Yasin (18.sohbet) 44-46 .ayetler

SOHBETİ DİNLE:


(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/k06Es71Q39BPMZ


YASİN 44:

إِلَّا رَحْمَةً مِّنَّا وَمَتَاعًا إِلَى حِينٍ 

İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn(hînin).

1. illâ : ancak, hariç
2. rahmeten : bir rahmet
3. min-nâ : bizden
4. ve metâan : ve metalanma, faydalanma
5. ilâ : … e, kadar
6. hînin : belli bir zaman

” Bizden bir rahmet ve belli bir zamana kadar metalanmaları (faydalanmaları) hariç.”


YASİN 45:

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

Ve izâ kîle lehumuttekû mâ beyne eydîkum ve mâ halfekum leallekum turhamûn(turhamûne).

1. ve izâ : ve olduğu zaman, olmuştu
2. kîle : denildi
3. lehum : onlara
4. ittekû : sakının, takva sahibi olun
5. mâ beyne eydî-kum : elleriniz arasındaki, önünüzdeki şeyler
6. ve mâ halfe-kum : ve arkanızdaki şeyler
7. lealle-kum : umulur ki böylece siz
8. turhamûne : rahmet olunursunuz

” Ve onlara: “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden sakının. Umulur ki böylece rahmet olunursunuz.” denilmişti.”


YASİN 46:

وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ

Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’ridîn(mu’ridîne).

1. ve mâ te’tî-him : ve onlara gelmedi
2. min âyetin : bir âyetten
3. min âyâti : âyetlerden
4. rabbi-him : onların Rabbi
5. illâ : ancak, den başka, olmaz ki
6. kânû : oldular
7. an-hâ : ondan
8. mu’ridîne : yüz çevirenler

” Ve Rab’lerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirenler olmasınlar.”


YASİN 47:

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمْ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاء اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ

Ve izâ kîle lehum enfikû mimmâ razakakumullâhu kâlellezîne keferû lillezîne âmenû e nut’imu men lev yeşâullâhu at’amehu, in entum illâ fî dalâlin mubîn(mubînin).

1. ve izâ kîle : ve denildiği zaman
2. lehum : onlara
3. enfikû : infâk edin, verin
4. mimmâ (min mâ) : şeylerden
5. rezaka-kum allâhu : Allah’ın sizi rızıklandırdığı
6. kâle ellezîne : onlar dediler
7. keferû : inkâr edenler, kâfirler
8. li ellezîne : o kimselere
9. âmenû : îmân edenler, âmenû olanlar
10 e nut’imu : biz mi doyuracağız, biz mi yedireceğiz
11 men : kim, kimse, kişi
12 lev : olsaydı, eğer
13 yeşâullâhu  : Allah diler
14 at’ame-hu : onu doyurur
15 in entum : eğer siz
16 illâ : ancak
17 fî dalâlin : dalâlet içinde
18 mubînin : apaçık

” Ve onlara “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden infâk edin (verin).” denildiği zaman kâfirler, âmenû olanlara: “Allah’ın dileseydi, doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir dalâlet içindesiniz.” dediler.”

Yasin (17.Sohbet)41-43.Ayetler

SOHBETİ DİNLE:


(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/1rMySl8536Mbru


YASİN 41:

وَآيَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

Ve âyetun lehum ennâ hamelnâ zurriyyetehum fîl fulkil meşhûn(meşhûni).

1. ve âyetun : ve bir âyet
2. lehum : onlar için
3. ennâ : nasıl
4. hamelnâ : taşıdık
5. zurriyyete-hum : onların zürriyeti
6. fî el fulki : gemi içinde, gemide
7. el meşhûni : dolu

” Ve onların zürriyetlerini (nesillerini) dolu gemilerde taşımamız onlar için bir âyettir.”


YASİN 42:

وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ

Ve halaknâ lehum min mislihî mâ yerkebûn(yerkebûne).

1. ve halaknâ : ve biz yarattık
2. lehum : onlar için
3. min misli-hi : onun benzerinden, onun gibi
4. mâ yerkebûne : bindiğiniz şeyler

” Ve onlar için, onun gibi (gemiler gibi) binecekleri şeyler yarattık.”


YASİN 43:

وَإِن نَّشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنقَذُونَ

Ve in neşe’ nugrıkhum fe lâ sarîha lehum ve lâ hum yunkazûn(yunkazûne).

1. ve in : ve eğer
2. neşe’ : dileriz
3. nugrık-hum : onları boğarız, garkederiz
4. fe : artık, o zaman
5. lâ sarîha : yardım edilmez
6. lehum : onlar için, onlara
7. ve lâ hum yunkazûne : ve onlar kurtarılmazlar

“Ve dilersek onları boğarız, o zaman onlara yardım edilmez ve onlar kurtarılmaz.”

Yasin (16.sohbet)40.ayet”güneş,ay(2)”

SOHBETİ DİNLE:

(Dinlemek ve İndirmek için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/_NZ5XreQ34uG7R


YASİN 40:

لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

Lâş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamera ve lâl leylu sâbikun nehâr(nehâri), ve kullun fî felekin yesbehûn(yesbehûne).

1. lâ eş şemsu :(ne) güneş olmaz (olamaz)
2. yenbegî : gerekir, mümkün olur,yaraşır
3. lehâ : ona
4. en tudrike : erişmek, yetişmek
5. el kamere : kamer, ay
6.  ve lâ el leylu : (ne de) gece olmaz (olamaz)
7. sâbikun : öne geçen
8. en nehâri : gündüz
9. ve kullun : ve hepsi
10 : içinde, da
11 felekin : felek, yörünge
12 yesbehûne : yüzerler, seyrederler, giderler

“NE GÜNEŞİN AYA ERİŞMESİ YARAŞIR; NE DE GECE GÜNDÜZüÜGEÇER.

HEPSİ BİR FELEKTE YÜZERLER.”

Yasin (15.Sohbet) 38-39.ayetler”güneş,ay”

SOHBETİ DİNLE:


(dinlemek ve indirmek için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/4kDValwe33xsMa


YASİN 38:

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ 

Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

1. ve eş şemsu : ve güneş
2. tecrî : akar, gider
3. li : için
4. mustekarrin : karar kılınmış, kararlaştırılmış
5. lehâ : ona
6. zâlike : işte bu
7. takdîru : takdir
8. el azîzi : azîz olan, güçlü ve üstün olan
9. el alîmi : alîm olan, en iyi bilen

” Ve Güneş, onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu Azîz ve Alîm olan Allah’ın takdiridir.”


YASİN 39:

وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ

Vel kamera kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm(kadîmi).

1. ve el kamere : ve kamer, ay
2. kaddernâ-hu : biz ona takdir ettik
3. menâzile : menziller
4. hattâ : oluncaya kadar
5. âde : döndü
6. ke : gibi
7. el urcûni : hurma salkımının dalı
8. el kadîmi : eski (kurumuş)

“Ve Ay, kurumuş hurma salkımı dalı gibi bir şekil (bedir şeklinden hilâl) haline dönünceye kadar ona menziller takdir ettik.”

YASİN (14.Sohbet)36,37.ayetler”çiftleri yaratan Sübhan,geceden gündüzü sıyırırız”

SOHBETİ DİNLE:


(Dinlemek ve İndirmek için)Aternatif Link:

https://yadi.sk/d/VCcNzne8336RWS


YASİN 36:

سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ

Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

1. subhânellezî : o sübhandır, herşeyden münezzehtir
2. halaka : yarattı
3. el ezvâce : çiftler, eşler
4. kulle-hâ : onun hepsi
5. mimmâ (min mâ) : şeylerden
6. tunbitu : yetiştirir
7. el ardu : arz, yer
8. ve min enfusi-him : ve onların nefslerinden
9. ve mimmâ (min mâ) : ve şeylerden
10 lâ ya’lemûne : bilmezler, bilmiyorlar

” Arzın yetiştirdiği herşeyden, onların nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden çiftler (eşler) yaratan, O (Allah), Sübhan’dır (herşeyden münezzeh).”


YASİN 37

وَآيَةٌ لَّهُمْ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ

Ve âyetun lehumul leylu, neslehu minhun nehâra fe izâ hum muzlimûn(muzlimûne).

1. ve âyetun : ve bir âyet, delil, mucize, ibret
2. lehum : onlar için, onlara
3. el leylu : gece
4. neslehu : sıyırırız, çekip alırız
5. min-hu : ondan
6. en nehâre : gündüz
7. fe : o zaman
8. izâ : olduğu zaman
9. hum : onlar
10 muzlimûne : karanlıkta kalan kimseler,karanlıklara gitenler

” Ve gece onlar için bir âyettir (ibrettir). Ondan gündüzü sıyırırız (çekip alırız). O zaman onlar karanlıkta kalanlardır.”

Yasin (13.sohbet)33-34-35.ayetler”hala şükretmezler mi?”

SOHBETİ DİNLE:


(Dinlemek ve indirmek için) alternatif link:

https://yadi.sk/d/WdXkk6zR32HMWP


YASİN 33

وَآيَةٌ لَّهُمُ الْأَرْضُ الْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ

Ve âyetun lehumul ardul meytetu, ahyeynâhâ ve ahracnâ minhâ habben fe minhu ye’kulûn(ye’kulûne).

1. ve âyetun : ve bir âyet, mucize, delil
2. lehum : onlar için
3. el ardu : arz, yeryüzü, yer, toprak
4. el meytetu : ölü
5. ahyeynâ-hâ : biz onu dirilttik
6. ve ahrecnâ : ve biz çıkarttık
7. min-hâ : ondan
8. habben : taneler
9. fe : böylece
10 min-hu : ondan
11 ye’kulûne : yerler

 Ve ölü toprak onlara bir âyettir (mucizedir). Onu dirilttik ve ondan habbeler (taneler) çıkarttık. Böylece ondan yerler.


YASİN 34

وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنْ الْعُيُونِ

Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a’nâbin ve feccernâ fîhâ minel uyûn(uyûni).

1. ve cealnâ : ve biz kıldık, yaptık
2. fî-hâ : orada
3. cennâtin : bahçeler
4. min nahîlin : hurmalıklar(dan)
5. ve a’nâbin : ve üzüm (bağları)
6. ve feccernâ : ve fışkırttık
7. fî-hâ : orada
8. min el uyûni : pınarlar(dan)

“Ve orada, hurma ve üzüm bahçeleri kıldık (yaptık). Ve orada, pınarlar fışkırttık.”


YASİN 35

لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ

Li ye’kulû min semerihî ve mâ âmilethu eydîhim, e fe lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

1. li ye’kulû : yesinler
2. min semeri-hi : onun ürününden, meyvesinden
3. ve mâ : ve şey
4. âmilet-hu : onu yaptılar
5. eydî-him : (onların) elleri
6. e : mı
7. fe : o halde, hâlâ
8. lâ yeşkurûne : şükretmiyorlar, şükretmezler

” Onun ürünlerinden (meyvelerinden) ve elleriyle yaptıklarından yesinler diye. Hâlâ şükretmezler mi?”

YASİN (12.SOHBET) 28-32.Ayetler

SOHBETİ DİNLE


(Dinlemek veya İNDİRMEK için) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/2pxDHBc7zckdi

YASİN 28:

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ 

Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn.

1. ve mâ enzelnâ : ve biz indirmedik
2. alâ kavmi-hi : onun kavmi üzerine
3. min ba’di-hi : ondan sonra
4. min cundin : bir ordu(dan)
5. min es semâi : semadan, gökten
6. ve mâ kunnâ : ve biz olmadık
7. munzilîne : indirenler (indiriciler)

” Ve onun arkasından, onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indiriciler de olmadık.”


YASİN 29:

إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ

İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum hâmidûn(hâmidûne).

1. in … illâ : ancak, sadece
2. kânet : oldu
3. sayhaten : bir sayha, şiddetli ses dalgası
4. vâhıdeten : tek, bir
5. fe : o zaman
6. izâ : olduğu zaman
7. hum hâmidûne : onlar sönenler, sönen kimseler

“(Onların cezası) sadece bir sayha (şiddetli ses dalgası) oldu. O zaman onlar sönenler oldular.”


YASİN 30:

يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون

Yâ hasreten alâl ıbâd(ıbâdi), mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

1. yâ hasreten : yazık, yazıklar olsun
2. alâ el ıbâdi : kullara
3. mâ ye’tî-him : onlara gelmedi
4. min resûlin : bir resûl(den)
5. illâ kânû : olmuş olmadılar (ancak)
6. bi-hi yestehziûne : onunla alay ediyorlar

” O kullara yazıklar olsun! Onlara hiçbir resûl gelmedi ki, onunla alay etmiş olmasınlar (hepsiyle alay ettiler).”


YASİN 31:

أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنْ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ

E lem yerav kem ehleknâ kablehum minel kurûni ennehum ileyhim lâ yerciûn(yerciûne).

1. e lem yerev : görmediler mi
2. kem : nice, kaç
3. ehleknâ : biz helâk ettik
4. kable-hum : onlardan önce
5. min el kurûni : aynı asrın insanlarından, nesillerden
6. enne-hum : muhakkak ki onlar
7. ileyhim lâ yerciûne : onlara dönmezler

“Ondan önceki nice nesillerden helâk ettiğimizi, onların (helâk edilenlerin) kendilerine dönmediklerini görmediler mi?”


YASİN 32:

وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ

Ve in kullun lemmâ cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne).

1. ve in : ve ancak
2. kullun : hepsi
3. lemmâ : olduğu zaman
4. cemîun : toplanma
5. ledeynâ : huzurumuzda
6. muhdarûne : hazır bulundurulanlar

“Ve ancak herkes toplandığı zaman (onlar da) huzurumuzda hazır bulundurulacak olanlardır.”

YASİN (11.Sohbet)26-28.Ayetler”Gir Cennet’e”

SOHBETİN SES KAYDI:


(Dinlemek veya İNDİRMEK İÇİN) ALTERNATİF LİNK:

https://yadi.sk/d/wxmbxVKoz5mbX


YASİN 26:

قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ 

Kîledhulil cennete, kâle yâ leyte kavmî ya’lemûn .

1. kîle : denildi
2. udhuli : girin
3. el cennete : cennet
4. kâle : dedi
5. yâ leyte : keşke
6. kavmî : benim kavmim
7. ya’lemûne : bilirler

(Ona): “Cennete gir!” denildi. “Keşke kavmim bilseydi.” dedi.


YASİN 27:

بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ 

Bimâ gafera lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne).

1. bimâ : sebebiyle, nedeniyle
2. gafere : mağfiret etti, günahları sevaba çevirdi
3. : bana, beni
4. rabbî : benim Rabbim
5. ve ceale-nî : ve beni kıldı
6. min el mukremîne : ikram edilenlerden

“Bu sebeple, Rabbimin bana mağfiret ettiğini ve ikram edilenlerden kıldığını (bilselerdi)”


YASİN 28:

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَى قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِنْ جُندٍ مِّنَ السَّمَاء وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ 

Ve mâ enzelnâ alâ kavmihî min ba’dihî min cundin mines semâi ve mâ kunnâ munzilîn.

1. ve mâ enzelnâ : ve biz indirmedik
2. alâ kavmi-hi : onun kavmi üzerine
3. min ba’di-hi : ondan sonra
4. min cundin : bir ordu(dan)
5. min es semâi : semadan, gökten
6. ve mâ kunnâ : ve biz olmadık
7. munzilîne : indirenler (indiriciler)

” Ve onun arkasından, onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indiriciler de olmadık.”

.

YASİN (10.Sohbet) 24-25.ayetler”Rabbiniz’e iman ettim”

SOHBETİN SES KAYDI:


ALTERNATİF LİNK:(Dinleme ve indirme yapılabilir)

https://yadi.sk/d/wRjmVJe-yY5ac


YASİN 24:

إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ

İnnî izen le fî dalâlin mubîn(mubînin).

1. innî : muhakkak ben
2. izen : öyle olursa, bu taktirde, o zaman
3. le : mutlaka, elbette
4. : içinde
5. dalâlin : dalâlet
6. mubînin : apaçık

“Eğer öyle olsaydı (İLAHLAR EDİNİRSEM) muhakkak ki ben, mutlaka apaçık dalâlette olurdum.”


YASİN 25:

إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ

İnnî âmentu bi rabbikum fesmeûni.

1. innî : muhakkak ben
2. âmentu : ben âmenû oldum, îmân ettim
3. bi rabbi-kum : sizin Rabbinize
4. fe : öyleyse
5. ismeû-ni : beni işitin

“Muhakkak ki ben, sizin Rabbinize îmân ettim. Öyleyse beni işitin.

YASİN (9.Sohbet)23.Ayet”RAHMAN”

SOHBETİN SES KAYDINI DİNLE:



ALTERNATİF LİNK : (DİNLEME ve İNDİRME yapılabilir)

https://yadi.sk/d/ZjG_1w6GyB46x


YASİN 23

أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلاَ يُنقِذُونِ

E ettehızu min dûnihî âliheten in yuridnir rahmânu bi durrin lâ tugni annî şefâatuhum şey’en ve lâ yunkızûni.

1. e ettehızu : ben edinir miyim
2. min dûni-hi : ondan başka
3. âliheten : ilâhlar
4. in yurid-ni : eğer bana (benim için) diler
5. er rahmânu : Rahmân
6. bi durrin : bir zararı
7. lâ tugni
(lâ tugni … şey’en)
: gidermez, yarar sağlamaz, fayda vermez
: (bir şey gidermez)
8. an-nî : benden (bana)
9. şefâatu-hum : onların şefaati
10 şey’en : bir şey
11 ve lâ yunkızû-ni : ve beni kurtaramazlar

“Ben, O’ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahmân bana bir zarar dilerse, onların şefaati bana bir (şey) fayda vermez (sağlamaz). Ve onlar beni kurtaramazlar.”