SES KAYDININ METNİ
Ders 23:Ahzâb Sûresi 57.Ayetten itibaren
Eûzubillâhimineşşeytânirracîm
Bismillâhir rahmânir rahîm
Geçen haftalarda, sene başı olduğu için için , Fatiha Suresini tekrar etmiştik…
İki hafta Fatihayı tekrar bir teberrüken işledik…
Şimdi Ahzâb Sûresine geçen sene kaldığımız yerden devam edeceğiz İnşaallah…
Ahzâb Sûresi ilginç bir Sûre…. ‘’Medeni’’ bir Sûre …Medine de inmiş /nazil olmuş bir Sûre ve çok fazla konu var içerisinde.. ama bugün ki Âyetlere çalışırken baktım…başıyla sonu arasında kesinlikle konu bütünlüğü var…
Ayrı ayrı gözüken, birbirinden alakasız gözüken şeyler, bize bir şey anlatıyor..
Bugünkü Âyetlerde -nasip olursa- öncesiyle sonrasıyla değerlendirdiğimizde daha iyi anlayacağız..
Zaten Kurân-ı Kerîmin özelliği… Kurân-ı Kerîm, hep birbirinden ayrıymış gibi olan Âyetler gibi gözükse de,
bir Âyetin tefsiri yine bir başka Âyeti oluyor…
Ve “siyak-sibak” denilen, bağlam denilen konu bütünlüğü içerisinde değerlendirdiğinde, her Sûrenin başka bir Sûreyle ;her Âyetin kendi içerisinde hep böyle bir devinen tekrar eden anlam dizeleri olduğunu görüyorsunuz..
O anlamda da zaten ‘’i’caz’’ eden yani aciz bırakan yani mu’ciz bir ALLAH’ın; yani Âlemlerin Rabbi Olan ALLAH’ın bir Kitabının olduğunun da göstergesi oluyor bu…
Tabi anlayabildiğimiz , erişebildiğimiz, ALLAH’ın nasip ettiği kadarıyla…
Son Âyetin (56 ) çok çok üstünde durduk… müthiş bir Âyet di..
(Bknz. İlgili Âyet)
Ahzâb Sûresi 56. Âyet:
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا
İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmân
Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.
Arkasında ise bugün işleyeceğimiz 57. Âyet den itibaren;
Bismillâhir rahmânir rahîm.
Ahzâb Sûresi 57. Âyet:
اِنَّ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهٖينًا
İnnellezîne yué’zûnallâhe ve rasûlehû leanehumullâhu fid dunyâ vel âhırati ve eadde lehum azâbem muhînâ
Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.
Devamını da okuyorum .. Sonra İkisini beraber değerlendiririz..
Ahzâb Sûresi 58. Âyet:
وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا
Vellezîne yu’zûnel mu’minîne vel mu’minâti bi gayri mektesebû fe kadihtemelû buhtânen ve ismen mubînân
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
Şimdi burada ‘’eziyet’’ kelimesi geçiyor..
Eziyet(yu’zûne) ; 4 şekilde açıklanmış:
- Birincisi ALLAH’ a eziyet
- İkincisi onun Resûl’une (sallallâhu aleyhi ve sellem)
- Üçüncüsü mü’min erkeklere
- Dördüncüsü mü’min kadınlara
Eziyetin birkaç anlamı var ; Kurânı Kerîm de geçtiği haliyle .. bir kere Türkçe de kullanılıyor.. eza ,eziyet anlamında kullanılıyor zaten … ikinci anlamı incinmek anlamında kullanılıyor.. insanların yaptıklarından incinmek … duygusal bir travma anlamında ..incinmek eziyet.. diğeri bir hastalık anlamında.. hani eza ,cefa deniyor ya bu anlamda kullanılmış.. bir de rahatsız edilme anlamında kullanılmış.. incinmeye yakın ama farklı var… Bu 4 şekilde gelmiş.. birisini açıklamayacağım..
Hastalık anlamında kadınların ay halleri var ya o kadınlara bir ezadır..rahatsızlıktır…
(ilgili Âyet bknz )
2-Bakara Suresi 222. Ayet
وَيَسْپَلُونَكَ عَنِ الْمَحٖيضِ قُلْ هُوَ اَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِى الْمَحٖيضِ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتّٰى يَطْهُرْنَ فَاِذَا تَطَهَّرْنَ فَاْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ اَمَرَكُمُ اللّٰهُ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّابٖينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرٖينَ
Ve yes’elûneke anil mahîd, gul huve ezen fağtezilun nisâe fil mahîdı ve lâ tagrabûhunne hattâ yathurn, feizâ tetahherne feé’tû hunne min haysu emerakumullâh, innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhıbbul mutetahhirîn.
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.
Hacla ilgili geçiyor.. Hac da başı tıraş etme olayı var ya… Başlarında eza olanlar bunu yapmaya bilirler diyor .. Hani başında bir hastalık olanlar yani tıraş oldukları halde bunun artması sözkonusu olduğunda .hastalık anlamında kullanılmış ‘eza’.
(ilgili Âyet bknz aşağıda)
Bakara Sûresi 196. Âyet
وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُسَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْىُ مَحِلَّهُ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرٖيضًا اَوْ بِهٖ اَذًى مِنْ رَاْسِهٖ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍ فَاِذَا اَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْیِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِى الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِى الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّٰهَ شَدٖيدُ الْعِقَابِ
Ve etimmul hacce vel umrate lillâh, fein uhsırtum femesteysera minel hedy, ve lâ tahligû ruûsekum hattâ yebluğal hedyu mehılleh, femen kâne minkum merîdan ev bihî ezen mir raé’sihî fefidyetum min sıyâmin ev sadegatin ev nusuk, feizâ emintum, femen temettea bil umrati ilel hacci femesteysera minel hedy, femel lem yecid fesıyâmu selâseti eyyâmin fil hacci ve seb’atin izâ racağtum, tilke aşeratun kâmileh, zâlike limel lem yekun ehluhû hâdıril mescidil harâm, vettegullâhe vağlemû ennallâhe şedidul ıkâb. Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun. Biliniz ki Allah’ın vereceği ceza ağırdır.Bir de bir olayın zararlı etkileri gibi… Hani Savaşta olan bir namaz var ya ‘’korku namazı’’ deniliyor.. Savaşta bile namaz terkedilmiyor ya …orada silahlarını da yanlarına alsınlar diyor..orada bir istisna getiriyor. .eğer ağırlık(güçlük) gelirse ve yağmurun eziyeti olursa diyor..Yağmur silahlarına ağırlık veriyor ya ağırlaştırıyor onları..onları bırakabilirler diyor.. Yani bu 3 anlamı istisna gibi kullanılmış..
(Bknz. İlgili Âyet (ler)
Nisâ Sûresi 102.Âyet
وَاِذَا كُنْتَ فٖيهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَاْخُذُوا اَسْلِحَتَهُمْ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَائِكُمْ وَلْتَاْتِ طَائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَاْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَمٖيلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةً وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰى اَنْ تَضَعُوا اَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِرٖينَ عَذَابًا مُهٖينًا
Ve izâ kunte fîhim fe ekamte lehumus salâte fel tekum tâifetun minhum meake vel ye’huzû eslihatehum fe izâ secedû fel yekûnû min varâikum, vel te’ti tâifetun uhrâ lem yusallû fel yusallû meake vel ye’huzû hızrahum ve eslihatehum, veddellezîne keferû lev tagfulûne an eslihatikum ve emtiatikum fe yemîlûne aleykum meyleten vâhıdeten. Ve lâ cunâha aleykum in kâne bikum ezen min matarin ev kuntum mardâ en tedaû eslihatekum, ve huzû hızrakum. İnnallâhe eadde lil kâfirîne azâben muhînân.
Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Bunun dışında ‘eza’Türkçe de kullanılan eziyet, incinmek ve rahatsız edilmek anlamlarına geliyor..
Fakat burada ilk eziyet kimin hakkında kullanılıyor…
ALLAH… şimdi ALLAH’a eziyet verenler gibi bir ifade..
‘’Vellezîne yu’zûnel ‘’ ‘’ yu’zûne’’ eziyet edenler
Peki ALLAH’a eziyet nasıl oluyor?!
Ya da ALLAH’a ‘’eza’’ nasıl oluyor?!
- Birincisi; eğer siz ALLAH’a şirk koşarsanız.. ALLAH’a haksızlık etmiş oluyorsunuz…En büyük burada eza bu..
- İkincisi; ‘’yap’’ emirlerini ‘’yapmamak’’ Ya da ‘yapma’ emirlerini ‘’yapmak’ la olabilir..
Bir de ‘subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne)’’ diye bir ifade var..
ALLAH onların yaptıklarından söyleye geldiklerinden münezzehtir.
(Bknz. İlgili Âyet )
Haşr Sûresi 23 Âyet:
هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزٖيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, elmelikul kuddûsus selâmul mû’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbiru, subhânallâhi ammâ yuşrikûn
O, öyle Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üsündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.
Bir de ;
Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne). Ve selâmun alel murselîn(murselîne). diyoruz..
Ve onların sıfatlıya geldiklerinden münezzehtir …anlamındadır bir ifade var..
(Bknz. İlgili Âyet(ler))
Sâffât Sûresi 180.Âyet
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn.
Senin izzet sahibi Rabbin onların vasıflandırmalarından (zanlarından) Sübhan’dır (münezzehtir).
Sâffât Sûresi 181.Âyet
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلٖينَ
Ve selâmun alel murselîne
Ve gönderilen Resûllere selâm olsun.
Şimdi burada Mâide Sûresi 64.Âyet te eli sıkıdır, eli bağlıdır diyor Yahudiler ALLAH için yani cimridir Haşa!!!
Mâide Sûresi 64.Âyet
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ اَيْدٖيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ وَلَيَزٖيدَنَّ كَثٖيرًا مِنْهُمْ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ كُلَّمَا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُ وَيَسْعَوْنَ فِى الْاَرْضِ فَسَادًا وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ
Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûletun gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâû ve leyezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrân ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeti kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı fesâdan vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîne
Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.
Buda bir eziyet!!!!!
Bir de Tevbe Sûresi 30.Âyet var … ALLAH’a evlat isnatı (1. isim Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme ; 2. Karacılık, iftira) var.
ALLAH’a çocuk edindi diyorlar. İki kişi var Kurân-ı Kerîm da geçen ;
Birisi Hz. İsa (aleyhisselâm) diğeride Hz. Üzeyir (aleyhisselâm) …
Üzeyir ALLAH’ın oğludur.” Dediler diyor.Bu ifadeler çok ilginç, ‘’ yer ve gök neredeyse bu sözün ağırlığından çatlayacaktı’’ diyor.
(Bknz. Aşağıdaki Âyet )
Tevbe Sûresi 30.Âyet
وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسٖيحُ ابْنُ اللّٰهِ ذٰلِكَ قَوْلُهُمْ بِاَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِؤُنَ قَوْلَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ
Ve kâletil yahûdu uzeyrunibnullâhi ve kâletin nasârâl mesîhubnullâhi .zâlike kavluhum bi efvâhihim yudâhiûne kavlellezîne keferû min kablu kâtelehumullâhu ennâ yu’fekûne
Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!
Meryem Sûresi 88.Âyet
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا
Ve kâluttehazer rahmânu veledân
“Rahmân, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler.
Meryem Sûresi 89.Âyet
لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْپًا اِدًّا
Lekad ci’tum şey’en iddân Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız .Meryem Sûresi 90.Âyet
تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْاَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا
Tekâdus semâvâtu yetefattarne minhu ve tenşakkul ardu ve tehırrul cibâlu heddân
Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!
Bu ifadeler çok ilginç, ‘’ yer ve gök neredeyse bu sözün ağırlığından çatlayacaktı’’ diyor.
Kafir oldular diyor.. Birde birçok insan Kafir oluyor ama ‘’Yerlerin ve göklerin çatlayacağı kadar bir şey… çok büyük bir eziyet olmalı..
Ama eksik olan insana göre kıyaslamayın
Bu eziyetin ALLAH indindeki ifadesi…
Yani insanı değerlerle kıyaslamamak lazım..
Bir eziyette kız çocuklarını ALLAH’a isnat etmek…
Meleklere ALLAH’ın kızlarıdır diyorlar…kız çocukları onundur diyorlar..
Ama erkek çocuklarını kendilerine ayırıyor ..diyorlar
(Bknz. Aşağıdaki Âyet )
Nahl Sûresi 57.Âyet:
وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ
Ve yec’alûne lillâhil benâti subhânehû ve lehum mâ yeştehûn.Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor.Daha sonra tesettür Âyeti var ..orada geçecek..onlar süsleyip gezindirdikleri her hangi bir konuşmada derdini anlatamayan yani parantez içinde ‘’acizliği’’ mi kızlara isnat ediyorlar..
Bu kurban keserken en zayıfını kesiyorlar ya ‘’Habil ile Kabil ‘’ meselesi onunla alakalı …İnsan sevdiğini en iyisini layık görür.. Bununla alakalı..
Dolayısıyla ALLAH’a eziyet birinci kanalı bu..
Peki bir şey daha var.. Tefsirlere baktım.. Bazı kitaplarda O‘nun Resûl’üne (sallallâhu aleyhi ve sellem) diyor ya..
Orada “Resûl-u hu” diyor.. .. Onun Resûl – ü…(hu zamiri kullanılmış)… Yani “Resûl’e “demiyor….”O‘nun Resûl’ üne” diyor.. Resûl ‘un (sallallâhu aleyhi ve sellem) ALLAH indinde değeri ile ona yapılan haksızlık….
bunun aynı zamanda ALLAH’a eziyet olduğunun da bir göstergesi…
Yani zatına yapılan suçlamalar da var.. sıfatlandırmalar da var..
Bir de ALLAH ‘ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne..
Bakın ALLAH ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne eziyetten bahsetmiyorum..O ayrı bir konu..
- ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne yapılmasıyla ALLAH’a yapılmış gibi olan eziyetin ifadesi var burada..
Bir insan ne kadar ALLAH’a yakınsa, ALLAH’ın korumasına girer..!!!
- ‘’Mevlâ’’ denilen ifade var ya… budur..
- ‘’Nâsir’’ denilen ifade var ya… budur..
‘’Mevlâ’’ ve ‘’Nâsir’’ ifadelerini çok kullanıyoruz..
ALLAH’ın özel koruma alanına giriyor..
- Esmalardan ‘’El Gayyûr’’ esması var..
ALLAH Resul ü bir hadisinde diyor ki:
’’Sa’d’ın söylediğine mi hayret? O kesinkez kıskançtır (gayyurdur).Ben Sa’d’dan daha Gayyûrum,ALLAH da benden…
وَعَنْ اَبِى هريرة رَضِيَ اللَّهُ عَنْه قَالَ: ]قَالَ سَعْدُ بْنُ عُبَادَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه: يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ وَجَدْتُ مَعَ أهْلِى رَجًُ أُمْهِلَهُ حَتّى آتِىَ بِأرْبَعَةِ شُهَدَاءِ. فقَالَ #: نَعَمْ. فقَالَ: كََّ. والَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ إنْ كُنْتُ ‘عَجِّلُهُ بِالسَّيْفِ قَبْلَ ذلِكَ. فقَالَ #: اسْمَعُوا إلى مَا يَقُولُ سَيِّدُكُمْ. إنَّهُ لَغَيُورٌ، وَأنَا أغْيَرُ مِنْهُ، واللَّهُ تَعالى أغَيْرُ مِنِّى[. أخرجه مسلم ومالك وأبو داود.»أُعَجِّلُهُ بِالسَّيْفِ« أىْ أضْرُبُهُ
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Sa’d İbnu Ubâde (radıyallahu anh) dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü, ben zevcemle birlikte bir adam yakalasam, dört şahit getirinceye kadar ona mühlet mi tanıyacağım?”
“Evet!” buyurdu Aleyhissalâtu vesselâm. Sa’d:
“Asla dedi, seni hakla gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin olsun, şahid aramazdan önce kılıncımı indiririm.”
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
“Şu efendinizin söylediğine bakın! Evet (biliyoruz ki) o kıskanç bir adamdır. Ama ben ondan da kıskancım, Allah da benden kıskanç.” [Müslim, Li’ân 16, (1498); Muvatta, Akdiye 17, (2, 737); Ebû Dâvud, Diyât 12, (4532).]
Gayyûr; Kıskanmak olarak ifade edilmiş ama , İnsani kıskanmada nefsani eksikler var..
Ama Bu Gayyûr ALLAH’a isnat edildiğinde, koruma ,gözetme ,kayırma anlamına geliyor..
Harislik ,düşkünlük anlamına geliyor.
Hani Raûf un Rahîm var ya Mü’minlere olan düşkünlük… bunun ALLAH’ taki ifadesi..
Eğer bir insan yaptıklarıyla düşünceleri ile ALLAH’ a yakınsa , ALLAH’ ın ona olan Gayyûrluğunu düşünün.
.bir de bu kişi;
Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ise..!!!!!!
- Gayyûrluğu ,harisliği sebebiyle ona yapılan eziyet ALLAH ‘a yapılan eziyet gibi oluyor… aynı zamanda..
Ahzâb Sûresindeki önceki Âyetlerde de geçmişti..
Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) e eziyet nedir? Bahsederken o ayetlerden bahsedeceğiz İnşaallah
O yüzden insanlar biraz fazla cesaretliler.. Bazı Dini İlmi konuşmalarda, güya bir felsefeyi açıklarken Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimize eziyet derecesinde ileri şeyler söyleniyor..
İşte bu Âyetin ciddiyetine girilirse , buradan da bu kadar kolay bir şeylerin söylenmemesi lazım..
Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) e eziyette ise; ilgili ise
Tevbe Sûresi 61.Âyet; söyle geçiyor;
(Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)
Tevbe Sûresi 61.Âyet
وَمِنْهُمُ الَّذٖينَ يُؤْذُونَ النَّبِىَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنٖينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ
Ve minhumullezîne yué’zûnen nebiyye ve yegûlûne huve uzun, gul uzunu hayril lekum yué’minu billâhi ve yué’minu lilmué’minîne ve rahmetul lillezîne âmenû minkum, vellezîne yué’zûne rasûlallâhi lehum azâbun elîm.
(Yine o münafıklardan:) O (Peygamber, her söyleneni dinleyen) bir kulaktır, diyerek peygamberi incitenler de vardır. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Çünkü o Allah’a inanır, müminlere güvenir ve o, sizden iman edenler için de bir rahmettir. Allah’ın Resûlüne eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır.
Ahzab Suresi 57. Âyetin sonunda ne diyordu;
Onlara aşağılıyıcı muhînen … muhîn: Aşağılıyıcı demek..bir azap hazırlanmıştır..Benzer ifadeler…
Buradan kast edilen münafıklar..
ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) nü demek ki incitiyorlarmış..
Yani nasıl ALLAH ‘a inanmamak ..ALLAH ‘a bir eziyet ise …
Resûlullahın(sallallâhu aleyhi ve sellem) risaletine inanmamak ta başlı başına bir eziyet oluyor…
Bunun dışında Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimizin hak etmediği ölçüde eleştiride bulunmak onun arkasından söz söylemek te bu Âyete göre Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) i incitmek oluyor…
Ama tehdit çok ilginç..Onlara elem dolu bir azap vardır..Diyor..
lehum azâbun elîm(elîmun).
Elîm ne demek biliyormusunuz;
Elem Arapçada acı demek.. Diş ağrısı ‘’elem’’ olarak geçiyor..
Acıklı derken bazı yerlerde acıklı diyor..
Yani acı veren ..can acıtan.. bir azap vardır diyor..
Demek ki Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) incinirken de canı acıyor….Karşılığı da öyle oluyor..
Yine Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)i incitme konusunda;
- ilk akla gelen kâfirler ,
- ikinciler münafıklar(bu Tevbe Sûresi 61.Âyette işlediği gibi) ,
- üçüncüsü çok ilginç...Mü’minler de incitiyor..
Çünkü değeri yeterince anlaşılamıyor… (17:05)
Bakın bir ikaz var .. Hatırlarmısınız…
Bu Ahzâb Sûresi 40. Âyette …
Dedim ya konu bütünlüğ var diye.(Kuran’da).Başındaki sonundakiyle..
(Bknz.)
Ahzâb Sûresi 40. Âyet
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا
Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey’in alîmâ.
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
‘’Muhammed , sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.’’ Diyor ..
Şimdi bunu sadece münafıklar, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘’Ebu Kasım’’ diye söylemiyor.. Sahabe Efendilerimiz (r.a) da öyle hitap ediyor..
ALLAH -U TEALA bu Âyetle tahdit (sınırlama) koyuyor…
Siz onla oturuyor kalkıyorsunuz .. Her insan gibi ama.. Herhangi bir insan değil o..
İçinizdeki birisinin babası değildir .. ha..
O kimmiş:?!
Âyetin devamı ; Lakin ALLAH’ın Resûl ‘ü ve Nebîler’in Hatemi’dir (Sonuncusu).!!!!
‘’Hatem’’ aynı zamanda; yüzüğün taşı demek miş..
Yüzük bütün Nebîlere benzetilirse.. O yüzüğün taşı..
Yani Nebî bile demiyor. .( Nebî bile dese çok özel ..Yani İnsanlar bir kısım… Nebî özel bir statü.).
Nebîler var ya… onların hatemi diyor. Ve bak, sizin içinizde..
Burada dikkatli ol -un ifadesi var…
Aynı ifadeler; Hucurât Sûresinde Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e ‘’nasıl seslenilmesi’’ ifade ediyor..
Hucurât;Hücreler demek
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)in bizim gibi böyle dayalı döşeli evleri yok..
Medineye gitmiş olanlar görmüştür.. Sadece bir odası var…Sonra Hanımları için küçücük küçücük odaları var.. oluşturulmuş ..onlara hücreler anlamında Hucurât denilmiş..
(Bknz. İlgili Âyet)
Hucurât Sûresi 1.Âyet:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَیِ اللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ
Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tugaddimû beyne yedeyillâhi ve rasûlihî vettegullâh, innallâhe semîun alîm.
Ey iman edenler! Allah’ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
Hucurât Sûresi 2.Âyet:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevga savtin nebiyyi ve lâ techerû lehû bil gavli kecehri bağdıkum libağdın en tahbeta ağmâlukum ve entum lâ teş’urûn.Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.Hucurât Sûresi 3.Âyet:
اِنَّ الَّذٖينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰى لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظٖيمٌ
İnnellezîne yeğuddûne asvâtehum ınde rasûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu gulûbehum littagvâ, lehum mağfiratuv ve ecrun azîm.
Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah’ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
Hucurât Sûresi 4.Âyet:
اِنَّ الَّذٖينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
İnnellezîne yunâdûneke min verâil hucurâti ekseruhum lâ ya’kılûne
Muhakkak ki sana odaların dışından seslenenlerin çoğu akıl etmezler.
Hucurât Sûresi 5.Âyet:
وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
Ve lev ennehum saberû hattâ tahruce ileyhim lekâne hayral lehum, vallâhu ğafûrur rahîm.
Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Burada da hem münafıklara hem de az da olsa Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) in yanında olan kimselere eğer böyle bir hataya düşmüşlerse nasıl hitap etmeleri konusunda biraz edep tahsis ediyor.
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) in Ashabına (r.a).. Ashâb-ı Güzin deniliyor…
Bir söz söylemek istemiyorum ama Kurân-ı Kerîm ifadesi ile onlara bile..yaptıkları davranışları ile onların bile eziyet edebileceğinin vurgusunun işaretleri var…
Bize neler var onu düşünün?!!
Bizde bu dönem aslında bizde ‘’Ona’’ bazı şeyler isnat ederek..
Ona layıkıyla ona tahsis etmeyerek layıkıyla sünnetine uymayarak bir anlamda eziyet ediyoruz..
Birde de yine Ahzâb Sûresinde bir Âyet-i Kerime var..
(Bknz.İlgili Âyet (ler))
Ahzâb Sûresi 53.Âyet;
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِىِّ اِلَّا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرٖينَ اِنٰیهُ وَلٰكِنْ اِذَا دُعٖيتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَاْنِسٖينَ لِحَدٖيثٍ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِى النَّبِىَّ فَيَسْتَحْيٖ مِنْكُمْ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْيٖ مِنَ الْحَقِّ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْپَلُوهُنَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَا اَنْ تَنْكِحُوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِهٖ اَبَدًا اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظٖيمًا
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tedhulû buyûten nebiyyi illâ en yu’zene lekum ilâ taâmin gayre nâzırîne inâhu ve lâkin izâ duîtum fedhulû fe izâ taimtum fenteşirû ve lâ muste’nisîne li hadîsin, inne zâlikum kâne yu’zîn nebiyye fe yestahyî minkum vallâhu lâ yestahyî minel hakkı, ve izâ seeltumûhunne metâan fes’elûhunne min verâi hıcâbin, zâlikum atharu li kulûbikum ve kulûbihinne, ve mâ kâne lekum en tu’zû Resûl allâhi ve lâ en tenkihû ezvâcehu min ba’dihî ebedân, inne zâlikum kâne indallâhi azîmân
Ey iman edenler! Siz, bir yemeğe çağırılmadıkça, zamanını gözetmeksizin, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah’ın Resûlünü üzmeniz(eziyet) ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.
Şunu da açıklayacağım; (Ahzâb Sûresi 54.Âyet)’’Bir şeyi açıklasanız da veya onu gizleseniz de Şüphesiz ALLAH her şeyi Kemaliyle bilendir.’’
(Bknz. İlgili Âyet )
Ahzâb Sûresi 54.Âyet;
اِنْ تُبْدُوا شَيْپًا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا
İn tubdû şey’en ev tuhfûhu fe innallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ.
Bir şeyi açıklasanız da veya gizleseniz de muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir.
Bakara Sûresi 284. Âyet
لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِنْ تُبْدُوا مَا فٖى اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrun
Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah’ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir.
Demek ki Mü’minler de Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) eziyet edebiliyorlarmış..
Bu eziyet.. hal ve harekteleriyle sıkıntıya düşürmekle olabiliyor..
O Âyet-i Kerimeyi işlerken izah etmiştik … Bir şeyi açıklasanız da onu gizleseniz de Süphesiz ALLAH Kemaliyle bilendir.. derken..
Siz bir şey açıklamıyorsunuz..Kalbinizden bir şeyler geçebilir..aman ha dikkat!!! Bunu ALLAH biliyor… ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u de bunu sezebilir…Bundan bir şekilde haberdar olabilir… Buda eziyettir..Size açıklamıyor ama eziyettir..
Burada bir şey olduğunu söylemiştik..
Çünkü (Ahzâb Sûresi 53.Âyet )diyor ki: ‘’Bu, sizin ve onların kalpleri için daha hayırlıdır’’ diyor.. Sonrada diyor ki: ALLAH’ın Resûl ‘üne eziyet etmeniz doğru olmaz diyor.. Aleni zahiren bir faaliyet yok burada… kalplerle ilgili,gizli bir faaliyet var.. Buna rağmen eziyet veriyor diyorsa Âyette ,demek ki: Resûlullah , görüyor musunuz?!! hayatı ne kadar zor…Kalplerden geçenler meselesine..Bırakın ALLAH ın bilmesine ALLAH ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u bile sezinliyor…
Biliyorsunuz ALLAH’ın Evliyâullahından kalplerinden geçenleri hissedenler var..
Deniyor ya; Alimin yanında diline, Evliya(Veli)nin yanında kalbine dikkat et.. diye
Böyleyken Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) için nasıldır?!!!ALLAH nasıldır?!!!
İçimizdekiler var ya Nefislerimizdekiler onlara çok çok dikkat etmeliyiz…
Bakara 284. Âyete girmek istemiyorum… Hassas bir konu… Ama buradan anlaşıldı..
Evet demek ki bu benim çok dikkatimi çekti…
- ALLAH’a eziyet nasıl ?
- ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u ne nasıl?
ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u eziyetle ilgili birkaç Âyet daha var…
Birincisi; Ahzâb Sûresi nin 69. Âyeti var..
(Bknz. Aşağıdaki Âyet )
Ahzâb Sûresi 69. Âyet
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذٖينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُوا وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَجٖيهًا
Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûnû kellezîne âzev mûsâ fe berraehullâhu mimmâ gâlû, ve kâne ındallâhi vecîhâ.
Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.
‘’Ey iman edenler ,sizde Musaya eziyet edenler eza edenler gibi olmayın!! Bakın çok ilginç yine iman edenler diyor…Musa ya eziyet edenler gibi olmayın diyor… Burada da Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) a eziyet edenlerin en başta kafirler , münafıklar olmak üzere .. eziyetle ilgili 67 tane ayet var.. okusam zaman yetmez ..bunların hemen hepsi kafir ve münafıkların eziyetleri..
Ama ilginç olan mü’minlerle ilgili eziyetler..Burada da diyor ki ALLAH-U TEALA mü’minlere… yani o zamandaki Sahabe Efendimizlere(r.a) lara ….şuan için bizlere diyor ki; Musa ya eziyet edenler gibi olmayın diyor sonra nasıl bir eziyet olduğunu anlıyoruz…! Sonra ALLAH, onu söyledikleri şeylerden berî (temize çıkardı).. berraeh etti yani berraeh temizledi anlamında.. ALLAH katında mevki sahibiydi diyor..
Vecîh idi diyor.. vecîh konulan isim.. vecîh sahibiydi diyor..
Bir Âyet daha var;
Bknz İlgili Ayet;
Saff Sûresi 5. Âyet
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِهٖ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنٖى وَقَدْ تَعْلَمُونَ اَنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ فَلَمَّا زَاغُوا اَزَاغَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْفَاسِقٖينَ
Ve iz gâle mûsâ ligavmihî yâ gavmi lime tué’zûnenî ve gad tağlemûne ennî rasûlullâhi ileykum, felemmâ zâğû ezâğallâhu gulûbehum, vallâhu lâ yehdil gavmel fâsigîn.
Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.
Burada da mü’minlere ikaz var..
‘’Size gönderdiği Peygamberi olduğunu bildiğiniz halde niye bana eziyet ediyorsunuz’’ diyor.Çok ilginç bu ifadeler..(28:00)
Görüyormusunuz?
ALLAH U TEALA Ahzâb Sûresinde Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) unu nasıl koruyor ,muhafaza ediyor..
Zaten Ahzâb Sûresi 40. Âyetinin devamında da ‘’ hâtemen nebiyyin’’ vardı orada
(Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler))
Ahzâb Sûresi 40. Âyet ;
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمًا
Mâ kâne muhammedun ebâ ehadim mir ricâlikum ve lâkir rasûlallâhi ve hâtemen nebiyyîn, ve kânallâhu bikulli şey’in alîmâ.Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.Ahzâb Sûresi 41. Âyet ;
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا ا
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrân.
Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin.
Ahzâb Sûresi 42. Âyet ;
وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصٖيلًا
Ve sebbihûhu bukreten ve asîlân
Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.
Ahzâb Sûresi 43. Âyet ;
هُوَ الَّذٖى يُصَلّٖى عَلَيْكُمْ وَمَلٰئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَحٖيمًا
Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).
Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât gönderen, O ve O’nun melekleridir ki O, mü’minlere Rahîm(dir).
Dedikten sonra geçen sene işlediğimiz 56. Âyetinde de..
Ahzâb Sûresi 56. Âyet ;
اِنَّ اللّٰهَ وَ مَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا
İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhâllezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmân
Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.
ALLAH’ın ve meleklerin salat ettiğini söylüyor…
Yani Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e eziyet etmeyin diyor..
Burada da ben ‘’salat’’ ediyorum diyor…
ALLAH ’salat’’ ediyor Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)e.. Hatta Melekleri de ‘’salat’’ ediyor…
‘’Siz ne duruyorsunuz!!!!! ‘’ diyor..
Yani ‘’salat’’ nedir …Hani açıklamıştım..
Salat 2 kısıma ayrılıyor..
Birinci kısım ‘’yöneliş’’ ALLAH a..
ALLAH’ım ona salat et diyorsunuz…
Allahumme (hitap ALLAH ‘a) salli ala (ala :üzerine demek) seyyidina Muhammed..Onun üzerine
Yukarıdan aşağı ‘’salat’’ talep ediyorsunuz..
sellimû teslîmâ(teslîmen); de şu.. sellim selam verin demek..
Selam muhatap aldığınız birine verilir..
Yani karşınızdaki gibi..
Karşınızdakini görüyormuşçesıine Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) görüp, yönelip…
Esselatu Vesselamu Aleyke Ya Rasul ALLAH,Habibullah gibi ifadelerle salat edin diyor..
Bu Âyette geçen sellim selam verin demek ..Nasıl? teslîmen
Burada da meful-u mutlak var.. Yani öyle bir teslimiyetle selam verin ki ; “karşınızda görüyor gibi” demek..
Salatın iki kısmı var tekrar ediyorum;
- ALLAH’tan salat talebi…
ALLAHumme salli ala seyyidina Muhammeddin ala ali Muhammed gibi ..Hitap ALLAH ‘a
- Bir de Hitap Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)
Esselatu Vesselamu Aleyke (Aley ke –sana demek) ona demek değil bakın.. demek ki karşında gibi..Tam bir teslimiyetle diyor.. Adrese teslim…
Bu da bizim ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) u ne karşı bizim bir görevimiz..
Eziyet etme adına görev imiz
ALLAH’ın Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘üyüm, (böyle) olduğumu bildiğiniz halde niye bana eziyet ediyorsunuz ? diyor ona göre ona yönelmek ona göre düşüncelerimizi tanzim etmek ona göre amellerimizi tanzim etmek.
Biraz ilerleyelim.. Bir de ne diyor?
Dünya ve Ahirette onlara lanet etmiştir..( Ahzâb Sûresi 57 .Âyet: leanehumullâhu fîd dunyâ vel âhıreti)
Leane-aslında rahmetinden uzaklaştırmak anlamına geliyor..
Yani o kimseleri kendinden uzaklaştırıyor..
Rahmetinden uzak ediyor.. Bu uzak ettiği zamanda …Bütün sistem zaten… Ona karşı oluyor..
Hani lanet edilmiş deniliyor ya bütün işleri ters gidiyor anlamında..
ALLAH onları kendinden uzaklaştırırsa sistemin bütün unsurları da uzak olur.. akıcı olmaz..31:47
Şeytana ne diyoruz biz… melun diyoruz.. ..lanet edilmiş diyoruz..
‘’Recm’’ edilmiş şeytandan ALLAH’a sığınıyoruz demiyor muyuz?
‘’Recm’’ Kovmak demek ama bir şeyi taş atarak kovmak .. yani taşlıyarak kovmak..
Siz köpeği ne yapıyorsunuz? Taşla kovuyorsunuz..Bir yandan da aşağılıyorsunuz..
Uzaklaştırılıyorsunuz ve melun olmuş oluyorsunuz..İşte onlara ALLAH dünya ve ahirette lanet etmiştir..Ahiretteki lanetin biraz anlayabiliyoruz..
Dünyada neler olabileceğini tahmin edebilirsiniz
Ahirette de lanetle ilgili bir ifade var ..
Ahzâb Sûresi 57. Ayet‘’Onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır… lehum azâben muhînân’’.bir nokta var Âyet ile ilgili Âyet ile ilgili bir nokta var.
Önceki Âyette de ne diyordu elim bir azap aşağılayıcı bir azap vardı ..diyordu..
Diğer Âyete geçiyoruz …
Ahzâb Sûresi 58. Ayet
وَالَّذٖينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا
Vellezîne yué’zûnel mué’minîne vel mué’minâti biğayri mektesebû fegadıhtemelû buhtânev ve ismem mubînâ.
Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
Vellezîne yu’zûnel yine eziyet ederler onlar kime bu sefer ? mu’minîne-mü’minlere… vel mu’minâti-mü’minelere.. neden dolayı ediyorlarmış… bi gayri mektesebû iktisap etmediklerinden dolayı yani bir çaba ile yapmadıklarından dolayı yukarıdaki
Hz.Musa (aleyhisselâm) ilgili (Ahzâb Sûresi 69. Âyet) Âyetindeki onu temize çıkaracaktır diyor demek ki iftira var….yapmadığı bir şey tahsis ediliyor…
Aynı şey… demek ki eziyet edenler tarafından herkese yapılma meyili var.. mümin erkeklere ve mümin kadınlara da yapılıyor demek ki bu … erkeklere yapılan eziyet biraz daha anlayabiliyoruz…
Hatırlıyor musunuz ??
Ahzâb Sûresi diyordu dilleriyle aşağılarlardı diyordu…hakaret ederler diyordu münafıklar…
Bknz. Aşağıdaki Âyet
Ahzâb Sûresi 19. Âyet
اَشِحَّةً عَلَيْكُمْ فَاِذَا جَاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذٖى يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِ اُولٰئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسٖيرًا
Eşıhhaten aleykum, feizâ câel havfu raeytehum yenzurûne ileyke tedûru ağyunuhum kellezî yuğşâ aleyhi minel mevt, feizâ zehebel havfu selegûkum bielsinetin hıdâdin eşıhhaten alel hayr, ulâike lem yué’minû feahbetallâhu ağmâlehum, ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ.
(Gelseler de) size karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’a göre kolaydır.
Siz onların eziyetine katlanın diyor Kurân-ı Kerîmde bir çok yerde… bunu anlıyoruz …
Bize bir çok şey deniliyor… öküz dendi mesela çok sevdiğim bir sanatçıydı… ismini buradan zikretmeyeceğim
Öküz dedi ve tasavvufi yanında olan da biriydi halbuki… yani o bile eziyet etti… benim en azından içim ezildi..
Neler denmiyor neler bugün bizlere ; deli deniyor ahmak deniliyor, geri kafalı deniliyor.
Yani ALLAH -U TEALA nın müminlere layık gördüğü sıfatlarından tam tersi söyleniyor…
Bu bizim için hak etmediğimiz iktibas etmediğimiz şeyler değil mi …haketmiyoruz …
Vallahi hak etmiyoruz… ALLAH diyor ki sabredin onların dediklerine ;
Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)
Muzzemil Sûresi 10. Âyet
وَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمٖيلًا
Vasbir alâ mâ yekûlûne vehcurhum hecren cemîlân Ve onların söyledikleri şeylere sabret. Ve güzel bir ayrılış ile onlardan ayrıl.Çünkü bu dünya geçici… ahirette ise çok farklı şeyler olacak..
مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِ
Mâliki yevmid dîn (Fatiha Sûresi 4. Ayet)
Bu da Malik olanlar Melik olanlar Ahiret gününde Kimin Melik olduğunu kimin borusunun öttüğünü(tabiri caizse) kimin orada patron olduğunu anlayacaklar (35:05)
Burada herkes Melik…İçim yaralanmış, ezilmiş bunları söylemeyecektim ama ki eziyet böyle bir şey..
Düşünün Peygamber Efendimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl eziyet yaşıyor siz bir düşünün….
Buradaki asıl vurgu ise mü’minelere !!!
Kesinlikle ‘’bunlar bir buhtân (iftira) ve apaçık günah yüklenmişlerdir’’…
Buhtânla ilgili bir şeyler söyleyeceğim
Buhtân; iftiraya çok yakın bir ifade Kurân-ı Kerîmde boşanmak için eşlere bir mehir veriliyor ya …mehri vermemek için geri almak için kadına iftirada bulunuyor..Ona iftira atarak diyor ona verdiğinizi geri mi alacaksınız diyor…
(Bknz. Aşağıdaki Âyet (ler)
Nisâ Sûresi 20. Âyet
وَاِنْ اَرَدْتُمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَكَانَ زَوْجٍ وَاٰتَيْتُمْ اِحْدٰیهُنَّ قِنْطَارًا فَلَا تَاْخُذُوا مِنْهُ شَيْپًا اَتَاْخُذُونَهُ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا
Ve in eradtumustibdâle zevcin mekâne zevcin, ve âteytum ihdâhunne kıntâren fe lâ te’huzû minhu şey’â(şey’en). E te’huzûnehu buhtânen ve ismen mubînân
Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız?
Onu (verdiğinizi), iftira ederek ve apaçık günah işleyerek mi alacaksınız?
Bir Âyette ; kim bir hata işler bir günah kazanırsa onu bir suçsuzun üstüne atarsa buhtân etmiş olur apaçık bir günah işlemiş olur… diyor…
Bknz. Aşağıdaki Âyet
Nisâ Sûresi 112. Âyet
وَمَنْ يَكْسِبْ خَطٖيپَةً اَوْ اِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهٖ بَرٖیًٔا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُبٖينًا
Ve men yeksib hatîeten ev ismen summe yermi bihî berîen fe kadihtemele buhtânen ve ismen mubînân
Ve kim hata yaparak veya bir suç işleyerek günah kazanır sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, o taktirde o, iftirayı ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.
Kim bir kusur işler günah kazanırda onun suçsuz bir kişinin üzerine atarsa..diyor
Yani aslında şunu demek istiyor… iftira ettiği şey aslında kendisi …yani bu şu anlama geliyor..
Birde yansıtma deniyor Psikolloji de…Birisinde bir suçluluk var.. Suçluluk isnat ediyor başkasına..
Şöyle şöyle diyor.. Aslında derinine baktığında…Kendisinin içlerinde olan birşey o…bu Âyet onu açıklıyor…
Kimde bir şey var ise o diyor onu diyor iftira olarak atar diyor..halbuki kendisi yani birisi bu ne iffetsiz diyorsa.. öyle olmadığı halde bilin ki o kişide bir şeyler var yani…Ne kadar dedikoduyu sever diyor… dedikodu yapmaya meyilli bir insan..
Bu Âyetin derinliklerinde de o var..
Başka bir Âyette de ;
Yine küfürlere Meryem’e karşı buhtân söylemeleri dir..diyor..
(Bknz. )
Nisâ Sûresi 156. Âyet
وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظٖيمًا
Ve bi kufrihim ve kavlihim alâ meryeme buhtânen azîmân
Ve onların inkârları ve Meryem’e olan sözleri “çok büyük iftira”dır
Hazreti Meryem (r.a) nasıl buhtân ettiklerini biliyorsunuz ..çok büyük gibi iftira ettiler ona buhtân diyor
Birde burada geçiyor buhtân kelimesi…
Buhtân yapmadıkları halde bir iftira ve diyor ve ismen diyor açık bir günah…
Bakın günah , buhtân yanında daha masum bir ifade (38:17)
Günah yapmıştır içki içmiştir bir şey yapmıştır tövbe eder kurtulur…
Ama buhtân ‘’Bela’’…
Çünkü buhtânla eziyet ediyorsun..
Eziyet kalbe giriyor…
O kişinin ondan hakkının helal etmesi, ondan razı olması çok zor…
Çünkü ALLAH diyor ki ben her türlü şeyi ‘’şirk’’ hariç affederim diyor …Ama kul hakkıyla gelmeyin diyor ya …Aslında bilerek yada bilmeyerek gıyabında hatta işte burada özellikle gıyabında bir buhtân var
Bunun temizlenmesi çok zor
Bunun”‘ Telafisi”’ çok zor
Günahın ism denilen günah var …
- Zenb
- ism
- günah denilen kelimeler var .. bunların telafisi olabilir
Ama ”buhtân”’ bela
Aman ha ‘’zan’’dan kaçınalım..
Hucurât Sûresinde diyor ya ;
(Bknz Aşağıdaki Âyet)
Hucurât Sûresi 12.Âyet
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثٖيرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَحٖيمٌ
Yâ eyyuhellezîne âmenuctenibû kesîram minez zann, inne bağdaz zanni ismuv ve lâ tecessesû ve lâ yağteb bağdukum bağdâ, eyuhıbbu ehadukum ey yeé’kule lahme ehîhi meyten fekerihtumûh, vettegullâh, innallâhe tevvâbur rahîm.
Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
Buhtâna götüren aslında ‘’zan’’..
Kasıtlı olarak yapmıyorsan yine bir nebze…ama bir de kasıtlı yapıyorsan o işte ‘’bela’’.. Belanın karesi… ‘’Zan’’ üstüne yaparsan o buhtâna giderse yine ‘’bela’’.
O yüzden Çok dikkatli olunması lazım
Diğer ayette geçiyoruz..
Ahzâb Sûresi 59. Âyet
يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنٖينَ يُدْنٖينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابٖيبِهِنَّ ذٰلِكَ اَدْنٰى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا
Yâ eyyuhen nebiyyu gul liezvâcike ve benâtike ve nisâil mué’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn, zâlike ednâ ey yuğrafne felâ yué’zeyn, ve kânallâhu ğafûrar rahîmâ.
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
- Yâ eyyuhen nebîyyu ;Ey Peygamber diyor burada Peygamber(sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimize bir hitap var ..
Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (mü’min kadınlara) söyle(Arapçasını okumuyorum zaman kısıtlı)
Önce zevcelere sonra kızları sonra mü’min kadınlara söyle (Burasını Arapça okuyorum)
- yudnîne ; örtsünler , aşağı indirsinler, sıkı sıkı sarsınlar anlamında bir kelime
- aleyhinne; üzerlerine
- min celâbîbihinne…. cilbab(Islâmî kadın elbisesi )larına bu.. Cilbablarını üzerlerine sıkı sıkı örtsünler..
Zâlike; işte bu durum…Ednâ ;daha uygunudur ,daha münasiptir..
en yu’refne; bilinmelerine… fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne);eziyet edilmeyip te öyle bilinmelerine daha uygunudur…
Yani onların tanınıp eziyet edilmemelerine en uygundur..ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Bu ,başlı başına bir tesettür Âyeti değildir..
ALLAH -U TEALA Tesettür ilgili Âyetleri özellikle Nûr Sûresi 31 -32- 33 bahsetmişti…
(Bknz Aşağıdaki Ayet (ler))
Nûr Sûresi 31. Âyet
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinne, ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûne Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.Nûr Sûresi 32. Âyet
وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِحٖينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَائِكُمْ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ
Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve sizden eşi olmayan erkekleri ve kölelerinizden salih olanları ve eşi olmayan kadınlarınızı nikâhlayınız (evlendiriniz). Eğer onlar fakir iseler Allah onları fazlından gani (zengin) kılar. Ve Allah, Vâsi’dir (ihsanı, ni’meti çok olandır), Alîm’dir (en iyi bilendir).
Nûr Sûresi 33. Âyet
وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذٖينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ وَالَّذٖينَ يَبْتَغُونَ الْكِتَابَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ فٖيهِمْ خَيْرًا وَاٰتُوهُمْ مِنْ مَالِ اللّٰهِ الَّذٖى اٰتٰیكُمْ وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحٖيمٌ
Ve lâ tetemennev mâ faddalallâhu bihî bağdakum alâ bağd, lirricâli nasîbum mimmektesebû ve linnisâi nasîbum mimmektesebn, ves’elullâhe min fadlih, innallâhe kâne bikulli şey’in alîmâ.
Allah’ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.
Burada (Ahzâb Sûresinde )tek Âyette geçmiş..
Neden diye düşündüm!!!!
Eziyet bahsi geçiyor ya…
Kadınların en fazla eziyete dûçâr(Uğramış, yakalanmış, tutulmuş,müptela) olabilecekleri konu bu ‘’Tesettür’’ konusu…
O yüzden parantez gibi bir Âyetle bu burada ifade edilmiş..(41:03)
Yoksa Nûr Sûresi baktığınızda 30lu Âyetlerine bir baktığınızda peşine sıra çok bir çok Âyet var..
Yani konu bütünlüğü olarak orada açıklanmış.. Ama burada bir Âyetle açıklanmış..
Daha sonra Nûr Sûresi Âyetleri açıklarız ama….
Bir şey açıklamak istiyorum…
5-6 dakika sürecek.. Bu bana hep soruluyor… Günümüzde de güncel bir konu baş örtüsüyle ilgili..Konu gündem.. Hep sorular oluyor..
Ben farklı bir mantıkla açıklayacağım…
ALLAH U TEALA erkek ve kadını yaratıyor..
Onlara farklı özellikler veriyor…Bakın ‘’Eşit ‘’değildir… demiyorum …
Farklılıkla yaratıyor onları…
- Erkeğe verdiğini kadına vermiyor …
- Kadına da verdiğini erkeğe vermiyor…
Önce bir fıtratı farklılık var…Yani yaradılış farklılığı …
Yaradılış şekli farklı ise, bu muhakkak ki amel boyutunda davranış boyutunda da bir farklılığa götürecektir..
Bu bunun ‘’Doğal’’ sonucudur …
Şimdi kadına ‘’Endam’’ yüklüyor… kadına ‘’cazibe’’yüklüyor …
Bu ‘’Cazibe’’ yüklemesini sebebi biraz parantez içinde açıklayayım bununla anlam kazanıyor…
‘’Hani Adem ve Havva cennette beraber yaratılıyor ya…
Orada diyor ki sizi tek bir nefisten yarattım diyor…
Tek bir nefsin kaynağını daha evvel konuşmuştuk…
Bu kaynaktan kadına daha fazla ‘’duygusal’’ boyutta bir şey veriliyor..
O da ‘’Endam’’ denilen ‘’Cazibe’’ denilen bir şey..
Yani ALLAH kendi güzelliğininden kendi ‘’Cemâl’’inden kadına erkekten 2 kat daha fazlasını veriyor…
Biyolojik bir ifade var..
Genler konusunda …
Kadında XX(Kromozon) genleri var..Erkekte XY(Kromozon) geni var…(Bunlar cinsiyet genleri)
(X)geninden kadına 2 katı verilmiş… Erkeğe de 1 katı verilmiş.. Sadece 1 (X) var..
Bir de kadında olmayan (Y) geni var o ayrı…
Bu (X) e eğer ‘’Cazibe’’ dersek…’’Sırrani boyutta ‘’Cazibe’’ dir.. ALLAH ‘ın güzelliği bir güzeldir.. Kadına 2(X) verilmiş.. (x²) aslında bu.. Erkeğe de 1 (X) verilmiş..(43:34)
Erkekte ‘’Endam’’ yok değil.. var.. Ama kadının ki çok fazla… şimdi bunun bir tecellisi olacak..şimdi bunun yansıması olacak..
Birincisi ‘’duygusal yansıma’’
Bu (X) nefsani özelliklerin kadında daha fazla olmasının sonucunu doğuruyor
Bu da daha duygusal anlamda kadın daha ‘’ duygusaldır ’’anlamına geliyor…
- Çünkü nefis bilinçaltının alanıdır...Bilinçaltı da duygusal alandır..
Niçin kadın da böyle.. nefisle ilgili bir olaydır .. Buna ayrı yeten gireriz..
Bunun başka bir yansıması da kadın ‘’Cazip’’ hale geliyor dedik ya ‘’Cemâli’’ sıfatlardan ötürü..
Erkekte ise bu az…Bunun doğal sonucu şu…Bir erkek kadına baktığında haz alıyor … neden ALLAH -i cazibe ve güzellik bir endam var Ama kadın erkeğe baktığında o kadarda fazla değil
Yok denilecek seviyede…İspatı ne ?! erkeğe tesettür sınırlarını bir düşünsenize…!!!
Biz göbeğimizle dizkapağımıza arasında giyindiğimiz takdirde namaz bile kılabiliyoruz…
Hacca, ümreye gidenler ihramda görmüşlerdir..
İhramı atıyorsun yine de namaz kılabiliyorsun.. edebi olmasa da şerri böyle…
Kadının Tesettürünü düşünün..!!Kendiliğinden gözüken hariç.. el ayak yüzü hariç bütün vücut…
Şimdi ALLAH-U TEALA eziyet mi ediyor?!!!
Hayır insanlar ona eziyet ediyor..
ALLAH U TEALA fıtratı bildiği için bunu öngörüyor…
Çünkü haset denen bir şey var onu açıklayayım…
Münir DERMAN Hoca diyorki;
‘’Nazar’’ diyor… nefsin haset bakışıdır..
Nazar, nefsin haset bakşıdır…
Demek ki nefsin bir bakış türü var..buna haset deniliyor..
- Haset ne?!Bir şeyden razı olmamak….onda var niye bende yok demek.. Ya da benim olsun demek..
Şimdi ‘’nefis’’kontrol edilmesi gereken bir şey…. edilmediği taktirde sonuçları olan bir şey…sen kendi nefsini kontrol etmediğin takdir de ne oluyormuş… herşey benim olsun diyor..
Şimdi zaten ALLAH’ ın ‘’Cazibe’’ yüklediği bir kadına baktığında ne oluyor?!!
Haset devreye girince benim olsun oluyor..
Yani ‘’edinme talebi’’ oluyor…
Anlıyor musunuz şimdi ‘’Tesettür’’ ne oluyor…
Tesettürde yüz hariçtir… yüz ,ALLAH ‘ın ‘’Cemâl’’ini temsil eder ve örtülemez… yasaktır .o yüzden peçeye itiraz edilmiştir…
Yüz hariç, el hariç ,ayak hariç ,bütün vücudun kapatılması ALLAH -U TEALA tarafından istenmesinin nedeni budur:
Kadının erkeğe cazip hale gelmemesi…. ama bakın bu kötü bir şey değil…Neden!! gizli gizli bir şey var sır gibi kadında…
İşte o ne ALLAH ‘ın Cemâlullah tecellisi …
Yani aslında biz kadına bakarken içindeki güzelliği görüyoruz aslında….
Kılcal damar şeklinde belki ama… ana damar oraya gidiyor
Hani cenneti açıklarken demiştik ya orada neler var neler …
En büyük müşahede orada, en büyük haz… ALLAH ‘ın Cemâlini seyretmek..
İşte onun ‘’nüve’’ leri ,dünyada, kadında yüksek derecede tecelli etmiş..
Aslında biyolojik olarak fizyolojik olarak baktığında et kemik !…
Et kemik nasıl ne kadar cazip hale gelebiliyor ; insanlar yoldan çıkıyor …cinayetler işleniyor ..bilmem neler oluyor.. et kemik … fizyolojik olarak bakıyoruz bir kaç gram yağ …birkaç gram et.. nedir bu ‘’Cazibe’’???
Ben yıllardır cevabını bulamadım..biliyormusunuz? Yıllarca…
Ne cazip geliyor ne cazip geliyor?… meğerse ALLAH -U TEALA nın ona olan ikramı imiş…
ama diyor ki: şeriat var!…(47:44)
Sen kendinin Helal olanın dışında ,kendine mâlik olanın dışında bakamazsın…
He bu güzellikten mahrum mu kalacağız? hayır…İnsana ALLAH -U TEALA ikram ediyor ama mahreminle…
Mu’minûn Sûresinde diyor ki; onlar diyor kınanmazlar..ellerinin altında ki olanlarla..diyor.. ama bundan fazlasını isteyenler ..onlar aşırıya gidenlerdir …
Bknz. Aşağıdaki Âyet
Mu’minûn Sûresi 5. Âyet
وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
Vellezîne hum li furûcihim hâfizûne
Ve onlar, iffetlerini (ırzlarını) koruyanlardır.
Mu’minûn Sûresi 6. Âyet
اِلَّا عَلٰى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَ
İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn.Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.Mu’minûn Sûresi 7. Âyet
فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَاءَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
Femenibteğâ verâe zâlike feulâike humul âdûn.
Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.
Her türlü ikramı veriyor sana .. var mı var …bundan fazlasını istiyorsan sen haddi aşanlardan oluyorsun..
İşte bu âyette(Ahzâb Sûresi 59. Âyet )geçen kadınların incinmeleri için dediğinde aslında ALLAH -U TEALA kimi korumuş oluyor mümin kadınları korumuş oluyor..
Neden eziyetten.. Çünkü ALLAH-U TEALA murad ettiği ‘’Tesettür’’ uygun giymediği takdirde ..Erkek için ,nefsi olan ,haset bakışı olan erkek için, sen bir hedefsin..
Doğru mu?
ALLAH da bunu emrederek kadını ‘’o ‘’ bakışlardan aslında koruyor..Eğer Kadınlar bunu layıkıyla idrak etseler …Tesettüre çok farklı bakarlar..
Neden saç??Baş tesettürü deniliyor ki..aslında en büyük cazibe ‘’Saç’’ ta..
Tesettürlü bir kadın saçlarını açtığında çok ciddi bir cazibesi olurmuş.. Bu cazibeye kime?!!mahremine ya da ona karşı bir evlilik durumu söz konusu olmayanlar.. babasına kardeşlerine karşı.. öyle bir şey düşünmüyorum.;ona serbest.. düşünenler için Tesettür..
ALLAH ‘ın Âyetlerini bu şekilde anladığımızda daha yol gösterici oluyor..
Haftaya biraz daha gireriz bu konuya.. çünkü tesettür konusu burada. .küçük bir anlatılacak kadar değil..
Ama en azından kadınlara eziyet vermeme açısından bu Âyeti ben anlamlı buldum.
Haftaya devam ederiz. İnşaallah.
ALLAH-U TEALA bizi önce ALLAH’a sonra Resûl (sallallâhu aleyhi ve sellem) üne ‘’eziyet etme’’ düşüncesinde olmayanlardan etsin…
Kasıtlı düşüncemiz olmaz ..ama biraz daha dikkatli olanlardan eylesin..
ALLAH’ta bizi Âyetleri ile yolumuza açsın.. temizlesin ..
İnşaallah.
SADAKALLAHULAZİM