SEBE (14.sohbet) 22-23.Ayetler (şefaat)


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/mQmI82wHeqDSM



AYET METİNLERİ



SEBE 22.AYET

قُلِ ادْعُوا الَّذٖينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلَا فِى الْاَرْضِ وَمَا لَهُمْ فٖيهِمَا مِنْ شِرْكٍ وَمَا لَهُ مِنْهُمْ مِنْ ظَهٖيرٍ

Kulid’ûllezîne zeamtum min dûnillâhi, lâ yemlikûne miskâle zerretin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve mâ lehum fîhimâ min şirkin ve mâ lehu minhum min zahîrin.

Allah’ı bırakıp da ilah saydığınız şeylere dua edin durun!Onlar göklerde ve yer de zerre miktarı bir şey yapmaya malik değillerdir.Onlar’a gökte ve yerde bir ortak da yoktur.Allah’ın da onlardan bir yardımcı’sı yoktur.

SEBE 23.AYET

وَلَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ عِنْدَهُ اِلَّا لِمَنْ اَذِنَ لَهُ حَتّٰى اِذَا فُزِّعَ عَنْ قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ قَالُوا الْحَقَّ وَهُوَ الْعَلِىُّ الْكَبٖيرُ

Ve lâ tenfeuş şefâatu indehû illâ li men ezine lehu, hattâ izâ fuzzia an kulûbihim kâlû mâzâ kâle rabbukum, kâlûl hakka, ve huvel aliyyul kebîru

O’nun katında şefaat fayda vermez,Ancak O’nun izin verdiği kimse müstesna.Nihayet kalplerindeki dehşet giderildiği vakit:”Rabbiniz ne buyurdu?”derler.”Hakkı söyledi”derler.O,çok yüce ve çok büyüktür.


SES KAYDININ METNİ BİR MÜDDET SONRA YAYINLANACAKTIR…İNŞAALLAH.


Geri dön

Mesajınız gönderildi

Uyarı
Uyarı
Uyarı

Uyarı!

SEBE (13.sohbet) 21.Ayet#

http://http://youtu.be/h-GaDb1iUSw


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/UIVUw7-Geh3Jf


AYET METNİ


34-Sebe Suresi 21. Ayet (İniş Sırası: 58)

وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِمْ مِنْ سُلْطَانٍ اِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يُؤْمِنُ بِالْاٰخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا ف۪ي شَكٍّۜ وَرَبُّكَعَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَفٖيظٌ

Vemâ kâne lehu ‘aleyhim min sultânin illâ lina’leme men yu/minu bil-âḣirati mimmen huve minhâ fî şek verabbuke ‘alâ kulli şey-in hafîzun

O’nun insanlar üzerinde hiçbir kuvvet ve delili yoktur.Ancak biz şunu anlamak için musallat ederiz;Kimin ahiret’e imanı var,Kiminde ondan şüphesi var.Rabbin her şeyi kendi hıfsında tutar.


SES KAYDININ METNİ BİR MÜDDET SONRA YAYINLANACAKTIR…İNŞAALLAH.


( BU YAZI,DAHA EVVEL YAYINLANMIŞ SES KAYDININ YAZIYA DÖKÜLMÜŞ METNİDİR.

BİR SÜRE SONRA SİLİNECEKTİR. YAZIYA DAHA SONRA SES KAYDININ OLDUĞU KISIMDAN VE RESMİN ALTINDA BULUNAN SAYFA SEKMELERİNDEN (SEBE- SOHBETLERİN METİNLERİ) ULAŞABİLİRSİNİZ.)

SEBE (13) 21.AYET:

Eûzu billahi mineşşeytânirracîm.

Bismillahirrahmanirrahîm.


Evet,Arkadaşlar Sebe Suresine kaldığımız yerden devam ediyoruz..

Geçen hafta 20.Ayeti işlemeye çalışmıştık…

20-21.Ayetler beraber gibi..

20.Ayetle beraber ilişkilendirerek alakalı olsun diye onuda  işleyeceğiz..


Sebe 20.Ayeti hatırlayalım.


34-Sebe Suresi 20.Ayet(İniş Sırası:58)

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ اِبْلٖيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ اِلَّا فَرٖيقًا مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ

Velekad saddeka aleyhim iblîsu zannehu fettebe’ûhu illâ ferîkan minel muminîne

Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.

Mü’minler’den bir fırka hariç hemen ona uydular.


 Yukarıda Sebe Kavmiyle ilgili meydana gelmiş iki tane olay vardı.

1.Muhteşem ikramlar veriliyor..Buna rağmen onlar şükürsüzlük ediyorlardı..

Rabbim onların üzerinde arim seli gönderiyordu (bknz.Sebe 16.Ayet)

Onların üzerine azap indiriyordu…Bahçelerini dağınık bir hale getiriyordu..

2 .Nice ulaşım , emniyet imkanları verildiği halde onlar nankörlük ediyorlar..

Onların da bu imkanlarını gideriyor.. Onları dağınık bir hale getiriyordu..

“Bunlarda  şükür eden sabırlılar için.. (nice ayeteler,ibretler,deliller) var “diyordu..(bknz.Sebe 19.Ayet)

Buna özgü olarak hemen arkasından geçen hafta işlediğimiz, iblisle-şeytanla ilgili Ayet gelmişti..

“Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.Mü’minler’den bir fırka hariç hemen ona uydular.”

meallerde gerçekleştirdi diyor..(Bu doğru değil..geçen hafta işlemiştik..)

Sonuç itibarıyla “insanlar üzerindeki iddaası gerçek oldu “manasını vermek daha doğru olur.

Çünkü zannını diyordu hatırlıyor musun?

Zan konusunda ne demiştik?

Zan Hakikat değildir..

(Bunu biraz iddaalı konuşmuştum ama Ayeti nasip oldu…)


53-Necm 28. Ayet :

وَمَا لَهُمْ بِهٖ مِنْ عِلْمٍ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنٖى مِنَ الْحَقِّ شَيْپًا

Ve mâ lehum bihî min ılm, iy yettebiûne illez zann, ve innez zanne lâ yuğnî minel hakkı şey’â.

Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.


Yani Zan Hakikat değildir’!!

Zan: Delil bilgisi ,manasında da kullanılıyor.. Özellikle burada Ayetlerin çoğunda kast edilen yer “Tahmin” anlamında Zan .

Yani siz bir konuda siz bir görüş bildiriyorsunuz..Ama bu hakikat olmayabilir…

Hatırlarsanız Hucurat Suresinde özellikle bununla ilgili bir tehdit vardı.


  • Hucurat Suresi 12.Ayet: Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.

iblisin bir iddaası vardı..Neydi bu iddaa?

“Şüphesiz ben onları azdıracağım..”


  • HİCR SURESİ 39.AYET:(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

Onlar bana tabi olacaklardı diye iblisin iddaası vardı..

şeytan değil- iblisken.. bir iddaası vardı.


  • SAD SURESİ 79-85.AYETLER:
  • (79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.
  • (80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.
  • (82-83) İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.
  • (84-85) Allah:Doğrusu -ki ben hep doğruyu söylerim- mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım! buyurdu.

Burada bakın bir iddaası vardı..

Bu idaanın doğru olmadığını Rabbim devamında ne diyordu?


  • Hicr39-40:
    Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım. 

Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”

  • Hicr41-42:
    Allah şöyle buyurdu: “Bu benim gösterdiğim dosdoğru yol budur.

 

Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.”


Şimdi geçen hafta açıklamıştık..Tekrar vurgulamak istiyorum…

İkisi aynıymış gibi geliyor!!! Ama değil.

Birincisinde  bir iddaa var..(Hicr 39-40)

Şeytan kendisinde güç ve kudret adlediyor.. Diyor ki “ben” onları saptıracağım…

Sadece senin ihlaslı kulların müstesna (bknz.Hicr 40)

 

Lakin ALLAH-U TEALA diyor ki; (burayı çok iyi anlamınızı istiyorum)

“Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna”

***SENİN SULTANLIĞIN YOK!!!!!SEN KİMSİN Kİ!!!!! ANCAK ONLAR SANA TABİ OLURLAR.***

 

Bakın bu çok ilginç ..(Maalesef bu Tefsirlerde atlanmış..)

(Hatta ismini vermeyeceğim bir tefsirde diyor ki! Nasıl öyle br hatada bulunmuş..herhalde yanlış bir anına geldi..”şeytan kendi iddaasının haklı çıkardı..ALLAH’ın iddaasını haksız çıkardı “gibi bir ifadede bulunmuş.)

Altını çizdim..Kendisine de mail atacağım..kendiside tanıyorum o şahsın.. beraber bir kahvaltıya gitmiştik..herhalde orada bir …matbaa hatası yada iddaasını tam yansıtamadı… ALLAH’ı haksız çıkarmak ..şeytanı haklı çıkarmak gibi bir şey olamaz..)

"saddaka" fiilinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanan.

Biraz evvel Hicr Suresinindeki ALLAH-U TEALA nın şeytanın tekzip etmesinden biz bunu anlayabiliyoruz..

21. Ayette biraz sonra bununla ilgili bir ifadesi var..

iblisin -gerçekleştirdiği demeyelim de- sonuç itibarıyla dediği gerçekleşen şeyin ne olduğunu biliyor musunuz?


ARAF 17.AYET:

  • ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْدٖيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَائِلِهِمْ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِرٖينَ
  • «Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.

Hatırlıyorsanız..

Yukardaki Sebe Kavminin azabı hak etmesinin gerekçesi neydi?

Sebelilerin şükretmemesi yani küfür etmesiydi.

İşte zannının doğru çıkması ! İnsanların yaptığı şükürsüzlük, iblisin zannının doğru çıkmasına sebep olacak..

Sonuç itibarıyla söylüyorum..sebebi işte bu şükürsüzlükleri..

ben onları saptıracağım diyor..

  • İddaası ne ? “sen onları şükür ediciler bulamayacaksın” ..diyor..

Demek ki iblisin ,bu dünyadaki ismiyle..bizim muhatap olduğumuz haliyle şeytanın ,en büyük fitne gayretlerinden vesvese gayretlerinden birisi neymiş.???

  • İNSANI ŞÜKÜRSÜZLÜĞE SEVK ETMESİ..

Bakın şükürsüzlüğe bizzat kendisi götürmüyor..!!!

Vesvese veriyor , fitne veriyor..

  • Sen zaten hazır olan kısmınla ona zemin hazılıyorsun..
  • Onun fitnesi, vesvesi de cazip geliyor..
  • Sen de şükürsüzlük alametleri gösterecek şekilde düşünüyorsun yada amel ediyorsun..

Bakın faturayı insanlığa,kendi üzerimize alıyorum görüyor musunuz?

Yani insan düşüncesiyle, nefsindeki özellikleriyle,  kendi oluşturduklarıyla… şükürsüzlük halini kendinde oluşturuyor..

  • Beğenmiyor..
  • Razı olmuyor..
  • Sabırlı olmuyor..
  • Memnuniyetsizlik gösteriyor..

Nimetlerin ALLAH’tan geldiğini reddediyor, örtüyor..

Hah şimdi zemin hazır!!!

Şimdi vesvesesini veriyor..fitnesini veriyor.. frekans karıştırcılığı yapıyor…virüs bulaştırıyor..

Sen de onunla beraber ikiye katlanarak şükürsüzlük etmiş oluyorsun…

Şükürsüzlük çok hafif bir ifade Ayetsel ifadeyle “Küfür ediyorsun”…

ehli küfür oluyorsun.. ehli şükür yada ehli küfür..

şükürsüzlük nankörlük ifadesi hafif kalıyor arkadaşlar ..


BAKARA 152.AYET:

Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn.

  • Öyle ise siz beni zikr edin  ki ben de sizi zikr edeyim.
  • Bana şükredin; sakın bana “nankörlük” etmeyin!(Küfür etmeyin)

Nankörlük etmeyin sadece bizim ülkemizde var..

Nankörlük etmeyin diyorlar..İnanın belki sadece sadece bizim lisanımızda nankörlük etmeyin bir ifadesi var..

Nankörlük hafifletmiyorum..o da kötü bir amel ama.. küfür etmeyi düşündüğünüzde ahirete özgü çok büyük karşılığı var..

Zaten 21. Ayette bu imtihanın var.. bu imtihanın sebebini söylüyor..10:32

Hadi, artık buraya geçelim…


 

 



SEBE 21.AYET:

وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَانٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ وَرَبُّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ

Ve mâ kâne lehu aleyhim min sultânin illâ li na’leme men yû’minu bil âhireti mimmen huve minhâ fî şekkin ve rabbuke alâ kulli şeyin hafîzun

O’nun insanlar üzerinde hiçbir kuvvet ve delili yoktur.Ancak biz şunu anlamak için musallat ederiz;Kimin ahirete imanı var,kiminde ondan şüphesi var. Rabbin her şeyi kendi hıfsında tutar.



sultân: sulta demek.

Zaten otoritesi sultanı yaptırım gücü olan mevkiye ne deniyor.? Sultan deniliyor.

Eski devirleri düşünün padişah,kral anlamında melik anlamında sultan deniliyor..

Rabbim diyor ki onun hiç bir sultası yoktu.yani gücü kuvveti .

Onlar üzerine ..aleyhim ….dediği kim?

Onlar kim?

  • Birinci anlamıyla, afaki (ilk görünen) anlamıyla Sebe kavmi
  • İkinci anlamıyla, enfusi (daha derin) anlamıyla da BİZ.!!)

Sebe kavmine götürdüğümüzde işi “oh biz yırttık” diyoruz..”Ne kadar kötü kavimmiş”..

Ama üzerimize aldığımızda (“aleykum”gibi anlayın bunu)..

Sizin üzerinize:”bir sultası yok..”

 

” ma kane” /Olmadı , diyor..

Yani geçmişte de yoktu..(Yani Hz. Adem (a.s.) kastediliyor)…Onun üzerine de yoktu..

Hz. Adem (a.s.) ne yaptı?ona tabi oldu.

Herşey güzeldi ; tek bir emir vardı: 


BAKARA 35.AYET:Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.


Vesvese vermeye başladı şeytan “ya şu ağaca yanaş şu ağaca yanaş”…

2 tane delil gösterdi “neden bu ağaca yaklaşmanı istemiyor Rabbın” diye

  1. melek olursunuz
  2. ebedî kalanlardan olursunuz.

ARAF 20.AYET:Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.


O vesveseye kandı. O zaman da yoktu sultanı… şimdi de yok..

“Kane”nin anlamı : idi demek.

Şimdi sultanla ilgili ayetler var..“Sultası yok” sadece burada geçmiyor.

3 yerde geçiyor.


  • Hicr 42

«Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna.»


 

  •  İsra 65

Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir sultan yoktur.(Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.


 

  • Sebe 21

O’nun insanlar üzerinde hiçbir kuvvet ve delili yoktur.Ancak biz şunu anlamak için musallat ederiz;Kimin ahirete imanı var,kiminde ondan şüphesi var. Rabbin her şeyi kendi hıfsında tutar.


“Muhlislerden başkası” diyor..Muhlis ne demekti?

İhlaslı kul demek..

İşte bunun birleştiği yer..

SEBE 21 deki” Mu’minlerden bir fırka ” dediği =ihlaslılar..Halisena; ALLAH’a kulluk edenler..

 

Bunların dışındakilerin şeytanın vesveselerine  uyma ihtimali çok yüksek..

İşte Sultası yok ama vesvese kuvvetli,kendisine zayıf bir alan oluşturuyor..

 

Zayıf Alanı;Geçen hafta güzel ifade etmişiz…

İnsan aklını kullanmayarak kendinde uygun bir zemin oluşturuyor..

Dedik ya aklıyla ve kendi nefsinin bazı özellikleriyle..

Bunu bir havaalanına benzettik..Bir havaalanı oluşturuyor..

Şeytanın da vevsvese uçaklarından gönderilen pislikler o hava alanına iniyor..

Sen ona uygun bir hale getiriyorsun kendini…

 

Yunus Yüz! (Yunus suresi 100.ayet) çok net bir Ayet;


10-Yunus suresi 100. Ayet

  • وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تُؤْمِنَ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذٖينَ لَا يَعْقِلُونَ
  • Ve mâ kâne linefsin en tué’mine illâ biiznillâh, ve yec’alur ricse alellezîne lâ yağgılûn.
  • Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanlar üzerine pislik atar.

Birinci hal sen aklını kullanmıyorsun..

Diyorsun ki; Pislikler gelin bana..

Çağırıyorsun yani..

Bakın Etken sensin, şeytan da vesvese vermeye yer arıyor zaten..

Onun o pislikleri senin üzerine bulaşıyor..

Artık sen o pislikle beraber tabi olma konumunda daha zayıf oluyorsun..

 

Bakın bunun niye anlatıyorum..

Etken sensin..Suçu başka yerde arama!!

Bunu açıklamaya çalışıyorum..

Ya “ihlaslı kullar” ?…İhlaslı kulların buna uymama şansı çok yüksek , çünkü akıllarını kullanıyorlar..

ALLAH aklını kullanmanı istiyor..

Gerçekleri değerlendirmeni,analiz etmeni,bu kadar hidayet unsurunu değerlendirmeni ve onu uygun haline gelmeni istiyor..

Ve bekliyor..

Şimdi bunu niye yapıyor..??

1 ileri 1 geri giderek açıklamaya çalışacağım..


إِلَّا لِنَعْلَمَ  / illâ li na’leme ..

Ancak biz şunu anlamak için yapıyoruz  ki bunu…


مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ /  men yû’minu bil âhire..

Kim ahirete inanıyor.. ahirete iman eden kim…


مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ /mimmen hüve minha fi şekkin.

 ve kimin de ondan ahiretten şüphesi var…(ayırt edilsin)


Yani ALLAH-U TEALA bu sistemi ( niye yapıyor) kimin ahireti imanı var kimin şüphesi var.. ayırt etmek için yapıyor..

Şimdi burada “için” dediği ne biliyor musunuz?

1. anlamıyla şeytana mühlet verilmesi…süre tanınması..

 

Şimdi hikayeyi hatırlayalım..18:00


  •  Araf 11.Ayet:

Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.

  • Araf 12.Ayet: .

Allah-u Teala  buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.

  • Araf 13.Ayet:

Öyle ise, «İn oradan!» Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.

  • Araf 16.Ayet:

Öyle ise dedi beni azdırmana karşılık (?) yemin ederim ki ben de onları saptırmak için her halde senin doğru yoluna oturacağım.


Bu iblisin iddaası..Kur’an-ı Kerimde iblis bir şey söylüyorsa onu hemen hak olarak anlamayacağız !…


 

Çünkü Kur’an da diyor ki “bu Kuran şeytanın sözü değil “diyor.. Bu ALLAH’ın sözü diyor..

(Tekvir 25-  وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۚ )


 

Alt cümlesinde ne var?

Onun sözü geçen yerlerde dikkat edin ..O hak mı değil mi?

ALLAH-U TEALA onun ağzından çıkan cümleleri  Kuran’da ” tırnak içinde ” veriyor..Buna çok dikkat edin…

İşte bu anlaşılmadığı için meallerde yanlış manalara giden ifadeler olabiliyor.

işte bu geçen haftalarda söyledik .Sad Suresinde geçiyor…


SAD SURESİ 79-85.AYETLER:

(79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

(80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

(82-83) İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi.

(84-85) Allah:Doğrusu -ki ben hep doğruyu (HAKKI) söylerim- mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım! buyurdu.


Bu Hakk ifadesi meallerin çoğunda “işte doğruyu söyledin,işte Hak sözü budur “gibi ve sanki doğrularmış gibi yazılmış…..

Olur mu hiç!  ALLAH-U TEALA tam tersine tekzip ediyor..

Ondan sonraki cümleyle  alakalı ifade…

Kim ki sana tabi olursa “ben onları cehennemle dolduracağım”  sözü hak  diyor

“Benim sıratı mustakım bu ” diyor..

ALLAH-U TEALA Haşa ! Sen doğrusun dediğin der mi?

iblis Cennette yemin ediyor Adem’e …şüphesiz ben size nasihat verenlerdenim”diye..


 

ARAF 21.Ayet :
وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ
Ve kâsemehumâ innî lekumâ le minen nâsıhîn(nâsıhîne).

ALLAH üzerine yemin ediyor…Ben doğru söyleyenlerdenim..Ayetlerde geçiyor..

Ademi öyle kandırıyor…

Hiç unutmayın bu sözü Kur’an-ı Kerimde ALLAH-U TEALA nın sözü değil bakın..

iblis – şeytan bir şey iddaa ediyorsa o ifadeler “tırnak” içerisinde veriliyor..

Sen ona şüphe içerisinde yaklaşacaksın..

(…………………………….)

Bir katılımcı katkıda bulunuyor:

Güzel bir ifade söylediniz..

iblisin-şeytanın sözlerinin geçtiği yerde okuma adabı olarak daha alçak sesle söyleniyor..Makamında o yüceltmeye gidilmiyor..

Manasını bildikleri için bir bizim ülkemizde bilmiyorlar herhalde diğerleri bildiği için ona uygun söyleniyor..

Ona dikkat etmemiz lazım..


 

Bunları niye anlatıyorum?

işte o iblis-şeytan” bana mühlet ver ” diyor..

ALLAH-U TEALA da tamam diyor..”sana mühlet verdim” diyor..

Bakın o ayetlerde geçmiş..


Araf 14.Ayet:Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.

Bir sonraki Ayetinde diyor ki,tamam sen süre verilenlerdensin..

Araf 15.Ayet: Kâle inneke minel munzarîn./Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.

İnzar etmek var; beklemek var ya… Na-Za-Ra (bakmak) kelimesinden geliyor..imkan verilip gözleme anlamına geliyor.

Tamam sen munzarîn olanlardansın diyor..


Sad suresi

(79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

(80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.


Adem ile  nerede uğraşıyor..

Cennette uğraşıyor..

İnsanların tekrar diriltileceği güne kadar..

Adem’in nihayetinde yeryüzüne indirileceğini ,dünyaya indirileceği biliyor..

Hani melekler de biliyor..

Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım diyor..


BAKARA 30.AYET:

Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.


Daha yeryüzünde yaşam yok..

İşte iblis de bu hakikati bildiği için diyor ki ;

İnsanların diriltileceği güne kadar..musaade et..

Adem’i kandıracağını yukarıda görüyor..

 

(……………..)

 

İşte iblise süre tanınıyor ya bunun sonucu olarak işte bir yaşam süreci var..

Kader burada yanlış anlaşılıyor…

ALLAH-U TEALA ta ezelden sen cehennemliksin sen cennetliksin diye insanları ayırmıyor…

Bakın bu yıllar evvel bu sorulduğu zaman kaçacak yer bulamıyordum bu sorudan…!!!

Ateistlerin en fazla şıkıştırdığı yer burası… insanları..

“Ya benim cennete-cehenneme gideceğim belliyse “;Haşa onların iddaası..

“beni cehenneme koyduysa ben ne yapabilirim ?” diye soruyorlar…

İnsanlarda bu kader innacını doğru anlamayıp ta..

Ya zaten ezelden belliydi kimin cennete cehenneme gideyeceği  derse

ALLAH’a Haşa haksızlık ediyor.

 

ALLAH bir mahlukunu cehenneme koymak için yaratmıyor…

Ama verilmişte bir sözü var..

Kim ki sana uyar diyor cehennemi onlarla dolduracağım.. diyor..

Çünkü ademiyete tövbe etmesiyle son bir şans verilmiş ;Cennete’ e geri dönebilmesi için.

şeytana uyanlar ise Cennete geri dönemeyecekler.onların ise yeri belli..

işte Hak olan söz bu..

 

Bun iyi ayırt edilmesi lazım…

Allah insana akıl fikir veriyor…Hidayet unusrlarını da gösteriyor..”Hadi bakalım yaşa” diyor..

İşte bunun imtihanını yaşıyoruz..

Kader ne demek? Ka-De-Re

 ölçmek , demek..


Muddesir 18.Ayet:Şüphe yok ki o, iyice bir düşündü de kendince ölçtü biçti.


Yani değerlendirme…Proje-yasa-kanunlar…

 

ALLAH-U TEALA bütün alemleri ilimle yaratıyor..

El Alim”ALLAH-U TEALA’nın Esması ;

Yaradılışın en başında ; ilk olarak “Alim Esması”yla , ilim sıfatıyla tecelli etti diyorlar…

Bu ne demek biliyor musunuz?

Herşeyde bir kanun var..

Herşey bir yasaya göre , maddi yada manevi yasaya göre işliyor..

Ki Buna SUNNETULLAH deniyor..

Kendisi ilimle Tecelli ediyor yarattıklarına ..

Dolayısıyla bu sisteme işte “kader” deniliyor..

Herşey bir ölçüye göre ….

İşte ALLAH’ın ezelden maddi-manevi kanunları koyması “kader”

 

Peki  bir de “takdir” denilen bir olay var..

Ben bu kelimeyi çok seviyorum..ALLAH “takdir etti” demeyi..

 

Şimdi sen cari olan kanunlar içerisinde cüz-i iradenle hareket ediyorsun..Davranıyorsun..

Sana ALLAH-U TEALA bir Kader çizgisi takdir ediyor..

Bak etken yine sensin..

 

Bir insan çok zengin olsa çok fazla parası olsa azacak…

Duası da var…”ALLAH’ım beni azdırma,senin yolunda olanlarda eyle,ahiretde beni mutsuz olanlardan eyleme” diye..

ALLAH-U TEALA bu duayı kabul etmiyor mu?

Senin azmayacağın kadar bir rızık takdir ediyor..

Fazlasını versen azacaksın..

  • Şimdi takdir eden kim ? ALLAH …
  • Kanunlar kimin kanunu ?ALLAH’ın kanunu
  • Etken ,belirleyici ,hak eden ise sensin..

Takdir ne demek ?(Arapça bilenler bilir)

  • tefil babında, “kaddere “fiilinin mastarı…

(karışık teknik bir terim kullandım..) açıklayacağım…

Kaddere :”başkası hakkında ölçtü biçti “demek..

Takdir: İşte bu “ölçüş biçiş “anlamına geliyor..

Yani karşındaki haline göre ; onun haline en uygun şartları verdi ,demek..

 

Yani bakın yine ;


Şura 30.Ayet: 

Ve size isabet eden her musibet ellerinizle kazandığınız bir şeydir , O  çoğunu da bağışlar.


Ama ALLAH-U TEALA yine buna rağmen ikram ediyor..

Başınıza gelen iyilik olarak ALLAH’tandır..

Başınıza kötü gelen nefsinizdendir…diyor ALLAH-U TEALA.


 

NİSA SÛRESİ 79.AYET

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا

Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâhi, ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlân. Ve kefâ billâhi şehîdân.

Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.

Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.


 

 

Bu anlamda kaderi çok iyi anlamak lazım..

Bir anlamda imtihan ediyor..

Ama İmtihan insanların “yanlış anladığı “gibi değil…

ALLAH’ın haşa!hiç bir sebebi  olmaksızın .. “bakalım kulum şurada ne yapacak ?” demesi,değil…

Onun kendi iddaasına göre ; Kendi imanına göre, ona şartları takdir ederek imtihan etmesi,demek..

Şimdi bakın burada daha iyi anlayacaksınız..

 

Bu mühlet vermesini şeytana .. niye yaptığı burada iyi anlayacaksınız?


Sad (79) Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

Sad (80-81) Allah: Haydi, sen bilinen güne kadar mühlet verilenlerdensin, buyurdu.


Vermeyebilirdi ALLAH-U TEALA. sana mühlet veriyorum diyor..

li na’leme :/ bilmek için..

 

Burasıda yanlış anlaşılıyor..

ALLAH bilmek için bunu yapmıyor…

ALLAH-U TEALA zaten biliyor ezelden herşeyi…

Kişiye göstermek için, sisteme kayıt edilmesi için…böyle yapılıyor.

Bakın burada “bilmem” için demiyor bakın..(kendi bilmem)


Bilmem demiyor "li a'lemu" demiyor  
"li na'lemu" diyor 
na'lemu biz demek...bizim bilmemiz için

Hatırlıyor musunuz? Daha evvel şunu söylemiştik…

Kur’an-ı Kerimde ALLAH-U TEALA bazı yerde “BEN” diyor bazı yerde “BİZ” diyor…

  • BEN dediği :bizzat ZAT’I
  • BİZ dediği ise : sistemle beraber kendisi..

ALLAH-U TEALA BİR SİSTEM KURMUŞ…30:36

Bu sistemde (biz dediğinde)

  • Câri Melekler var…
  • Sunnetullah var
  • Câri olan kanunlar var
  • Esma ul Husnaların Tecellileri var..

Bunlarla beraber biz diyor sistem olarak..

Ama BEN dediği bizzat kendisi…

 

Böyle herşeye kadir olan ALLAH-U TEALA’nın bir şeyi bilmemesi mümkün mü?

 

Bu anlaşılmıyor bugün ;bunu tam olarak anlayamayanlar…

“ALLAH birisinin kimle evleneceğinin bilemez “diye iddaalarda bulunuyorlar..

Tam anlaşılamamış.. kader tam anlaşılamadığı için…

 

Burada” sisteme ilim olarak kaydedilmesi için ve insanların bileceği hale getirmesi için” anlamında

yani kişiye gösteriliyor..

Ayetin sonlarında zaten görüyoruz..Acele edip söyleyeyim..

“ve rabbuke alâ kulli şeyin hafîz “diyor..

“ALLAH herşeyi hıfs edicidir.”..

“HIFZ ETMEK ” 2 manası var:

1- koruyucu , manasında

2- kaydedici ,manasında..

 

Kaydediyor ki insanlara bir gün… gösterecek..

Bunun bilinmesi..

 

Yani şunu söyle deriz ..bilmeyi ayırt ettirmesi içinde olabilir… ayırt etmesi için..

Yani insanlara ayırt ettirecek…

 

Kimleri ayırt edecekmiş..???

  • “men yû’minu bil âhireti mimmen huve minhâ fî şekkin”
  • “Kimin ahirete imanı var,kimin de ondan şüphesi var”.diye

Şimdi burada Ahiret imanla ilgili 2 şey konuşacağım..

Ahirete imanın 2 yönü var( 2 side doğru…)

Ama aralarında bir seviye farklılığı var…

 

Birincisi : Siz bu dünyayı hak kabul ederseniz…Yine de imanınız var..

Tersten söylüyorum…İmanınız var… Ama bu dünyayı hak kabul ediyorsunuz…

İmanınızın gereği olarak ta ahirette hesap var..Ben cehenneme girmeyeyim diye cennete girmeyeyim diye hal ve hareketlerinize çeki düzen veriyorsunuz…dikkatli oluyorsunuz…

Bu güzel ama eksik..

Neden  eksik ? Çünkü bu dünyayı hak kabul ediyorsun…

Ahireti daha sonra olacak, sanki ahiret daha sonradan yaratılacakmış gibi bir inanç siteminiz var.

Bu müslümanca bir davranış ama mü’mince bir davranış değil..

 

Mü’min ne yapıyor?

Bizim bir kaç hafta evvel hatırlıyor musunuz işlemiştik..Adem kıssasında işlemiştik…


Bakara 36-37-38.Ayet:

Derken şeytân onlar(ın ayağın)ı oradan kaydırdı, içinde bulundukları (ni’met yurdu)ndan çıkardı. (Biz de) dedik ki: “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin, yeryüzünde kalıp bir süre yaşamanız lâzımdır.” Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. Dedik ki: “Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”


Adem tevbe etip de tevbesi kabul edilmesine rağmen Cennet’te kalıyor mu? bakın kalmıyor..

Demek kihenüz  af edilmedi..

“Kimki benden size hidayet gelecek hidayetçi gelecek ona tabi olursa ,O mahzun olmayacaktır..”diyor.

Bizim bilmemizi istiyor bu gerçeği ALLAH-U TEALA.

Kur’an okuyun demiyor mu? Ana fikri bilin..

Sizde bir şekilde Adem’le beraberdiniz..

Hz. Ademin(a.s.) sırtındaki zürriyetinde...Siz de ordaydınız…

 

Hatta bir üstü ile

Adem’e RUH üfürülmüyor mu?

Daha sonra “kalu bela” ya da “elest meclisi “denilen yerdede sırtından zürriyetlerini çıkarılmıyor mu?

Çıkarılmadan evvel sırtında zürriyetler nerdeydi ?

Adem’in sırtındaydı..

Ruh üflenerek yaratılan ve meleklere secde emri verilen Hz.Adem’de(a.s.) o esnada sırtında zürriyeti vardı.

Zurriyeti biz değil miyiz?

Bırakın Cenneti; ilk yaratılışta ruhlar aleminde ,melekut aleminde ,kudret aleminde ne derseniz deyin..

Daha orada biz  bir şekilde bilincimizle biz vardık..

Ama hatırlamıyoruz.. Ruh bilinciyle oradaydık..

 Orada da, “kalu bela”da biz bir söz veriyoruz :

“Ben sizin rabbınız değil miyim?”(bknz Araf 172.Ayet)

Bir takım eylemler gerçekleşiyor..sonrası için söz veriliyor…Tekrar Adem’in sırtına konuyor..

Sonra Cennete indiriliyoruz..

Yine Hz.Ademin (a.s.) sırtındaki zurriyetindeyiz..

Oradan da hata yapılıyor..Yeryüzüne indiriliyor..

 

ALLAH-U TEALA bunu niye kıssalara anlatıyor..Sır diye saklayabilirdi..!!

” Asıl yerinizi bilin” diyor..“Sizin geçmişte bi yaşantınız vardı “diyor…

Bunu evvel anlatmıştık..Hatırlıyor musunuz? Ayetlerde Ahirette insanlar diyor ki…

“Sen bizi 2 kez öldürdün… 2 kez dirilttin.”..diyordu..


Mu’mın 11. Ayet:

Kâlû rabbenâ emettenesneteyni ve ahyeytenesneteyni fağterafnâ bizunûbinâ fehel ilâ hurûcim min sebîl.

Onlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin.

Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır? derler.


 

Sıralamayı sondan başa doğru yaparsak:

  • En sondaki  diriltiliş  ne?…Ahıretteki  yeniden diriltiliş.(bunu ahirette söylüyorlar)..
  • Bir ölüm ne? Bu dünya sonundaki ölüş…
  • Bir diriltiliş ne? Anne karnında yaratılış …
  • Geriye ne kaldı.? bir ölüm..

Demek ki biz daha evvel ölmüşüz!

Bu dünyaya gelmeden bir şekilde ölmüşüz..,(bunlar ayet ifadeleri )

Nerede ölmüş olabiliriz?

“Kalu bela”da zürriyetlerin  çıkarıldıktan sonra tekrar Adem’in sırtına konması… ölüm anlamına geliyor..

 

ALLAH-U TEALA bunları niye açıklıyor? Ayetlerde…

Bize diyor ki ; bilin…

Siz daha evvel bir şekilde yaşıyordunuz..

Öldürdük bu dünyaya getirdik..

 

Yani biz şu anki durumda,daha evvelki yaşantımıza tekrar dönebilmek için..

Bir imtihan hayatının içerisindeyiz..!!!

Bizim yerimiz asıl burası değil..

Yukardaydık..

 

Adem’in Cenneteyken tövbesinin kabul edilmesinin anlamı..

Geri dönüşün kapısının açılması demek…

Yani “Af “değil…

Daha insanlık affedilmedi..

Ne zaman asıl manasıyla  “Af “edilecek ? Hesap gününde..

O en son sahnelerin sonunda..( bir sonraki ayette şefaat kısmında onu açıklayacağız ..İnşaallah.)

Şefaat mekanizması devreye girdiğinde,ALLAH’ın Er-Rahim Esmasının tecelli ettiği yerde, sonunda Af gerçekleşecek..

Mü’minler için İnşaallah.

Bu Affa mazhar olanlar.. Tekrar önceki yaşamın döngüsüne ,yani “İleyhi Turceun”un(O’na döndürüleceksiniz) içine girecekler..

Diğerleri ise ALLAH korusun maalesef…

Geri dönüşün içerisinde yer almayacaklar.Cehenneme gidecekler..

 

Bakın Azap bile demiyorum..

Bu geri sistemin dışında kalmak…” İleyhi Turceun” sisteminin cennete ve daha yukarısına dönüş sisteminin içinde yer almamak bile azap..

Bir de üstüne üstlük Ateş / Nar Azapları var…

Yani bitiyor; geri dönüşün şansı kalmıyor..

 

İşte Hz.Adem’in (a.s.) tövbesinin kabul edilmesine rağmen Cennet’te kalmamasının ana fikri bu…

 

Tövbe etmeseydi ve  ALLAH Tövbesini kabul etmeseydi ne olacaktı..biliyor musunuz?

  • şeytanla aynı konumda olacaktı…
  • Geri dönüş olmayacaktı..

O tövbenin kabul edilmesiyle beraber geri dönüşün kapısı açıldı..İmkanı verildi..

İşte ana fikir bu..


 

 

İşte Ayete gelelim..

Kimin Ahirete imanı var..Kimin de şüphesi var… Bunu Ayırt etmek için..

 

İşte hani dedik ya -doğru olmak beraber- bu dünyayı gerçek kabul edersen ..

Ahireti daha sonra gerçekleşecek bir sistem kabul edersen..İşte cehennemde yanmayayım diye…

Bazı şeylere dikkat ederek yaşarsın…bu güzel bir şey…

Bu müslüman tarzı..

Ama Mü’min bunun bir üstüne ahıret bilinci olarak iman ediyor:

Bu geri dönüş sistemini bilerek …


 

“Benim zaten  asıl yerim burası değil.. Gerçek ahiret yurdundaki hayat …ben buna özgü hayat yaşayayım..dönemeyenlerden olmayayım…dönebilenlerden olmak için ALLAH’ın Rahmetini üzerime çekecek hal ve hareketlerde bulunayım” diyenleri

bundan şüphesi olanlardan ayırt edebilmek için…

Rabbim iblise müddet veriyor…


 

İŞTE ANA FİKİR BU!!!!

Biz bu Ana fikre uygun davranışlarda bulunursak . .ALLAH’ın Rahmetini üzerimize çekecek hallerde bulunacağız..

ALLAHIN RAHMETİ OLMAZSA YİNE GİREMİYORUZ ARKADAŞLAR!!!

Bakın Ahiret sahneleri çok ciddi…

Kuran’daki Ahiret sahnelerini dikkatlice  okuyun..

Sadece bir grup hariç .Öne geçenler var..

xxxx

Vakıa 11.Ayet: Ulâikel mukarrebûn

Fazla açıklamayayım..herkes olarak kabul edelim..

Onlar ALLAH’a hitap etmeye Malik olamayacaklarıdır diyor.. Rahmana diyor orada ..Rahman isminin tecellisi var orada …

Trilyonlarca mahlukat orada Melekler saf saf dizilmiş..

Fecr 89.Ayet:

Ve câe rabbuke vel meleku saffen saffân./Rabbinin emri gelip çatıp da melekler de saf saf dizildikleri an.

Çıt yok ortalıkta …Kimse Rahmana hitap etmeye Malik değil..

Ancak ALLAH’ın izin verdiği müstesna oda diyor sadece sevabı konuşur..


Sebe 23.Ayet:

Allah’ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasına şefaat fayda sağlamayacak, izin verdiği kimselerden başkasının şefaati de fayda vermeyecek. Nihayet şefaat edenlerin ve edilenlerin yüreklerinden korku giderilince:
‘Rabbiniz ne buyurdu?’ diye sorarlar. Onlar da:
‘Hakkı, doğruları söyledi’ derler. Yüce ve büyük olan O’dur.


Ahiret çok sert..

Hz. İsaya bile diyor ki , Rabbim..İtihama bakın !!!


Maide 116.Ayet:

Allah: ‘Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: ‘Allah’tan başka beni ve annemi iki ilah edinin’ dedin?’ deyince o şöyle dedi: ‘Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yaraşmaz. Eğer söylemişsem sen onu mutlaka bilirsin. Sen bende olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki gizlilikleri bilen ancak sensin.


Rabbim bunu demediğini bilmiyor mu? Haşa.

ORTAM SERT ORTAM SERT

Ancak ne zaman yumuşuyor biliyor musunuz?

RAHİM ESMASININ TECELLİSİ BAŞLADIKTAN SONRA YUMUŞUYOR!!!

Ondan evvel Rahman , bakın bu süredeki ifade ne biliyormusunuz?

Hadislerdeki ifade …


HAC 47.AYET:(Resûlüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.


 

Fasil : MUHTELİF NEV`E GİREN HADİSLER
Konu : Muhtelif Nev`de Hadisler
Ravi : Sa`d İbnu Ebi Vakkas
Hadis : Resulullah (sa) buyurdular ki: “Ümid ederim ki Allah, ümmetimi Rabbinin nezdinde yarımgün te`hirden aciz kılmayacaktır.” Sa`d`a: “yarım gün ne kadardır?” diye sorulmuştu. “Beş yüz yıl” diye cevap verdi.
Hadis No : 5963
Fasil : ZÜHD VE FAKR BÖLÜMÜ
Konu : Zühd Ve Fakrın Medhi Ve Bunlara Teşvik
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: “Fukaralar, cennete zenginlerden beşyüz yıl önce girerler. Bu (Allah`ın indinde) yarım gündür.”
Hadis No : 2072

2015 yılındayız…

1000 yıl evvelini sayın kaç yıl oldu 1015..

Malazgirt Savaşların olduğu yer değil mi?

1071 Malazgirt Savaşı..

(…………………….)

Fakirler girdi biz bekliyoruz..

İşte Rahim Esması devreye girince yumuşamalar başlıyor..

(………………………..)

Nereyi gerçek kabul etmekle ilgili bir şey…

Asıl Hayat Ahiret diyince bu dünyanın pek önemi kalmıyor…

(………………………) 

Niye geldik?

Siz ahirete bu dünyada poz veriyorsunuz…

ALLAH sizi bu dünyada rahat için yaratmadı…


ANKEBUT 64.AYET:

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!


Bakın Cennetle buranın hiç bir alakası yok…

Sadece misaller var..

ALLAH’ın izniyle giderseniz..

anlayacaksınız asıl hayat buraymış..

Oradan nimetlerin kırıntıları burada ;

ALLAH bunu derme ; KEŞKE BUNU BİLSEYDİNİZ!!!!

Bu dünyaya biz rahat etmek için gelmedik..

Bu dünyada yan gelip yatmak için gelmedik..

ALLAH-U TEALA Rahmetiyle yine ikram ediyor..

Peygamber Efendimiz (a.s.) ne diyor ?

BU DÜNYA AHİRETİN TARLASIDIR.

Ahiret bu dünyanın tarlası değil..

Bu dünya ahiretin tarlası bunu eğer doğru anlarsanız..

Ha buradaki nimetleri ALLAH’tan gelen şükredici unsurlar olarak görürsünüz..

ALLAH’tan geldiğini bilirsiniz..

Bu dünya derseniz ..bu işte sakatlık var..

DÜNYA NİMETLERİNİ O GÖZLE GÖRMEK LAZIM!!!

Bizim burada başka bir görevimiz yok.. arkadaşlar…

ALLAH-U TEALA diyor ki;


ZARİYAT 56.AYET:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ liyağbudûn.

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.


Bizim başka bir görevimiz yok ..arkadaşlar…

(……………………………….)

Şu anlamda dediğiniz doğru ;İbadet sadece namaz kılmak,oruç tutmak değil..

Yaşadığımız her an ibadet …kulluk etmek… Sen o bilinçle olursan yemek yemek,içmek tuvalete gitmek…ibadet olur..

Haklısınız burada..

İnsanlar şunu yapıyorlar…

Şu bilinçteler …

Farkındalar yada değiller;

Ya bu dünya gerçek.. ben bu dünyada rahat olurum … ara sırada namaz kılarım gibi davranıyorlar…

Bu müslümanca-mü’mince olayların farkına,hakikatına vararak davranış değil…

Bunu anlatmaya çalışıyorum..

1 kelime daha var …

Burada yeri geldi..


ANKEBUT 2-3.AYET:

2. Ehasiben nâsu ey yutrakû ey yegûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn.

İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

3.Ve lekad fetennellezîne min gablihim feleyağlemennallâhullezîne sadegû ve leyağlemennel kâzibîn.

Andolsun, biz onlardan evvelkileri de imtihan etmişizdir. Allah elbette saadık olanları da bilir, elbette yalancı olanları da bilir.


yuftenûn: Fitne

“Fitneyle imtihan olunmadan bırakılacaklarını mı sandınız” diyor…

Fitne biliyor musunuz?

F-T-N fiilinden geliyor..

Fe-te-ne; bir maden var..karışık ..içinde altın var..birde diğerleri var..ateşle onu eritiyorsun..hangisi altın hangisi diğer madenler ayırıyorsun..Buna fetene işlemi deniyor..

Yani Fitne ; Ayırt etme … saf olma… diğeri ne? imtihan …

Bak ne diyor burada..

ALLAH mutlaka doğru söyleyenleri ve yalancıları mutlaka bilir derken…

İşte bunu ayırt etmek için…

Yani kim ahirete inanıyor da ,ona özgü davranışta bulunuyor ?..

Kimde bunda şüphe içerisinde ayırt etmek için Ankebutta Ayete göre fitneyle imtihan ediyor ki… ayrılabilirsin..

Bu fitne imtihanın içerisinde şeytan faktörü var…

şeytan faktörüyle beraber sen…

İmtihan oluyorsun … ama bu imtihanın amacı ;işte ayırt edilmesi..

Ahirete inananlar ve ona özgü davrananlar ile..bundan şüphesi olanları ayırt etmek için yapılıyor…


Haftaya devam ederiz..


ALLAH-U TEALA işte bu yaşamda,bu imtihanda bizleri muvaffak etsin.

Ahirete layıkıyla inananların amelleriyle amel etmeyi nasip etsin İnşaallah.

SADAKALLAHULAZİM

 

 

 

Geri dön

Mesajınız gönderildi

Uyarı
Uyarı
Uyarı

Uyarı!

SEBE (12.sohbet) 20.AYET “iblisin Zannı”#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/jo8Z7WBbeYUAM



34-Sebe suresi 20. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ

Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîn.

Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını doğruladı.Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona uydular.


SES KAYDININ METNİ :


Eûzubillâhimineşşeytânirracîm…Bismillâhir rahmânir rahîm


Sebe Sûresine kaldığımız yerden devam ediyoruz..

Geçen hafta 19.Ayeti bitirmiştik..

20.Ayete geçecektik..Ancak geçen haftadan kopukluk olmaması amacıyla 19.ayetten devam ediyoruz..

Hem de geçmiş haftalarda “keşke şunu da söyleseydim”..

Dediğimiz yerlerden bahsederek de,konuyu pekiştirmiş oluyoruz..


(Size tavsiyem,daha sonra bu konuşmaların yazılı metinleri oluyor..İnternet Sitesinde 1-2 hafta sonra yayınlanıyor ve kitapçık haline getiriyoruz..Oradan bakmanız.. Neden? Sohbet esnasında tam olarak Ayetini ya da Hadisini söyleyemediğimiz yerleri daha sonra buluyoruz..Orjinal haliyle ard arda sıralıyoruz..Çok daha destekli,başka Ayetlerle beraber takviyeli bir anlatım oluyor..Bir kaynak gibi de oluyor aynı zamanda..Kur’an-ı Kerimle ilgilenenler bilir; tüm bunları bulup araştırmak, “hangi ayet nerede geçiyor, bu Ayet şurada da vardı “Bulması gerçekten zor.Maalesef “Kur’an-ı Kerim’in Tefsiri yine Kuran’dır metodu” çok az kullanılıyor. Bu şekilde işiniz de kolaylaşmış olur.. Herkes bir şekilde açıklıyor..Ama Kur’anın şurasında da böyle diyor,bak burada da böyle geçiyor, şurda da bir kelime var diye,”Kur’ân-ı Kerim’in  Tefsiri Kur’ândır” Metodunu kullanan çok az gerçekten…O anlamda istifadeli olacağını düşünüyorum…İnşaallah)


Sebe 19. Ayetin Sonuna  bir bakmanızı istiyorum..!


SEBE SÛRESİ 19.ÂYET 

هُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

Fe kâlû rabbenâ bâidbeyne esfârinâ ve zalemû enfusehum fe cealnâhum ehâdîse ve mezzaknâhum kulle mumezzakın, inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûrin.

“Ey Rabbimiz!Seferlerimizin arasını uzaklaştır.”dediler.Ve kendi nefslerine zulüm ettiler.Böylece onları ibret alınması için haber yaptık.Ve onların hepsini darmadığın hale getirdik.Şüphesiz bunda çok sabreden ve şükür eden herkes için ibretler vardır.

1. fe : o zaman, böylece, buna rağmen, fakat
2. kâlû : dediler
3. rabbe-nâ : Rabbimiz
4. bâid : uzak kıl
5. beyne : arası
6. esfâri-nâ : seferlerimiz
7. ve zalemû : ve zulmettiler
8. enfuse-hum : kendi nefslerine
9. fe : o zaman, böylece, buna rağmen, fakat
10. cealnâ-hum : onları kıldık
11. ehâdîse : hadîs, nesilden nesile anlatılan sözler (efsane)
12. ve mezzaknâ-hum : ve onları parçaladık, dağıttık
13. kulle : hepsi, bütün, tamamı
14. mumezzakın : parçalanmış olarak, parça parça
15. inne : muhakkak
16. fî zâlike : işte bunda vardır
17. le : elbette
18. âyâtin : âyetler
19. li kulli : hepsi için
20. sabbârin : çok sabreden
21. şekûrin : çok şükreden

Ayetin sonunda “لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ “/ “li kulli sabbârin şekûrin”… diye bir ifade vardı..


 sayfanın baş kısmında, bir çok nimet verilen  Sebe Kavmi vardı..!!

Başka bir nimet de ;” Emniyetli ve kolaylaştırılmış bir seyahat” idi…

Buna rağmen onlar nankörlük ediyorlar…

” Nankörlük ediyorlar”, “Şükürsüzlük ediyorlar” ,asıl anlamıyla  da küfür ediyorlar

Rabbim de onların üzerine Azap indiriyor..

Bu olay hakkında diyor ki: ” böylece onları ibret alınması için haber/havadis yaptık” 

Haber kime ulaşır???

Muhatabına ulaşır..

Eğer biz de Kur’an-ı Kerim’in muhatabıysak, bize de ulaşacak bir haber var!!!

Peki Haber ulaştı bize ,ne yapacağız.??

“Vay be ne kötü adamlarmış..Şunlara bak ,  başlarına ne geldi.. ” Demeyeceyiz..

“Onların bu azabı Hakedecek düşünce ve davranış sistemi ,acaba bizde de var mı ?!?! “deyip 03:52

Biz de öğüt alacağız..Kendimizi düzeltmeye çalışacağız..

Çünkü diyor ki;

“inne fî zâlike”/işte bunda 

“le âyâtin “/ayetler,işaretler,ibretler vardır..

(Bakınız bir ibret bile değil!!!Birçok ibretler, dersler varmış!!!!)

Kim için?!?

“li külli sabbârin şekûrin “/sükreden sabırlılar için

Siz sabbâr  şekûr iseniz , böyle olma gayretinde iseniz..

Sizde ders çıkarılacak çok şey vardır.. diyor Rabbim..

Demek istiyor ki: DERS ÇIKARIN!!!

Yoksa evvelkilerin masalları olur bu okuduklarınız…

Demişler ya Sahabe Efendilerimize(r.a.) tebliğe gittikleri zaman:” bu evvelkilerin  masalları”…

Geçmişlerin masalları;

(Mutaffifin Suresi 13.Ayet: Ona âyetlerimiz okununca, “Eskilerin masalları” der.)

Biz ne diyoruz: “bu Kuran’a masal diyorlar ,vay be ! olur mu öyle şey ?!”,..

Eğer biz de Kur’an-ı Kerimi okuduğumuzda,

“bu bizle ilgili değil ;bak geçmiştekileri anlatıyor”

deyip kendi  üzerimize almaz isek,

ALLAH Korusun onların düştüğü Tehlikeye varıyoruz!!!

Bizim prensibimiz ne olmalıydı..?!?!

“Aman Bu Hikayede bana ne var.!!”

“Tamam Ben Mü’min oldum..Müslüman oldum..Ama eksik yanlarım nereler?

Onların eleştirilen tarafları bende de var mı? ne kadar var ?..

Eski kavimlerden örnek alarak ibret alarak .. 

“ben de kendimi düzelteyeyim”.. dememiz lazım.!!

Ama Herkes ders alabiliyor mu? Değil.

Ders almanın burada Rabbim  şartını  koymuş :

Sabbar olacaksın..!!Ama nasıl Sabbar olacaksın..?!Şükür eden Sabbar olacaksın..!!

(Burada şükreden sabredenin sıfatı olarak gelmiş)

  • (صَبَّار /SaBBâR) : Çok çok Sabır eden

  • (شَكُور/   ŞeKûuR) :  Hep şükür eden

Ama incelik var..!

Arapçanın bazı özelliklerinden bahsetmek istiyorum..

Özellikle Arapça bilenlere işaret olsun diye..Bilmeyenlere de anlaşılacağı şekilde izah etmek istiyorum..

Şimdi bakın “Sabır” kelimesi var..

Sabredene; (صَابِر / SâaBiRdeniliyor Arapçada…..(“ism-i fail” deniliyor bu kalıba) …manası:”O an için Sabreden.. ”

Ama SaBBâR;Çok çok sabreden demek.(bu ayeete geçen)

(“Mubalağalı İsm-i Fail” deniliyor bu kalıba da.)

O fiili çok çok işleyen demek..


(شَكُور /ŞeKûuR) ise;”hep şükreden” manasında

“Anında Şükür eden”e (شَاكِر/ ŞâKiR) deniliyor..ism-i fail…bu ayette bu ifade kullanılmamış…

“çok şükreden” anlamında (شَكَّر / ŞeKKaR) ifadesi de kullanılmamış..

peki ne kullanılıyor? (شَكُور / ŞeKûur )ifadesi kullanılıyor..

“DEVAMLI ŞÜKÜR HALİNDE OLAN” Buna da; Sıfat-ı Müşebbehe deniliyor Arapçada ;

YANİ O HALİ SÜREKLİ OLARAK ÜZERİNDE BULUNDURAN DEMEK..


özetlersek :


(صَبَّار /SaBBâR) kullanılmış; (صَبُور /SaBuuR) kullanılmamış;

(شَكُور/ŞeKuuR) kullanılmış ; (شَكَّر / ŞeKKaR) kullanılmamış..


 Bakın birbirine çok yakın kavramlar..

Şimdi ikisinin farkını şöyle açıklayabiliriz :

“Sabuur” Kullanılmamış.. Yani “Sabretme halini sürekli olarak üzerinde  bulundurma hali”

Bu ayette “sabbâr” kullanılmış ..Yani “çok sabreden”

Neden?   “Esma-ül Hüsna” nın en sonuncusu ne? Es- Sabur (99.Esma)…ALLAH-U TEALA’nın Esması.. Kur’ana baktım.. “Es-Sabur” Kuran’da geçmiyor.. Ne ALLAH-U TEALA  için kullanılıyor..Ne de Kullar için kullanılıyor.. ALLAH-U TEALA için kullanılmaması ayrı.. Ama hiç bir insan için “Sabuur” kullanılmamış.. Neden biliyor musunuz?

    • Bir insanın sürekli Sabır halinde olması mümkün değil..

Ama “Eş-Şekûur”kullanılmış.. Şükür etme halinin devamlılığı..

    • Kuldan sürekli “şükür modu”nda olmasını istiyor..

Buda kolay bir iş değil!!!! Çünkü Aktif bir hareket olması gereken…   ALLAH-U TEALA da sürekli Sabır halini Kulundan  istemiyor…ama;

    •  Başa gelince  çok Sabır edilmesini istiyor.

Bu Sabır halini Sürekli olarak üzerinde bulundurabilecek yegane merci:

ALLAH-U TEALA.

Ki Esma-ül Hüsna’sı olmuş..(ES-SABÛR)

Çünkü o sürekli Sabır halinde ..

“ES-SABÛR”


Bakın Sabır hali=Tahammül ,değil.. Tahammül yanlış bir şekilde lügata girmiş, sabrın tanımı olarak.

Sabır ediyorsun;Razı oluyorsun.. Toleranslı,müsamahalı olarak olayı görüyorsun..

Bunu özellikle söylemek istedim..


Geçen hafta Sabır etmek = Razı olmaktır ,dedik..

Bakın; İman : Herşeyin ALLAH’tan geldiğine kabul etmek..

Doğru ,ama incelikleri var..

Şimdi..”Benim  başıma gelen  her musibet ALLAH’ın gönderdiği” dersen.. İnce bir çizgi var..

“Sabırda isyan gizlidir”..diye hadis-i şerif var… Yani Sabır ederken, Yanlış düşünce sistematiği içine girersen.. ALLAH-U TEALA’ya “zalim” sıfatı yapıştırmış oluyorsun..HAŞA

Yani şunu diyorsun : “Ben bunu hak etmiyorum..Ama ALLAH bana sabredeceğim bir iş gönderiyor”….

Tehlikeli bir nüans var orada ..İnce bir çizgi var..

Kişi şunu demeli… “Tamam ALLAH-U TEALA imtihan için bana bu müsibet denilen olayı getiriyor.. ama bu benim kendi ellerimle yaptıklarımın bir sonucu.”


SÛRÂ SÛRESİ 30.AYET

وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ

Ve mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum ve ya’fû an kesîrin.

Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. 

O, yine de çoğunu affeder.


NİSA SÛRESİ 79.AYET

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا

Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâhi, ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlân. Ve kefâ billâhi şehîdân.

Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.

Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.


BU 2 PRENSİBİ UNUTMAMAK LAZIM :

1-NEFSİMİZDEN GELEN KÖTÜLÜKLER SEBEBİYLE

2-ELLERİMİZLE YAPTIKLARIMIZDAN DOLAYI  

MUSİBETİ  HAKEDİYORUZ!!! 


Burada ince bir nokta var.. Yoksa faturayı ALLAH’a çıkarmış olursun.. ALLAH Zulüm edici değil ; “Başınıza gelen ne iyilik gelirse BEN’dendir”.diyor..


TEVBE SÛRESİ 126.AYET

أَوَلاَ يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَّرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ

E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merraten ev merrateyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn.

Görmüyorlar mı ki, her yıl bir ya da iki kere imtihan ediliyorlar; 

sonra yine tevbe etmiyor ve ibret almıyorlar?


“Bu iş benim başıma niye geldi diye ? TÖVBE ETMEK LAZIM.

O zaman sizin dediğiniz gibi olsa ;halk arasındaki  “bunu bana ALLAH gönderdi ondandır..” Manasında olsa…

Niye” Tövbe ederler “desin ki Rabbim..!!

Demek ki Tövbeyi gerektirecek bir durum var orada.. Yani düşüneceksin edeceksin..”Ya bu iş benim başıma niye geldi?”.. Bakın İlginç bir nokta var orada ; “yezzekkerûn” : Tezekkür ederler,yani Düşünürler.“Düşünürler sonra tövbe ederler” değil.. Önce Tövbe edeceksin..Peşinen kabul edeceksin..

“Ya Rabbi,Bu iş benim başıma geldi.. Bu benim nefsimin bir hatasındandır.. Ama şuan ben için bilmiyorum..Olsun, bendendir..”

Üzerine alıyorsun… Tövbe ediyorsun.. önce.. Sonra da bakın “yezekkerun “diyor.. Zikir edip,düşünüp,öğüt almaya çalışırlar..sonra ibret almaya çalışırlar.. Tövbe ettiğinde peşinen kabul ettin  suçlu olduğunu.. Sonra,” niye oldu?” diye soracaksın..

“Geçen gün şöyle kötü bir şey yapmıştım.. Ondan mı oldu? Ya bunun zamanlaması ne ;ne zaman başıma geldi ?.. Peki o zamanlarda ben ne düşünüyordum..Ne yapıyordum?.. Hangi hamleleri yaptım ?

diye geriye yönelik düşüneceksin..

“Aa ,tamam;bundan dolayı benim başıma geldi bu iş…”

O zaman dikkatli olursun.. O zaman faturayı ALLAH’a iliştirmemiş olursun.. Kendi üzerine alırsın..Affa da vesile olur..


Enfal 33.Ayet: 

“Oysa sen onların içinde olduğun sürece, Allah onlara azap edecek değildi. 

Onlar bağışlanma diledikleri sürece de Allah onlara azap edici değildir.”


Yani Estağfirullah bekliyor.. Yani hatayı üzerine alıp .. Ya Rabbi tamam bu benden“… demeni bekliyor.. Zaten Hz. Adem ‘in (a.s.) Tövbesinin kabul edilmesinin sebebi ne? Ne diyor Hz. Adem (a.s.) :


ARAF 23.AYET:

Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîne.

İkisi şöyle dedi: “Rabbimiz, biz nefslerimize zulmettik, şâyet Sen bize mağfiret ve rahmet etmezsen, biz mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz.”


Hz.Yunus (a.s.) Tövbesi

Enbiya Sûresi 87.Âyet(son kısım):

 lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn

“Senden başka İlâh yoktur. Sen Sübhan’sın. Muhakkak ki ben, zalimlerden oldum.”


Bakın suçu kabul ediyor..Etmese..Belki edebiyete kadar balığın karnında kalacak.. Bunlar Çok önemli… Bu kavramlar çok önemli.. ALLAH-U TEALA’nın; koskoca Alemleri mükemmel şekilde yaratmış olan Malik olan ALLAH’ın yarattığı kuluna(haşa) zulüm etmesi..Mümkün değil.. Kişi,kendine ne yaparsa yapıyor.. Bu mekanizmaları çok güzel anlamak lazım.. Bunları anlarsak çok güzel olur.. Buradan Sabıra geleceğim..


Sabırın en konsantre İzahı: Razı olmak..

Sabır edeceksin..

“Bu bana takdir edildi..  sebebinde ben varım.. Bu, benim Hak ettiğim, benim için en güzel ,en iyi hal üzerinde olanı” diyebiliyorsan..Sabır ediyorsun..

Öbür türlü tahammül ediyorsun..

“Rabbım beni imtihan ediyor..Görürsün bak..ben ne yapacağım..dişimi sıkacağım”!!! ALLAH korusun..15:33 İncelikler var tehlikeler var… Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ki: Şirke dikkat edin!!!Karıncanın ayak sesinden daha sessiz olabilir. Şeklinde Hadis var.


“Şirk, karanlık gecede Safa tepesinde yürüyen kara karıncanın ayak sesinden daha gizlidir.” (Taberani, Mu‘cemü’l-evsat, IV/10, hadis no: 3479; Ebu Nuaym, VII, 112.)


Şimdi burada ilginç bir noktada var..Dile getirmek istiyorum…

“li kulli sabbârin şekûrin”/çok sabreden ve şükür eden herkes için” Meallerin hepsinde 

“Çok sabreden ve çok şükür eden kulları için” diyor.. arada “ve” ifadesi var Bazen de 

“Sabreden ve Şükredenler için “diye tercüme edilmiş.

Ama burada “şekûrin”, “sabbârin” kelimesinin “sıfatı” olarak gelmiş. Arapça bilenler bilir ..

Çünkü araya “ve” gelmemiş.. böyle sıfat olmasıyla beraber nasıltercüme etmek gerekir?

Yani nasıl sabredenler ?  “Şükrederek sabredenler”..

şükredici olmak, sabrediciliğin sıfatı olmuş

ikincisinin (şükreden) sıfat olmasının ne anlamı var..Biliyor musunuz? Geçen hafta ne demiştik..

” İman 2 ye ayrılır.. Yarısı Sabır Yarısı Şükür ”  

Yani “İmanlılar için“,”müminler için” diyor..Rabbim orada aslında ..

Sabreden ama sükür moduyla o durumda duran.. Buna çok dikkat etmek lazım.. (………..)  Şükreden sabır eden..

Yani Şükür Sabredenin sıfatı.. “Yani uzun boylu adam gibi”

“uzun boylu” terimi “adam”ın sıfatı

Burada asıl olan Sabreden ,doğru.. Ama şükreden de onun sıfatı..

Arapçada sıfat -Türkçeden farklı olarak- sıfatlanan kelimeden sonra gelir (Hani sağdan sola ilerlediği için.)

Türkçenin tersi olduğu için onu söylüyorum.. 

Önce Sabır …sabırın sıfatı ⇒Şükür eden… asıl olan “sıfatlanan“dır(yani burada sabreden/sabbar);

sıfat ise onu vasıflandıran bir kelimedir.Arapça’da sonradan gelir.


    Burada sabrın önce gelmesini de bir örnekle açıklamaya çalışacağım size..   Bakın hep bir eksik kalan bir örnek olarak vereceğim..Şükür etmeye bir örnek vermek lazım..

Hep nimetler üzerine durduk ya..Farklı bir şükür etme teknolojisi söyleyeceğim.. Bir tanıdık abimizin bir tespiti çok güzel…

Şimdi bir elma,bir lokma aldınız… (Hep elmadan gittik ne hikmetse..) Bir Elma dilimini kestiniz.. Ağzınıza aldınız..

Nefs ne yapmak istiyor..??? Hemen yutmak istiyor ..anında…

Koyun ne yapıyor? Geviş getiriyor.. Mümkün olduğu kadar ağzında çiğniyor..Tutuyor..Onda sonra yutuyor..

Zıttı ne ? Yılan... Olduğu gibi yutuyor.. Parçalamıyor bile.. Yılanın dişleri ne işe yarar ? Zehir için..Çiğnemek için değil bakın..

Bir tarafta Koyun..Bir tarafta Yılan..

Yılan Kurban Bayramında kurban ediliyor mu? Kim Kurban ediliyor..??? Sığır ,Koyun… 

özellikleri ne? geviş getiren hayvanlar olması..

Geviş getirmek, yani çokça çiğnemek…Üst düzey mahlukatın özelliği..

ALLAH-U TEALA’ya kurban olarak sunulanlar da en yükseklerinden olacak..

Yaradılma silsilesinin en yukarısında İnsan var.. Hayvan olarak en kıymetli  kabul ettiklerimiz de ;Koç – Koyun.. En kıymetlisi de Koçtur ama diğerleri de kurban edilebilir.. Keçi , koyun kadar değildir.. Çünkü Hz. İbrahim’e (a.s.) insan muadil olarak verilen ne? Koç..aslı odur….

Koyunun en büyük özelliği nedir? Sabırdır. İtaat eder..Sabırlıdır..

Diğer hayvanlar gibi değildir..Koyun gibi derler.. Sabır eden .. Bakın görüyor musunuz?

Şimdi İnsana gelelim.. Ağzına lokmayı aldığında çiğnemeden löp diye yutmak.. Üst düzey  Mahlukatın yapacağı bir eylem değil.. Yakışmıyor..   Ne yapması lazım o kişinin bolca çiğnemesi lazım..!!

Ama bolca çiğnemek neye aykırı biliyor musunuz? Nefsin bir an önce acele yutma arzusuna aykırı . Sabır gerekiyor..   Yani bir çikolatayı yutmadan nasıl yiyebiliyorsun..Eve gidince bir deneyin.. Bir çikolatayı,bir şekeri alın ,kırmadan .. Çocuklar çok yapar..Sabırsızdır..Şeker verirsin katur kutur kırmaya çalışır..

Eriterek ağzında tutan sabırlıdır..Ancak yetişkenler yapabilir.. Ben mümkün değil şekeri ağzımda tutamam ..O kadar sabırsızım ki.. Katur kutur..İşte bu sabırsızlık alameti..

Şimdi bir sabır ettiniz.. Ağzınızda tuttunuz.

” damak tadı” denilen bir ifade var.. Damağınıza vurmalısınız.. ALLAH-U TEALA dile de vermiş tat alma özelliğini.. damağa da vermiş.. Damak tadı deniliyor..Dil tadı denilmiyor..

ALLAH’ın yarattığı o güzel nimetin tadını alabilmek için,damağımıza vurmamız gerekiyor.. damağımıza vurduğumuzda bir mühlet tutacağız, onun o güzelliklerini alacağız..

Onun için önce Sabır etmemiz gerekecek..

Şimdi ise Şükre gelelim… ” Oh be dünyanı en güzel yemeklerini alıyorum”..diye dünyevi mantıkla değil..

“Ya Rabbi Sen bunu ne güzel yaratmışsın”.. diyerek ALLAH’ı  önce bir övdük ..Önce Hamd ettik.. Önce adrese bir gitti..

Ondan sonra” Ya Rabbi bu ne güzel bir Tat !”.. Lokmayı damağına yapıştırdın...

(Damak ⇒⇑ Beyne yakındır..Yukarıya yakındır.. ALLAHÎ’dir …Ulvîdir… Oraya yapıştırdığında da ALLAHÎ bir  öğe buluyorsun onda.. Tadını ALLAHÎ sıfatlara doğru gönderiyorsun.. (Haz ve Lezzet konusu var ya ..Hani Cennet unsurlarına bağlamıştık hatırlıyor musunuz,Cennet ile ilgili konuları işlerken, tüm haz alınan nefsani değerlerin aslında Cemâlî değerler olduğunu işlemiştik)

O zaman neye giriyorsunuz biliyor musunuz..? Şükre giriyorsunuz.. Şükürle yemek bu..

Bu şekilde damağınıza yapıştırdınız..Çokça çiğnediniz hemen yutmadınız..ALLAHÎ UNSURLARA BAĞLADINIZ.. ARTIK O NİMET SİZİN İÇİN İBADET OLUR.. YEMEK YEMEK İBADET OLUR..

YANİ SADECE NAMAZ KILMAK,ORUÇ TUTMAK İBADET DEĞİL.. YEMEK YEMEK İBADET OLUR MU?? OLUR İŞTE..   HERŞEY İBADET!!! SADECE İBADET NAMAZ DEĞİLDİR… ŞÜKÜR MODUNDA YAPARSAN HERŞEY İBADETTİR.. ———————————————————————- Bu örneği vermek istedim..Konuya girişimiz de şuydu :

“Sabbâr” önce gelmiş ya..!!!

Şükür edebilmek için Sabretmek gerekiyor..

Önce nefsin yutma çabasına sabredeceksin ki , direneceksin ki..

Şükrün kapısı sana açılsın..


Bu noktaya değindikten sonra 20.Ayete girebiliriz. İnşaallah..


  SEBE SÛRESİ 20. AYET

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ

  Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîne

  Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona tabi oldular.

1. ve lekad : ve andolsun
2. saddaka : doğruladı, yerine getirdi
3. aleyhim : onların üzerinde
4. iblîsu : iblis
5. zanne-hu : onun zannı, hedefi
6. fe : o zaman, böylece
7. ittebeû-hu : ona tâbî oldular
8. illâ : ancak, den başka
9. ferîkan : bir fırka, topluluk, zümre
10. min el mû’minîne : mü’min olandan
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ “/Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu


“Ve lekad” ;Yemin var. Kim Yemin ediyor ? ALLAH-U TEALA yemin ediyor..

“لَقَدْ” Lekadla başladı mı.. çok DİKKAT ETmek lazım.

“saddaka” : Tasdik etti demek Kim tasdik etti? iblis. Ayete göre ;  iblîsu diyorya; iblis tasdik etti.. Neyini tasdik etti?

“zannehu”: Zannını

Yani iblis Zannını tasdik etti.. Doğruladı yani.. Kim üzerine olan aleyhim … Onlar üzerine olan.. Buradaki Onlar dediği kim? 

Bir yerde zamir varsa (onlar, o) dendiği zaman -bu bütün dillerde,kuraldır- öncesine bakacaksın..Öncesinde ne diyor.. kim var ..Hangi grup var…Sebe halkı …

Ayetlerin bir âfâkî bir de enfusî manası var..Önce afakisini bir anlayacaksın  ..Görünen zahirde ne ?Görünen zâhir Sebe Halkı..

Sebe Halkı’nın önce bir alakasını değerlendireceksin ondan sonra enfusi/ derinlerindeki manaya gireceksin. o sırada manasını  “Sebe” değil de “insanlık“olarak vereceksin..25:50   Devam edelim sonra Sebe Halkına geleceğiz..

“fettebeû hu”: Hemen tabi oldular,uydular

hu” : ona… ona dediği kim? iblis.. “Ona hemen tabi oldular”

“illâ” :istisna var. Kim onlar?

“ferîk”: Bir ferik,bir fırka… 

bir grup hariç ona uydular. Kimmiş o fırka onu da açıklıyor

“minel mu’minîn” : Mü’minlerden olan bir fırka hariç, gerisi hepsi ona tabi oldu.. uydu.. iblise uydular..

Durupdururken burada  iblisin isminin geçmesi ilginç? Ama yukarıdaki olayı anlatıyor..

Önceki sayfalarda Hz Davud’la(a.s.)  & Hz.Süleyman’la(a.s.) ilgili bir mesele var..

Ana temamız neydi bizim ? Şükürdü:

“Ey Davud (a.s.) ailesi ;Şükürle çalışın,Sükürle iş görün,Şükür üretin,Şükür imal edin”..

Ondan sonra iki güzel misal :Hz Davud(a.s.) ve Hz.Süleyman (a.s.) buna tabi olyor.

Uymayanlar kim? Bir misal :Sebe Halkı..

O kadar büyük nimetler veriyor ki Rabbim.. Aynı zamanda ulaşım gibi, emniyet gibi, normalde nimet olarak görülmeyen.. Nimetleri de veriyor..   Azıyorlar,sapıyorlar.. Şükür etmiyorlar .. Küfür ediyorlar.. Şimdi bunu bakın Rabbim neye bağlıyor…

“iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi.”

Buradan bize bir pencere açıyor..


Burada Ayete bakalım 7/17 .Yani Araf Sûresi 17.Âyet-151.sayfa(1-2 sayfa oynayabilir)


ARAF SÛRESİ 17.ÂYET

ثُمَّ لآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ

Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîne

Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.

 


ALLAH-U TEALA Hz. Adem(a.s.) yarattığında Melekler’e secde emrini veriyor.


BKNZ.ADEM KISSASI AŞAĞIDAKİ GİBİ;


7/A’RÂF-11:  Sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra meleklere: ‘Adem’e secde edin’ dedik. İblis dışında hepsi secde etti. O ise secde edenlerden olmadı.

7/A’RÂF-12: (Allah): ‘Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan ne oldu?’ dedi. O da: ‘Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın’ dedi.

7/A’RÂF-13:  (Allah): ‘Öyleyse oradan in. Orada büyüklenmeye hakkın olamaz. Çık. Sen küçük düşürülenlerdensin’ dedi. 7/A’RÂF-14:   İblis:Onların yeniden diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver’ dedi.

7/A’RÂF-15:  (Allah): ‘Haydi, sen kendilerine mühlet verilenlerdensin’ dedi.

7/A’RÂF-16: Dedi ki: ‘Beni azgınlığa düşürmene karşılık onlara karşı senin doğru yolunun üstünde oturacağım.

7/A’RÂF-17: Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Böylece sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.’

7/A’RÂF-18:  (Allah da) şöyle dedi: ‘Oradan kınanmış ve kovulup aşağılanmış olarak çık. Onlardan kim sana uyarsa (bilin ki) cehennemi hep sizinle dolduracağım.’

7/A’RÂF-19:  Ey Adem! Sen de eşinle birlikte cennete yerleş ve orada istediğiniz her yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.’

7/A’RÂF-20:  Şeytan o ikisinin bedenlerinden gizlenmiş olan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi sırf melek yahut sonsuz hayat süreceklerden olmamanız içindir dedi.

7/A’RÂF-21:  Ayrıca: ‘Şüphesiz ki ben size öğüt verenlerdenim’ diye onlara karşı yemin etti.

7/A’RÂF-22:  Böylece onları aldatıp bulundukları yerden aşağı indirdi. Ağacın meyvesini tattıklarında avret yerleri kendilerine göründü ve üzerlerini cennet yaprakları ile örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rabbleri onlara: ‘Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim ve size ‘şüphesiz ki şeytan size açık bir düşmandır’ dememiş miydim?’ diye seslendi.

7/A’RÂF-23:  ‘Ey Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik. Sen bizi bağışlamaz ve bize rahmet etmezsen muhakkak ki zarar edenlerden oluruz’ dediler.

7/A’RÂF-24:  (Allah da): ‘Birbirinize düşman olarak inin. Siz yeryüzünde belli bir süreye kadar kalacak ve orada geçim süreceksiniz’ dedi.

7/A’RÂF-25:  . (Yine) ‘Orada yaşar, orada ölür ve oradan çıkarılırsınız’ dedi.


BU AYET ÖNEMLİYDİ:

Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım;

Böylece sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.


 Buraya değineceğim..

  Şükür bahsi için..

 


Bir Ayete de bakalım;

Hicr Suresi 39-40-41-42.Ayetler

(Kur’an-ı Kerimin bir güzelliği var..Bir Kıssa anlatılıyor bir yerde;başka yerde de anlatılıyor….Hemen hemen aynı şekilde 1-2 kelime farklılığıyla Rabbim çok incelikleri veriyor orada..


Hicr39: Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.

Hicr40:  “Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”

Hicr41: Allah şöyle buyurdu: “Bu benim gösterdiğim dosdoğru yol budur.”

Hicr42: Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.


Burada bir incelik var.. Bunu yine bir sohbette abimizin tespiti bu güzel bir şey..


Şeytan bir iddiada bulunuyor ..

  • Diyor ki “;Onların hepsini azdıracağım .. Onlardan muhlis kulların müstesna..”
  • ALLAHU TEALA ise :”Hayır! Kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.”

Sanki aynıymış gibi duruyor.. Ama burada çok büyük bir incelik var..

iblis orada kibirleniyor..Diyor ki.. Ben diyor azdıracağım hepsini..Sadece senin bazı kulların müstesna..

ALLAH-U TEALA da diyor ki: Hayır!!! senin gücün yoktur ..Bir sultanın yoktur..diyor.. Ancak sana uyanlar müstesna..

  • Yani burada diyor ki; “Sen kullarımı azdıramazsın… Kullarım azar“..

Yani burada ünvan vermiyor şeytana… şeytan üzerine ünvan alıyor..

Bakın inceliği görüyor musunuz?   Biz bunu yiyebiliriz..Bizi kandırabilir..

“ben hepinizi azdıracağım “dese “Sadece salih kullar müstesna”.. Yiyebiliriz bunu .. Ama şeytanın öyle bir iddaasına karşı bunu ALLAH-U TEALA  Kur’anla öyle bir şey yapıyor ki..

“Hayır!!!Senin bir gücün kuvvetin yok ki ! Ne kendine pay çıkarırsın” diyor.. Onlar uyarlar sana anca diyor..33:34

Buna özellikle dikkat etmek lazım.. ÇÜNKÜÜ…

ŞEYTAN HAKK’I SÖYLEMEZ… DOĞRUYMUŞ GİBİ ONUN HER SÖYLEDİĞİNİ -KURAN’DA GEÇSE DE-KABULLENMEK TEHLİKELİ SONUÇLAR DOĞURABİLİR.

Zira biraz sonra geçecek olan bir ayette de buna işaret var.


Şimdi ; tabi olan insan, iblisin o ,

7/A’RÂF-17: Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. 

Böylece “sen onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.”

Zannını yerine getirmiş oluyor.. Niçin ? 

özellikle ,Bir çok ayet varken ; bir çok iddiası varken.. Özellikle niçin bunu söylüyoruz biliyor musunuz ? Söyleme ihtiyacı hissettim.. Çünkü konu Şükür bahsi..

Bir çok yoldan şeytanın vesveselerine,fitlerine tabi olma durumu var.. Ama özellikle burada şükür bahsi geçtiği için özellikle bu Araf Suresi 17 .Ayeti getirmek istedim..

Ama bir çok olayda tabi olma konusunda  misaller var Kur’an-ı Kerim’de.. (………………………) İbrahim Suresi 22 .Ayet İş bitirilince şeytan da diyecek ki: 

“Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.”

Haşr Suresi 16.Ayet: Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.


YANİ ARKADAŞLAR TABİ OLAN BİZİZ !!! 

o vesvese veriyor..fit veriyor.. onun sopası yok bir şeyi yok..

sadece senin göğsüne ya da beynindeki düşüncene  bir tane fit atıyor..frekans bozuyor..virüs veriyor..

Senin de nefsin var mı? Nefsininde marazlar var mı? Marazların da hoşuna gidiyor..

Ziynetlendim diyor ya ..süslü geliyor.. Tık sende ona uyuyorsun..

(…………………………) Bir çok ayet var..(vakit geçmesin)



Sebe Suresine Tekrar gelelim..

Sebe 20.Ayet:”Yemin olsun ki iblis onlar üzerindeki zannını gerçekleştirdi. Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona uydular.” Bakın zannını diyor..

Zan = Hakikat ,değildir..

Eğer ayette Hakikat gibi bir kelime geçseydi.. “O zaman şeytan doğruydu” olurdu..

O zaman O Hicr Suresindeki ALLAH’ın tekzib etmesi var ya… öyle birşey sözkonusu olmazdı..


(457 SAYFAYI AÇIN BİR ZAHMET.. ELİMİZ KUR’AN-I KERİM’E ALIŞSSIN..KURANIN SAYFALARININ ESKİMESİ LAZIM..BAKIN BENİM ELİMDEKİ KURANA BAKIN ,BİRİSİ GÖRSE NE KADAR SAYGISIZ DER…KALEMLE ÇİZİYORUM,
İŞARETLİYORUM, YAPIŞKAN KAĞIT KOYUYORUM…

TEDEBBUR EDİN , TEDRUS EDİN (ders çalışın) DİYOR…


47-Muhammed suresi 24. ayet  

اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَ اَمْ عَلٰى قُلُوبٍ اَقْفَالُهَا

– Efelâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ.

Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı(tedebbür etmiyorlar mı)? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?


3 – Ali_İmran suresi 79. ayet  

مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لٖى مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّٖنَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَ

 Mâ kâne libeşerin ey yué’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yegûle linnâsi kûnû ıbâdel lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bimâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn.

 Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine İNCELEYİP ÇALIŞTIĞINIZ olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”

68 – Kalem suresi 37. ayet  

 اَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فٖيهِ تَدْرُسُونَ

 Em lekum kitâbun fîhi tedrusûn.

 Yoksa size ait bir kitabınız var da ondan mı OKUYUP ÇALIŞIYORSUNUZ


DERS GİBİ ÇALIŞIN DİYOR..DERS GİBİ ÇALIŞILACAK ARAYA KAĞITLAR KONACAK KIVRIMLAR OLACAK ÜZERLERİNE NOT ALACAKSINIZ.
.NOT ALMAMAK SAYGISIZLIKTIR..!!!! ÜZERİNE NOT ALMAK DEĞİL..!!!!

(……………………)

Bakın orada iblis diyor.. bir kaç ayet sonra şeytan diyor…

Hani biz cesaretle bazen bazı şeyler söylüyoruz.. ya..

Bu olaylar Kudret Aleminde geçti..

İn emriyle Cennete inildi diyoruz ya..

Bu Ayetlere göre söyleniyor bunlar…

Cennetteki İsmi onun şeytan..Cennetten önceki ismi iblis..

Öyle bir sahne geçiyor..

İhbit :”İN”diyor …uhruc :”ÇIK” diyor..

Ondan sonra bir sahne geliyor..Cennet sahnesi geliyor..İsmi şeytan..

Belli ki ortam değişmiş..

Üstteki Alemde iblis diyor..

Alttaki alemde şeytan diyor..

Niye değişiyor bunun ismi ?

(…………………..)

iblis biliyor..Melekler diyor ki:

BAKARA 30.AYET:Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.

Melekler biliyorsa, iblis te buna şahit..

Sad Suresine gelelim..

(::::::::::::::::::::::::::)

Yan sayfadan bakalım yine başka bir  sahne


SAD 77.AYET:Allah: Çık oradan (cennetten)! Sen artık kovulmuş birisin.

SAD 78.AYET:Ve ceza gününe kadar lanetim senin üzerindedir! buyurdu.

SAD 79.AYET:İblis: Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

SAD 80.AYET:Allah: “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin.”

SAD 81.AYET:“O bilinen güne kadar” buyurdu.

SAD 82.AYET:İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım.”

SAD 83.AYET:Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna” dedi.

SAD 84.AYET:(Allah) ‘İşte bu haktır ve ben hakkı söylerim‘ dedi.

SAD 85.AYET:Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım!.”


(ALLAH diyor ki Hak budur ..BEN HAKKI SÖYLERİM..ORAYI SENİN GİBİLERLE DOLDURACAĞIM..)

Maalesef burada “hak “dediğine Meallerde şeytanın söylediğini hak gibi yazmışlar..

Hayır, bu Sebe Suresinde diyor ki..

Zannını doğruladı diyor..42:35

Zannın ZITTI (x) Hakikattir.


SÂD 85.AYET:Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhum ecmaîn

Andolsun ki, ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla dolduracağım.


“Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.” DEDİĞİ HAK.

Öyle olmasaydı burada “zannını tasdik etti” demezdi.

Zan onunkisi.. Hakikat değil.

Çünkü Kur’an bir bütündür.. Oradan alıp sadece ordan değerlendirmemek lazım…


Hicr39-40: Dedi ki: Rabbım; beni azdırdığın için, andolsun ki; ben de onlara yeryüzündeki fenalıkları güzel göstereceğim ve onların hepsini azdıracağım.“Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”

Hicr42:  Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir sultanlığın yoktur. Ancak azgınlardan sana tabi olanlar müstesna.

  • SAD 82.83 AYET:İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım.”Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna” dedi.

O ZAMAN NİYE ALLAHU TEALA HİCR 39 DAKİ İBLİSİN SÖYLEDİĞİNİ TEKZİB EDİYOR Kİ ?!

HİCR 39-40 İLE SAD 82-83 ÜN BENZERLİĞİNE DİKKAT.

HİCR 42 BU İDDİAYA CEVAP !

O ZAMAN SAD  84 ÇELİŞKİ GİBİ OLMAZ MI (HAŞA)…EĞER HAK OLAN SÖZ BU OLSA ?!!

Bunlara dikkat etmekte fayda var..


(Bu ders için Ruhul Beyan kitabından dan istifade ettim..)

Zan:” Bir şeyin aksi muhtemel olmakla birlikte ilgili ağır basan inançtır.”..deniyor.

Yani içinde şüphe de var…

Hakikat değil..Aksi de mümkün onun..

Hatta Zan müslüman için istenmiyor..

Hucurat Suresinde Zannın çoğu yanlıştır ondan sakının..


HUCURAT 12.AYET:

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.


İşte sakınılması gereken şeyi iblis söylüyor..Zan kesinlikle hakikat değildir..Ve hakikatden uzaklaştırıcı bir bağlantısı vardır ki..Hucurat Suresinde ALLAH-U TEALA Mü’minlere zandan sakının diyor…

Zannın çoğu yanlıştır..Az bir kısmı doğrudur.. Sadece..


Evet şimdi bu Ayete dönelim..

Zan Hakikat değil ama Zahirde aynı sonuç doğdu..

Diyor ya: “Şükredenlerden bulamayacaksın

şeytanın onları  zorlamasıyla değil..

Onların tabi olmasıyla beraber sonuç neydi?

Şükürsüzlük;  yani Küfür ..

Sonuç olarak doğru ..iblisin tasdik ettiği, gerçekleştirdiği ,zannının gerçekleştiği yer burası…

yani gerçekleştiği…

Tabi onun için  çalışıyor..

Çalıştığı yer doğru..

Bugünkü ayette ne diyor?

“Tabi oldular” diyor..

Bakın yine Ayete gelelim..


فَ”اتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ /fettebeûhu illâ ferîkan minel mu’minîne

Mü’minlerden bir fırka hariç hemen ona tabi oldular.


“فَاتَّبَعُوهُ”/ fettebeûhu:

“فَ “/fe var orada bakın ;”hemen” demek

” ثُمَّ “/”sümme “değil..

  • bir fit veriyor..onlarda hemen tabi oluyor..

  • Sonuç olarak o zannı gerçekleşiyor..

Fakat kim buna “uymuyor.”?.

“إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ”-/illâ ferîkan minel mu’minîne:

Biraz evvel baktığımız ayetlere bakarsak .. ihlaslı kullar.. 

 Kur’an-ı birleştirirsek..

Sadece ihlaslı kullar..

Fakat sadece;

إِلَّا فَرِيق“/ illâ ferîk.

sadece bir fırka (müminlerden)

Hatırlıyor musunuz?

Bir Hadis-i Şerifi…

Fasil : FİTNELER HEVALAR VE İHTİLAFLAR BÖLÜMÜ
Konu : Zamanla Vukua Gelecek Fitne Ve Hevalar
Ravi : Muauiye
Hadis : Resulullah (sav) (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: “Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i Kitap, yetmiş iki millete (dine) bölündüler. Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte, sadece biri cennettedir. 

Bir rivayette şu ziyade var: “Ümmetimden bir kısım gruplar çıkacak, bunları bid`alar istila edecek, tıpkı kuduzun, buna yakalanan kimsede hiç bir damar, hiçbir mafsal bırakmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid`a da onların her hallerine sirayet edecek.”]

HadisNo : 4776

“Bir fırka kurtulacaktır” ..diyor..

Ne hikmetse herkes kurtulan fırkayı da kendisi zannediyor..

İlginç yani..

Bu fırkanın da ne olduğuna dair bir işareti var..bugünkü işlediğimiz ayette…

Bakın ALLAH’ın Hadis-i Şerifleri muhakkak bir Ayetle alakası vardır..

Ondan köken alırlar..

Kendi hevasına göre konuşmaz diyor …ALLAH-U TEALA..


NECM 3.AYET:

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى

Ve mâ yentıku anil hevâ.

O kendi tutkusundan (hevasından) da konuşmuyor.


“فَرِيقًا “/ferîkan ; Şeytanın fitine tabi olmayan ihlaslı kullar..

Ama bunlar;

“minel mu’minîn” diyor..

Yalnız bu fırka MÜ’MİN olmayanlardan olmayacak..

Şöyle bir şey var..

Şu dünya yaşantısında görüyoruz ki bi kişiyi;

Dinle-diyanetle alakası yok..

Ama şeytanın bir şekilde  kandırılışlarına uğramıyor adam..

Diline,eline sahip çıkıyor,hayır hasanet işlerinde gayret ediyor..

Ama o fırka içerisinde bu sayılmıyor..

Çünki diyor ki :”minel mu’minîn” /Mü’minlerden bir fırka ,diyor..

Çünkü doğu felsefesiyle ilgilenenler bilir..

Hindistan’da ,Çin’de , orada burada, öyle yaşayan insanlar var ki,hiç bir dünyevi bir şeye tabi olmuyorlar..

Lakin, Onların fırkası Rabbim için  geçerli olmuyor..

“Müminlerden bir fırka “diyor..

Soruluyor, ya şu  kişi Cennnet’e girecek mi girmeyecek mi?

“âmenû ve amilûs sâlihâti “orada şart var..

amilûs sâlihâti/”Salih amel yapmak” yeterli değil..

Bunun imanla olması gerekiyor..

Müslüman bile değil burada Mü’min olarak.. bunun burada gerçekleşmesi.. gerekiyor..


Şimdi burada yukardaki ayetlerle ilişkilendirirsek..

  1. Bu iblisin zannını gerçekleştiren grup : Sebe Kavmi..
  2. Ama geniş kısmıyla bu bütün insanlık..

Biz burada eğer Rabbimizin nimetlerini görmezsek..

Görmezsek diyorum..Şükür etmezsek demiyorum..

Nimetin ALLAH’tan geldiği gerçeğini üzerini örterek.. yaşarsak..

 şeytanın vesvese ve fitine uygun bir  hale geliyoruz..

Bu çok ilginç..

Dolayısıyla Ayetleri üzerimize almakta her zaman menfaat var..

(……………..)

( hüsnü- zan’da bulunulacak ama zan bile hakikat değil..

Sen sadece o öyle olmuştur ..diye…hüsnü-zanda bulunuyorsun..

İnşaallah mü’mindir bu niyetle yapmıştır..diye)

Bir Ayet daha var..


Hac 53.Ayet:Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.


Yani vesvese herkese tesir etmiyor..

Kalplerinde hastalık bulunanlar (Ahzab Suresinde geçmişti) ve kalplerinde katı bulunanları bir imtihan vesilesi..

Dedik ya ; Nimetin ALLAH’tan geldiğinin gerçeğini üzerini örtüyorsun ya..O zaman nefsinde ve kalbinde kötü bir hal üzerinde bulunuyorsun..şeytanın vesvesesinin gelmesi içinde üzerinde hazır bir hal bulunduruyorsun…Vesvesenin tesirini arttıryorsun..Üstüne üstlük.. tabi olunca  da ,ayvayı yiyorsun.. tabiri caizse..

O yüzden ALLAH-U TEALA  bize aklımızı kullanmayı..


Yunus 100.Ayet:

Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur.

O, akıl etmeyenlerin/aklını kullanmayanların  üzerine bir pislik kılar.


Hazır sen havaalanı haline geliyorsun..Vesvese uçaklarının pisliklerinin üzerine gelmesine hazır bir hale geliyorsun..

ALLAH-U TEALA bu aklını kullanmayanlardan eylemesin..uzak eylesin..

Çünkü aklını kullanmayanlar,doğru dürüst sabır etmiyorlar,doğru dürüst şükür etmiyorlar..

Ve şeytanın vesvesesine hazır bir hale geliyorlar..

o yüzden üzerinde bulunması gereken hal ,bütün nimetlerin ALLAH’tan geldiğini bilerek yaşamak 

ve memnuniyetle,beğenerek,minnettarlık duygusuyla o nimeti övmek..

Ve ALLAH’a bu şükür haliyle bulunacağız ve yan sayfadaki Ayetle hep o modda yaşayacağız..

⇓⇓⇓

“i’melû âle dâvûde şukrân”

“ey DAVUD ailesi;şükürle çalışın !”


(……………………………………..)

Şükür bahsi ya;

Hz.Davud (a.s.) ALLAH-U TEALA’ya diyor ya:

Ya Rabbi ne kadar çok nimet var bunlara nasıl şükür edeceğim ?diyor..

ALLAH-U TEALA :Sen bunların benden geldiğini biliyor musun ? Evet diyor..

İşte Şükür budur..

YANİ BİZ ACİZİZ..

Nasıl Şükür edeceğimizi bile bilmiyoruz..

Nasıl şükür edeceğimizi bilememek bile..

Ve bu nimetleri ALLAH’tan geldiğini bilmek bile Şükür..

(……………..)

19.Ayettede dedik ya.. sabbârin şekûrin...

Sürekli sabır halinde bulunmamız mümkün değil..!!!

ALLAH-U TEALA BİZDEN SÜREKLİ ŞÜKÜR MODUNDA OLMAMIZI İSTİYOR Kİ;


Sebe 13.Ayet:

i’melû âle dâvûde şukrân

Ey Dâvud ailesi, şükrederek çalışın! Ve kullarımdan, çok şükredenler azdır.



ALLAH-U TEALA BİZLERİ ŞÜKÜR MODUNDA OLANLARDAN  EYLESİN.

şeytanın ALLAH’IN KULLARI ÜZERİNE OLAN ZANNININ GERÇEKLEŞMESİNE MÜSAİT HALLERDE BULUNMAMAYI NASİB ETSİN.

ALLAH-U TEALANIN ÖVÜNDÜĞÜ MELEKLERE KARŞI ÖVÜNDÜĞÜ KULLARINDAN OLMAYI 

NASİB ETSİN

iNŞAALLAH.

SADAKALLAHULAZİM.

SEBE (11.sohbet) 19. AYET “İmanın Yarısı Sabır Yarısı da Şükürdür”#


SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VEYA İNDİRMEK İÇİN LİNKE TIKLAYINIZ:

https://yadi.sk/d/LPFWV6XSePkFM


AYET METNİ


Sebe suresi 19. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ اَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا اَنْفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ اَحَادٖيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

Fe kâlû rabbenâ bâidbeyne esfârinâ ve zalemû enfusehum fe cealnâhum ehâdîse ve mezzaknâhum kulle mumezzakın, inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûrin.

“Ey Rabbimiz!Seferlerimizin arasını uzaklaştır.“dediler Ve kendi nefislerine zulüm ettiler.Böylece onları ibret alınması için haber yaptık.Şüphesiz bunda çok sabreden ve şükür eden herkes için ibretler vardır.


SES KAYDININ METNİ:


SEBE (11) 19. AYETTEN İTİBAREN;



Eûzubillâhimineşşeytânirracîym 

Bismillâhir rahmânir rahîm



Sebe Suresine kaldığımız yerden devam ediyoruz..

15-16.Ayetlere biraz bakmıştık…

Hafif baştan alacağım..Devam edeceğim..

Konu bütünlüğünden ayrılmamak için..


34-Sebe suresi 15. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)   

لَقَدْ كَانَ لِسَبَإٍ فِي مَسْكَنِهِمْ آيَةٌ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٍ وَشِمَالٍ كُلُوا مِن رِّزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ

Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyetun, cennetâni an yemînin ve şimâlin, kulû min rızkı rabbikum veşkurû lehu, beldetun tayyibetun ve rabbun gafûrun.

Gerçekten Sebe Kavminin bulunduğu yerde ibret vardı.Sağlı sollu iki bahçe.Rabbinizin rızkından yeyin ve O’na şükür edin.O ne güzel bir belde,Ve O çok bağışlayıcı bir Rab!


  • lekad:Yemin olsun;
  • kâne;idi/oldu;
  • li sebein:Sebe (halkı) için;
  • fî;İçinde,vardır
  • meskeni-him;onların meskenleri, yerleştikleri yerler.
  • âyetun;bir âyet, ibret,delil
  • cennetân;iki bahçe
  • an yemînin;sağlı
  • ve şimâlin: sollu
  • kulû;yiyin
  • min rızkı;Rızkından
  • rabbi-kum;Rabbinizin
  • veşkurû; ve şüküredin
  • lehu;ona

Rabbim bu nimetleri veriyor ama diyor ki ;

ŞÜKÜR EDİN RABBİNİZE!

TEK iSTENİLEN BU!BAKIN BİR ÜCRET İSTENİLMİYOR.

İBADET TE ÜCRET DEĞİLDİR.

İBADET:KİŞİNİN KENDİ İÇİN YAPTIĞIDIR.

SADECE RABBİMİN İSTEDİĞİ : ŞÜKÜR.

Şükür bir kaç haftadır işliyoruz…

Konu gereği biraz sonra yine değineceğiz , İnşaallah. Okumaya devam et

SEBE (2.sohbet)2-3.AYETLER#

SES KAYDINI MP3 OLARAK DİNLEMEK VE İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

https://yadi.sk/d/e_J1J3QPd4CJn


 

ÂYET METİNLERİ

34-Sebe suresi 2. ayet 

يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فٖيهَا وَهُوَ الرَّحٖيمُ الْغَفُورُ

Ya’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ yarucu fîhâ, ve huver rahîmul gafûr(gafûru).

Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni, oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır. 

1. ya’lemu : bilir
2. mâ yelicu : giren şey
3. fî el ardı : yerin içine, yere
4. ve mâ yahrucu : ve çıkan şey
5. min-hâ : ondan
6. ve mâ yenzilu : ve inen şey
7. min es semâi : semadan, gökten
8. ve mâ ya’rucu : ve yükselen şey
9. fî-hâ : oraya
10. ve huve : ve o
11. er rahîmu : rahîm (Rahîm esmâsıyla tecelli eden)
12. el gafûru : gafûr (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren)

34-Sebe suresi 3. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَا تَاْتٖينَا السَّاعَةُ قُلْ بَلٰى وَرَبّٖى لَتَاْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلَا فِى الْاَرْضِ وَلَا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَا اَكْبَرُ اِلَّا فٖى كِتَابٍ مُبٖينٍ

Ve kâlellezîne keferû lâ te’tînes sâah(sâatu), kul belâ ve rabbî le te’tiyennekum âlimil gayb(gaybi), lâ ya’zubu anhu miskâlu zerretin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve lâ asgaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).

Küfür edenler: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır). 

1. ve kâle : ve dedi
2. ellezîne : o kimseler, onlar
3. keferû : kâfir oldular, inkâr ettiler
4. lâ te’tîne : gelmez
5. es sâatu : o saat (kıyâmet saati)
6. kul : de
7. belâ : hayır
8. ve rabbî : ve Rabbim
9. le : mutlaka
10. te’tiyenne-kum : size gelecek (getirecek)
11. âlimi : bilen
12. el gaybi : gayb, görünmeyen
13. lâ ya’zubu : gizli kalmaz, kalamaz
14. anhu : ondan
15. miskâlu : miskal, ağırlık, miktar
16. zerretin : zerre, en küçük parça
17. fî es semâvâti : semalarda
18. ve lâ : ve yoktur
19. fî el ardı : yeryüzünde
20. ve lâ : ve yoktur
21. asgaru : daha küçük
22. min zâlike : bundan
23. ve lâ : ve yoktur
24. ekberu : daha büyük
25. illâ
(lâ illâ)
: hariç
: (hariç değil)
26. fî kitâbin : kitapta
27. mubînin : apaçık


SES KAYDININ METNİ:


Sebe Sûresi 2. Ders:

2.Ayetten itibaren

Eûzubillâhimineşşeytânirracîym. Bismillâhir rahmânir rahîm


Evet,arkadaşlar Sebe Sûresine geçmiştik geçen hafta..Kaldığımız yerden devam ediyoruz..

1 & 2. Ayetleri işlemiştik ama..

2.Ayet tam %100 olmamıştı,tamamı olmamıştı.Yine böyle bir baştan alarak bir devam edelim…

Eski sohbetlerde hep böyle bir kesiklik olmuş..Eski kayıtlara bir baktım,Bir konuya başlamışız bırakmışız.Hafif bir geriye alarak gidersek, konu bütünlüğünü de sağlamış oluruz diye düşünüyorum…

Sebe Sûresi Hamdla başlıyordu biliyorsunuz ..


34-Sebe suresi 1. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76)

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى الْاٰخِرَةِ وَهُوَ الْحَكٖيمُ الْخَبٖيرُ

Elhamdu lillâhillezî lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ardı ve lehul hamdu fil âhırah, ve huvel hakîmul habîr.

Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah’a mahsustur. Ahirette de hamd O’na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.


Bir yerde okudum Hamd ile başlayan  Kur’ân-ı Kerîm’ de  5 Sûre varmış..(Fâtiha;En’am;Kehf;Sebe;Fâtır)

Fatihayı saymazsak,  2 si başta 2 si sonda (Fatiha da genel yükümleri içeriyor).
Sebe Sûresi de Hamd ile başlayan Sûrelerden birisi .
Bir de şunu söylemek istiyorum..
Her nasıl ki bir Sûrenin içerisinde Ayetler sanki birbirinden bağımsız gibi gözükse de, o bağlam denilen siyak sibak denilen ilişkiden dolayı, bütün Ayetlerin arasında aslında bir ilişki varsa nasıl ki varsa ; Sûreler arasında da aslında böyle bir şey var..
Yani bir Sûre bitiyor..O bitti artık öyle bir şey değil..
Kur’ân-ı Kerîm öyle mucîz bir Kitap ki ;Gerek Nüzul sırasına göre tertip olsun(indirilme sırasına göre) ;
Gerekse şuan elimizde bulunduğu  tertip üzerine  göre olsun..
Sûrelerin başta ya da sonda olmasının; birisinin diğerinin  arkasına gelmesinin muhakkak bir anlamı var…
Bunu niye söylüyorum..
Geçen Hafta Sebe Sûresinde,  ALLAH ın hakimul habîr olması..herşeyden haberdar olmasının anlatmıştık..
Ahzab Sûresinin son Ayetlerinde biliyorsunuz “Emanet” konusu geçmişti..

33-Ahzab suresi 72. ayet (Genel: 33 – İniş: 90 – Alfbetik: 76)

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli feebeyne ey yahmilnehâ ve eşfagne minhâ ve hamelehel insan, innehû kâne zalûmen cehûlâ.

Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.


Emanet i bizim bilinçsiz olarak bildiğimiz Semaya,Arza.. hani bunları anlayabiliyoruz..ama Dağlara teklif ediyordu..

Yani  bilinci olmadığı bir mahlukata bir hitap vardı..

İşte bu Alıştırmayı yaptırdıktan sonra bize..
Sebe Sûresi’nde ALLAH ı övmek  durumunda da  bu unsurlar kullanılıyor..
Biliyorsunuz Hamd bizim anlayabileceğimiz en güzel şekliyle övme ;sena’ya  yakın bir anlamı vardı..
Bu şekilde değerlendirirsek Hamdı daha güzel anlıyorduk..
Ne diyordu: Ahirette de Hamd onundur diyordu..
Bir Sûrede de, (kaydetmeyi unuttum)evvelde de ahirdede yani bu dünyada ahirette de Hamd onundur..diye bir ayet var..
Bknz. Aşağıdaki Ayetler;

Kasas Suresi 70. Ayet

وَهُوَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَى وَالْآخِرَةِ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Ve huvallâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul hamdu fîl ûlâ vel âhırati ve lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).

Allah odur ki; O’ndan başka ilah yoktur.Evvelde de ahîrde de (dünya ve ahirette ) Hamd O’nun içindir. Hüküm de O’nundur. Yalnız O’na döndürüleceksiniz.

Bu dünyadaki Hamdı biliyoruz..Ama yapamıyoruz..

Ama  gördüğümüz şahit olduğumuz şeylerle Hamd.

Ama ahiretteki Hamddan bahsediyordu Sebe Suresi..

  • Yani hem bu dünyada bize haber verilenlerle..

Nasıl haber alıyoruz:

Kitaplarda ALLAH ın kitaplarında verilenlerle..Bir de Peygamberlerin verdikleriyle..

Anladığımız kadarıyla Âhirette gelecek başımıza gelen olacak olaylara  Hamd etmeyi öğreniyoruz..

  • Bir de bu Ayetteki açıklamısıyla da 2. Sûra üfürüldü..

Âhiret yaşamı başladı.. Aslında kişinin kıyametiyle beraber başlıyordu..

Hani özellikle 2. Sûr diyim ..Ondan sonra Karşılaşılan olaylarda da ALLAH a Hamd edecek insanlar..

Aman Ya Rabbi bu nasıl bir sistemmiş..diyeceklermiş..

Bakın Sebe Sûresi ilk Ayette;

Elhamdu lillâhillezî lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ard” derken.

Orada Yerde ve gökte ne varsa hepsi onundur..diyor..

Yer ve gök onundur demiyor..Elbette de Yer ve gök onun..

Ama orada Olan şeyler diyor ..

Arapçada  diyor..orada ..

Elhamdu lillâhillezî lehû mâ– fis semâvât

mâ  “şeyler” anlamına geliyor..

Yani semada ve yerde olan unsurlarla beraber bir olay olacakmış demek ki.. Orada ki yerin ve göğün unsuru olan herşey ve Âhirettede Hamd onundur derken ve O hâbirdir ve hakimdir derken işte bu geçen derste işlediğimiz bizim bu dünyada yaşarken başımıza gelen her şey yaşadığımız her süreç bunu bırakın  derinlerimizde olan nefslerimizde olan herşeyin en ince detaylarına kadar bir gün bir şekilde karşımıza çıkacağını bizde bu sistem karşısında Aman  Ya Rabbi nasıl bir sistemmiş .. Sana Hamd olsun dedirteceğimiz şekilde şahit olacağımız olaylar varmış demek ki…

Şimdi geçen hafta hatırlıyorsunuz ….

Zilzal Sûresinde; biz yere vahy ettiğimiz için diyor o içindekileri dışarıya attığı vakit diyor..


99-Zilzal suresi 1-5. ayet

1-اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَا

İzâ zulziletil ardu zilzâlehâ.

2-وَاَخْرَجَتِ الْاَرْضُ اَثْقَالَهَا

Ve ahracetil ardu esgâlehâ.

3-وَقَالَ الْاِنْسَانُ مَا لَهَا

Ve gâlel insânu mâ lehâ.

4-يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَا

Yevmeizin tuhaddisu ahbârahâ

5-بِاَنَّ رَبَّكَ اَوْحٰى لَهَا

Bienne rabbeke evhâ lehâ.

1-5.Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan «Ne oluyor buna!» dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona vahy etmesiyle  bütün haberlerini anlatır.


Haberlerini verdiği zaman diyor..

Vahy ettik diyor… 06:46

Simdi işte bu vahy;  ya giriyor..

Yerde ve Gökte olan şey var ya…Vahy ediyor… işte o şeyler haber veriyor..

Aynı zamanda mesela duvar,aynı zamanda masa,aynı zamanda ağaç,yani bizim cansız olarak kabul ettiğimiz, Yerde ve göğün içinde bulunan her türlü unsurda aslında bir  “Kayıt cihazı”

Yasin Sûresinde var..

Onların elleri konuşacak diyor..ayakları şahit edecek..diyor..

Bknz.Aşağıdaki Ayetler;


36-Yasin suresi 65. ayet (Genel: 36 – İniş: 41 – Alfbetik: 76) 

اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا اَيْدٖيهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

El yevme nahtimu alâ efvâhihim ve tukellimunâ eydîhim ve teşhedu erculuhum bimâ kânû yeksibûn.

O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.


Yani Bizim kendimize ait olarak gördüğümüz  “Biz” olarak gördüğümüz  kabul ettiğimiz şeyler bile Âhirette artık “Biz”im mülkiyetimizden çıkıp ne var sa onundur diyor ya;

Artık Onun olana artık ona şahitlik eden  bir unsur olacak..

Ya bu benim elim; ya diyecek ki bu şöyle yaptı böyle yaptı..sanki ben değil..

Neden ?Artık o ALLAH ın unsuru yerde ve gökte ne varsa ALLAH ın ya..

O şekilde bir  kayıt olacak..

Ama bu kayıt bizim zannettiğimiz gibi çok basit bir kayıt olmayacak..07:56

Çeşitli boyutlarda ve bizim  şok olacağımız şekilde olacak..

Mesela duygularıyla da kayıt edecek..
Hani biz bir olay karşısında ne konuşuyoruz ne ediyoruz..
Ama duygularımızda işin içinde var..
Bize öyle bir şekilde yansıtacak ki yani herkes anlamında bu..
Öyle bir şekilde yansıtacak ki  a benim o anda hissettikleride o ortama gelecek..
A  bu şekilde de mi kayıt olmuş..???!!
Bir şeye üzülüyorsun bir şeye ağlıyorsun,bir şekilde gadaplanıyorsun, öfkeleniyorsun ya da şehvet duyuyorsun,ya da kıskançlık duyuyorsun,o hissin orada belki yoğunlaştırılmış bir şekilde olduğunu düşünün…İşte bunların hepsi bu kayıt mekanizmalarında…
Devam edelim..
  •  Yağlemu ;ALLAH bilir..
  • mâ yelicu ;gireni
  • fil ardı ;arza gireni bilir
  • ve mâ yahrucu minhâ ;ve ondan çıkanıda
Burada işte bilmek ilgili bir şey yapıyor..
ALLAH U TEALA nın; yerin dibine giren her şeyi bilmesinden bahsediyor burada ..
Yani yerin dibine giren biliyorsunuz kediler,köpekler böyle özellikle köpekler bir şeyi gömerler,saklarlar bir şeyi başkaları görmesin diye…
İnsanlarda demek ki toprağın içerisine bir şeyler gizliyorlar..
İnsanların sırlarını sakladığı Alemler var..
İşte bu girenleri ALLAH ın bilmesinden bahsediyor burada…
Ne diyor; ve mâ yahrucu minhâ: oradan çıkan ortaya çıkan şeyleri de bilir …
Tefsir kitaplarına baktım o kadar yorumlar var ki ;
Mesela bir tohumun toprağa girmesi ve daha sonrada oradaki mekanizmalardan sonra yetişmiş bitki olarak çıkması var..
İşte ALLAH ın bunun ilimin kendisinde olduğunu ne var ise Onun olduğuda söyleniyor..
Yani bunun gibi bir çok şey..
Mesela Ana rahimlerine giren tohumları düşünün ..Çocuk olarak çıkıyor..
Yani buda Arzı unsurların içerisinde
Aklınıza gelen fiziksel, kimyasal,biyolojik her türlü şey bunun içerisinde ..
Ayrıca ne diyor bakın ..
Arzdan sonra Sema ilgili söylüyor..
ve mâ yenzilu mines semâi -semadan inen şeyide bilir .. başa gidiyor..
ve mâ yağrucu fîhâ – Uruç eden,Yükselen oraya herşeyide onlarıda bilir..
Gökten inen şeyler konusunda ..Bilimsel konuşulduğunda Yağmur mesela..
Yağmurun inmesi değil mi,daha sonra onun buharlaşıp tekrar yukarı çıkması olarakta Tefsir Kitaplarında da yer almış..
Aklınıza gelebilecek fiziksel,kimyasal bu inmeyle çıkmayla ilgili bir çok şey bunları arasında yer alabilir..
Bir Ayet var..
Fatır Suresi 10. Ayette;

35-Fatır suresi 10. ayet (Genel: 35 – İniş: 43 – Alfbetik: 76)

مَنْ كَانَ يُرٖيدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَمٖيعًا اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذٖينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّپَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ وَمَكْرُ اُولٰئِكَ هُوَ يَبُورُ

Men kâne yurîdul ızzete felillâhil ızzetu cemîâ, ileyhi yas’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuh, vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîd, ve mekru ulâike huve yebûr.
Kim izzet ve şeref istiyorsa, bilsin ki izzet ve şeref bütünüyle Allah’ındır. Güzel söz ancak O’na yükselir, onu da sâlih amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çok şiddetli bir azap vardır ve onların kurdukları tuzaklar da mutlaka boşa çıkacaktır.

Bu Ayettede yerden yukarı çıkanlar da, Rabbim Kurandaki bir Ayetinde de söyle ifade ediyor..
Güzel sözler ancak O’na yükselir..
Yani sadece fiziksel şeyler değil yerin buharlaşması falan gibi değil…
Kuşların yükselmesi..Hep bu misaller verilmiş..Amenna onlarda doğru ama
Güzel sözler ancak O’na yükselir..Yani ALLAH a yükselir..
Salih Âmelide güzel sözler yükseltir..
Yani Salih Âmelinde yükselmesi söz konusu..
Bunuda güzel sözler yükseltiyor..
Demek ki bizim yeryüzünde ettiğimiz şeyler,davranışlar,kullandığımız kelimelerde bir şekilde Semaya kayıt oluyor..
Aynı zamanda “dua”larımız..
Bu Ayet-i Kerime de güzel şey olarak bahsediyor ya yalvarıp yakarmalarımızda aynı zamanda Semaya yükseliyor..
Burada ilginç bir şey var ..Kelimelerde..
mâ yenzilu mines semâi ve mâ yağrucu fîhâ derken
Semaya yükselir diyor ya ..
Arapça bilenler için ayrıntı olabilir..
fîhâ ; diyor..
İçinde olarak yükselir diyor ..
Biraz evvel..Okuduğum Ayette de(Fatır Suresi 10.Ayet) ileyhi diyor..
ila harfi cehri kullanılıyor..
İla harfi cehri yani ila edatı Ona derken ileyhi demesi..
ALLAH ın daha yukarılarda olan mevkisine yükselmesi ..
fîhâ derkende mekanizma olarak Semaya yükselmesi..
Yani semada da işleyen bir sistem var..Oraya yükselmesi..
Bu biraz evvel okuduğum Fatır Sûresinde olan yükselme daha büyük bir yükselme..
Herşey oraya kötü olan şeyler gitmiyor..
Güzel sözler ancak oraya yükseliyor..
Güzel sözlerden kasıt ne..??
Siz ALLAH ı övüyorsunuz , güzel şeyler tefekkür ediyor yapıyorsunuz orası Lâtif  bir Âlem olduğu için Kudüs bir Âlem olduğu için Subhan bir Âlemi olduğu için çirkin şeyler oraya yükselmiyor..
Lâtif  şeyler yükseliyor..
Bugün bir şey okudum.
Namazlarda Rükuden kalkarken “Semiallahu limen hamideh“diyoruz ya “Rabbena lekel hamd” diyoruz orada burası aslında Hamd makamı..
ALLAH Hamd edenin Hamdını işitir yada işitti ifade var ..
Onu duyan kişi ne demesi lazım..
Ya Rabbi sana Hamd olsun .. Övgü sana aittir..şeklinde..
Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) namaz kıldırırken arkadan biriside Hamden Kesiren Tayyıben Mübareken  Fih demiş ..(Ben bunun Resûlullahın(s.a.v.) söylediğini biliyordum ..Tahmin ediyordum..Ve Sahabe Efendilerimizden biri(r.a) söylemiş..)
Yani öyle bir Hamd ki;
Kesiren-Çok
Tayyıben-Temiz
Mübareken-Mübareklik olan bir Hamd diyor..
Şimdi Namazdan sonra bu sözü kim söyledi..diyor..
Ben Söyledim Ya Resûlullah diyor..
Sen bu sözü söyledikten sonra 30 kusur Melek bunun sevabını sen yazacaksın, ben yazacaksın diye aralarında münakaşa ederlerken gördüm..diyor..
İşte Bu tür sözler semaya yükseliyor..
Bknz.İlgili Hadis;


Fasil
                                                                                                                                DUA BÖLÜMÜ
Konu : Namaz Duaları
Ravi : Enes
Hadis : Resulullah (sav) namaz kılarken nefes nefese bir adam geldi ve: “Allahu ekber, Elhamdülillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah`adır!)” dedi. Resulullah (sav) namazı bitirince: “Şu kelimeleri hanginiz söyledi??” diye sordu. Cemaat bir müddet sessiz kaldı, Resulullah (sav): “(Kimsöyledi?yse çekinmesin, benim desin), Zira fena bir şey söylemiş değil” dedi. Bunun üzerine adam: “Ben, ey Allah`ın Resulü!” dedi. Resulullah (sav) da: “Ben on iki melek gördüm. Her biri, bu kelimeleri (Allah`ın huzuruna) kendisi yükseltmek için koşuşmuşlardı.”
HadisNo : 1797-Müslim, Mesâcid 149, (600); Ebû Dâvud, Salât 121, (763): Nesâî, İftitâh 19, (2,132,133).

Meleklerde alıp götürüyor ya Semaya başka Ayette de onun süresiyle 50 bin yılda yükselir ifade var..

Bknz.Aşağıdaki Ayet

70-Mearic suresi 4. ayet (Genel: 70 – İniş: 79 – Alfbetik: 76)

تَعْرُجُ الْمَلٰئِكَةُ وَالرُّوحُ اِلَيْهِ فٖى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسٖينَ اَلْفَ سَنَةٍ

Tağrucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mıgdâruhû hamsîne elfe seneh.

Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.


Bu tür Güzel sözler oraya o şekilde yükseliyor..

Çünkü bir ara konuşuruz..

ALLAH ın El Kuddüs Esması var..

O alan müthiş bir alan… yani o alanda mesela çok önemli bir şahsın yanında makamına gittiğimizde duruşumuza , düğmenin iliklenmesine, ses tonunuza ifadelerinize ne kadar dikkat edersiniz değil mi?

İşte El Küddüsün alanıda o şekilde işte orayada her söz yükselemiyor..

Ona Ancak güzel sözler yükseliyor..

Salih Âmelide o güzel sözler yükseltiyor..

Yani yapılan işleride..

Burada farklı bir şeye değiniceğim..

Bir şey Dikkatimi çekti..

Ayetin sonunda diyor ki..

ve huver rahîmul ğafûr

Kur’âna aşinalar bilir ki genellikle

ğafûrul rahîm olarak geçer…

Yani ğafûr baştadır.. rahîm sondadır..

Dikkatimi çekti..araştırdım..baktım..

%100 emin değilim ama %99 eminim..

1 tek burada geçiyor bu ifade..

Neden diye çok düşündüm…

Biliyorsunuz Esmaların 2 li tertipleri var..

Daha ebvvel ğafûrul rahîm-ALLAH ın ğafûrluğunun yani örtücülüğünün mağfiret ediciliğin ancak rahîm esmasının  tecelli edeceğiyle kimselere olduğu ilgili bir görüşümüz vardı..

Bakara Sûresinde Âdemin tövbesini kabul ederkende o ifadeyle söylüyordu…

Bknz.Aşağıdaki Ayet(ler)


2-Bakara suresi 37. ayet (Genel: 2 – İniş: 87 – Alfbetik: 76)

فَتَلَقَّى اٰدَمُ مِنْ رَبِّهٖ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ

Feteleggâ âdemu mir rabbihî kelimâtin fetâbe aleyh, innehû huvet tevvâbur rahîm.

Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.


innehû huve et-tevvâbu’r-rahîm.-olarak..

Bakın burada” Er-rahîm” sonda yer alıyor..

Neden diye düşündüm..???

Açıkcası istediğim tam anlamda bulamadım..

Muhiddin Arabi’ye mâl edilen bir tefsir var…Tefsiri Kebir..

Orada benzer  ifadeler vardı..O çok yardımcı oldu…

Bakın yere inen şey ,sonra yerden çıkan şey …

Bak bir inme var ,bir çıkma var…

Ne diyor Semadan inen şey ,sonra ne diyor Semaya çıkan şey..

Yani önce inmeden bahsediliyor…Sonra bir çıkmadan…

Oradan tekrar bir inmeden sonra tekrar bir çıkmadan …

Şimdi bu tertipte düşündüğümüzde ;

Er Rahîm , İnen Şeyler için

Er Gafûr da çıkan şeyler için olabilir..18:33

Ne anlama geliyor..

ALLAH ın Semadan indirdiği şeyler demek ki..ALLAH ın Rahmetiyle Rahîm sıfatıyla indirdiği şeyler..

Melekler inmiyor mu?

Demi gökten Mesela Kadir Gecesinde okuduğum Sûre var diymi..

Kadir gecesini anlatan Kadir Sûresi..


97-Kadir suresi 4. ayet (Genel: 97 – İniş: 25 – Alfbetik: 76)

تَنَزَّلُ الْمَلٰئِكَةُ وَالرُّوحُ فٖيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ اَمْرٍ

Tenezzelul melâiketu ver rûhu fîhâ biizni rabbihim, min kulli emr.

O gece melekler ve Rûh Rablerinin emriyle her bir iş için veya her bir kişi için inerler de inerler


Tenezzelul melâiketu ver rûhu.. diyor..

İnerde iner… Bu bir İnmeye bu örnek olabilir..

İşte O yüzden inme Rahîm olarak olmuş..

Ama birde yerden çıkanlar var..

Bizden Sadır olanlar var…

İşte Eğer Rahîmde inerse bizden çıkanların hepside çok temiz şeyler değil..Diymi ? Arkadaşlar..

Her ne kadar ALLAH a güzel kulluk etme gayretinde olsakta çok şey Sudur ediyor bizden..

İşte ALLAH ta o yukarı çıkan şeylere eğer  Rahîm Esmasının Tecelli olacak işlere mazhar olursak o  şeylere olursak bu gayrette işler yapmaya gayretli olursak bununda ALLAH ın mağfiretiyle örtücülüğüyle YUKARI çıkacağının bir ifadesi olacağını düşündüm..

ALLAH U ALEM.

(………….)(Konuya Ahiret sahnesiyle ilgili olduğuyla ilgili bir katkı yapılıyor…)

Aşağılarda göreceğiz…

4. Ayet sonunda ilginç bir ifade var…

Ama Arkadaşlar bilin ki Er Rahîm Er Gafûre Er Afuvv inanılmaz derecede ihtiyacımız var bizim..

Yani gafûrul rahîm diyoruz tevvâbur rahîm. diyoruz ama arkadaşlar bu beni tesirinde bıraktı..

Âdem kıssası “Emanet olayı”..Olaylara daha farklı bir gözle bakıyorum..

Artık mesela bir yerde tövbe geçtiyse daha farklı..

Gafûr geçtiyse farklı …

Afuvv geçtiyse farklı …

İşte Hesap günü dendiğinde daha farklı şeyler bende çağırışıyor..

Hani özeten şey yapıyım…20:51

Şeytan bir hata yapıyor.. Âdem bir hata yapıyor..

“İN” emri var..

Ama Tövbe ediyor..

Hz.Âdem(a.s.) tövbe ediyor..

Tamam Tövben kabul edildi deniliyor..Ve tekrar..”İN” deniliyor..

Yani Normalde girmesi lazım ..değil..

Demek ki bir şey beklenmek üzere…

Aşağı indiriliyor…

AF ancak o sürecin sonunda gerçekleşecek…

Yani neyi sağlıyor,Âdemin tövbesi geri dönülebilirliği sağlıyor..

Ama yinede AF edilmemiz lazım…

Af ne demek arakadaşlar biliyor musunuz..???!!

Af sanki hiç işlenilmemiş gibi değerlendirilen demek..21:46

Siliniyor…

Mağfiret üzeri örtülüyor..

Ama AF tamamen iptal..

Kayıttan siliniyor yani..

Tamam yapmamış gibi değerlendiriyorum..

Bakın kavramlar birbirine karışıyor diymi..

Tövbe ,mağfiret birbirlerine karışıyordu..

Bakın,Şuan çok daha net..

Yani Tövbe ettiğimizde iş bitiyormuş gibiydi..

Tamam Tövbe ediyoruz ama ..

Bir şüreçtede takip ediliyoruz..

Nasuh (nasihat kökünden türemedir. Günahtan kalbi bir karartı bırakmayacak şekilde temizleme, hem de günahın kalpte açtığı yarayı tedavi etme, iman ve amelde meydana getirdiği açığı kapama demektir. )Tövbesi edersen mazhar olacak o geçerli oluyor…

(………..)(Âdemin tövbesini kabuluyla ilgili soru geliyor)

Süreç devam ediyor..Âdem için…

Ama hepimiz Âdemiz..

Onun süreci o yine kendinden mesuldu ..

O vefatiyle beraber kendi  sürecini tamamladı..

Peygamberlik görevini  ve kulluk bazında söylüyorum..

Ama biz hala o süreci yaşıyoruz..

Niye buradayız ne yaşanacak..?!?!

Dünya işte senin acaba geriye dönebilecek , geri dönüş anlatabiliyorum ?!!!

2 Seçenek var..

  • AF edilip Cennette geri dönüşe gideceksiniz..
  • Ya da bunu haketmeyeceksiniz,ALLAH ın azabıyla beraber Cehennemde ebedi olarak kalacaksınız..

2 tane yol var..

Bu anlamda kelimeler çok manidar geliyor..


3. Ayette geçelim…

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

Bismillâhir rahmânir rahîm.


34-Sebe suresi 3. ayet (Genel: 34 – İniş: 58 – Alfbetik: 76) 

وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لَا تَاْتٖينَا السَّاعَةُ قُلْ بَلٰى وَرَبّٖى لَتَاْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلَا فِى الْاَرْضِ وَلَا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَا اَكْبَرُ اِلَّا فٖى كِتَابٍ مُبٖينٍ

Ve gâlellezîne keferû lâ teé’tînes sâah, gul belâ ve rabbî leteé’tiyennekum âlimil ğayb, lâ yağzubu anhu misgâlu zerratin fis semâvâti ve lâ fil ardı ve lâ asğaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbim mubîn.

Küfür edenler: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır).


  •  Ve gâlellezîne keferû-Kafirler dedi

Ne dedi?

  • lâ teé’tînes sâah-Bize saat gelmeyecek,gelmez dediler
  • gul;deki

ALLAH U TEALA diyor ki;

  • Belâ;Bilakis
  • ve rabbî- Rabbime yemin olsun ki
  • leteé’tiyennekum-süphesiz ki muhakkak ki o size gelecektir..
  • âlimil ğayb-Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki

Muhakkak o size gelecektir..

Burayı açıklayalım..

Şimdi Kafir olanlar demişki;

Bak burada yine “saat” ten bahsediyor..

Ahzab Suresi 63.Ayet Saat denilen kıyamet bize gelmez diyorlar..

Bunu o zaman açıklamıştık, hatırlarsanız..

(AHZAB SURESI 63/ 26.DERS)

Aklı olan belirli ilmi olan herkeş herşeyin bir gün sonunun geleceğini biliyor..

Yani şuanki bilimde ne var ?

Bir gün göktaşı çarpacak..

Şuan küresel ısınma var ..

Küresel ısınmanın sonucunda kutuplarda buzlar eriyecek ve yaşam altust olacak..Buzul Çağı gelecek..

Değişik senaryolar var..

Bu değişik senaryolarda sistemin son bulacağını herkes biliyor..

Bunu kişisel kıyamet olarak küçük kıyamet olarak algılarsak…herkes bir gün öleceğini biliyor
En fazla yasayan 120 işte.. 130 yok bir şekilde öleceğiz..
Bir kişinin küçük kıyameti yada Kaİnatın  dünyanın yada  büyük kıyamet olarak var..
Ama Onların reddettikleri ne biliyor musunuz?
Saat bize gelmeyecek diyorlar..
Yani ALLAH ın  tasarrufunda olan ..
ALLAH ın yetkisinde olan bir  sistemin gelmesini kabul etmek istemiyorlar…
Yani ALLAH ı sistemin müdahalesinden çıkarmak istiyorlar…
Bakın tehlikeli olan bu!!!!!!
Dehriciler, dehriler deniliyor…
Şimdi dehr ne ?
Dehr Kur’an Kerim de 2 yerde geçiyor..

76-İnsan suresi 1. ayet (Genel: 76 – İniş: 98 – Alfbetik: 76)

هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ حٖينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْپًا مَذْكُورًا

Hel etâ alel insâni hînum mined dehri lem yekun şey’em mezkûrâ.

İnsanın üzerinden, dehrden bir zaman geçmiştir ki o, henüz anılmaya değer bir şey bile değildi.


45 – Casiye suresi 24. ayet (Genel: 45 – İniş: 65 – Alfbetik: 15)

وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ

Ve gâlû mâ hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illed dehr, ve mâ lehum bizâlike min ılm, in hum illâ yezunnûn.

Hem dediler ki o hayat sırf bizim Dünya hayatımızdan ıbarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir helâk eder, halbuki buna dâir bir ılimleri yoktur, onlar sâde zannederler


Zamanın asıl anlamı

Yani bu zamanin özü bu dehri geniş açıklamak lazım…
Bu dersin süresi yetmez ben sadece dehri dehr olarak bırakacağım..
Zaman olarak düşünürsek..
kafirler demiş ki;

45 – Casiye suresi 24. ayet (Genel: 45 – İniş: 65 – Alfbetik: 15)

وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ

Ve gâlû mâ hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illed dehr, ve mâ lehum bizâlike min ılm, in hum illâ yezunnûn.

Hem dediler ki o hayat sırf bizim Dünya hayatımızdan ibarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir helâk eder, halbuki buna dâir bir ılimleri yoktur, onlar sâde zannederler


Yani şu anlama geliyor;

Başka bir Hadis-i Kutsi var..

Orada diyor ki;

Fasil : LANETLEME VE SÖVME BÖLÜMÜ
Konu : Lanetleme Ve Sövme Hakkında
Ravi : Ebu Hureyre
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki:”Allah Teala hazretleri şöyle dedi:”Ademoğlu, dehre söverek beni üzüyor.Halbuki ben dehrim. Emir benim elimde.Gece ve gündüzü ben çeviririm.”
HadisNo : 5350

Şeye sövmeyin diyor..Dehre sövmeyin..

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Dehre sövmeyin diyor..

Hadis-i Kutsi de Adem oğlu Dehre söverek beni ezalandırır.

Hani ALLAH a eziyet konusu geçmişti ya..!!!

Hatırlıyormusunuz?

Burada ALLAH a hakkı olmadığı gibi çocuk isnat ettiği gibi Meleklerin O nun kızları gibi demek gibi şeyler var..

Bu da o bab tan bir şey..

Dahre söverek..Zamana söverek şey yaparmış..

Yani vay şu zamanın haline işte kahpe felek falan gibi şeyler var ya ona söverek..Beni ezalandırır diyor..

Halbuki ben Dehrim…

Bütün işleri ben müdebbir ederim..Yani idare ederim çeviririm..

Şimdi burada ne kast ediliyor aslında şu var..

İnsanlar bütün olayları  elle tutulur gözle görülür  bir şekilde yani Materyalizm diyoruz buna.. Materyalist bir şekilde açıklama Niyetinde herkes..kimse kimseye demiyim de inanmayanlar diyorum.. inansa bile olayların hepsi kendiliğinden yürüdüğünü Tabiat kanunlarıyla denilen şeylerle yürüdüğünü knounusunda Bir eğilimdeler… bugün hepimiz belli bir okullarda okuduk…Hep böyle ALLAH yokmuş gibi tabiat kanunları bilmem neler ondan bahsediyoruz ya halbuki  ama dinimiz bize  Kur’ân-ı Kerîm de olan inancımız bize aslında her şeyi aslında her ne kadar Sûnnetullah Âyetullah mekanizmalar olsada aslında fail olanın ALLAH olduğunu gösteriyor öğretiyor bize…
vela havle vela kuvvete illa billahil in aslı bu…
ALLAH ın dışında hiçbir güç ve kuvvet yoktur..
Her ne kadar zâhirî olarak fiziksel kanunlar aslında bunlar ALLAH ın güç ve  kuvvetlerin tecellisidir onun Sünnetullahıdır..
işte bu dehir olayında biraz önce bahsettiğim Ayetleri ne diyordu bu kişiler;

45 – Casiye suresi 24. ayet (Genel: 45 – İniş: 65 – Alfbetik: 15)

وَقَالُوا مَا هِىَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا اِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ اِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ

Ve gâlû mâ hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illed dehr, ve mâ lehum bizâlike min ılm, in hum illâ yezunnûn.

Hem dediler ki o hayat sırf bizim Dünya hayatımızdan ibarettir ölürüz ve yaşarız ve bizi ancak dehir helâk eder, halbuki buna dâir bir ılimleri yoktur, onlar sâde zannederler.


Dünya Hayatımızdan başka hayat yoktur..Yani Âhireti red ediyorlar..

Ve diyorlar ki yaşarız ve ölürüz bizi ancak zaman yok eder..

mâ yuhlikunâ illed dehr;bizi helak eden dehirdir diyor..

Yani ALLAH yok..

ALLAH yerine Zaman diyorlar…

(………………………)

Olayları biz her zaman müdebbir olanın fail olanın ALLAH olduğunu bilmek zorundayız..

Ayete göre;Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur derken neyi red ediyorlar?

Ahireti red ediyorlar..

Ahiretin başlangıcı ne? Kıyamet

Biz öleceğiz ama ALLAH bunu yapmayacak kendiliğinden olacak işler…

İşte buna ne diyor?

ALLAH U TEALA Küfredenler diyor..

ellezîne keferû;Bakın burada Kafir demiyor..

ellezîne keferû;Küfür edenler…

Bakın ellezîne keferûde ne var biliyormusunuz?

Fiiliyata vurgu var..

Bir şeye Kafir damgası basmak kolay değil..Ama Yaptıkları söyledikleri var ya Davranışları küfür olabilir..

Kafirlik yapıyor ama kafir değil ama yapa yapa kafir oluyor ya da o esnada yaptığı anda o sıfata halis oluyor..
O yolda şimdi söyle Arapçada bir şey var isim fiilden daha kuvvetli… Yani kafir denmesi daha sert ama küfür edenler demesi işi biraz daha yumuşatıyor.. 31:11
Ama tehlike şurada siz kâfir olmaya bilirsiniz…kendinizi müslüman ve mümin olarak tanıtabilirsiniz..
Düşüncelerini izle söylemlerini izle davranışlarınızla siz de onlar gibi kıyamet bize gelmez gibi Dehriciler gibi materyalistler gibi eylemde,düşüncede ve sözde bulunuyor iseniz o anda siz küfür etmiş oluyorsunuz…
Gerçeklerin üzerini örtmek oluyorsunuz son söylediğinde birşey var…
Gerçekler üzerine örtmüş oluyorsunuz..
Kafir demek bir şeyin üzerini örten demek…yani siz neyi örtüyorsunuz??
Biliyorsunuz ALLAH ın müdebbir olduğunu  ALLAH fail olduğunu bütün işleri çekip çevirdiğini olduğunu biliyorsunuz..
Ama diyorsunuz; 1 gün dünyanın sonu gelecek işte şu olacak o bu olacak ya niye ALLAH ı devreye sokmuyorsun..Haşa..

ALLAH kıyameti senin başına getirecek..Sana gelecek…Sen öleceksin Küçük Kıyametinide ALLAH öldürecek seni..

Büyük kıyametide o yapacak.. İşte burada demek ki Küfür  alametlerinden bir şeymiş o anlamda  kelimelerimize dikkat etmek lazım..
De ki diyor;
  • Gul; kime diyor
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)e
Dolayısıyla bize
  • belâ -Bilakis olur mu öyle şey..
  • ve rabbî – Rabbime yemin olsun ki-Burada Yemin var..
leteé’tiyennekum – Bu ifade Arapça bilenler bilir..
Burada tekit nunu var…Olayı çok çok şiddetleniyor..
Yani Kesinkez onu getirecektir size..
Bir de söyle ifade var.. görürsünüz bakın nasıl gelecek..
Hani kendi aramızda diyoruz ya Hani görürsün ya sana neler edeceğim..
Sana öyle yapacağım derken kesin kez yapacağım..derken ..Geleceğe yönelik bir  taahütte bulunuyorsun…
Sert Bir taahhütte..
Burada şey diyor ki..
(………)
Bunun denmesini isteyen ALLAH U TEALA yani de diyor …Bakın başınıza nasıl gelecek…
Sen bir kere emin oluyorsun öyle emin oluyorsun ki şey yapıyorsun..
Burada da âlimil ğayb- ifadede Rabbın diyor ya Rabbının sıfatı …bazı yerlerde bedel olarak söylenmiş bu…
Nasıl Bir Rab getirecek onu senin başına;âlimil ğayb olan yani ğaybı bilen ..getirecek…
Bakın hep aynı tema işleniyor..Yukardan beri..
ALLAH ın Habîrliği söz konusu,toprağın içinde gizli şeyler var..
Ve senin açıklamadığın senin gizlediğin olanlar var ..
 ğaybı bilen ALLAH onu sana getirecektir..
Şimdi burada bir tehdit var..
Hani dedikya şeddeli ifade geldiği zaman;
Böyle bir tehdit var görürsün bak ilerde başına ne gelecek ALLAH ta Gaybı biliyor..
Senin tabiri caizse cemaziyelevvelide biliyor..
Senin gizlediklerinide, sakladıklarını da biliyor..
Öyle bir Rabbim sana getirecek..yani olayları öyle çok da hafife almayın mesajı var..burada..
Devam ediyor İşte Rabbin özellikle  gayb bilen ALLAH ın özelliklerini anlatmaya devam ediyor..
Ayet-i Kerime;
  • lâ yağzubu-kaçmaz uzaklaşmaz
  • anhu- ondan
  • misgâlu zerratin -Zerre miktarında en küçük ölçüde olan bir şey kaçmaz ..

miskâl-Bir ölçü birimiymiş,ama çok küçük bir ölçü birimi tahmin ediyorum kuyumcuların kullandıkları bir ölçü birim ağırlık birimi..(Miskal :Eski bir ağırlık ölçüsü ve para birimi)tartıyla ilgili..

Zerre de; söyle ifade ediliyor; eve tozlu olur da pencerede bir ışık süzmesi olurda havada toz zerrecikleri oluşur ya işte onların her birine deniliyormuş..36:02

Yani tabi bugün mikroskop var..Tabi bugün elektron mikroskobu var…

Hatta virüsler gözleniyor..Hatta hatta atomların gözlenmesi gerçekleşti son bir kaç yüzyıl içerisinde…

Atomlar bile belirli bir elektron mikroskobu vasıtasıyla görünür hale geldi..

Önceki  100-200 yıl öncekilerin zerre anlayışıyla şuan bizim zerre anlayışımız değişti..

Biz şuanda artık mikro alemde o kadar derinlere gittik ki…

Atom altı parçacıkları boyutları ölçülmeye başladı..

Hatırlıyormuyuz ?

Atomla ilgili bir örnek vermiştik..

Bir Atomu; Futbol  sahasının tribünleriyle beraber çevresi olarak değerlendirirsek santra noktasındaki bir pinpon büyüklüğündeki top onun çekirdeği kadarmış…

Bu çekirdeğin nötron  proton var bunu biliyorsunuz…

Ve onun altında artık parçalandı ki;

O kadar küçük parçalara inildi ki;

İnanılmaz yani..

Yani şimdi zerre anlayışı değişti..

Ben ilkokuldayken ; Meydan Larouse vardı ..

Atomun tanımı söyleydi;

Atom bir cismin  bölünemez olarak  kabul edilen ve alaşalara gelebilecek en küçük parçası olarak kabul ediliyordu..

Bölünemezdi bak..

70 li yıllarda bu bilgi vardı ..Meydan Larouse de..

Şimdi bu İsviçredeki Sern Deneyi var ..Biliyorsunuz..

Kainatta görünme olasılığı o kadar az olan bir şeyi yakalamayı gayretine girildi..

Tanrı parçacığı falan deniliyor..(ayrıntılarını anlatmayayım)

Artık bizim zerre anlayışımız çok değişti..

İşte ALLAH U TEALA diyor ki;

misgâli zerre -miktarındaki bir şey de ondan (gözünden de kaçmaz) uzaklaşmak anlamında ..

Kaçmak Kelimesi de;El Azip denilen bir kelime var..Arapçada..

Ot toplamak amacıyla evinden uzaklaşan kimse anlamına geliyormuş..

Bir şeyin uzaklaşması..

ALLAH her yerde de her şeye muhit ya her yerde hazır , nazır..Hatta herşey  ALLAH ta hazır ve nazır ya..

Bir şeyin uzaklaşması söz konusu değil..

Ama  ALLAH ı yeterince iman etmemişler,onun takdir edememiş kimseler bir şeyi ondan uzaklaştırabileceği kanısı varmış demek ki..Dolayısıyla ALLAH U TEALA insanlar içinde kullanılan böyle bir ifadeyi kullanıyor..

Nasıl ki adam ot toplamak için evinden çıksa uzaklaşsa evinde olan bazı olaylara şahit değil ya..

Demek ki İnsanların kafalarında da ALLAH ı kanıdırırım,ALLAH tan gizlerim Haşa gibi..Belirli bir düşünce zihniyeti var..

Ama ALLAH ne diyor;

Misgâl zerre; miktarında birşey kaçmaz benden diyor..

İşte o yüzden 1. Ayet te geçen El Hakîmul Habîri Müslümanın çok iyi idrak etmesi gerekiyor..

Yani ALLAH hem zatıyla hemde Semavatta ve yerde olan bütün unsurlarıyla beraber..

Herşeyden her an Habîr

Bu bizim tahmin ettiğimizden çok çok ince detaylı boyutlarıyla oluyor..

fis semâvâti ve lâ fil ardı

Ne Semada ne de diyor Arzda

Bırakın bizim bildiğimiz arzda ..Sema denilen ..Sema diyince atmosfer anlaşılıyor..Kuşlar, uçaklar  ..Falan bir şey olduğu..Bunun üstünde bir ifade manevî semalarda olan bir şeylerde olanlar bile ALLAH tan uzak değildir…Kaçmaz anlamında..

ve lâ asğaru;  asğar;küçük demek,Çok daha küçük ne var ise;

min zâlike ; bundan daha büyük ne var ise

İşte bu biraz evvel …

Yani şuan biz ,İnsanlık boyutunu orta kabul edersek ,Biraz evvel açıkladığımız mikro alem ..Bu tarafa Doğru sonsuz şekilde ilerliyor..denilebilecek şekilde ilerliyor..Bu taraftanda makro alem dediğimiz..Büyük aleme doğru ilerliyor..

Şimdi ona baktığında biz küçük kalıyoruz..

Dünyaya göre bizim büyüklüğümüz ne..

40000 km çevresi olan bir şey var…

Ay 300 000 km uzaklıkta..

Bize göre çok büyük olan yanılmıyorsam Dünyanın 100 milyon katı güneş…(Kayıtlara bakarız…)

Ek bilgi Aşağıdaki gibi;

(Samanyolu Gökadasında bilinen yaklaşık 200 milyar yıldızdan birisi olan Güneş’in kütlesi sıcak gazlardan oluşur ve çevresine ısı ve ışık şeklinde radyasyon yayar. Güneş’in çapı Dünya’nın çapının 109 katı (1.5 milyon km), hacmi 1,3 milyon katı ve kütlesinin 333.000 katı kadardır. Yoğunluğu ise Dünya’nın yoğunluğunun ¼’ü kadardır. Güneş kendi ekseni etrafında saatte 70.000 km hızla döner ve bir tam turunu yaklaşık 25 günde tamamlar. Güneşin yüzey sıcaklığı 5500 °C ve çekirdeğinin sıcaklığıysa 15,6 milyon °C’dir. Güneş’ten çıkan enerjinin 2,2 milyarda 1’i yeryüzüne ulaşır. Geriye kalan enerjisi uzayda kaybolur. Güneş’in üç günde yaymış olduğu enerji, Dünya’daki tüm petrol, ağaç, doğal gaz vb. yakıta eşdeğerdir. Güneş ışınları 8,44 dakikada yeryüzüne ulaşır. Güneş, Dünya’ya en yakın yıldızdır. Çekim kuvveti Dünya yer çekiminin 28 katıdır.)

Güneşte, Kainatın en küçük yıldızlarından..

4,5 ışık hızıyla 1 sn. Aya anca gidiyorsun..

Saniyede 300 bin km hızla… Güneşe 8 dakikada gidebiliyorsun…

Galaksiler var..

Milyonlarca ışık yılı hızında ..

Milyarlarca ışık  yılı hızı uzaklıkta olan galaksiler var…

Nasıl Atomun altında küçüğünün küçüğünün küçüğünün küçüğü  var ise ..

Bizden sonra Makro Alemde de büyüğün büyüğün büyüğün  büyüğü var..

İşte bundan daha küçük daha büyük derken..

Aslında bize bunu anlatıyor..

Bu  ayetlerin 100 yıl 200 yıl 1000 yıl evvelde belirli bir boyutta anlaşılma durumları vardı..

Şuan sahip olduğumuz  bilgi seviyesiyle ALLAH ın bize nasip ettiği bilgi seviyesiyle biz çok daha büyük şeyleri anlayabiliyoruz..Ama bunu bizim getireceği şeyler olması lazım…

Yani Hamd diyoruz ..övmek..

Aman Ya Rabbi sen ne Büyüksün ne Yücesin nasıl bir sitem Yaratmışsına bu şekilde götürmeli, götürmesi lazım..

(………………)

Tefekkür etmek lazım..

Tefekkürde seni Hamd a götürmesi lazım..Götürmeli..Övmeye götürmeli..

Yoksa sizi ancak zaman öldürür denilen Dehriciler var ya bir farkın kalmaz ki..

Vay be ne büyükmüş  mikroplar küçükmüş ya gözle görülmüyorlar..

Karıncanın Ayağın kası var ne mucize..

Yani aynen bir Dehricinin bir materyalistin bir belgesel izlediği gibi izlememek lazım..

Bakın Hamd edeyim diyorsunuz …

Hamd edecek Bir şey bulamıyor musunuz..????

İnanın bir sürü kanal var..Eskisi gibi 1 kanal 2 kanal yok…

Belgeseli açın ama herkes gibi ya işte Aslan Ceylanı ne güzel kapıyor..Vay be gibi değil de… Kainattaki sistemi muhteşemliği ALLAH ın orada yaratmasındaki..Hamda değer unsurları değerlendirmek lazım..

Bu muhteşem sistemi Yaratan ALLAH ta..Arzda ve Yerde zerre miktarınca bir şey  O nun diyor..

Buradaki ifadesiyle ilminden kaçmaz..

Çünkü Gaybı bilir..

Burada ne var..

Siz böyle bilin bunu ona göre hareket edin..

(……)

Hamd ı niye yapılıyor..

ALLAH ın ihtiyacı yok..

Övmek niye yapılıyor..

Senin hayretini ve hayranlığını arttıracak..

İmanını arttıracak..

Aslında bu ALLAH ın hakkı,

Bakın çok ilginç..

Yani övünmek hakkı..

Bakın El hamdu lillâhi  ilgili bir şey söylüyeceğim..

Kelimelerden..

El hamdu lillâhi diyoruz ya ..

Onun başındaki El takısı var ya Külli anlamında Bütün anlamında ..

Bu Arapça da incelikler var..

“El” marife denilen takı “The” anlamına geliyordu biliyorsunuz..

Arapçada bunun değişik şeyleri var..Her”El”bir anlama gelmiyor..Ama buradaki “El” takısı “külli” anlamında yani “el” yerien “külli” desende “hepsi bütün” anlamında desende mana bozulmuyorsa..

Ona,Hamd istirak deniliyor..

Yani gark eden,boğan,kapsayan anlamında bütün HAMDlar anlamında…

Yani Kainatta sizin edebileceğiniz aklınıza gelebilecek

Her türlü Hamd.. kişilere değil..

lillâhi de ki li de onada ihtisas deniliyor…

Mahsusiyet yani özellik ..özellikle ona..

2 kavram var ..

  • Bütün Hamdlar
  • Ve Özelllikle Ona ..

Bunun dışında çıkan hiç bir şey yok..Farkındamısınız????

Bütün Hamdlar,özellikle Ona…

El Hamid Bir Esma var.. duydunuz  mu?

El Hamid diye…

Tama anlamıyla derinlikleri anlaşılmadan ;

Hamda övgüye layık anlamında söyleniyor..

Halbuki El Hamid…

Arapça Kalıba göre ismi faildir..

İşi yapandır..Mübalasısı vardır..Çokça Hamd eden demek aslında..

Kim ALLAH … ALLAH çokça övüyor…

Aslında ne övüyor..Bütün Hamdlar ALLAH a mahsustur derken..

Aslında Kendi Zâtı İle Kendini övüyor..

Aslında Kur’ân-ı Kerîm onu anlatıyor bize ..

Sonra biz Ondan ve O nun Resûlünden nasıl övülüceğini anlıyoruz..

Biz de o şekilde de ALLAH ı övüyoruz..

Aynı zamanda  inneke hamîdun mecîd derkede o salavatlarda geçiyor..

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Hz.İbrahim(a.s.) de ilgili konularda geçiyor..

Aynı zamanda ALLAH ta Kur’ânın da kişileride övüyor..

Yani Peygamber Efendimizi(s.a.v.) övüyor…ailesini övüyor..Hz.İbrahim(a.s.) övüyor..Ve onun ailesini övüyor..O anlamda da öven ..

Birinci anlamıyla ALLAH kendi Zâtıyla yarattıklarıyla Kendini övüyor..

Baksanız zaten, Kainata o gözle baksanız sistem zaten kendiliğinden övmeye layık..O kadar muhteşem bir işlemin sistemin güzellikler var ki..

Zaten sistem kendi kendine övüyor..

Pazarda mal satıyorlar ya Kavun güzel ben ne yapıyım diyor..

Yani sistem o kadar güzel ki, kendi kendine övüyor yani bizde maalesef buna rağmen Hamd özürlü övme özürlü olarak yaşıyoruz..

Tesbihatta nasıl Hamd ediyoruz..???????

El hamdu lillâhi ,El hamdu lillâhi ,El hamdu lillâhi  ya bir kere ALLAH ı 33 kere çektiğin şeyde bir tane  ALLAH ı övecek bir şey geliyor mu?

O kadar mı zor?

O kadar mı eksik ,o kadar mı nadir bir şey…

(……………)

Aklımıza bile gelmiyor..

3-4 sene evvel “Hamd” aslında övmektir ..Diye konu geçmişti…

Aramızdan Güngör Abi;Hamd övmek ,övmek arkadaşlar..biz hiç övüyormuyuz ,neyi övüyoruz,biz övüyormuyuz..??

Hadi bir ALLAH ı övelim dedi..

3 -4 tane Kur’ân-ı Kerîmi bilen arkadaş ..1-2 tane cümle edemedik ya..

Hani şuan bir boş zamanı düşünün ya ALLAH ı bir övün..

Düşünüyorsun  düşünüyorsun kelimeleri bulamıyorsun..

Yani sadece dilsel ifadelere değil..

Aklında da antremanımız yok..

Hamd edilmeyecek hiç bir şey yok..!!!!!!!!!!!

(………………………………)(Hamd konusuna katkı yapılıyor..)

Dağdaki çoban cahil, eğitimi yok..

Ama Onunda Hamd etmesi gerekiyor..

Yani bu Kulların aslında varlık sebebi…

Bakın Hamdı biz önemini anlayamıyoruz..

O kadar önemli ki..

Fatiha Sûresi; Kur’ânın özeti ya..

En önemlisi Hamdla başlıyor…El hamdu lillâhi diye başlıyor..

Ya bizim yatıp kalkıp Hamd etmemiz lazım..

Övmemiz lazım..Yani ALLAH a

(………….)

Ben Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ettiği duaları inceliyorum..

Onları bu mantıkla inceleyin..

Sabah ilk kalktığında Peygamber Efendimiz(s.a.v.) in dediği şu ;

“Öldürdükten sonra, Beni dirilten Rabbime Hamd olsun” diyor..

Ayette ne var?

Biz diyor bütün nefsleri alırız tutarız ..diyor..Murat ettiklerimizi tutarız..diyor..Murat etmediklerimizi bırakırız..diyor..


39-Zumer suresi 42. ayet (Genel: 39 – İniş: 59 – Alfbetik: 76)

اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ حٖينَ مَوْتِهَا وَالَّتٖى لَمْ تَمُتْ فٖى مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتٖى قَضٰى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْاُخْرٰى اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, feyumsikulletî gadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelim musemmâ, inne fî zâlike leâyâtil ligavmiy yetefekkerûn.

Allah, nefisleri öldükleri zaman ve ölmeyenleri de uykularında öldürüverir. Artık üzerine ölüm ile hükmettiğini tutuverir ve diğerini de tayin edilmiş vakte kadar salıverir. Şüphe yok ki, bunda elbette alâmetler vardır, düşünücüler olan bir kavim için.


Uyku bir ölüm..

İşte ALLAH ın Peygamberi ALLAH ın Resûlu bunu çok daha iyi biliyor…

Sistemin mükemmeliğini biliyor..

Her insan uykuya daldığında aslında ölüyor..Ayete göre ölüyor..

O yüzden abdestli yatmak zorundayız..

O yüzden Kelimeyi Şahadet,O yüzden sağımıza dönerek yatıyoruz..

Öldüğümüzde nasıl olacakmış haliyle yatıyoruz..

Ee ALLAH ın Resûlu bunu o kadar şey yapıyor ki..

Uyandığında kulluğuna fırsat olarak..Daha Hamd edebilecek bir şeye fırsat olarak bunu görüyor..

Ya Rabbi övgü sana mahsustur..Nasıl bir Sistem Yaratmışsın bak..

Öldürüyorsun sonra küçücük bir hamleyle, dokunmayla şunla bunla uyandırıyorsun…

Övgü sana mahsustur diyor..

Bakın  tuvalette ALLAH aklınıza gelmesin diye bize bir virüs verdiler..

Halbuki Peygamber Efendimiz diyor ki..

Çok afedersiniz onunda adabı var..

Benden  Zararları gideren faydaları bırakan Rabbıma Hamd olsun” diyor…

Yani her olayda ALLAH ı övecek bir unsur buluyor….

Yani Hamd modunda yaşıyor..

Neden ismi Ahmed zaten..

Ahmed en çok Hamd eden demek..

Bu yüzden ALLAH U TEALA onu övmüş Muhammed demiş..

Çok övülen demiş ..Mahmut demiş…Övülen..

Muhammed çok çok övülen demek..

Duruyorum duruyorum Hamdla ilgili bir şeyler söylemek ihtiyacı hissediyorum..

Zaten bu sûrenin başında;

İşte bundan daha küçük daha büyük ne var ise..diyor..

Sonunda diyor ki;

illâ fî kitâbim mubîn-O apaçık bir mübin kitaptadır..

Bunun değişik yorumlar var..

  • Levh-i Mahfuz olduğuyla ilgili bir ifade var..
  • Yada Ahirette insanların  karşısına çıkacak  her şeyin yazıldığı bir kitap var ya..

2sinin olduğu söyleniyor…

2 side mümkün yapılan yazılan her şey bugün biz bunu anlayabiliyoruz..

Hepimiz bilgisayar kullanıyoruz..

İçinde Hard disk var..Hard diskte Her şey kayıt olmuyor mu?

Bilgisayarın programıda işletimide sisteminde onun içerisinde ..

Levh-i Mahfuza işletim sistemi dersek..

Kainatın işletim sistemlerinin, formüllerin bulunduğu o en konstre alan dersek yapılan her işin Levh-i Mahfuz olması çok normal herşeyin kayıtlı olması ve de buna kitap dersekte bir gün senin karşına neler yapmışsın neler etmişsin..

İşte Hakimul Habîr Olan ALLAH U TEALA…

Yerde ve Gökte olan bütün unsurlarla bunun senin karşına çıkaracaktır..!!!!!!

Ve Dehriciler red ettiklerine aksine bu kesin kez gelecektir..!!!!!

Çünkü ALLAH Gaybı biliyor..!!!

Bununla beraber biz bakacağız ki…

Küçük ve büyük ne var ise; Ondan ve  ALLAH tan bu kaçmıyor..

İşte O zaman biz ALLAH U TEALA nın bunu Kur’ân-ı Kerîmle öğrettiği bilinçle yaşantımıza dikkat etmemiz gerekiyor..

Her hareketimize,her düşüncemize ALLAH ın Muradı doğrultusunda davranmamız gerekiyor..

Ve ALLAH a Hamd etmemiz gerekiyor..

ALLAH bize Rahmetiyle İnzal buyuruyor, Rahmeti değerleri  bizden çıkanları üzerlerini örtüyor..

İnşaallah bu örtmenin içerisine gireriz..

İNŞALLAHTA AFFIN İÇERİSİNE GİRERİZDE;AZABA UĞRAYANLARDAN YOK OLANLARDAN HÜSRANA MAHZUN OLANLARDAN DEĞİL,MUTLU OLANLARDAN OLURUZ…

                                                          SADAKALLAHULAZÎM