SOHBETİ DİNLE:
(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/k06Es71Q39BPMZ
YASİN 44:
İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn(hînin).
| 1. | illâ | : ancak, hariç |
| 2. | rahmeten | : bir rahmet |
| 3. | min-nâ | : bizden |
| 4. | ve metâan | : ve metalanma, faydalanma |
| 5. | ilâ | : … e, kadar |
| 6. | hînin | : belli bir zaman |
” Bizden bir rahmet ve belli bir zamana kadar metalanmaları (faydalanmaları) hariç.”
YASİN 45:
Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum ve mâ halfekum leallekum turhamûn(turhamûne).
| 1. | ve izâ | : ve olduğu zaman, olmuştu |
| 2. | kîle | : denildi |
| 3. | lehum | : onlara |
| 4. | ittekû | : sakının, takva sahibi olun |
| 5. | mâ beyne eydî-kum | : elleriniz arasındaki, önünüzdeki şeyler |
| 6. | ve mâ halfe-kum | : ve arkanızdaki şeyler |
| 7. | lealle-kum | : umulur ki böylece siz |
| 8. | turhamûne | : rahmet olunursunuz |
” Ve onlara: “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden sakının. Umulur ki böylece rahmet olunursunuz.” denilmişti.”
YASİN 46:
Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn(mu’ridîne).
| 1. | ve mâ te’tî-him | : ve onlara gelmedi |
| 2. | min âyetin | : bir âyetten |
| 3. | min âyâti | : âyetlerden |
| 4. | rabbi-him | : onların Rabbi |
| 5. | illâ | : ancak, den başka, olmaz ki |
| 6. | kânû | : oldular |
| 7. | an-hâ | : ondan |
| 8. | mu’ridîne | : yüz çevirenler |
” Ve Rab’lerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirenler olmasınlar.”
YASİN 47:
Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ razakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’amehu, in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin).
| 1. | ve izâ kîle | : ve denildiği zaman |
| 2. | lehum | : onlara |
| 3. | enfikû | : infâk edin, verin |
| 4. | mimmâ (min mâ) | : şeylerden |
| 5. | rezaka-kum allâhu | : Allah’ın sizi rızıklandırdığı |
| 6. | kâle ellezîne | : onlar dediler |
| 7. | keferû | : inkâr edenler, kâfirler |
| 8. | li ellezîne | : o kimselere |
| 9. | âmenû | : îmân edenler, âmenû olanlar |
| 10 | e nut’imu | : biz mi doyuracağız, biz mi yedireceğiz |
| 11 | men | : kim, kimse, kişi |
| 12 | lev | : olsaydı, eğer |
| 13 | yeşâullâhu | : Allah diler |
| 14 | at’ame-hu | : onu doyurur |
| 15 | in entum | : eğer siz |
| 16 | illâ | : ancak |
| 17 | fî dalâlin | : dalâlet içinde |
| 18 | mubînin | : apaçık |
” Ve onlara “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden infâk edin (verin).” denildiği zaman kâfirler, âmenû olanlara: “Allah’ın dileseydi, doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir dalâlet içindesiniz.” dediler.”