FATIR (18.Sohbet)39-40.Ayetler

 

SOHBETİ DİNLE:


DİNLEMEK VE İNDİRMEK İÇİN ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/agOKxyNgrFbvr


FATIR 39:

هُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ

      فَمَن كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ   وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ    عِندَ رَبِّهِمْ     إِلَّا مَقْتًا

   وَلَا يَزِيدُ الْكَافِرِينَ كُفْرُهُمْ إِلَّا خَسَارًا

Huvellezî cealekum halâife fîl ardı, fe men kefere fe aleyhi kufruhu, ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum inde rabbihim illâ maktâ(makten), ve lâ yezîdul kâfirîne kufruhum illâ hasârâ(hasâran).

1. huve : o
2. ellezî : ki o
3. ceale-kum : sizi kıldı
4. halâife : halifeler
5. fî el ardı : yeryüzünde
6. fe : artık, o taktirde, o zaman
7. men : kim
8. kefere : inkâr etti
9. fe : artık, o taktirde, o zaman
10 aleyhi : onun üzerine
11 kufru-hu : onun küfrü
12 ve lâ yezîdu : ve artırmaz
13 el kâfirîne : kâfirler
14 kufru-hum : onların küfrü
15 inde : yanında, huzurunda
16 rabbi-him : onların Rabbi
17 illâ : ancak, den başka
18 makten : gazap, kızgınlık, öfke
19 ve lâ yezîdu : ve artırmaz
2 el kâfirîne : kâfirler
21 kufru-hum : onların küfürleri
22 illâ : ancak, den başka
23 hasâren : hasar, zarar ziyan

“Sizi yeryüzünde halifeler kılan O’dur. Artık kim inkâr ederse, o zaman onun küfrü kendi aleyhinedir. Kâfirlere küfürleri, Rab’lerinin huzurunda, gazaptan başka bir şey artırmaz ve kâfirlere küfürleri, hasardan (ziyandan) başka bir şey artırmaz.”


FATIR 40:

قُلْ   أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ

    أَرُونِي   مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ

أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ

    أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ

بَلْ     إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا

Kul e raeytum şurakâekumullezîne ted’ûne min dûnillâhi, erûnî mâzâ halakû minel ardı em lehum şirkun fîs semâvât(semâvâti), em âteynâhum kitâben fe hum alâ beyyinetin minhu, bel in yaıduz zâlimûne ba’duhum ba’dan illâ gurûrâ(gurûran).

1. kul : de, söyle
2. e reeytum : siz gördünüz mü
3. şurekâe-kum : sizin ortaklarınız
4. ellezîne : ki onlar
5. ted’ûne : tapıyorsunuz/dua ediyorsunuz/çağırıyorsunuz
6. min dûni allâhi : Allah’tan başka
7. erû-nî : bana gösterin
8. mâzâ : ne, neyi
9. halakû : halkettiler, yarattılar
10 min el ardı : yerden, topraktan
11 em : yoksa, veya (öyle) mi
12 lehum : onların vardır
13 şirkun : şirk, ortaklık
14 fî es semâvâti : semalarda, göklerde
15 em : yoksa, veya
16 âteynâ-hum : onlara verdik
17 kitâben : kitap
18 fe : artık, öyleki
19 hum : onlar
2 alâ beyyinetin : beyyine üzerinde, delil üzerinde
21 min-hu : ondan
22 bel : hayır
23 in : eğer, sadece, ancak
24 yaıdu : vaadediyorlar
25 ez zâlimûne : zalimler, zulmedenler
26 ba’du-hum ba’dan : onların bir kısmı bir kısmına, birbirlerine
27 illâ

 

: ancak, sadece, den başka  (sadece, ancak)
28 gurûran : aldatma, aldatıcı şeyler

De ki: “Allah’tan başka taptığınız /çağırdığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin! Yerden  ne halkettiler (yarattılar). Veya onların göklerde ortakları mı var? Yoksa onlara kitap mı verdik de onlar, ondan (o kitaptan) bir beyyine (delil) üzerindeler mi (üzerinde mi oldular)? Hayır, zalimler sadece birbirlerine aldatıcı şeyler vaadederler.”

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.