb Sûresi 32. Âyet

يَا نِسَاءَ النَّبِىِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذٖى فٖى قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًا

Yâ nisâen nebiyyi lestunne keehadim minen nisâi inittegaytunne felâ tahdağne bil gavli feyatmeallezî fî galbihî meraduv ve gulne gavlem mağrûfâ.
Ey Peygamberin kadınları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz, eğer korunur takvalı olursanız, onun için sözlerinizi  yumuşak ,edalı söylemeyin de  kalbinde bir maraz bulunan tamaha düşmesin, güpgüzel, dosdoğru söz söyleyin.

Burada bakın 3 üncü bir konu giriyor : ses .. seste bile karşı tarafın o duygularını açığa çıkaracak durumda bile olmayın deniyor..
Amaç aynı erkeğin o tarafına- o dışa dönük tarafına- mesaj vermemek…
Bakın normal , sadece bugün toplumda anlaşıldığı Tesettür anlayışının ne kadar ötesinde…. ama bu hangi boyutta… takva boyutu…ne diyor burada ; eğer takvalı olursanız….Peki kime hitap…Peygamber Hanımlarına..
Yani Peygamber Hanımları konumunda davranmak isteyen takvalı mü’min kadınlara hitap var burada ..
(Biliyorsunuz seviyeler var..)
İşte dedik ya ednâ…en aşağı seviye.. Yani o kıyafetsel Tesettür.. Bunların en aşağıları…
Bir işin mantığını anlamak çok daha uygun… bunu anladığınız taktirde nice tesettürlü kimseler var ki..kadınım kadınım diye bağırıyor halinden … önemli olan kalplerdeki takva…
Şunuda baştan söyleyim arkadaşlar..bunlar Şer’i Hükümler…
ALLAH’ın Hükümleri bunlar…
İman çok daha önemli…
Bir kişinin asıl müslümanlığı teyit edilecek olan şey kalpteki imanı…(25:06)
Şer’i hükümleri yapmasa bile bu müslümanlıktan düşmüyor… anlatabildim mi ? Ama biz mükellef olduğumuz Kurân-ı Kerîm hükümlerini izahla ve yaşamakla hükümlüyüz…
Ha yaşayamıyorsun bu senin ALLAH la aranda olan bir mesele… Belki de yapmayan..   imansal şeyleri söylemiyorum- amelsel şeyleri söylüyorum… senden benden yapanlardan çok daha kıymetli olabilir …ama o işin batın kısmı…Biz bunu anlayamayız..Ama bir kişi yapmasa bile.. şunu düstur yapmalı :   ya, ben bu hükümlerin anladım ama… ben bunu yerine getiremiyorum … ALLAH affetsin, demeli…
Yoksa ” Ya, bir örtüde ne var ,  kapanmakta ne var…ne ola ki ? ” dememeli…
Bu şuna benzer… içkinin içilip içilmemesi konusunda… bira da haram mıdır ,şu da haram mıdır demek ayrı.. ya, ben bunun haramlığını biliyorum ama içki içiyorum; ALLAH affetsin, birgün tövbe ederim…demek ayrı !
Çok farklı …birisi küfür , birisi günah…
ALLAH günahları affedebilir ama inkar etmek, reddetmek, o tehlikeli bir boyut…
Çünkü bu sohbeti dinleyenlerden, burada bulunanların  tanıdıklarından…Bu Tessettürü layıkıyla yerine getiremeyenler olabilir..Onlar alınmasın ….ama ben işin felsefesini anlatıyorum..
Biz anladıklarımızı ne kadar hayata geçirirsek o kadar güzel … Ya da, yapıyoruz da, şer-i hükümler boyutunda yapıyoruz… ama bunun ne kadar felsefesine, derinlerde mantığına, hikmetini anlayarak yaparsak, farklı… ben sadece bunları dile getirmek istiyorum…
Gelmişken Nur Sûresinin 31. Âyetinde olan Tesettür örtüsü emri Başörtüsü burada geçiyor ..
Onuda burada açıklamak durumundayız..

Nur Sûresi 31.Âyet

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ve gul lilmué’minâti yağdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne ve lâ yubdîne zînetehunne illâ mâ zahera minhâ vel yadribne bihumurihinne alâ cuyûbihinn, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ libuûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne ğayri ulil irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazherû alâ avrâtin nisâé’, ve lâ yadribne bierculihinne liyuğleme mâ yuhfîne min zînetihinn, ve tûbû ilallâhi cemîan eyyuhel mué’minûne leallekum tuflihûn.
Mü’min kadınlara da söyle: gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar, zâhir olanı başka ve başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ziynetlerini açmasınlar, ancak kendi kocalarına yâhud kendi babalarına kocalarının babalarına yâhud kendi oğullarına, yâhud kendi biraderlerine, yâhud kendi biraderlerinin oğullarına, yâhud hemşirelerinin oğullarına yâhud kendi kadınlarına yâhud kendi ellerindeki memlûklerine, yâhud ihtiyacı olmıyan erkeklerden uyuntulara, yahud henüz kadınların avretlerine muttali’ olmıyan çocuklara, müstesna, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar, hepiniz Allaha tevbe edin ey mü’minler ki felâh bulabilesiniz.

vel yadribne—örtsünler.. bihumurihinne. .. burada humur kelimesi, çok ilginç ,bu Türkiye’de tartışma konusu…Dünya da çok tartışma konusu..Yaşar Nuri Öztürk te bu  gündeme geldi..Başörtüsünün tercümesinden hareketle…bu fular gibi anlaşılmış..Yani diyor ki fular  gibi birşey..Burada fular diye bir tercüme yapıldığında… yani  fular boyuna örtülüyor.. Burada  tercümesi inkar edilemeyecek bir şey var..Ne var.. Göğüs kelimesi geçiyor burada..
Cuyûbihinn- cuyûb :gerdan,göğüs denilen yer… burayı örtsünler… burası şimdi çok net olduğu için burası inkar edilemiyor…Ama diğer burayı örtsünler… başörtüsü denmiyor diyor… örtülerinizi örtün diyor…
Bunu bu Âyeti, Suriye’de eğitim görmüş olan…Ana dili hem Türkçe hem Arapça olan  bir bayan hastamdan dinledim..Diyor ki bu açıklamalar ,bu izahları görünce  çok şaşıyoruz…başörtüsünün birçok çeşidi var… bunun hepsinin  bir arapça karşılığı var… ama bu Âyette geçen  hımar (çoğulu- humur) ifadesi , bizde en katı, en yoğun örtülerden biridir..
Yani  doladıkça dolanan bir örtü diyor..Bununla elbette, zaten buralar örtülür diyor..Yani fular gibi çok hafif bir şey değil ki ,diyor …ama anadili arapça olmayan, bu konuya vakıf olmayanlar bunu izahlarını böyle  yapınca.. .biz diyor şaşırıyoruz ve üzülüyoruz diyor…Hani çok ince tülbent gibi birşey değil..sadece  boyunlarını örtsünler değil..Zaten boynu da örten ,basit bir başörtüsünden çok daha ciddi bir örtüymüş… elbette ki buralarını(gerdan-boyun gerdan) sıkıca örtsünler diyor..
Artı burada ne var?
Neden RABbim buranın örtünmesini istiyor…Burası çok önemli !!!!
Bakın bir insan belki başını örtmeye bilir…Hazır değildir..
Ama gerdanını,gögüsünü,dekoltesini bir düğme ile kapatmalı… Türk toplumunda bir adet var biliyorsunuz… misafir geldi ona ikram edilirken… kadınlar ellerini şu şekilde yaparlar…(elleriyle gerdanlarını kapatırlar)
Bu örfi… neden ?  burası her ne kadar örtülü olursa olsun… gevşek olduğu takdirde ikram içine eğildiklerinde bir cazibe alanı …
RABbim oranın özellikleri örtünmesini  istiyor…
Ama bugünde özellikle dekolte olarak ilk açılan yer orası maalesef..
sadece başörtüsü değil görüyor musunuz ?! Orası bile…hatta bir üstünü söyleyeyim..
İşte o et  kemik meselesi.. et kemik var bunda ne var bunda diyemezsiniz..
O cazibe o kadar yüklü ki kadında…
Kadının  yasak edilen en ufak bir yerinin bile açılması bile erkeğin dikkatini çekiyor…
Şimdiki fıtrat …
Bunu Yaratan ALLAH o yüzden ört diyor..
Biraz hareketlenmesi bile yetiyor.. çok fazla açılmasına gerek olmadan…
Fıtrat demek ki biz de o kadar yüksek ki …İşte o nefs yüklemesininden dolayı o şey..Bunun farklı bir alanda yansımasını söyleyeyim…
Bir Hadisde Diyor ki ;
Hüriler yani Cennetteki kadınların özelliklerini anlatırken,nerdeyse derileri şeffaf … diyor..
 
 

Bakara Sûresi 25. Âyet

وَبَشِّرِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذٖى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِهٖ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فٖيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Ve beşşirillezîne âmenû ve amilus sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr, kullemâ ruzigû minhâ min semeratir rizgan gâlû hâzellezî ruzignâ min gablu ve utû bihî muteşâbihâ, ve lehum fîhâ ezvâcum mutahheratuv ve hum fîhâ hâlidûn.
İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Geniş yelpazalerden bu kavramı açmaya çalışıyorum..
Umarım dağıtmıyorumdur..Anlaşılır şekilde olsun diye..
İşte bunun bir sosyal yansıması var…
İşte biraz sonra onların eziyet edilmemelerine  neden uygun olacağına götürecek burada…
Biraz daha sosyalleştirelim…
Kadın cazibe unsuru olarak dolaşıyor..Ona emir var..  Bir de  erkek var… herkes tesettürlü değil..
Sizde yolda gidiyorsunuz …

Nur Sûresi 30.Âyet

قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Gul lilmué’minîne yeğuddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innallâhe habîrum bimâ yasneûn.
Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

Yeğuddû ;Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar .. diyor.. Orada geçen kelime ne biliyormusunuz ?
Aşağı indirsinler…yani siz de dışarıda dolaşırken -tamam tesettür size emir  değil ama- siz de böyle gözleri açmış, radarlar gibi dolaşmayın diyor… Gözlerinizi aşağı indirerek dolaşın diyor…Yani radarları açmış ,antenleri açmış,kamera  gibi gezinen şekilde dolaşmayın ..diyor..
Burada bir şeyi açıklayacağım;
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Hz. Ali(r.a.) şöyle diyor; Ya Ali diyor.. Mükerrer (Tekrarlanmış, yinelenmiş)bakıştan sakın diyor.. Yani ikinci bakıştan sakın diyor…
Birincinin sorumluluğu yoktur..Ama ikincisinin sorumluluğu vardır..
Burada mükemmel bir fıtrat açıklıyor..Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
Şimdi bir nefsimiz var…Nefsimizle beraber dolaşıyoruz ama akıl kontrolü ile dolaşıyoruz…
Çocukluktan beri aldığımız örf ve terbiye , aynı zamanda islami ve tasavvufi manevi terbiye, bizim nefsin o bütün hevasına tabi olmamamızı ,  onu zapturapt altına alıp kontrol etmemizi , hatta eğitmemizi öğreten bir eğitim değil mi ?…
Biz bununla yaşıyoruz..Zaten İslam bunu gerektiriyor…Ama nefsin  de bir fıtratı var…
ALLAH ‘ın koyduğu fıtrat….buna yanlış diyemezsiniz…
ALLAH ‘ tan Cemalullah’tan   olan her her şeye  “haz”boyutuyla bakıyor..
Çiçeğe de bakıyor..Çiçekdeki güzellikler Cemâllullah’ın  bir tecellisi değil mi???
Manzaraya da  bakıyor,  elmadaki o cazibeye de  bakıyor..herşey deki cazibeye bakıyor… çünkü kaynağı O … cennette oydu ona mülaki(Buluşan, kavuşan, görüşen) … fıtratında ALLAH-i  güzellikden haz alma mekanizması var… siz buna yanlış diyemezsiniz…bu şekilde nefs dolaşıyor… ama ALLAH bize bilinci vermiş ,kontrolü vermiş..Sen onun herşeyini yapamazsın… her şeyine tabi olamazsın, her dediğini yapamazsın…
Şöyle düşünün… Elinde köpekle dolaşan birisini düşünün yolda..bir elinde köpek, ipi elinde dolaşıyor… köpek neyi temsil ediyor..??
Nefsi temsil ediyor..
Kendi aklı bilinci de sahibi… köpek bir sağa bakıyor bir sola bakıyor…sen köpeğin her baktığı yere bakarmısın?? her gittiği yere gider misin??
Köpek bir şey görür ;bir köpek görür, gider …sen de onun götürdüğü yere gitmek durumunda mısın ?…  köpeği çekeceksin…yani senin kontrolünde olacak…
şimdi yolda gidiyorsun… köpekle beraber gidiyorsun… karşıdan gelen bir kadın var… kadın elinde de bir dişi köpek var ..
Sizde de erkek köpek olduğunu düşünün…
Olayları daha anlaşılır, sosyal bir mesele haline getirmeye çalışıyorum.
.Sizin ilgi ve alakanız dahilinde değil.. Ama sizin köpeğiniz..karşıdan gelen kadının köpeğine meyil(Eğilim, temayül,ilgi,gönül verme)etti.. havlamaya başladı , gitmeye başladı…İlkin şöyle ne oluyor ya diye baktınız… bu birinci bakış… gayri ihtiyari …bunda mesuliyet yok… çünkü nefsinin sizi bir  yönlendirmesi var… Aslında biraz var da onu biraz sonra açıklayacağım … normal avam seviyesinde söylüyorum…Tamam ya köpekmiş dediniz..Bakmayım ben dediniz döndünüz…
İkinci kez tekrar bir dürtü geldi köpeğinizden…baktınız…. ondan sorumlusunuznefsinin hevasına tâbi oldun..
Nefsin dürtüğü yerden sana cazip geldi.. artık baktın..Hani bunu kadına endeksleyin..Hani köpek misali veriyorum..Yaşamsal örneği veriyorum..
Yolda gidiyorsunuz görüş alanınızda normal bir unsur yok bir kadın gördünüz… şöyle bir hafifçe baktınız çevirdiniz..ama içinizdeki mekanizma -nefs- bak bak bak  dediği anda , baktığınızda ne oluyor?? işte bu ikinci bakış oluyor…
Tabi buda sizin..iman ölçünüzde..takva seviyenizle alakalı….
Öyle yüksek bir takva seviyesi yaşama gayretindesiniz ki.. Ve nefsinizi mümkün olduğu kadar eğitme yolundasınız ki… en ufak bir imaja, o ilk  görüş alanında meyletmeniz bile sizin için yanlış konumuna gelebilir….
Bu da takvayla ilgili birsey…
 

  • İşte kadınlara  diyor ki;
O nefs bakışını cezb edecek şekilde hal ve hareketler içerisinde bulunma diyor..
  •  Erkeğe de  diyor ki;
Sen de gözlerini biraz aşağılar indir bakıyım diyor.. Öyle radarların açmış bir şekilde dolaşma diyor.
 

Böyle   yaparsan  hataya düşme şansın az olur …bir sürü şeytan fitinin gelme şansı az olur.
Bu arada ‘’gütmek’’ kelimesi ..Türkçedeki gütmek kelimesi acaba bu kelimenin (yaguddû)kökünden mi dedim ..çok araştırdım bulamadım… Gütmek  değilmiş ama çok yakın bir ses uyumu var orada..İfade de gözlerini ‘’güt’’ diyor sanki  RABBim.. Kontrol sende olsun… Koyunları bırakırsan oraya buraya giderler.. keçiler bilmemnenin bahçelere girerler.. Güt diyor biraz gözünü..
Burada açıklamak istedim..
Şer-i hükümler ,kitabı hükümler, bizim aslında aklımıza hitap..
Muhatabımız aklımız… birinci muhatabı nefis değil ;nefisten sen sorumlusun…
Nefsini terbiye etmekten , tezkiye etmekten biz sorumluyuz…Nasıl terbiye edeceğiz?.. işte o bağ varya  ;o köpeğin ipi …
Oraya gitmek istediğinde  buraya çekeceğiz; buraya gitmek istediğinde oraya çekeceksin…
Sirkteki o vahşi hayvanlar sizce nasıl eğitiliyor arkadaşlar?…
2 metod kullanılıyor..bir ödüllendirme kullanılıyor  bir de ceza kullanılıyor…
İstediğin  güzel bir davranış yaptı, al bakayım şu şekeri… yanlış bir şey yaptı… ona uygun da bağlayıcı hükümler getiriyorsun…Sonunda o hayvan , vahşi hayvan bile neler yapıyor görüyorsunuz… (40:11)
İçimizdeki nefsi de bir hayvan olarak düşünün…
RABBim bize işte misal  veriyor.. Terbiyede…
Nasıl davranman gerektiğini söylüyor..
Yani dizgin elinizde olacak… At olarak düşünün...Bazen sıkacaksın.. Bazen bırakacaksın..
Sürekli sıkamazsın aslında nefsini..biliyormusunuz?
Nefs terbiyesi biraz yanlış anlaşılıyor..
Sürekli muhalefet…sürekli yap,  isyan eder… fırsatını bulduğunda da kaçar gider, yanlış bir şey yapar … komşunun bahçesine gider …İyi yaptığında da ödüllendireceksim.. (40:43)
Ne güzel sabah namazına kalktın..gel sana güzel bir çay ikram edeyim …anlatabildim mi ..Ah ne kadar iyi ,bak zikir sohbetlerine  gittin.. iyi oldu bak ne güzel… biliyorsunuz bu bir eğitim metodudur..
Eskiden sadece dayakla yetinilirmiş Kurân-ı Kerîm  kurslarında …çoğu kimse ne anlatıyor : Ne güzel, anne babam beni  Kurân-ı Kerîm kursuna göndermişti… Caminin Kurân-ı Kerîm kursuna..Kızılcık sopası vardı.. kaçtım bir daha da gitmedim…
Eğitim metodu sadece sopa değil ki!!!
Biz burada ne yaptık?!  Kurân kursunun ilk açıldığı gün..Burayı balonlarla süsledik..Pamuk şekerci ve patlamış mısırcı getirdik buraya …
Yani negatif unsurlar her türlü cazibeyi başka alanda kullanmıyor mu?
Biz de bunu bu şekilde kullandık..Yani bu şekilde yapmaya dikkat etmek lazım..Peki bugünkü  Âyete gelelim..

Ahzâb Sûresi 59. Âyet

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.
Ey  Peygamber!  Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına hep söyle: cilbâblarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah, Ğafurdur Rahîmdir.

Yukarıda ne diyordu.. Bunlar mü’minlere ve müminelere , yapmadıkları şeyden dolayı eziyet ederler- yani aslında kadının içerisine aslında böyle bir tehşircilik, cinsel sapıklık anlamında bir şey yok ama fıtratları gereği beğenilme duygusu var …
bir de kıyafetlerini açtığında (sonraki ayetlerde  göreceğiz… kalplerinde maraz olanlar, ve nefsleri iyice salık olanlar)  o kadınlara eziyet ederler… kötü gözle görürler, laf atarlar, kazanmadıkları ,aslında öyle  olmadıkları pozisyona kendilerini  sokarlar -en azından zihinsel olarak-…
bir video:
 
Diyor ki,  böyle münasip  giyindiğinde  kendinin durumunu da korursun..aynı zamanda da erkeği de korursun..
herkes o kadar kontrol sahibi mi Nefsinde?.. değil…
Kadın kendini kontrol ederek, aslında da erkeğe de ikramda bulunmuş oluyor..
.Aslında  mümin ve mümineleri korumuş oluyor bu hükümler… ALLAH-U TEALA  diyor ki bu Âyetin sonunda:
‘’ve kânAllâhu Ğafûran  Rahîmâ’ ’   ALLAH buna rağmen(Ğafurdur) mağfiret edicidir,örtücüdür ;(Rahimdir) mü’min olanlara özellikle merhametlidir.
  • Diyor ki ; bu hükümler aslında sizin zararınıza değil.. ALLAH Rahim  ya… ALLAH sizi bu şekilde  koruyor..bunlar sizin iyiliğinize bunlar diyor..
  • Aynı zamanda da,  tamam sizde nefis de  var..buna rağmen hertürlü gayreti de gösteriyorsunuz. ..tamam işte…yapabildiklerinize siz gayret edin… yapamadığınız boyutta da ben size Gafur ve Rahim olacağım.. diyor..

ALLAH bize, Kurân-ı Kerîmi’nin hükümlerini  hikmetleriyle anlayıp, yaşantıya geçirmeyi nasip etsin.

İnşaallah 

SADAKALLAHULAZİM


 

AHZAB (23.sohbet) 57-59.AYETLER “Tesettür1″(ktpçk-4)#

 


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK  İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ :

https://yadi.sk/d/XM_vK3sQco2qR


AYET METİNLERİ


33-Ahzab Suresi 57. Ayet (İniş Sırası: 90)

اِنَّ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهٖينًا

İnnellezîne yué’zûnallâhe ve rasûlehû leanehumullâhu fid dunyâ vel âhırati ve eadde lehum azâbem muhînâ.

Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.

33-Ahzab Suresi 58. Ayet (İniş Sırası: 90)

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yué’zûnel mué’minîne vel mué’minâti biğayri mektesebû fegadıhtemelû buhtânev ve ismem mubînâ.

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir. 


33-Ahzab Suresi 59. Ayet (İniş Sırası: 90)

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.

 Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.


SES KAYDININ METNİ


Ders 23:Ahzâb Sûresi 57.Ayetten itibaren

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm

Bismillâhir rahmânir rahîm


Geçen haftalarda, sene başı olduğu için için , Fatiha Suresini tekrar etmiştik…

İki hafta Fatihayı tekrar bir teberrüken işledik…

Şimdi Ahzâb Sûresine geçen sene kaldığımız yerden devam edeceğiz İnşaallah…

Ahzâb Sûresi ilginç bir Sûre…. ‘’Medeni’’ bir Sûre …Medine de inmiş /nazil olmuş bir Sûre ve çok fazla konu var içerisinde.. ama bugün ki  Âyetlere çalışırken baktım…başıyla sonu arasında kesinlikle konu bütünlüğü var…

Ayrı ayrı gözüken, birbirinden alakasız gözüken şeyler,  bize bir şey anlatıyor..

Bugünkü Âyetlerde -nasip olursa- öncesiyle sonrasıyla değerlendirdiğimizde daha iyi anlayacağız..


Zaten Kurân-ı Kerîmin özelliği… Kurân-ı Kerîm, hep birbirinden ayrıymış gibi olan Âyetler gibi gözükse de,

bir Âyetin tefsiri yine bir başka Âyeti oluyor…

Ve “siyak-sibak” denilen, bağlam denilen konu bütünlüğü içerisinde değerlendirdiğinde, her Sûrenin başka bir Sûreyle ;her Âyetin  kendi içerisinde hep böyle bir devinen tekrar eden anlam dizeleri olduğunu görüyorsunuz..

O anlamda da zaten ‘’i’caz’’  eden yani aciz bırakan yani mu’ciz  bir ALLAH’ın; yani Âlemlerin Rabbi Olan ALLAH’ın bir Kitabının olduğunun da göstergesi oluyor bu…

Tabi anlayabildiğimiz , erişebildiğimiz, ALLAH’ın nasip ettiği kadarıyla…

Son Âyetin (56 ) çok çok üstünde durduk… müthiş bir Âyet di..

(Bknz. İlgili Âyet)


Ahzâb Sûresi 56. Âyet:

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmân

Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.


Arkasında ise  bugün işleyeceğimiz 57. Âyet den itibaren;


Bismillâhir rahmânir rahîm.


Ahzâb Sûresi 57. Âyet:

اِنَّ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهٖينًا

İnnellezîne yué’zûnallâhe ve rasûlehû leanehumullâhu fid dunyâ vel âhırati ve eadde lehum azâbem muhînâ

Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.


Devamını da okuyorum .. Sonra İkisini beraber  değerlendiririz..


Ahzâb Sûresi 58. Âyet:

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yu’zûnel mu’minîne vel mu’minâti bi gayri mektesebû fe kadihtemelû buhtânen ve ismen mubînân

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.


Şimdi burada ‘’eziyet’’ kelimesi geçiyor..

Eziyet(yu’zûne) ; 4 şekilde açıklanmış:

  • Birincisi  ALLAH’ a eziyet
  • İkincisi onun Resûl’une (sallallâhu aleyhi ve sellem)
  • Üçüncüsü mü’min erkeklere 
  • Dördüncüsü mü’min kadınlara 

Eziyetin birkaç anlamı var ; Kurânı Kerîm de geçtiği haliyle .. bir kere Türkçe de kullanılıyor.. eza ,eziyet anlamında kullanılıyor zaten … ikinci anlamı incinmek anlamında kullanılıyor.. insanların yaptıklarından incinmek … duygusal bir travma anlamında ..incinmek eziyet.. diğeri  bir hastalık anlamında.. hani eza ,cefa deniyor ya bu anlamda kullanılmış.. bir de rahatsız edilme anlamında kullanılmış.. incinmeye yakın ama farklı var… Bu 4 şekilde gelmiş.. birisini açıklamayacağım..

Hastalık anlamında kadınların ay halleri var ya o kadınlara bir ezadır..rahatsızlıktır…

(ilgili Âyet bknz )


2-Bakara Suresi 222. Ayet

وَيَسْپَلُونَكَ عَنِ الْمَحٖيضِ قُلْ هُوَ اَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِى الْمَحٖيضِ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتّٰى يَطْهُرْنَ فَاِذَا تَطَهَّرْنَ فَاْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ اَمَرَكُمُ اللّٰهُ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّابٖينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرٖينَ

Ve yes’elûneke anil mahîd, gul huve ezen fağtezilun nisâe fil mahîdı ve lâ tagrabûhunne hattâ yathurn, feizâ tetahherne feé’tû hunne min haysu emerakumullâh, innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhıbbul mutetahhirîn.

Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.


Hacla ilgili geçiyor.. Hac da başı tıraş etme olayı var ya… Başlarında eza olanlar bunu yapmaya bilirler diyor .. Hani başında bir hastalık olanlar yani tıraş oldukları halde bunun artması  sözkonusu olduğunda .hastalık anlamında kullanılmış ‘eza’.

(ilgili Âyet bknz aşağıda)


Bakara Sûresi 196. Âyet

وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُسَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرٖيضًا اَوْ بِهٖ اَذًى مِنْ رَاْسِهٖ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍ فَاِذَا اَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْیِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِى الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِى الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعِقَابِ

Ve etimmul hacce vel umrate lillâh, fein uhsırtum femesteysera minel hedy, ve lâ tahligû ruûsekum hattâ yebluğal hedyu mehılleh, femen kâne minkum merîdan ev bihî ezen mir raé’sihî fefidyetum min sıyâmin ev sadegatin ev nusuk, feizâ emintum, femen temettea bil umrati ilel hacci femesteysera minel hedy, femel lem yecid fesıyâmu selâseti eyyâmin fil hacci ve seb’atin izâ racağtum, tilke aşeratun kâmileh, zâlike limel lem yekun ehluhû hâdıril mescidil harâm, vettegullâhe vağlemû ennallâhe şedidul ıkâb.
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun. Biliniz ki Allah’ın vereceği ceza ağırdır.

Bir de bir olayın zararlı etkileri gibi… Hani Savaşta olan bir namaz var ya ‘’korku namazı’’ deniliyor.. Savaşta bile namaz terkedilmiyor ya …orada silahlarını da yanlarına alsınlar diyor..orada bir istisna getiriyor. .eğer ağırlık(güçlük) gelirse ve  yağmurun eziyeti olursa diyor..Yağmur silahlarına ağırlık veriyor ya ağırlaştırıyor onları..onları bırakabilirler diyor.. Yani bu 3 anlamı istisna gibi kullanılmış..

(Bknz. İlgili Âyet (ler)


Nisâ Sûresi 102.Âyet

وَاِذَا كُنْتَ فٖيهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَاْخُذُوا اَسْلِحَتَهُمْ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَائِكُمْ وَلْتَاْتِ طَائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَاْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَمٖيلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰى اَنْ تَضَعُوا اَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِرٖينَ عَذَابًا مُهٖينًا

Ve izâ kunte fîhim fe ekamte lehumus salâte fel tekum tâifetun minhum meake vel ye’huzû eslihatehum fe izâ secedû fel yekûnû min varâikum, vel te’ti tâifetun uhrâ lem yusallû fel yusallû meake vel ye’huzû hızrahum ve eslihatehum, veddellezîne keferû lev tagfulûne an eslihatikum ve emtiatikum fe yemîlûne aleykum meyleten vâhıdeten. Ve lâ cunâha aleykum in kâne bikum ezen min matarin ev kuntum mardâ en tedaû eslihatekum, ve huzû hızrakum. İnnallâhe eadde lil kâfirîne azâben muhînân.

 Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. 


Bunun dışında ‘eza’Türkçe de kullanılan eziyet, incinmek ve rahatsız edilmek anlamlarına geliyor..

Fakat burada ilk eziyet kimin hakkında kullanılıyor…

ALLAH… şimdi ALLAH’a eziyet verenler gibi bir ifade..

‘’Vellezîne yu’zûnel ‘’  ‘’ yu’zûne’’  eziyet edenler

Peki ALLAH’a eziyet nasıl oluyor?!

Ya da ALLAH’a ‘’eza’’ nasıl oluyor?!

  • Birincisi; eğer  siz ALLAH’a şirk koşarsanız.. ALLAH’a haksızlık etmiş oluyorsunuz…En büyük burada eza bu..
  • İkincisi; ‘’yap’’ emirlerini ‘’yapmamak’’ Ya da ‘yapma’ emirlerini ‘’yapmak’ la olabilir..

Bir de ‘subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne)’’ diye bir ifade var..

ALLAH onların yaptıklarından söyleye geldiklerinden münezzehtir.

(Bknz. İlgili Âyet )


Haşr Sûresi 23 Âyet:

هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزٖيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, elmelikul kuddûsus selâmul mû’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbiru, subhânallâhi ammâ yuşrikûn

O, öyle Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üsündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.


Bir de ;

Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne). Ve selâmun alel murselîn(murselîne). diyoruz..

Ve onların sıfatlıya geldiklerinden münezzehtir …anlamındadır bir ifade var..

(Bknz. İlgili Âyet(ler))


Sâffât Sûresi 180.Âyet

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ

Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn.

Senin izzet sahibi Rabbin onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan’dır (münezzehtir).


Sâffât Sûresi 181.Âyet

وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلٖينَ

Ve selâmun alel murselîne

Ve gönderilen Resûllere selâm olsun.


Şimdi burada Mâide Sûresi 64.Âyet te eli sıkıdır, eli bağlıdır diyor Yahudiler ALLAH için yani cimridir Haşa!!!


Mâide Sûresi 64.Âyet

وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ اَيْدٖيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ وَلَيَزٖيدَنَّ كَثٖيرًا مِنْهُمْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ كُلَّمَا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُ وَيَسْعَوْنَ فِى الْاَرْضِ فَسَادًا وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ

Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûletun gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâû  ve leyezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrân ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeti kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı fesâdan vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîne

Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.


Buda bir eziyet!!!!!

Bir de Tevbe Sûresi 30.Âyet var … ALLAH’a evlat isnatı (1. isim Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme ; 2. Karacılık, iftira) var.

ALLAH’a çocuk edindi diyorlar. İki kişi var Kurân-ı Kerîm da geçen ;

Birisi Hz. İsa (aleyhisselâm)  diğeride Hz. Üzeyir (aleyhisselâm)

Üzeyir ALLAH’ın oğludur.” Dediler diyor.Bu ifadeler çok ilginç, ‘’ yer ve gök neredeyse bu sözün ağırlığından çatlayacaktı’’ diyor.

(Bknz. Aşağıdaki Âyet )


Tevbe Sûresi 30.Âyet

وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسٖيحُ ابْنُ اللّٰهِ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِؤُنَ قَوْلَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ

Ve kâletil yahûdu uzeyrunibnullâhi ve kâletin nasârâl mesîhubnullâhi .zâlike kavluhum bi efvâhihim yudâhiûne kavlellezîne keferû min kablu kâtelehumullâhu ennâ yu’fekûne

Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!


Meryem Sûresi 88.Âyet

وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا

Ve kâluttehazer rahmânu veledân

“Rahmân, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler.


Meryem Sûresi 89.Âyet

لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْپًا اِدًّا

Lekad ci’tum şey’en iddân
Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız .

Meryem Sûresi 90.Âyet

تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْاَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا

Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddân

Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!


Bu ifadeler çok ilginç, ‘’ yer ve gök neredeyse bu sözün ağırlığından çatlayacaktı’’ diyor.

Kafir oldular diyor.. Birde birçok insan Kafir oluyor ama ‘’Yerlerin ve göklerin çatlayacağı kadar bir şey… çok büyük bir eziyet olmalı..

Ama eksik olan insana göre kıyaslamayın

Bu eziyetin ALLAH indindeki ifadesi…

Yani insanı değerlerle kıyaslamamak lazım..

Bir eziyette kız çocuklarını ALLAH’a isnat etmek…

Meleklere ALLAH’ın kızlarıdır diyorlar…kız çocukları onundur diyorlar..

Ama erkek çocuklarını kendilerine ayırıyor ..diyorlar

(Bknz. Aşağıdaki Âyet )


Nahl  Sûresi 57.Âyet:

وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ

Ve yec’alûne lillâhil benâti subhânehû ve lehum mâ yeştehûn.Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor. 

Daha sonra tesettür Âyeti var ..orada geçecek..onlar süsleyip gezindirdikleri her hangi bir konuşmada derdini anlatamayan  yani parantez içinde ‘’acizliği’’ mi kızlara isnat ediyorlar..

Bu kurban keserken en zayıfını kesiyorlar ya ‘’Habil ile Kabil ‘’ meselesi onunla alakalı …İnsan sevdiğini en iyisini layık görür.. Bununla alakalı..

Dolayısıyla ALLAH’a eziyet birinci kanalı bu..

Peki bir şey daha var.. Tefsirlere baktım.. Bazı kitaplarda O‘nun Resûl’üne (sallallâhu aleyhi ve sellem)  diyor ya..

Orada “Resûl-u  hu” diyor.. .. Onun Resûl – ü…(hu zamiri kullanılmış)… Yani “Resûl’e “demiyor….”O‘nun Resûl’ üne” diyor.. Resûl ‘un (sallallâhu aleyhi ve sellem) ALLAH indinde değeri ile ona yapılan haksızlık….

bunun aynı zamanda ALLAH’a eziyet olduğunun da bir göstergesi

Yani zatına yapılan suçlamalar da var.. sıfatlandırmalar da var..

Bir de ALLAH ‘ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne..

Bakın ALLAH ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne eziyetten bahsetmiyorum..O ayrı bir konu..

  • ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne yapılmasıyla ALLAH’a yapılmış gibi olan eziyetin ifadesi var burada..

Bir insan ne kadar ALLAH’a  yakınsa, ALLAH’ın korumasına girer..!!!

  • ‘’Mevlâ’’ denilen ifade var ya… budur..
  • ‘’Nâsir’’ denilen ifade var ya… budur..

‘’Mevlâ’’ ve ‘’Nâsir’’ ifadelerini çok kullanıyoruz..

ALLAH’ın özel koruma alanına giriyor..

  • Esmalardan  ‘’El Gayyûr’’ esması  var..

ALLAH Resul ü bir hadisinde diyor ki:

’’Sa’d’ın söylediğine mi hayret? O kesinkez  kıskançtır (gayyurdur).Ben Sa’d’dan daha Gayyûrum,ALLAH da benden…


وَعَنْ اَبِى هريرة رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قَالَ: ]قَالَ سَعْدُ بْنُ عُبَادَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه: يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ وَجَدْتُ مَعَ أهْلِى رَجًُ أُمْهِلَهُ حَتّى آتِىَ بِأرْبَعَةِ شُهَدَاءِ. فقَالَ #: نَعَمْ. فقَالَ: كََّ. والَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ إنْ كُنْتُ ‘عَجِّلُهُ بِالسَّيْفِ قَبْلَ ذلِكَ. فقَالَ #: اسْمَعُوا إلى مَا يَقُولُ سَيِّدُكُمْ. إنَّهُ لَغَيُورٌ، وَأنَا أغْيَرُ مِنْهُ، واللَّهُ تَعالى أغَيْرُ مِنِّى[. أخرجه مسلم ومالك وأبو داود.»أُعَجِّلُهُ بِالسَّيْفِ« أىْ أضْرُبُهُ

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Sa’d İbnu Ubâde (radıyallahu anh) dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, ben zevcemle birlikte bir adam yakalasam, dört şahit getirinceye kadar ona mühlet mi tanıyacağım?”

“Evet!” buyurdu Aleyhissalâtu vesselâm. Sa’d:

“Asla dedi, seni hakla gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun, şahid aramazdan önce kılıncımı indiririm.”

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):

“Şu efendinizin söylediğine bakın! Evet (biliyoruz ki) o kıskanç bir adamdır. Ama ben ondan  da kıskancım, Allah da benden kıskanç.” [Müslim, Li’ân 16, (1498); Muvatta, Akdiye 17, (2, 737); Ebû Dâvud, Diyât 12, (4532).]


Gayyûr;  Kıskanmak olarak ifade edilmiş ama , İnsani  kıskanmada nefsani eksikler  var..

Ama Bu Gayyûr ALLAH’a isnat edildiğinde, koruma ,gözetme ,kayırma anlamına geliyor..

Harislik ,düşkünlük anlamına geliyor.

Hani Raûf un Rahîm  var ya Mü’minlere olan düşkünlük… bunun ALLAH’ taki ifadesi..

Eğer bir insan yaptıklarıyla düşünceleri ile ALLAH’ a yakınsa , ALLAH’ ın ona olan Gayyûrluğunu düşünün.

.bir de bu kişi;

Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem)  ise..!!!!!!

  •  Gayyûrluğu ,harisliği sebebiyle ona yapılan eziyet ALLAH ‘a yapılan eziyet gibi oluyor… aynı zamanda..

Ahzâb Sûresindeki önceki Âyetlerde de geçmişti..

Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) e eziyet nedir? Bahsederken o ayetlerden bahsedeceğiz İnşaallah

O yüzden insanlar biraz fazla cesaretliler.. Bazı Dini İlmi konuşmalarda, güya bir felsefeyi açıklarken Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem)  Efendimize eziyet derecesinde ileri şeyler söyleniyor..

İşte bu Âyetin ciddiyetine girilirse , buradan da bu kadar  kolay bir şeylerin söylenmemesi lazım..

Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) e eziyette ise; ilgili ise

Tevbe Sûresi 61.Âyet; söyle geçiyor;

(Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)


Tevbe Sûresi 61.Âyet

وَمِنْهُمُ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ النَّبِىَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنٖينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ

Ve minhumullezîne yué’zûnen nebiyye ve yegûlûne huve uzun, gul uzunu hayril lekum yué’minu billâhi ve yué’minu lilmué’minîne ve rahmetul lillezîne âmenû minkum, vellezîne yué’zûne rasûlallâhi lehum azâbun elîm.

(Yine o münafıklardan:) O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah’a inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah’ın Resûlüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır.


Ahzab Suresi 57. Âyetin sonunda ne diyordu;

Onlara aşağılıyıcı muhînen … muhîn: Aşağılıyıcı demek..bir azap hazırlanmıştır..Benzer ifadeler…

Buradan kast edilen münafıklar..

ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) nü demek ki incitiyorlarmış..

Yani nasıl ALLAH ‘a inanmamak ..ALLAH ‘a bir eziyet ise …

Resûlullahın(sallallâhu aleyhi ve sellem) risaletine inanmamak ta başlı başına bir eziyet oluyor…

Bunun dışında Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimizin hak etmediği ölçüde eleştiride bulunmak onun arkasından söz söylemek te bu Âyete göre Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) i incitmek oluyor…

Ama tehdit çok ilginç..Onlara elem dolu bir azap vardır..Diyor..

lehum azâbun elîm(elîmun).

Elîm ne demek biliyormusunuz;

Elem Arapçada acı demek.. Diş ağrısı ‘’elem’’ olarak geçiyor..

Acıklı derken bazı yerlerde acıklı diyor..

Yani acı veren ..can acıtan.. bir azap vardır diyor..

Demek ki Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)  incinirken de canı acıyor….Karşılığı da öyle oluyor..


Yine Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)i incitme konusunda;

  • ilk akla gelen kâfirler ,
  • ikinciler münafıklar(bu Tevbe Sûresi  61.Âyette işlediği gibi) ,
  • üçüncüsü çok ilginç...Mü’minler de incitiyor..

Çünkü değeri yeterince anlaşılamıyor… (17:05)

Bakın bir ikaz var .. Hatırlarmısınız…

Bu Ahzâb Sûresi 40. Âyette   …

Dedim ya konu bütünlüğ var diye.(Kuran’da).Başındaki sonundakiyle..

(Bknz.)


Ahzâb Sûresi 40. Âyet 

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey’in alîmâ.

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.


‘’Muhammed , sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.’’ Diyor ..

Şimdi bunu sadece münafıklar, Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘’Ebu Kasım’’ diye söylemiyor.. Sahabe Efendilerimiz (r.a) da öyle hitap ediyor..

ALLAH -U TEALA bu Âyetle tahdit (sınırlama) koyuyor…

Siz onla oturuyor kalkıyorsunuz .. Her insan gibi ama.. Herhangi bir insan değil o..

İçinizdeki birisinin babası değildir .. ha..

O kimmiş:?!

Âyetin devamı ; Lakin ALLAH’ın Resûl  ‘ü ve Nebîler’in  Hatemi’dir (Sonuncusu).!!!!

‘’Hatem’’ aynı zamanda; yüzüğün taşı demek miş..

Yüzük bütün Nebîlere benzetilirse.. O yüzüğün taşı..

Yani Nebî bile demiyor.       .( Nebî bile dese çok özel ..Yani İnsanlar bir kısım… Nebî özel bir statü.).

Nebîler var ya… onların hatemi diyor. Ve bak, sizin içinizde..

Burada dikkatli ol -un   ifadesi var…

Aynı ifadeler;  Hucurât Sûresinde Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)e ‘’nasıl seslenilmesi’’  ifade ediyor..

Hucurât;Hücreler demek

Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)in bizim gibi böyle dayalı döşeli evleri yok..

Medineye gitmiş olanlar görmüştür.. Sadece bir odası var…Sonra Hanımları için küçücük küçücük odaları var.. oluşturulmuş ..onlara hücreler anlamında Hucurât denilmiş..

(Bknz. İlgili Âyet)


Hucurât Sûresi 1.Âyet:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَیِ اللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tugaddimû beyne yedeyillâhi ve rasûlihî vettegullâh, innallâhe semîun alîm.

Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.


Hucurât Sûresi 2.Âyet:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevga savtin nebiyyi ve lâ techerû lehû bil gavli kecehri bağdıkum libağdın en tahbeta ağmâlukum ve entum lâ teş’urûn.Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.

Hucurât Sûresi 3.Âyet:

اِنَّ الَّذٖينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظٖيمٌ

İnnellezîne yeğuddûne asvâtehum ınde rasûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu gulûbehum littagvâ, lehum mağfiratuv ve ecrun azîm.

Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah’ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.


Hucurât Sûresi 4.Âyet:

اِنَّ الَّذٖينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ

İnnellezîne yunâdûneke min verâil hucurâti ekseruhum lâ ya’kılûne

Muhakkak ki sana odaların dışından seslenenlerin çoğu akıl etmezler.


Hucurât Sûresi 5.Âyet:

وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

Ve lev ennehum saberû hattâ tahruce ileyhim lekâne hayral lehum, vallâhu ğafûrur rahîm.

Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.


Burada da hem münafıklara hem de az da olsa Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) in yanında olan kimselere eğer böyle bir hataya düşmüşlerse nasıl hitap etmeleri konusunda biraz edep tahsis ediyor.

Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) in Ashabına (r.a).. Ashâb-ı Güzin deniliyor…

Bir söz söylemek istemiyorum ama Kurân-ı Kerîm ifadesi ile onlara bile..yaptıkları davranışları ile onların bile eziyet edebileceğinin vurgusunun işaretleri var…

Bize neler var onu düşünün?!!

Bizde bu dönem aslında bizde ‘’Ona’’ bazı şeyler isnat ederek..

Ona layıkıyla ona tahsis etmeyerek layıkıyla sünnetine uymayarak bir anlamda eziyet ediyoruz..

Birde de yine Ahzâb Sûresinde bir  Âyet-i Kerime var..

(Bknz.İlgili Âyet (ler))


Ahzâb Sûresi 53.Âyet;

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِىِّ اِلَّا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرٖينَ اِنٰیهُ وَلٰكِنْ اِذَا دُعٖيتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَاْنِسٖينَ لِحَدٖيثٍ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِى النَّبِىَّ فَيَسْتَحْيٖ مِنْكُمْ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْيٖ مِنَ الْحَقِّ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْپَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَا اَنْ تَنْكِحُوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِهٖ اَبَدًا اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظٖيمًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ en yu’zene lekum ilâ taâmin gayre nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû fe izâ taimtum fenteşirû ve lâ muste’nisîne li hadîsin, inne zâlikum kâne yu’zîn nebiyye fe yestahyî minkum vallâhu lâ yestahyî minel hakkı, ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne min verâi hıcâbin, zâlikum atharu li kulûbikum ve kulûbihinne, ve mâ kâne lekum en tu’zû Resûl  allâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihî ebedân, inne zâlikum kâne indallâhi azîmân

Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah’ın Resûlünü üzmeniz(eziyet) ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.


Şunu da açıklayacağım; (Ahzâb Sûresi 54.Âyet)’’Bir şeyi açıklasanız da veya onu gizleseniz de Şüphesiz ALLAH her şeyi Kemaliyle bilendir.’’

(Bknz. İlgili Âyet )


Ahzâb Sûresi 54.Âyet;

اِنْ تُبْدُوا شَيْپًا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

İn tubdû şey’en ev tuhfûhu fe innallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ.

Bir şeyi açıklasanız da veya gizleseniz de muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir.


Bakara Sûresi  284. Âyet

لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrun

Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah’ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir.


Demek ki Mü’minler de Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) eziyet edebiliyorlarmış..

Bu  eziyet.. hal ve harekteleriyle sıkıntıya düşürmekle olabiliyor..

O Âyet-i Kerimeyi işlerken izah etmiştik … Bir şeyi açıklasanız da  onu gizleseniz de Süphesiz ALLAH Kemaliyle bilendir.. derken..

Siz bir şey açıklamıyorsunuz..Kalbinizden bir şeyler geçebilir..aman ha dikkat!!! Bunu ALLAH biliyor… ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u de bunu sezebilir…Bundan bir şekilde haberdar olabilir… Buda eziyettir..Size açıklamıyor ama eziyettir..

Burada bir şey olduğunu söylemiştik..

Çünkü (Ahzâb Sûresi 53.Âyet )diyor ki: ‘’Bu, sizin ve onların kalpleri için daha hayırlıdır’’ diyor.. Sonrada diyor ki: ALLAH’ın Resûl  ‘üne eziyet etmeniz doğru olmaz diyor.. Aleni zahiren bir faaliyet yok burada… kalplerle ilgili,gizli bir faaliyet var.. Buna rağmen eziyet veriyor diyorsa Âyette ,demek ki:  Resûlullah , görüyor musunuz?!! hayatı ne kadar zor…Kalplerden geçenler meselesine..Bırakın ALLAH ın bilmesine  ALLAH ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u  bile sezinliyor…

Biliyorsunuz ALLAH’ın Evliyâullahından kalplerinden geçenleri hissedenler var..

Deniyor ya; Alimin yanında diline, Evliya(Veli)nin yanında kalbine dikkat et.. diye

Böyleyken Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)  için nasıldır?!!!ALLAH nasıldır?!!!

İçimizdekiler var ya Nefislerimizdekiler onlara çok çok dikkat etmeliyiz…

Bakara 284. Âyete girmek istemiyorum… Hassas bir konu… Ama buradan anlaşıldı..

Evet demek ki bu benim çok dikkatimi çekti…

  • ALLAH’a eziyet nasıl ?
  • ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u ne nasıl?

ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u eziyetle ilgili birkaç Âyet daha var…

Birincisi;  Ahzâb Sûresi nin 69. Âyeti var..

(Bknz. Aşağıdaki Âyet )


Ahzâb Sûresi  69. Âyet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُوا وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَجٖيهًا

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berraehullâhu mimmâ gâlû, ve kâne ındallâhi vecîhâ.

Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.


‘’Ey iman edenler ,sizde Musaya eziyet edenler eza edenler gibi olmayın!! Bakın çok ilginç yine iman edenler diyor…Musa ya eziyet edenler gibi olmayın diyor… Burada da Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) a eziyet edenlerin en başta kafirler , münafıklar olmak üzere .. eziyetle ilgili 67 tane ayet var.. okusam zaman yetmez ..bunların hemen hepsi kafir ve münafıkların eziyetleri..


Ama ilginç olan mü’minlerle ilgili eziyetler..Burada da diyor ki ALLAH-U TEALA mü’minlere… yani o zamandaki Sahabe Efendimizlere(r.a) lara ….şuan için bizlere diyor ki; Musa ya eziyet edenler gibi olmayın diyor sonra nasıl bir eziyet olduğunu anlıyoruz…!  Sonra  ALLAH, onu  söyledikleri şeylerden berî (temize çıkardı).. berraeh etti yani berraeh temizledi anlamında.. ALLAH katında mevki sahibiydi diyor..

Vecîh idi diyor.. vecîh konulan isim.. vecîh sahibiydi diyor..

Bir Âyet daha var;


Bknz İlgili Ayet;


Saff  Sûresi 5. Âyet

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهٖ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنٖى وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ فَلَمَّا زَاغُوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْفَاسِقٖينَ

Ve iz gâle mûsâ ligavmihî yâ gavmi lime tué’zûnenî ve gad tağlemûne ennî rasûlullâhi ileykum, felemmâ zâğû ezâğallâhu gulûbehum, vallâhu lâ yehdil gavmel fâsigîn.

Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.


Burada da mü’minlere ikaz var..

‘’Size gönderdiği Peygamberi olduğunu bildiğiniz halde niye bana eziyet ediyorsunuz’’ diyor.Çok ilginç bu ifadeler..(28:00)

Görüyormusunuz?

ALLAH U TEALA Ahzâb Sûresinde Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) unu nasıl koruyor ,muhafaza ediyor..

Zaten Ahzâb Sûresi 40. Âyetinin  devamında da ‘’ hâtemen nebiyyin’’ vardı orada

(Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler))


Ahzâb Sûresi  40. Âyet ;

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا

Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey’in alîmâ.Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Ahzâb Sûresi  41. Âyet ;

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا ا

Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrân.

Ey iman edenler! Allah’ı çok  zikredin.


Ahzâb Sûresi  42. Âyet ;

وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصٖيلًا

Ve sebbihûhu bukreten ve asîlân

Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.


Ahzâb Sûresi  43. Âyet ;

هُوَ الَّذٖى يُصَلّٖى عَلَيْكُمْ وَمَلٰئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيمًا

Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).

Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât  gönderen, O ve O’nun melekleridir ki O, mü’minlere Rahîm(dir).


Dedikten sonra geçen sene işlediğimiz 56. Âyetinde de..


Ahzâb Sûresi  56. Âyet ;

اِنَّ اللّٰهَ وَ مَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmân

Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.


ALLAH’ın ve meleklerin salat ettiğini söylüyor…

Yani Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e eziyet etmeyin diyor..

Burada da ben ‘’salat’’ ediyorum diyor…

ALLAH ’salat’’ ediyor Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e.. Hatta Melekleri de ‘’salat’’ ediyor…

‘’Siz ne duruyorsunuz!!!!! ‘’ diyor..

Yani ‘’salat’’ nedir …Hani açıklamıştım..

Salat 2 kısıma ayrılıyor..

Birinci kısım ‘’yöneliş’’ ALLAH a..

ALLAH’ım ona salat et diyorsunuz…

Allahumme (hitap ALLAH ‘a) salli ala (ala :üzerine demek) seyyidina Muhammed..Onun üzerine

Yukarıdan aşağı ‘’salat’’ talep ediyorsunuz..

sellimû teslîmâ(teslîmen); de şu.. sellim selam verin demek..

Selam muhatap aldığınız birine verilir..

Yani karşınızdaki gibi..

Karşınızdakini görüyormuşçesıine Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem) görüp, yönelip…

Esselatu Vesselamu Aleyke Ya Rasul ALLAH,Habibullah gibi ifadelerle salat edin diyor..

Bu Âyette geçen sellim selam verin demek ..Nasıl? teslîmen

Burada da meful-u mutlak var.. Yani öyle bir teslimiyetle selam verin ki ; “karşınızda görüyor gibi” demek..


Salatın iki kısmı var tekrar ediyorum;

  • ALLAH’tan salat talebi…

ALLAHumme salli ala seyyidina Muhammeddin ala ali Muhammed gibi ..Hitap ALLAH ‘a

  • Bir de Hitap Peygamber Efendimiz  (sallallâhu aleyhi ve sellem)

Esselatu Vesselamu Aleyke (Aley kesana demek) ona demek değil bakın.. demek ki karşında gibi..Tam bir teslimiyetle diyor.. Adrese teslim…


Bu da bizim ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u ne karşı bizim bir görevimiz..

Eziyet etme adına görev imiz 

ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘üyüm, (böyle) olduğumu bildiğiniz halde niye bana eziyet ediyorsunuz ? diyor ona göre ona yönelmek ona göre düşüncelerimizi tanzim etmek ona göre amellerimizi tanzim etmek.

Biraz ilerleyelim.. Bir de ne diyor?

Dünya ve Ahirette onlara lanet etmiştir..( Ahzâb Sûresi 57 .Âyet: leanehumullâhu fîd dunyâ vel âhıreti)

Leane-aslında rahmetinden uzaklaştırmak anlamına geliyor..

Yani o kimseleri kendinden uzaklaştırıyor..

Rahmetinden uzak ediyor.. Bu uzak ettiği zamanda …Bütün sistem zaten… Ona karşı oluyor..

Hani lanet edilmiş deniliyor ya bütün işleri ters gidiyor anlamında..

ALLAH onları kendinden uzaklaştırırsa sistemin bütün unsurları da uzak olur.. akıcı olmaz..31:47

Şeytana  ne diyoruz biz… melun diyoruz.. ..lanet edilmiş diyoruz.. 

’Recm’’ edilmiş şeytandan ALLAH’a sığınıyoruz demiyor muyuz?

‘’Recm’’ Kovmak demek ama bir şeyi taş atarak kovmak .. yani taşlıyarak kovmak..

Siz köpeği ne yapıyorsunuz? Taşla kovuyorsunuz..Bir yandan  da aşağılıyorsunuz..

Uzaklaştırılıyorsunuz ve melun olmuş oluyorsunuz..İşte onlara ALLAH dünya ve ahirette lanet etmiştir..Ahiretteki lanetin biraz anlayabiliyoruz..

Dünyada neler olabileceğini tahmin edebilirsiniz

Ahirette de lanetle ilgili bir ifade var ..

Ahzâb Sûresi 57. Ayet‘’Onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır… lehum azâben muhînân’’.bir nokta var Âyet ile ilgili Âyet ile ilgili bir nokta var.

Önceki Âyette de ne diyordu elim bir azap aşağılayıcı bir azap vardı ..diyordu..


Diğer Âyete geçiyoruz …


Ahzâb Sûresi 58. Ayet

وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Vellezîne yué’zûnel mué’minîne vel mué’minâti biğayri mektesebû fegadıhtemelû buhtânev ve ismem mubînâ.

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.


Vellezîne yu’zûnel yine eziyet ederler onlar kime bu sefer ? mu’minîne-mü’minlere…  vel mu’minâti-mü’minelere.. neden dolayı ediyorlarmış… bi gayri mektesebû iktisap etmediklerinden dolayı yani bir çaba ile yapmadıklarından dolayı yukarıdaki

Hz.Musa (aleyhisselâm) ilgili (Ahzâb Sûresi  69. Âyet) Âyetindeki onu temize çıkaracaktır diyor demek ki iftira var….yapmadığı bir şey tahsis ediliyor

Aynı şey… demek ki eziyet edenler tarafından herkese yapılma meyili var.. mümin erkeklere ve mümin kadınlara da yapılıyor demek ki bu … erkeklere yapılan eziyet biraz daha anlayabiliyoruz…

Hatırlıyor musunuz ??

Ahzâb Sûresi diyordu dilleriyle aşağılarlardı diyordu…hakaret ederler diyordu münafıklar…

Bknz. Aşağıdaki Âyet


Ahzâb Sûresi 19. Âyet

اَشِحَّةً عَلَيْكُمْ فَاِذَا جَاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذٖى يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِ اُولٰئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا

Eşıhhaten aleykum, feizâ câel havfu raeytehum yenzurûne ileyke tedûru ağyunuhum kellezî yuğşâ aleyhi minel mevt, feizâ zehebel havfu selegûkum bielsinetin hıdâdin eşıhhaten alel hayr, ulâike lem yué’minû feahbetallâhu ağmâlehum, ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ.

(Gelseler de) size karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’a göre kolaydır.


Siz onların eziyetine katlanın diyor Kurân-ı Kerîmde bir çok yerde… bunu anlıyoruz …

Bize bir çok şey deniliyor… öküz dendi mesela çok sevdiğim bir sanatçıydı… ismini buradan zikretmeyeceğim

Öküz dedi ve tasavvufi yanında olan da biriydi halbuki… yani o bile eziyet etti… benim  en azından içim ezildi..

Neler denmiyor neler bugün bizlere ; deli deniyor ahmak deniliyor, geri kafalı deniliyor.

Yani ALLAH -U TEALA nın  müminlere layık  gördüğü sıfatlarından tam tersi söyleniyor…

Bu bizim için hak etmediğimiz iktibas etmediğimiz şeyler değil mi …haketmiyoruz …

Vallahi hak etmiyoruz… ALLAH diyor ki sabredin onların dediklerine ;

Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)


Muzzemil Sûresi 10. Âyet

وَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمٖيلًا

Vasbir alâ mâ yekûlûne vehcurhum hecren cemîlân
Ve onların söyledikleri şeylere sabret. Ve güzel bir ayrılış ile onlardan ayrıl.

Çünkü bu dünya geçici… ahirette ise çok farklı şeyler olacak..


مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ

Mâliki yevmid dîn (Fatiha Sûresi 4. Ayet)

Bu da Malik olanlar Melik olanlar Ahiret gününde Kimin Melik olduğunu kimin borusunun öttüğünü(tabiri caizse) kimin orada patron olduğunu anlayacaklar (35:05)

Burada herkes Melik…İçim yaralanmış, ezilmiş  bunları söylemeyecektim ama ki eziyet böyle bir şey..

Düşünün Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl eziyet yaşıyor siz bir düşünün….

Buradaki asıl vurgu ise mü’minelere !!!

Kesinlikle ‘’bunlar bir buhtân (iftira) ve apaçık günah yüklenmişlerdir’’…

Buhtânla ilgili bir şeyler söyleyeceğim

Buhtân; iftiraya çok yakın bir ifade Kurân-ı Kerîmde boşanmak için eşlere bir mehir veriliyor ya …mehri vermemek için geri almak için kadına  iftirada bulunuyor..Ona iftira atarak diyor ona verdiğinizi geri mi alacaksınız  diyor…

(Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)


Nisâ Sûresi 20. Âyet

وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰیهُنَّ قِنْطَارًا فَلَا تَاْخُذُوا مِنْهُ شَيْپًا اَتَاْخُذُونَهُ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Ve in eradtumustibdâle zevcin mekâne zevcin, ve âteytum ihdâhunne kıntâren fe lâ te’huzû minhu şey’â(şey’en). E te’huzûnehu buhtânen ve ismen mubînân

Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız?


Onu (verdiğinizi), iftira ederek ve apaçık günah işleyerek mi alacaksınız?

Bir Âyette ; kim bir hata işler bir günah kazanırsa onu bir  suçsuzun üstüne atarsa buhtân etmiş olur apaçık bir günah işlemiş olur… diyor…

Bknz. Aşağıdaki Âyet 


Nisâ Sûresi 112. Âyet

وَمَنْ يَكْسِبْ خَطٖيپَةً اَوْ اِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهٖ بَرٖیًٔا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا

Ve men yeksib hatîeten ev ismen summe yermi bihî berîen fe kadihtemele buhtânen ve ismen mubînân

Ve kim hata yaparak veya bir suç işleyerek günah kazanır sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, o taktirde o, iftirayı ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.


Kim bir kusur işler günah kazanırda onun suçsuz bir kişinin üzerine atarsa..diyor

Yani aslında şunu demek istiyor… iftira ettiği şey aslında kendisi …yani bu şu anlama geliyor..

Birde yansıtma deniyor Psikolloji de…Birisinde bir suçluluk  var.. Suçluluk isnat ediyor başkasına..

Şöyle şöyle diyor.. Aslında derinine baktığında…Kendisinin içlerinde olan birşey o…bu Âyet onu açıklıyor…

Kimde bir şey var ise o diyor onu diyor iftira olarak atar diyor..halbuki kendisi yani birisi bu ne iffetsiz diyorsa.. öyle olmadığı halde bilin ki  o kişide bir şeyler var yani…Ne kadar dedikoduyu sever diyordedikodu yapmaya meyilli bir insan..

Bu  Âyetin  derinliklerinde de o var..

Başka bir Âyette de ;

Yine küfürlere Meryem’e karşı buhtân söylemeleri dir..diyor..

(Bknz. )


Nisâ Sûresi 156. Âyet

وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظٖيمًا

Ve bi kufrihim ve kavlihim alâ meryeme buhtânen azîmân

Ve onların inkârları ve Meryem’e olan sözleri “çok büyük iftira”dır


Hazreti Meryem (r.a)  nasıl buhtân ettiklerini biliyorsunuz ..çok büyük  gibi iftira ettiler ona buhtân diyor

Birde burada geçiyor buhtân kelimesi…

Buhtân yapmadıkları halde bir iftira ve diyor ve ismen diyor açık bir günah…

Bakın günah ,  buhtân  yanında daha masum bir ifade (38:17)

Günah yapmıştır içki içmiştir bir şey yapmıştır tövbe eder kurtulur…

Ama buhtân ‘’Bela’’…

Çünkü buhtânla eziyet ediyorsun..

Eziyet kalbe giriyor…

O kişinin ondan hakkının helal etmesi, ondan razı olması çok zor…

Çünkü ALLAH diyor ki ben her türlü şeyi ‘’şirk’’ hariç affederim diyor …Ama kul hakkıyla gelmeyin diyor ya …Aslında bilerek yada bilmeyerek gıyabında hatta işte burada özellikle  gıyabında bir buhtân var

Bunun temizlenmesi çok zor

Bunun”‘ Telafisi”’ çok zor

Günahın ism denilen günah var …

  • Zenb
  • ism
  • günah denilen kelimeler var .. bunların telafisi olabilir

Ama ”buhtân”’ bela

Aman ha ‘’zan’’dan  kaçınalım..

Hucurât Sûresinde diyor ya ;

(Bknz Aşağıdaki Âyet)


Hucurât Sûresi 12.Âyet

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثٖيرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَحٖيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenuctenibû kesîram minez zann, inne bağdaz zanni ismuv ve lâ tecessesû ve lâ yağteb bağdukum bağdâ, eyuhıbbu ehadukum ey yeé’kule lahme ehîhi meyten fekerihtumûh, vettegullâh, innallâhe tevvâbur rahîm.

Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.


Buhtâna götüren aslında ‘’zan’’..

Kasıtlı olarak yapmıyorsan yine bir  nebze…ama bir de kasıtlı yapıyorsan o işte  ‘’bela’’..  Belanın karesi… ‘’Zan’’ üstüne yaparsan o buhtâna giderse yine ‘’bela’’.

O yüzden Çok dikkatli olunması lazım

Diğer ayette geçiyoruz..


Ahzâb Sûresi 59. Âyet

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا

Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.


  • Yâ eyyuhen nebîyyu ;Ey Peygamber diyor burada Peygamber(sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimize bir hitap var ..

Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (mü’min kadınlara) söyle(Arapçasını okumuyorum zaman kısıtlı)

Önce zevcelere sonra kızları sonra mü’min kadınlara söyle (Burasını Arapça okuyorum)

  • yudnîne ; örtsünler , aşağı indirsinler, sıkı sıkı sarsınlar anlamında bir kelime
  • aleyhinne; üzerlerine
  • min celâbîbihinne…. cilbab(Islâmî kadın elbisesi )larına bu.. Cilbablarını üzerlerine sıkı sıkı örtsünler..

Zâlike; işte bu durum…Ednâ ;daha uygunudur ,daha münasiptir..

en yu’refne; bilinmelerine… fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne);eziyet edilmeyip te öyle bilinmelerine daha uygunudur…

Yani onların tanınıp eziyet edilmemelerine en uygundur..ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

Bu ,başlı başına bir tesettür Âyeti değildir..

ALLAH -U TEALA  Tesettür ilgili Âyetleri özellikle Nûr Sûresi 31 -32- 33 bahsetmişti…

(Bknz Aşağıdaki Ayet (ler))


Nûr Sûresi 31. Âyet

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinne, ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûne
 
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. 

Nûr Sûresi 32. Âyet

وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِحٖينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَائِكُمْ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ

Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ve sizden eşi olmayan erkekleri ve kölelerinizden salih olanları ve eşi olmayan kadınlarınızı nikâhlayınız (evlendiriniz). Eğer onlar fakir iseler Allah onları fazlından gani (zengin) kılar. Ve Allah, Vâsi’dir (ihsanı, ni’meti çok olandır), Alîm’dir (en iyi bilendir).


Nûr Sûresi 33. Âyet

وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذٖينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَالَّذٖينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ فٖيهِمْ خَيْرًا وَاٰتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللّٰهِ الَّذٖى اٰتٰیكُمْ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

Ve lâ tetemennev mâ faddalallâhu bihî bağdakum alâ bağd, lirricâli nasîbum mimmektesebû ve linnisâi nasîbum mimmektesebn, ves’elullâhe min fadlih, innallâhe kâne bikulli şey’in alîmâ.

Allah’ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.


Burada (Ahzâb Sûresinde )tek Âyette geçmiş..

Neden diye düşündüm!!!!

Eziyet bahsi geçiyor ya…

Kadınların en fazla eziyete dûçâr(Uğramış, yakalanmış, tutulmuş,müptela) olabilecekleri konu bu ‘’Tesettür’’ konusu…

O yüzden parantez gibi bir Âyetle bu burada ifade edilmiş..(41:03)

Yoksa Nûr Sûresi baktığınızda 30lu Âyetlerine bir baktığınızda peşine sıra çok bir çok Âyet var..

Yani konu bütünlüğü olarak orada açıklanmış.. Ama burada bir Âyetle açıklanmış..

Daha sonra Nûr Sûresi Âyetleri açıklarız ama….

Bir şey açıklamak istiyorum…

5-6 dakika sürecek.. Bu bana hep soruluyor… Günümüzde de güncel bir konu baş örtüsüyle ilgili..Konu gündem.. Hep sorular oluyor..

Ben farklı bir mantıkla açıklayacağım…


ALLAH U TEALA erkek ve kadını yaratıyor..

Onlara farklı özellikler veriyor…Bakın ‘’Eşit ‘’değildir… demiyorum …

Farklılıkla yaratıyor onları

  • Erkeğe verdiğini kadına vermiyor …
  • Kadına da verdiğini erkeğe vermiyor…

Önce bir fıtratı farklılık var…Yani yaradılış  farklılığı …

Yaradılış şekli farklı ise, bu muhakkak ki amel boyutunda davranış boyutunda da bir farklılığa götürecektir..

Bu bunun ‘’Doğal’’ sonucudur …

Şimdi kadına ‘’Endam’’ yüklüyor… kadına ‘’cazibe’’yüklüyor …

Bu ‘’Cazibe’’ yüklemesini sebebi biraz parantez içinde açıklayayım bununla anlam kazanıyor…

‘’Hani Adem ve Havva cennette beraber yaratılıyor ya…

Orada diyor ki sizi tek bir nefisten yarattım diyor…

Tek bir nefsin kaynağını daha evvel konuşmuştuk…

Bu kaynaktan kadına daha fazla ‘’duygusal’’ boyutta bir şey veriliyor..

O da ‘’Endam’’ denilen ‘’Cazibe’’ denilen bir şey..

Yani ALLAH kendi güzelliğininden kendi ‘Cemâl’inden kadına erkekten 2 kat daha fazlasını veriyor…

Biyolojik bir ifade var..

Genler konusunda …

Kadında XX(Kromozon) genleri var..Erkekte XY(Kromozon) geni var…(Bunlar cinsiyet genleri)

(X)geninden kadına 2 katı verilmiş… Erkeğe de 1 katı verilmiş.. Sadece 1 (X) var..

Bir de kadında olmayan (Y) geni var o ayrı…

Bu (X) e  eğer ‘’Cazibe’’ dersek…’’Sırrani boyutta ‘’Cazibe’’ dir.. ALLAH ‘ın güzelliği bir güzeldir.. Kadına 2(X) verilmiş.. (x²) aslında bu.. Erkeğe de 1 (X) verilmiş..(43:34)

Erkekte ‘’Endam’’  yok değil.. var..  Ama kadının ki çok fazla… şimdi bunun bir tecellisi olacak..şimdi bunun yansıması olacak..

Birincisi ‘’duygusal yansıma’’

Bu (X) nefsani özelliklerin kadında daha fazla olmasının sonucunu doğuruyor

Bu da daha duygusal anlamda  kadın daha ‘’ duygusaldır ’’anlamına geliyor…

  • Çünkü nefis bilinçaltının alanıdır...Bilinçaltı da duygusal alandır..

Niçin kadın da böyle.. nefisle ilgili bir olaydır .. Buna ayrı yeten gireriz..

Bunun başka bir yansıması da kadın ‘’Cazip’’ hale geliyor dedik ya ‘’Cemâli’’ sıfatlardan ötürü..

Erkekte ise bu az…Bunun doğal sonucu şu…Bir erkek kadına baktığında haz alıyor … neden ALLAH -i cazibe ve güzellik bir endam var Ama kadın erkeğe baktığında o kadarda fazla değil

Yok denilecek seviyede…İspatı ne ?! erkeğe tesettür sınırlarını bir düşünsenize…!!!

Biz göbeğimizle dizkapağımıza arasında  giyindiğimiz takdirde namaz bile kılabiliyoruz…

Hacca, ümreye gidenler ihramda görmüşlerdir..

İhramı atıyorsun yine de namaz kılabiliyorsun.. edebi olmasa da şerri böyle…

Kadının Tesettürünü düşünün..!!Kendiliğinden gözüken hariç.. el ayak yüzü hariç bütün vücut…

Şimdi ALLAH-U TEALA  eziyet mi ediyor?!!!

Hayır insanlar ona eziyet ediyor..

ALLAH U TEALA fıtratı bildiği için bunu öngörüyor…

Çünkü haset denen bir şey var onu açıklayayım…

Münir DERMAN Hoca diyorki;

‘’Nazar’’ diyor… nefsin haset bakışıdır..

Nazar, nefsin haset bakşıdır…

Demek ki nefsin  bir bakış türü var..buna haset deniliyor..

  • Haset ne?!Bir şeyden razı olmamak….onda var  niye bende yok demek.. Ya da benim olsun demek..

Şimdi ‘’nefis’’kontrol edilmesi gereken bir şey…. edilmediği taktirde sonuçları olan bir şey…sen kendi nefsini kontrol etmediğin takdir de ne oluyormuş… herşey benim olsun diyor..

Şimdi zaten ALLAH’ ın ‘’Cazibe’’ yüklediği bir kadına baktığında ne oluyor?!!

Haset devreye girince benim olsun oluyor..

Yani ‘’edinme talebi’’ oluyor…

Anlıyor musunuz şimdi ‘’Tesettür’’ ne oluyor…

Tesettürde yüz hariçtir… yüz ,ALLAH ‘ın ‘’Cemâl’’ini  temsil eder ve örtülemez… yasaktır .o yüzden peçeye  itiraz edilmiştir…

Yüz hariç, el hariç  ,ayak hariç ,bütün vücudun kapatılması  ALLAH -U TEALA  tarafından istenmesinin nedeni budur:

Kadının erkeğe cazip hale gelmemesi…. ama bakın bu kötü bir şey değil…Neden!! gizli gizli bir şey var sır  gibi kadında…

İşte o ne ALLAH ‘ın Cemâlullah tecellisi …

Yani aslında biz kadına bakarken içindeki güzelliği görüyoruz aslında….

Kılcal damar şeklinde belki ama… ana damar oraya gidiyor

Hani cenneti açıklarken demiştik ya orada neler var neler …

En büyük müşahede orada, en büyük haz… ALLAH ‘ın Cemâlini seyretmek..

İşte onun ‘’nüve’’ leri ,dünyada, kadında yüksek derecede tecelli etmiş..

Aslında biyolojik olarak fizyolojik olarak baktığında  et kemik !…

Et kemik nasıl ne kadar cazip hale gelebiliyor ; insanlar yoldan çıkıyor …cinayetler işleniyor ..bilmem neler oluyor.. et kemik … fizyolojik olarak bakıyoruz bir kaç gram yağ …birkaç gram et.. nedir bu ‘’Cazibe’’???

Ben yıllardır cevabını bulamadım..biliyormusunuz? Yıllarca…

Ne cazip geliyor ne cazip geliyor?… meğerse ALLAH -U TEALA nın ona olan ikramı  imiş…

ama diyor ki: şeriat var!…(47:44)

Sen kendinin Helal olanın dışında ,kendine mâlik olanın dışında bakamazsın…

He bu güzellikten mahrum mu kalacağız? hayır…İnsana ALLAH -U TEALA  ikram ediyor ama mahreminle

Mu’minûn Sûresinde diyor ki; onlar diyor kınanmazlar..ellerinin altında ki olanlarla..diyor.. ama bundan fazlasını isteyenler ..onlar  aşırıya gidenlerdir …

Bknz. Aşağıdaki Âyet 


Mu’minûn Sûresi 5. Âyet

وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

Vellezîne hum li furûcihim hâfizûne

Ve onlar, iffetlerini (ırzlarını) koruyanlardır.


Mu’minûn Sûresi 6. Âyet

اِلَّا عَلٰى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَ

 İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn.Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.

Mu’minûn Sûresi 7. Âyet

فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَاءَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Femenibteğâ verâe zâlike feulâike humul âdûn.

Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.


Her türlü ikramı veriyor sana .. var mı varbundan fazlasını istiyorsan sen haddi aşanlardan oluyorsun..

İşte bu âyette(Ahzâb Sûresi 59. Âyet )geçen kadınların incinmeleri için dediğinde aslında ALLAH -U TEALA kimi korumuş oluyor mümin kadınları korumuş oluyor..

Neden eziyetten.. Çünkü ALLAH-U TEALA murad ettiği  ‘’Tesettür’’ uygun giymediği takdirde ..Erkek için ,nefsi olan ,haset bakışı olan erkek için, sen bir hedefsin..

Doğru mu?

ALLAH da bunu emrederek kadını ‘’o ‘’ bakışlardan aslında koruyor..Eğer Kadınlar bunu layıkıyla idrak etseler …Tesettüre çok farklı bakarlar..

Neden saç??Baş tesettürü deniliyor ki..aslında en büyük cazibe ‘’Saç’’ ta..

Tesettürlü bir kadın saçlarını açtığında çok ciddi bir cazibesi olurmuş.. Bu cazibeye kime?!!mahremine ya da ona karşı bir evlilik durumu söz konusu olmayanlar.. babasına kardeşlerine karşı.. öyle bir şey düşünmüyorum.;ona serbest.. düşünenler için Tesettür..

ALLAH ‘ın Âyetlerini bu şekilde anladığımızda daha yol gösterici oluyor..

Haftaya biraz daha gireriz bu konuya.. çünkü tesettür konusu burada. .küçük bir  anlatılacak kadar değil..

Ama en azından kadınlara eziyet vermeme açısından bu Âyeti ben anlamlı buldum.

Haftaya devam ederiz. İnşaallah.


ALLAH-U TEALA bizi önce ALLAH’a sonra Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne ‘’eziyet etme’’ düşüncesinde olmayanlardan etsin…

Kasıtlı düşüncemiz olmaz ..ama biraz daha dikkatli olanlardan eylesin..

ALLAH’ta bizi Âyetleri ile  yolumuza açsın.. temizlesin ..

İnşaallah.

SADAKALLAHULAZİM