SOHBETİ DİNLE:
(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/XOsyC4QH3BiZgK
İZAHAT:
Bu sohbette 51. ayette”Sur’a üfürülmüştür” kısmı işlenirken, yeri gelmişken “Sa-Ve-Ra” kökünden ortaya çıkan( Sur borusu- Musavvir esması- ve Hz. İbrahim’in başından geçen yeniden diriltilme kıssasındaki 4 kuş alıştırma meselesi arasındaki) benzerlikler anlatılmaktadır
YASİN 50:
فَلَا يَسْتَطِيعُونَ تَوْصِيَةً وَلَا إِلَى أَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ
Fe lâ yestetîûne tavsiyeten ve lâ ilâ ehlihim yerciûn(yerciûne).
1. | fe | : artık |
2. | lâ yestetîûne | : güçleri yetmez |
3. | tavsiyeten | : tavsiye, vasiyet |
4. | ve lâ | : ve yok, değil |
5. | ilâ | : … e, … a |
6. | ehli-him | : onların aileleri |
7. | yerciûne | : dönerler |
“Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.”
YASİN 51:
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ
Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne).
1. | ve nufiha | : ve üfürüldü |
2. | fî es sûri | : sur’a |
3. | fe | : o zaman |
4. | izâ | : olduğu zaman |
5. | hum | : onlar |
6. | min el ecdâsi | : kabirlerden |
7. | ilâ rabbi-him | : Rab’lerine |
8. | yensilûne | : koşarlar |
“ Ve sur’a üfürülmüştür. İşte o zaman onlar, mezarlarından Rab’lerine koşarlar.”
(SOHBETTE GEÇEN BAKARA 260.AYET:)
وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَى قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِن قَالَ بَلَى وَلَكِن لِّيَطْمَئِنَّ قَلْبِي قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِّنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَى كُلِّ جَبَلٍ مِّنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
1. | ve iz kâle | : ve demişti |
2. | ibrâhîmu | : İbrâhîm |
3. | rabbî | : Rabbim |
4. | eri-nî | : bana göster |
5. | keyfe | : nasıl |
6. | tuhyi | : diriltiyorsun, hayy yapıyorsun, |
7. | el mevtâ | : ölüler |
8. | kâle | : dedi |
9. | e ve lem tu’min | : ve inanmıyor musun |
10 | kâle | : dedi |
11 | belâ | : hayır, bilâkis, tam aksi (evet) |
12 | ve lâkin | : ve lâkin, fakat |
13 | li yatmainne | : tatmin olması için |
14 | kalbî | : benim kalbim |
15 | kâle | : dedi |
16 | fe | : o zaman, öyleyse |
17 | huz | : al, tut |
18 | erbeaten | : dört |
19 | min et tayri | : kuşlardan |
2 | fe | : böylece, sonra |
21 | sur hunne ileyke | alıştır onları kendine |
22 | summe | : sonra |
23 | ic’al | : kıl, yap, koy |
24 | alâ | : üzerine, … e |
25 | kulli | : hepsi, her |
26 | cebelin | : dağ |
27 | min-hunne | : onlardan |
28 | cuz’en | : bir parça |
29 | summe | : sonra |
30 | id’u-hunne | : onları çağır |
31 | ye’tîne-ke | : sana gelirler, gelecekler |
32 | sa’yen | : koşarak |
33 | va’lem | : ve bil |
34 | enne allâhe | : Allah’ın ….. olduğunu |
35 | azîzun | : azîz, üstün |
36 | hakîmun | : hakim, hüküm sahibi |
Hz. İbrâhîm: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.” demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” buyurdu. (Hz. İbrâhîm de): “Evet (inanıyorum). Fakat kalbimin tatmin olması için.” dedi. “Öyleyse kuşlardan dört tane tut, sonra onları kendine alıştır (parçalayıp) her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Ve Allah’ın, Azîz (ve) Hakîm olduğunu bil!”
ماشاء الله