(BU SEZONUN SON SOHBETİNİ ,YASİN SURESİNİ TAMAMLAYARAK YAPMIŞ BULUNUYORUZ , ELHAMDÜLİLLAH. YAZ SONUNDA OKULLARIN AÇILMASIYLA BERABER SOHBETLER DEVAM EDECEKTİR, ALLAH NASİB EDERSE.)
ALLAH KURAN DAN AYIRMASIN
SOHBETİ DİNLE:
(Dinlemek ve indirmek için) ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/Uqlsq7GV3JP8od
YASİN 79:
Kul yuhyîhâllezî enşeehâ evvele merratin, ve huve bi kulli halkın alîm(alîmun).
1. | kul | : de ki, söyle |
2. | yuhyî-hâ | : ona hayat verir, onu canlandırır |
3. | ellezî | : ki o |
4. | enşee-hâ | : onu inşa etti, yaptı, yarattı |
5. | evvele | : evvel, önce, ilk |
6. | merratin | : kere, defa |
7. | ve huve | : ve o |
8. | bi kulli | : hepsi, bütün |
9. | halkın | : halketme, yaratma, yaratış |
10 | alîmun | : en iyi bilen |
” De ki: “Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, bütün yaratışları En İyi Bilen’dir.”
YASİN 80:
Ellezî ceale lekum mineş şeceril ahdari nâren fe izâ entum minhu tûkıdûn(tûkıdûne).
1. | ellezî | : ki o, o …dır |
2. | ceale | : kıldı, yaptı |
3. | lekum | : size, sizin için |
4. | min eş şeceri | : ağaçtan |
5. | el ahdari | : yeşil |
6. | nâren | : ateş |
7. | fe | : artık, böylece |
8. | izâ | : o zaman, olduğu zaman |
9. | entum | : siz |
10 | min-hu | : ondan |
11 | tûkıdûne | : yakıyorsunuz, yakarsınız |
“Yeşil ağaçtan sizin için ateş kılan (çıkaran), O’dur. Böylece siz, ondan yakarsınız.”
YASİN 81:
E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu).
1. | e | : mi? |
2. | ve leyse | : ve değil |
3. | ellezî | : ki o, … o dur |
4. | halaka | : halketti, yarattı |
5. | es semâvâti | : semalar, gökler |
6. | ve el arda | : ve arz, yeryüzü, yer, yerler |
7. | bi kâdirin alâ | : …’e kaadir olan |
8. | en yahluka | : yaratmak, yaratmaya |
9. | misle-hum | : onların benzeri, aynısı, eşi |
10 | belâ | : evet |
11 | ve huve | : ve o |
12 | el hallâku | : yaratan, yaratıcı |
13 | el alîmu | : en iyi bilen |
“Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini de yaratmaya kadir değil midir? Evet (kadirdir)! Çünki O, Hallâk (herşeyi çokça yaratan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir.”
YASİN 82:
İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu).
1. | innemâ | : sadece |
2. | emru-hu | : onun emri |
3. | izâ erâde | : irade ettiği, dilediği zaman |
4. | şey’en | : bir şey |
5. | en yekûle | : söylemek, demek |
6. | lehu | : ona |
7. | kun | : ol! |
8. | fe | : artık, böylece, hemen |
9. | yekûnu | : olur |
“O, bir “ŞEY”i (var kılmayı) MURAD EDİNCE, O’nun emri sadece «ol!» demesidir, hemen oluverir.”
YASİN 83:
Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn(turceûne).
1. | fe | : işte |
2. | subhâne | : (o) sübhandır, herşeyden münezzehtir |
3. | ellezî | : ki o, … o dur |
4. | bi yedi-hî | : onun elinde (onun kudretinde) |
5. | melekûtu | : melekût, mülk ve hükümranlık |
6. | kulli şey’in | : herşey |
7. | ve ileyhi | : ve ona |
8. | turceûne | : döndürüleceksiniz |
“İşte O, Sübhan’dır. Herşeyin melekûtu (mülkü ve hükümdarlığı) O’nun elindedir. Ve O’na döndürüleceksiniz (RÜCU ETTİRİLECEKSİNİZ)