SOHBETİ DİNLE
(Dinlemek veya İNDİRMEK için) ALTERNATİF LİNK:
https://yadi.sk/d/2pxDHBc7zckdi
YASİN 28:
وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ
Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn.
| 1. | ve mâ enzelnâ | : ve biz indirmedik |
| 2. | alâ kavmi-hi | : onun kavmi üzerine |
| 3. | min ba’di-hi | : ondan sonra |
| 4. | min cundin | : bir ordu(dan) |
| 5. | min es semâi | : semadan, gökten |
| 6. | ve mâ kunnâ | : ve biz olmadık |
| 7. | munzilîne | : indirenler (indiriciler) |
” Ve onun arkasından, onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indiriciler de olmadık.”
YASİN 29:
إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ
İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum hâmidûn(hâmidûne).
| 1. | in … illâ | : ancak, sadece |
| 2. | kânet | : oldu |
| 3. | sayhaten | : bir sayha, şiddetli ses dalgası |
| 4. | vâhıdeten | : tek, bir |
| 5. | fe | : o zaman |
| 6. | izâ | : olduğu zaman |
| 7. | hum hâmidûne | : onlar sönenler, sönen kimseler |
“(Onların cezası) sadece bir sayha (şiddetli ses dalgası) oldu. O zaman onlar sönenler oldular.”
YASİN 30:
يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون
Yâ hasreten alâl ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
| 1. | yâ hasreten | : yazık, yazıklar olsun |
| 2. | alâ el ıbâdi | : kullara |
| 3. | mâ ye’tî-him | : onlara gelmedi |
| 4. | min resûlin | : bir resûl(den) |
| 5. | illâ kânû | : olmuş olmadılar (ancak) |
| 6. | bi-hi yestehziûne | : onunla alay ediyorlar |
” O kullara yazıklar olsun! Onlara hiçbir resûl gelmedi ki, onunla alay etmiş olmasınlar (hepsiyle alay ettiler).”
YASİN 31:
أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ
E lem yerav kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn(yerciûne).
| 1. | e lem yerev | : görmediler mi |
| 2. | kem | : nice, kaç |
| 3. | ehleknâ | : biz helâk ettik |
| 4. | kable-hum | : onlardan önce |
| 5. | min el kurûni | : aynı asrın insanlarından, nesillerden |
| 6. | enne-hum | : muhakkak ki onlar |
| 7. | ileyhim lâ yerciûne | : onlara dönmezler |
“Ondan önceki nice nesillerden helâk ettiğimizi, onların (helâk edilenlerin) kendilerine dönmediklerini görmediler mi?”
YASİN 32:
وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).
| 1. | ve in | : ve ancak |
| 2. | kullun | : hepsi |
| 3. | lemmâ | : olduğu zaman |
| 4. | cemîun | : toplanma |
| 5. | ledeynâ | : huzurumuzda |
| 6. | muhdarûne | : hazır bulundurulanlar |
“Ve ancak herkes toplandığı zaman (onlar da) huzurumuzda hazır bulundurulacak olanlardır.”
