Yasin (19.sohbet) 47-48-49.ayetler

SOHBETİ DİNLE:


(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/CYnGKAdN3ALZdF


YASİN 47:

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاء اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ

Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ razakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’amehu, in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin).

1. ve izâ kîle : ve denildiği zaman
2. lehum : onlara
3. enfikû : infâk edin, verin
4. mimmâ (min mâ) : şeylerden
5. rezaka-kum allâhu : Allah’ın sizi rızıklandırdığı
6. kâle ellezîne : onlar dediler
7. keferû : inkâr edenler, kâfirler
8. li ellezîne : o kimselere
9. âmenû : îmân edenler, âmenû olanlar
10 e nut’imu : biz mi doyuracağız, biz mi yedireceğiz
11 men : kim, kimse, kişi
12 lev : olsaydı, eğer
13 yeşâullâhu  : Allah diler
14 at’ame-hu : onu doyurur
15 in entum : eğer siz
16 illâ : ancak
17 fî dalâlin : dalâlet içinde
18 mubînin : apaçık

” Ve onlara “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden infâk edin (verin).” denildiği zaman kâfirler, âmenû olanlara: “Allah’ın dileseydi, doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir dalâlet içindesiniz.” dediler.”


YASİN 48:

وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ 

Ve yekûlûne metâ hâzâl va’du in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

1. ve yekûlûne : ve derler
2. metâ : ne zaman
3. hâzâ : bu
4. el va’du : vaad
5. in kuntum : eğer siz iseniz
6. sâdikîne : doğru sözlüler

“Ve eğer siz doğru söyleyenlerseniz, bu vaad ne zaman?” derler.


YASİN 49:

مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ

Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhıdeten te’huzuhum ve hum yahıssımûn(yahıssımûne).

1. mâ yenzurûne : bakmazlar, gözlemiyorlar
2. illâ : ancak, den başka
3. sayhaten : sayha, şiddetli ses dalgası
4. vâhıdeten : bir, tek
5. te’huzu-hum : onları alır, yakalar
6. ve hum : ve onlar
7. yahıssımûne : çekişirler, tartışırlar

” Onlar tartışırken, onları alacak (yakalayacak) olan tek bir sayhadan (şiddetli ses dalgasından) başka bir şey gözlemiyorlar (beklemiyorlar).

YASİN (12.SOHBET) 28-32.Ayetler

SOHBETİ DİNLE


(Dinlemek veya İNDİRMEK için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/2pxDHBc7zckdi

YASİN 28:

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ 

Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn.

1. ve mâ enzelnâ : ve biz indirmedik
2. alâ kavmi-hi : onun kavmi üzerine
3. min ba’di-hi : ondan sonra
4. min cundin : bir ordu(dan)
5. min es semâi : semadan, gökten
6. ve mâ kunnâ : ve biz olmadık
7. munzilîne : indirenler (indiriciler)

” Ve onun arkasından, onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indiriciler de olmadık.”


YASİN 29:

إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ

İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum hâmidûn(hâmidûne).

1. in … illâ : ancak, sadece
2. kânet : oldu
3. sayhaten : bir sayha, şiddetli ses dalgası
4. vâhıdeten : tek, bir
5. fe : o zaman
6. izâ : olduğu zaman
7. hum hâmidûne : onlar sönenler, sönen kimseler

“(Onların cezası) sadece bir sayha (şiddetli ses dalgası) oldu. O zaman onlar sönenler oldular.”


YASİN 30:

يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون

Yâ hasreten alâl ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

1. yâ hasreten : yazık, yazıklar olsun
2. alâ el ıbâdi : kullara
3. mâ ye’tî-him : onlara gelmedi
4. min resûlin : bir resûl(den)
5. illâ kânû : olmuş olmadılar (ancak)
6. bi-hi yestehziûne : onunla alay ediyorlar

” O kullara yazıklar olsun! Onlara hiçbir resûl gelmedi ki, onunla alay etmiş olmasınlar (hepsiyle alay ettiler).”


YASİN 31:

أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ

E lem yerav kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn(yerciûne).

1. e lem yerev : görmediler mi
2. kem : nice, kaç
3. ehleknâ : biz helâk ettik
4. kable-hum : onlardan önce
5. min el kurûni : aynı asrın insanlarından, nesillerden
6. enne-hum : muhakkak ki onlar
7. ileyhim lâ yerciûne : onlara dönmezler

“Ondan önceki nice nesillerden helâk ettiğimizi, onların (helâk edilenlerin) kendilerine dönmediklerini görmediler mi?”


YASİN 32:

وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ

Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

1. ve in : ve ancak
2. kullun : hepsi
3. lemmâ : olduğu zaman
4. cemîun : toplanma
5. ledeynâ : huzurumuzda
6. muhdarûne : hazır bulundurulanlar

“Ve ancak herkes toplandığı zaman (onlar da) huzurumuzda hazır bulundurulacak olanlardır.”