ÂYET METİNLERİ
34-Sebe suresi 2. ayet
يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فٖيهَا وَهُوَ الرَّحٖيمُ الْغَفُورُ
Ya’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ yarucu fîhâ, ve huver rahîmul gafûr(gafûru).
Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni, oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.
1. | ya’lemu | : bilir |
2. | mâ yelicu | : giren şey |
3. | fî el ardı | : yerin içine, yere |
4. | ve mâ yahrucu | : ve çıkan şey |
5. | min-hâ | : ondan |
6. | ve mâ yenzilu | : ve inen şey |
7. | min es semâi | : semadan, gökten |
8. | ve mâ ya’rucu | : ve yükselen şey |
9. | fî-hâ | : oraya |
10. | ve huve | : ve o |
11. | er rahîmu | : rahîm (Rahîm esmâsıyla tecelli eden) |
12. | el gafûru | : gafûr (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren) |
34-Sebe suresi 3. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)
وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَا تَاْتٖينَا السَّاعَةُ قُلْ بَلٰى وَرَبّٖى لَتَاْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلَا فِى الْاَرْضِ وَلَا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَا اَكْبَرُ اِلَّا فٖى كِتَابٍ مُبٖينٍ
Ve kâlellezîne keferû lâ te’tînes sâah(sâatu), kul belâ ve rabbî le te’tiyennekum âlimil gayb(gaybi), lâ ya’zubu anhu miskâlu zerretin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve lâ asgaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).
Küfür edenler: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır).
1. | ve kâle | : ve dedi |
2. | ellezîne | : o kimseler, onlar |
3. | keferû | : kâfir oldular, inkâr ettiler |
4. | lâ te’tîne | : gelmez |
5. | es sâatu | : o saat (kıyâmet saati) |
6. | kul | : de |
7. | belâ | : hayır |
8. | ve rabbî | : ve Rabbim |
9. | le | : mutlaka |
10. | te’tiyenne-kum | : size gelecek (getirecek) |
11. | âlimi | : bilen |
12. | el gaybi | : gayb, görünmeyen |
13. | lâ ya’zubu | : gizli kalmaz, kalamaz |
14. | anhu | : ondan |
15. | miskâlu | : miskal, ağırlık, miktar |
16. | zerretin | : zerre, en küçük parça |
17. | fî es semâvâti | : semalarda |
18. | ve lâ | : ve yoktur |
19. | fî el ardı | : yeryüzünde |
20. | ve lâ | : ve yoktur |
21. | asgaru | : daha küçük |
22. | min zâlike | : bundan |
23. | ve lâ | : ve yoktur |
24. | ekberu | : daha büyük |
25. | illâ (lâ illâ) |
: hariç : (hariç değil) |
26. | fî kitâbin | : kitapta |
27. | mubînin | : apaçık |
SES KAYDININ METNİ:
Sebe Sûresi 2. Ders:
2.Ayetten itibaren
Eûzubillâhimineşşeytânirracîym. Bismillâhir rahmânir rahîm
Evet,arkadaşlar Sebe Sûresine geçmiştik geçen hafta..Kaldığımız yerden devam ediyoruz..
1 & 2. Ayetleri işlemiştik ama..
2.Ayet tam %100 olmamıştı,tamamı olmamıştı.Yine böyle bir baştan alarak bir devam edelim…
Eski sohbetlerde hep böyle bir kesiklik olmuş..Eski kayıtlara bir baktım,Bir konuya başlamışız bırakmışız.Hafif bir geriye alarak gidersek, konu bütünlüğünü de sağlamış oluruz diye düşünüyorum…
Sebe Sûresi Hamdla başlıyordu biliyorsunuz ..
34-Sebe suresi 1. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى الْاٰخِرَةِ وَهُوَ الْحَكٖيمُ الْخَبٖيرُ
Elhamdu lillâhillezî lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ardı ve lehul hamdu fil âhırah, ve huvel hakîmul habîr.
Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah’a mahsustur. Ahirette de hamd O’na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.
Bir yerde okudum Hamd ile başlayan Kur’ân-ı Kerîm’ de 5 Sûre varmış..(Fâtiha;En’am;Kehf;Sebe;Fâtır)
33-Ahzab suresi 72. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)
اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli feebeyne ey yahmilnehâ ve eşfagne minhâ ve hamelehel insan, innehû kâne zalûmen cehûlâ.
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
Emanet i bizim bilinçsiz olarak bildiğimiz Semaya,Arza.. hani bunları anlayabiliyoruz..ama Dağlara teklif ediyordu..
Yani bilinci olmadığı bir mahlukata bir hitap vardı..
Kasas Suresi 70. Ayet
وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَى وَالْآخِرَةِ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Ve huvallâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul hamdu fîl ûlâ vel âhırati ve lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).
Bu dünyadaki Hamdı biliyoruz..Ama yapamıyoruz..
Ama gördüğümüz şahit olduğumuz şeylerle Hamd.
Ama ahiretteki Hamddan bahsediyordu Sebe Suresi..
- Yani hem bu dünyada bize haber verilenlerle..
Nasıl haber alıyoruz:
Kitaplarda ALLAH ın kitaplarında verilenlerle..Bir de Peygamberlerin verdikleriyle..
Anladığımız kadarıyla Âhirette gelecek başımıza gelen olacak olaylara Hamd etmeyi öğreniyoruz..
- Bir de bu Ayetteki açıklamısıyla da 2. Sûra üfürüldü..
Âhiret yaşamı başladı.. Aslında kişinin kıyametiyle beraber başlıyordu..
Hani özellikle 2. Sûr diyim ..Ondan sonra Karşılaşılan olaylarda da ALLAH a Hamd edecek insanlar..
Aman Ya Rabbi bu nasıl bir sistemmiş..diyeceklermiş..
Bakın Sebe Sûresi ilk Ayette;
“Elhamdu lillâhillezî lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ard” derken.
Orada Yerde ve gökte ne varsa hepsi onundur..diyor..
Yer ve gök onundur demiyor..Elbette de Yer ve gök onun..
Ama orada Olan şeyler diyor ..
Arapçada mâ diyor..orada ..
Elhamdu lillâhillezî lehû mâ– fis semâvât
mâ “şeyler” anlamına geliyor..
Yani semada ve yerde olan unsurlarla beraber bir olay olacakmış demek ki.. Orada ki yerin ve göğün unsuru olan herşey ve Âhirettede Hamd onundur derken ve O hâbirdir ve hakimdir derken işte bu geçen derste işlediğimiz bizim bu dünyada yaşarken başımıza gelen her şey yaşadığımız her süreç bunu bırakın derinlerimizde olan nefslerimizde olan herşeyin en ince detaylarına kadar bir gün bir şekilde karşımıza çıkacağını bizde bu sistem karşısında Aman Ya Rabbi nasıl bir sistemmiş .. Sana Hamd olsun dedirteceğimiz şekilde şahit olacağımız olaylar varmış demek ki…
Şimdi geçen hafta hatırlıyorsunuz ….
Zilzal Sûresinde; biz yere vahy ettiğimiz için diyor o içindekileri dışarıya attığı vakit diyor..
99-Zilzal suresi 1-5. ayet
1-اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَا
İzâ zulziletil ardu zilzâlehâ.
2-وَاَخْرَجَتِ الْاَرْضُ اَثْقَالَهَا
Ve ahracetil ardu esgâlehâ.
3-وَقَالَ الْاِنْسَانُ مَا لَهَا
Ve gâlel insânu mâ lehâ.
4-يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَا
Yevmeizin tuhaddisu ahbârahâ
5-بِاَنَّ رَبَّكَ اَوْحٰى لَهَا
Bienne rabbeke evhâ lehâ.
1-5.Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan «Ne oluyor buna!» dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona vahy etmesiyle bütün haberlerini anlatır.
Haberlerini verdiği zaman diyor..
Vahy ettik diyor… 06:46
Simdi işte bu vahy; mâ ya giriyor..
Yerde ve Gökte olan şey var ya…Vahy ediyor… işte o şeyler haber veriyor..
Aynı zamanda mesela duvar,aynı zamanda masa,aynı zamanda ağaç,yani bizim cansız olarak kabul ettiğimiz, Yerde ve göğün içinde bulunan her türlü unsurda aslında bir “Kayıt cihazı”
Yasin Sûresinde var..
Onların elleri konuşacak diyor..ayakları şahit edecek..diyor..
Bknz.Aşağıdaki Ayetler;
36-Yasin suresi 65. ayet (Genel: 36 – İniş: 41 – Alfbetik: 76)
اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا اَيْدٖيهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn.
O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.
Yani Bizim kendimize ait olarak gördüğümüz “Biz” olarak gördüğümüz kabul ettiğimiz şeyler bile Âhirette artık “Biz”im mülkiyetimizden çıkıp ne var sa onundur diyor ya;
Artık Onun olana artık ona şahitlik eden bir unsur olacak..
Ya bu benim elim; ya diyecek ki bu şöyle yaptı böyle yaptı..sanki ben değil..
Neden ?Artık o ALLAH ın unsuru yerde ve gökte ne varsa ALLAH ın ya..
O şekilde bir kayıt olacak..
Ama bu kayıt bizim zannettiğimiz gibi çok basit bir kayıt olmayacak..07:56
Çeşitli boyutlarda ve bizim şok olacağımız şekilde olacak..
- Yağlemu ;ALLAH bilir..
- mâ yelicu ;gireni
- fil ardı ;arza gireni bilir
- ve mâ yahrucu minhâ ;ve ondan çıkanıda
35-Fatır suresi 10. ayet (Genel: 35 – İniş: 43 – Alfbetik: 76)
مَنْ كَانَ يُرٖيدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَمٖيعًا اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذٖينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّپَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ وَمَكْرُ اُولٰئِكَ هُوَ يَبُورُ
Fasil |
DUA BÖLÜMÜ | |
Konu | : | Namaz Duaları |
Ravi | : | Enes |
Hadis | : | Resulullah (sav) namaz kılarken nefes nefese bir adam geldi ve: “Allahu ekber, Elhamdülillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah`adır!)” dedi. Resulullah (sav) namazı bitirince: “Şu kelimeleri hanginiz söyledi??” diye sordu. Cemaat bir müddet sessiz kaldı, Resulullah (sav): “(Kimsöyledi?yse çekinmesin, benim desin), Zira fena bir şey söylemiş değil” dedi. Bunun üzerine adam: “Ben, ey Allah`ın Resulü!” dedi. Resulullah (sav) da: “Ben on iki melek gördüm. Her biri, bu kelimeleri (Allah`ın huzuruna) kendisi yükseltmek için koşuşmuşlardı.” |
HadisNo | : | 1797-Müslim, Mesâcid 149, (600); Ebû Dâvud, Salât 121, (763): Nesâî, İftitâh 19, (2,132,133). |
70-Mearic suresi 4. ayet (Genel: 70 – İniş: 79 – Alfbetik: 76)
تَعْرُجُ الْمَلٰئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ فٖى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسٖينَ اَلْفَ سَنَةٍ
Tağrucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mıgdâruhû hamsîne elfe seneh.
Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.
Bu tür Güzel sözler oraya o şekilde yükseliyor..
Çünkü bir ara konuşuruz..
ALLAH ın El Kuddüs Esması var..
O alan müthiş bir alan… yani o alanda mesela çok önemli bir şahsın yanında makamına gittiğimizde duruşumuza , düğmenin iliklenmesine, ses tonunuza ifadelerinize ne kadar dikkat edersiniz değil mi?
İşte El Küddüsün alanıda o şekilde işte orayada her söz yükselemiyor..
Ona Ancak güzel sözler yükseliyor..
Salih Âmelide o güzel sözler yükseltiyor..
Yani yapılan işleride..
Burada farklı bir şeye değiniceğim..
Bir şey Dikkatimi çekti..
Ayetin sonunda diyor ki..
ve huver rahîmul ğafûr
Kur’âna aşinalar bilir ki genellikle
ğafûrul rahîm olarak geçer…
Yani ğafûr baştadır.. rahîm sondadır..
Dikkatimi çekti..araştırdım..baktım..
%100 emin değilim ama %99 eminim..
1 tek burada geçiyor bu ifade..
Neden diye çok düşündüm…
Biliyorsunuz Esmaların 2 li tertipleri var..
Daha ebvvel ğafûrul rahîm-ALLAH ın ğafûrluğunun yani örtücülüğünün mağfiret ediciliğin ancak rahîm esmasının tecelli edeceğiyle kimselere olduğu ilgili bir görüşümüz vardı..
Bakara Sûresinde Âdemin tövbesini kabul ederkende o ifadeyle söylüyordu…
Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler)
2-Bakara suresi 37. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)
فَتَلَقَّى اٰدَمُ مِنْ رَبِّهٖ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ
Feteleggâ âdemu mir rabbihî kelimâtin fetâbe aleyh, innehû huvet tevvâbur rahîm.
Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.
innehû huve et-tevvâbu’r-rahîm.-olarak..
Bakın burada” Er-rahîm” sonda yer alıyor..
Neden diye düşündüm..???
Açıkcası istediğim tam anlamda bulamadım..
Muhiddin Arabi’ye mâl edilen bir tefsir var…Tefsiri Kebir..
Orada benzer ifadeler vardı..O çok yardımcı oldu…
Bakın yere inen şey ,sonra yerden çıkan şey …
Bak bir inme var ,bir çıkma var…
Ne diyor Semadan inen şey ,sonra ne diyor Semaya çıkan şey..
Yani önce inmeden bahsediliyor…Sonra bir çıkmadan…
Oradan tekrar bir inmeden sonra tekrar bir çıkmadan …
Şimdi bu tertipte düşündüğümüzde ;
Er Rahîm , İnen Şeyler için
Er Gafûr da çıkan şeyler için olabilir..18:33
Ne anlama geliyor..
ALLAH ın Semadan indirdiği şeyler demek ki..ALLAH ın Rahmetiyle Rahîm sıfatıyla indirdiği şeyler..
Melekler inmiyor mu?
Demi gökten Mesela Kadir Gecesinde okuduğum Sûre var diymi..
Kadir gecesini anlatan Kadir Sûresi..
97-Kadir suresi 4. ayet (Genel: 97 – İniş: 25 – Alfbetik: 76)
تَنَزَّلُ الْمَلٰئِكَةُ وَالرُّوحُ فٖيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ اَمْرٍ
Tenezzelul melâiketu ver rûhu fîhâ biizni rabbihim, min kulli emr.
O gece melekler ve Rûh Rablerinin emriyle her bir iş için veya her bir kişi için inerler de inerler
Tenezzelul melâiketu ver rûhu.. diyor..
İnerde iner… Bu bir İnmeye bu örnek olabilir..
İşte O yüzden inme Rahîm olarak olmuş..
Ama birde yerden çıkanlar var..
Bizden Sadır olanlar var…
İşte Eğer Rahîmde inerse bizden çıkanların hepside çok temiz şeyler değil..Diymi ? Arkadaşlar..
Her ne kadar ALLAH a güzel kulluk etme gayretinde olsakta çok şey Sudur ediyor bizden..
İşte ALLAH ta o yukarı çıkan şeylere eğer Rahîm Esmasının Tecelli olacak işlere mazhar olursak o şeylere olursak bu gayrette işler yapmaya gayretli olursak bununda ALLAH ın mağfiretiyle örtücülüğüyle YUKARI çıkacağının bir ifadesi olacağını düşündüm..
ALLAH U ALEM.
(………….)(Konuya Ahiret sahnesiyle ilgili olduğuyla ilgili bir katkı yapılıyor…)
Aşağılarda göreceğiz…
4. Ayet sonunda ilginç bir ifade var…
Ama Arkadaşlar bilin ki Er Rahîm Er Gafûre Er Afuvv inanılmaz derecede ihtiyacımız var bizim..
Yani gafûrul rahîm diyoruz tevvâbur rahîm. diyoruz ama arkadaşlar bu beni tesirinde bıraktı..
Âdem kıssası “Emanet olayı”..Olaylara daha farklı bir gözle bakıyorum..
Artık mesela bir yerde tövbe geçtiyse daha farklı..
Gafûr geçtiyse farklı …
Afuvv geçtiyse farklı …
İşte Hesap günü dendiğinde daha farklı şeyler bende çağırışıyor..
Hani özeten şey yapıyım…20:51
Şeytan bir hata yapıyor.. Âdem bir hata yapıyor..
“İN” emri var..
Ama Tövbe ediyor..
Hz.Âdem(a.s.) tövbe ediyor..
Tamam Tövben kabul edildi deniliyor..Ve tekrar..”İN” deniliyor..
Yani Normalde girmesi lazım ..değil..
Demek ki bir şey beklenmek üzere…
Aşağı indiriliyor…
AF ancak o sürecin sonunda gerçekleşecek…
Yani neyi sağlıyor,Âdemin tövbesi geri dönülebilirliği sağlıyor..
Ama yinede AF edilmemiz lazım…
Af ne demek arakadaşlar biliyor musunuz..???!!
Af sanki hiç işlenilmemiş gibi değerlendirilen demek..21:46
Siliniyor…
Mağfiret üzeri örtülüyor..
Ama AF tamamen iptal..
Kayıttan siliniyor yani..
Tamam yapmamış gibi değerlendiriyorum..
Bakın kavramlar birbirine karışıyor diymi..
Tövbe ,mağfiret birbirlerine karışıyordu..
Bakın,Şuan çok daha net..
Yani Tövbe ettiğimizde iş bitiyormuş gibiydi..
Tamam Tövbe ediyoruz ama ..
Bir şüreçtede takip ediliyoruz..
Nasuh (nasihat kökünden türemedir. Günahtan kalbi bir karartı bırakmayacak şekilde temizleme, hem de günahın kalpte açtığı yarayı tedavi etme, iman ve amelde meydana getirdiği açığı kapama demektir. )Tövbesi edersen mazhar olacak o geçerli oluyor…
(………..)(Âdemin tövbesini kabuluyla ilgili soru geliyor)
Süreç devam ediyor..Âdem için…
Ama hepimiz Âdemiz..
Onun süreci o yine kendinden mesuldu ..
O vefatiyle beraber kendi sürecini tamamladı..
Peygamberlik görevini ve kulluk bazında söylüyorum..
Ama biz hala o süreci yaşıyoruz..
Niye buradayız ne yaşanacak..?!?!
Dünya işte senin acaba geriye dönebilecek , geri dönüş anlatabiliyorum ?!!!
2 Seçenek var..
- AF edilip Cennette geri dönüşe gideceksiniz..
- Ya da bunu haketmeyeceksiniz,ALLAH ın azabıyla beraber Cehennemde ebedi olarak kalacaksınız..
2 tane yol var..
Bu anlamda kelimeler çok manidar geliyor..
3. Ayette geçelim…
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
Bismillâhir rahmânir rahîm.
34-Sebe suresi 3. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)
وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَا تَاْتٖينَا السَّاعَةُ قُلْ بَلٰى وَرَبّٖى لَتَاْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلَا فِى الْاَرْضِ وَلَا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَا اَكْبَرُ اِلَّا فٖى كِتَابٍ مُبٖينٍ
Ve gâlellezîne keferû lâ teé’tînes sâah, gul belâ ve rabbî leteé’tiyennekum âlimil ğayb, lâ yağzubu anhu misgâlu zerratin fis semâvâti ve lâ fil ardı ve lâ asğaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbim mubîn.
Küfür edenler: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır).
- Ve gâlellezîne keferû-Kafirler dedi
Ne dedi?
- lâ teé’tînes sâah-Bize saat gelmeyecek,gelmez dediler
- gul;deki
ALLAH U TEALA diyor ki;
- Belâ;Bilakis
- ve rabbî- Rabbime yemin olsun ki
- leteé’tiyennekum-süphesiz ki muhakkak ki o size gelecektir..
- âlimil ğayb-Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki
Muhakkak o size gelecektir..
Burayı açıklayalım..
Şimdi Kafir olanlar demişki;
Bak burada yine “saat” ten bahsediyor..
Ahzab Suresi 63.Ayet Saat denilen kıyamet bize gelmez diyorlar..
Bunu o zaman açıklamıştık, hatırlarsanız..
(AHZAB SURESI 63/ 26.DERS)
Aklı olan belirli ilmi olan herkeş herşeyin bir gün sonunun geleceğini biliyor..
Yani şuanki bilimde ne var ?
Bir gün göktaşı çarpacak..
Şuan küresel ısınma var ..
Küresel ısınmanın sonucunda kutuplarda buzlar eriyecek ve yaşam altust olacak..Buzul Çağı gelecek..
Değişik senaryolar var..
Bu değişik senaryolarda sistemin son bulacağını herkes biliyor..
76-İnsan suresi 1. ayet (Genel: 76 – İniş: 98 – Alfbetik: 76)
هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ حٖينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْپًا مَذْكُورًا
Hel etâ alel insâni hînum mined dehri lem yekun şey’em mezkûrâ.
İnsanın üzerinden, dehrden bir zaman geçmiştir ki o, henüz anılmaya değer bir şey bile değildi.
45 – Casiye suresi 24. ayet (Genel: 45 – İniş: 65 – Alfbetik: 15)
وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ
Ve gâlû mâ hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illed dehr, ve mâ lehum bizâlike min ılm, in hum illâ yezunnûn.
Hem dediler ki o hayat sırf bizim Dünya hayatımızdan ıbarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir helâk eder, halbuki buna dâir bir ılimleri yoktur, onlar sâde zannederler
Zamanın asıl anlamı
45 – Casiye suresi 24. ayet (Genel: 45 – İniş: 65 – Alfbetik: 15)
وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ
Ve gâlû mâ hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illed dehr, ve mâ lehum bizâlike min ılm, in hum illâ yezunnûn.
Hem dediler ki o hayat sırf bizim Dünya hayatımızdan ibarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir helâk eder, halbuki buna dâir bir ılimleri yoktur, onlar sâde zannederler
Yani şu anlama geliyor;
Başka bir Hadis-i Kutsi var..
Orada diyor ki;
Fasil | : | LANETLEME VE SÖVME BÖLÜMÜ |
Konu | : | Lanetleme Ve Sövme Hakkında |
Ravi | : | Ebu Hureyre |
Hadis | : | Resulullah (sav) buyurdular ki:”Allah Teala hazretleri şöyle dedi:”Ademoğlu, dehre söverek beni üzüyor.Halbuki ben dehrim. Emir benim elimde.Gece ve gündüzü ben çeviririm.” |
HadisNo | : | 5350 |
Şeye sövmeyin diyor..Dehre sövmeyin..
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Dehre sövmeyin diyor..
Hadis-i Kutsi de Adem oğlu Dehre söverek beni ezalandırır.
Hani ALLAH a eziyet konusu geçmişti ya..!!!
Hatırlıyormusunuz?
Burada ALLAH a hakkı olmadığı gibi çocuk isnat ettiği gibi Meleklerin O nun kızları gibi demek gibi şeyler var..
Bu da o bab tan bir şey..
Dahre söverek..Zamana söverek şey yaparmış..
Yani vay şu zamanın haline işte kahpe felek falan gibi şeyler var ya ona söverek..Beni ezalandırır diyor..
Halbuki ben Dehrim…
Bütün işleri ben müdebbir ederim..Yani idare ederim çeviririm..
Şimdi burada ne kast ediliyor aslında şu var..
45 – Casiye suresi 24. ayet (Genel: 45 – İniş: 65 – Alfbetik: 15)
وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ
Ve gâlû mâ hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illed dehr, ve mâ lehum bizâlike min ılm, in hum illâ yezunnûn.
Hem dediler ki o hayat sırf bizim Dünya hayatımızdan ibarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir helâk eder, halbuki buna dâir bir ılimleri yoktur, onlar sâde zannederler.
Dünya Hayatımızdan başka hayat yoktur..Yani Âhireti red ediyorlar..
Ve diyorlar ki yaşarız ve ölürüz bizi ancak zaman yok eder..
mâ yuhlikunâ illed dehr;bizi helak eden dehirdir diyor..
Yani ALLAH yok..
ALLAH yerine Zaman diyorlar…
(………………………)
Olayları biz her zaman müdebbir olanın fail olanın ALLAH olduğunu bilmek zorundayız..
Ayete göre;Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur derken neyi red ediyorlar?
Ahireti red ediyorlar..
Ahiretin başlangıcı ne? Kıyamet
Biz öleceğiz ama ALLAH bunu yapmayacak kendiliğinden olacak işler…
İşte buna ne diyor?
ALLAH U TEALA Küfredenler diyor..
ellezîne keferû;Bakın burada Kafir demiyor..
ellezîne keferû;Küfür edenler…
Bakın ellezîne keferûde ne var biliyormusunuz?
Fiiliyata vurgu var..
Bir şeye Kafir damgası basmak kolay değil..Ama Yaptıkları söyledikleri var ya Davranışları küfür olabilir..
ALLAH kıyameti senin başına getirecek..Sana gelecek…Sen öleceksin Küçük Kıyametinide ALLAH öldürecek seni..
- Gul; kime diyor
- belâ -Bilakis olur mu öyle şey..
- ve rabbî – Rabbime yemin olsun ki-Burada Yemin var..
leteé’tiyennekum – Bu ifade Arapça bilenler bilir..
Ayet-i Kerime;
- lâ yağzubu-kaçmaz uzaklaşmaz
- anhu- ondan
- misgâlu zerratin -Zerre miktarında en küçük ölçüde olan bir şey kaçmaz ..
miskâl-Bir ölçü birimiymiş,ama çok küçük bir ölçü birimi tahmin ediyorum kuyumcuların kullandıkları bir ölçü birim ağırlık birimi..(Miskal :Eski bir ağırlık ölçüsü ve para birimi)tartıyla ilgili..
Zerre de; söyle ifade ediliyor; eve tozlu olur da pencerede bir ışık süzmesi olurda havada toz zerrecikleri oluşur ya işte onların her birine deniliyormuş..36:02
Yani tabi bugün mikroskop var..Tabi bugün elektron mikroskobu var…
Hatta virüsler gözleniyor..Hatta hatta atomların gözlenmesi gerçekleşti son bir kaç yüzyıl içerisinde…
Atomlar bile belirli bir elektron mikroskobu vasıtasıyla görünür hale geldi..
Önceki 100-200 yıl öncekilerin zerre anlayışıyla şuan bizim zerre anlayışımız değişti..
Biz şuanda artık mikro alemde o kadar derinlere gittik ki…
Atom altı parçacıkları boyutları ölçülmeye başladı..
Hatırlıyormuyuz ?
Atomla ilgili bir örnek vermiştik..
Bir Atomu; Futbol sahasının tribünleriyle beraber çevresi olarak değerlendirirsek santra noktasındaki bir pinpon büyüklüğündeki top onun çekirdeği kadarmış…
Bu çekirdeğin nötron proton var bunu biliyorsunuz…
Ve onun altında artık parçalandı ki;
O kadar küçük parçalara inildi ki;
İnanılmaz yani..
Yani şimdi zerre anlayışı değişti..
Ben ilkokuldayken ; Meydan Larouse vardı ..
Atomun tanımı söyleydi;
Atom bir cismin bölünemez olarak kabul edilen ve alaşalara gelebilecek en küçük parçası olarak kabul ediliyordu..
Bölünemezdi bak..
70 li yıllarda bu bilgi vardı ..Meydan Larouse de..
Şimdi bu İsviçredeki Sern Deneyi var ..Biliyorsunuz..
Kainatta görünme olasılığı o kadar az olan bir şeyi yakalamayı gayretine girildi..
Tanrı parçacığı falan deniliyor..(ayrıntılarını anlatmayayım)
Artık bizim zerre anlayışımız çok değişti..
İşte ALLAH U TEALA diyor ki;
misgâli zerre -miktarındaki bir şey de ondan (gözünden de kaçmaz) uzaklaşmak anlamında ..
Kaçmak Kelimesi de;El Azip denilen bir kelime var..Arapçada..
Ot toplamak amacıyla evinden uzaklaşan kimse anlamına geliyormuş..
Bir şeyin uzaklaşması..
ALLAH her yerde de her şeye muhit ya her yerde hazır , nazır..Hatta herşey ALLAH ta hazır ve nazır ya..
Bir şeyin uzaklaşması söz konusu değil..
Ama ALLAH ı yeterince iman etmemişler,onun takdir edememiş kimseler bir şeyi ondan uzaklaştırabileceği kanısı varmış demek ki..Dolayısıyla ALLAH U TEALA insanlar içinde kullanılan böyle bir ifadeyi kullanıyor..
Nasıl ki adam ot toplamak için evinden çıksa uzaklaşsa evinde olan bazı olaylara şahit değil ya..
Demek ki İnsanların kafalarında da ALLAH ı kanıdırırım,ALLAH tan gizlerim Haşa gibi..Belirli bir düşünce zihniyeti var..
Ama ALLAH ne diyor;
Misgâl zerre; miktarında birşey kaçmaz benden diyor..
İşte o yüzden 1. Ayet te geçen El Hakîmul Habîri Müslümanın çok iyi idrak etmesi gerekiyor..
Yani ALLAH hem zatıyla hemde Semavatta ve yerde olan bütün unsurlarıyla beraber..
Herşeyden her an Habîr…
Bu bizim tahmin ettiğimizden çok çok ince detaylı boyutlarıyla oluyor..
fis semâvâti ve lâ fil ardı
Ne Semada ne de diyor Arzda
Bırakın bizim bildiğimiz arzda ..Sema denilen ..Sema diyince atmosfer anlaşılıyor..Kuşlar, uçaklar ..Falan bir şey olduğu..Bunun üstünde bir ifade manevî semalarda olan bir şeylerde olanlar bile ALLAH tan uzak değildir…Kaçmaz anlamında..
ve lâ asğaru; asğar;küçük demek,Çok daha küçük ne var ise;
min zâlike ; bundan daha büyük ne var ise
İşte bu biraz evvel …
Yani şuan biz ,İnsanlık boyutunu orta kabul edersek ,Biraz evvel açıkladığımız mikro alem ..Bu tarafa Doğru sonsuz şekilde ilerliyor..denilebilecek şekilde ilerliyor..Bu taraftanda makro alem dediğimiz..Büyük aleme doğru ilerliyor..
Şimdi ona baktığında biz küçük kalıyoruz..
Dünyaya göre bizim büyüklüğümüz ne..
40000 km çevresi olan bir şey var…
Ay 300 000 km uzaklıkta..
Bize göre çok büyük olan yanılmıyorsam Dünyanın 100 milyon katı güneş…(Kayıtlara bakarız…)
Ek bilgi Aşağıdaki gibi;
(Samanyolu Gökadasında bilinen yaklaşık 200 milyar yıldızdan birisi olan Güneş’in kütlesi sıcak gazlardan oluşur ve çevresine ısı ve ışık şeklinde radyasyon yayar. Güneş’in çapı Dünya’nın çapının 109 katı (1.5 milyon km), hacmi 1,3 milyon katı ve kütlesinin 333.000 katı kadardır. Yoğunluğu ise Dünya’nın yoğunluğunun ¼’ü kadardır. Güneş kendi ekseni etrafında saatte 70.000 km hızla döner ve bir tam turunu yaklaşık 25 günde tamamlar. Güneşin yüzey sıcaklığı 5500 °C ve çekirdeğinin sıcaklığıysa 15,6 milyon °C’dir. Güneş’ten çıkan enerjinin 2,2 milyarda 1’i yeryüzüne ulaşır. Geriye kalan enerjisi uzayda kaybolur. Güneş’in üç günde yaymış olduğu enerji, Dünya’daki tüm petrol, ağaç, doğal gaz vb. yakıta eşdeğerdir. Güneş ışınları 8,44 dakikada yeryüzüne ulaşır. Güneş, Dünya’ya en yakın yıldızdır. Çekim kuvveti Dünya yer çekiminin 28 katıdır.)
Güneşte, Kainatın en küçük yıldızlarından..
4,5 ışık hızıyla 1 sn. Aya anca gidiyorsun..
Saniyede 300 bin km hızla… Güneşe 8 dakikada gidebiliyorsun…
Galaksiler var..
Milyonlarca ışık yılı hızında ..
Milyarlarca ışık yılı hızı uzaklıkta olan galaksiler var…
Nasıl Atomun altında küçüğünün küçüğünün küçüğünün küçüğü var ise ..
Bizden sonra Makro Alemde de büyüğün büyüğün büyüğün büyüğü var..
İşte bundan daha küçük daha büyük derken..
Aslında bize bunu anlatıyor..
Bu ayetlerin 100 yıl 200 yıl 1000 yıl evvelde belirli bir boyutta anlaşılma durumları vardı..
Şuan sahip olduğumuz bilgi seviyesiyle ALLAH ın bize nasip ettiği bilgi seviyesiyle biz çok daha büyük şeyleri anlayabiliyoruz..Ama bunu bizim getireceği şeyler olması lazım…
Yani Hamd diyoruz ..övmek..
Aman Ya Rabbi sen ne Büyüksün ne Yücesin nasıl bir sitem Yaratmışsına bu şekilde götürmeli, götürmesi lazım..
(………………)
Tefekkür etmek lazım..
Tefekkürde seni Hamd a götürmesi lazım..Götürmeli..Övmeye götürmeli..
Yoksa sizi ancak zaman öldürür denilen Dehriciler var ya bir farkın kalmaz ki..
Vay be ne büyükmüş mikroplar küçükmüş ya gözle görülmüyorlar..
Karıncanın Ayağın kası var ne mucize..
Yani aynen bir Dehricinin bir materyalistin bir belgesel izlediği gibi izlememek lazım..
Bakın Hamd edeyim diyorsunuz …
Hamd edecek Bir şey bulamıyor musunuz..????
İnanın bir sürü kanal var..Eskisi gibi 1 kanal 2 kanal yok…
Belgeseli açın ama herkes gibi ya işte Aslan Ceylanı ne güzel kapıyor..Vay be gibi değil de… Kainattaki sistemi muhteşemliği ALLAH ın orada yaratmasındaki..Hamda değer unsurları değerlendirmek lazım..
Bu muhteşem sistemi Yaratan ALLAH ta..Arzda ve Yerde zerre miktarınca bir şey O nun diyor..
Buradaki ifadesiyle ilminden kaçmaz..
Çünkü Gaybı bilir..
Burada ne var..
Siz böyle bilin bunu ona göre hareket edin..
(……)
Hamd ı niye yapılıyor..
ALLAH ın ihtiyacı yok..
Övmek niye yapılıyor..
Senin hayretini ve hayranlığını arttıracak..
İmanını arttıracak..
Aslında bu ALLAH ın hakkı,
Bakın çok ilginç..
Yani övünmek hakkı..
Bakın El hamdu lillâhi ilgili bir şey söylüyeceğim..
Kelimelerden..
El hamdu lillâhi diyoruz ya ..
Onun başındaki El takısı var ya Külli anlamında Bütün anlamında ..
Bu Arapça da incelikler var..
“El” marife denilen takı “The” anlamına geliyordu biliyorsunuz..
Arapçada bunun değişik şeyleri var..Her”El”bir anlama gelmiyor..Ama buradaki “El” takısı “külli” anlamında yani “el” yerien “külli” desende “hepsi bütün” anlamında desende mana bozulmuyorsa..
Ona,Hamd istirak deniliyor..
Yani gark eden,boğan,kapsayan anlamında bütün HAMDlar anlamında…
Yani Kainatta sizin edebileceğiniz aklınıza gelebilecek
Her türlü Hamd.. kişilere değil..
lillâhi de ki li de onada ihtisas deniliyor…
Mahsusiyet yani özellik ..özellikle ona..
2 kavram var ..
- Bütün Hamdlar
- Ve Özelllikle Ona ..
Bunun dışında çıkan hiç bir şey yok..Farkındamısınız????
Bütün Hamdlar,özellikle Ona…
El Hamid Bir Esma var.. duydunuz mu?
El Hamid diye…
Tama anlamıyla derinlikleri anlaşılmadan ;
Hamda övgüye layık anlamında söyleniyor..
Halbuki El Hamid…
Arapça Kalıba göre ismi faildir..
İşi yapandır..Mübalasısı vardır..Çokça Hamd eden demek aslında..
Kim ALLAH … ALLAH çokça övüyor…
Aslında ne övüyor..Bütün Hamdlar ALLAH a mahsustur derken..
Aslında Kendi Zâtı İle Kendini övüyor..
Aslında Kur’ân-ı Kerîm onu anlatıyor bize ..
Sonra biz Ondan ve O nun Resûlünden nasıl övülüceğini anlıyoruz..
Biz de o şekilde de ALLAH ı övüyoruz..
Aynı zamanda inneke hamîdun mecîd derkede o salavatlarda geçiyor..
Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Hz.İbrahim(a.s.) de ilgili konularda geçiyor..
Aynı zamanda ALLAH ta Kur’ânın da kişileride övüyor..
Yani Peygamber Efendimizi(s.a.v.) övüyor…ailesini övüyor..Hz.İbrahim(a.s.) övüyor..Ve onun ailesini övüyor..O anlamda da öven ..
Birinci anlamıyla ALLAH kendi Zâtıyla yarattıklarıyla Kendini övüyor..
Baksanız zaten, Kainata o gözle baksanız sistem zaten kendiliğinden övmeye layık..O kadar muhteşem bir işlemin sistemin güzellikler var ki..
Zaten sistem kendi kendine övüyor..
Pazarda mal satıyorlar ya Kavun güzel ben ne yapıyım diyor..
Yani sistem o kadar güzel ki, kendi kendine övüyor yani bizde maalesef buna rağmen Hamd özürlü övme özürlü olarak yaşıyoruz..
Tesbihatta nasıl Hamd ediyoruz..???????
El hamdu lillâhi ,El hamdu lillâhi ,El hamdu lillâhi ya bir kere ALLAH ı 33 kere çektiğin şeyde bir tane ALLAH ı övecek bir şey geliyor mu?
O kadar mı zor?
O kadar mı eksik ,o kadar mı nadir bir şey…
(……………)
Aklımıza bile gelmiyor..
3-4 sene evvel “Hamd” aslında övmektir ..Diye konu geçmişti…
Aramızdan Güngör Abi;Hamd övmek ,övmek arkadaşlar..biz hiç övüyormuyuz ,neyi övüyoruz,biz övüyormuyuz..??
Hadi bir ALLAH ı övelim dedi..
3 -4 tane Kur’ân-ı Kerîmi bilen arkadaş ..1-2 tane cümle edemedik ya..
Hani şuan bir boş zamanı düşünün ya ALLAH ı bir övün..
Düşünüyorsun düşünüyorsun kelimeleri bulamıyorsun..
Yani sadece dilsel ifadelere değil..
Aklında da antremanımız yok..
Hamd edilmeyecek hiç bir şey yok..!!!!!!!!!!!
(………………………………)(Hamd konusuna katkı yapılıyor..)
Dağdaki çoban cahil, eğitimi yok..
Ama Onunda Hamd etmesi gerekiyor..
Yani bu Kulların aslında varlık sebebi…
Bakın Hamdı biz önemini anlayamıyoruz..
O kadar önemli ki..
Fatiha Sûresi; Kur’ânın özeti ya..
En önemlisi Hamdla başlıyor…El hamdu lillâhi diye başlıyor..
Ya bizim yatıp kalkıp Hamd etmemiz lazım..
Övmemiz lazım..Yani ALLAH a
(………….)
Ben Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ettiği duaları inceliyorum..
Onları bu mantıkla inceleyin..
Sabah ilk kalktığında Peygamber Efendimiz(s.a.v.) in dediği şu ;
“Öldürdükten sonra, Beni dirilten Rabbime Hamd olsun” diyor..
Ayette ne var?
Biz diyor bütün nefsleri alırız tutarız ..diyor..Murat ettiklerimizi tutarız..diyor..Murat etmediklerimizi bırakırız..diyor..
39-Zumer suresi 42. ayet (Genel: 39 – İniş: 59 – Alfbetik: 76)
اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ حٖينَ مَوْتِهَا وَالَّتٖى لَمْ تَمُتْ فٖى مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتٖى قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰى اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, feyumsikulletî gadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelim musemmâ, inne fî zâlike leâyâtil ligavmiy yetefekkerûn.
Allah, nefisleri öldükleri zaman ve ölmeyenleri de uykularında öldürüverir. Artık üzerine ölüm ile hükmettiğini tutuverir ve diğerini de tayin edilmiş vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda elbette alâmetler vardır, düşünücüler olan bir kavim için.
Uyku bir ölüm..
İşte ALLAH ın Peygamberi ALLAH ın Resûlu bunu çok daha iyi biliyor…
Sistemin mükemmeliğini biliyor..
Her insan uykuya daldığında aslında ölüyor..Ayete göre ölüyor..
O yüzden abdestli yatmak zorundayız..
O yüzden Kelimeyi Şahadet,O yüzden sağımıza dönerek yatıyoruz..
Öldüğümüzde nasıl olacakmış haliyle yatıyoruz..
Ee ALLAH ın Resûlu bunu o kadar şey yapıyor ki..
Uyandığında kulluğuna fırsat olarak..Daha Hamd edebilecek bir şeye fırsat olarak bunu görüyor..
Ya Rabbi övgü sana mahsustur..Nasıl bir Sistem Yaratmışsın bak..
Öldürüyorsun sonra küçücük bir hamleyle, dokunmayla şunla bunla uyandırıyorsun…
Övgü sana mahsustur diyor..
Bakın tuvalette ALLAH aklınıza gelmesin diye bize bir virüs verdiler..
Halbuki Peygamber Efendimiz diyor ki..
Çok afedersiniz onunda adabı var..
“Benden Zararları gideren faydaları bırakan Rabbıma Hamd olsun” diyor…
Yani her olayda ALLAH ı övecek bir unsur buluyor….
Yani Hamd modunda yaşıyor..
Neden ismi Ahmed zaten..
Ahmed en çok Hamd eden demek..
Bu yüzden ALLAH U TEALA onu övmüş Muhammed demiş..
Çok övülen demiş ..Mahmut demiş…Övülen..
Muhammed çok çok övülen demek..
Duruyorum duruyorum Hamdla ilgili bir şeyler söylemek ihtiyacı hissediyorum..
Zaten bu sûrenin başında;
İşte bundan daha küçük daha büyük ne var ise..diyor..
Sonunda diyor ki;
illâ fî kitâbim mubîn-O apaçık bir mübin kitaptadır..
Bunun değişik yorumlar var..
- Levh-i Mahfuz olduğuyla ilgili bir ifade var..
- Yada Ahirette insanların karşısına çıkacak her şeyin yazıldığı bir kitap var ya..
2sinin olduğu söyleniyor…
2 side mümkün yapılan yazılan her şey bugün biz bunu anlayabiliyoruz..
Hepimiz bilgisayar kullanıyoruz..
İçinde Hard disk var..Hard diskte Her şey kayıt olmuyor mu?
Bilgisayarın programıda işletimide sisteminde onun içerisinde ..
Levh-i Mahfuza işletim sistemi dersek..
Kainatın işletim sistemlerinin, formüllerin bulunduğu o en konstre alan dersek yapılan her işin Levh-i Mahfuz olması çok normal herşeyin kayıtlı olması ve de buna kitap dersekte bir gün senin karşına neler yapmışsın neler etmişsin..
İşte Hakimul Habîr Olan ALLAH U TEALA…
Yerde ve Gökte olan bütün unsurlarla bunun senin karşına çıkaracaktır..!!!!!!
Ve Dehriciler red ettiklerine aksine bu kesin kez gelecektir..!!!!!
Çünkü ALLAH Gaybı biliyor..!!!
Bununla beraber biz bakacağız ki…
Küçük ve büyük ne var ise; Ondan ve ALLAH tan bu kaçmıyor..
İşte O zaman biz ALLAH U TEALA nın bunu Kur’ân-ı Kerîmle öğrettiği bilinçle yaşantımıza dikkat etmemiz gerekiyor..
Her hareketimize,her düşüncemize ALLAH ın Muradı doğrultusunda davranmamız gerekiyor..
Ve ALLAH a Hamd etmemiz gerekiyor..
ALLAH bize Rahmetiyle İnzal buyuruyor, Rahmeti değerleri bizden çıkanları üzerlerini örtüyor..
İnşaallah bu örtmenin içerisine gireriz..
İNŞALLAHTA AFFIN İÇERİSİNE GİRERİZDE;AZABA UĞRAYANLARDAN YOK OLANLARDAN HÜSRANA MAHZUN OLANLARDAN DEĞİL,MUTLU OLANLARDAN OLURUZ…
SADAKALLAHULAZÎM