E ve lem yesîrû fîl ardı fe yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim ve kânû eşedde minhum kuvveten, ve mâ kânallâhu lî yu’cizehu min şey’in fîs semâvâti ve lâ fîl ardı, innehu kâne alîmen kadîrâ( kadîran).
1.
e
: mı
2
(e lem yenzurû)
: ve gezmediler (bakmadılar mı)
3.
fî el ardı
: yeryüzünde
4.
fe
: artık, böylece
5.
yenzurû
: bakarlar
6.
keyfe
: nasıl
7.
kâne
: oldu
8.
âkıbetu
: akıbet, son, sonuç
9.
ellezîne
: onlar
10
min kabli-him
: onlardan önce
11
ve kânû
: ve oldular, idiler
12
eşedde
: daha çok, şiddetli
13
min-hum
: onlardan
14
kuvveten
: kuvvet, güç
15
ve mâ kâne
: ve olmadı
16
allâhu
: Allah
17
lî yu’cize-hu
: onu aciz bırakacak
18
min şey’in
: bir şey(den)
19
fî es semâvâti
: semalarda, göklerde
2
ve lâ fî el ardı
: ve arzda, yeryüzünde yoktur
21
inne-hu
: muhakkak o
22
kâne
: oldu
23
alîmen
: en iyi bilen
24
kadîren
: kaadir olan, gücü yeten
“Yeryüzünde dolaşıp, onlardan öncekilerin akıbeti (sonu) nasıl oldu bakmadılar mı? Ve onlardan daha çok kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak (hiç)bir şey yoktur. Muhakkak ki O, en iyi bilendir, (herşeye) kaadirdir.”
Ve lev yuâhızullâhun nâse bimâ kesebû mâ terake alâ zahrihâ min dâbbetin, ve lâkin yuahhıruhum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), fe izâ câe eceluhum fe innallâhe kâne bi ibâdihî basîrâ(basîran).
1.
ve lev
: ve eğer, şâyet
2.
yûâhızu
: muaheze eder, sorgular
3.
allâhu
: Allah
4.
en nâse
: insanlar
5.
bi-mâ
: sebebiyle
6.
kesebû
: kazandılar
7.
mâ tereke
: terketmedi, bırakmadı
8.
alâ zahri-hâ
: onun sırtında, onun üstünde
9.
min dâbbetin
: bir dabbe, yürüyen bir canlı
10
ve lâkin
: ve lâkin
11
yûahhıru-hum
: onları tehir eder, erteler
12
ilâ ecelin
: bir zamana kadar
13
musemmen
: isimlendirilmiş, belirlenmiş
14
fe
: artık, fakat
15
izâ
: o zaman
16
câe
: geldi
17
ecelu-hum
: onların eceli, onların zamanının sonu
18
fe
: o zaman
19
innallâhe (inne allâhe)
: muhakkak ki Allah
2
kâne
: odu, idi
21
bi ibâdi-hi
: onun kullarını, kullarını
22
basîren
: gören
” Ve eğer Allah insanları, kazandıkları şeyler sebebiyle muaheze etseydi (sorgulasaydı), onun üstünde (yeryüzünde) dabbe (yürüyen bir canlı) bırakmazdı. Ve lâkin belirlenmiş bir zamana kadar onları tehir eder (erteler). Fakat onların ecelleri geldiği zaman (hesaba çeker). Muhakkak ki Allah, kullarını görendir.”