SOHBETİ DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN ALTERNTİF LİNK:
https://yadi.sk/d/u9q9ioqWwYDG6
YASİN 16:
قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ إِنَّا إِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ
Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne).
| 1. | kalû | : dediler |
| 2. | rabbu-nâ | : bizim Rabbimiz |
| 3. | ya’lemu | : bilir |
| 4. | innâ | : muhakkak biz |
| 5. | ileykum | : size |
| 6. | le | : gerçekten |
| 7. | murselûne | : (gönderilmiş) resûller |
(Resûller) dediler ki: “Bizim, gerçekten size gönderilmiş resûller olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”
YASİN 17:
وَمَا عَلَيْنَا إِلاَّ الْبَلاَغُ الْمُبِينُ ﴿١٧﴾
Ve mâ aleynâ illâl belâgul mubîn(mubînu).
| 1. | ve mâ aleynâ | : ve bizim üzerimizde (sorumluluk) yok |
| 2. | illâ | : den başka |
| 3. | el belâgu | : tebliğ, bildirme |
| 4. | el mubînu | : apaçık |
Ve bizim üzerimizde açıkça tebliğden (bildirmekten) başka bir şey (sorumluluk) yoktur.
YASİN 18:
قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿١٨﴾
Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm(elîmun).
| 1. | kâlû | : dediler |
| 2. | innâ | : muhakkak biz |
| 3. | tetayyernâ | : uğursuzluğa uğradık |
| 4. | bi kum | : sizinle |
| 5. | le | : mutlaka, elbette, gerçekten |
| 6. | in lem tentehû | : eğer vazgeçmezseniz |
| 7. | le | : mutlaka, elbette, gerçekten |
| 8. | nercume- enne-kum (receme) |
: biz sizi mutlaka taşlarız : (taşladı) |
| 9. | ve le | : ve mutlaka, elbette, gerçekten |
| 10 | yemesse- enne-kum (messe) |
: size mutlaka dokunacak : (dokundu) |
| 11 | min-nâ | : bizden |
| 12 | azâbun | : azap |
| 13 | elîmun | : elîm, acı |
“Muhakkak ki biz, sizinle uğursuzluğa uğradık. Eğer siz gerçekten vazgeçmezseniz (son vermezseniz), sizi mutlaka taşlayacağız. Ve mutlaka bizden size elîm bir azap dokunacak.” dediler.
YASİN 19:
قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِن ذُكِّرْتُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ ﴿١٩﴾
Kâlû tâirikum meakum, e in zukkirtum, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne).
| 1. | kâlû | : dediler |
| 2. | tâiri-kum | : sizin uğursuzluğunuz |
| 3. | mea-kum | : sizinle beraber |
| 4. | e | : mı |
| 5. | in | : eğer, olursa |
| 6. | zukkirtum | : size hatırlatıldı |
| 7. | bel | : hayır |
| 8. | entum | : siz |
| 9. | kavmun | : bir kavim |
| 10 | musrifûne | : müsrif, haddi aşan |
“Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (kendinizdendir). Size zikir hatırlatılınca mı (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır, siz müsrif (haddi aşan) bir kavimsiniz.” dediler.